* Namazı Vaktinde Kılmayı Unutan Kişi Hatırladığında Kılar
* Güneş Doğuncaya Kadar Uyuyup Sabah Namazını Geçiren Kişi İle İlgili
Hüküm
* Kılınmayan Nafile Namazın Ve Okunmayan Evradın Kazası Caizdir
Allah Teâlâ buyurdu:
"Şüphesiz ben,
benden başka İlah olmayan Allah'ım, o hâlde sadece bana ibadet et ve beni
hatırlaman için namaz kıl!" (Tahâ 20/14)
(Namazları vaktinde
kılmak Allah 't hatırlamak ve unutmamak anlamına gelir. Namazları terk eden
insan Allah'ı unutmuş ve gündeminden çıkarmış demektir. Ancak namazlarım kılan
İnsan unutarak ya da uyuyarak namazı vaktinde kılamadığında hatırladığında
namazı (kazasını) kılması gerekir. Aşağıdaki rivayetlerden anladığımız gibi
Rasûlullah namaz kılma konusunu böyle anlamıştır.)[1]
204/1074- Enes
b. Mâlik'ten (Radyaiiaha anh):[2]
RaSÛllllIah (Sat la 11
ah ü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim namazı
vaktinde kılmayı unutur ya da uyur da geçirirse hatırladığında o namazı
kılması (kaçırdığına) keffaret olur, (yani onun yerine geçer)."[3]
205/1075- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh):[4]
Hz. Peygamber
(Saitaiiaha akyhi ve seiiem) dedi ki:
"Sizden biri
uyuduğu ya da unuttuğu için namazı (vaktinde) kıfa-mazsa hatırladığında onu
kılsın! Şüphesiz izzet ve celâl sahibi Allah; 'Beni hatırlaman için namaz kıl!
buyurur."[5]
206/1076- Semüra
b. Cündüb'den (Radıyaiiahu anh):[6]
(Râvi dedi ki: Zannedersem
bu rivayet merfûdur,[7]
Rasûlullah aleyhi ve sellem) dedi kİ;)
"Kim namazı
(vaktinde) kılmayı unutursa hatırladığında namazı kılsın ve[8]
ertesi günkü namazı da vaktinde (kılsın)!"[9]
Bu hadisle ilgili
farklı anlayışlar bulunmaktadır;
1- Hadisteki
mânâ, geçen namazın hatırlandığında kılınması gerektiği, ama ertesi günü aynı
vakitte vakit namazının kılınması şeklindedir. Çünkü Tahâvî (v.321/933) rivayetinde
bu atıf, yani 'vav' (j) ziyâdesi bulunmamaktadır.[10]
Ayrıca ulemâdan kimse geçen namazın iki kere kaza edilmesinin vücûbiyetini (gerekliliğini)
söylememiştir.[11]
2- Namazı
bilerek geçirene de kazası gerekir ki bu âlimlerin büyük çoğunluğunun
görüşüdür. Zira hadiste geçen uyku ya da unutma kayıt için değil beyan içindir.
Ancak İbn Hazm gibi bazı âlimler kaza olmaz, onun yerine hayır yapmayı ve
nafile ibadeti çoğaltsın, dediler. İhtiyatlı olan görüş kaza edilmesidir.
3- Kazamn
vakit namazından önce kılınması ya da geciktirmenin cevazında ihtilâf edildi;
İmam Ebû Hanîfe ve Ebû
Yûsuf hemen kazası kılınmalı dediler, zira rivayetlerde Rasûlullah kazaları
hemen kılmıştır ve sürekli böyle davranması vücûbuna delildir.
İ. Mâlik ve Şafiî gibi
âlimler de geciktirmek caizdir, ancak hemen kılmak efdaldir dediler, zira
Rasûlullah'ın hemen kılması, efdal olana işaret eder, vücûbiyete değil.
İ. Ahmed b. Hanbel'den
bu konuda iki görüş nakledilir.
İhtiyatla davranıp
hemen kılmak, hattâ vakit namazını bile eda etmeden kılmak en güzelidir, çünkü
daha sonra unutulabilir. Doğrusunu Allah bilir.[12]
207/1077- İmrân
b. Husayn (Radıyaiiahü anh) anlattı:[13]
Resulullah’la
(Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) beraber yolculuktaydık ve gece sonunda (bir
yerde) konakladık. (Ancak) uykudan uyanamadık, tâ ki bizi güneşin ısısı uyandırdı.
Bizden (her) biri şaşkın bir hâlde suyuna doğru koştu, Rasûlullah onlara sakin
olmalarını söyledi. Sonra oradan ayrıldık ve yürümeye devam ettik. Güneş
(biraz) yükselince Rasûlullah abdest aldı ve Bilâl'e emretti, o da ezan okudu.
Sonra Rasûlullah sabah namazından önce iki rekat kıldı ve kamet etti, (sabah)
namazını kıldık. Oradakiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ertesi günü bu namazı kendi vaktinde (yeniden) iade edelim mi?' deyince şöyle
buyurdu :
"Yüce Rabbiniz
size faizi (karşılıksız fazlalığı) yasaklar da sizin (böyle yapmanızı) kabul
eder mi?[14]"
§ Başka tarikle İmrân
b. Husayn'dan (Radıyaitahu anh) gelen diğer rivayet: Hz Peygamber (Saiiaiiaha
aleyhi ve sellem) ile birlikte gece yolculuğu yaptık... (hadisin kalanını
zikretti.)[15]
208/1078- Ebû
Katâde'den (Radtyaiiahu anh):[16]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) ile birlikte yolculukta beraberdik ve şöyle dedi:
"Eğer yarın suya
ulaşamazsanız susuz kalırsınız."
İnsanların
hızlıları/Öncüleri su aramak için ayrıldı, Rasûİullah'ın yanından ayrılmadım.
Bineği Rasûlullah'ı hafifçe eğdi, Rasûlullah uyukluyordu. Ben (düşmesin diye)
onu doğrulttum ve o doğruldu. Sonra tekrar eğildi, ben doğrulttum, o da
doğruldu, sonra tekrar eğildi, hattâ neredeyse bineğinden düşecekti, ben
tekrar doğrulttum ve uyandı, şöyle dedi:
"Kim bu
kişi?" Ben:
'Ebû Katâde' dedim.
"(Benimle olan)
yolculuğun[17] ne zamandan beri devam
ediyor?"
'Geceden beri.'
"O'nun
Peygamber'ini koruduğun gibi Allah da seni korusun!" dedi.
Sonra şöyle buyurdu:
"Dinlenmek için
konaklasak herhalde (daha iyi olacak)."
Bir ağaç tarafına
yöneldi, orada konakladı. Sonra bana dedi ki:
"Bak bakalım,
(bizden gelen) birini görüyor musun?" Ben:
'tşte şu bir süvari,
şu iki süvari...' diye saydım ve gelenler yedi kişiye ulaştı. Rasülullah;
"(Nöbetçi
bırakarak) namazımızı koruyun!" dedi.
Biz uykuya (Öyle)
dalmışız ki ancak güneşin ısısı bizi uyandırdı. Kalktık, RasÛlullah bineğine
bindi ve yürüdü, biz de yürüdük az bir süre. Sonra bineğinden indi ve:
"Yanınızda su var
mı?" deyince ben:
'Evet, içinde biraz su
olan bir kap (abdest kırbası) var' dedim. Rasülullah şöyle buyurdu:
"Onu bana
getir!"
Kabı kendisine
getirince (topluluğa) dedi ki:
"O kaptan hafif
abdest[18]
alın, o kaptan alın![19]"
Topluluk ondan abdest
aldı ve kapta az bir su kaldı, RasÛlullah:
"Ey Ebû Katâde! O
kabı sakla/gözetle, ilerde ona ihtiyaç duyulacak" dedi. Sonra Bilâl ezan
okudu, sabah namazından önce iki rekat faldılar, sonra da sabah namazını
kıldılar ve RasÛlullah bineğine bindi, biz de bineklerimize bindik. Oradakiler
birbirlerine:
'Namazımızda
kusurlu/ihmalkâr davrandık' deyince Rasölullah şöyle buyurdu:
"Ne diyorsunuz?
Dünya ile İlgili konu ise sizi ilgilendirir, dininizle ilgili bir konu da
beni." Biz:
'Namazımızda
kusurlu/ihmalkâr davrandık' deyince Rasülullah:
"Uykudaki durum
kusur sayılmaz, ancak uyanıkken olursa kusur sayılır. Durum böyle olduğunda o
namazın (kazasını) kılın, ertesi günü de namazı vaktinde kılın![20]"
dedi. Sonra ekledi:
"Halkın görüşü
nedir, tahmin edin!"
Orada bulunanlar:
'Sen dün, insanlar
suyla beraberken eğer siz suya ulaşamazsanız susuz kalacaksınız' demiştin, (şu
anda) insanlar suya muhtaç, (diye hatırlattılar.)
(Ebû Katâde) anlatmaya
devam etti:
İnsanlar
Peygamberlerini gözden kaybettikleri bir hâlde sabaha ulaştılar ve
birbirlerine şöyle dediler:
'Rasülullah suyla
beraber (herhalde).' Orada Ebû Bekir ve Ömer de vardı, onlar:
'Ey İnsanlar!
Rasûlullah sizden önce o suyu kullanacak ve sizi geride bırakacak birisi
değildir.'
(Oradakiler:
Rasûlullah aranızda,)[21] eğer
insanlar Ebû Bekir ile Ömer'e uyarlarsa doğruya ulaşırlar, dedi. Bunu üç kere
tekrarladı.
Öğle sıcağı arttığında
Rasûlullah onların yanına çıka geldi. Dediler ki:
'Ey Allah'ın RasÛlü!
Boyunlar kopacak şekilde susuzluktan helak olduk.' Rasûlullah:
"Helak
olmayacaksınız" dedi ve ekledi:
"Ey Ebû Katâde!
Kabı getir!"
Ben kendisine kabı
getirdim. Bana:
"Bana su kabını
aç/çöz![22]"
dedi.
Kabı açıp, kendisine
getirdim. Rasûlullah suyu dökmeye, insanlara su ikram etmeye başladı, insanlar
bir anda hücum ettiler. Rasûlullah:
"Ey İnsanlar! Başkalarını[23] da
düşünün! Hepiniz kabımdan bu suya ulaşacaksınız (korkmayın)" dedi.
Oradaki herkes sudan
içti, sonunda ben ve Rasûlullah kaldık. Rasûlullah benim için suyu döktü ve:
"İç, Ey Ebû
Katâde!" dedi. Ben de:
*Sen iç, Ey Allah'ın
Rasûlü!' diye cevap verince şöyle buyurdu:
"Topluluğa su
İkram eden en son (içer)."
Ben o sudan içtim.
Benden sonra Rasûlullah içti. Onlar o gün üç yüz kişi oldukları hâlde kapta
önceki su öylece duruyordu (eksilmemişti).
§(Râvi) Abdullah şöyle
dedi: Ben hadisi büyük mescidde[24]
naklederken beni îmrân b. Husayn dinledi ve şöyle dedi:
'Kim bu kişi?1 Ben de:
'Abdullah b. Rebâh
el-Ensârî'yim' dedim. İmrân:
'Bu topluluk,
hadislerini daha iyi bilir. Nasıl naklettiğine dikkat et! O gece orada bulunan
yedi kişiden birisiydim.[25] Ben
sözümü bitirince o şöyle dedi:
'Benden başka birinin
bu hadisi ezberlediğini zannetmiyordum.'
§Ebû Katâde'den başka
yolla gelen rivayette de benzeri nakledildi, ziyade olarak:
RasÛlullah yolculukta
gece istirahat edeceğinde sağ kolunu[26]
yastık yapardı (ve uyurdu), sabah(a yakın)[27]
istirahat ettiğinde ise başını sağ avucuna koyar ve kolunu da dikerdi.[28]
§Ebû Katâde'den iki
farklı yolla da bu hadisin benzeri rivayet edildi.[29]
Bu uzun hadis o asnn
güzelliklerini canlı olarak bize yaşatmaktadır:
1- Rasûlullah'ın
hayatındaki her şey doğaldır, hiçbir şey yapmacık değildir. Bu da yönetici
olması dışında onun liderliğindeki büyüklüğünün nişanıdır.
2- Sahâbenin
Rasûlullah'a karşı davranışı çok dikkat çekicidir. O kimseyi görevlendirmediği
hâlde insanlar ona hizmet ve yardım etmek için adeta yanşıyorlar.
3- Rasûlullah'm
topluluğu uyarması, suyu dikkatli kullanmalarını istemesi onun sosyal yönünün
mükemmelliğini gösterir. İsteseydi o, suyun hepsini ya da büyük bir kısmını
kendisi için kullanabilirdi.
4- Uyanmak
için tedbir alındığı hâlde sabah namazına kalkamamakta bir vebal yoktur.
Uyandığı zaman kişi onun sünnetinin ve farzının kazasını kılar.
5- Hz. Ebû
Bekir ve Ömer'in Peygamberimize güvenleri zirvede, doğabilecek problemi
akıllıca halletmişlerdir.
6- Burada
Rasûlullah'ın bir mucizesine şahit oluyoruz; küçük bir kaptaki az bir su üç yüz
kadarkişiye Allah'ın izniyle yetmiş ve topluluk çölde helak olmaktan
kurtulmuştur.
