2300. [4:61, Hadîs No: 4554]

Ebû Zer'den (r.a.) rivayetle:

Mezarları ziyaret et ki, âhireti hatırlayasm. Ölüleri yıka. Şüphe­siz cansız ve soğuk cesede dokunmada çok tesirli bir öğüt vardır. Ce­naze namazlarını kıl. Belki bu seni hüzünlendirir. Hüzünlü kimse Kıyamet Günü Allah'ın Arşının gölgesinde bulunacak ve her hayra mazhar olacaktır.[1]

 

2301. [4:62, Hadîs No: 4555]

Âişe (r.a.) rivayet ediyor:

Az az ziyaret etki, sevgin artsın.[2]

 

2302. [4:63. Hadîs No: 4556]         

îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

Allah için ziyaret et. Çünkü Allah için ziyarete gidene yetmiş bin melek arkadaşlık eder.[3]

 

2303. [4:63, Hadis No: 4558]

îbniAbbas (r.a.) rivayet ediyor:

Fıtır sadakası, oruç tutan için boş söz ve günahlardan temizliktir. Fakirler için îse bir rızıktır. Onu Bayram namazından önce ödeyen kişi için o makbul bir sadakadır. Namazdan sonra ödeyen kimse için ise normal bir sadaka olur.[4]

 

2304. [ 4:64, Hadîs No: 4561]

Bbû Zer'den (r.a.) rivayetle:

Zemzem açlar için gıda, hastalar için şifâdır.[5]

 

2305. [4:65, Hadîs No: 4564]

Alkame bin Huveyris rivayet ediyor: Gözlerin zinası harama bakmaktır.[6]

 

2306. [4:66, Hadîs No: 4566]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle: Dilin zinası müstehcen sözlerdir.[7]

 

2307. [4:66, Hadîs No: 4568]

Âişe'den (r.a.) rivayetle:

Birbiriyle denk olanları evlendiriniz. Denginiz olanlarla evleniniz. Nutfeleriniz için iyi tercih yapınız.[8]

 

2308. [4:67, Hadîs No: 4571]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Ölmek üzere olanlarınızı "Lâ ilahe İllallah"la azıklandırınız.[9]

 

2309. [4:67, Hadîs No: 4573]

Zeyd bin Sâbit'den (r.a.) rivayetle:

Kabirleri ziyaret edin. Fakat orada îslâma uymayan sözler söyle­meyin.[10]

 

2310. [4:69, Hadîs No: 4579]

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Ramazan ve Kurban bayramlarını "Lâ ilahe îlllallah"lar ile "Allâ-hü ekber"lerle, wElhamdülillah"larla aSübhanallah"larla süsleyiniz.[11]

 

2311. [4:69, Hadîs No: 4580]

îbni Ömer'den (r.a.) rivayetle:

Sohbet meclislerinizi bana getireceğiniz salavatlarla süsleyiniz. Şüphesiz bana getirdiğiniz salavatlar, sizin için ışıktır.[12]

 

2312. [4:69, Hadîs No: 4583]

Enes (r.a) rivayet ediyor:

Müslüman kardeşini evinde ziyaret edip yemeğinden yiyen kişi, kendisine yemek yediren o kardeşinden daha üstün derecededir.[13]

 

2313. [4:70, Hadis No: 4584]

Îbni Amr'dan (r.a.) rivayetle:

Komşusunun hanımıyla zina eden kimsenin yüzüne Kıyamet gü­nü Allah rahmetiyle bakmaz, onu temize çıkarmaz ve ona şöyle der: "Girenlerle birlikte Cehenneme gir."[14]

 

2314. [4:71, Hadis No: 4589]

Ebû'd-Derda (r.a.) Resûlullah Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyur­duklarını rivayet ediyor:

Zekât îslâmın köprüsüdür.[15]

 

2315. [4:72, Hadîs No: 4591]

îbni Ömer'den (r.a.) rivayetle: Zina fakirlik getirir.[16]

 

2316. [4:72, Hadîs No: 4593]

Ebû Zer (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdukları­nı rivayet ediyor:

Dünyaya önem vermemek, helâli kendisine yasaklamakta ve malı boşu boşuna harcamakta değildir. Dünyaya Önem vermemek, Al­lah'ın elindekine kendi elindekinden daha fazla güvenmen ve musi­bete uğradığın ve onu çektiğin esnada da sevabına istekli bulunuşun-dadır.[17]

 

2317. [4:74, Hadîs No: 4596]

îbni Amr'dan (r.a.) rivayetle:

Dünyâya kalben ehemmiyet vermemek, kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyaya karşı istekli olmak, kaygı ve üzüntüyü arttırır. Tembel tembel oturmak kalbi katılaştırır.[18]

 

2318. [4:80, Hadîs No: 4616]

Câbir (ra.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:

İlmi aramada birbirinizle yansın. Doğru sözlü birinden ilmî bir mesele nakletmek, dünyadan ve dünya üzerindeki altın ve gümüşten daha hayırlıdır.[19]

 

2319. [4:80, Hadîs No: 4618]

Enes'den (r.a.) rivayetle Resûlullak Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyur­muşlardır:

Dünyadaki sıkıntı anları, âhiretteki sıkıntı anlarını yok eder.[20]

 

2320. [4:80, Hadîs No: 4619]

Ebû Eyyub'tan rivayetle:

Hastalıkla geçen saatler, günah işlenen saatlere keffâret olur.[21]

 

2321. [4:81, Hadîs No: 4622]

Câbir (r.a.) rivayet ediyor:

Alimin yatağına yaslanarak bir müddet ilimle meşgul olması ibâ­det eden kimsenin yetmiş yıllık ibâdetinden daha hayırlıdır.[22]

 

2322. [4:81, Hadîs No: 4624]

Ebû Said'den (r.a.) rivayetle: Seyahat ediniz ki sıhhat bulaşınız.[23]

 

2323. [4:83, Hadîs No: 4630]

Ebû Katade (r.a.) rivayet ediyor:

Topluluğa su dağıtan en son içer.[24]

 

2324. [4:84, Hadîs No: 4632]

İbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Hediye verirken çocuklarınız arasında ayırım yapmayınız. Eğer ben birini tercih etseydim, kızları tercih ederdim.[25]

 

2325. [4:85, Hadîs No: 4635]

"Sübhanallah" sevap kefesinin yarısını doldurur. "Elhamdülmil-lah" tamamını doldurur. "Allahü ekber" gökle yerin arasını doldurur. Temizlik îmanın yarısıdır. Oruç, sabrın yarısıdır.[26]

 

2326. [4:87 Hadîs No: 4643]

Enes (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduğunu ri­vayet ediyor:

Yedi şey vardır ki, kul ölümünden sonra mezarında iken mükâfatı kendisi için yazılmaya devam eder. Bunlar: (1) Bir ilmi öğreten, (2) bir su kanalını açan, (3) bir kuyu kazan, (4) bir hurma ağacı diken,

 (5) bir cami yapan, (6) bir kitabı miras bırakan, (7) ölümünden sonra Allah'tan kendisi için bağışlanma dileyen bir evlât bırakan.[27]

 

2327. [4:88, Hadîs No: 4645]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları başka hiçbir gölgenin bu­lunmadığı Kıyamet Gününde, Arş'mın gölgesinde gölgelendirecektir: (1) Âdil idareci, (2) Allah'a ibâdet ede ede büyüyen genç, (3) camiden çıkınca, bir daha oraya dönünceye kadar gönlü camiye bağlı olan, (4) Allah için birbirlerini seven, bu sevgi üzere bir araya gelen ve bu sev­giyle birbirlerinden ayrılan iki kişi, (5) hiç kimsenin bulunmadığı yerde Allah'ı anıp gözleri yaşla dolan, (6) makam ve güzellik sahibi bir kadın kendisini harama davet ettiğinde "Ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkuyorum" diye reddeden kimse, (7) sağ elinin ver­diğini sol eli bilmeyecek şekilde sakadayı gizli veren kimse.[28]

 

2328. [4:91, Hadîs No: 4648]

Amr bin Şakva rivayet ediyor:

Yedi sınıf insan vardır ki ben ve duası kabul edilen bütün pey­gamberler onlara *lânet okumuşlardır: (1) Allah'ın kitabından olma­yan şeyi ona ekleyen, (2) Allah'ın kaderini inkâr eden, (3) Allah'ın ya­sakladığım helâl gören, (4) Allah'ın evlenilmesini haram kıldığı aile­lerimden biriyle evlenmeyi helâl gören, (5) yolumu terk eden, (6) ga­nimet mallarını dağıtmayan, (7) Allah'ın yanında alıkoyup zelil kıldı­ğını yükseltmek, aziz kıldığını da alçaltmak için güç ve hâkimiyetine dayanarak zulme baş vuran.[29]

 

2329. [4:92, Hadîs No: 4650]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Bir dirhem yüz bin dirhemi geçer. Bu da şöyle olur: Bir adamın iki dirhemi bulunur, birini alır, sadaka olarak verir. Bir başka adamın çok malı bulunur, o malından yüz bin dirhemi alır, sadaka olarak ve­rir.[30]

