* Her Şey Allah'ın Kontrolündedir
* Cennet Ve Cehennemliklerin Takdiri
* Allah'ın Takdiri Çok Yönlüdür/Boyutludur
* Kader Karşısında Yapılması Gereken
* Anne Karnında Kaderin/Programın Yazılması
* Kaderi İnkâr Edenlere Sahabenin Tepkisi
Allah’ın Takdiri İmkân Vermektir, Zorlamak Değil
* Kaderi İnkâr Edenlere Müslümanların Tepkisi
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Allahım! Ey
mülkün/otoritenin sahibi! Sen dilediğine mülkü verir ve dilediğinden mülkü
alırsın, dilediğini aziz kılar ve dilediğini zelil kılarsın, hayır senin
elindedir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
Sen geceyi gündüze
bağlarsın ve gündüzü de geceye bağlarsın, ölüden diri çıkartırsın ve diriden de
ölü çıkartırsın. Sen dilediğine hesapsız rızık verirsin.' (Âiü İmrân 3/26-27).[1]
1/152- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhumâ):[2]
Allah Rasûlü'nün
(SaiMiahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Allah gökleri ve yeri yaratmadan elli
bin sene önce, kâinatın
programını takdir etmişti."[3]
2/153- Abdullah
b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[4]
Allah Rasûlü'nün
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
İzzet ve celâl sahibi
olan Allah buyurdu ki:
"Allah kâinatı
karanlıkta/yoklukta yarattı. Sonra o gün, nurunu her tarafa saçtı. Kime bu
nurdan isabet ettiyse hidâyeti bulmuştur ve kime de isabet etmemişse o dalâlettedir.
Bu yüzden derim ki izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın ilmine uygun olarak
(kâinat takdir edildi ve) kalem kurudu, (hüküm kesinleşti.)"[5]
3/154- Tavûs
b. el-Yemânî'den (Radıyaitaha anh):[6]
Rasûlullah'ın
(Sallalhhü aleyhi ve seilem) sahabesinden birçok kişiyle karşılaştım; 'Her şey
Allah'ın takdiri ile olur' diyorlardı. Hz Ömer (Radıyaüahü anh) dedi ki:
Rasûlullah'ın şöyle
dediğini işittim:
"Her şey Allah'ın
takdiri ile olur, hatta zaaf ve kuvvet[7] hâli
bile..."[8]
Allah Teâlâ buyurdu :
'Eğer biz dileseydik,
her nefse kendi hidâyetini bahşederdik. Fakat benim, cehennemi cin ve
insanlardan (inkarcı olanlarla) tamamıyla dolduracağım, sözüm
gerçekleşecektir/doğrudur.' (Secde 32/13)
Allah Teâlâ buyurdu :
'O (Allah),
yaptıklarından sorulmaz, oysa
onlar sorguya çekilirler.' (Enbiyâ21/23)
Allah Teâlâ buyurdu:
Tâğuta kulluk etmekten
çekinen ve Allah'a içten yönelenlere müjdeli (haberler) vardır, kullarıma
müjdele!
Onlar ki sözü dinler
ve en güzel şekilde tâbi olurlar. İşte onlar Allah'ın hidâyete erdirdiği ve
gerçekten aklını kullanan kişilerdir.
Azap üzerine
kesinleşmiş (zâlimler) bunlarla
bir tutulur mu? Ateşte olanı sen
mi kurtaracaksın yoksa ?..' (Zümer 39/17-19).[9]
4/155- Ebu'd-Derdâ'dan
(RadıyaüaM anh):[10]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seilem) şöyle buyurdu: "Allah Âdem'i yarattığı gün onun sağ
omuzuna vurdu ve zerreler gibi beyaz nesiller çıkarttı. Sol omuzuna vurdu ve
kömür gibi kara nesiller çıkarttı.
Sağdaki gruba:
'Bunlar (kazandıkları
ile) cennete gidecek, ben sorumlu değilim,[11] Soldaki
gruba:
'Bunlar da (hataları
ile) cehenneme girecek, ben sorumlu değilim,' dedi."[12]
5/156- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[13]
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahüaleyhi vesellem) buyurdu ki:
"Bir kişi uzun
zaman cennetliklerin amellerinden işler, (kötü niyetinden dolayı) Allah,
hayatının sonunu cehennemliklerin amelleriyle tamamlatır ve cehennemlik olur.
Bir başka kişi de uzun zaman cehennemliklerin amellerinden işler, (iyi
niyetinden dolayı) Allah, hayatının sonunu cennetliklerin amelleriyle
tamamlatır ve cennetlik olur."[14]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey İman edenler,
Allaha karşı gerçekten/doğru olarak takva sahibi olun ve ancak Müslümanlar
olarak can verin.' (Âlü İmrân 3/102)
Allah Teâlâ buyurdu:
"(Ölüm) zamanında
bizim dayanılmaz azabımızı görünce; sadece Allah'a iman ettik ve ona ortak
koştuklarımızı da inkâr ettik, derler.
Bu dayanılmaz azabı
gördükleri zaman, artık imanları faydalı olmaz. Bu kulları arasında Allah'ın
bir kanunudur. İşte orada kâfirler hüsrana uğramışlardır.' (Mümin 40/84- 85).[15]
6/157- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaitahuanh):[16]
RaSÛlullah (Sallaİlahü
aleyhi ve sellem) buyurdu kİ :
"Son anına
bakmadan biri hakkında (sadece) hoşunuza gittiği için hemen karar vermeyin.
Kişi, uzun zaman ya da bir dönem iyi işler yapar ki bu hâlde ölse cennete gidecek. Sonra bozulur ve kötü işler
yapar.
Başkası da bir dönem
kötü işler yapar ki o hâlde ölse cehenneme gidecek... Sonra düzelir ve iyi
işler yapar. Allah, kişinin (temizliğinden dolayı) hayrını isterse ölümünden
önce onu yönlendirir."
Oradakiler:
'Allah nasıl
yönlendirir?' deyince
Peygamberimiz:
"Ona iyi işler
yapma imkânı verir ve o hâlde ruhunu
alır" buyurdu.[17]
7/158- Hz.
Âİşe'den (Radıyallahü anhû):[18]
RasÛlullall (Sailalhhü
aleyhi ve sellem) ŞÖVİ buyurdu '.
"Bir kişi
cehennemlik olarak yazıldıysa; bir süre cennetlik işler yapsa da sonunda
bozulur ve cehennemlik işler yapar, o hâlde ölür ve ateşe (cehenneme) gider.
Bir başkası cennetlik
olarak yazıldıysa; bir süre cehennemlik işler yapsa da sonunda düzelir ve
cennetlik işler yapar, o hâlde ölür ve cennete aidpr" gider."[19]
8/159- Ebû
Nadre'den (Radıyaiiahü anh):[20]
Rasûluliah'ın
ashabından biri hastalanmıştı. Sahabe onu ziyarete gitti, (baktılar ki) o
ağlıyor ve sordular:
'Ey Ebû Abdullah, seni
ağlatan şey nedir? Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi w sellemj sana; 'Bıyığını
kısalt[21] ve
bana ulaşıncaya kadar buna devam et' demedi mi? (Yani bu kişinin cennetlik
olacağına işaret edilmiştir.) '
O da dedi ki:
'Evet, ancak ben
Rasûluliah'ın:
"Allah Teâlâ bir
eliyle (varlıkların bir kısmını) tutar ve bunlar (kazançlarından dolayı) şurası
içindir, ben sorumlu değilim, diğer eliyle de kalanları tutar, bunlar da
(hatalarından dolayı) şurası içindir, der," sözünü işitttim. Şimdi ben,
iki taraftan hangisinde olduğumu bilmiyorum, (onun için ağlıyorum.)[22]
9/160- Muâz b.
Cebel'den (Radıyaiiahüanh):[23]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
aleyhi ve se/tem), ashâb-ı yemîn[24] ve
ashâb-i şimal[25] ile ilgili âyeti okudu,
sonra dedi ki:
"Allah varlıkları
elleriyle tutar ve şöyle der: Bunlar (kazançlarıyla)[26]
cennette olacak, ben
sorumlu değilim ve bunlar da (hatalarıyla) cehennemde olacaklar, ben sorumlu
değilim. "[27]
10/161- İbn
Abbas'tan (Radıyaiiahü anhümâ):[28]
EbÛ Hüreyre'nİn
(Radıyallahü anh) RaSÛluIlall'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet ettiği
şu (hadis) kadar, küçük günahı açıklayan[29] başka
bir şey yoktur:
"İzzet ve celâl
sahibi olan Allah'ın, insanoğluna takdir ettiği zina imkânı mutlaka
gerçekleşecektir. Gözün zinası bakmak ve dilin zinası konuşmaktır. Nefis,
(imkân bulduğunda) İster ve arzu eder, cinsel uzvu da buna katılır/onaylar ya
da katılmaz/karşı çıkar."
NOT: Her
insanın içinde günahtan bir hisse/nasib vardır ve o kişi bu imkânı ya kullanır
ya da kullanmaz.
Peygamber Efendimizden
bu hisse alınmış ve kalbi temizlenmiş, içi iman ve hikmetle doldurulmuştur.
Bunları iki defa gerçekleşen şakk-ı sadr (göğsünün yarılması) hadisesinde
görüyoruz.[30]
Allah Teâlâ buyurur
ki:
'Biz her şeyi bir
sistem/ölçü ile yarattık.' (Kamer 54/49)[31]
11/162- EbÛ
Huzâme'detî (Radıyallahüanh):[32]
Bir keresinde
Rasûlullah'a (Sallallahü aleyhi ve setiem) dedim ki (Süfyan'dan gelen rivayette
ise; şunu sordum:)
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kendisiyle tedavi olabileceğimiz bir ilâç, istifade edebileceğimiz dua ya da
kendisiyle korunabileceğimiz bir amel hakkında ne düşünüyorsun, Allah'ın
takdirini bunlar durdurur mu ?'
Rasûlullah dedi ki:
"Bunlar da Allah'ın takdiri olan şeylerdendir."[33]
12/163- İbn
Abbas'tan (Radıyaliahü anhümû):[34]
(Abdullah) bir gün
Rasûlullah'in (SaUaiiahü aleyhi ve sellem) terkisine binmişti, Peygamberimiz
ona dedi ki:
"Ey delikanlı!
Sana birtakım cümleler aktaracağım ki bunlarla Allah sana yararlı şeyler
bahşedecek:
Allah'ın (dinini) koru
ki O da seni korusun! Allah'ın (dinini) koru ki O'nu (her zaman) yanında bulasın!
Bir şey istediğinde Allah'tan iste! Yardıma
muhtaç olduğunda (sadece)
Allah'tan yardım iste! Şunu
bil ki bütün toplum sana faydalı olmak için toplansa, Allah'ın takdiri
dışında faydalı olamaz. Ayrıca bütün toplum sana zarar vermek için toplansa,
Allah'ın takdiri dışında hiçbir şeyde zarar veremez. Bu konuda kalemler (yeni
bir şey) yazmaz, sayfalardaki
yazılar) kurumuştur,
(değişmez.)"
gibn Abbas'tan
(Radıyaliahü anhümâ) gelen İkinci rivayette benzeri nakledildi ve ek olarak;
"Rahatlık/bolluk anında Allah'ı tanırsan, sıkıntılı anında O da seni
tanır. Şunu bil ki bütün varlıklar sana faydalı olmak için toplansa, Allah'ın
takdiri dışında bir şeye güçleri yetmez. Ayrıca bütün toplum sana zarar vermek
için toplansa, Allah'ın takdiri dışında hiçbir şeye güçleri yetmez. Şunu
unutma, sıkıntılara sabretmede büyük hayırlar vardır. Zafer/başarı sabırla
(kazanılır). Kurtuluş (bazen) sıkıntı ile elde edilir. Her zorlukla birlikte
bir kolaylık vardır."[35]
13/164- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[36]
RaSÛlllllah
(Sallallahü aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Âdem ve Mûsâ
(Aleyhimesseiâm) tartıştılar. Mûsâ dedi ki:
'Ey Âdem, sen bizi
hayal kırıklığına uğratan ve cennetten çıkmamıza sebep olan atamızsın,'(Bir
başka rivayette: 'Sen, işlediği hata ile cennetten çıkmasına sebep olan
Âdem'sin' dedi.) Âdem de:
'Ey Mûsâ, sen de
Allah'ın kendi sözü/vahyi için seçtiği (görevlendirdiği) kişisin. (Allah sana
vahyi ile hitâb etti ve) eliyle bunu yazdı. Sen beni, yaratılışımdan kırk yıl
önce Allah'ın takdir ettiği bir şeyle mi kınıyor/suçluyorsun?' diye karşılık
verdi.
(Bunları anlattıktan
sonra) Peygamberimiz:
"İşte Âdem
Musa'ya böyle delil getirdi, işte böyle mağlûp etti" buyurdu.[37]
Bu rivayetle ilgili
âlimlerin farklı yorumları olmuştur:
Hz. Âdem'in
Hz. Musa'ya hüccet getirmesi konusundaki
bu rivayette:
ayıplama ya da günaha
özür beyanı söz konusu değildir. Bilâkis Hz. Mûsâ, bu zellenin sebebi neydi ki
cennetten çıkmaya sebep oldu şeklindeki sorusuna, Hz. Âdem de kendisinin zelle
sebebiyle değil, Allah'ın onu yeryüzüne halife tayin etmesi sebebiyle
çıkartıldığını belirtir.
Ayrıca bu rivayetle
ilgili olarak üç ihtimal üzerinde durulur:
a- Râvi
naklederken hata yaptı ya da unuttuğu bir şey var,
b- Peygamberimiz
İsrail oğulları arasında böyle bir haberin olduğundan
bahsetmiş ve râvi de
konuşmanın sonuna yetiştiği için İsrâi! oğulları kısmını duymamıştır, tıpkı
Hz.Âişe validemizin Ebû Hüreyre'nin bazı rivayetlerini böyle düzeltmesi gibi,
c- Ya da
bilmediğimiz bir gerçek vardır, zira bu hadîsi Hz.Ömer de rivayet ediyor, biz
de tevekkuf ederiz.[38]
İmam Eş'arî bu hadisi
Kaderiyenin, 'Allah geleceği biimez' sözlerine karşı hüccet olarak zikreder.[39]
Yukarıdaki rivayette
Hz. Mûsâ ile ilgili vahyin verilmesi Kur'ân'da şöyle geçmektedir:
Allah Teâlâ buyurdu:
"Nasihat ve her
şeyin açıklamasına dair ne varsa hepsini Mûsâ için levhalarda yazdık. (Ve dedik
ki): Bunları kuvvetle tut, kavmine de onun en güzelini almalarını emret.
Yakında size, yoldan çıkmışların yurdunu göstereceğim." (Ârâf 7/145).[40]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eğer başınıza bîr
belâ gelirse (bilin ki) benzer bir belâya (başka) topluluklar da uğramıştı. Biz
(iyi ve kötü) günleri insanlara sırayla paylaştırırız; (Bu,) Allah'ın iman
edenleri seçmesi ve içinizden şahitleri belirlemesi içindir.
(Çünkü) Allah, zalimleri sevmez.' (Âlü İmrân 3/140)
Allah Teâlâ buyurdu :
'Eğer Allah sana bir
zarar vermek isterse Kendisinden başka kimse onu gideremez, bir iyilikte de
bulunursa da unutma ki O, dilediğini yapmaya kadirdir.