7- Suyu
dağıtırken insanların üşüşmesi üzerine Peygamberimiz birbirlerine saygılı
olmalarını hatırlatmaktadır.
8- Az su
olup, zaruret/hacet hâli olursa hafif bir abdest caizdir, fazla yıkamak
gerekmez. Abdest suyunda iktisatlı olma konusunda hadisler bulunmaktadır, bu
konu Temizlik bölümünde[30]
geçmişti.
9- Rasûlultah'ın
kendisi de susuz olduğu hâlde Önce insanlara mübarek eliyle sunması ve en
sonunda kendisi içmesi onun başkalarını kendisinden önce düşünen mükemmel
yönünü bize göstermektedir.
10- Sahabi
îmrân b. Husayn'm hadis rivayetinde dikkatli olunması ile ilgili ikazı dikkat
çekicidir ve bu titizlik sahabenin hepsinde görülmektedir. Hadislerin ta o dönemden
itibaren bize İntikalindeki güven sarmalı bu dinin orijinal olan tek din olarak
günümüze ve kıyamete kadar yaşama sırrını göstermektedir.[31]
209/1079- îbn
Mes'ûd'dan (Radtyaiiaha anh):[32]
Hz. Peygamber'in
(SaiiaUahu aleyhi ve setiem) Hudeybiye'den[33]
döndüğü gece arazideki yumuşak bir yerde konakladık. Rasûlullah:
"Bizi kim
bekleyecek?" deyince Bilâl (Radıyaiiahü anh):
'Ben' dedi.
"Uyursan (ne
olacak)?"
'Hayır (uyumam)'
(Ancak) o da uyudu, tâ
ki güneş doğdu ve teker teker uyandılar, uyananlar içinde Hz. Ömer de vardı ve
şöyle dedi:
'Sesli konuşun,
(Rasûlullah uyansın.)'
Rasûlullah uyandı ve:
"Önceden
yaptığınız/kıldığınız gibi yapın!" dedi.
Onlar bunu yerine
getirince şöyle buyurdu:
"Sizden uyuyan ya
da unutan (ve namazını geçiren) işte böyle yapsın!"[34]
210/1080- Abdullah-b.
Mes'ûd'dan (Radiyallahu anh):[35]
Hudeybiye seferinden
dönerken (yolda konakladık), Rasûlullah aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Bu gece bizi kim
koruyacak/bekleyecek?" Ben de:
'Ben (beklerim)’ dedim.
Rasûlullah sözünü
birkaç kere tekrarladı ve ben her seferinde:
'Ben (beklerim), ey
Allah'ın RasÛlü!' dedim. Rasûlullah:
"O zaman sen
(bekle!)" buyurdu.
Onlan beklemeye
başladım, sabaha yakın bir zaman olunca Rasûlullah-m "Sen uyursun"
sözü bende tecelli etti ve uyumuşum, bizi ancak güneşin sırtımıza vuran ısısı
uyandı rab i İdi.
Rasûlullah kalktı,
daha Önceden abdest aldığı ve sabah namazı öncesi iki rekat kıldığı gibi yaptı,
sonra da bize sabah namazını (kazasını) kıldırdı. Namazı bitirince Rasûlullah
şöyle dedi:
"İzzet ve celâl
sahibi Allah uyumamanızı dileseydi uyumazdınız. Fakat O sizin sonrakilere
örnek olmanızı istedi. Uyuyan ya da unutan kişi işte böyle yapmalıdır."
Sonra Rasûlullah'ın
devesi ile topluluğun develeri kayboldular. İnsanlar onlan aramaya çıktılar,
Rasûlullah'ın devesi dışında kendi develerini (bulup) getirdiler.
Rasûlullah bana:
"O deveyi şurada
ara/tut (gel)!" dedi.
Ben de (gittim ve)
Rasûlullah'ın dediği yerde onu bulduğumda bir ağaca öyle takılmış/dolanmıştı ki
çözülmesi ancak (insan) eli ile mümkündü. Onu Hz. Peygamber'e getirdim ve dedim
ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Seni hak (din) ile peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki onu
bulduğumda yuları bir ağaca Öyle dolanmıştı ki ancak (insan) eli ile
çözülebilirdi.'
(Ayrıca) bu yolculukta
Rasûlullah'a; (Biz sana (gelecekteki) apaçık fethin önünü açtık...' şeklindeki
Fetih sûresi indi.
NOT: Bu iki
rivayette ve sonra gelen üçüncü rivayette ızdırab bulunmaktadır. Bu müşkil ile
ilgili açıklama için bk. Müsned Trc. 215/1085. hadisin açıklaması.[36]
211/1081- Amr
b. Ümeyye ed-Damrî'den (Radıyaiiahn anh):[37]
Seferlerden birisinde
Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) ile beraberdik. (Konaklama sırasında)
uyuyarak sabah namazını geçirdi, (beraberindeki) hiçbir kişi uyanamadı, tâ ki
güneş doğdu.
Rasûlullah (kalkıp
abdest aldı,) iki rekatla namaza başladı ve iki rekatı kıldı. Sonra namaz
kameti getirdi ve sabah namazını (yani kazasını) kıldı.[38]
212/1082-
İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüma):[39]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) seferdeydi, gecenin bir bölümünde konakladı / istirahata
çekildi ve uyudu, (ancak) güneşle birlikte uyandı. (Sonra) Bilâl'e (Radtyatiahü
mh) emretti ve o da ezan okudu, Rasûlullah iki rekat kıldı.
Râvi, İbn Abbas'ın
şöyle dediğini nakletti:
'Dünya ve içindeki hiçbir
şey beni bunun kadar sevindirmedi, yani bu ruhsat[40]
kadar.'[41]
213/1083-
Ebu Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[42]
(Yolculuk sırasında)
Rasûlullah'la (Saiiaiiahn aleyhi ve seitem) beraber (bir yerde) konakladık,
(ancak) güneş doğuncaya kadar uyanamadık. (Sonra) Rasûlullah;
"Herkes bineğinin
başından/yufanndan tutsun (gidelim), şüphesiz burası şeytanın yanımıza geldiği
yerdir" dedi. Biz de onun dediğini yaptık.[43]
Rasûlullah su istedi
ve abdest aldı, sabah namazını kılmadan iki rekat kıldı, sonra namaz için kamet
getirildi ve sabah namazını (kazasını) kıldı.[44]
214/1084- Cübeyr
b. Mut'im'den (Radıyaiiahü anh):[45]
Rasûlullah (Saitaiiahu
aleyhi ve seitem) bir seferdeydi ve dedi ki: "Bizi bu gece kim
bekler/korur ki sabah namazını uyuyup da geçirmeyelim."
Bilâl (Radıyallahü
anh):
'Ben (beklerim)' dedi.
Güneşin doğuşunu (yani
tan yerinin ağarmasını) gözetlemeye başladı. (Ancak Bilâl de uyudu ve hepsi
uykuya öyle daldılar ki) kulakları kapandı, onları ancak güneşin ısısı
uyandırdı. Namaz kılmak için hemen kalktılar, sonra abdest aldılar. Bilâl ezan
okudu, (önce) iki rekat namaz kıldılar, sonra da sabah namazını (kazasını)
kıldılar.[46]
215/1085- RasûluIlah'a
(Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) hizmet eden Habeşistanlı Zü Mİhber'den
(Radıyallahü anh):[47]
Rasûlullah ile bir
seferde beraberdik, yola çıkınca yürüyüşünü hızlandırdı, kendisi azık
azaldığında böyle yapardı. Biri ona;
"Ey Allah'ın
RasÛlü! İnsanlar peşinde geride kaldılar" deyince durdu ve insanlar da
onun yanına ulaşınca durdular. Rasûlullah ;
"Hafifçe uyusak
size faydalı olur mu?" dedi ya da kendisine birisi böyle dedi. Oraya
yerleşti, diğerleri de yerleştiler. Rasûlullah :
"Bu gece bizi kim
bekleyecek?" deyince ;
'Ben (beklerim)'
dedim. Rasûlullah devesinin yularını bana verdi ve;
"Şunu ai, sakın dikkatsiz/beceriksiz
davranma!"[48] dedi.
Rasûlullah'in
devesinin yuları ile kendi devemin yularını aldım ve fazla uzaklaşmaksızın
biraz ilerledim. Sonra o ikisini yayılması için bıraktım ve gözetlemeye
başladım, (ancak) uyku bana baskın geldi ve güneş doğup yüzümde sıcaklığını
algılayıncaya kadar hiçbir şey hissetmedim. Hemen uyandım ve sağa-sola baktım,
iki binek de benden fazla uzaklaşmaksızın duruyordu. Rasûlullah'ın devesinin
yuları ile kendi devemin yularından tutup topluluktan bana en yakın olan
kişiye yaklaştım ve onu uyandırdım, soma uua;
'Namaz kıldınız mı?'
diye sordum;
'Hayır' dedi.
İnsanlar birbirlerini
uyandırmaya başladılar ve Rasûlullah da uyandı;
"Ey Bilâl! Su
kabında benim için (su) var mı?" dedi. Bilâl (RadtyaUahü anh):
'Evet, Allah beni sana
feda kılsın!' dedi ve abdest suyunu getirdi. Rasûlullah toprağı faza
ıslatmayacak/çamurlaştırmayacak derecede hafif bir abdest aldı, sonra Bilâl'e
emretti, o da ezan okudu, sonra Hz. Peygamber kalktı, acele etmeksizin sabah
namazından önce iki rekat kıldı. Sonra Bilâl'e emretti, o da kamet getirdi.
Rasûlullah acele etmeksizin sabah namazını kıldı. Biri ona;
'Ey Allah'ın
Peygamberi! Kusurlu davrandık' deyince buyurdu ki:
"Hayır, Allah
ruhlarımızı aldı, bize geri verdi ve namazımızı kıldık."[49]
Peygamberimize hizmet
eden Zö Mıhber isimli bu zât, Yemenlidir ve Necâşî'nin kardeşinin oğludur. Daha
sonra Şam bölgesine yerleşen kişilerden olduğu ve orada vefat ettiği
nakledilmektedir.[50]
Bu rivayetle önce
nakledilen rivayetler arasında izdırab bulunmaktadır;
1- Hâfiz îbn
Hacer'in (v.852/1448) dediği gibi bu olayların birden fazla yerde tekerrür etme
ihtimali vardır.[51]
2- Ya da
râviler nöbet bekleyenin isminde hata etmişlerdir.[52]
Çünkü nöbet bekleyen kişiler Bilâl Habeşî, Abdullah b. Mes'ûd ve Zû Mihber
olarak geçmektedir. Bilâl Habeşî ile ilgili rivayetin şahidi bulunduğu için
tercih edilebilir.
§Ancak şurası kesin ki
nöbet bekleyen kişilerin isimlerinin farklı nakledilmesi bu rivâyetlerdeki
aynı olayın sıhhatine zarar vermez. Zira bu nakiller Rasûlullah ve sahabilerin
yolculukta uyudukları ve nöbetçinin de onlarla beraber uyuyakaldığını, bu
nedenle de sabah namazını kılamadıklarını ve uyandıklarında ise kazasını
kıldıklarını gösterir.
§Sabah namazının
sünneti, o gün güneş doğduktan sonra zevale kadar kaza edilebilir mi? Bu konuda
müctehidler ihtilaf etti:
1- Hanefî
Mâliki ve Hanbelîlere göre kaza edilir.
2- Şafiîlerde
bu konuda iki görüş vardır.[53]
Allah Teâlâ buyurdu:
Eğer tehlikede/korku
içinde bulunuyorsanız namazı yürürken (piyade) ya da binekli olduğunuz hâlde
kılabilirsiniz. Güvenliğe kavuşunca da önceden bilmediğinizi size öğrettiği
şekilde Allah'ı anın/kulluk yapın.' (Bakara sûresi 2/239)
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Tehlike anında)
mü'minlerin arasında iken onlara namaz kıldıracaksan; onlardan bir grup
silahlarını kuşanmış olarak namaza dursun. Onlar secde ettiklerinde diğerleri
sizin arkanızda dursunlar/beklesinler, (secdeden sonra) namaz kılmamış diğer
grup gelsin ve namaza (kaldığı yerden) katılsınlar. Tehlikeye karşı dikkatli
ve silahlarını kuşanmış vaziyette hazır olsunlar. (Zira) kâfirler sizin
Silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı isterler ki size âjhi bir
baskınla saldırabilsinler. Ancak yağmur (gibi kötü hava şartların)dan sıkıntıya
düşerseniz ya da hasta iseniz bu durumda silahlarınızı bırakmanızda bir sakınca
yoktur, tehlikeye karşı yine de dikkatli olun. Allah, kesinlikle kâfirler için
alçaltıcı bir azap hazırladı.' (Nisa sûresi 4/102).[54]
216/1086- Ebî
Saîd'den (Radiyallahu anh):[55]
Hendek savaşı gündüzü
namaz kılmaktan engellendik, hattâ akşam vaktinden sonra bir süre de geçti. Bu
durum savaş hakkında inen (bir rivayette; tehlike/korku namazı ruhsatı) âyeti[56]
inmeden Önceydi.