 

2330. [4:93, Hadîs No: 4652]

Mesleme bin Muhalled (r.a.) rivayet ediyor:

Muhacirler, diğer insanlardan kırk sene önce Cennete girecekler­dir. İnsanlar hesap vermek için bekletilirken onlar Cennette nimetle-nirler.   [31]                                                                          

 

2331. [4:93, Hadîs No: 4653]

Ebû Mâlik el-Eş'ârî'den (r.a.) rivayetle:

Şu altı haslet hayırdandır: (1) Allah'ın düşmanlarıyla kılmçla ci-had etmek, (2) yaz günlerinde oruç tutmak, (3) Musibet ânında gü­zelce sabretmek, (4] haklı olduğu halde tartışmadan vaz geçmek, (5) sisli ve bulutlu günlerde namazı erken kılmak, (6) kış günlerinde gü­zelce abdest almak.[32]

 

2332. [4:95, Hadîs No: 4658]

Adiyy bin Hâtem (r.a.) rivayet ediyor:

Şu altı şey amelleri boşa çıkarır: (1) Başkalarının, kusurlarıyla meşgul olmak (2) kalb katılığı, (3) dünya sevgisi, (4) hayâsızlık, (5) dünyada ebedî kalma hayâli, (6) haksızlıktan vaz geçmeyen zâlim.[33]

 

2333. [4:95, Hadîs No: 4659]

îbni Amr'dan (r.a.) rivayetle Resûlullah Efendimiz (a.s.m.) şöyle b uyurm uslardır:

Altı yer vardır ki, mü'min orada bulunduğu sûrece Allah onun ko­runmasını üzerine almıştır: (1) Allah yolunda, (2) içinde cemaatle na­maz kılınan bir mescitte, (3) bir hastanın yanında, (4) bir cenazede, (5) evinde, (6) desteklediği ve saygı duyduğu âdil bir idarecinin huzu­runda.[34]

 

2334. [4:97, Hadîs No: 4665]

Keysan rivayet ediyor:

Benden sonra ümmetim içkiyi başka isimler vererek içeceklerdir. Onu içme hususunda yardımcıları, idarecileri olacaktır.[35]

 

2335. [4:98, Hadîs No: 4667]

Ebû Cüheyfe'den rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle bu­yurmuşlardır:

Dünyanın kapıları size açılacaktır. Öyle ki siz evlerinizi Kabe'nin süslendiği gibi süsleyeceksiniz. Fakat siz bu gün o günden daha ha­yırlısınız.[36]

 

2336. [4:98, Hadîs No: 4668]

Hasan-ı Basrî rivayet ediyor:

Ümmetime yer yüzünün doğusunu, batısını fethetmek nasib ola­caktır. Dikkat ediniz! Allah'tan korkan ve emâneti sahibine verenler hâriç idarecileri Cehennemde olacaktır.[37]

 

2337. [4:98, Hadîs No: 4670]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Öyle fitneler meydana gelecek ki, o zamanda oturan ayakta du­randan; ayakta duran fitneye doğru yürüyenden; yürüyen, koşarak gidenden daha hayırlıdır. Kim bu fitneye bulaşırsa, fitne onu içine çekecektir. Kim ondan kurtuluş ve sığınılabilecek bir yer bulursa, oraya sığınsın.[38]

 

2338. [4:99, Hadîs No: 4672]

Arfece (r.a.) rivayet ediyor:

Allah'ın himaye eli cemaatle beraberdir. Şüphesiz şeytan cemaat­ten ayrılanla beraber koşar.[39]

 

2339. [4:100, Hadîs No: 4675]

Ubâde bin Sâmit'den (r.a.) rivayetle:

Benden sonTa başınıza bazı idareciler geçecektir. Tanımadığınız şeyleri size emredecekler. Çirkin gördüğünüz şeyleri işleyecekler. Onlar sizin liderleriniz değillerdir.[40]

 

2340. [4:100, Hadîs No: 4676]

Muâviye (r.a.) rivayet ediyor:

Benden sonra bir takım idareciler gelecek, söyleyecekler, onlara cevap verilemeyecek. Bunlar maymunların atladıkları gibi Cehenne­me atlayacaklardır.[41]

 

2341. [4:101, Hadîs No: 4677]

Ebû Umâme el-Bâhilî'den (r.a.) rivayetle:

Öyle fitneler gelecek ki, kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacaktır. Ancak Allah'ın ilimle hayatlandırdıkları kimseler bundan hâriçtir.[42]

 

2342. [4:101, Hadîs No: 4680]

Ebû Sellâle rivayet ediyor:

Başınıza bir takım liderler geçecek. Yiyeceklerinize el koyacaklar. Konuşacaklar, size yalan söylecekler. Çalışacaklar, kötü iş yapacak­lar. Onların çirkin hareketlerini güzel görmediğiniz ve onların yalan­larını doğru olarak kabul etmediğiniz sürece sizden hoşnut olmaya­caklar. Kızmadıkları müddetçe onlara hakkı söyleyiniz. Eğer kızıp saldırırlarsa bu hal üzere ölen şehittir.[43]

 

2343. [4:103, Hadîs No: 4686]

îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Kişinin misafirine hizmet ettirmesi bir akil noksanlığıdır.[44]

 

2344. [4:103, Hadîs No: 4688]

Hz. Âişe (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdukları­nı rivayet ediyor:

Doğru yolda olunuz, orta yolu tutunuz. Alacağınızla bol mükâfatla sevininiz. Biliniz ki, sizden biriniz kendi ameliyle Cennete giremeyeçektir. Ben de giremem. Ancak Allah beni bağışlaması ve rahmetiyle kuşatırsa o hâriç.[45]

 

2345. [4:104, Hadîs No: 4689]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Hızlı yürüme mü'minin heybetini giderir.[46]

 

2346. [4:106, Hadîs No: 4694]

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Rabbinden dünyada ve âhirette sana sıhhat ve afiyet vermesini di­le. Dünyada ve âhirette sana afiyet verildiğinde sen kurtuldun de­mektir.[47]

 

2347. [4:106, Hadîs No: 4696]

Amr bin Avf dan (r.a.) rivayetle: Selman bizdendir, Ehl-i Beytimizdendir.[48]

 

Bilindiği gibi, Ehl-i Beyt, Peygamberimizin hanımları, çocukları ve özellikle Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve bunların nurlu neslinden gelen­lere denir. Fakat Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bâzı hadislerinde, Hz. Selman gibi bâzı Sahabîlere "Sen benim Ehl-i Beytimdensin" diyerek, bu halkayı genişletmiştir. Bir hadislerinde de "Her takva sahibi kimse Muhammed'in Ehl-i Beytin-dendir"[49] buyurarak, Ehl-i Beyt halkasını daha da genişletmiştir. İlk iki tarifte yer verilen Ehl-i Beyt'e ayrıcalık kazandıran özelliğe de dikkat çekmiştir. Bu özellik ise takvadır.

Hadiste "Ehl-t Beytten" olduğu bildirilen Hz. Selman. iranlıydı. Mecûsîler arasında dünyaya gelmişti. Uzun araştırmalar sonunda Hıristiyan oldu. Köle olarak satıldığı Medine'de Islâmiyeti duydu. Geleceği bildirilen son peygambe­rin bâzı vasıflarını Tevrat ve İncil'de okumuştu. Peygamberimizi gördüğünde onda bu vasıfların bulunduğunu müşahede etti ve hemen oracıkta Müslüman oldu. Kısa zamanda da Peygamberimizin sevgisini kazandı. Resûlullah pekçok hadislerinde ona olan sevgisini ifâde eder. Meselâ bu hadislerden birisi şu me­aldedir:

"Allah bana Ashabımdan hususî olarak dört kişiyi sevdiğini bildirip, benim de onları sevmemi emretti. Bunlar: Ali, Mikdadbin Esved, Selman ve Ebû Zer*dir."[50]

Bir başka hadis de şöyledir:

"Cennet üç kişinin hasretini çeker: Ali, Ammar bin Yâsir ve Selman."[51]

Hz. Selman'ın ilimde de müstesna bir yeri vardı. Peygamberimizin, "Muhak­kak Selman ilimle doldurulmuştur" methine mazhar oldu.

İşte Hz. Selman'ın faziletiyle ilgili bir hadis de izahını yaptığımız hadistir. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) yukarıdaki sözü söylemesine sebep de şu ha­disedir:

Gözü dönmüş müşriklerin Medine'ye hücum edeceklerini haber alan Sevgili Peygamberimiz, her zaman olduğu gibi, bu tehlike karşısında da meseleyi isti­şare etmek için Ashabını toplamıştı. Bu İstişarede değişik görüşler ortaya atıldı. Hz. Selman İran'da böyle anlarda şehrin etrafının hendekle çevrildiğini söyledi. Peygamberimiz ve meşverete katılanlar onun bu teklifini uygun buldular. Ve he­men Medine'ye düşmanın girmesi ihtimali olan yerlere hendek kazmaya başla­dılar. Hendek kazma işi devam ederken, böyle bir müdafaa usûlü teklif ettiği için Müslümanlar Hz. Selman'a sahip çıkmada yarışa girmişlerdi. Muhacirler "Sel­man bizdendir" diyerek onu kendilerinden sayarken, Ensar da "Selman bizden­dir, Biz ona sahip çıkmaya daha lâyıkız" diyorlardı. Peygamber Efendimiz, En­sar ite Muhacirin Selman hakkındaki bu konuşmalarını işitince, hepsinin mem­nun kalacağı yukarıdaki sözü söyledi: "Selman bizdendir, Ehl-i Beytimizdendir" buyurdu.