(Zira) yalnız O,
yarattıkları üzerinde otorite sahibidir ve yalnız O, hüküm ve bilgi sahibidir.'
(En'âm6/17-18).[41]
14/165- Sa'd
b. Ebî Vakkâs'tan (Radıyaliahü anh):[42]
RaSÛlUİlah (Saüallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"İnsan oğlunun
saadeti/başarısı, Allah'tan doğru olanı istemesine ve Allah'ın takdir
ettiğini kabullenmesine bağlıdır.
Kişinin
isyanı/başarısızlığı da Allah'tan doğru olanı istememesine ve Allah'ın takdir
ettiğine rıza göstermemesine bağlıdır."[43]
15/166- Suheyb
b. Sinan'dan (Radıyaliahü anh):[44]
Rasûlullah (SaiMiahü
aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah'ın, mü'min
hakkındaki takdiri bana ilginç geliyor. Mü'minin bütün işi hayırdan ibarettir
ve bu özellik sadece ona aittir. Eğer kendisine bir bolluk/güzellik gelirse
şükreder ve kendisi için hayırlı olur. Ama bir sıkıntı/kötülük gelirse sabreder
ve kendisi için hayırlı olur."[45]
16/167- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[46]
Rasûlullah (Saliallahn
aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu : "Mü'minin işleri çok ilginç , Allah'ın
takdir ettiği şey mutlaka onun hayrına oluyor."[47]
Allah Teâlâ buyurdu:
'Allah her dişinin
neye hamile kaldığını ve rahimlerde neyin eksilip, neyin artırıldığını bilir.
Her şey O'nun katında bir ölçü ile işler.
O, görünen ve
görünmeyen her şeyi bilen, büyük ve yüce olandır' (Ra'd 13/ 8-9).[48]
17/168- îbn
Mes'ûd'dan (Radıyaiialmanh):[49]
Sürekli doğru olan ve
kendisi de tasdik edilen Allah Rasûlü (SaUallaM aleyhi ve.tellem) ŞÖyle dedi:
"Sizden birinin
yaratılışı, anne karnında İlk kırk günde başiar, bir o kadar süre İçinde (alaka
şeklinde) pıhtılaşır ve o kadar süre içinde de bir çiğnemlik et hâline dönüşür.
Sonra ona melek gönderilir, ruh üfler ve dört hâli yazılır/programlanır: Rızkı,
eceli, ameli ve
iyi ya da
kötü hâli..
Kendisinden başka ilâh
olmayan Allah'a yemin ederim ki sizden biri cennetlik işler yapar, hatta
kendisi ile cennet arasında bir arşınlık mesafe kalır, takdir ona ulaşır ve
cehennemliklerin yaptığı iş ile hayatı sona erer ve cehenneme girer. Bir
başkası da cehennemlik işler yapar, hatta kendisi ile cehennem arasında bir
arşınlık mesafe kalır, takdir ona ulaşır ve cennetliklerin yaptığı iş ile
hayatı sona erer ve cennete girer."[50]
18/169-
Câbir'den (Radıyallahüanh):[51]
RaSÛlullah (Sallallalm
aleyhi ve sellem) ŞÖyle dedi:
"Nutfe, rahimde
kırk gön ya da kırk gece kaldığında
Allah, ona bir melek gönderir. Melek :
Ya Rabbi, rızkı ne
kadar olacak?' der ve rızkı bildirilir.
'Ya Rabbi, eceli ne zaman?' der ve eceli bildirilir. 'Ya Rabbi, erkek mi, dişi
mi olacak?' der ve cinsiyeti bildirilir. 'Ya Rabbi, iyi mi, kötü mü olacak?'
der ve bu hâli de bildirilir."[52]
19/170- Huzeyfeb.
Esîd el-Ğıfârî'den (Radıyallahü anh):[53]
Rasûlullah'ın şöyle
dediğini işittim:
"Kırk gecede
nutfe rahime yerleşince, bir melek
gelir.[54]
Melek:
'Ya Rabbi ne olacak; iyi
mi, kötü mü?' der ve Allah Teâlâ iki hâlden birinin hükmünü verir, yazdırır.
'Erkek mi, dişi
mi?'der ve Allah Teâlâ iki hâlden
birini yazdırır.
Sonra ameli, sonu,
musibeti ve rızkı yazdırılır. Ardından defteri kapatılır ve bir daha ilâve yada
çıkarma yapılmaz.[55]
20/171- Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyallahü anh):[56]
Rasûlullah'ın şöyle
dediğini işittim:
"Allah her kulun
beş hâlini takdir eder, (bunlar;) eceli, rızkı, ameli ve iyi ya da kötü
hâli..."[57]
Allah Teâİâ buyurdu:
'Ha Mîm! Gerçeği
olduğu gibi açıklayan Kur'ân'a yemin olsun ki Biz onu düşünüp kavramanız için
Arapça kıldık. Şüphesiz bu Kur'an, katımızdaki Ana Kitapta /Programda (saklı)
olan çok yüce ve hikmetli (bir kitaptır).' (Zuhm#l3-/l-4)
Allah Teâİâ buyurdu:
'Bilâkis o, Levh-i
Mahfuz'da (saklı) olan şerefli bir Kur'ân'dır. (Burûc 85/21-22).[58]
21/172- Yahya
b.Ya'mer'den:[59]
İbn Ömer'e
(üadıyallahü anhümâ) dedim ki: 'Biz uzak bölgelere gidiyor[60] ve
çeşitli topluluklarla karşılaşıyoruz, onlar; 'kader yoktur' diyorlar.' İbn
Ömer:
'Onlarla
karşılaştığınızda şunu haber verin: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, bu kişilerden
ayrılmıştır ve onlar da Abdullah'tan ayrılmıştır,' dedi ve bunu üç kere
tekrarladı, sonra şunları anlattı:
'Biz Rasûlullah'm
(Saiiatlahu aleyhi ve sellem) yanında otururken bir kişi geldi. Râvi gelen
kişinin bazı vasıflarını tek tek saydı. (Bir rivayette: O zât Allah Rasûlüne:
Ey Allah'ın Elçisi!
Size yaklaşabilir miyim? dedi.
Peygamberimiz ona:
"Yaklaş!"
dedi ve o kişi (bir adım) yaklaştı ve: (Ey Allah'ın Peygamberi! Size (biraz
daha) yaklaşabilir miyim? dedi.)
Peygamberimiz yine :
"Yaklaş! "
dedi ve o da (bir adım daha) yaklaştı.' Tekrar:
(Ey Allah'ın Rasûlü!
Size (biraz daha) yaklaşabilir miyim? dedi.)
Peygamberimiz tekrar:
"Yaklaş!" deyince
o da iyice
yaklaştı ve neredeyse
dizleri Rasûlullah'm dizlerine değecekti.' Yabancı dedi ki: 'Ey Allah'ın
Rasûlü, iman nedir, bana tanıt!' "îman: Senin Allah'a, meleklerine,
kitaplarına, peygamberlerine,
âhiret gününe ve
hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmandır."
'O zaman, İslâm
nedir?'
"Namaz kılmak,
zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak, Ramazan orucunu tutmak ve
cünüblük hâlinde gusletmek, (yani yıkanmaktır) ki işte bunların hepsine (İslâm
denir). "
O kişi: 'Doğru
söyledin, doğru söyledin' diye tasdikledi.
O anda hazır
bulunanlar da: biz Rasûlullah yanında bu kişiden daha
vakarlı hareket edeni
görmedik, sanki Rasûlullah'a o öğretiyor' dediler. Yabancı tekrar sordu: 'Ey
Allah'ın Rasûlü, ihsan nedir, bana tanıt!'
"Senin, Allah'ı
görür gibi (şuurlu bir şekilde) ibadet etmendir, Gerçekte sen Allah'ı
görmüyorsan da (unutma,) O seni görüyor. İşte buna (ihsan denir)."
Biz, Rasûlullah
yanında, bu kişiden daha vakarlı hareket edeni görmedik. O kişi : 'Doğru
söyledin, doğru söyledin' diye tasdikledi.
Yabancı dedi ki:
'Bana o önemli
zamanı/kıyameti tanıt!'
"Sorulan kişi (bu
konuda) sorandan fazla bir şey bilmiyor."
O yabancı her
seferinde: 'Doğru söyledin' sözünü tekrarlıyordu.
Abdullah sürekli:
'Biz, Rasûlullah yanında bu kişiden daha
vakarlı hareket edeni görmedik' diyordu. Sonra o kişi ayrıldı, gitti.
(Râvi Süfyan kendisine
şu rivayetin geldiğini belirtti:) Rasûlullah dedi ki:
"Onu
arayın!" Sahabe aradı, ama bulamadılar. Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"O Cebrail'di ve
size dininizin (esaslarını) öğretmek için geldi. Cebrail normalde sadece
tanıdığım surette gelirdi, ancak bu sefer farklı bir surette geldi."
§ Yahya b. Ya'mer'den
ikinci senedle gelen rivayette:[61]
Abdullah b. Ömer'e
(Radıyaiiahü anhumâ) dedim ki:
'Bazı kişiler
tanıyorum, 'bütün her şey
elimizde: biz dilersek yaparız,
dilemezsek yapmayız' diye iddia ediyorlar.' İbn Ömer:
'Onlarla
karşılaştığınızda şunu haber ver: Hz.Ömer'in oğlu Abdullah, bu kişilerden
ayrılmıştır ve onlar da Abdullah'tan ayrılmıştır' dedi ve ekledi:
Bir gün Cibril (insan
suretinde) Peygamberimiz'e (SaliaiiaM aleyhi ve sellem) geldi ve sordu:
'Ey Muhammedi İslâm
nedir?'
"Allah'a ibadet
eder, başka bir şeyi O'na ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekât verirsin,
Ramazan orucunu tutarsın. Kutsal Mâbed (Kâbe)'de hac yaparsın."
'Bunları yerine
getirdiğimde, ben Müslüman oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet."
'Doğru söyledin, peki
ihsan nedir?'
"Senin, Allah'ı
görür gibi huşu içinde/saygılı yaşamandır, Gerçekte sen Allah'ı görmüyorsan da,
(unutma) O seni görüyor."
'Bunları yerine
getirdiğimde, ben muhsin oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet.""
'Doğru söyledin, peki
iman nedir?'
"Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ölümden sonraki dirilişe, cennete,
cehenneme ve (hayır-şer yönüyle) bütün kader programına inanmandır."
'Bunları yerine
getirdiğimde, ben mü'min oluyorum, (öyle mi?)'
"Evet."
'Doğru söyledin,"
NOT: Bazı
rivayetlerde ise: 'Cibril, (yakışıklı bir sahabî olan) Dihye (RadtyaHaha anh)
suretinde geliyordu' ilâvesi bulunmaktadır.
§ Yahya b. Ya 'mer
'den üçüncü senedle gelen rivayette:[62]
Abdullah b. Ömer
(Radıyaliahüanhumâ) dedi ki:
Bir gün Cibril (insan
suretinde) Peygamberimiz'e (SalMiahu aleyhi ve
geldi ve sordu:
'İman nedir?'
Peygamberimiz
(Satlallahü aleyhi ve sellem):
"Allah'a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve (hayır-şer yönüyle)
bütün kader programına inanmandır"
dedi.
Soran kişi: 'doğru
söyledin' deyince biz şaşırdık; hem soruyor, hem de doğruluyordu...
Sonra Peygamberimiz:
"O Cebrail'di
ve size dininizin
esaslarını öğretmek için
geldi" buyurdu.
§Yahya b. Ya'mer ve
Humeyd b. Abdurrahman el-UımyerVden dördüncü senedle gelen rivayette.[63]
Abdul lah b. Ömer
(Radıyaiiahu animmâ) i le görüştüğümüzde, kader Konusunu ve bazılarının
görüşlerini naklettik. îbn Ömer :
'Onlarla karşılaştığınızda
şunu haber verin: Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, sizden ayrılmıştır ve sizler de
Abdullah'tan ayrıldınız' dedi ve bunu üç kere e rarladı, sonra babası Hz.
Ömer'den (Radıyaihhüanh) şu hâdiseyi aktardı:
Onlar Peygamberimiz'in
(SaiMiaha aleyhi ve sellem) yanında otururlarken, bir kişi geldi ki yüzü ve
saçları çok güzel, elbisesi de bembeyazdı. Sahabe-i Kiram birbirine bakıştı,
hiçbirimiz onu tanımıyordu ve bu zatta yolcu hâli yoktu. Yabancı dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Gelebilir miyim?'
Peygamberimiz:
"Evet" deyince yaklaştı, dizleri Rasûlullah'm dizlerine değecek
şekilde oturdu, ellerini de dizlerinin üstüne koydu...
(Râvi, hadisi İman ve
İslâm konusunda[64] geçtiği gibi zikretti.) Soran kişi ayrıldıktan
sonra Peygamberimiz :
"Onu bana
getirin!" dedi. Sahabe dışarı çıktı, ancak kimseyi göremediler, (dışarısı
ıssızdı.) İki ya da üç gün sonra Rasûlullah bana şöyle dedi:
"Ey Hattab'ın
oğlu, O sorulan soran kimdi, bilebildin mi?"
Ben:
'Allah ve Rasûlü daha
iyi bilir' deyince Peygamberimiz:
"O Cebrail'di ve
size dininizin (esaslarını) öğretmek İçin getdi" buyurdu.
Cüheyne (ya da
Müzeyne) kabilesinden biri Peygamberimiz'e sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu anda
yaptığımız ameller, takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'[65]
Peygamberimiz:
"Onlar takdir
edildi" dedi.
O kişi (ya da orada
bulunanlardan biri):
'O hâlde, şu
amellerimiz, (nasıl oluyor?)' diye tekrar sorunca, Rasûlullah:
"Cennetlik
olanlara, cennetliklerin ameli kolaylaştırılmıştır. Cehennemlik olanlara da
cehennemliklerin ameli kolaylaştırılmıştır" buyurdu.[66]
22/173- İbnü'd-Deylemî'den
(Radıyallahü anh):[67]
Übey b. Kâ'b
(Radryaüahüanh) ile karşılaştım ve dedim ki: 'Ebû Münzir! İçimde kaderle ilgili
bir şüphe oluştu. Bana bir şeyler anlat da kalbimdeki düşünce gitsin.' Übey:
'Allah, göklerde ve
yerde olanlara azap ederse haksızlık yapmadan azap eder. Onlara merhamet ederse
merhameti amellerinden daha hayırlıdır.
Allah yolunda Uhud
dağı kadar da çok infak etsen, kadere iman etmedikçe ve sana takdir edilenin
mutlaka başına geleceğini, takdir edilmeyenin de basma gelmeyeceğini bilmedikçe
Allah amellerini kabul etmez. Eğer bu inanç dışında ölürsen ateşe gidersin'
dedi.
Bundan sonra
Huzeyfe'ye gittim, aynı şeyleri söyledi, İbn Mesûd'a gittim aynı şeyleri
söyledi ve Zeyd b. Sabit'e (Radıyallahü anMm) gittim, o da aynı şeyleri
Rasûlullah'tan nakletti.[68]
23/174- Ebû'd-Derdâ'dan
(Radıyaiiaha an/ı):[69]
Peygamberimiz
(Sallaiiahü aleyhi ve seikm) şöyle buyurdu:
"Her şeyin bir
hakikati vardır. Kui, takdir edilenin mutlaka başına geleceğini ve
takdir edilmeyenin de
başına gelmeyeceğini bilmedikçe imanın hakikatine ulaşamaz."[70]
24/175- Ubâde
babası Veiîd b. Ubâde'den:[71]
(Babam) Ubâde b.