Biz savaşı bitirince
(ki bu durum âyette; 'Allah savaş konusunda mü'm in I ere destek olarak
yeterlidir, Allah kuvvet ve izzet sahibidir* şeklinde geçer) Hz. Peygamber
(Sattaiiaha aleyhi ve seiiem) Bilâl'e (Radıyaiiahu anh) emretti, o da öğle için
kamet etti, Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde kıldı(rdı).
Sonra Bilâl ikindi
namazı için kamet etti, Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde
kıldı(rdı).
Sonra da Bilâl akşam
namazı için kamet getirdi ve Rasûlullah bu namazı vaktinde kıldığı şekilde
kildı(rdı).
§Ebû Hâlid el-Ahmer'in
başka senedle İbn Ebî'z-Zi'b'den rivayetinde aynı mânâ ile geçer ve şu eklenir:
Bu durum tehlike/korku
namazı ruhsatı olan ('Eğer tehlikede/korku içinde bulunuyorsanız namazı
yürürken (piyade) ya da bineklî ol-duğunaz hâlde kılabilirsiniz') âyeti inmeden
önceydi.[57]
217/1087- Abdullah
b. Mes'ûd'dan (Radıyaiıahü anh):[58]
Hendek savaşı günü
müşrikler Hz. Peygamber'i (Saiuaiahu aleyhi dört vakit namaz kılmasına mâni
oldular ve Allah'ın dilediği şekilde gece vakti oldu.
Rasûlullah Bilâl'e
(Radıyaiiaha anh) emretti, o da ezan okudu, sonra kamet etti ve Rasûlullah Öğle
namazını kıldı(rdı).
Bilâl tekrar kamet
etti ve Rasûlullah ikindi namazını kıldı(rdı).
Bilâl kamet etti ve
Rasûlullah akşam namazını kıldı(rdı).
Sonra Bilâl tekrar
kamet etti ve Rasûlullah yatsı namazım kıldı(rdı).[59]
218/1088-
Abdullah b. Avf tan:[60]
Hz. Peygamber
(Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) dönemine ulaşan Ebû Cumua' Habîb b. Sibâ'
(Radıyaiiahu anh) şöyle anlattı:
Hendek savaşı yılında
(vaktinde) Rasûlullah akşam namazını kıldı(rdı), namazı bitirince dedi ki:
"Sizden biri
ikindi namazını kıldığımı biliyor mu?" Oradakiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
İkindi namazını kılmadın' dediler.
Rasûlullah müezzine
emretti, o da namaz için kamet etti ve Rasûlullah ikindi namazını kıldi(rdı),
sonra akşam namazını iade etti.[61]
Bilerek namazı
vaktinde kılmayan günahkârdır. Bu kişinin daha sonra kazasını kılabileceğine
dair mtictehidlerin büyük çoğunluğunun ittifakı vardır. Ancak İbn Hazm bilerek
geçirilen namazların kazası olmaz, onun yerine hayır yapmalı ve nafile
kılınmalı, der.[62]
Bu rivayetlerden kaza
namazının imkân bulununca hemen kılınması gerekti-ği/efdal olduğu
anlaşılmaktadır. Söz konusu rivayetler bir araya getirildiğinde Hendek
savaşında Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) akşam sonuna kadar namaz
kılamadığı ve yatsı vaktinde önce bir ezan ve dört ayrı kûmet ile dört vakti
kaza ettiği, sonra bir kamet ile de vakit namazı olan yatsıyı kıldırdığı ortaya
çıkmaktadır.
§(Tertip sahibi için)
kaza namazının vakit namazından Önce kılınması konusunda ihtilâf edildi:
1- îmam Ebû
Hanîfe, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre kaza namazını önce kılmak vacibdir,
çünkü Rasûlullah hep böyle yaptı.
2- İmam
Şafiî'ye göre vacib değildir, ancak efdaîdir.[63]
§Kaza namazlarını
kılarken tertibe riâyet (sırasıyla kılmak) gerekir mi?
1- İmam Ebû
Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre altı vakitten az namaz kazası olana tertip
vacibdir.
2- İmam
Şafiî'ye göre vacib değildir, Rasûlullah'ın fiili her zaman vücûb ifade etmez.
3- Mâlikîlere
göre şart olmayan bir vacibdir. Bir diğer görüşe göre ise şart olan vacibdir.[64]
§Bu rivayetlerden
çıkan diğer hükümler şunlardır:
1- Cumhura
göre kaza namazlarını cemâatle kılmak müstehabdır.
2- Cumhura
göre kaza namazları kılınacağında tek ezan yeterlidir, ancak her biri için
kamet edilmeli. Mâlikîlere göre geçmiş namaz için kamet edilir, ancak ezan
mekruhtur. I. Şafiî'nin kadim görüşünde tek ezan okunur ve her biri için kamet
edilir, ama Şafiî'nin sonraki görüşünde kamet edilir, ancak ezan okunmaz,
şeklinde nakledildi.
Bu konudaki ihtilafın
nedeni farklı rivayetlerin olmasıdır, ancak cumhurun delili kuvvetlidir.
3- Gündüz
namazları gece vaktinde de kaza edilse sesli okunmaz, gündüz kılındığı gibi
kılınır.[65]
219/1089- Hz
Âişe annemizden (Radiyallahu anha):[66]
RasÛlullah'ın
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) gözü (uyku nedeniyle) kapansa ya da bir sancı
duysa ve gece (nafile) namaz kılamasa gündüz on iki rekat namaz kılardı.[67]
220/1090-Ebû
Saîd el-Hudrî'den (Radıyaiiaha anh):[68]
RaSÛlUİlah (SaltallahU
aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
Kim vitir namazını
uyuyarak veya unutarak geçirse onu hatırladığında ya da uyandığında vitir
namazını (kazasını) kılsın!"[69]
221/1091-
Kays b. Amr'dan[70] (Radıyallahu anh):[71]
Kendisi sabah namazını
kılmak için yola çıkar ve (mescidde) Rasûlullah'ı (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem)
namaz kıldırmaya başlamışken bulur, Kays sabah namazının iki rekatını
(sünnetini) kılmamıştı. Hemen Rasûlullah'la namaza katılır. Sabah namazının
(farzını) bitirince kalktı, sabahın iki rekatını (sünnetini) kıldı. Rasûlullah
onun yanma geldi ve dedi ki:
"Bu kıldığın
namaz nedir?"
Kays kıldığı namazı
(sünnetin kazasını) haber verince Hz. Peygamber sustu, hiçbir şey demedi.[72]
222/1092- Hz.
Peygamber'in eşi Meymûne annemizden (Radıyallahu anha):[73]
Hz. Peygamber
(Saitattahu aleyhi ve seiiem) ikindi namazından önce (öğlenin son) iki rekat
(sünnet)ini kılamadı. (Bu sebeple işte) o ikisini (ikindi namazından) sonra
kıldı.[74]
223/1093-
Ümmü Seleme annemizden (Radiyallahu
anha):[75]
Rasûtullah (Saiiatiahu
aleyhi ve setiem) ikindi namazını kıldı, sonra odama geldi ve iki rekat daha ki
İdi. Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Kılmadığın bir namazı kıldın' deyince şöyle dedi:
"Mal (zekât
taksimi)[76] işi beni öğle namazından[77]
sonra kıldığım iki rekattan alıkoydu. Onun için şimdi o iki rekatı kıldım."
Ben kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Biz de o iki rekat geçtiğinde kazasını kılalım mı?' deyince:
"Hayır"
dedi.
NOT: Bu
rivayetlerden farz namazın kesinlikle tehir edilemeyeceğini anlıyoruz. Ancak
toplumsal bir çalışma/hizmet varsa namazın sünneti terk edilebilir.
Farzların kazası
dışında Rasûlullah (Sallaltaha aleyhi ve sellem) sadece vitir namazının
kazasını emretti.[78]
Bunlar dışında nafile namazların kazasını kendisi kıldı, başkasına emretmedi, ancak
kılanlara da seslenmedi.[79]
Ümmü Seleme annemizin
(Radıyallahu anhâ): 'Biz de kazasını kılalım mı?' sorusuna da ümmete zorluk
olmaması ya da farz kılınır endişesiyle: "Hayır" dedi.[80]
Namaz vakitleri,
vaktinde kılınmayan namazların kazası ve namaz kılınması yasak olan vakitler
konusunda mtictehidlerin ittifak ve ihtilaf ettikleri bazı meseleler vardır,
buniar naslann kuvvetinden ve farklı yorumlanmasından, ayrıca sahabe
icti-hadlarından kaynaklanmaktadır. Cebrail'in Peygamberimize öğrettiği andaki
tertibe, ayrıca sahabenin anlatırken takip ettiği düzene teberrüken uyuldu ve
namaz vakitlerine öğle namazı ile başlandı:[81]
A- İttifak
Edilen Konular.
1- Günde beş
vakit, namaz kılmanın farziyeti Kitab, Sünnet ve icma' ile sabittir. Bu konuda
hiçbir ihtilaf yoktur.
2- Namazı
ilk vakitte kılmak efdaldir, ancak geciktiren kişi son vaktini de bilmelidir.
3- İIk
vaktinden önce kılınan namazın icma ile geçersiz olduğu kabul edilmiştir.
4- öğle
namazının ilk vakti güneşin zevalden meylettiği andır ve bu konuda ihtilaf
yoktur.
5- îkindi
namazı kılınırken güneş batarsa ittifakla namaza yetişilmiş olur, kalan
tamamlanır.
6- Akşam
namazının ilk vakti icma ile güneşin batmasından sonra başlar.
7- Akşam
namazının vakti ittifakla şafağın kaybolması anına kadar devam eder. Ancak
şafağın tanımında ihtilaf edildi.
8- Yatsı
namazının ilk vakti ittifakla şafağın kaybolması anında başlar.
9- Yatsı
namazının son vakti ise fecr-i sadıka[82]
kadar kadar devam eder.
10- Sabah
namazının ilk vakti fecr-i sadıkla başlar ve güneş doğuncaya kadar devam eder,
bu konuda herhangi bir ihtilaf yoktur.
11- Namazı
sıcak günlerde tehir etmek müstehabdır.
12- Üç
vakitte (güneş doğarken, tam tepedeyken veya batarken) farz ya da sünnet namazı
kılınmaz.
13- Uyuma,
düşman veya unutma gibi zaruret durumlarında kılınmayan namazlar sonra kaza
edilir.
14- Kaza
namazlarını cemaatle kılmak müstehabdır. Gündüz namazları gece vaktinde de kaza
edilse sesli okunmaz, gündüz kılındığı gibi kılınır.[83]
B- îhtilaf
Edilen Konular.
1- Bazı
namaz vakitlerinde farklı rivayetler bulunmaktadır; ikindi ve yatsı namazı gibi,
Yatsının vakti konusunda ilk, orta ve son yansında kılınmasına cevaz verilmiş,
ancak efdal olan vaktinde ihtilaf edildi;
a- Hanefî
mezhebinde bu konuda farklı görüşler vardır: Gecenin ilk üçte birinde kılmak
efdaldir.
b- Şafıîlerde
ve Hanbelîlerde iki görüş vardır: Gecenin ilk Üçte birinde veya yarısında
kılmak efdaldir.
c- Mâlikîlerde
ise gecenin ilk üçte birinde kılmak efdaldir.[84]
2- öğle
namazının son vakti ise zevaldeki gölge hariç her şeyin gölgesinin bir misli
(kendisi) kadar olduğu andır. Ancak müctehidler gölgenin bir misli olduğu bu
vakitte öğle vaktinin çıkmasında ihtilaf ettiler;
İmam Ebû Hanife'den bu
konuda nakledilen farklı görüşler vardır:
a- imam Ebû
Yusuf tan gelen rivayette İ. Ebû Hanîfe'ye göre öğlenin son vakti gölgenin
zevalden sonra iki misli olduğu zamandır,
b- İ.Muhammed'dan
gelen rivayette de İ. Ebü Hanîfe'ye göre öğlenin son vakti gölgenin zevalden
sonra bir misli olduğu zamandır,
c- Hasan b.
Ziyad'dan gelen rivayette ise İ. Ebû Hanîfe'ye göre Öğlenin son vakti gölgenin
zevalden sonra bir misli olduğu zaman çıkar, ancak ikindi vakti girmez, iki
misli oluncaya kadar.[85]
îmameyne göre öğlenin
son vakti zevalden sonraki gölgenin bir misli olduğu zamandır.
İ. Mâlik'e göre bu
vakitte ikindi vakti girer, ama Öğle vakti çıkmaz. Bu vakitte kılınan öğle ya
da ikindi (farz) namazlar eda sayılır, çünkü Cebrail'in Peygamberi-miz'e
(Sallaiiahu aleyhi ve settem) öğrettiği vakitlerde böyle bir ara vakit
görülmektedir.
İ. Şafiî ve Ahmed b.
Hanbel'e göre bu vakit ara zaman dilimi değildir, gölgenin bir misli olduğu
vakitte ikindi namazı girdiği için öğle namazının vakti sona erer. Cebrail'in
birinci günkü öğretiminden Öğle namazının son vaktinin gölgenin bir misli
olduğu vakit anlaşılmaktadır, zira bu vakitte ikindi namazına başlamıştır. Ama
ikinci gün ikindi namazını gölgenin İki misli olduğu vakitte kılması öğlenin
son vakti için değil, ikindinin de bu vakitte kılınabileceğini göstermek
içindir, değilse öğlenin son vaktinde bir meçhuliük kalır. Ayrıca ara vakit
genel kurallara aykırıdır, özel bir delil ister.[86]
3- İkindi
namazının ilk vakti:
İmam Mâlik, Ebû Yûsuf,
Muhammed, Şafiî ve Ahmed'e göre zevaldeki gölge hariç gölge bir misli olduğunda
ikindinin vakti başlar. I. Ebû Hanîfe'ye göre gölgenin iki misli olduğu
vakitte ikindi başlar, bundan Önce kilınırsa geçersizdir.