 

2348. [4:107, Hadîs No: 4698]

Abdurrahman bin Ganem rivayet ediyor:

Bir melek bana selam verdi. Sonra şöyle dedi: "Şu an gelip izin ve­rilinceye kadar ben devamlı olarak seninle karşılaşmak için aziz ve celil olan Rabbim'den izin istedim. Sana müjde veriyorum ki, Allah katında senden değerli hiçbir kimse yoktur.[52]

 

2349. [4:107, Hadîs No: 4700]

Ebû Bekir'den (r.a.) rivayetle:

Allah'tan af ve afiyet dileyin. Çünkü kesin bir îmandan sonra kişi­ye afiyetten daha hayırlı bir şey verilmemiştir.[53]

 

2350. [4:108, Hadîs No: 4701]

İbni Mes'ûd (r.a.) rivayet ediyor:

Allah'tan fazl ve ihsanını isteyiniz. Şüphesiz Allah, kendisinden birşey istenmesini sever. İbadetlerin en üstünü sıkıntı halinde kur­tuluşu sabırla beklemektir.[54]

 

2351. [4:108, Hadîs No: 4702]

Cabir'den (r.a.) rivayetle:

Allah'tan faydalı bir ilim isteyiniz. Faydasız ilimden de Allah'a sı­ğınınız.[55]

 

2352. [4:109, Hadîs No: 4703]

Ebu Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Benim için Allah'tan Cennetin en yüksek derecesi olan tfVesile"yi dileyiniz. Oraya sadece bir kişi erer. O kişinin ben olacağımı umuyo­rum.[56]

 

2353. [4:109, Hadîs No: 4704]

İbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

Benim için Allah'tan "Vesüe"yi dileyiniz. Dünyada birisi benim için onu dilerse ben Kıyamet günü mutlaka onun şahidi ve şefaatçisi olurum.[57]

 

2354. [4:110, Hadîs No: 4708]

Âişe (r.a.) Peygamber E fendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduklarını ri­vayet ediyor:

Ayakkabınızın bağına varıncaya kadar herşeyi Allah'tan isteyiniz. Çünkü Allah bir şeyi müyesser etmeyince o şey elde edilemez.[58]

 

2355. [4:110, Hadîs No: 4709]

İbni Ömer'den (r.a.) rivayetle Resûlullah Efendimiz (a.s.m.) şöyle b uyurmuşlardır:

İlmi, izzet ve şeref sahiplerinden sorup öğreniniz. Onların bildik­leri varsa yazınız. Çünkü onlar yalan söylemezler.[59]

 

2356. [4:112, Hadîs No: 4713]

Ebu Hüreyre (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyur­duklarını rivayet ediyor:

Düşük çocuklarınıza isim veriniz. Çünkü onlar âhirette sizin için yüksek dereceler hazırlamak üzere öncülerinizdir.[60]

 

2357. [4:112, Hadîs No: 4714]

Enes'den (r.a.) rivayetle:

Düşük doğan çocuklarınıza isim veriniz ki, Allah bununla terazi­nizin sevap kefesini ağırlaştıran. Aksi halde o, Kıyamet günü gele­rek şöyle der: "Ya Rabbi! Bunlar bana isim vermeyerek benden elde edecekleri mükâfatı kaçırdılar.[61]

 

2358. [4:113, Hadîs No: 4717]

Abdullah bin Cerad (r.a.) rivayet ediyor:

Çocuklarınıza peygamber isimlerini veriniz. Yemek isimlerini ver­meyiniz.[62]

 

2359. [4:113, Hadîs No: 4718]             v

Enes'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyur­muşlardır:

Recep ayına Recep ismi verilmiştir. Çünkü bu ayda Şaban ve Ra­mazan hürmetine büyük hayır ve hürmet bahşedilmiştir.[63]

 

2360. [4:113, Hadîs No: 4720]

Âişe (r.a.) rivayet ediyor:

Kötü ahlâk uğursuzluktur. En kötüleriniz ahlâkı en çirkin olanla-rınızdır.[64]

 

2361. [4:113, Hadîs No: 4721]

Rebi el-Ensari'den (r.a.) rivayetle:

Ahlâksızlık uğursuzluktur. Kadına itaat pişmanlıktır. Güzel ve faydalı bir huy ve sanatı alışkanlık haline getirmek berekettir.[65]

 

2362. [4:113, Hadîs No: 4722]

îbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Ahlâksızlık, sirkenin balı bozduğu gibi güzel ameli bozar.[66]

 

2363. [4:114, Hadîs No: 4723]

Süleyman bin Musa'dan (r.a.) rivayetle:

Sohbet meclisinde bulunanlara karşı kötü davranmak pintilik, çir­kinlik ve kötü bîr huydur.[67]

 

2364. [4:114, Hadîs No: 4724]

Muâviye bin Hayde (r.a.) Resûlullah Efendimizin (a.s.m.) şöyle bu­yurduklarını rivayet ediyor:

Çok çocuk doğuran siyah bir kadın, çocuk doğurmayan güzel bir kadından çok daha hayırlıdır. Şüphesiz ben Cennet kapısında durup girmemekte ayak direten bir düşük çocuğa varıncaya kadar diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Bu çocuğa, "Cennete gir!" denilecek. O, "Ya Rabbî! Annem babam da girsin" di­yecek. Bunun üzerine "Anne-babanı da alarak Cennete gir" denile­cektir.[68]

 

2365. [4:115, Hadîs No: 4725]

.îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

Kehf Sûresine Tevrat'ta "Hâile" ismi verilmiş. Çünkü o okuyucu-suyla Cehennem ateşi arasında perde olur.[69]

 

2366. [4:115, Hadîs No: 4726]

Enes (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:

Kur'ân'da sadece otuz âyetten ibaret bir sûre vardır ki okuyanını Cennete girdirinceye kadar savunur. O sûre, Tebâreke Süresidir.[70]

 

2367. [4:115, Hadîs No: 4727]

îbni Mes'ûd'dan (r.a.) rivayetle Resûlullah Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır.

Tebâreke sûresi var ya, işte onu okumak kabir azabına engeldir.[71]

 

2368. [4:115, Hadîs No: 4728]

Enes (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurduklarını rivayet ediyor:

Saflarınızı düzgün tutunuz. Çünkü safları düzgün tutmak namazı dosdoğru kılmaya dahildir.[72]

 

2369. [4:116, Hadîs No: 4729]

Bera birÂzib'den (r.a.) rivayetle:

Saflarınızı düzgün tutunuz ki kalbleriniz eğrilmesin.[73]

 

2370. [4:116, Hadîs No: 4730]

Numan bin Beşir (r.a,) rivayet ediyor:

Saflarınızı düzgün tutunuz. Yoksa sizi Allah farklı farklı istikâ­metlere döndürür.[74]

 

2371. [4:116, Hadîs No: 4732]

Ebû Musa el-Eş'âri'den (r.a.) rivayetle:

Fitne zamanında kişinin selâmeti evinden aynimamasmdadır.[75]

 

2372. [4:117, Hadîs No: 4733]

Ebû Said (r.a.) rivayet ediyor:

Size ilim öğrenmek için bazı insanlar gelecekler. Onları gördüğü­nüzde "Resûlullahm tavsiye ettiği ilmi öğrenmeye hoş geldiniz" deyin ve sorularını cevaplandırıp problemlerini çözün.[76]

 

2373. [4:117, Hadîs No: 4734]

Huzeyfe'den (r.a.) rivayetle:

Başınıza öyle bir zaman gelecek ki, şu üç şeyden daha değerli hiç­bir şey olmayacak: (1) Helâl bir para, (2) cana yakın bir din kardeşi, (3) uygulanan bir Sünnet.[77]

 

2374. [4:117, Hadîs No: 4735]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Ümmetimin başına öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda Kur'ân'ı güzel okuyanlar çoğalacak, fakat dinde ince anlayış sahibi âlimler azalacak, ilim ölecek, anarşi çoğalacak, sonra Öyle bir zaman gelecek ki ümmetimden öyle adamlar Kur'ân okuyacaklar ki, okudukları Kur'ân gırtlaklarını geçmeyecek. Sonra öyle bir zaman gelecek ki, Al­lah'a ortak koşanlar Allah'a inananların söylediklerine karşı deliller getirmeye çalışacaklar.[78]

 

2375. [4:117, Hadîs No: 4736]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

İnsanların başına öyle bir zaman gelecek ki kişi acizlikle, nefsin gayr-ı meşru arzularına uyarak Allah'a isyan arasında bir tercih yapmaya mecbur bırakılacaktır. O zamana eren kimse, acizliği Al­lah'a isyana tercih etsin.[79]

 

2376. [4:118, Hadîs No: 4737]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil Cennet nehirlerindendir.[80]

 

Hşdis-i Şerifte, sayılan dört nehrin Cennetten geldiğine dikkat çekilmektedir. Bu hadis, Müslim, Müsned ve çeşitli hadis kitaplarında yer alır. Başka rivayet­lerde üç nehir, beş nehir ifâdeleri de vardır.