Samit'in (Radıyaihhü anh) yanına geldim, öleceğini tahmin ettiğim, ağır bir
hastalığı vardı. Ona:
'Ey babacığım, bana
bir şey tavsiye et, bir yol göster!' dedim.
Babam:
'Beni doğrultun V dedi
ve şunları söyledi:
'Ey yavrum, hayır-şer
yönüyle bütün kader (programına) inanmadıkça, imanın tadına ve Allah Teâlâ
hakkındaki bilginin hakikatine ulaşamazsın.'
'Ey babacığım, kaderin
hayır ve şer kısmım nasıl bilirim?'
'Takdir edilenin
mutlaka başına geleceğini ve takdir edilmeyenin de başına gelmeyeceğini, bilmen
yeterlidir.
'Ey yavrum, Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve selkm)
şöyle dediğini işittim:
"Allah Teâlâ'nın
ilk yarattığı Kalem'dir ve ona "Yaz !" diye emretti. İşte o andan
itibaren, kıyamet gününe kadar olacak her şeyi (kalem) kayda geçti."
'Ey yavrum, bu inançta
olmadan ölürsen ateşe (cehenneme) gidersin, (dikkat et!)'[72]
25/176- Ubâde
b. Sâmit'ten (Radıyallahü anh):[73]
Bir kişi Rasûlullah'a
(SaiiaiiaM aleyhi ve seitem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın
Peygamberi, (benim için) hangi amel daha üstündür?'
Peygamberimiz şöyle
buyurdu:
"Allah'a iman ve
O'nu tasdik etmek, (ayrıca) Allah yolunda cihada katılmak."
'Ben daha kolayını
istiyorum, ey Allah'ın Rasûlü!'
"Cömertlik ve
sabır."
'Ben daha da kolayını
istiyorum, ey Allah'ın Rasûlü!' "Senin için takdir ettiği şeyden dolayı
sakın Allah Teâlâ'yı suçlama, (yani kadere razı ol!)"[74]
Rasûlullah'a zaman
zaman bazı kişiler gelir ve hangi amelin daha kıymetli olduğunu sorarlardı.
Çünkü onlar bildikleriyle amel eden ve Allah'ın rızasını hedefleyen kişilerdi.
Peygamberimiz de her sahabeye yapısına göre ya da onun eksiklerini tamamlamak
için, kıymetli ameller tavsiye ederdi. Bazı rivayetlerde geçen: En kıymetli
amel; vaktinde kılınan namaz, cihad, anne-babaya iyilik, cömertlik veya sabır
şeklindeki farklılık, kişilere uygunluk arz etmesinden dolayıdır. Allah
doğrusunu daha iyi bilir.[75]
26/177- Amr
b. Şuayb babası kanalıyla dedesi Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhüm):[76]
Rasûlullah (Saiialiaha
aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"Bir kul,
hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmadıkça, iman etmiş olmaz."
(Amr'dan (Radıyallahü
anhüm) rivayet eden Ebû Hâzim dedi ki: "Ben O'ndan daha büyüğüm
iddiasına/inancına Allah lanet etsin!' Râvi bu sözüyle, kaderi tekzib/inkâr
etmeyi kasdetmektedir.)[77]
27/178- Hz.
Ebû Bekir'den (Radıyallahü anh):[78]
Rasûlullah'a
(Sat/aifahüaleyhi ve sellem) şöyle sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis,
İnsanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde, insanların
ameli (nasıl olacak?)'
"Her kişiye,
yaratıldığı kadere/programa uygun, amel etme imkânı verilir."[79]
28/179- Hz.
Ömer'den (RadıyaüaM anh):[80]
Cüheyne (ya
da Müzeyne) kabilesinden
biri Peygamberimiz'e (Sallallahü
aleyhi ve seliem) SOrdu :
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Şu anda yaptığımız ameller, takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz: "Onlar takdir edildi" dedi. O kişi (ya da orada
bulunanlar): 'O hâlde, şu
amellerimiz (nasıl oluyor)?'diye tekrar
sorunca, Rasûlullah:
"Cennetlik
olanlara cennetliklerin ameli kolaylaştırılmıştır.
Cehennemlik olanlara da cehennemliklerin ameli kolaylaştırılmıştır"
buyurdu.
NOT: 21/172
no.lu rivayetlerin sonunda İbn Ömer'den (Radıyallaha onhümâ) benzen
nakledilmişti.[81]
21/180- UaDir
D. Abdullah'tan (Radıyallahü anlı):[82]
Sürâka b. Mâlik dedi
ki:
“Ey Allah'ın Rasûlü!
İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Bilâkis,
insanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde insanların
ameli (nasıl olacak)?' "
"Her kişiye,
yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir.”[83]
30/181- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyallahü ank):[84]
Rasûlullah'a
(Saihiiahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis,
İnsanların ameli takdir edilene uygun işler."
'O hâlde insanların
ameli (nasıl olacak?)'
"Her kişiye,
yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir."[85]
31/182- Hz.AH'den
(Radıyallahü anh):[86]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve sellem) bir gün oturmuş, elindeki ağaç dalı ile toprağı çiziyordu.
Birden başını kaldırdı ve şöyle dedi:
"Sizden her bir
kişinin, cennet ya da cehennemdeki yeri bilinmektedir."
'Peki ey Allah'ın
Rasûlü! Biz niçin amel ediyoruz/çalışıyoruz?'
"Amele devam
edin, her kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir,
(dedi ve Allah Teâlâ'mn şu ayetlerini nakletti:)
Kim infak eder, takva
sahibi olmaya çalışır ve güzeli/doğruyu (sürekli) tasdik ederse, huzur (cennet)
yolunu ona kolaylaştırırız.
Kim de cimrilik yapar,
kendi-kendine yeterli olduğunu kabul eder ve güzeli/doğruyu (sürekli)
yalanlarsa, sıkıntı (cehennem) yolunu ona kolaylaştırırız. (Leyi 92/5-10)"[87]
Allah Teâlâ buyurdu:
'İnsan nefsine, onu
şekillendirene ve o nefse kötülük-iyilik yapma imkânı veren (Allah'a) yemin
olsun ki kim temiz olmayı seçerse, o kurtulmuştur, kim de karanlıklara
gömülmeyi seçerse, o da hüsrana uğramıştır. ' (Şems 91 / 7-10).[88]
32/183- İbn
Ömer'den (Radıyaliaha anhumâ):[89]
Hz. Ömer (Radıyaiiaim
anh) dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü,
ne dersin? İnsanların ameli daha önceden takdir edildi mi yoksa yeni bir olay
mı?'
Peygamberimiz
(Sallaüahü aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu : "(Bilâkis) İnsanların ameli
takdir edilene uygun işler. Ey Hattab'ın oğlu, "Amele devam et, her
kişiye, yaratıldığı kadere/programa uygun amel etme imkânı verilir. Kim saadet
yurdunun ehlinden ise, buna uygun amel etme imkânı verilir. Ama kim de kötüler
yurdunun ehlinden ise buna uygun amel etme imkânı verilir."
NOT: Verilen
imkâna tipik bir örnek için bk. H. no: 10/161 (İbn Abbas (Radıyallahü anhüma)
rivayeti.)[90]
33/184- Abdullah
b. Amr b. Âs (nadıyaiiahu anhümâ):[91]
Rasûlııllah (Saiiaihhü akyhi ve sei/em), elinde iki kitap
olduğu hâlde yanımıza geldi ve dedi ki:
"Bu iki kitap
nedir, bilir misiniz?"
Biz:
'Hayır, biz ancak
senin haber verdiklerini biliriz' dedik,
Rasûlullah, sağ
elindeki için:
"Bu Âlemierin
Yüce Rabbinden gelen bir kitaptır ki içinde cennetliklerin isimleri, babaları
ve kabilelerinin isimleriyle birlikte bulunmaktadır. Son ferdine kadar
Özetlenmiştir, artık buna ebediyyen ne ekleme yapılır ne de eksiltme."
Rasûlullah, sol
elindeki için:
"Bu da Âlemlerin
Yüce Rabbinden gelen bir kitaptır ki içinde cehennemliklerin isimleri, babalan
ve kabilelerinin isimleriyle birlikte bulunmaktadır. Son ferdine kadar özetlenmiştir,
artık buna ebediyyen ne bir ekleme ne de eksiltme yapılır deyince Rasûlullah'ın
sahâbîsi sordu:
'Peki ey Allah'ın
Rasûlü! Takdir edilip tamamlandığına göre neden amel ediyoruz/ çalışıyoruz?'
"Siz istikamet
üzere olun ve Allah'a yaklaşmaya çalışın, cennetlik olan (iyi) kişi, önceden
hangi amel işlerse işlesin, hayatı cennetliklerin ameli ile son bulur,
cehennemlik olan (kötü) kişi de, önceden hangi amel işlerse işlesin, hayatı
cehennemliklerin ameli ile son bulur."
Sonra Peygamberimiz o
kitapları aldı, sıkıca tuttu ve;
"İzzet ve celâl
sahibi olan Rabbiniz, kulları ile ilgili takdirini bitirmiştir," buyurdu.
Sağ eline aldığı kitabı attı ve;
"Kulların bir
bölümü cennettedir" dedi. Sol eline aldığı kitabı da attı ve;
"Bir bölümü
de cehennemliktir" dedi.[92]
34/185- Abdurrahman
b. Katâde es-Sülemî'den (Radıyallahu anh):[93]
Rasûlullah'ın
(SaiiaiiaimakyMveseiiem) şöyle dediğini işittim:
"Allah Âdem'i
yarattığı gün onun sırtından soyunu çıkarttı/aldı ve dedi ki:
Bunların bir kısmı
(kazançlarıyla) cennetliktir, ben sorumlu değilim ve işte bir kısmı da
(hatalarıyla) cehennemliktir, ben sorumlu değilim. "
Birisi :
'Ey Allah'ın Rasûlü! O
hâlde neye göre amel edeceğiz?' diye sorunca Peygamberimiz şöyle dedi:
"Takdir edilen
yerlere uygun olarak (amel edeceksiniz)."[94]
35/186- İmrân
b. Husayn'den (Radıyallahu anh):[95]
Hz. Peygamber'e
(Saiiaitahüaleyhi'veseiiem) soruldu: 'Cennetlikler cehennemliklerden ayrıldı
mı, biliniyor mu?'
Rasûlullah :
"Evet" dedi. ft' 'O hâlde
insanlar niye amel eder?'
"Her kişi
yaratıldığı kadere/programa uygun amel eder, yahut bu imkân kendisine
verilir."[96]
36/187- Ebü'l-Esved
ed-Düelî'den:[97]
Bir gün îmran b.
Husayn'ın (Radıyaliahüanh) yanma gittim, bana dedi ki:
'Ebû'l- Esved !'
(....ve hadisi zikretti.)
Cüheyne (ya
da Müzeyne) kabilesinden biri
Peygamberimiz'e (Sallallahü aleyhi ve sellem) SOrdu:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İnsanların yaptığı bugünkü amelleri ve çalışmaları takdir edildi mi yoksa
peygamberlerinin getirdiği şeyle karşılaşmaları ve (kendilerine doğrular,
tebliğ edildiği için) bunun (itiraz noktasında) aleyhlerine hüccet olması
şeklindeki yeni bir olay mı?'
Peygamberimiz ;
"Bilâkis ameller
takdir edildi" dedi.
'O hâlde, neden amel
ediyoruz/çalışıyoruz' diye tekrar sorulunca, Rasûlullah buyurdu ki :
"İzzet ve celâl
sahibi olan Allah, iki mekândan (cennet ya da cehennemden) birisi için
yarattığı kullarına, oraya giriş için amel imkânları verir. Bunu doğrulayan
Allah'ın Kitabındaki şu ayetlerdir:
'Nefse kötülük ve
iyilik yapma imkânı veren (Allah'a) yemin olsun ki...'(Şems 91/8)
NOT: Bu
rivayetin benzerleri için bk. Hadis no.21/172; İbn Ömer (Radıyaliahü
anhiimâ) ve 28/179 Hz. Ömer (Radıyaliahü anh)
rivayetleri.[98]
37/188- Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyaliahüanh):[99]
Rasûlullah'a (SalMlahu
aleyhi ve sellem) şöyle dediler:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ne dersin, daha önceden takdir edilen şeyleri mi yapıyoruz yoksa yeni olayları
mı?' Peygamberimiz dedi ki:
"Bilâkis,
insanların ameli takdir edilene uygun işler." 'O hâlde, ey Allah'ın
Rasûlü! insanların ameli nasıl olacak?' "Her kişiye, yaratıldığı kadere/programa
uygun amel etme imkânı verilir."[100]
Allah Teâlâ buyurdu:
'O (Allah), göklerin
ve yerin otoritesi kendisine ait olandır, çocuk edinmemiştir. Bu otoritede onun
bir ortağı yoktur. (Unutmayın ki) O, her şeyi yarattı ve bir ölçü ile takdir
etti.'(Furkan 25/2)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Biz o insana (doğru)
yolu gösterdik, bundan sonra ya şükreder (ve cennete gider) ya da inkâr eder
(ve cehenneme gider).' (İnsan 76/3).[101]
38/189- Abdullah
b. Ömer'den (Radıyallahüanhümâ):[102]
Rasûlullah (Saihilahu
aleyhi ve sel/em) buyurdu ki :
"Her ümmetin
Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, kaderi inkâr edenlerdir. Onlar
hastalandığında ziyaretlerine gitmeyin ve öldüklerinde cenazelerine iştirak
etmeyin!"
§İbn Ömer'den (Radıyaiiahu
anhümâ) başka yolla, bize ulaşan rivayette; Peygamberimizin (Saiiaiiahü aleyhi
ve selkm) şu hadisi nakledildi:
"Her ümmetin
Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, kaderi yalanlayanlardır. Onlar
öldüğünde cenazelerine iştirak etmeyin ve hastalandıklarında ziyaretlerine
gitmeyin !"[103]
Hadiste, kaderi inkâr
edenler Mecıtsîlere benzetilmiştir. Çünkü onlar inançlarında bir ikilem
içindedirler; hayrın aydınlık (tanrısı) ve şerrin de karanlık (tanrısı)
tarafından yaratıldığına inanmaktadırlar.
Kaderi inkâr edenler
de yaratıcı olarak Allah ile birlikte insanı da düşünmektedirler. Çünkü onlara
göre insan amellerinin yaratıcısıdır.
Ehl-i sünnet
âlimlerine göre insanın, kendisine sunulan seçeneklerden birini tercih etme
imkânı vardır, bunu da irade-i cüz'iyye ile gerçekleştirir, ama iradeye
(isteğe) uygun olarak o fiili yaratan yine Allah'tır, çünkü ayetlerde geçtiği
gibi Allah, her şeyin yaratıcısıdır.
Allah Teâlâ şöyle
buyurur:
‘Allah, sizi ve
yaptıklarınızı yaratandır' (Sâffât 37/96).[104]
39/190- İbn
Ömer'den (Radıyallahü anhümâ):[105]
Rasfılullah'in
(Saîtaiiahü aleyhi ve selîem) şöyle dediğini işittim:
"Bu ümmete
de mesh' (yani
suretlerin değişmesi) cezası verilecektir. Dikkat edin, bu ceza, kaderi inkâr edenler ve zındıklara
(yani sapık düşünce sahiplerine) verilir."