§İkindi namazının son
vaktindekî ihtilaf İse ihtiyarî ve zarurî şeklindedir:
*İhtiyarî (serbest)
vakti:
İ. Mâlik, Şafiî ve
Ahmed b. Hanbel'e göre özür ya da mazereti olmayan İçin gölgenin iki misli
olduğu vakitte ikindi sona erer, ama Özür ve mazeret sahipleri için güneşin
batışına kadar devam eder, zira hadisler[87] bunu
göstermektedir. Ahmed b. Hanbel'den bu durumda 'güneş sararmadıkça' şeklinde
bir rivayet daha gelmiştir. Ebû Yusuf, Muhammed ve Evzaî de bu görüştedir. Bu
müctehidler Abdullah b. Amr b. As'tan gelen "İkindi vakti güneş
sararmadıkça devam eder" hadisini[88] esas
almışlardır.
* Zarurî vakti:
Zaruret hâlinde güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş batmadan önce bir
rekata yetişen ikindiye yetişmiş olur. Müctehid imamlara göre bu vakte kadar
zaruretsiz geciktirmek doğru değildir, ancak namaz geçerlidir.[89]
4- Akşam
namazının son vakti:
İ. Ebû Hanîfe'ye göre
akşam vakti şafak (yani kızıllıktan sonraki beyazlık) kayboluncaya kadar devam
eder. Bu konuda Ebû Musa el-Eşarî, Büreyde ve Abdullah b. Amr'ın rivayetleri
vardır. Ebû Hanife şafakla ilgili şöyle dedi: Kızıllık güneşin eseri, beyazlık
gündüzün eseridir.
Esed b. Amr'ın İ. Ebû
Hanife'den yaptığı rivayette ise şafak kızıllıktır.[90]
İ. Mâlik, Şafiî ve
Ahmed'e göre akşam namazının tek vakti vardır, şafak (yani kızıllık)
kayboluncaya kadar devam eder, İbn Abbas rivayeti bunu göstermektedir.[91]
Söz konusu ihtilâfın
sebebi şafak kavramının anlaşılmasından ve farklı rivayetlerden
kaynaklanmaktadır.[92]
5- Yatsı
namazının ilk vakti ittifakla şafağın kaybolması anında başlar. Ancak şafağın
tanımında ihtilaf edildi:
İmam Ebû Hanîfe'ye
göre İse şafak Ebû Hüreyre ve Ömer b. Abdülaziz rivayetleri sebebiyle sonraki
beyazlıktır.
İ. Mâlik, Ebû Yûsuf,
Muhammed ve Şafiî'ye göre İbn Ömer ve İbn Abbas rivayetleri sebebiyle ilk
andaki kızıllıktır.
İ:Ahmed'e göre seferde
kızıllığın ve ikâmet hâlinde beyazlığın kaybolmasıyla başlar.[93]
Bazı müctehidlere göre
şafak hem kızıllığın hem de beyazlığın ismidir, çünkü bu kelime ezdaddandır (zıt
manalıdır); üpkı eî-kar'u kelimesinin hem hayız hem de temizlik manasına[94]
gelmesi gibi.
§Yatsının ihtiyarî
(serbest) vakti:
Hanefî ve Hanbelîlere
göre gece yansına kadar devam eder.
İ. Mâlik'ten gelen iki
rivayet vardır; meşhur olan görüşü gecenin ilk üçte biri, diğer görüşüne göre gecenin
yansıdır.
İ. Şafiî'nin iki
görüşünden birine göre gecenin ilk üçte biri, diğer görüşüne göre gecenin
yansıdır.[95]
§Rivâyetlerin farklı
anlaşılması nedeniyle müctehİdler yatsı namazının efdal vaktinde ihtilâf
ettiler:
a- Müctehidlerin
büyük bir kısmı bu hadislerden dolayı yatsı namazını geciktirmenin efdal
olduğunu, söylediler, çünkü hadisler çok açıktır.[96]
b- Bazı
âlimler ise yatsıyı ilk vaktinde kılmanın efdal olduğunu belirttiler; zira
Rasûlullah birkaç gün meşguliyeti veya bir başka işi sebebiyle yatsıyı
geciktirmişti, bunlar dışında sürekli olarak namazı ilk vaktinde kılmıştı. Bu
İmam Şafiî'nin eski görüşüdür. Ancak yeni görüşü, geciktirmenin efdal
olduğudur.[97]
§Yatsı namazının
zarurî son vaktinde müctehİdler ittifak ettiler: Yatsı namazının son vakti
fecrin doğmasına kadar devam eder. Fecrin doğması ile yatsı vakti sona erer ve sabah
namazının vakti başlar.[98]
6- Sabah
namazının son vakti:
İ. Şafiî'ye göre îbn
Abbas rivayeti sebebiyle isfar (aydınlık)tır, bu da özrü olmayanlar için
geçerlidir. Ancak özür ve zaruret sahipleri için vakit güneş doğmasına kadar
devam eder, bir kişi sabah namazının bir rekatını güneş doğmadan kılarsa namazını
geçirmemiş olur, diğer rekatı da kılar.
Cumhura göre ise son
vakit herkes için gtineş doğmasına kadar devam eder; İ. Mâlik ve Ahmed'e göre
Ebû Hüreyre rivayeti sebebiyle bir rekat kılar ve güneş de doğarsa diğer rekatı
ona ekler, 1. Ebû Hanîfe'ye göre bu kişinin namazı fasit olur bu ruhsat sadece
ikindi namazının bir ya da iki rekatını kılan ve güneş batan kişi için geçerlidir.
§Sabah namazının efdal
vakti:
İmam Ebû Hanîfe ve
Iraklı fakihlere göre isfar (aydınlık) efdaldir. Namaz vakitlerinde temel
kural İlk vakitlerinde kılmaktır. Rasûlullah'ın sabah namazında iki uygulaması
da nakledilir. Ancak Peygamberimiz'in namazını aydınlığa bırakın/geciktirin!
Bunun ecri daha fazladır."[99]
hadisinden dolayı İsfar efdaidir, dendi.
İ. Mâlik, Şafiî ve
Ahmed b. Hanbel gibi âlimlere göre ise tağlis (alacakaranlık) efdaidir, çünkü
ilk vaktidir.
Ahmed b. HanbeFden
gelen başka rivayette namaz kılanın hâli göz önünde bulundurulur; Alaca
karanlıkta namaz kılması zor olursa biraz aydınlanınca kılar, eğer iki durum da
kendisi için eşitse alaca karanlık efdaidir.[100]
7- Namazı
sıcak günlerde tehir etmek müstehabdır. Bu konuda bazı mücte-hidler cemaat ve
tek başına kılmanın arasını ayırmakta, çünkü mescide cemaat uzak yerden
gelmektedirler. Ancak hangisi efdaidir konusunda ihtilâf edildi;
a- Hanefi
âlimleri ve îmam Ahmed b. Hanbel'e göre tek başına ya da cemaatle klimanın
efdaliyeti aynıdır
b- Mâlikîlere
göre tek başına kılarken ilk vaktinde kılmak efdaidir,
c- Şafiîlere
göre sıcak belde ve cemaat şartı ile tehir etmek efdaidir.[101]
8- Ayette
geçen orta namaz konusunda müctehidler ihtilaf etti: a-İmam Mâlik'e[102]
göre ayetteki orta namaz sabah namazıdır. b-Cumhura göre ise ikindi namazıdır
ve delilleri çok kuvvetlidir, zira hadislerde[103]
Peygamberimiz bizzat açıklamıştır.[104]
9- İkindi
namazı kılarken güneş batarsa ittifakla namaza yetişmiş olur, kalanı tamamlar,
ancak sabah namazının bir rekatını kıldığında güneş doğarsa namaza yetişmiş
olur mu konusunda ihtilaf edildi:
a- İmam Ebû
Hanîfe'ye göre sabah namazı batıl olur, zira bu konuda temel kural üç vakitte
hiçbir namaz kılmmamasıdır. Ancak ikindi namazında zıddına rivayet bulunmadığı
için bir rekatına güneş batmadan yetiştiğinde namaza yetişmiş olur.[105]
b- İ.Mâlik,
Şafiî ve Ahmed'e göre ise bir rekatına -sabah ya da ikindi olsun-yetişen o
namaza yetişmiştir, kalan kısmını tamamlar.[106]
Bu konudaki 'Kim sabah namazından bir rekat kılar, sonra
da güneş doğarsa sabah namazını kıtsın!' rivayetinde[107]
geçen mânâ; kılınan rekatın İptal olması ve namazın kaza edilmesi, şeklinde
anlaşılmıştır. Ancak başka tarikten gelen aynı rivayette 'Namazını tamamlasın!'[108]
şeklinde zikredilmiştir, î. Ebû Yusuf tan da burada tamamlamanın caiz olduğu
nakledilmiştir[109] ve
cumhurun delili kuvvetlidir. Doğrusunu Allah bilir.
10- Üç
vakitte (güneş doğarken, tam tepedeyken ve batarken) farz ya da sünnet namaz
kılınmaz. Ancak bazı namazların kılınmasında İhtilaf edildi;
a- Hanefîlere
göre hiçbir namaz kılınmaz, ancak ikindi namazına başlanmışsa güneş batarken
tamamlanabilir. Çünkü bunu açıklayan hadis vardır.
b- Mâlikî,
Şafiî ve Hanbelî müctehidlerine göre bu vakitlerde kaza kılınabilir, çünkü
Rasûlullah uyuyarak ya da unutarak namazı geçirenin hatırladığında namazı kaza
etmesini emrediyor.
c- Bu üç
vakitte İse cenaze namazı caiz değildir. Mâlikîler ve İmam Şafiî İle Ahmed b.
Hanbel'den gelen diğer rivayete göre caizdir.[110]
11- Sabah
namazının farzını kıldıktan sonra güneş doğuncaya kadar başka namaz kılınması
konusunda ihtilaf edildi;
MUctehidlerin büyük
çoğunluğu kılınmaz görüşündedirler. Çünkü gelen rivayetlerde sabah namazının
farzından sonra namaz kılanlara Rasülullah'ın ve sahabenin tepkileri
bulunmaktadır. Ancak sabah namazının sünneti kılınmamışsa farzından sonra
kılınması konusunda ihtilaf vardır:
a- İmam
Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre güneş doğmadan kılınabilir, ancak sonra
kılınması efdaldir.
b- Hanefî ve
Mâlikî mUctehidlerine göre güneş biraz yükseldiğinde (yaklaşık iki mızrak boyu)
kılınabilir ve bu da o gün zeval vaktine kadar sürer, zevalden sonra kılınmaz.[111]
12- Güneş
batıncaya kadar da ikindi namazından sonra nafile namaz kılmak mekruhtur.
Müctehidlerin çoğunluğu bu görüştedir. Söz konusu ihtilaflar:
a- Bu
vakitlerde namaz kılmak mubahtır, zikredilen hadisler mensuhtur; bu görüş Dâvud
ez- Zahiri ve îbn Hazm gibi Zahirî âlimlere aittir.
b- Bu
vakitlerde bir sebepten dolayı namaz kılmak caizdir. Zira Rasûlullah
(Sallallahü aleyhi ve setlem) ikindi namazını kıldıktan sonra öğle namazının
kılmadığı son İki rekatın (sünnetin) kazasını kıldı; bu İmam Şafiî'nin
görüşüdür.
c- İ. Ahmed
b. Hanbel'den bu konuda iki görüş nakledildi.
d- Bu
vakitlerde namaz kılmayı yasaklayan hadislerle amel etmek ve Rasülullah'ın
kıldığı namazı da kendisine tahsis etmek daha doğrudur. Bu görüş îmam Ebû
Hanîfe ve Mâlikîlere aittir.[112]
13- Namazı
bilerek geçirene de kazası gerekir ki bu âlimlerin büyük çoğunluğunun
görüşüdür. Zira hadiste geçen uyku ya da unutma kayıt İçin değil beyan içindir.
Ancak İbn Hazm gibi bazı âlimler kaza olmaz, onun yerine hayır yapmayı ve
nafile ibadeti çoğaltsın, dediler. İhtiyatlı olan görüş kaza edilmesidir.[113]
14- Kazanın
hemen kılınması ya da geciktirmenin cevazında ihtilâf edildi;
İmam Ebû Hanîfe ve Ebû
Yûsuf hemen kazası kılınmalı dediler, zira rivayetlerde Rasûlullah kazaları
hemen kılmıştır ve sürekli böyle davranması vücûbuna delildir.
İ. Mâlik ve Şafiî gibi
âlimler geciktirmek caizdir, ancak hemen kılmak efdaldir dediler, zira
Rasûlullah'ın hemen kılması efdal olana işaret eder, vücûbiyete değil.
İ. Ahmed b. Hanbel'den
bu konuda iki görüş nakledilir.