Bunların hepsi de büyük nehirlerdir. Çıktıkları yer olan dağlar, onların hakikî menbaları olamaz. Bu meselede Bediüzzaman şöyle güzel bir izah yapar:

"Şöyle azîm ırmakların elbette mümkün değil; şu dağlar hakikî menbaları ol­sun. Çünkü o dağlar faraza tamamen su kesilse ve mahrutî [konik] birer havuz olsalar, o büyük nehirlerin şöyle sür'atli ve kesretli cereyanlarına [akmalarına] muvazeneyi kaybetmeden, birkaç ay ancak dayanabilirler ve o kesretli masarife [çok su sarfiyatına] gâliben bir metre kadar toprakta nüfuz eden yağmur kâfî vâ-ridât olamaz. Demek ki, şu enharın nebeanları [nehirlerin o kaynaklardan çık­maları] âdî ve tabiî ve tesâdüîi bir iş değildir. Beiki pek harika bir surette Fâtır-ı Zülcelâl, onları sırf hazine-i gaybtan akıttırıyor....

"Madem esbâb-ı maddiye, şunların bu derece kesretli nebeanına kabil de­ğildir. Elbette menbaian, bir â!em-i gaybdadır ve gizli bir hazine-i rahmetten ge­lir ki, masarif ile varidatın muvazenesi [dengesi] devam eder."[81]

Bediüzzaman, bu gerçeği Şualar isimli eserinde de şöyle ifâde ediyor: "Bütün ırmaklar, pınarlar, çaylar, büyük nehirler, bir Rahmân-ı Zülcelâl-f Ve'l-Ikramın hazine-i rahmetinden çıkıyorlar ve akıyorlar. Hattâ o kadar fevkalâde iddihar [depolanıyor] ve sarfediliyortar ki, 'Dört nehir Cennetten geliyor' diye ri­vayet edilmiş. Yâni, zahirî esbabın pek fevkinde [görünen sebeplerin çok ötesin­de] olduklarından, manevî bir Cennetin hazinesinden ve yalnız gaybî ve tüken­mez bir menbaın feyzinden akıyorlar demektir. Meselâ Mısır'ın kumistanını bir Cennete çeviren Nil-i mübarek; cenup tarafından, Cebel-i. Kamer denilen bir dağdan mütemadiyen [devamlı olarak] küçük bir deniz gibi tükenmeden akıyor. Altı aydaki sarfiyatı dağ şeklinde toplansa ve buzlansa, o dağdan daha büyük olur. Halbuki o dağdan ona ayrılan yer ve mahzen, altı kısımdan bir kısım ol­maz. Varidatı [geliri] ise; o mıntıka-î harrede [sıcak bölgede] pek az gelen ve susamış toprak çabuk yuttuğu için mahzene az giden yağmur, elbette o muvâ-zene-i vâsiâyı [geniş dengeyi] muhafaza edemediğinden o Nil-i mübarek âdet-i arziye fevkinde [yeryüzünün âdetinin üzerinde] bir gaybî Cennetten çıkıyor diye rivayeti, gayet manidar ve güzel bir hakikati ifâde ediyor."[82]

 

2377. [4:118, Hadîs No: 4740]

Bazı insanlar Batı taraüna cihad için çıkacaklar. Bunlar Kıyamet günü yüzleri, güneş gibi ışık saçar bir halde gelecekler.[83]

 

2378. [4:120, Hadîs No: 4743]

Şeddad bin Evs (r.a.) rivayet ediyor:

Tövbe ve istiğfarların efendisi şöyle dua etmendir: "Allah'ım, Sen­sin Rabbim! Senden başka hiçbir ilâh yok. Beni Sen yarattın. Ben Se­nin kulunum. Ve gücüm yettiğince Sana verdiğim söz ve vaad üzere­yim. Yaptıklarımın şerrinden Sana sığınıyorum. Senin üzerimdeki nimetlerini ve benim yaptığım günahları itiraf ediyorum. Günahları­mı bağışla! Şüphesiz günahları Senden başka hiç kimse bağışlaya­maz."

Gündüzleyin kesin inanarak bunu okuyan bir kimse akşama var­madan ölürse Cennetliklerdendir. Geceleyin kesin inanarak bunu okuyan bir kimse de sabaha varmadan ölürse Cennetliklerdendir.[84]

 

2379. [4:120, Hadîs No: 4744]

Sa'd hin Übade'den (r.a.) rivayetle:

Allah katında günlerin efendisi Cuma günüdür. O Kurban ve Ra­mazan Bayramı günlerinden de büyüktür. Onda şu beş özellik var­dır: (1) Hz. Âdem o gün yaratıldı. (2) O gün Cennetten yeryüzüne indirildi. (3) O gün vefat etti. (4) O günde öyle bir an vardır İd günah veya akrabalarla ilişkiyi kesme konularında olmamak şartıyla kul Allah'tan birşey isterse Allah mutlaka onu verir. (5) Kıyamet o gün kopacaktır. Allah'a yakın hiçbir melek, hiçbir gök, hiçbir yer yoktur, hiçbir rüzgar, hiçbir dağ ve taş yoktur ki Kıyametin kopmasına sah­ne olacağı için Cuma gününün heybetinden korkmasın.[85]

 

2380. [4:121, Hadîs No: 4747]

Cabir (r.a.) rivayet ediyor:

Kıyamet günü Allah katında şehidlerüı efendisi Abdülmuttalip'in oğlu Hamza ile zalim bir idareciye, ayağa kalkarak ona iyiliği emre­dip kötülükten sakındıran ve bu yüzden o idarecinin öldürdüğü kim­sedir.[86]

 

2381. [4:121, Hadîs No: 4748]

Ali'den (r.a.) rivayetle:

Şehidlerüı efendisi Ebû Talib'in oğlu Cafer'dir. O meleklerle bir­liktedir.[87]

 

2382. [4:122, Hadîs No: 4749]

Ebû Said el-Hudrî (r.a.) rivayet ediyor:

Ayların efendisi Ramazan ayıdır. Hürmet bakımından en büyükle­ri ise Zülhicce'dir.[88]

 

2383. [4:122, Hadîs No: 4752]

Enes'den (r.a.) rivayetle:

Halkın efendisi ona hizmet edendir. Onlara su dağıtan suyu en son içer.[89]

 

2384. [4:122, Hadîs No: 4753]

Sehl bin Sa'd (r.a.) rivayet ediyor:

Sefere çıkıldığında topluluğun efendisi ona hizmet edendir. Hiz­mette önde olan kişiyi o topluluk şehid olma durumu hariç hiçbir amelle geçemez.[90]

 

2385. [4:123, Hadîs No: 4754]

Ali'den (r.a.) rivayetle:

İnsanların efendisi Âdem'dir. Arapların efendisi Muhammed'dir. İranlıların efendisi Selman'dır. Habeşlilerin efendisi Bilal'dır. Dağla­rın efendisi Tur-i Sina'dır. Ağaçların efendisi sidr ağacıdır. Ayların efendisi Muharremdir. Günlerin efendisi Cumadır. Sözlerin efendisi Kur'ân'dır. Kur'ân'm efendisi Bakara Süresidir. Bakara Sûresinin efendisi Âyetü'l-Kürsî'dir. Dikkat edin onda beş kelime vardır ki her kelimede elli bereket vardır.[91]

 

2386. [4:124, Hadîs No: 4758]

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Cennet yaşlılarının efendisi Ebû Bekir ve Ömer'dir. Cennette Ebû Bekir gökteki Süreyya yıldızına benzer.[92]

 

2387. [4:124, Hadîs No: 4759]

Âişe'den (r.a.) rivayetle:

Cennet kadınlarının efendileri şu dört kişidir: Meryem, Fâtıma, Hatice ve Asiye.[93]

 

2388. [4:125, Hadîs No: 4762]

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Bu din, Allah katında hiçbir nasipleri olmayan bazı adamlarla kuvvetlendirilecektir.[94]

 

2389. [4:125, Hadîs No: 4763]

Ebu Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Ümmetime diğer ümmetlerin şu hastalıkları bulaşacaktır: Küf-ran-ı nimet, nimetten dolayı şımarıklık, dünya malını toplamada ya­rış, birbirine karşı dünya malıyla övünme, dünyalık şeyler için karşı­lıklı kin ve düşmanlık besleme, karşılıklı kıskançlık içerisine girme. Bu duygularda öylesine ileri gidecekler ki zulme bile girecekler.[95]