NOT: Zındık,
Farsçadan geçen muarrab bir kelimedir, İslâm toplumunda yaşayan ve sapık
fikirlerin yayılmasına sebep olan hasta kalpli/münafık kişiler için kullanılmıştır.
İnsanları sapıklığa
davet eden zındık kişiler üç kısımdır:
1- Asılda şirk
üzerinde bulunan ve
küfrünü gizlemeyen zındık,
2- Önceden
Müslüman olup sonradan zmdıklaşan kişi,
3- Zimmî
olup sonradan zındıklaşan kişiler.
Bunlar sapık fikirler
yayma yanında, Rasûlullah ve Kur'ân gibi kutsal şeylere hakaret ederler.[106]
40/191- Huzeyfe
b. el-Yemân'dan (Radıyallahüanh):[107]
Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
'Her ümmetin
Mecusîleri vardır. Ümmetimin Mecusîleri, 'kader yoktur' diyenlerdir. Onlar
hastalandığında ziyaretlerine gitmeyin ve öldüklerinde de cenazelerine iştirak
etmeyin! Onlar deccal taraftarlarıdır ve Allah'ın bu kişileri deccal ordusuna
ilhak etmesi de hakkıdır."[108]
41/192- Ebu'd-Derdâ'dan
(Radıyaliahü anh):[109]
Peygamberimiz
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Zina eden, ana-babaya isyan
eden, sihre inanan, sürekli içki içen ve kaderi inkâr edenler cennete
giremeyecektir."[110]
42/193- Amr
b. Şuayb babası kanalıyla dedesinden[111]
(Radıyallahü ur[112]
anh):
İnsanlar kader
konusunda konuşurlarken, Rasûlullah (Sallallaha aleyhi ve sellem) yanlarına
geldi. (Bu meseleyi konuşanlara karşı) kızgınlığından dolayı, yüzü nar tanesi
gibi (kıpkırmızı) olmuştu ve dedi ki :
'Size ne oluyor,
Allah'ın Kitabının bir kısmını diğerine (anlamadığınız hâlde) kıyas
ediyorsunuz. Sizden önceki kavimler, bu yüzden helak oldular."
Râvi dedi ki:
'Ben Rasûlullah'ın
bulunduğu herhangi bir mecliste (gazabından korkarak) bulunmaktan çekindiğim
gibi bu meclisinde de bulunmayı arzu etmedim.'[113]
43/194- Ömerb.
Hattab'tan (Radıyallahü anh):[114]
Hz. Peygamber
(Sallallahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:
"Kader konusunda
inkârı/yanlışlıklan
olanlarla oturmayın ve onlarla tartışmayın! "[115]
NOT: Ahmed b.
Hanbel'in hocası Ebû
Abdurrahman b. Abdullah
b. Yezİd'den bu hadis, Hz.Ömer'in (Radıyallahü anh) "RasÛlu
İlah'tan (Sallallahü aleyhi ve duydum..." şekliyle de rivayet edildiği
nakledildi.[116]
44/195-
Nâfî'den (Radıyaiiahu anh):[117]
Abdullah b. Ömer'in
(Radıyallahü anhümâ), Şam bölgesinden mektuplaştığı bir arkadaşı vardı. Bir
keresinde ona şunları yazdı:
'Bana gelen habere
göre; sen, kader hakkında tartışmaya giriyormuşsun. Bu konuda bana hiçbir şey yazma! Çünkü Rasûlullahın (Sallallahü
aleyhi ve seîlem) ŞÖyle dediğini İşittim:
"Benim ümmetimin
içinde de kaderi inkâr edenler olacaktır."[118]
45/196- Muhammed
b. Ubeyd el-Mekkî'den (Radıyallahü anh):[119]
İbll Abbas'a
(Radıyallahüanhümâ)'.
'Bizim yanımıza kaderi
inkâr eden biri geldi' denilince : "Beni ona götürün,'dedi, o sıralarda
âmâydı (görmüyordu). 'Ey Ebû Abbas, ona ne yapacaksın?' dediler, İbn Abbas:
'Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki onu yakalarsam burnunu koparacağım ve boynu elime
geçerse onu da kıracağım. Ben RaSÛlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve selkm) ŞÖyle şittim.
"Sanki ben, Fihr
kabilesinin kadınları arasındayım, (kendilerini görür gibiyim) ki onlar
Hazrecde kalçaları birbirlerine değecek şekilde (kalabalıklar hâlinde)[120] müşrikçe
(putları) tavaf edecekler.[121] Bu,
İslâm ümmetinde görülecek ilk şirk hareketidir.
Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki bu sapık düşünce onları "Allah şerri takdir
etmedi' demelerine götürdüğü gibi, y Allah hayrı da takdir etmedi' demeye kadar
götürdü."
NOT: Kaderi
inkâr edenlere karşı İbn Abbas'm (Radıyallahü anhümâ) tepkisi şiddetlidir ve
onlara hadisle delil getirmektedir. Bu hadiste, insanların yaptıkları sebebiyle
ceza ya da mükâfat alacakları konusu işlenmekte, kaderin çok boyutluluğu
gerçeğine dikkat çekilmektedir. Allah insanlara imân imkânı verdiği hâlde
putları ve şirki tercih etmişlerse, bunun cezasını çekeceklerdir.[122]
46/197- İbn
Avn'derı (Radıyattahü anh):[123]
Kader konusunda inkârı
bulunan Gaylan'ı, Şam kapısında asılmış gördüm.[124]
Gaylan b. Ebû Gaylan
ed-Dımeşkî, kader konusunda ilk tartışmaları başlatan kişi olarak
bilinmektedir. Hz. Osman'ın azadlısı olan bu kişinin evi Dımeşk'tedir.
îbn Asâkîr'm
belirttiğine göre, Ömer b. Abdülaziz Gaylan'ı kaderle ilgili sapık
görüşlerinden dofayı tenkit eder ve kınardı. Ömer b. Abdülaziz ölünceye kadar
onunla görüşmedi. Onun ölümünden sonra, Gaylan faaliyetlerini daha da artırdı.
H.106 yılında Hişam b. Abdülmelik'le yaptığı hacda insanlara çeşitli fetvalar
verdi.
İmam Evzai şunları
anlatır: "Kader konusunda ilk tartışma açan kişi Sûser isimli bir
Irak'lıdır. Bu kişi Hristİyanlıktan İslâm'a geçti ve daha sonra yine
Hristiyanlığa döndü.
Onun görüşlerini de
Mabed el-Cühenî, Mabed'den de Gaylan aldı. Hişam b. Abdülmelik'in halifeliği
döneminde Gaylan bize geldi ve fikirlerini anlattı. Kendisi iyi bir hatipti ve
çeşitli konularda tartıştık.
Sonra insanların onun
etrafında çoğaldığı görüldü, artık iş çığırından çıkmış ve Müslümanlar arasında
büyük tartışma ve kargaşalar meydana gelmişti. Sonunda halife Hişam b.
Abdülmelik onu yakalatıp idam ettirdi."
îbn Asâkîr, Gaylan'ın
'Allahım, eğer görüşlerim yanlışsa beni idam etsinlerV şeklinde büyük
konuştuğunu rivayet eder. Her şeyin doğrusunu Allah bilir.[125]
1- Kadere
iman farzdır ve inkârı küfürdür.
2- Kâinattaki
her şeyi yaratan Allahtır.
3- Kader,
Allah'ın kâinattaki programıdır ve her şey Allah'ın kontrolündedir. Allah
kâinatı yaratıp ona bir program yüklemiştir. Eğer kâinattaki olaylar tesadüfi
işleseydi bir an bile bu müthiş düzen devam etmez ve sistem tümüyle çökerdi.
Her olayın bir mantığı ve olaylar içinde yeri vardır. Allah'ın sistemi bu
şekilde düzenlemesi, Rablık sıfatından kaynaklanmaktadır. Allah, kâinatın
Rabbidir.
4 - İnsanın
kaderi üç parçadır :
a- îlk
yaratılış anındaki takdir/plânlama, Allah Teâiâ şöyle buyurdu :
'Yeryüzüne ve
nefsinize gelen her musibet, mutlaka önceden Kitapta (yani Levh-i Mahfuzda)
yazılı bulunmaktadır. Bu (plânlama da) Allah'a göre çok kolaydır/basittir.
Bunu, elinizden kaçana
fazla üzülmeyin ve kazandığınıza fazla sevinmeyin diye (yaptık). Allah
kibirlenip övünen kimseleri sevmez.' (Hadid 57/22-23)
b- Anne
karnında bazı programların yüklenmesi,[126]
c- Dünya
hayatındaki yaşantısı ve bunların melekler tarafından kaydedilmesidir ki insan
hayatı ilk iki programa uygun olarak işler. İnsanı yaratan Allah, ona değişik
bir program yüklemiştir. Bu sistemde birden fazla seçenekten birini tercih
iradesi/seçim gücü vardır. Verilen bu imkânları doğru ya da yanlış
değerlendirmesi sonucunda insan, ceza veya mükâfat elde eder.
5- Kader,
insana birden fazla imkân vermektir, yani çok boyutludur ve insan bunlardan
birini seçmesi ile sorumlu hâle gelir. Açlık ve tokluk, hastalık ve tedavi
gibi.
Hz. Ömer (Radiyallahü
anh) bulaşıcı hastalık olan bir şehre girmeyince kendisine: 'Allah'ın
kaderinden mi kaçıyorsun?' denilmişti. Büyük halifenin ünlü sözü, hâlâ
kulaklarımızda çınlıyor:
'... Allah 'in
kaderinden yine Allah 'in kaderine kaçıyoruz/sığınıyoruz.''[127]
Şairin dediği gibi:
Sakın kader deme,
kaderin üstünde bir kader vardır...
6- Kâinatta
Allah'a ait küllî irade yanında, insana da sınırlı bir irade gücü verilmiştir.
İnsan bu güç ile tercihde bulunur ve Allah da onun isteğine uygun olarak
dilerse yaratır, dilerse yaratmaz. İşte insan bu sınırlı iradesi ile yaptığı
tercihten sorumludur.
7- Kâiiyttaki
bazı olaylar, insan merkezli olarak bakıldığında, iki kısma ayrıldığı görülür:
a- İsteğe
bağlı olmayan fiiller; nzık, ecel, erkek ya da dişi olmak gibi...
b- İsteğe
bağlı olan fiiller.
8- Kader
inancı, insan karakterini düzeltir ve insanın Allah'a olan güvenini
kuvvetlendirir.
9- Kader
konusu, gaybla ilgili konulardan kabul edilmiş ve Rasülullah (SaiMtahü aleyhi
ve seliemj başta olmak üzere selefimiz tarafından bu konulan fazlaca tartışmak
yasaklanmıştır.[128]
1- İnsan
temiz olarak yaratılmıştır. Onun hiçbir borcu ve suçu yoktur. Daha sonra toplum
onu değiştirmiştir. Rasülullah (SaUallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
"Her doğan fıtrat
(saflık/temizlik) üzerine yaratılmıştır,
sonra anne ve babası onu Yahudileştirmiş
veya Hristiyanlaştırmış ya da Mecusî yapmıştır. "[129]
2- Sürekli
doğrular aranmalı.[130]
3- Niyetler
samimi olmalı.[131]
4- Zulüm ve
haksızlıktan kaçınmalı. Zira zalimlerin kalbi mühürlenmiştir.[132]
5- Bol bol
dua edilmeli. Sevbân'm naklettiği hadiste Rasülullah (SaUallahü aleyhi ve
sellem) buyurur ki:
"Kaderi sadece
dua geri çevirir/önler."[133]
"(Kaderin)
kazasını sadece dua geri çevirir/önler."[134]
Rasülullah (SaUallahü
aleyhi ve sellem) bir başka hadisinde şöyle buyurur:
Kaderden kaçmak fayda
vermez, dua etmek faydalı olur. Sanırım, kader tecelli etmedikçe
dua yararlı olur.
Dua, belâ ile
karşılaşır ve kıyamete kadar birbirlerinin önüne geçmeye
çalışırlar."[135]
6- Kader karşısında Allah'a teslim olunmalı ve tevekkül
edilmeli. Bu şekilde her insan
kul olduğunu unutmaz ve son nefese kadar tetikte/uyanık olur.[136]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/188.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, 11/169,
H.no:6579; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünnc, 11/387-388, H.no:842; 11/394,
H.no:856; Müslim, Kader, 16, Tirmizt, Kader, 18, H.no:2156 (hasen-sahîh-garib);
Abd b. Humeyd, 1/136, H.no:343; İbn Hıbbân, XIV/508, H.no:6137; Bezzâr, VI/426,
H.no:2456; Beyhaki, l'tikâd, i/136; Deylemî, Fırdevs, IH/208, H.no:4591.
Senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile İlgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/188.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, 11/176,
H.no:6644 (uzun bir hadisin ortasında nakledilmiştir): Benzer rivayet 'Çin bk.
11/197. H.no:6854, Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne, U/424, H.no:932;
Tirmizî, îmân, 18, H.no: 2642 (hasen); İbn Ebî Âsim, 1/107-108, H.no:241-243;
Taberânî, Müsnedü's-Şâmiyyîn, 1/304, H.no:532; Hallâl, es-Sünne, 111/539,
H.no:891; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ, IX/4; Hâkim, Müstedrek, 1/84, H.no:83
(İsnadının sahih olduğunu söyler); Deylemî; Firdevs, 1/170, H.no:43; Herevî,
el-Erbaûn fî deiâiH't-Tevhîd, 1/88-89, H.no:37; Lâlkâî, IV/604, H.no:1078-1079;
Heysemî, râvîlerinin sika olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma', VII/193-194.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/189.
[6] Sened:
Sahih: Müsned, II/l 10,
H.no:5893. Mâlik, Muvatta', Kader, 4; Ma'merb. Râşid, XI/117-118, H.no:20080;
Buhârî, Halku efâli'l-ıbâd, s.47; Müslim, Kader, 18, Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, X/205; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/148-149, H.no:203.
[7] el-Keys; lafız olarak akıllı, uyanık ve tutarlılık
mânâsındadır. Metindeki acizlik kelimesinin zıttı olarak, kuvvet anlamı tercih
edildi. Bk. Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, XVI/167-168.
[8] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/189-190.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/190-191.
[10] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441,
H.no:2736I; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel, es-Sünne; 11/466-467, H.no:1059:
Deylemî, Firdevs, III/422, H.no:5290. Hz.Ebû Bekr'in sözü olarak da nakledilir.
Bk.M3 'mer b. Râşîd, XI/123, H.no:20094. Heysemî, hadisin Taberânî ve Bezzâr
tarafından da rivayet edildiğini, râvîierinin ise sahih ricali olduğunu
belirtir. Bk.Mecma', VII/185. Fakat seııedde yer alan Ebu'r-Rebî', Süleyman b.
Utbe'dir. Heysemî'm'n "Süleyman b. Utbe'yi, Ebû HatırrTin sika; İbn
Main'in ise, zayıf saydığını; diğer râvîierinin ise sika olduklarını"
söyler. « M?c™a ' VII/194^ Zehebî, Süleyman b. Utbe Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî
ed-Dımaşkî hakkında sadûk" ifâdesini kullandıktan sonra, İbn Maîn'in ''bir
şey değildir"; Dühaym'in "sikadır" dediklerini nakleder.