İhtiyatla davranıp
hemen kılmak, hattâ vakit namazını bile eda etmeden kılmak en güzelidir, çünkü
daha sonra unutulabilir. Doğrusunu Allah bilir.[114]
15- Kaza
namazının vakit namazından önce kılınması konusunda ihtilâf edildi:
a- İmam Ebû
Hanîfe ve Mâlik'e göre bir gün ve bir geceden (beş vakitten) az olan kaza
namazını Önce kılmak vacibdir, çünkü Rasûlullah hep böyle yapt, ancak vakit dar
ise vakit namazı önce kılınabilir.
b- İ.
Şafiî'ye göre vacib değildir, ancak efdaldir.
c- İ. Ahmed
b. Hanbel'e göre sayısı ne kadar fazla olursa olsun kaza namazları önce
kılınmalı, ancak vakit dar ise vakit namazı önce kılınabilir.[115]
16- Kaza
namazlarını kılarken tertibe riâyet (sırasıyla kılmak) gerekir mi?
a- İmam Ebû
Hanîfe ve Ahmed b. Hanbel'e göre altı vakitten az namaz kazası olana tertip
vacibdir.
b- İ.
Şafiî'ye göre vacib değildir, Rasûİullah'ın fiili her zaman vücûb ifade etmez.
c- Mâlikîlere
göre şart olmayan bir vacibdir. Bİr diğer görüşe göre İse şart olan vacibdir.[116]
17- Cumhura
göre kaza namazlan kılınacağında tek ezan yeterlidir, ancak her biri için kamet
edilmeli. Mâlikîlere göre geçmiş namaz için kamet edilir, ancak ezan mekruhtur.
İmam Şafiî'nin kadim görüşünde tek ezan okunur ve her biri için kamet edilir,
ama Şafiî'nin sonraki görüşünde kamet edilir, ancak ezan okunmaz, şeklinde
nakledildi.
Bu konudaki ihtilafın
nedeni farklı rivayetlerin olmasıdır, ancak cumhurun delili kuvvetlidir."[117]
AMEL |
ÎLGİLİ HÜKÜMLER |
||||
GENEL |
ÖZEL |
HANEFİ |
MÂLİKİ |
ŞAFtî |
HANBELİ |
öğle Namazı |
İlk Vakti |
GUneşin zevalden
meylettiği an |
GUneşin zevalden
meylettiği an |
GUneşin zevalden
meylettiği an |
Güneşin zevalden
meylettiği an |
Son Vakti |
1. Ebü Hanîfe'yc
göre, zevaldeki gölge hariç gölge iki misli oluncaya kadar, ondan diğer
rivayet bir misli oluncaya kadar. İmameyne göre ise gölge bir misli oluncaya
kadar devam eder |
Zevaldeki gölge
hariç gölge iki misli oluncaya kadar devam eder, gölge bir misli olduğunda
ikindi vakti girer, ancak öğle vakti sona ermez, takı gölge iki misli
oluncaya kadar. Bu, koridor vakittir. |
Zevaldeki gölge
hariç gölge bir misli oluncaya kadar devam eder |
Zevaldeki gölge
hariç gölge bir misli oluncaya kadar devam eder |
|
İkindi Namazı |
İlk Vakli |
1. Ebü Hanîfe'ye
göre, zevaldeki gölge hariç gölge iki misli olunca, ondan diğer rivayet bir
misli olunca, İmameyne göre ise gölge bir misli olunca başlar |
Zevaldeki gölge
hariç gölge bir misli olunca başlar |
Zevaldeki gölge
hariç gölge bir misli olunca başlar |
Zevaldeki gölge
hariç gölge bir misli olunca başlar |
Son Vakti |
Güneş batıncaya
kadar devam eder |
Güneş batıncaya
kadar devam eder |
Güneş batıncaya kadar devam eder |
GUnes batıncaya
kadar devam eder |
|
Akşam Namazı |
İlk Vakti |
GUneşin batmasından
sonra başlar |
GUneşin batmasından
sonra başlar |
Güneşin batmasından
sonra başlar |
Güneşin batmasından
sonra başlar |
Son Vakti |
1. Ebû Hanîfe'yc
göre, şafak (beyazlık) kayboluncaya kadar, ondan diğer rivayette kızıllık
kayboluncaya kadar, imameyne göre ise şafak (kızıllık) kayboluncaya kadar
devam eder |
Şafak (kızıllık)
kayboluncaya kadar devam eder |
Şafak (kızıllık) kayboluncaya kadar
devam eder |
Şafak (beyazlık)
kayboluncaya kadar devam eder |
|
Yat.» Namazı |
İlk Vakli |
Şafağın kaybolması
anında başlar |
Şafağın kaybolması
anında başlar |
Şafağın kaybolması
anında başlar |
Şafağın kaybolması
anında başlar |
Son Vakti |
Fecr-i sadığın
dogmasına kadar devam eder |
Fecrin dogmasına
kadar devam eder |
Fecrin doğmasına
kadar devam eder |
Fecrin doğmasına
kadar devam eder |
|
Sabah Namazı |
tik Vakti |
Fecr-i sadığın
doğması ile baslar |
Fecrin doğması ile
başlar |
Fecrin doğması ile
başlar |
Fecrin doğması ile
başlar |
Son Vakti |
GUneşin dogması ile
sona erer |
GUneşin doğması ile
sona erer |
GUneşin doğması ile
sona erer |
GUneşin doğması ile sona erer |
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/124.
[2] Sened:
Sahih: Müsned, ni/100,
H.no:11911; Benzer rivayetler için bk. Ilî/243, H.no:l3484; III/267,
H.no:13756; III/269,
H.no: 13782: III/282,H.no:139V; Hl/216, H.no:13195 III/44, H.no: 11334;
Su/târf,
Mevâkît, 37; Afüj/im,
Mesâcid, 314-316; £fclî Dâvâd, Salât, 11, H.no:442; Tî/mirf, Salât, 17,
H.no:178 (Semüra ve EbÛ Katâde'den şâhidt vardır. Enes hadisi ise
"hasen-sahih"tir:
Hz. Ali'den şu rivayet
nakledilin
Ebû Bekre'den
nakledilen rivayet şöyledir:
f, Mevâkît, 52-53,
H.no:61 İ-612; Ibn Mâce, Salât, 10, H.no:695, 696; ZMrimi, Salât, 26, H.no:
1232.
Hadisin şâhidleri:
a-EbÛ Hüreyre'dtn
(Radıyathhü anh) şahidi için bk. 213/1083. hadis.
b-İmrân b. Husayn'dan
(Radıyalhha anh) şahidi için bk,207/1077. hadis
c-Semüra b. CündUb'den
fRadıyallahü anh) şahidi İçin bk. 206/1076. hadis.
d-Ebû Katâde el-Ensârî'den (RachyaiUthu mh) şahidi için bk. 208/1078..
hadis.
e-İbn Mes'ûd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 209-210/1079-1080. hadisler.
f-Amr b.
Ümeyye'den{tf«<fy>û/toftHonfi>şâhİdİ İçin bk. 21 İ/1081, hadis.
g-tbn Abbas'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 212/1082. hadis.
h-Habeşistanlı Zû
Mİhber/Mihmer'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 215/1085. hadis.
i-Cübeyr b. Mufim'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Buhârî, Mevâkît, 36, 38; Havf, 4; Ezan, 26.
i-Ebû Saîd el-Hudrfden
(Radıyaüahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin
£vj<w*ında nakledildiğini, senedindeki râvîlerin ise sahih hadis ricalinden
olduklarını ifade eder. Bk. Mecma', \I122.
j-Ebû Cühayfe'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Ebû Ya'lâ ve Taberânî'nin Kebir'İnde
nakledildiğini, senedindeki râvîlerin sika olduklarım belirtir. Bk. age.,
1/322.
k-Ebû Bekre'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Bezzar tarafından nakledildiğini,
senedindeki râvîlerin sika sayıldıklarını söyler. Bk. age., 1/322.
I-Bilâl'den
{Radıyallahü anh) şahidi: Heysemî, hadisin Taberânî'Rİn Kebir'İnde ve Bezzar'ın
Müsned'İnde nakledildiğini, senedindeki râvîlerin sika sayıldıklarını söyler.
Bk. age., 1/322.
Heysemî, Ubâde,
Abdullah b. Amr, Cündeb/Cündüb, Ebû Ümâme ve Meymûne bt. Sa'd'dan da
şâhidlerine yer verir. Bk. age., 1/323-324.
Enes'ten (Radıyallahü
anh) nakledilen bir başka rivayet:
Bu rivayette Enes'in
gece bekçiliği yaptığı kayıtlıdır. Fakat o da uyuyakaldığı için güneş doğduktan
sonra güneş ışınlan ile uyanmışlardır. Rivayeti Bezzar nakletmektedir.
Senedinde Utbe Ebû Amr bulunmaktadır. Heysemî hakkında bilgi veren birini
bilmediğini belirterek diğer râvilerimn sahih hadis ricalinden olduklarım ifade
eder. Bk. age., 1/322.
Aynca Enes'ten
(Radıyallahü anh) nakledilen bir diğer rivayet için bir sonraki 205/1075.
hadise bk.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/124-125.
[4] Sened:
Sahih: Müsned, İlİ/184,
H.no:12844; Buhâri, Mevâkît, 37; Müslim, Mesâcid, 314-316; Ebû Dâvâd, Salât,
11, H.no:442;
Tirmizî, Salât, 17, H.no:178; Nesâî, Mevâkît, 52-53, H.no:6U-612; İbn Mâce,
Salât, 10, H.no:695-696; Dârimi, Salât, 26, H.no:1232; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-evsat, VI/İ82, H.no:6129; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/456.
Hadisin diğer rivayeti
ve şâhİdlerİ için bir önceki 204/1074. hadisin tahricine bk.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/125.
[6] Sened:
Hasen: Müsned, V/22,
H.no:20133-20134; Heysemî, senedinde İbnü'l-Medînî'nin ve birçok kimsenin zayıf
kabul ettiği, İbn Adiy'in de sika saydığı ve "Münker bir hadisini
görmedim" dediği Bişr b. Harb'İn bulunduğunu belirtir. Aynca Bezzâr ve
Taberânî'nİn el-Mu'cemü'l-kebîr'inde de nakledilen bir başka rivayetin
senedinde kezzab/yalanci olan Yusuf b. Hâlİd es-Semtî bulunmaktadır, Taberânî'nİn
el-Mu'cemü'l-kebîr'ınde naklettiği bir başka rivayetin ise râvîleri sahih hadis
ricâlindendirler. Bk. Mecma', 1/321-322. Ahmed b. Hanbel bu hadisi ikinci bir
isnadla da zikreder ve "mislehü" kısaltması ile metnine işaret eder.
Bu İsnadda da Bişr b. Harb'in varlığını görmekteyiz. Hadis bu iki senediyle
zayıf sayılır. Ancak önceki iki rivayet bu hadisi kuvvetlendirir. Taberânî'nİn
şu rivayeti de mütâbiidir:
Bk. Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/235, H.no:6978. Hadisin şâhidleri için bk. 204/1074.
hadis.
[7] Metinde bu rivayetle İlgili merfû olma şüphesi
zikredilmiştir. Ancak bu şüphe, aynı sahâbîden aynı lafızla gelen Tahâvî ve
Taberânî'deki merfû rivayetlerle izale olmuştur ve bu rivayet merfûdur, yani
Rasûlullah'a senetle ulaşan bir hadistir. Bk. Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr 1/465;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VII/235 H.no: 6978 (Rivayet sahihtir. Bk.
Heysemî, Mecma ',1/322).
[8] Tahâvî rivayetinde bu atıf, yani 'vav' (j) ziyâdesi
bulunmamaktadır. Bk. Tahâvî, age., 1/465.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/126.
[10] Tahâvî, age. 1/465.
[11] Nevevî, Şerhu Sahthi Müslim V/I87 ; Haltâbî,
Meâlimü's-siinen 1/250-251; Ayrıca bk. Müsned Trc. H.no:207/1077.
[12] İ. Muhammed, Asi, 1/137; Şafiî, Ömm, 1/291; Jbn Hazm,
Muhatla, 11/235; Mergınânî, Hidâye, 1/73; Nevevî, Mecmu', 111/70-71; İbn
Kudâme, Muğnî, 1/643-644; Desûkî, Hafiye, 1/263-266; Bennâ, age., 11/302.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/126-127.
[13] Sened:
Sahih: Müsned, IV/441,
H.no:19849-19850; Benzer rivayet için bk. IV/431, H.no:19758; Bııhârî,
Teyemmüm, 6; Menâkıb, 25; Müslim, Mesâcid, 312; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:443;
Nesâî, Taharet, 202, H.no:320; Dârimî, Vudû', 65, H.no:749; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/217. Heysemî, hadisin Taberânî tarafından
el-Mu'cemü'1-evsat'ta da nakledildiğini, senedinde zayıf olan Kesir b.
Yahya'nın bulunduğunu söyler. Ayrıca Heysemî lafzı ile İmran'dan nakledilen
rivayet İçin de şunları dile getirir: 'Taberânî el-Mu'cemü'l-kebîr isimli
eserinde nakletti. Senedinde Muhammed b. Mûsâ b. Ebû Nuaym bulunmaktadır. Bu
râviyi îbn Mâin zayıf, Ebû Hatim ve İbn Hıbbân sıka sayarlar. Ahmed b. Sinan
İse bu zâtın sika ve saduk biri olduğunu belirtir." Bk. Mecma', 1/322.