 

2390. [4:126, Hadîs No: 4764]

Sehl bin Sâd (r.a.) rivayet ediyor:

Benden sonra insanlar başlarına bir musibet geldiğinde, birbirle­rini, benim dünyadan ayrılışımla teselli edecekler.[96]

 

2391. [4:126, Hadîs No: 4766]

Enes'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyur­muşlardır:

Kur'ân'ı gırtlaklarından aşağı inmeyen bazı kimseler okuyacaktır. Bunlar dinden okun yaydan çıkması gibi çıkacaklar.[97]

 

2392. [4:127, Hadîs No: 4768]

Cahı es-Sadeft (r.a.) rivayet ediyor:

Benden sonra halifeler bulunacak. Halifelerden sonra emirler, emirlerden sonra krallar, krallardan sonra da zalim idareciler ola­cak. Daha sonra Ehl-i Beytimden bir adam çıkacak, yeryüzü zulümle doldurulduğu gibi onu adaletle dolduracak. Daha sonra onun yerine Kahtanî ümmetin başına geçirilecek. Beni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, bu ondan aşağı değildir.[98]

 

2393. [4:128, Hadîs No: 4769]

Sehl bin Sâd'dan (r.a.) rivayetle:

Çalgı âletleri, şarkıcı kadınlar ortaya çıkıp içkinin helal görüldü­ğü âhirzamanda yere batmalar, taş yağmaları, suret değişmeleri ola­caktır.[99]

 

2394. [4:128, Hadîs No: 4770]

Ebû Ümame (r.a.) rivayet ediyor:

Âhirzamanda bazı polisler bulunur ki sabah-akşam Allah'ın gaza­bına uğramış olarak çıkarlar. Onlara dost ve sırdaş olmaktan sakın.[100]

 

2395. [4:129, Hadîs No: 4771]

Abdullah bin el-Hars'dan (r.a.) rivayetle:

Benden sonra bazı devlet başkanları ortaya çıkacak. Fitne onların kapılarında develerin dinlenme yerlerine çöktükleri gibi yerleşecek. Onlar bir o kadarını dininden almadan hiçkimseye birşey vermezler.[101]

 

2396. [4:129, Hadîs No: 4772]

Ebû Ümame (r.a.) rivayet ediyor:

Ümmetimden türlü türlü yemekler yiyen, türlü türlü meşrubat içen, çeşit çeşit elbiseler giyen ve ağızlarını eğip bükerek konuşan bazı adamlar çıkacak. İşte onlar ümmetimin en kötüleridir.[102]

 

2397. [4:129, Hadîs No: 4773]

îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Ümmetim içinde Üveys bin Abdullah el-Karenî isimli bir adam bulunacak. Onun ümmetim hakkındaki şefaati Rabîa ve Mudar kabi­lelerinin nüfusu sayısınca olacak.[103]

 

2398. [4:130, Hadîs No: 4775]

Sâd bin Ebî Vakkas (r.a.) rivayet ediyor: Duada haddi aşan bir topluluk ortaya çıkacaktır.[104]

 

2399. [4:131, Hadîs No: 4778]

îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Ümmetimden Kur'ân'ı okuyan, dini güzelce öğrenen bir topluluk çıkacak, şeytan bunlara gelip "Şu idarecinin yanına varsanız da dün­yanızı yoluna koysa, siz de gizli gizli dininizi yaşasanız** diye vesvese verecek. Fakat bu mümkün olmaz. Diken ağacından dikenden başka bir şey toplanmadığı gibi bu idarecilerin yakınlığından da günahtan başka birşey elde edilmez.[105]

 

2400. [4:132, Hadîs No: 4780]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Âhirzamanda ümmetimden bazı insanlar çıkacak, sizlere ne sizin ve ne de atalarınızın duymadığı şeyler anlatacaklar. Onlardan uzak durun.[106]

 

2401. [4:132, Hadîs No: 4781]

Îbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Bazı hareketlerini akla ve dine uygun, bazılarını da çirkin buldu­ğunuz bir kısım idareciler çıkacak. Onlara verdiği desteği geri alan kurtulur. Onlardan uzak yaşayan selâmete erer. Onlarla haşir neşir olan da helak olur.[107]

 

2402. [4:132, Hadîs No: 4782]

Ammar'dan (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle bu­yurmuşlardır:

Benden sonra saltanat için çarpışan idareciler gelecek. Bazıları, bazısını öldürecek.

 

2403. [4:132, Hadîs No: 4783]

îbni Ömer (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdukla­rını rivayet ediyor;

Ümmetimde kaderi inkâr eden bazı insanlar çıkacak.[108]

 

2404. [4:133, Hadîs No: 4784]

Ali'den (r.a.) rivayetle:

Benden sonra vaiz kılığında halka yalan yanlış hikayeler anlatan bir kısım insanlar çıkacak. Allah onların yüzüne bakmaz.[109]

 

2405. [4:133, Hadîs No: 4785]

Übade bir Sâmit'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:

Benden sonra bazı adamlar idarenizi üstleneceklerdir ki bunlar si­ze yabancı olan bazı şeyleri öğretecekler ve bildiğimiz şeyleri de ters yüz edip aktaracaklardır. Sizden o zamana kim ulaşırsa Aziz ve Celil olan Allah'a isyan eden bu kimselere asla itaat etmesin.[110]

 

2406. [4:133, Hadîs No: 4786]

îbni Mes'ûd (r.a.) rivayet ediyor:

idarenizi, bazı şeyleri ifsat edici kimseler üstlenecekler. Fakat on­lar vasıtasıyla Allah'ın düzelttiği şeyler daha çoktur. Bu idareciler­den her kim Allah'a itaat olan şeyleri yaparsa mükâfatı kendilerine, şükrü ise size aittir. Onlardan her kim de Allah'a isyan sayılan şeyle­ri yaparsa günahı kendilerine, sabretmek de size aittir.[111]

 

2407. [4:134, Hadîs No: 4790]

Ebu'd-Derda'dan (r.a.) rivayetle:

Hayırlı işlerde yansırken önde olanlarla ortada olanlar Cennete girerler.  [112]                                                                                      

 

2408. [4:134, Hadîs No: 4791]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Dulların ve yoksulların geçimini sağlamak için çabalayan, Allah yolunda cihad eden veya gece ibadet yapıp gündüz oruç tutan kimse gibidir.[113]

 

2409. [4:137, Hadîs No: 4801]

Ebû Said'den (r.a.) rivayetle:

Sahura kalkmak berekettir. Bir yudum su içseniz bile onu terk et­meyiniz. Çünkü Allah sahura kalkanlara rahmet, melekler de istiğ­far ederler.[114]

 

2410. [4:137, Hadîs No: 4802]

Ibni Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Cömertlik Allah'ın en büyük ahlâkıdır.[115]

 

2411. [4:138, Hadîs No: 4803]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Cömertlik dalları dünyaya sarkmış Cennet ağaçlarından bir ağaç­tır. Kim o dallardan birine yapışırsa o dal onu Cennete götürür. Cim­rilik de dalları dünyaya sarkmış Cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Kim o dallardan birine yapışırsa, o dal onu Cehenneme götürür,[116]

 

2412. [4:138, Hadîs No: 4804]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Cömert Allah'a yakın, insanlara yakın, Cennete yakındır. Cehen­nemden ise uzaktır. Cimri ise Allah'tan uzak, insanlardan uzak, Cennetten uzaktır, Cehenneme ise yakındır. Cömert olan cahil Al­lah'a, kendini ibadete veren cimri kimseden daha sevimlidir.[117]

 

2413. [4:139, Hadîs No: 4805]

Ibni Ömer'den (r.a.) rivayetle:

Salih amelleri gizli yapmak, açıktan yapmaktan daha faziletlidir. Başkalarına örnek olmak isteyen kimse için ise, bunları açıktan yap­mak daha faziletlidir.[118]

 

2414. [4:140, Hadîs No: 4808]

îbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Gerçek saadet Allah'a itaat içerisinde geçirilen uzun ömürdür.[119]

 

2415. [4:140, Hadîs No: 4810]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Yolculuk bir nevi işkencedir. O, sizin uykunuzun, yemenizin, iç­menizin dengesini bozar. Öyleyse sizden biriniz, yolculuğa çıktığı za­man, işini bitirir bitirmez evine; ailesinin yanına dönmeye baksın. Fazla oyalanmasın.[120]

 

2416. [4:141, Hadîs No: 4812]

Cabir (r.a.) rivayet ediyor:

Vakarlı olun ey Allah'ın kullan, vakarlı olun.[121]

 

2417. [4:141, Hadîs No: 4813]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Ağırbaşlılık kazanç, onu terk etmek ise zarardır.[122]

 

2418. [4:142, Hadîs No: 4815]

Ebû Behre (r.a.) rivayet ediyor:

Âdil devletbaşkam Allah adına hareket eden halifesidir. Ona saygı gösterene Allah da değer verir. Onu önemsemeyeni ise Allah hor ve hakir kılar.[123]

 

2419. [4:142, Hadîs No: 4816]

İbni Ömer'den (r.a.) rivayetle:

İdareci Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Allah'ın her mazlum ku­lu Ona sığınır. Eğer adalet ederse bunun mükâfatı kendisine, Allah'a şükür ve idareciye teşekkür etmek ise halka düşer. Eğer haktan sa­par, intikam duygusuna kapılır veya zulmederse günah kendisine, sabretmek de halka aittir. İdareciler zulmettiklerinde, gök yağmur vermez olur. Zekât verilmediğinde hayvanlar helak olur. Zina yaygın-laşmca fakirlik ve yoksulluk meydan alır. İslâm idaresi altında yaşa­yıp vergilerini veren kimselerin hakkı yenilince kâfirler galip gelir.[124]

 

2420. [4:143, Hadîs No: 4818]

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

İdareci Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Onu aldatan hak yoldan sapmıştır. Onun iyiliğini düşünüp yol gösteren ise doğru yoldadır.[125]

 

2421. [4:144, Hadîs No: 4821]

Ebû Bekir'den (r.a.) rivayetle:

ını Allah'ın yeryüzündeki dîkın sevabı verilir.