&k.Kâşif. Trc.no:2115; İbn Hacer ise, aynı kanaattedir: "sadûktur,
garib hadisler nakleder". Bk.Takrîb, Trc.no:2592. Bu râvî 23/174., 37/188.
ve 41/192.hadislerin senedinde de yer almaktadır. Bûsirî de, bu zâtın hadisi
için hasen hükmünü verir. °*Misbâhu 'z-zücâce, IV/39.
[11] Mubârekfûrî, Tuhfelü'l-ahvezî, IX/368.
[12] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/191-192.
[13] Sened:
Sahih: Müsned,
11/484-485, H.no:10235; Müslim, Kader, II, Taberânî, eî-Mu'cemü'l-evsat,
HI/222-223, H.no:2469; [11/376, H.no:2801; IV/22, H.no:3026 (Bu rivayette
"uzunca bir zaman" yerine, "70 yıllık bir zaman" lafzı
kullanılmıştır); Abdullah b. Vehb el-Kuraşî, Kader, I/I69, H.no:48;
a-Hz.Âişe'den
(Radıyaiiahu anhâ) şahidi İçin bk. Müsned, VI/107, H.no:24643; VI/108,
H.no:24648; İshâk b. Râhûye, Müsned, 11/312, H.no:837; Ebû Ya'lâ, VIII/128,
H.no:4668; Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ tarafından da rivayet edildiğini,
râvîlerinin İse sahih ricali olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/211-212. Ayrıca
7/158. hadisin tahricine bk.
b-Hz. Ömer'den
(Radıyaiiahu anhj şahidi için bk. Müsned, 1/44, H.no:311; Tirmizî, Tefsir, 7/2;
H.no:3075; Hâkim, Müstedrek, 1/407, H.no:289; Makdisî, Muhtara, 1/407,
H.no:289; Heysemî, Mevârid, 1/447, H.no:1804. Ayrıca 21/172. hadisin tahricine
bk.
c-İbn Mcs'ûd'dan
(Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, 1/382, H.no:3624; 1/414. H.no:3934;
f/430, H.no:4091; 1/374-375, H.no:3553; Mâlik, Muvatia', Kader, 1; Ma'mer b.
Râşid. XI/123, H.no:20093; Buhârî, Kader, 1; Enbiyâ, 1; Müslim, Kader, I;
Tirmizî, Kader, 4, H.no:2137; Bezzâr, IV/35I-352, H.no:1551; V/170, H.no:1766;
Humeydî, 1/69, H.no:126; Şâşt, ir/140-144, H.no:680-685; Beyhakî,
es-Stinenü'l-kübrâ, V1I/421; X/266; Ebû Yala, IX/89, H.no:5157; Îbnü'1-Ca'd,
Müsned, s.379, H.no:2594; Taberânî. el-Mu'cemü'l-kebîr, X/!95, H.no:10440.
Ayrıca 17/168.hadisin tahricine bk.
d-Sehl b. Sa'd
es-Sâidî'den (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, V/335, H.no:22733;
V/332, H.no:2271I; Buhârî, Meğâzî, 39; Müslim, Kader, 12; İbnü'1-Ca'd, Müsned,
s.429. H.no:2929; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/143, H.no:5784, VI/147,
H.no:5798, VI/149, H.no:5806, VI/154, H.no:5825, VI/170, H.no:5891, VI/188,
H.no:5952; İbn EbîÂsım, 1/96, H.no:216.
e-Enes b. Mâlik'ten
(Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Ebû Ya'lâ, VI/443, H.no:3829; Ayrıca 6/157.
hadisin tahricine bk.
f-Urs b. Utneyra'dan (Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim,
1/54, H.no:l 19 (İsnadı sahih râvîleri sikadır); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr..
XVII/137, H.no:340, el-Mu'cemû'l-sağîr, 1/309, H.no:512; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn,
1/40, H.no:29; Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından da rivayet edildiğini
râvîlerinin ise sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/212.
g-Eksem b.
Ebi'l-Cevn'den (Radıyaiiahuanh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l- 1/296,
H.no:872. (Bu hadis, savaşta cesaret ve şecaatle çarpışan bir kişi hakkında
"O cehennemliktir"...hadisinin son bölümünde işlenmiştir.)
h-Amr b. el-Hamk'tan
(Radıyaiiahu anh) şahidi için bk. Müsned, IV/I35, H.no: 17'51. Heysemî hadisin
sahih ricaliyle rivayet edildiğini belirtir. Bk.Mecma', VII/212. Bu rivayet
ileride tekrar edilecektir.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/192-193.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/193.
[16] Sened:
Sahih: Müsned, HI/120,
H.no: 12153; Bu hadis. Ahmed b. Hanbel'in sülâsiyyâtmdandır. BkSefârînî, 1/799,
H.no:131; Benzer rivayet için bk. 111/106, H.no: 11975; III/257. H.no: 13629;
Tirmizî, Kader, 8, H.no: 2142, (hasen-sahih); Abd b. Humeyd, 1/410. H.no:1393;
Ibn EbîÂsım. 1/174, H.no:393; Ebû Ya'lâ, V1/40İ-402, H.no:3756: VI/443,
H.no:3829; VI/452-H.no:3840: Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VII/219, H.no:6424;
Makdisî, Muhtara, V/239. H.no:1865; VI/24-26, H.no: 1978-1980 (İsnadları
sahihtir); Lâlkâî, IV/610, H.no:1089; Beyhakî, İ'tikâd, s. 157-158. Ayrıca
5/156. Hadisin tahricine bk. Heysemi, hadisin sahih ricaliylc rivayet
edildiğini belirtir. Bk.Mecma\ VII/214.
[17] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/193-194.
[18] Sened:
Sahih: Müsned, VI/107, H.no:24643; Benzer rivayet için bk. VI/108.
H.no:24648; Müsnedü’l-Haris (Zevaidü’l-Heysemi), II/748, H.no: 741; İshak b.
Rahiye, Müsned, II/312, H.no:837; Beyhaki, İtikad, s.184; Ebu Yala, VIII/128,
Hno:4668.Heysemi, Ebu Yala tsrafından rivayet edilen ravilerinin, sahih ricali
olduğunu belirtir.bk.Mecma’ VII/211-212,Ayrıca 5/156. hadisin tahricine bk.
[19] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/194-195.
[20] Sened:
Sahih: Müsned,
IV/176-177, H.no: 17525-17524 (Bu iki rivayet, Müsned'de "'Ebû Abdullah
isimli bîr sahâbîden" başlığı altında yer alır); Benzer rivayet için
bk.V/68, H.no:20546 (Bu rivayet de İsim verilmeden "bir sahâbiden"
başlığı altında yer alır); V/401, H.no:23296. (Bu hadiste "Ebû Abdullah
yani Huzcyfe" denilmektedir.) îbn EbîÂsım, 1/89, H.no:202; Deylemî,
Firdevs, 1/174, H.no:651; Heysemî, hadisin râvîlerinin sahih ricali olduğunu söyler.
Bk.Mecma\ VII/185-186. Hadîsin Müslim'de Ebû Abdullah'tan (Radıyaiiahü anh)
rivayet edildiğini söyleyen Bennâ: "Müsned, Ebû Dâvûd ve Tirmizî'de
Abdurrahman b. Katâde es-Sülemî'den (Radıyaiiahü anh), Ebû Ya'lâ'da (Bk.VI/144,
H.no:3422; VI/172. H.no:3453) ise Enes'ten (Radıyaiiahü anh) şahidi
bulunmaktadır."der. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/125. Heysemî, Ebû Ya'lâ'dakİ
rivayette el-Hakem b. Sinan el-Bâhilî'nin bulunduğunu, bu zâtın ise pek
kuvvetli olmamakla birlikte hadislerinin yazılabileceğini, diğer râvîlerin İse
sika olduklarını belirtir. Bk.Mecma\ VII/186.
Bir başka rivayette
hastalanıp ağlayan kişinin Muâz b. Cebel (Radıyaiiahü anh) olduğu ifade
edilmektedir. Bu nakil için bk. îbn Mende, 1/239, H.no:102. Fakat Muâz b.
Cebel'in (Radıyaiiahü anh) künyesi Ebû Abdurrahman olarak bilinmektedir.
(Bk.İbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, V/187, Trc.no:4960). Muhtemeldir ki, benzer bir
hâdise onun da başından geçmiştir. Aksi hâlde ensârdan Akabe'de, Bedir ve Uhud
gibi büyük savaşlarda bulunmuş bir sahâbîye "Ey Ebu Abdullah" diye
nida olunmaz, Ahmed b. Hanbel de Müsned'de "Ebû Abdullah isimli
Rasûluliah'ın ashabından birinin hadisleri" diye ayrı bir başlıkta bu
hadise yer vermezdi. İbnü'1-Esîr, bu sahâbînin ismini vermemiş, Ebû Kılâbe ile
Ebû Nadre'nin kendisinden hadis naklettiği bir sahâbidir demekle yetinmiştir.
Bk.Üsdü'l-ğâbe. VI/191-192, Trc.no:6062. Benzer bir rivayet için bk. Bir
sonraki hadis: 9/160.
[21] Peygamberimiz bıyığı uzun olanlara; bıyığın
kısaltılmasını tavsiye ederdi. Zira ağız yeme ve içme mekânıdır, temiz
olmalıdır. Bk. Münâvî, Feyzu 'l-Kadîr 3/347.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/195-196.
[23] sened:
Hasen: Müsned, V/239,
H.no: 21976; /ön Afenrfe, 1/239, H.no:102. Heysemî, hadisin râvîieri arasında
bulunan Berâ el-Ganevî'nİn, İbn Adiy tarafından zayıflığa yakın bulunduğunu
nakletmiş, diğer râvîlerinin ise sika olduklarını; fakat Hasan'in Muâz'dan
hadis işitmediğini belirtir. Bk.Mecma', VII/I20. Ancak, benzer bir hadisin
Bezzâr tarafından Ebû Saİd el-Hudrî'den (Radıyaiiahü anh) rivayet edildiğini
söyler. Bk.Mecma'. VII/186. Bennâ ise, Tenkîh sahibi îbn Hacer'in her İki
hadise de (8/159, 9/160) "hasen" hükmünü verdiğini belirtir.
Bk.Bülûğu'l-emânî, S/125.
[24] Ahirette kitabı sağdan verilenler, yani iyi insanlar.
[25] Ahirette kilabı soldan verilenler, yani kötü
insanlar.
[26] Bu ilaveler için bk. 10/161 nolu hadis.
[27] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/196-197.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, U/216,
H.no: 7705; Benzer rivayetler için bk. 11/317, H.no: 8199; 11/329, H.no: 8338;
11/343, H.no: 8507; 11/344, H.no: 8520; 11/349-350. H.no: 8582; 11/372, H.no:
8829; H/379, H.no: 8915; 11/411, H.no: 9302; 11/431, H.no: 9528; 11/528, H.no:
10773: N/535, H.no: 10853; 11/536, H.no: 10862; Son rivayetin lafzı şöyledir: (Bu
hadis sonraki konularda tekrar edilecektir.)
Hemmâm b. Münebbih,
Sahîfe, H.no: 106; Buhûrî, Kader, 9; Müslim, Kader, 20-21; Ebû Uâvûd, Nikah,
43, H.no:2152-2154 (Bu rivayette "Eller de zina eder, bunların zinası
(haram °)an şeyleri) tutmak; ayaklar da zina eder, bunlarınki (haram kılınan
yerlere) gitmek; ağız da zina eder, onunki ise (haram) öpüştür." (2153)
Bir diğer rivayette "kulağın zinası (haram şeyleri) dinlemektir,"
ilavesi vardır. (2154); Hâkim, I/12I, H.no: 180; Beyhakî, es-Sünenü'l- kübrâ,
VII/89, H.no: 13287; X/185; ŞuabüUmân, IV/365-366, H.no: 5427-5428; Nesâî, es-
Sünenü'l-kübrâ, VI/473, H.no: 11544; Deylemî, Firdevs, 111/61, H.no:4169. İbn
Mes'ûdMan (Radıyallahü anh) benzer bir rivayet için bk. Müsned, 1/412, H.no:
3912; Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî tarafından da rivayet
edildiğini ve ricalinin sahih râvîlerİ olduğunu söyler. Bk.Mecma', VI/256.
[29] Lafız mânâsı;'benzeyendir\ ancak 'açıklayan' olarak
mânâ verildi, zira teşbih açıklamak için yapılır.
[30] İki defa gerçekleşen göğsünün yarılması hadisesinin biri Rasûlullah küçükken, diğeri
de îsrâ gecesi olmuştur.
a- Küçükken gerçekleşen
şakk-ı sadrla ilgili haber;
(Bk. Müslim, İman 262;
Ahmed, III/149; Hâkim, 11/575; Ebû Ya'Iâ, VV224; EbûAvâne, I/U3; İbn EbîŞeybe,
Vll/330)
b-İsrâ gecesi
gerçekleşen şakk-ı sadrla ilgili haber;
(Bk. Buharı, Salât 1, Hac 79, Enbiyâ 5; Müslim, İman 263; Ahmed, V/122,
143: Ebû 'id, Vl/295; Ebû Avâne, 1/119).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/197-198.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/198-199.
[32] sened:
Sahih: Müsned, 111/421,
H.no: 15411; Benzer rivayet için bk. III/421, H.no: 15412 (Senedindeki
sika-müdellis olan Bakıyye b. Velîd sebebiyle bu rivayet hasendir. Müslim'in
Sahihinde rivayeti bulunmaktadır); III/421, H.no: 15413-15414 (sahih); Tirmizî,
Tıb. 21, H.no:2065, (hascn-sahih); Kader, 12, H.no:2148; İbn Mâce, Tıb, 1,
H.no:3437: Beyhakî, es-Mmnü'l-kübrâ, !X/349; Şuabü'l-îmân, 11/79, H.no: 1208;
İ'tikâd, s.141; Ahmed eş-Şeybânî, V/70, H.no:26IO; Ka'b b. Mâük'ten
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Heysemî. Mevârid, 1/339, H-no:1396. Hakîm b.
Hizânrdan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, Müstedrek. IV/221,
Iİ/İQ7431: IW446' H-no:8223; 1/85-86, H.no:87-88 (sahih); Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, '192, H.no:3090; Heysemî, Hakîm b. Hizâm'dan (Radıyallahü
anh) nakledilen bu rivayeti zayıf addetmektedir. Çünkü senedinde Salih b. Ebü'l-Ahdar
bulunmaktadır. Bu râvî ise Şiftir; ancak
hadisleri itibâr edilir ( şâhid ve
mütâbii var mıdır veya hadisi ferd hadis midir h!ye ara?tırılır)' Sk.Mecma',
V/85. Haris b. Sa'd'ın babasından (Radıyallahü anh) şahidi için Hakim,
Müstedrek, IV/221, H.no:7432; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/47, H.no:5468;
eysemî; bu rivayetin ricalinin sika olduğunu; fakat Hâris'in mechûl olduğunu
belirtir. fkMecma \ V/85.
[33] Çünkü Allah, her şeyi bir sebebe bağlamıştır, sebep
oluştuğunda müsebbep meydana gelir. musîbet, dua, amel ve kurtuluş takdirin
birer parçalarıdır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/199.