Ebû Katâde'den şahidi
için bir sonraki hadise bk.
İmam Nevevî, İmrân ve
Ebû Katâde hadislerinden sonra suntan söyler: "Hadisler, bu hâdiselerin
bir yolculukta değil, iki ve daha fazla seferlerde gerçekleştiğini
gösterir." Bk. Şerhu Sahihi Müslim, V/164.
İmrân b. Husayn'dan
{RadıyaUahü anh) nakledilen uzun bir rivayet 792/10201. hadiste
zikredilecektir.
Hadisin şâhidleri için
bk.204/1074. hadis.
[14] Yani kazasını kıldığınız namazı tekrar ertesi günü
kendi vaktinde iade etmeyeceksiniz. Faizi size yasaklayan Allah kaza namazından
sonra ikinci/karşılıksız bir namazla sizi sorumlu tutmaz. Bk. Bennâ, age.,
II/303.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/127-128.
[16] Sened:
Sahih: Müsned,
V/298-299, H.no:22445-22447; Benzer rivayetler için bk. V/302, H.no:22474
ziyadesiyle; V/307, H.no:225I0; Şu rivayetler de hadisten gibi bazı
kesitlerdir: V/303, H.no:22476; V/305, H.no:22498; V/305, H.no:22499; Buhâri,
Mevâkît, 35; Müslim, Mesâcid, 311, 313; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:437, 441;
Tirmizî, Salât, 16, H.no:177 (İbn Mes'ûd, Ebû Meryem, İmrân b. Husayn, Cübeyr
b. Mut'ım, Ebû Cühayfe, Ebû Saîd, Amr b. Ümeyye ed-Damrî ve Necâşî'nin
kardeşinin oğlu Zû Mihber/Mihmer'den de nakledilir. Ebû Katâde hadisi de
hasen-sahihtir), Eşribe. 20, H.no:1894 kısmını nakleder. İbn Ebî Evfa'dan da nakil
bulunduğunu ve rivayetin hasen-sahih olduğunu söyler); Nesâî, Salât, 53-54,
H.no:613-615; İmame. 47, H.no:844; îbn Mâce, Eşribe, 26, H.no:3434; Dârimî,
Eşribe, 28, H.no:2141; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/256; Heysemî, Ahmed b.
Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. Mecma',
1/321.
Ebû Katâde'den nakleden
iki râvî bulunmaktadır. Bİrİ, oğlu Abdullah b. Ebû Katâde'dir (v.95/713) ve
sika biridir. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc.no:2915; İbn Hacer, Takrib, Trc.no:3535.
Diğeri, Abdullah b. Rabâh EbÛ Hâlid el-Ensârî'dir. Bu zât, Ubeydullah b. Ziyâd
b. Ebû Süfyân Basra valiliği (h.55-67/675-686 veya 77/696) sırasında Ezrakîler
tarafından öldürüldü. Bk. Zehebî, Kâ^if, Trc.no:2713; İbn Hacer, Takrîb,
Trc.no:3307.
Hadisin tamamı Fezâil
bölümünde Ebû Katâde'nin (Radıyallahü anh) tercüme-i hâlinde zikredilecektir.
[17] Başka rivayette; "Benimle olan
yolculuğun......" şeklindedir. (Bk. Müslim, Mesacid, 311).
[18] Ahmed b. HanbelMn bu rivayetinde lafız olarak:
"ondan mesh edin!" şeklindedir, ancak anlaşılması için Müslim
rivâyetindekİ açıklayıcı cümleye uygun olarak suyu az kullanın anlamında
"Hafif abdest alın!" şeklinde terceme edildi. (Bk. Müslim, Mesacid,
311)
[19] Bk. İbnü'1-Esîr, Nihâye, IV/329.
[20] Bu hadisteki hüküm kaza namazını iki kere kılmak
değildir ve bu mânâ diğer rivayetlerden anlaşılmaktadır. Bk. Müsned Trc. H. no.
207/1077.
[21] Bu ziyâde için bk. tbnü'1-Ca'd, Müsned, 1/450; Ebû
Avâne, Müsned, 111/52.
[22] Bk. Nevevî, Şerhu Sahihi Müslim, V/188.
[23] Nevevî, age., V/188.
[24] Burada Arap dili açısından mevsufun sıfata izafeti söz
konusudur. KÛfe ekolünden olan dilcilere göre bu caizdir. Ama Basra ekolü bunu
caiz görmemekte ve takdir yapılması gerektiğini ifade etmektedirler. Burada
cümle onlara göre manasındadır. {Nevevî, age., V/188); Büyük Mescid şeklinde
terceme edilmesinin sebebi iki aynı rivayette lafzı olarak geçmektedir. (Bk.
Ebû Dâvûd, Salât, 511; Nesâî, Ezan, 28)
[25] Müslim'deki ziyade:
Ben îmran'a : 'O hâlde
sen hadisi daha iyi bilirsin' deyince bana:
"Sen
kimlerdensin?’ dedi. Ben:
'Ensardamm' İmran:
'Nakledebilirsin. Zira
siz hadisinizi daha iyi bilirsiniz' dedi. Ben de hadisi naklettim. O zaman
İmran:
'Ben o gece hazır bulundum. Benîm gibi bu hadisi ezberleyen olacağını
hiç düşünmemiştim', dedi. (Bk. Müslim, Mesacid, 311)
[26] El kelimesi Arapça'da parmak ucundan omuz köküne kadar
olan uzuv için kullanılır. Türkçe'de doğru anlaşılması için kol olarak terceme
edildi.
[27] Rasûlullah yolculukta gece sağ kolunu yastık yaparak
uyurdu, çünkü sabah namazına uyanma konusunda kendisine güvenirdi. Ancak sabaha
yakın bir zamanda istirahat edecekse başını sağ avucuna koyup, kolunu da
dikerek uyurdu. ÇünkU burada süre kısa olduğu için uyanamama ve sabah namazını
kılamama tehlikesi vardı. (Bk. Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, V/149)
[28] İbn Hıbbân, Sahih, XIV/349; Azimâbâdî,Âmü'l-Ma'bûd,
VH/221; Münâvî, Feyzıt'l-kadîr, V/149.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/128-134.
[30] Bk. 213/521,214/522, 215/523.hadislerin tercemeleri.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/134.
[32] Sened:
Sahih: Müsned, 1/386,
H.no:3657; Benzer rivayetler için bk. 1/450. H.no:4307 (Gece nöbet bekleyenin
tbn Mes'ûd'un kendisi olduğu belirtilir); 1/464, H.no:4421; 1/391, H.no:3710
(210/1080. hadis); Ebû Dâvûd, Salât, II, H.no:447; Bennâ hadisi Bezzâr ve
Beyhakî'ye nisbet ederek Heysemî'nin: "râvileri sika sayılmışlardır (bk.
Mecma', 1/319)" dediğini nakleder. Bk. Bülûğu'l-emânî, 11/305.
Ayrıca bir sonraki
210/1080. hadise bk.
[33] Hudeybiye; Mekke yakınlarındaki bir kasabanın adıdır.
O kasabada bulunan ve bu adla anılan kuyu sebebiyle kasabaya Hudeybiye
denmiştir. Zira çölde su kaynağı çok önemlidir ve su kaynakları etrafında
yerleşim bölgeleri kurulur, bu ismle de anılır. Bk. Bennâ, age., 11/304.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/135-136.
[35] Sened:
Sahih: Müsned, 1/391,
H.no:37l6; Benzer rivayetler için bk. 1/450, H.no:4307; 1/464, H.no:4421:
1/386, H.no:3657 (209/1079); Heysemî hadîsi Ahmed b. Hanbel, Bezzar, Taberâriî
ve Ebû Ya'lâ'ya nİsbet ederek: "Senedindeki Abdurrahman b. Abdullah
el-Mes'ûdî ömrünün son zamanlarında ihtilât etti" der. Bk. Mecma',
1/318-319. Fakat bir önceki 209/1079. rivayet bu nakli destekler.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/136-137.
[37] Sened:
Sahih: Müsned,
V/287-288, H.no:22379; Mükerrer içinbk. IV/139, H.no: 17185; Ebû Dâvûd, Salât,
11, H.no:444;Bennâ hadisi Ebû Dâvûd ve Beyhakî'ye nisbet ederek isnadının
ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu't-emânî, 11/306.
Cübeyr b. Mut'ım'den
(Radıyaitahil aniı) şahidi için bk. 214/1084. hadis.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/138.
[39] sened.:
Sahih: Müsned, 1/259,
H.no:2349; Heysemî, hadisi Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin
Evsaf naklettiğini, Ahmed b. HanbeFİn senedinde müphem râvî bulunduğunu, Ebû
Ya'lâ, Bezzâr ve Taberânî'nin senedlerinde ise Yezid b. Ebû Ziyâd'm Temim b.
Seleme, onun da Mesrûk kanalı ile İbn Abbas'tan naklettiklerini ve Ebû
Ya'lâ'nın râvilerinin sika olduklarını belirtir. Bk. Mecma', 1/321. Dolayısıyla
seneddekİ ipham ve inkıta ortadan kalkmış ve Ebû Ya'lâ'nın rivayeti ile de
desteklenmiş olur.
Temim b. Seleme el-Kûfî
sika biridir. Yahya b. Maîn, İbn Sa'd ve Nesâî bu râviyi sika sayarlar.
Ebû Meryem'den
(Radıyaüahii anh) şahidi:
Nesai, Mevakıt, 55,
H.no:619.
[40] Allah ve Rasûlü tarafından emredilen şeyin kendisine
azimet denir. Ancak bu emir bir sebeple yerine getirilmediğinde onun yerine
geçen şer'î kolaylığa ruhsat denir. Meselâ, sabah namazının vaktinde kılınması
azimet, vakti geçtiğinde kazasının kılınması ruhsattır. Bu konuda geniş bilgi
fıkıh kitaplarında bulunur.
[41] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/138-139.
[42] Sened:
Sahih: Müsned, 11/428-429, H.no:9500; Mâlik,25 (Saîd b. MUseyyeb'den
mürsel olarak); Müslim, Mesâcid, 309-310; Nesâî, Mevâkît, 54, H.no:616-618 İbn
Mâce, Salât, 10, H.no:697; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:435 ziyadesi İle.
Heysemî, bu rivayetin Taberânî tarafından el-Mu'cemU'1-evsafta nakledildiğini,
senedinde Hafs b. Ömer'in bulunduğunu, bu râvinin gerçekten zayıf olduğunu
ifade eder. Bk. Mecma', 1/322.
[43] "Sonra o mekânı terketsinl" şeklindeki
ziyade için bk. İbn EbîŞeybe, 1/411; Sonra orayı terk ettik, ziyadesi için bk.
İshak b. Râhûyeh, Müsned, 1/240.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/139-140.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, IV/81,
H.no:16691; Nesâî, Mevâkît, 55, H.no:622; Bennâ hadisin isnadının en ceyyid
İsnadİardan biri olduğunu söyler. Bk. Bülûğu'l-emânU 11/307. Ayrıca 211/1081.
hadise bk.
[46] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/140.
[47] Sened:
Sahih: Müsned,
IV/90-91, H.no:16768; Ebû Dâvûd, Salât, 11, H.no:444; Heysemî, hadisin Ebû
Dâvûd tarafından bir bölümünün nakledildiğini, ayrıca Ahmed b. Hanbel ve
Taberânî'nin Evsafında naklettiğini, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sika
olduklarını belirtir. Taberânî'nin Kebir'inde nakledilen bir başka rivayetin
ise senedinde Abbas b. Abdurrahman'ın bulunduğunu, bu râviden sadece DâvÛd b.
Ebû Hind'in nakilde bulunduğu söyler. Bk. Mecma',1/319-320.
Senedde Yezid b. Suleyh
olarak geçen isim Yezid b. Salih veya Yezid b. Subh er-Rahâbî'dir. Hakkında şu
görüşler ifade edilir: İbn Hıbbân Sİkât'ında (V/541) sayar. Ebû Dâvûd genel bir
ifade İle "Hariz b. Osman'ın şeyhleri sikadır" der. Dârekutnî:
"Kendisine itibar edilmez" derken, Zehebî: "Neredeyse maruf biri
olamayacaktı", "Sika sayılmıştır" der. Bk. Kâşif, Trc.no:6319; Ibn
Hacer: "makbul" hükmü verir. Bk.Takrîb, Trc.no:7731.
ZÛ Mihmer/Mihber
(Radıyallahti anh): Habeş meliki Necâşî'nin kardeşinin oğludur. Şamlılar
arasında ismi geçer. Hz. Peygamber'İn hizmetinde bulunmuştur. Habeşe'den göç
eden 72 kişiden biridir. Bk. Ibnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, 11/222, Trc.no:1555.
[48] Yani, "Nöbette uyuma, namazımız geçmesin!"
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/140-142.
[50] İbn Sa'd, Tabakât, VII/425.
[51] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 1/449.
[52] Meselâ Bennâ 210/1080. rivayeti Taberânî ve Ebû Ya'lâ'ya
nisbet ederek Heysemî'nin: "Senedindeki Abdurrahman b. Abdullah el-Mes'ûdî
ömrünün son zamanlarında İhtilât etti" dediğini nakleder, Bk.
Bülûğu'l-emânî, 11/306.