Âdil ve mütevâzi devlet başkanı Allah'ın yeryüzündeki halifesi ve mızrağıdır. Kendisine yetmiş sıddîkın sevabı verilir.[126]

 

2422. [4:145, Hadîs No: 4824]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Hoşgörülük kazançtır. Müşkülpesentlik ise uğursuzluktur. Hayır ve bereketi giderir.[127]

 

2423. [4:145, Hadîs No: 4825]

Abdullah bin Sercis'den (r.a.) rivayetle:

Güzel haslet, düşünerek^ sabırla hareket etmek ve her hususta or­ta yolu tutmak, peygamberliğin yirmi dört parçasından bir parçadır.[128]

 

2424. [4:144, Hadîs No: 4827]

İbni Ömer (r.a.) rivayet ediyor:

Hoşlandığı bir konuda olsun, olmasın Allah'a isyan ile emredilme-dikçe idarecisinin sözünü dinleyip itaat etmek, her Müslüman şahıs Üzerine bir haktır. Allah'a isyan olan birşey kendisine emredildiğin-de ise dinleyip itaat etme sorumluluğu yoktur.[129]

 

2425. [4:147, Hadîs No: 4833]

îbni Abbos'dan (r.a.) rivayetle:

Misvak ağzı temizler, Allah'ın rızâsını kazandırır ve gözü parlatır.[130]

 

2426. [4:149, Hadîs No: 4838]

Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:

Misvak kullanmak kişinin konuşmasının güzelliğini arttırır.[131]

 

2427. [4:149, Hadîs No: 4840]

Aişe'den (r.a.) rivayetle:

Misvak, ölüm hariç her hastalığın şifasına vesiledir.[132]

 

2428. [4:149, Hadîs No: 4841]

Ebû Said (r.a.) rivayet ediyor:

Bakara Sûresi Kur'ân'm çadırıdır. Onu öğreniniz. Şüphesiz onu öğrenmek bereket, öğrenmeyi terketmek ise, hasret ve pişmanlıktır. Onu öğrenmeye tembeller güç yetiremezler.[133]

 

2429. [4:151, Hadîs No: 4846]

îbni Mes'ûd'den (r.a.) rivayetle:

Selâm Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Allah onu yeryüzüne in­dirmiştir. O halde aranızda selâmı yayınız. Müslüman bir kişi bir top­luluğa uğrar, onlara selâm verir, onlar da selâmını alırlarsa, selâmı başlattığı için veren kişi o topluluktan bir derece üstün olur. Eğer al­mazlarsa onlardan daha hayırlı ve daha temiz olan melekler alırlar.[134]

 

2430. [4:151, Hadîs No: 4847]

îbniAbbas (r.a.) rivayet ediyor:

Selâm Allah'ın isimlerinden büyük bir isimdir. Onu kullan arası­na bir teminat vesilesi kılmıştır. Dolayısıyla Müslüman, Müslümana selâm verince artık selâm verdiği kimseyi hayrın dışında bir şeyle anması haramdır.[135]

 

2431. [4:152, Hadîs No: 4848]

Ali'den (r.a.) rivayetle:

Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır.[136]

 

Dinimizde, cemaatla namaz kılmak, hediyeleşmek, Cuma ve Bayram na­mazlarını kılmak, hasta ziyaret etmek, taziyede bulunmak gibi, Müslümanları birbirine kaynaştıran pekçok emir ve tavsiye vardır. İşte bunlardan birisi de mü'minlerin birbirleriyle selamlaşmalarıdır. Selâm, mü'minlerin birbirine duâsıdır ve Islâmın alâmetlerindendir. Peygamberimiz (a.s.m.) pekçok hadislerinde se­lâm vermenin faziletini bildirir. Bu hadislerden birisi şu mealdedir:

"Allah'a yemin ederim ki, siz îman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirini­zi sevmedikçe de hakkıyla îman etmiş olamazsınız. Ben size yerine getirdiğiniz­de birbirinizi seveceğiniz birşeyi göstereyim mi? Aranızda selâmı yayınız."[137]

Peygamberimiz İslamda en hayırlı amel hangisidir?" şeklindeki bir suâle de "yemek yedirmen ve tanıdığına, tanımadığına selâm vermendir" [138] buyurmuşlar­dır.

Yukarıdaki hadiste de selâm vermenin sünnet, almanın ise farz olduğu bildi­rilmektedir Almanın farz olması, hükmünü şu âyetten alır:

"Size bir selâm ile selâm verildiği zaman, ona ya daha güzel bir selâm ile ve­ya aynısıyla karşılık verin."[139]

Buna göre "Es-Selâmü aleyküm" veya "Selâmün aleyküm" şeklinde selâm veren birine, ya aynı şekilde "Ve aleyküm selam" diyerek veya buna "ve rahme-tuilah" eklenerek daha güzeliyle cevap verilir. "Es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah" şeklindeki bir selâma da, ya aynıyla karşılık verilir veya "veberekâtüh" ekle­nir. "Es-Seiâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh" şeklinde verilen selâma ise aynen karşılık verilir.

 

2432. [4:152, Hadîs No: 4850]

Zeyd bin Şecere (r.a.) rivayet ediyor: Kılıçlar Cennetin anahtarlarıdır.[140]

 

2433. [4:153, Hadîs No: 4852]

İbni Abbas'dan (r.a.) rivayetle:

Her yönüyle cömert ve güzel ahlâklı bir genç, Allah katında kendi­sini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha sevimli­dir,[141]

 

2434. [4:154, Hadîs No: 4856]

îbni Ömer (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdukla­rını rivayet ediyor:

Allah sorgulama sonucu Cehenneme girme zaruretini ortaya koy­madıkça, yalancı şahid adımını atamaz.[142]

 

2435. [4:154, Hadîs No: 4858]

Enes'den (r.a.) rivayetle:

Cennet ehlinin gençleri şu beş kişidir: Hasan, Hüseyin, îbni Ömer, Sa'd bin Muaz, Übey bin Kâb.[143]

 

2436. [4:155, Hadîs No: 4860]

Abdullah bin Cafer (r.a.) rivayet ediyor:

Ümmetimin en kötüleri nimetler içinde gözünü açan, onunla bes­lenen, türlü türlü yiyecekler yiyen, çeşit çeşit elbiseler giyinen, deği­şik değişik binitlere binen ve avurtlarını şişire şişire edebiyat parça­layarak konuşan kimselerdir.[144]

 

A'raf Sûresinin 32. âyetinde, "De ki: Allah'ın kullan için yarattığı giyecekler ile hoş ve temiz rızıkları kim haram etti? De ki: Bu nimetler dünya hayatında îman edenler içindir; kâfirler de o arada istifade ederler. Kıyamet gününde ise sadece mü'minlere mahsustur" Duyurulmaktadır.

Bu âyet açıkça âhiret nimetlerinin olduğu gibi dünya nimetlerinin de mü'minter için hazırlandığını göstermektedir. O halde mü'min helâl şekilde ve meşru dairede dünya nimetlerinden istifade edecektir.

Bu hadiste kınanan yeme, içme, giyme ise helâl daireyi taşan, israfa kaçan ve şükrü yerine getirilmeyen yiyip içme ve giyinmelerdir.

Nimetler içinde yüzdüğü hakle şükretmeyip havalara girmek, büyüklenmek, kasılmak, israfa kaçmak, Allahtan olduğunu bilmemek, şükretmemek yukardaki hadisin çerçevesi içerisine girer.