[34] Sened:
Sahih: Müsned, 1/293,
H.no: 2969; İkinci rivayet için bk.I/307, H.no: 2804 (Bu rivayet üç senedle
gelmektedir. Bunlardan ikisi munkatı, biri de muttasıldır); Benzer rivayet için
bk. 1/303, H.no: 2763; Tirmizî, Sıfatu'l-kıyâme, 59, H.no: 2516, (hasen-sahih);
Tabcrânî, el-Mu'cemü'l-kebîr., XI/178, H.no:11416; XII/238, H.no:12988:
Heysemî, Taberânî tarafından nakledilen bu rivayetin senedindeki A1İ b. Ebî Ali
el-Kuraşi'nin zayıf olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VII/189-I90. Ebû Yala,
IV/430, H.no:2556: Makdisî, Muhtara, X/23-25, H.no:I3-15; Beyhakî,
Şuabü'l-îmân, 1/216-217, H.no: 195: 11/27-28, H.no: 1074; İ'tikâd, s. 140;
Lâlkâî, İV/614, H.no: 1095; Abd b. Vehb el-Kuraşî, s. 129-130. Abdullah b. Ca'fer'den
(Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim, T/137-138, H.no:315.
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/199-201.
[36] sened:
Sahih: Müsned, 11/248,
H.no': 7381; Benzer rivayet için bk. 11/264, H.no: 7578-7579; Abdullah b. Ahmed
b. Hanbel, es-Sünne., 1/287, H.no:549; 11/506, H.no:1177; Mâlik, Kader, I;
Ma'mer b. Râsid, XI/112-113, H.no:20067-20069; Buharı, Enbiyâ, 31; Tefsir,
20/1; Tevhîd, 37; Kader, 11; Müslim, Kader, 13-15; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16. H.no:
4701, Tirmizî, Kader, 2, H.no: 2134 (hasen-sahih); Nesâî, es-Sünenül-kübrâ,
VJ/284, H.no:10985; VI/308, H.no:ll060; İbn Mâce, Mukaddime, 10, H.no:80:
Humeydî, 11/475, H.no:1115; Beyhakî, Şuabü'l-tmân, 1/204, H.no: 184; İ'tikâd,
s. 138; Lâilkâİ, III/4I3, H.no:693; Hercvî, Erbaûn, s-73, H.no:24. Bu olayın
başlangıcı, Ebû Davud'un rivayetinde şöyle nakledilir: Ömer b. Hattab
(Radıyallahü anh) Allah Rasûlü'nün (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle
buyurduğunu nakleder:
Hz. Musa dedi ki:
" Ya Rabbt, hem
bizim, hem de kendisinin cennetten çıkarılmasına sebep olan (atamız) Adem 'i
bana gösterir misinV Aİlah ona Adem'i (Aleyhisselâm) gösterince şöyle dedi:
'Sen atamız Adem misinV
'Evet'
'Sen, Allah 'in rûh
verdiği, isimlen öğrettiği ve melekleri secde ettirdiği kişi değil misini'
'Evet'
""Peki, bizi
ve kendini cennetten çıkartmaya sebep olan şey neydi?'
'Sen kimsin?'
'Ben Musa'yım.''
'Sen Allah'ın
vahy için görevlendirdiği kişi
değil misin?...' şeklinde
rivayet devanı etmektedir. Bk.Ebû
Dâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4702.
[37] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/201-202.
[38] Fahreddin Râzi, Mefâtihul-gayb 1/270.
[39] Eşarî, el-lbâne 202-203.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/202-203.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/203-204.
[42] sened:
Hasen: Müsned, 1/168,
H.no: 1444; Tirmizî, Kader, 15, H.no:2151 (Tirmizî, Muhammed b. Ebû Humeyd'in
hadiste kuvvetli olmadığını söyler. Bir başka hadisin akabinde ise, adı geçen
bu râvî için: "Hafızası sebebiyle hadis âlimlerince zayıf sayıldı"
ifâdesini kullanır. Tirmizî, bu zâta "Hammâd b. Ebû Humeyd'7 denildiğini
de belirtir. Bk.Tirmizî, Cuma, 2, H.no:489); Hâkim, Müstedrek, 1/699, H.no:
1903 (Hâkim, "Buhârî ve Müslim'in kitaplarına almadığı, isnadı sahih bir
hadistir" demiş, Zehebî de Telhisinde "sahih" hükmünü
vermiştir); Fakat Zehebî, bir başka eserinde, âlimlerin zayıf saydıklarını dile
getirir. Bk.Kâşif, Trc.no:4812. Bezzâr, İV/18-19; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 1/219,
H.no: 203; Şâşî, 1/224, H.no:185; Lâlkâî, IV/619-620, H.no:1103. Heysemî
seneddeki Muhammed b. Ebû Humeyd'in, İbn Adiy tarafından zayıf sayıldığını;
bununla birlikte hadislerinin yazılabileceğini ifade eden sözlerini nakleder ve
şöyle der: "Bu râvîyi Ahmed b. Hanbel ve Buhârî de zayıf saymıştır."
Bk.Mecma', 11/279-280. Buhârî, lakabı Hammâd olan Muhammed b. Ebû Humeyd
İbrahim el-Medenî el-Ensârî'iyi "münkeru'İ-hadis" sayarken; İbn Main;
Ebû Zür'a, Ebû Hâtİm ve Nesâî de zayıf sayanlar halkasına katılmışlardır.
Bennâ, hadisi Tirmizî ve Hâkim'in rivayet ettiğine işaret ederek, ceyyİd
isnadla nakledildiğini belirtir. Bk.Bülûğu 'î-emânî, 1/128. Suyutı ise, hadise
"hasen" hükmü verir. Bk.el-Câmiu's-sağir, H.no:8252. Münâvî, İbn Hacer'in
hadis hakkında "senedi hasendir" dediğini belirtmiştir.
Bk.Feyzu'l-kadîr, VI/20. Hadisi, mezkûr râvî sebebiyle zayıf sayanlar olmuş;
ancak Hâkim, İbn Hacer, Suyûtî, Münâvı, Ahmed Muhammed Şâkir (tahkikinde) ve
Berinâ gibi hadis otoriteleri, hadisi en azından hasen ka
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/204.
[44] sened:
Sahih: Müsned, VI/15,
H.no: 23808; Benzer rivayet için bk. IV/333, H.no: 18841; IV/332, H.no: 18836;
Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. 1/173, H.no:1487,
1492; ^77, H.no:1531, 1/182, H.no:1575, Müslim, Zühd, 64; Dârimî, Rikâk, 61,
H.no:2780, Beyhakî, Şuabül-îmân, IV/116, H.no:4487; VI1/189, H.no: 9949-9950;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIIİ/40, H.no:73I6; İbn Mes'ûd'dan (Radıyaliahü
anh) şahidi için bk.Deylemî, Firdevs, 111/39, H.no:4094. Heysemî, Ömer b.
Sa'd'ın dışındaki râvîlerinin sahih JJÇal, olduklarını ifade eder. Bk.Mecma ',
VII/209.
[45] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/205.
[46] Sened:
Sahih: Müsned, V/24,
H.no:20161; Benzer rivayet için bk. 111/117, H.no:12099; Ebû Ya'lâ, '1/220,
H.no:4217; VII/288, H.no:4313; Beyhakî, Şuabü'1-fmân, Vll/189. H.no: 9951; a
-"'sî, Muhtara, V/194-195, H.no:1815-1816; VI/196, H.no:1817-1818
(İsnadları sahihtir); Müsnedü'ş-şihâb, 1/348, H.no:596. Bazı rivayetlerde:
"Hz. Peygamber (sallalâhu -sellem) bu hadisi îrâd buyurmadan önce tebessüm
etti," ziyadesi bulunmaktadır.Ebu Ya!â' VII/221' H-no:42i8- Saydâvî,
Mu'cemü'ş-şüyûK s. 169. Bazı rivayetlerde ise, eyb (Radıyaliahü anh):
Rasûlullah (sallalâhu aleyhi ve sellem) bize öğle (veya ikindi) namazını
kıldırdı. Selâm verdikten sonra gülümseyerek bize yöneldi ve "Niye
güldüğümü sormayacak misiniz?" dedi. Ashab-ı kiram: "'Allah ve Rasûlü
daha iyi bilir" deyince...' şeklindeki bir ziyadeyle, yukarıda metnini
verdiğimiz hadisin benzerini nakletti."
Bk.Bezzâr. VI/15.
H.no:2088; Heysemî, Ahmet! b. Hanbel'in râvîlerinin sika olduğunu söyler.
Bk.Mecma', VII/209-210. Suyûtî de "hasen" hükmü verir. Bk. el-Câmiu
's-sağîr, H.no:5387.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/205-206.
[48] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/206.
[49] Sened:
Sahih: Müsned, 1/382,
H.no:3624; Benzer rivayet için bk.I/414, H.no:3934; 1/430, H.no:4091;
1/374-375, H.no:3553 (Son rivayetin (3553.hadisin) senedi inkıtâdan dolayı
zayıftır. Çünkü, Ebû Ubeyde, babasından hadis işitmemiştir. Ali b. Zeyd de
hafızası sebebiyle zayıf sayılmıştır. Bk.Heysemî, Mecma\ VII/192. Ali b. Zeyd
için 29/180.hadisin tahricine bk); Mâlik, Muvatta', Kader, 1; Ma'mer b. Râşid,
XI/123; Buhârû Bed'ü'1-halk. 6; Kader, 1; Er>biyâ. 1; Müslim, Kader, 1; Ebû
DâvÛd, Sünnet, 16, H.no: 4708; Tinnizî, Kader, 4, II.no: 2|37, (hasen-sahih);
Nesâî, es-Sümnü'l-kübrâ, VI/366, H.no:11246: İbn Mâce, Mukaddime, '0. H.no:76;
Humeydî, 1/69, H.no:126; Taberânî, el-Mu'cemü'I-kebîr, IX/178, H.no:8885,
x/195, H.no:10440, el-Mu'cemü's-sağîr, 1/133, H.no:200; Ebû Ya'lâ, IX/89,
H.no:5157; Ibnü'1-Ca'd, Müsned, s.379, H.no:2594; Bezzâr, IV/351-352,
H.no:1551; V/170. H.no:1766; Safî, 11/140-144, H.no:680-685; Hallâl, es-Sünne,
111/538-539, H.no:890; Ebn Ebî Asım, es-Sünne, 1/77, H.no:175; Isfahanı, Azame,
V/1634, H.no:1077i3; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, yn/421; X/266; l'tikâd,
s.137-138; Abdullah b. Vehb el-Kwafı, s.153-154, H.no:39. Ayrıca 3/156.hadisin
tahricine bk.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/206-207.
[51] Sened:
Sahih: Müsned, III/397,
H.no: 15205; Heysemî, senedinde Ebû Avn Husayf b. Abdurrahman el-Cezerî'nin yer
aldığını, bu zâtın İse başta İbn Maîn olmak Üzere bir grup âlim tarafından sika
sayıldığını belirterek, kendisinde İhtilafın bulunduğunu, diğer râvîlerinin ise
sika olduğunu söyler. Bk.Mecma', VII/192. Zehebî: "Sadûk, ancak hafızası
kötüdür. Ahmed b. Hanbel onu zayıf saymıştır" der. Bk.Kâşif, Trc.no:! 389;
Hattab b. Kasını hakkında da birtakım tenkitler yapılmıştır. Zehebî bu râvî
hakkında ise: "Harran kadısıdır. îbn Main onu sika saymıştır" der.
Bk.Kâşif, Trc.no: 1394; İbn Hacer, bu zatın sika biri olduğunu; fakat ömrünün
son zamanlarında ihtilât ettiğini belirtir. Bk.Takrîb, Trc.no:1724. Hadis bu
senediyle zayıftır. Ancak sahih bir şâhidle kuvvet kazanarak sahih Ii gayrini
seviyesine çıkar. Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, III/148,
H.no: 12438-12439 (sahih); IH/117-118, H.no: 12096-12097; Buharı, Kader, 1;
Müslim, Kader, 5.
[52] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/207-208.
[53] Sened:
Sahih: Müsned, IV/6-7,
H.no: 16088; Müslim, Kader, 4: Humeydî, 11/364, H.no:826; Abdullah b. Vehb
cl-Kuraşî, Kader, s. 144, H.no:33; Taberânî, el-Mu'cemü'/-kebîr, 111/176,
H.no:3039; İbn Ebî Âsim, es-Sünne, 1/80, H.no:180.
[54] Râvî Siifyan bir keresinde; kırk beş gecede, diye rivayet
etti.
[55] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/208-209.
[56] Sened:
Sahih: Müsned, V/I97,
H.no: 21620; Benzer rivayet için bk.V/197, H.no: 21619 (Bu rivayetteki yani
21619.hadisteki isnad, mechûi bir râvî sebebiyle zayıftır. Fakat, bu zayıf
rivayet. 21620. hadis ile kuvvet kazanır. Hadisin metni ise şöyledir:; İbn Ebî
Âsim, es-Sünne, 1/133, H.no:304. Heysemî, hadisin Bezzâr ve Taberânî'nin
el-Mu'cemü'l-kebîr ve el-Mu'cemü'l-evsat isimli eserlerinde de nakledildiğini,
Ahmed b. Hanbel'in iki isnadından birinin (21620. hadis) râvîlerinin sika
olduğunu söyler. Bk.Mecma', VII/195.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/209.
[58] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/209-210.
[59] Sened:
Sahih: A/ösnerf,
1/52-53,' H.no:374-375. İkinci rivayet bk.I/51-52, üçüncü rivayetI1' I/318319' H-ııo: 2926;
H no Vfifn" T lit
nH-n°:20073; M-/'m' îmân^ 8^ 4- rırmiâ, îmân, 4994; III/446 H;, III/446, H.no:5883;
£ö« a: 63; Heysemî, Mevârid, no:l; Ebû Nuaym, Müstahrec, I/] 03, H.no:84;
Makdisî, Muhtara, 1/328, H.no:222; Ebû Avâne, IV/193, H.no:6470; Taberânî,
el-Mu'cemü'l- kebîr, XII/430. H.no:I3581.
Heysemî, Taberânî'nin râvîlerinin
sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma: 1/40-41. Bu hadisi
5/47.hadisle karşılaştırınız.
[60] Bir
rivayette: "Adamın biri
O'na şöyle bir
soru yöneltti: "Bu
topraklarda gezip
dolaşıyoruz..."
[61] Müsned, 11/107, H.no: 5856-5857.
[62] Müsned, 1/28, H.no: 191.
[63] Müsned, 1/27, H.no: 184.
[64] Hadis için bk. 5/47.
[65] Bk. Mubârckfûrî, Avnü 'l-Mâbûd, XII/303.
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/210-218.
[67] sened: .
Sahih: Müsned,
V/182-183, H.no: 21629; Benzer rivayet için bk. V/189, H.no: 21546; Abdullah b.
Ahmed, es-Sünne, 11/388-389, H.no:843; Ebû Dûvûd, Sünnet, 16, H.no:4699: İbn
Mâce, Mukaddime, 10, H.no:77; Abd b. Humeyd, s. 109, H.no:247; Lâlkâİ,
IV/612-613, H.no:1093; IV/673, H.no:1232; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/204,
Şuabü'l-îmân, 1/203, H.no:182._ Zeyd b. Sâbit'e (Radıyallahü anh) müracaatı
için bk. Müsned, V/185, H.no: 21503; {bn EbîÂsım, 1/109, H.no:245; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, V/I60, H.no:4940; Deylemî, rırdevs, IH/369, H.no:5119. Bu
hadis, Zeyd b. Sâbit'in (Radıyallahü anh) hadisleri arasında da j^r alır.