[53] İbn Abdilber, Istizkâr, V/309; Maverdî,
el-Havi'l-kebİr, 11/287-288; Kâsânî, Bedaiu's-sanâi', 1/287; İbn Kudâme, Muğnt.
1/765.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/142-143.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/143-144.
[55] sened:
Sahih: Müsned, İli/25,
H.no: 1İ141-İ1142; Benzer rivayetler İçin bk. IIV49, H.no: 11403: 111/67-68,
H.no:11587; Nesâî, Ezan, 21, H.no:659; Dârimî, Salât, 186, H.no: 1532 (Yatsı
namazının da kılındığı ziyadesi bulunmaktadır); Bennâ hadisin Şafiî'nin
Müsned'inde, tbn Huzeyme ve İbn Hıbbân'ın Sahih'lerinde de nakledildiğini,
isnadındaki râvilerin sahih ricali olduklarını, İbnÜ's-Seken'İn de Sahih'ine
aldığını söyler. Bk. BülÛğu'l-emânî, 07309.
İkinci seneddeki Ebû
Hâlid et-Ahmar Süleyman b. Hayyân saduk biridir. Birinci seneddeki Yahya ve
diğer rivayetlerde Abdülmelik b. Amr Yezid b. Hâtûn ve Haccâc bu râvînin
mUtâbüdir.
Bennâ, yatsı namazının
da kılındığı ifade edilen rivayeti tercih etseydi daha İsabetli olurdu. Çünkü
bir sonraki rivayette (217/1087. hadiste) dört vakit namazın vaktinin
kaçırıldığı ifade edilmektedir.
İbn Mes'ûd'dan
(Radtyallahü anh) şahidi için bir sonraki 217/1087. hadise bk.
[56] Bk. Bakara sûresi 2/239.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/144-145.
[58] Sened:
Hasen: Müsned, 1/375,
H.no;3555; Benzer rivayet için bk. 1/423, H.no:4013 Hadisin sonunda; Tirmizî,
Salât, 18, H.no:179 (Bu konuda Ebû Saîd ve Câbir'den nakil vardır. İbn
Mes'ûd'dan nakledilen bu rivayetin isnadında bir beis yoktur. Fakat Ebû Ubeyde
babası Abdullah b. Mes'ûd'dan hadis işitmemiştir); Nesâî, Mevâkît, 55,
H.no:620:
Ezan, 22, H.no:660; Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk.
Bülûğu'l-emânî, 11/310. İnkıta sebebiyle rivayet zayıftır. Fakat hadisin şahidi
vardır. (Bk. 216/1086. hadis.) Bu sebeple hasen ti ğayrihî seviyesindedir.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/145-146.
[60] Sened:
Hasen: Müsned, IV/106,
H.no:16912; Taberânî, et-Mu'cemü'l-kebîr, IV/23, H.no:3542; Heysemî, senedinde
zayıf kabul ettiği Ibn Lehîâ'nm bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma\ 1/324. Bu râvî
İle İlgili geniş bilgi için bk.22/64. hadis.
Muhammed b. Yezİd b.
Ebî Ziyâd Muhacir el-Filastînî es-Sekafi meçhul biridir. İbn Hacer:
"mechûlü'l-hâl" biri olduğunu söyler. Bk. Taktib, Trc.no:6398. Muğjre
b. Şu'be'nin âzâd-lığıdır. Tırmizî bir, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Ahmed b. Hanbel
iki rivayetini naklederler. Tİrmizî naklettiği rivayet için
"hasen-sahih-garib" hükmü verir. Bk. Sünen, Nüzûr, 4, H.no: 1528.
Şuayb el-Arnavut ve
ekibi hadisin münker olduğunu söyler. Çünkü İbn Lehîa iki meçhulden nakleder.
Bunlardan biri Muhammed b. Yezid b. Ebû Ziyâd el-Filastînî'dir ki bu zâtı Ebû
Hatim ve İbn Hacer mechûl sayar. Diğeri ise Abdullah b. Avf tır. Bu râviden
sadece Zührî nakilde bulunmuştur, tbn Hıbbân Sikât'ında bu zâta yer verir.
(Bk.Müsned tahkîki, H.no:16975). İbn Hacer Ebû Cumua hadisinin sıhhati
hususunda: "su götürür bir rivayet" olduğunu, Buhârî ve Müslim'de
geçen Câbİr rivayeti ile çeliştiğini ve her iki rivayeti uzlaştırmanın sadece
bir zorlama ile mümkün olabileceğini ifade eder. Bk. Fethu'l-Bân, 11/88
(Buhârî, Mevâkît, 36'mn şerhinde).
Hz. Ali'den (RadıyallaM
anh) şahidi için bk. 124/994. hadis.
Câbir b. Abdullah'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Buhârî, Havf, 4; Mevâkît, 36, 38; Ezan, 26; Müslim, Mesâcid, 209:
Tirmizî, Salât, 18,
H.no: 180 (hasen-sahih); Nesâî, Sehv, 105, H.no:1364.
[61] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/146.
[62] îbn Hazm, Muhatta, 11/235, 244; Nevevî, Mecmu',
111/71.
[63] Mergınânî, Hidâye, 1/72; Nevevî, age., 111/68, 70; İbn
Kudâme, Muğnl 1/641; DesÛkî, Haşiye, 1/263.
[64] Mergınânî, age., 1/73; Nevevî, age., IÜ/68,70,71; İbn
Kudâme, age., 1/641; Desûkî, age., 1/266.
[65] Sehnûn, MUdevvene, 1/62; Mergınânî, age.. 1/42/58;
Şîrâzî, Mühezzeb, I/55;,Nevevî, age., IV/189; Desûkî, age., 1/200,319.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/147.
[66] Sened:
Sahih; Müsned, VI/109,
H.no:24656; Benzer rivayetler için bk. VI/258, H.no:26097; VI/109, H.no:24658;
VI/94-95, H.no:24517:
Sa'd b. Hişâm b. Âmir
(Allah yolunda savaşma niyeti ile) eşini boşadı ve Medine'ye geldi. Medine'de
kendisine âit bir akarı satıp bedeli ile at ve silah satın almak ve Ölünceye
kadar da Bizanslılarla savaşmak istiyordu.Medine'de kendi kavminden bazıları
ile karşılaştı. (Onlar kendisini bu niyetinden vazgeçirmek istediler ve ona
şunu haber verdiler: Hz. Peygamber'in döneminde altı kişi de böyle yapmak
istemişti de Allah RasûlU onlara: "Benim şahsımda sizin için güzel bir
Örnek yok mudur?' diyerek onları bu düşüncelerinden caydırdı. Bu olay üzerine
eşine geri döneceğine onları şâhid tuttu (ve nitekim eşine döndü. Rivayeti
nakleden Zürâre b. Evfâ diyor ki:) Sa'd b. Hişim bize geri geldi ve bize
şunları haber verdi. Kendisi îbn Abbas'a uğramış ve ona vitir namazı hakkında
soru sormuş. O da: 'Yeryüzünde Allah Rasûlü'nün kıldığı 0vitri en İyi bilen
birini sana göstereyim mi? deyince 'Evet, göster' demiş. 'Şu hâlde Hz. Âişe'ye
git, ona sor ve tekrar bana dön, Hz. Âişe'nin sana verdiği cevabı da bana
anlat' cevabını vermiş.' (Kendisi bunu şöyle anlatır:) Hz. Âişe'ye gitmek üzere
yola koyuldum, önce Hakîm b. Eflah'ın yanına vardım. Hz. Âişe'nin yanına
birlikte gitmemizi kendisinden taleb ettim. Bunun üzerine Hakim: 'Ben ona yakın
biri değilim. (Ben ona gidemem) Çünkü ben onu şu İki şîa (Cemel savaşına
katılan iki grup) ashabı hakkında bir söz sarfetmesini yasakladım, o da bunu
kabul etmedi. Bu konuda kendi bildiği gibi hareket etti'dedi. Ben kendisine
yemin ederek benimle gelmesini sağladım. Nihayet benimle geldi. Hz. Âişe'nin
yanma beraberce gittik. Yanına girebilmek için i-zin İstedik. îzin verince
huzuruna girdik. (Yanımdaki bu arkadaşı) tanıdı ve ona 'Sen Hakİm'sin değil
mi?' dedi. O da 'Evet' deyince 'Yanındaki kimdir?' diye sordu. 'Sa'd b. Hişâm'dır'
diye beni takdim etti. Daha sonra babam Hişam'ın kim olduğunu sordu. 'Hişâm b.
Âmir' cevabı üzerine ona rahmet okudu, onu hayırla andı ve ona dua etti. 'Âmir,
ne iyi biri idi' dedi." (Müslim rivayetinde Katade'nin şu eki vardır: O
Uhud savaşında yaralanmıştı.) (Daha sonra sorularımı sormaya başladım ve) dedim
ki: 'Ey müminlerin annesi! Bana Rasûlullah'm ahlâkını anlat!' 'Sen Kur'ân
okumuyor musun?' diye sordu ve ben 'evet' deyince 'Allah Rasûlü'nün ahlâkı
Kur'ân'dı' dedi. Artık kalkmaya yeltenmiş (ve ölünceye dek hiç kimseye bir
başka soru sormamaya karar vermiştim) ki Allah Rasûlü'nün gece ibadetiyle
ilgili soru aklıma geldi ve gece kıyamım sordum. 'Sen suresini okumaz mısın?'
dedi. *Evet' cevabım üzerine:
'Allah bu sûrenin
başında gece ibadetini farz kıldı. Rasûlullah ve ashabı bir yıl süre ile bu
namaza kalktılar. Allah bu surenin son kısmını on iki ay semada tuttu. Nihayet
bu sûrenin sonunda tahlif/ruhsat bulunan kısmı Allah İndirdi ve gece namazı
farz oluşundan sonra (ümmete) nafıle/tatavvu' oldu.' Tekrar kalkmak istedim
fakat bu kez de Allah Rasûlü'nün vitrini sorma fikri aklıma geldi ve: 'Ey
müminlerin annesi! Allah Rasûlü'nün vitri nasıl ve kaç rekat kıldığını anlat!'
dedim. O da şöyle cevapladı: 'Biz onun misvak ve abdest suyunu hazırlardık da Allah
onu gece uyandırmak istediğinde kaldırırdı. O da kalkıp dişlerini
misvaklar/fırçalar, abdest alır ve dokuz rekat namaz kılardı. Bu dokuz rekatın
sadece sekizinci rekatında oturur, Allah'ı zikreder, O'na hamdeder ve dua
ederdi. Selâm vermeden kalkar, kıyamda durur ve dokuzuncu rekatı tamamlardı.
Tekrar oturup Allah'ı zikreder, O'na hamdeder ve dua ederdi. Daha sonra bizlere
işittirecek bir ses tonu ile selâm verirdi. Selâmından sonra iki rekat daha
namaz kılardı. Ey oğlum! İşte onun vitri toplamda onbir rekattır. Allah'ın
RasûlU yaşlanıp bedeni ağırlaşınca yedi rekatlı bir vitir namazı kılardı. O son
İki rekat da yine aynı şekilde uygulanmıştı. İşte bu iki ile birlikte toplam
dokuz rekattır, yavrum!' Allah RasûlU bir namazı kıldığında artık ona o şekli ile
devam etmeyi severdi. Uykusu ağırlattığında veya rahatsızlandığında gece
namazını kılamazsa gündüzleyin on iki rekat namaz kılardı. Allah'ın Rasûlü'nün
bir gecede Kur'ân'in tamamını okuduğunu bilmiyorum. Sabaha kadar bütün gece bir
namaz kıldığını da bilmiyorum. Ayrıca Ramazan ayı haricinde bir başka ayı
tamamını oruçla geçirdiğini de bitmiyorum...'
Bk. Müslim, MUsâfirÛn, 139-141; Ebû Dâvûd, Tatavvu', 26, H.no:1342;
Timıtû, Salât, 210, H.no:445 (Tİrmizî diyor ki: "Hadis, hasen-sahihtir.
Senedde yer alan Sa'd b. Hişâm, sahabeden Hişâm b. Âmir'in oğludur. Seneddeki
Zürâre b. Evfâ ise Basra kadı sidir. Benû Kuşeyr'e imamlık yapıyordu. Bir gün
sabah namazında âyetini okurken yere düşerek Öldü. O gün onu evine taşıyanlar
arasında ben de vardım"); Nesâî, Kıyam. 2,64, H.no:I599,1789; Dârimî,
Salât, 165, H.no:1483.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/148-149.
[68] Sened:
Hasen: Müsned, IH/31,
H.no:11263; Benzer rivayet için bk. 111/44, H.no:l 1334; Ebû Dâvûd, Tatavvu',
25, H.no:1431; Tirmizî, Salât, 11, H.no:465-466 (466. hadis, 465. hadisten daha
kuvvetlidir. 466. hadis Abdullah b. Zeyd b. Eslem'den, 465. hadis ise
Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'den nakledilir. Ebû.Dâvûd, Ahmed b. Hanbel'e
Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem hakkında bilgi istediğinde: 'Kardeşi Abdullah'ta
bir beis yoktur' der. Buhârî de hocası Ali b. Abdullah'ın Abdurrahman b. Zeyd
b. Eşlem'i zayıf saydığını nakleder ve der ki: 'Abdullah b. Zeyd b. Eşlem
sikadır.'); îbn Mâce, Salât, 122, H.no:1188.