Şükrü yerine getirilmeyen nimet, insan için bir yüktür, felâkettir. Şükredildiği takdirde dünya nimetlerinden faydalanmaya hiçbir engel yoktur. Şu hâdise bu konuda gayet güzel bir ölçüdür:

"Bir zaman Hazrat-i Gavs-ı Azam (k.s.) Şeyh Geylânî'nin terbiyesinde, naz-dar ve ihtiyare bir hanımın birtek evladı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyare, gitmiş oğlunun hücresine [odasına], bakıyor ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ek­mek yiyor. O riyazâttan zâfiyetiyle, validesinin şefkatini celb etmiş. Ona acımış. Sonra Hazreti Gavs'ın yanına şekva için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs kızar­tılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: "Ya Üstad! Benim oğlum açlıktan Ölüyor; sen tavuk yersin!" Hazret-i Gavs tavuğa demiş; "Kum biiznillah = Allah'ın izniyle kalk." o pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını, mûtemed ve mevsuk çok zatlardan, Hz. Gavs gibi kerâmât-ı harikaya mazhariyeti dünyaca meşhur bir zâtın kerameti olarak, manevî tevatür­le nakledilmiş. Hazret-i Gavs demiş: 'Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelir­se, o zaman o da tavuk yesin.[145] "

Bu hadiseyi Lem'alar isimli esirinde nakleden Bedtüzzaman, daha sonra şöy­le diyor: "işte, Hazret-i Gavs'ın bu emrinin mânâsı şudur ki: Ne vakit senin oğ­lun da ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olsa ve lezzeti şükür için istese, o vakit lezîz şeyleri isteyebilir."

Bu hadiseyi bir ölçü olarak aldığımızda ruh cesede, kalb nefse, akıl mideye hâkim olup lezzet için şükür istenildiği takdirde nefis, leziz şeyleri yiyip içmenin, değerli şeyleri giymenin hiçbir mahzuru yoktur.

Yalnız bütün bunlar yine de israfa kaçılmadan yapılmalıdır. İsrafa kaçacak tarzda yeme, içme, giyme, değişik değişik arabalara binme yasaklar içerisinde yerini alır. Hadiste geçen avurt şişirerek edebiyat parçalamak da aynı yasaklar içerisindedir. Bu işleri yapanlar ümmetin şerlileri arasında yerlerini alırlar.

 

2437. [4:156, Hadîs No: 48633]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Ümmetimin en şerlileri hâkimliği üstlenip de tereddüde düştüğü zaman danışmayan, doğru karar verdiğinde kibirlenip şımaran, öfke­lendiğinde sertleşen kimselerdir. Kötülüğe kâtiplik yapan onu işle­yen gibidir.[146]

 

2438. [4:156, Hadîs No: 4864]

Muâz bin Cebel (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.mj şöyle buyur­duğunu rivayet ediyor:

İnsanların en şerlisi, insanlar arasındaki kötü âlimlerdir.[147]

 

2439. [4:159, Hadîs No: 4878]

Ebû Ümâme'den (r.a.) rivayetle:

insanların en kötüsü, imkânı olduğu halde çoluk çocuğunun rızkı­nı kısandır.[148]

 

2440. [4:159, Hadis No: 4879]

Enes'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyur­muşlardır:

Kıyamet günü en kötü yerde olan insan dilinden veya şerrinden korkulan insandır.[149]

 

2441. [4:160, Hadîs No: 4881]

Ebâ Hüreyre (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdu­ğunu rivayet ediyor:

Kişide bulunabilen en kötü vasıf, hırsa sürükleyen cimrilik ve aşı­rı korkaklıktır.[150]

 

2442. [4:160, Hadîs No: 4883]

Ebû Hüreyre (r.a.) Resâlullah Efendimizin (a.s.m.) şöyle buyurdu­ğunu rivayet ediyor:

Mü'minin şerefi, geceleyin namaz kılması, izzeti de insanların elindekine karşı bir beklenti içerisinde olmamasıdır.[151]

 

2443. [4:161, Hadîs No: 4884]   ;

Mugire bin Şube (r.a.) Peygamber Efendimizin (a.s.m.) şöyle bu­yurduğunu rivayet ediyor:

Kıyamet günü Sırat Köprüsü üzerinde mü'minlerin parolası "Rab-bim, kurtuluş ver, kurtuluş ver" olacaktır.[152]

 

2444. [4:161, Hadîs No: 4887]

Abdullah bin Amr'dan (r.a.) rivayetle:

Kıyamet karanlığında mü'minlerin parolası, "Senden başka hiçbir ilâh yoktur" olacaktır.[153]

 

2445. [4:161, Hadis No: 4888]

Üsâme bin Zeyd (r.a.) rivayet ediyor:

Şaban ayı, Receple Ramazan ayı arasında bulunan insanların ço­ğunun değerini bilmediği bir aydır. Onda kulların amelleri Allah'a arz edilir. Ben amelimin ancak oruçlu iken Allah'a arz edilmesini is­terim[154].

 

2446. [4:163, Hadis No: 4894]

Ali'den (r.a.) rivayetle:

Şefaatim, ümmetimden Ehl-i Beytimi sevenler içindir.[155]

 

Ehl-i Beyt, Resûl-ü Ekrem'in (a.s.m.) aile halkı ve neslinden gelenlerdir. Ehl-Beyt, Sünnet-i Seniyyenin kaynağı ve koruyucusudur. Ehl-i Beyt, İslâm âlerr içinde nuranî bir ağaç hükmüne geçmiş, iyilik ve güzellikte rehberlik ve mürşidlil eden Zeyne'l-Abidin, Cafer-i Sadık, Gavs-ı Azam gibi nice nurlu meyveleri ver mistir. Zamanla çoğalan Ehl-i Beyt, Islâmiyetin zayıfladığı dönemlerde ümmetiı başında bir öncü vazifesi göreceğini gaybı gören nazarıyla müşahade eden Resûl-ü Ekrem (a.s.m.) Ehl-i Beyti etrafında ümmetimi toplamak için Ehl-i Beyti­ni tavsiye etmiştir. Gerçekten Ehl-i Beyt, Resûl-ü Ekremden (a.s.m.) bu yana bi­rer işaret taşı, birer pusula gibi ümmete yol göstermiş, ışık tutmuş, hak ve haki­katin en büyük müdafiileri olmuşlardır. Ehl-i îmanı arkasına alıp Islâmın hak ve hakkaniyetini kâinata îlân edecek olan Hz. Mehdî de Ehl-i Beyttendir.

 

2447. [4:163, Hadîs No: 4895]

Abdurrahman bin Avf (r.a.) rivayet ediyor:

Sahabîlerime dil uzatanların dışında herkese şefaat edebilirim.[156]

 

2448. [4:166, Hadîs No: 4904]

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayetle:

Ramazan ayının orucu, bir sonraki Ramazan ayına kadar geçen zaman içerisinde işlenen küçük günahları affettirir.[157]

 

2449. [4:166, Hadîs No: 4905]

Cerir bin Abdullah (r.a) rivayet ediyor:

Ramazan ayının orucu, yerle gök arasında asılı bekler. Fıtır sada­kası verilmedikçe Allah'a arz edilmez.[158]

 

 



[1] Hâkimin MÜ$tedreK\r\den

[2] Taberâni'nin Kebîri Hâkimin MüsiedreKİ ve Beyhaki'nin Şi'bü'l-imarfmdan.

[3] Ebû Nuaym'm Hı/ye'sinden.

[4] Dârekutnî'nin Sünen'i ve Beyhaki'nin Şi'bü'!-İmarf\nöan.

[5] Ibni Ebi Şeybe'den.

[6] Taberânf nin Kebîrinden.

[7] Ebu'ş-Şeyhten.

[8] fbniMâee, Nikâh: 46.

[9] Hâkim'in MüstedreK\nden.

[10] Nesei, Cenâİz: 100; Taberânİ, Dahâya: 8; Müsned, 3:62,66,237,250.

[11] Ebû Nuyam'ın Hz/ye'sinden.

[12] Deylemfnİn Müsnedü'l-Fİrdevg'mâen.

[13] Hatib'in Tarifimden.

[14] Deylemînin Müsnedü'l-Firdev&nöen.

[15] Taberânînin Keö/Yinden.

[16] BeyhakVnin Şi'bü't-fmartmöan.

[17] Tirmizi, Zühd: 29; hnlMâce, Zühd: 1.

[18] KazaftJen.

[19] Râfiî'nin Taritf'müen.

[20] Beyhakı'nin Şi'bü'l-lmaıiından

[21] BeyhakVnin Şİ'bö't-fmarfmdm.

[22] Deyfemînin Müsnedü'l-Firdev&rtden.

[23] İbnü's-Sönnîve Ebû Nuaym'ın ef-Titfbtndan

[24] Ebû Davud, Eşribe: 19; Müslim, Mesacid: 311; Timizi, Eşribe: 20; hniMâce, Eşribe: 26; Dârimî, Eşribe: 28;  Müsned, 4:354,382.

[25] Taberânfrıİn Kebîri ve Hatİb'in Tan/finden.

[26] Müslim, Tahare: 2; Timizi Dua: 85.

[27] Bezzafdan.

[28] Timizi, Büyü: 67; Dârimt, Büyü': 50; Müsned, 1:73; 2:359; 3:427; 5:229.

[29] Taberânfnin KeöA'inden.

[30] Nesei, Zekât: 49.

[31] Taberânfnin Ktfjffindon.