İbnü'd-Deylemî, önce Übey b. Ka'b'a (Radıyallahü anh) anlatıyor. Sonra
sırasıyla, İbn Mes'ûd, Huzeyfe b. el-Yemân ve Zeyd b. Sabit (Radıyallahü anhüm)
ile karşılaştırıyor.
[68] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/218-219.
[69] Sened:
Hasen: Müsned,
VI/441-442, H.no: 27363; İbn EbîÂsım, 1/110, H.no:246; Deylemî, Firdevs,
III/333, H.no:4998; Kudâî, Müsnedü 'ş-şihâb, 11/64, H.no:890; Beyhakî, Şuabü
Uman, 1/224, H.no:215. Heysemî, eserinin bir yerinde, râvîlerinin sika olduğunu
(Bk.Mecma', VII/197), eserinin bir başka yerinde ise, Bezzâr tarafından rivayet
edilen hadisin "isnadının hasen" olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma',
1/58. Bu ikinci bilgi daha doğru gibi. Çünkü senedde yer alan Ebu'r-Rebî',
Süleyman b. Ulbe'dİr. Heysemî'nin "Süleyman b. Utbe'yi, Ebû Hâtim'in sika;
İbn Main'in İse, zayıf saydığını; diğer râvîlerinin ise sika olduklarını"
söyler. Bk.Mecma7, VII/194. Zehebî, Süleyman b. Utbe Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî
ed-Dımaşkî hakkında "sadûk" ifâdesini kullandıktan sonra, İbn Maîn'in
"bir şey değildir"; Dühaym'in "sikadır" dediklerini
nakleder. Bk.Kâşif, Trc.no:21I5; îbn Hacer ise, aynı kanaattedir:
"sadûktur, garib hadisler nakleder". Bk.Takrib, Trc.no:2592. Bu râvî
4/155.hadiste zikredilmişti; ayrıca 37/188. ve 41/192.hadislerin senedinde de
yer almaktadır. Bûsirî de, bu zâtın hadisi için hasen hükmünü verir. Bk.Mİsbâhu
'z-zücâce, IV/39.
[70] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/219-220.
[71] sened:
Hasen: Müsned, V/3I7,
H.no: 22604; Benzer rivayet için bk. V/317, H.no: 22606; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16,
H.no:4700; Tirmizî, Kader, 17, H.no: 2155, (Zuhruf sûresinin baş tarafının
ziyadesiyle); Tefsir, 68/1, H.no: 3319, (hasen-garib).
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/220-221.
[73] Sened:
Hasen: Müsned, V/318,
H.no: 22616; Hadisin birinci kısmı Ebû Zer'den (Radıyallahü anh) de rivayet
edilmiştir. Bk.Mwsm^, V/171, H.no: 21392; V/163, H.no: 21341; V/150, H.no:
21228; Rebî1 b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.42, H.no:57; Beyhakî, Şuabü'l-îmân,
VI1/123, H.no:9714; Heysemî, hadisin isnadında İbn Lehîa'nın bulunduğuna dikkat
çeker. Bk.Mecma', 1/59; Heysemî bu hadise eserinin başka bir yerinde daha temas
etmiş ve bunun Taberânî tarafından iki ayrı isnadla rivayet edildiğini,
senedlerinden birinde İbn Lehîa'nın bulunduğunu, bu zâtın da zayıf olmasına
rağmen hadislerinin hasen olduğunu (İsmi zikredilen râvî ile ilgili gen'Ş bilgi
için bk.22/64.hadis); diğer rivayette İse Süveyd b. İbrahim'in bulunduğunu, bu
râvî hakkında da İbn Main'İn iki rivayetinde sika olarak kabul ettiğini,
Nesâî'nin ise zayıf saydığını, diğer râvîlerin sika olduklarını ifade etmiştir.
Bk.Mecma', V/279. Münzirî ise, hadisi Ahmed b. Hanbel ve iki isnadla
Taberânî'nin rivayet ettiğini belirttikten sonra isnadlarındaıı birinin hasen
olduğunu söyler. Bk.Terğîb, 11/187-188, H.no:2046.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/221-222.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/222.
[76] sened:
Sahih: Müsned, 11/181,
H.no:6703; Benzer rivayet için bk.EI/212, H,no:6985 (Buradaki rivayette
dedesinin ismi verilmiştir. "Abdullah b. Amr (Radıyallahü anh)") Ebû
Hâzim, A'rac b. Seleme b. Dinar'dır. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/418,
H.no:916; Lâlkâî, IV/621-622, H.no:l 108; IV/746, H.no:1387; Câbir'den
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Tirmizî, Kader, 10, H.no: 2144, (Garibdir.
Tirmizî'nin bu rivayetinde "münkeru'I-hadis" sayılan Abdullah b.
Meymûn bulunmaktadır); Taberî, Sarîhu's-sünne, s.21, H.no:20.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/222-223.
[78] Sened:
Hasen: Müsned, 1/5-6,
H.no: 19; Abdullah b. AJımed, es-Sünne, 11/411, H.no:896; Taberânî,
et-MucemÜ'l-kebîr, 1/64, H.no:47; Bezzâr, 1/83, H.no:2S. Heysemî, "Attâf
b. Hâlid el-Mahzûmî'yi, İbn Main ve bir grup muhaddis sika kabul etmişler, buna
rağmen kendisinde zayıflık bulunan bir zattır. Diğer râvîieri ise sikadır.
Ancak Ahmed b. Hanbel'in senedinde isimlendirilmeyen (müphem) bir râvî daha
vardır," der. Bk.Mecma', VII/194. Zehebî, ismi zikredilen râvînin Nesâî
tarafından da kuvvetli bulunmadığını belirtir. Bk.Kâşif, Trc.no:3817; °u eserin
haşiyesinde Muhammed Avvâme, bu râvî hakkında dile getirilen ifadeleri şöyle
özetler: "Pek az rivayeti bulunan bir kişi, beis yok/zararsız,
sâlihu'l-hadis/rivâyeti alınabilir". ]bn Hacer ise: "Saduktur, bazen
hata yapar" der. BkJakrîb, Trc.no:4612. Hadis buradaki senediyle zayıftır; fakat daha önce zikredilen
şâhidleriyle kuvvetlenir.
[79] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/223-224.
[80] Sened:
Sahih' Müsned, 1/27, H.no: 184; Ma'mer b. RÛşîd, XI/1U, H.no:20063_;
Tirmizî, Kader, 3, H no-2135 (hasen-sahih); Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4696;
İbn Ebî Asım, 1/72; Beyhakt, Şuabü'l-îmân, 1/52-53, H.no:19; Makdisî, Muhtara,
1/328-329, H.no:222-223. Hadisin tahnc. için bk.21/172.hadis. Ayrıca son bölümü
için 32/183.hadise bk.
[81] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/224.
[82] Sahih:
Müsned, III/304, H.no:
14192; Müslim, Kader, 8: İbn Mâce, Mukaddime, 10. H.no:91; Taberânî,
el-Mu'cemü'I-kebir. VII/122, H.no:6568; Abdullah b. Vehb, Kader, s.105.
H.no:i8; Ebû Ya'lâ, ÎV/45, H.no:2054. Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh) şahidi
için bk.Hâkim, Müstedrek, 11/502, H.no:3721. Ayrıca 32/183.hadisin tahririne
bk.
Burada zikredilen
hadisin senedinde Ali b. Zeyd (b. Cüd'ân ct-Teymî ef-Basrî el-Kuraşî) vardır.
Heysemî. bir başka hadisi değerledirirken, senedinde Ali b. Zeyd'in
bulunduğunu, bu râvînin ise zayıf olduğunu, kendisiyle deli! getirilmesinde
ihtilafın varlığını İfade eder. Bk.Mecma\ 1/128: Bûsİrî de aynı şeyleri söyler.
Bk. Misbâhu'z-zücâce, IV/228. Buharı bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme
yapmamıştır. Bk.et-Târihu'l-kebîrr VI/275, Trc.no:2389: İbn Hacer, bu râvî
hakkında "zayıftır" derken (Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî:
"Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hafizası kuvvetli değildir'"
der ve Dârekutnî'nin bu zat hakkındaki şu görüşünü nakleder: "O, benim
nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır."' Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam
Müslim, bu râvîyi (Sabit el-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine
almıştîr. Bk.Sahih, Cihâd, 100; Tirmizî ise: "Saduktur; ancak bir başkasının
mevkuf yaptiğı haberleri mcrfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkit
etmiştir. İşte bu sebeple de bazı âlimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak
telakki etmişlerdir. Fakat Tirmizî, bu râvînin de yer aldığı hadislere
"hasen-sahih" hükmü de verir. BkSünen, Taharet, 80, H.no: 109 (Ahmed
Muhammed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkitte bulunanların ise delilsiz
hareket ettiklerini ifade eder); Cuma, 39, H.no:545.
Zü'1-Lihye el-Kilâbfden
şahidi:
Müsned, IV/67, H.no:
16583-16584; Âmir Hasan Sabri hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk.
Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned, H.no:4-5; Buhârî,
et-Târihu'l-kebîr, III/265-266; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, İV/237, 247,
H.no:4235: Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberâni tarafından rivayet
edildiğini, râvîlcrinin de sika olduklarını söyler. Bk. Mecma\ VII/194.
[83] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/225-226.
[84] Sened:
Sahih: Müsned, III/335, H.no: 14535; Benzer rivayet için bk.III/292-293,
H.no:14048 (Bu hadis veda haccı ile ilgili Câbir'in (Radıyallahü anh) uzunca
bir rivayetinin son bölümündedir. Kaderle ilgili soruyu soran da Sürâka b.
Mâlik b.Cu'şüm'dür). Abdullah b. Vehb, Kader, s.l05,,H.no:18; Ebû Yala, IV/45,
H.no:2054; IV/84, H.no:2110.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/226.
[86] Sened:
Sahih: Müsned, 1/82,
H.no: 623; İkinci rivayet için bk.I/129, H.no: 1067; Benzer rivayet için bk.
1/129, H.no: 1068; 1/157, H.no: 1348; 1/139, H.no: 1181; 1/132-133, H.no: 1110;
Afa'mer b, Râşid, XI/115, H.no:20074; Buharı, Cenâiz, 83; Tefsir, 92/2; Kader,
4; Müslim, Kader, 6-7; EbûDâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4694; Tirmizî, Kader, 3,
H.no: 2136 (hasen-sahih); Tefsir, 92/1, H.no: 3344, (hasen-sahih); İbn Mâce,
Mukaddime, 10, H.no:78; Bezzâr, 11/205, H.no:588.
[87] İkinci rivayetin metni ise şöyledir:
Bk. I/129, H.no:1067.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/226-227.
[88] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/228.
[89] Sened:
Sahih: Müsned, 11/52,
H.no: 5140; Benzer rivayet için bk.Il/77, H.no: 5481,1/29, H.no: 196; Ma'mer b.
Râşid, XI/lll, H.no:20063; Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, H/394, H.no:_855;
Tirmizl, Kader, 3, H.no:2135, (hasen-sahih); Ebû Ya'lâ, IX/353, H.no:5463: İbn
Ebî Âsim. 1/71-72, H.no:163; Makdisî, Muhtara, 1/305, H.no:196; Ahmed b.
HanbeFin senedindeki Âsim b. Ubeydullah b. Âsim b. Ömer, zayıf sayılmıştır.
Bk.İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:3065; Cüzcânî, Ahvâlü'r-ruvât, s. 138, Trc.no:236
("İbn Uyeyne hafızası sebebiyle zayıf saydı" kaydı vardır); Zehebî:
"İbn Main zayıf saydı, Buhârî ve diğer âlimler onu "münkeruM-lıadıs
olarak telakki ettiler" der. Bk.Kâşif, Trc.no:2506. Ahmed b. Hanbel'e, İbn
Ciireyc'in Âsim b. Ubeydullah'tan
naklettiği hadisler sorulduğunda, O:
"Şeyhler, onun hadisinden çekinİyorlardı'" dîye bir
cevap verir. Bk. Abmed b. Hanbel, llel, s. 110; Âlimlerin zay" saymalarına
rağmen, İmam Mâlik, Şu'bc ve Kattan gibi muhaddislerin bu zâttan hadis
nakletmeleri dikkatimizi çekmektedir. Tirmizî, senedinde bu râvî yer aldığı
hâlde "hasen-sahih" hükmü vermiş ve râvî hakkında herhangi bir
tenkitte de bulunmamıştır. Hadis bu rayı ile
zayıf kabul edilecek
olsa bile, şâhidleriylc kuvvet
kazanmaktadır. Şâhid iÇ'n 29/180.hadisin tahririne bk. Ayrıca
28/179.hadisle karşılaştırınız.
[90] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/228-229.
[91] Sened:
Sahih: Müsned, 11/167,
H.no: 6563; Tirmizî, Kader, 8, H.no:2141 (hasen-sahih-garib); Nuaym,/fi/ye,
V/168-169.
[92] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/229-230.
[93] Sened:
Sahih: Müsned, IV/186,
H.no:I7591; Lâlkâî, IV/606, H.no:1081. Heysemî, hadisin râvîlerinin sahih
olduğunu ifâde eder. Bk.Mecma \ VII/I86.
[94] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/230-231.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, IV/427,
H.no: 19720, Benzer rivayet için bk.IV/431, H.no: 19755; Abdullah b- Ahnıed,
es-Sünne, 11/395, H.no:858; Buhârî, Kader, 2; Tevhîd, 54; Müslim, Kader, 9; Ebû
Öâvûd, Sünnet, 16, H.no: 4709; İbnü'l-Ca'd, s.227, H.no:I5I7; Nesâî,
es-Sünenü'1-kübrâ, Vl'S 17, H.no: 11680; Rûyânî, 1/120, H.no: 112; Taberânî,
et-Mu 'cemü 'l-kebîr, XVI1I/129-130, H.no:266-270; XVIII/131, H.no:272-274; İbn
Ebî Âsim, 1/76-77. Ayrıca bir sonraki hadise bk.
[96] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/231-232.
[97] Sened:
Sahih: Afösncrf,
IV/438, H.no: 19821; Müslim, Kader, 10; Taberânî, el-Mu'cemul-kıbır, XVHI/223
H.nö:557; Beyhakî, Şuabü'1-îmân, 1/206, H.no:186; î'tikâd, s.148.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/232-233.
[99] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441,
H.no: 27360: Hâkim, Afüstedrek. 0/502, H.no:372!; Sııyûtî, hadisin "sahih"
olduğuna işaret eder. Bk.el-Câmiu's-sağîr, H.no:6281. Fakat Miinâvî.
Heysemî'nin "Süleyman b. Anbese'yi (ki doğrusu Süleyman b. Utbe'dir) Ebû
Hâtim'in sika, İbn Main'in zayıf saydığını, diğer râvtierinin ise sika
olduklarını" söylediğini (Mecma', VII/194) naklettikten sonra; İbn
Hacer'in hadisin senedini hasen olarak kabul ettiğini ekler. Bk.Feyzu 7-kadîr,
V/16; Mizzî de Ahmed b. Hanbel kanalıyla ve âlî bir İsnadla hadisi kendi
senediyle nakleder. Bk.Tehzîbü'I-kemâl, XII/39. Mizzî bu hadise Ebu'r-Rebî'
Süleyman b. Utbe'yi tanıtırken yer verir. Bu râvî 23/174.hadiste zikredilmişti.