Hamza Ahmed 11203.
hadis için zayıf, 11334. hadis için de hasen hükmü vermiştir. Hâlbuki zayıflık
gerekçesi olarak gösterilen Abdurrahman b. Zeyd her İki senedde de bulunmaktadır.
Fakat bir Önceki rivayet bu hadisin şahidi sayılır. Ayrıca hadisin Hz. Âişe'den
de şahidi bulunmaktadır:
Bk. Müsned, VI/242-243,
H.no:25936. Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/479, 11/478; Makrizî, Muhtasant
Kitabi'l-Vitr, s. 157. Heysemî. hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından
nakledildiğini ve hasen olduğunu ifade eder. Bk. Mecma', H/246.
Ebu'd-Derdâ'dan
(RadıyallahU anlı) şahidi:
Bk. Hâkim, 1/445,
H.no:l 135 (İsnadı sahihtir); Beyhakî, age., 11/479. Bu durumda hadis hasen li
ğayrihî seviyesine yükselir.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/149-150.
[70] Kays b. Amr b. Sehl el-Ensârî el-Hazrecî en-Neccârî,
meşhur tabiî Yahya b. Saîd'in dedesidir.
[71] sened:
Zayıf: Müsned, V/447,
H.no:23651 ("Abdürabbih dedesinden hadis işitmedi); Benzer rivayet için
bk. V/447, H.no:23650:
(Seneddeki Muhammed b.
İbrahim, Kays'tan hadis işitmedi) Abdürrezzâk, 11/442, H.no:4016; Ebû Dâvûd,
Tatavvu', 6, H.no:1267 {Saîd'in iki oğlu olan Yahya ve Abdürabbih dedelerinden
mürsel olarak naklederler); Tirmizî, Salât, 209, H.no:422 (Muhammed b. İbrahim
et-Teymî ile Kays b. Amr arasında kopukluk bulunmaktadır); İbn Mâce, Salât,
104, H.no:1154; Humeydî, 1/383, H.no:868; ibn Huzeyme, H/164, H.no:1116; Hâkim,
T/409, H.no:1017 (Sahâbinin ismi Kays b. Fehd olarak geçer. Fakat İbn Hacer'in
de belirttiği gibi bunu birçok İlim adamı doğru bulmamıştır. Bk. İsâbe, V/491,
496); Bennâ hadisi İbn Huzeyme, İbn Hıbbân, Beyhakî ve Taberânî'ye de nisbet
eder, isnadının ceyyid olduğunu söyler ve Irâkî'nin de hasen saydığını
belirtir. Bk. Bülûğu'l-emânî, II/312.
Hamza Ahmed Müsned'deki
her iki isnad için sahih hükmü vermiştir. Fakat her iki rivayetinde senedinde
kopukluk bulunmaktadır. Şuayb el-Arnavut ve ekibi hadisin miirsel, râvilerinin
ise sika olduğunu İfade ederler. Buradaki mürsellik tabiînin Hz. Peygamber'den
nakli değildir. Arada kopukluğun bulunduğuna işareten böyle denilmiştir.
Fakat Hâkim'in senedine
baktığımızda Yahya b. Saîd'tn babası aracılığı ile dedesinden naklettiği
görülür. Bu da aradaki kopukluğu ortadan kaldırmış olur.
[72] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/150-151.
[73] Sened:
Hasen: MüsnedM/333,
H.no:26711; Benzer rivayet için bk. VI/334-335, H.no:26718:
Hanzala es-Seclûsî
zayıf biridir. Heysemî, Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn'in bu râviyi zayıf,
İbn Hıbban'ın ise sika saydığını söyler. Bk. Mecma', 11/223.
Hz. Peygamber nafile
namazları vaktinde kılamamış İse daha sonra onları kaza ediyordu. Kılamadığı
sabah namazının sünnetini de güneş doğduktan sonra kılmıştır. ( JW fi\'J>
Tirmizt, Salât, 197,
H.no:423 (Ebû Hüreyre'den nakledilir); Belirli zamanlarda okuduğu zikir ve
dualarım okuma İmkânı bulamazsa onları uygun bir zamanda telafi ederdi:
Müslim, Müsâfirûn, 142;
Ebû DâvûcK Tatavvu', 19, H.no:1313; Tirmizt, Cuma, 56, H.no:58I (haseıı-sahih);
Nesâl Kıyam, 65. H.no:1788-1789; İbn Mâce, İkâme, 177, H.no:1343; Dârimî,
Salât, 167, H.no:1485.
Hz. Âişe'den
(Radtyallahüanhâ) şahidi;
Heysemî, Taberânî'nİn
£v.«w'ında naklettiğini, senedinde Ebû Yahya el-Kattât'in bulunduğunu, bu
râviyi Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Maîn'in zayıf, İbn Main'in bir rivayetinde
de sika saydığını söyler. Bk. Mecma', 11/223.
ÜmmU Seleme'den (Radıyallahü anhâ) şahidi için bir sonraki 223/1093.
hadise bk.
[74] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/151-152.
[75] Sened:
Sahih: Müsned, VI/315, H.no: 26557; Benzer rivayetler için bk. VI/304,
H.No:26477;VI/306, H.no:26493;VI/309, H.no:26512; VI/310, H.no:26524,VI/311,
H.no:26530; VI/293, H.no:26395; VI/299-300, H.no:26439: VI/303, H.no:26465:
Buhari, Sehv, 8; Meğazi, 70; Müslim, Müsafirün, 97; Ebu Davud, Tatavvu’,
9, H.no:1273; Nesai, Mevakıt, 36-37, H.no:577-579; İbn Mace, İkame, 107,
H.no:1159; Darimi, Salat, 143, H.no:1443; Abd b. Humyd, s.442, H.no:1531;
Humeydi, I/141, h.no:295; İbn Huzeyme, II/ 261, H.no:1277; Heysemi , “Ahmed b.
Hanbel ve İbn Hıbban bu hadisi nakleder.Ahmed b. Hanbel’in ravileri sahih hadis
ricalindendir” der. Bk. Mecma’, II/224.Benna hadisin Beyhaki ve Tahavi
arafından da nakledildiğini ve ravilerinin de sia sayıldıklarını
söyler.Bk.Büluğu’l-emani, II/314.Benzer rivayetler için bk. 191/1061. hadis.
[76] Buharî rivayetinde; 'Rasûlullah'in gelen zekâtın
muhtaçlara dağıtılması isi ile meşgul olup öğle namazından sonra kıldığı iki
rekatı kılamadığı' belirtilmektedir. (Bk. Buharı, Mevâkît, 33; îbn Mâce, İkâme,
107)
[77] Yani öğlenin farzı.
[78] Bk. Müsned Trc. H.no 220/1090.
[79] Bk. Müsned Trc. H.no 221/1091.
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/152-153.
[81] Bk. Müsned Trc. H.no:88/968-95/965.
[82] Mânâsı için bk. MUsned Trc. H.no: 160/1030.
[83] Sehnûn, Müdevvene, 1/55-57, 124-125,
129; Serahsî, Mebsûl, 1/287-303; İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/67-76;
Merğınânî, Hidâye, 1/38-41, 72-74; Şîrâzî, Mühezzeb, 1752-54, 92-93; Nevevî,
Mecmu', IV/164-172; İbn Kudâme, Muğnî, 1/385-406, 641, ; Meydânı, age. 1/71-74,96-98;
Desûkî, Haşiye, 1/175-191, 263-272.
[84] İmam Muhammed, Asi 1/146-147; Şafiî, Ümm, 1/89-93;
Şîrâzî, age., 1/51,53; Desûkî, age., 1/175-178; İbn Kudâme, age., 1/393-394,
397-398.
[85] Serahsî, Mebsût, 1/290.
[86] İ. Muhammed, age.t 1/145; Serahsî, Mebsût, 1/289;
Kayrevânî, Risale, 36; Şîrâzî, age., 1/5; Mergınânî, age., 1/38; İbn Rüşd, age.
1/76; İbn Kudâme, age., 1/378, 382,385.
[87] Bk. Müsned Trc. H.no:177/1047.
[88] Hadisin tahriri jçin bk. Müsned Trc. H.no 91/961.
[89] İ. Muhammed,' age.. 1/147; Kayrevânî, age.,37; Şîrâzî,
age., 1/52; Mergınânî, age., 1/38; İbn Rüşd, age., 1/68; İbn Kudâme, age.,
1/383-386.
[90] İ. Muhammed,
age., 1/146-157; Serahsî, age., 1/293.
[91] İ. Muhammed, age., 1/146; Serahsî, age., 1/292;
Merğınânî, age., 1/38-39; İbn Rüşd, age., 1/69; İbn Kudâme, age., 1/390-391;
Bennâ, age., 11/247-249. 267.
[92] Bk. Müsned Trc. H.no: 136/1006,137/1007.
[93] Serahsî, MebsÛt, 1/293; İbn Kudâme, age., 1/392.
[94] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 526.
[95] İ. Muhammed, age., 1/146; Kayrevânî, age.,38; Şîrâzî,
age., 1/52; Merğınânî, age., 1/39; îbn Rüşd, age., 1/69; Nevevî, age.,
111/55,56; İbn Kudâme, age., 1/393-394.
[96] îbn Rüşd, age., 1/70; Nevevî, age., m/55,56; İbn
Kudâme, age., 1/393; Meydânî, age., 1/74.
[97] Nevevî, age., 111/55,56.
[98] îbn Rüşd, age. 1/70; İbn Kudâme, age. 1/394; Meydânî,
age. 1/72.
[99] Tahrici için bk. Müsned Trc. H.no: 164/1034.
[100] İ. Muhammed, age., 1/144-145; Sehnûn, age., 1/61;
Serahsî, age., 1/288, 294; Kayrevânî, age., 36; Şîrâzî, age., 1/53; Nevevî,
age., IH/51; İbn Rüşd, age., 1/70-71; Merğınânî, age.. 1/38; İbn Kudâme, age.,
1/395, 397, 398; Bennâ, age., II/247-249.
[101] İ. Muhammed, age., 1/146; Serahsî, age., 1/295;
Nevevî, «££., 111/54, Ravzatü't-talibîn, 1/183-184; Bennâ, age, 11/254.
[102] Mâlik, Muvatta, Salat, 8, H.no:28.
[103] Hadisler için bk. Müsned Trc. H.no:
124/994,125/9995,126/996,127/997,129/999.
[104] Mâlik, Salat, 8, H.no: 25-28; İbn Hazm, Muhatla,
IV/249; Şîrâzî, age., 1/53; Zemahşerî, 1/283-284; Nevevî, age., 111/60-61; İbn
Kudâme, age.. 1/387-389; İbn Kesir, Tefsir, 1/274-278; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr,
1/257; Bennâ, age., 11/263.
[105] Tahavî, meâni'l-âsâr, 1/151; Serahsî, age., 1/304;
Merğınânî age., 1/40; Meydânî, 1/97.
[106] Nevevî, A/ccm«', 111/47; İbn Kudâme, age., 1^48;
Desûkî, age., I/182.
[107] Hakim, 1/408, H.no: 340/1013 (Zehebî; sahih dedi.)
[108] Buhari, Mevâkît, 17, Nesâî, Mevâkît, 11; Hâkim, 1/408
H.no: 341/1014 (Zehebî; sahih dedi.)
[109] Aliyyü'1-Kârî, Fethu babi'l-maye, 1/190.
[110] İ. Şafiî, age., 1/93; Serahsî, age., 1/303; Nevevî,
Ravzatü't-talibîn, 1/193; Îbn Kudâme, age., 1/749-750; Aliyyü'1-Kâfî, age..
I/189.
[111] İbn Rüşd, age., 1/75; Îbn Kudâme, age., 1/753, 757;
Hattabî, Meâlimü's-Sünen, 11/78; Ayrıca bk. Müsned Trc. H.no: 196/1066.
[112] İ. Muhammed, age., 1/152, 155-156; Şafiî, age.,
1/93,172-174; Sehnûn, age., 1/56; İbn Hazm, age., 111/114,200; Rafıî, Fethu't-Aziz
Şerhu'l-Veciz (Mecmu' ile birlikte), IÜ/102-105; îbn Kudâme, age., 1/753-755;
Desûkî, age., 1/187.
[113] İbn Hazm, age., 11/235,244; Nevevî, Mecmu', IH/71.
[114] İ. Muhammed, age.,, 1/137; Şafiî, age., 1/291; İbn
Hazm, age., 11/235; Merğınânî, age.,1/73; Nevevî, Mecmu1, 111/70-71; İbn
Kudâme, age., 1/643-644; DesÛkî, age., 1/263-266; Bennâ, age., 11/302.
[115] Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/131,133; Merğınânî, age.,
1/72; Nevevî, Mecmu', 111/68-70; İbn Kudâme, age., 1/641-642; DesÛkî, Haşiye,
1/263, 266.
[116] Merğınânî, age., 1/73; Nevevî, Mecmu', 111/68, 70, 71;
ibn Kudâme, age., 1/641; Desûkî, age., 1/266.
[117] Sehnûn age.. 1/62; Serahsî, age., 1/281; Merğınânî,
age., 1/42/58; Şîrâzî, age., 1/55; Nevevî, age., IV/189; Desûkî, age., 1/200,
319.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/153-159.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/160.