[32] Taberânînin Kebenden.

[33] Deylemînin Müsnedö'l-Firdevf\r\öet\.

[34] Taberanfnin Kebi/inden.

[35] ibniAsakİföm.

[36] Taberânînin Keöi/inden.

[37] Ebû Nuaym'ın Hrfye'sinden.

[38] Buh&i Fiten: 9; Müslim, Filen: 10; Ebû Dâvud, Fiten: 2; Tirmizî, Frten: 29; Mûsned, 5:48.

[39] Müslim, Imare: 59; Ebû Dâvûd, Sünnet: 27; Müsned, 4:24,341.

[40] Taberânfnin Kabil'inden.

[41] Taberânî'nin Kebiri ve Ebû Ya'lâ'nın Müsned'ınden.

[42] İbni Mâce, Fıten:9.

[43] Taberânfnin Kebîrinden.

[44] Deylemî'nin Mûsnedü'l-Firdev&mden.

[45] Buharî, îman: 29; Rİkak: 18; Merzâ: 19; Müslim, Münafikûn: 71,76,78; Birr: 52; Ebû Davud, Salât: 223; Ttmki,Kader 18; Tefeîr-i Sûre. 4,24; Neseİ, îman: 28;ibni Mâce, Zühd: 20.

[46] Ebû NuaynVın Hılye's\, Hatibin Câm/si ve Deylemi'nin Müsn9dü'l-Firdevs'\n<im.

[47] Tkmizt, Daavat: 84; IbniMâce, Dua: 5; Müsned, 3:127.

[48] Taberânrnin Kebîft ve Hâkim'in MüstedreKinden.

[49] Câmiö's-Sagîr, 1:55.

[50] Tırmizi, Menâkıb: 34.

[51] Tabakât, 4:85.

[52] ibni Asâfflöen.

[53] Mösned, 1:3.

[54] Timizî, Daavat:115.

[55] İbni Mâce, Dua: 3.

[56] Tirmizî, Menakıb: 1;Müsned, 2:265,365.

[57] İbni Ebî Şeybe ve Taberânî'nin Evsaf ından.

[58] Ebû Ya'lâ'nm Mûsned'möen

[59] Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevst'möen.

[60] İbniAsâkitûm.

[61] Meysere'nin Afeşftattndan

[62] Buharî'nin Tariflinden.

[63] Ebû'l-Hasan bin Muhammed el-Hilal'inin F&zâtfü'/-Recebinden.

[64] Hatib'in Tariflinden.

[65] Ibni Mende'öen.

[66] Hâkimin Kümesinden.

[67] Ibni Mübarekten.

[68] Taberânî'nin Kedinden.

[69] Beyhaki'nin Şİ'bü'İ-fmarimdan.

[70] Taberânî'nin Evsaf ından.

[71] fbni Mürd9V0yh'\en.

[72] Buharı, Ezan: 74; Müslim, Salât: 127,128; Ebû Dâvûd, Salât: 93; ibniMâce, İkâme: 50; Mûsned, 40:234,319.

[73] Dârim/den.

[74] Buhar!, Ezan: 71; Müslim, Salât: 127,128; Ebû Dâvûd, Salât: 93; Tirmizi, Mevakıt: 53; İbniMâce, İkame: 50;

Müsned, 4:271,272,277.

[75] Deytemî'nin Mûsnedü'l-Fırdevs"\nden.

[76] Ibni Mâce, Mukaddime: 22.

[77] Taberânî'nin Evsafı ve Ebû Nuaym'ın H;//e'sinden.

[78] Taberânînin Evsafı ve Ebû Nuaym'ın Hılyef&nden.

[79] Hâkim'in MüstedreK'möen.

[80] Müsned, 2:289.

[81] Sözler, s. 233.

[82] Şualar, s. 94.

[83] Müsned, 2:177.

[84] EbûDâvöd, Edeb:101.

[85] Buharı, Ahkâm: 16; Mösned, 2:292.

[86] Hâkim'in Müstedreklnden.

[87] Ebûl-Kâsımii'l-Harkl'nınEmâ/ye'sinden.

[88] Beyhakl'nin Şi'bü'l-fmari \r\dsn.

[89] Ebû Nuaym'ın Erbeînü's-Sûfiyye'slnden.

[90] Hâkim'in MûsîedreKl ve Beyhakl'nin Şi'bü'l-fmarimûan.

[91] Deylemî'nin Müsnedü'l-Firdevs'ind&n.

[92] Hatibin fari/ı'inden.

[93] Hâkim'in MüstedreKfoden.

[94] Mehamili'nin Emâ/ıye'sinden.

[95] Hâkimin MüstedreKMen.

[96] Hâkimin Müstedrelft ve Ebû Yaİâ'mn Müs/ıetfinden.

[97] Ebû Ya'lâ'nın Müsned inden.

[98] ı aberânî'nin Kab/Vinden.

[99] Taberânî'nin Kebît'möm.

[100] Taberânî'nin Keö/Vinden.

[101] Taberânînin Kebiri ve Hâkimin MûsfafreKİnden.

[102] Taberânî'nin Kebîft ve Ebû Nuaym'ın H/Jye'sinden.

[103] bni Adiyy'in ehKâmit'möen.

[104] Ebû Dâvûd, Tahare: 45; bniMâce, Dua: 12; Müsned, 4:86,87; 5:55.

[105] İbni Asâkiföm.

[106] Müslim'âm.

[107] bni Ebi Şeybe ve Taberânînin Kefe/finden.

[108] Timizi, Kader: 16; Mösned, 1:330; 2:90,125,181.

[109] Ebû Amr bin Fedâle'nin EmaAye'sinden.

[110] Taberânînkı Kebit\ ve Hakim'in MüsfafreKinden.

[111] BeyhakVnin Ş/'6ü7-/roâtf ından.

[112] HâKim'in MüstodreKinden.

[113] Buhar!, Nefekât: 1; Edeb: 25,26; Müslim, Zühd: 41; Timizi, Bin: 44; Nesei, Zekât: 78; IbniMâce, Tîcârât: 1;  Mûsned, 2:361.

[114] Müsned, 3:44; 5:370.

[115] hnünneccafdan.

[116] Dârekutnrnin Efrarfı, Beyhakl'nin Şi'bü'l-lmartu Ibni Adiy/in el-Kâmit\, Ebû Nuaym'ın M/yasinden.

[117] Timizi, Birr: 40.

[118] Deylemînin Müsnedü'l-Firdevfmden.

[119] Deylemrnİn Mû$nedü'l-Firdev$\nâer\.

[120] Müslim, lmare:179.

[121] Ebû Avan&den.

[122] Hâkimin MüsfedreKinden.

[123] Tabsrânînin Kebîfl ve Hâkim'in MöstedreKlnöm.

[124] Beyhakı'nin Şfbü'i- /marfından.

[125] Beyhakl'nin Ş/'bü'/-/mârfından.

[126] Ebû'ş-Şeytften,

[127] Oeyferrıfnin Müsnedü'l-Firdev&'möen.

[128] Tirmizî, Birr; 66; Taberânf, Şiir: 17.

[129] Buharî, Cihad: 108; Ahkâm: 4; Müslim, Imâre: 34,38; Ebû Davud, Cihad: 87;

Timiz!, Cihad: 29; Mösned, 2:17.

[130] Taberânînin Evsafından.

[131] İbni Adiyyin el-Kâmifi, Hatb'in Câmı7, UkayirniZuafâsmdm.

[132] Deytemrnin Mösnedö'l-Firdev^'mden.

[133] Deyletnînin Mösnedü'l-Fİrdevö'mfan.

[134] Beyhakl'nin Şi'bû'f-früârimdan.

[135] Deylemrnin Mûsnedöt-Fırdevg'mdm.

[136] DsytemFnin Müsnedül-Firdevginden.

[137] Müslim, îman: 93.

[138] Tacrid-i Sarih Tercümesi, 1:30.

[139] Nisa Sûresi, 86.

[140] fani Asakirtt&n.

[141] Deylemrnin Müsnedül-Fırd&v&nĞen.

[142] EM Nuaym'ın Hıtydsi ve Hâkim'in MûstotfreKirıden.

[143] Deylemfnin MüsnedüV-Rrdevtfinden.

[144] Hâkim'in MüsfedraKinden.

[145] Lem'alar, s, 136.

[146] Deylemfnin Mûsnedü'LFırdev&nden.

[147] Beziafâan.

[148] Taberânfrıin Evsafından.

[149] ibni Ebi'd-Dûnya'nın Zemmü'&ıybet\nöen.

[150] Buharînin Tarifimden.

[151] Hatibin Tarifti ve Ukaylînin Zuafe'sından.

[152] Timizi Kıyame: 9-65.

[153] Şîraztden.

[154] BeyhakVnin Ş/fcü'A/mârfmdan.

[155] Hatib'in Tarifimden

[156] Ebû Nuaym'ın H/Zye'sinden.

[157] Ibni Ebi'd-Dünystöan.

[158] Ibni Şahinin Terğib'ınden.