Ayrıca 41/192.hadisin senedinde de yer almaktadır. Bûsirî de. bu zâtın hadisi
için hasen hükmünü verir. Bk.Misbâhu 'z-zücâce, IV/39;
Süleyman b. Utbe
Ebu'r-Rebî' ed-Dârânî ed-Dımaşkî hakkında Buhârî herhangi bir cerh ve ta'dilde
bulunmadı. Bk.et-Târihu'l-kebîr, IV/30, Trc.no:1864: 2ehebî ise,
"sadûk" lfâdesıni kullandıktan sonra, İbn Maîn'in "bir şey
değildir"; Dühaym'in '"sikadır" dediklerini nakleder. Bk.Kâşif,
Trc.no:2!15; İbn Hacer ise, aynı kanaattedir: "sadûktur, garib hadisler
nakleder". Bk.Takrîb, Trc.no:2592. Ayrıca benzer bilgiler için bk. İbn Ebî
Hatim er-Râzî, el-Urhu ve't-ta'dîl, IV/134, Trc.no:584; İbn Hibbân Sikâfm&z
zikreder. Bk.VIÜ/274, ırc.no:13416.
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/233-234.
[101] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/234.
[102] Sened:
Hasen: Müsned, 11/86,
H.no: 5584; Benzer rivayet için bk. 11/125, H.no:6077; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16,
H.no:4691; Hâkim, Müsiedrek, 1/159, H.no:286; İbn Ebî Âsim, 1/149, H.no:33S;
Lâlkâl IV/639, H.no:il50; Beyhakî, es-Siinenü'l-kübrâ, X/203; Deyicmî. Fırdevs.
111/237, H.no:4705.
Heysemî. hadisi
Taberânî'nin rivayet ettiğini söyleyerek yetinmiş, onun da senedinde bulunan
Zekeriyya b. Manzûr'un Ahmed b. Salih larafinchın sika, diğerleri tarafından da
zayıf kabul edildiğini ifade etmiştir. Bk.Mecma', VII/205. Hâlbuki, bu senedde
Hz. Bilal'ın - Radıyallahü anh - kızkardeşi Gufra bt. Rabah'm azadlığı olan
Ömer b. Abdullah bulunmaktadır. Bu râvi hakkında, Ahmed b. Haııbel'in:
"Bir beis yoktur; fakat hadisleri mürseldir"; İbn Sa'd'ın:
"Sikadır, rivayet ettiği hadisleri çoktur, irsal yapar"; Nesâî'nin
"zayıftır1; İbn Main'in ise: "Sahabenin hiçbirinden hadis işitmedi,
İhn Abbas'a yetişti; ancak hadîs işitmedi" dedikleri nakledilmektedir. İbn
Hacer ise bu görüşlere şöyle bir nokta koyar: "Zaysfttr, çok irsal
yapar". Bk.Takrîb, Trc.no:414. Suyûtî hadis hakkında 'hasen" hükmünü
verir. Bk.el-Câmiu 's-sağîr, H.no:7304. Münavî ise, hadisi İbnü'i-Cevzî'nin
Kıtâbü'l-Mevzûât'ında zikrettiğini, Alâî'nin de "hadisin şâhidlcriyle
birlikte hasen seviyesine yükseldiğini, mürsel dahi olsa, şahitleri ile
desteklendiği için mevzu hükmünün verilemeyeceğini" ifade ettiğini
belirtir. Bk.Feyzu'l-kadir, V/360. Hadisin isnadı zayıftır; ancak şahitleriyle
kuvvet kazanır.
a-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.İbn Mâce, Mukaddime. 10. H.no:92; İbn EbîÂsım,
1/144, H.no:328; Deylemi, Firdevs, III/338, H.no:5020.
b-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, Miisnedü'ş-Şâmiyyîn, I/322,
H.no:566;
c-Huzeyfe'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.40/19 i .hadis.
[103] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/234-235.
[104] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/235-236.
[105] Sened:
Hasen Müsned, U/lOS, H.no: 5867; Benzer rivayet için bk. 11/136-137,
H.no: 6208i (sahih , Tirmizî Kader, 16, H.no:2152-2153 (hasen-sahih-garib);
Heysemî. senedinde zayıflığı agı basan Rişdîn b. Sa'd'm bulunduğunu belirtir.
Bk.Mecma', VII/203. Rişdîıı b. Sa d ıçı 31/73 hadisin tahricine bk. Bu râvî
sebebiyle hadisin senedi zayıftır; ancak benzer rivayetlere farklı ve sahih bir
senedle rivayet edildiği için hadisin kuvvetlendiğini görüyoruz. Rişdm ı 0
Ahmed b. Hanbel'e göre değerlendirerek bu hükmü verebiliriz. Zîrâ ekseri
âlimler Rış<" sebebiyle hadisi zayıf saymışlardır.
[106] er-Râzî,
Muhtaru's-sıhah, 276; İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar (Mürted
babı); Bennâ, Buluğu 'l-emânî, 1/141.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/236.
[107] Sened:
Hasen: Müsned,
V/406-407, H.no: 23348, Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/418, H.no:915; 11/433.
H.no:959; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16, H.no:4692; Beyhakî. es-Sünenü'l-kiibrâ. X/203;
İbn Ebî Âsim. 1/144-145, H.no:329; 1/149-150, H.no:338-339. Ğufrâ'nın azadlığı
Ömer zayıftır. Bu zât için bk.38/189.hadis. Ayrıca senedde müphem bir râvî
bulunmaktadır. Ancak müphem râvînin, Abdüleşhel oğullarından ensardan biri
oiarak Tayâlisi tarafından kayıtlanırken (Bk.Tayâlisi, Müsned, 1/347,
H.no:435); Bezzar'm rivayetinde müphem râvînin yerine mütâbî olarak Atâ b.
Yesâr'ı görmekteyiz (Bezzâr, Müsned, V1I/338, H.no:2937). Hz. Ömer'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Âsim, 1/150, H.no:340 (Ancak bu
rivayette, Buhari tarafından "münkeru'l-hadis" olarak nitelenen Hakem
b. Said'in varlığına şahit oluyoruz ki, bu durumda bu senediyle aşırı zayıf
olmuş olur); İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâj şahidi için bk. Ebû Dâvûd,
Sünnet, 16, H.no:469I; Lâlkâî, IV/639. H.no:1150; rV/640, H.no:l 153; Deylemî,
Firdevs, V/499, H.no:8879. İbn Ebî Âsim, 1/150, H.no:340. Sehl b. Sa'd'dan
(Radıyallahüanh) şahidi için bk. Lâlkâî, IV/640, H.no:l 151-1152.
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/237.
[109] Sened:
Hasen: Müsned, VI/441,
H.no: 27357, İbn Mâce, Eşribe, 3, H.no:3376 (Bûsirî, Süleyman b. U'be'nin
hadisi için hasen hükmünü verir. Bk.Misbâhu z-zücâce, IV/39); İbn Ebî Âsim,
1/141, H.no:321; Heysemî, senedinde bulunan Süleyman b. Utbe ed-Dımeşkî'nin Ebû
Hatim ve diğer münekkidlerce sika, İbn Main ve diğerleri tarafından da zayıf
sayıldığını belirtir. Bk.Mecma', VII/202-203. Bu râvî için 37/188.hadisin
tahricine bk. "Kaderi yalanlayanın/inkâr edenin de cennete
giremeyeceğini" ifade eden bölümü İçin, tesbiî edebildiğimiz kadarıyla,
(hadisin) iki şahidi bulunmaktadır: Ebû Ümâme'den (Radıyallahü anh) şahidi için
bk. Tayâlisî, 11/452, H.no:1227. Ebû İdris'den (Radıyallahü anh) şahidi için
bk. lâlkâî, IV7622, H.no:l 110. "Kaderi yalanlayanın/inkâr edenin cennete
giremeyeceğini" ifade eden bölümü olmaksızın, hadisin birçok şahidi ile
karşılaşmaktayız:
a-Abdulİah b.Amr'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/203, H.no: 6892, Abdürrezzâk,
VII/454, H.no:I3859; Tayâlisî IV/52, H.no:2409; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ,
III/175-176, H.no:49I4-4918; Heysemî, Abdullah b.Amr'm (Radıyallahü anh)
rivayetinde Câbân isimli bir râvîye dikkat çekerek İbn Hıbbân'ın sika
saydığını, diğer râvîlerinin ise sika olduklarını beyan eder. Bk.Mecma',
VI/257.
b-Hz.Ali'den (Radıyallahü
anh) şahidi için
bk.Beyhakî, Şuabü'l-îmân, V/12, H.no:5594.
c-Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.Hennâd, 11/479, H.no:980; Nesâî,
es-Sünenü'l-kübrâ, III/176-177, H.no:4922-4924.
d-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhüma) şahidi için bk. Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/l 76-177,
H.no:4921.
e-Ebû Saîd'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Şeybe, V/98, H.no:24079; V/219,
H.no:25408; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, VI/191, H.no:7874; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ,
III/l76-177, H.no:4919-4920.
f-Osman b. Ebi'l-Âs'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Deyiemî, Fîrdevs, V/105, H.no:7613
g-Ebû Zeyd el-Cürmî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'centû 'l- kebîr,
XXII/372,H.no:931
[110] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/237-238.
[111] Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anh).
[112] Sened:
Sahih: Müsned, 11/178,
H.no: 6668; Benzer Benzer rivayet için bk. 11/192, H.no: 6801; 11/185, H.no:
6741; 11/181, H.no: 6702; 11/195-196, H.no: 6845; Müslim, İlim, 2; İbn Mâce,
Mukaddime, 10, H.no:85 (Bûsırî, isnadının sahih, râvîlerinin sika olduklarını
ifade eder); Buhâri, Hatku efâli'l-ıbâd, s.78; Tirmizî, Kader, 1, H.no:2133
(Ebû Hüreyre'den -Radıyallahü anh - nakledilir); Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-evsat, VIII/25, H.no: 7048. Lafzı
şöyledir:
[113] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/238-239.
[114] Sened:
Hasen: Müsned, 1/30, H.no:
206, Abdullah b. Ahmed, es-Sünne, 11/387, H.no:841; Ebû Dâvûd, Sünnet, 16,
H.no:4710 (hocası Ahmed b. Hanbel'den yaptığı nakillerden biridir); Sünnet, 17,
H.no:4720; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/204; İ'tikâd, s.236; Lâlkâî, 1/118,
H.no: 186, IV/630, H.no:1124; Ebû Ya'lâ, 1/212, H.no: 245-246, Hâkim, I/I59,
H.no:287; Makdisî, Muhtara, 1/423-424, H.no: 301-304. Suyûtî hadis hakkında
"sahih" hükmünü verir. &k.el-Çâmiu's-sağîr, H.no:9741. Münavî
ise, Zehebî'nin Mühezzeb'de "Hakîm b. Şerik'in mechûl olduğunu",
İbnü'l-Cevzî'nin "sahih değildir" görüşünü nakletti.
Bk.Feyzu'l-kadir, VI/505. Zehebî "sika sayılmıştır" derken; İbn
Hacer, "mechûl" olduğunu dile getirir. ^•k.Kâşif, Trc.no:1203;
Takrîb, Trc.no:1475; Ahmed Muhammed Şâkir de, İbn Hıbbân'ın bu zatı "Sikât"
(bk.VI/215) isimli eserinde zikrettiğini söyleyerek "sahih" hükmünü
verir.
[115] "Lâ
tüfâtihûhüm" lafzını Münâvî
şöyle mânâlandınr. (Bk.Feyzu %kadîr, J| H.no:9741): "Onlarla mahkemeleşmeyin, önce
selâm veren siz olmayın,
mücadele münazarayı siz başlatmayın."
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/239-240.
[117] Sened:
Hasen Müsned, 11/90, H.no:5639: Abdullah b. Ahmcd, es-Sünne, 11/418-419,
H.no:9 ? (hasenV Ebû Dâvûd, Sünnet, 6, H.no:4613 (hocası Ahmed b. Hanbel'den
yaptığı nakillerde, biridir); Hâkim, 1/158, H.no:285; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, X/205.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/240.
[119] sened:
Hasen: Musned, 1/330,
H.no: 3055; Benzer rivayet için bk. 1/330, H.no: 3056; Lâtkâî, IV/625,no. 1116;
Hadisin sonunda Muhammed'in İbn Abbas'a (Radıyallahü anh) yetişip yetişmediği
miü -UŞuVe yetIŞtl§' onay|anmı5tır- Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in hadisi iki
tarikle rivayet rifi!; bl"ncısmde Ahmed b- Ubeyd e!-Mekkî'nin varlığın, ve
bu râvînin İbn Hıbbân ranndan sıka Ebû Hatim tarafd tarifi ekkînin varlığın, ve
bu râvînin İbn Hıbbân ranndan sıka, Ebû Hatim tarafından da zayıf sayıldığını;
ikincisinde ise müphem bir râvînin unaugunu, bu şahs.n isminin ise diğer
senedde el-Alâ! b. Haccâc olarak geçtiğini, Ezdî'nin SâHr" TlH Zay'f
°'arak tdakkî Cttİğİnİ aÇlklar Bk-Mew', VII/204. Ahmed Muhammed ttflm,
hzdi.m" dehIsız olarak 2ay1fsaymas.nl aşın bulur. Bu sebeple bu görüşün kabul
görmeyeceğini beyan eder.
[120] İbn Hacer bu
cümleyi sıkıntı vermek ve izdiham
(kalabalık) yapmak olarak açıkladı. Bk. Fethu’l-Bari, XIII/76.
[121] Peygamber (Sallahu aleyhi ve Sellem) ümmetinden
bazılarının, puta tapma onusundak, sapmalar. ,Ie .Ig. olarak bizi uyarmaktadır. Benzer rivayet için
bk. Musned, u/z /1, Buharı, Fıten, 23; Müslim, Fıten, 51.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/240-242.
[123] Sened;
Sahih: Müsned, 11/109, H.no: 5881; Heysemî, ricalinin sika olduğunu
söyler. Bk.Mecma\ VII/207. Bennâ da senedinin ceyyid olduğunu belirtir.
Bk.Bülûğu 'l-emânî, I/144.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/242.
[125] Ibn Asâkir, Tarihu'd-Dımeşk, 48/386-213; İbn Nedîm,
Fihrist, 131; Ayrıca bk. Ahmed Muhammed Şakir, Müsned (\ahk\k\\), V/280, H.no:
5881.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 1/242.
[126] Bk. 17/168. hadis.
[127] Mâlik, Muvatta', Medine, 22; Buhârî, Tıb (Merdâ), 30;
Müslim, Selâm, 98.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/243-244.
[129] Müsmd, 11/233, 275, 393, 410, 481; 10/353; Buhâri,
Cenâiz, 92; Müslim, Kader, 22-25.
[130] Bk. Nahl, 16/93; Ra'd, 13/27; Ankebut, 29/65.
[131] Bk. Bakara, 2/26-27; İbrahim 14/27.
[132] Bk. Mü'min, 40/35, Sarf, 61/5; Mutaffifin, 83/14.
[133] Müsmd, V/277, 280, 282; İbn Mâce, Mukaddime, 10;
Fiten, 22.
[134] Tirmizî, Kader, 6, H.no:2139 (Hasen-garib).
[135] Heysemî,
hadisin Bezzar tarafından nakledildiğini
zikredip râvîlerden Zekeriyya b. Mansûr'ım bazılarına göre zayıf kabul
edildiğini belirtir. Mecma\ VH/209.
[136] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/244-245.