33 MÜSAKAT (BAHÇE VE AĞAÇ ORTAKLIĞI) KİTABİ
1. Müsakat İle İlgili Hadisler
2. Müsakatta Kölelerin Çalışması
1. Said b.
Müseyyeb'den: Resûlullah (s.a.v.) Hayber'i fethettiği gün Hayber yahudilerine:
«—Aziz ve celil olan
Allah'ın sizi burada ikamet ettirdiği gibi, bahçelerinizin mahsulü olan
meyveler (hurmalar) sizinle aramızda müşterek olmak üzere ben de sizi burada
(yerinizde) bırakıyorum.» dedi.[3]
Said b. Müseyyeb diyor
ki: Resûlullah (s.a.v.), Abdullah b. Ra-vaha (r.a.)'yı gönderirdi. O da
ağaçlardaki yaş hurmanın miktarını tahmin eder, sonra onlara:
«— isterseniz size
kalsın (bize düşen hissenin parasını verirseniz), isterseniz (bize düşeni)
hurma olarak alırım.» derdi.
Onlar da o hurmaları
alırlardı.[4]
2. Süleyman
b. Yesar'dan; Resûlullah (s.a.v.), Abdullah b Ra-vaha (r.a.)'yı Hayber'e
gönderirdi. O da yahudilerle aralanndaki yaş hurmanın miktarını tahmin ederdi.
Onlar kadınlarının süs eşyalarından onun için biraz süs eşyası topladılar ve:
«— Bunu al, taksim
esnasında bize göz yum ve bizim lehimize davran» dediler. Abdullah b. Ravaha
(r.a.) da:
«— Ey yahudi
topluluğu, Allah'a yemin ederim ki, siz bana göre Allah'ın en çok buğz ettiği mahluklardansınız.[5] Ama
bu (davranışınız) beni size karşı zulüm ve haksızlık yapmaya sevk etmeyecektir.
Bana vermek istediğiniz rüşvet ise kesin olarak haramdır.
Biz onu yemeyiz.»
dedi. Bunun üzerine onlar da:
«— Yer ve gökler işte
böylece ayakta durur.»[6]
dediler.[7]
imam Malik der ki: Bir
adam, içersinde boş arazi bulunan hurmalığını bakıcıya verdiğinde, bakıcılık
işini yapan kimsenin o boş yerde yapacağı ziraat kendisine ait olur.
Arazi sahibi, boş
yerde onun kendisi için ziraat yapmasını şart koşarsa, bu doğru olmaz. Çünkü
çalışan adam, ağaçları arazi sahibi için yetiştirir. Bu ise, fazladan yapacağı
bir iş olur.
Eğer ziraatin
aralarında ortak olmasını şart koşarsa tohum, sulama ve çalışma gibi
masrafların hepsi çalışan adama ait olduğu takdirde, bunda bir mahzur yoktur.
Ama çalışan, mal sahibine tohum sana ait olacak diye şart koşarsa, bu caiz
olmaz. Çünkü bu takdirde, mal sahibine karşı bir fazlalık şart koşmuş olur.
Musa-kat ise, bütün nafaka ve masraflar çalışana ait olmak üzere gerçekleşir.
Mal sahibine bunlardan hiç bir şey yüklenmez. Bilinen müsakatın şekli budur.
îmam Malik der ki: İki
kişi arasında ortak olan bir su gözesinin (veya kuyusunun) suyu kesildiğinde
onlardan biri onu yapmak ve işletmek istese, diğeri de: «Yapacak bir şey
bulamıyorum.» dese, bu durumda işletmek isteyene: «Sen yap ve masraflarını da
karşıla. Suyun hepsi senin olur. Ortağın senin harcadığın masrafın yarısını
getirinceye kadar onunla bahçe sularsın. Yaptığın masrafın yansını getirince
sudan hissesini alır.» denilir. Burada suyun hepsi, masrafları karşıladığı için
birinci adama veriliyor. Eğer çalışması neticesinde bir şey elde edemezse,
diğeri de masraftan herhangi bir şey ödemez.[8]
imam Malik der ki:
Bütün nafaka ve masraflar bahçe sahibine ait olur, çalışan da yaptığı işten
başka bir şeye karışmaz ve meyvelerin bir kısmından ücretini alırsa, bu doğru
olmaz. Çünkü belli
bir şey tayin edip de
onun üzerine çatışmadıkça, ücretinin ne kadar olacağını bilemez ve az mı
alacak çok mu alacak tayin edemez.
îmam Malik der ki:
Hiçbir sermaye sahibinin veya bahçesini bakıcıya veren kimsenin, o maldan ve o
hurmalıktan bir şey istisna etmesi (yani şu işi sadece benim için yapacaksın
demesi) caiz değildir. Çünkü o zaman, ücretle çalışan bir işçisi olur. Meselâ:
Benim için şu kadar hurmalıkta çalışıp sulama ve yetiştirmen üzere, bahçemi
sana bakıcılığa veriyorum veya sana vereceğim mudarebe malından olmayan on
dinarı (kân bana ait olmak üzere) çalıştırman şartıyla şu kadar sermaye
veriyorum dese, bu doğru değildir. Caiz olmaz. Bizdeki durum böyledir.
îmam Malik der ki:
Müsakatta bahçe sahibinin çalışana şart koşması caiz olan âdetler; bahçe
duvarlarını çevirmek, su gözelerini temizlemek, kanalları sıyırmak, hurmaları
ıslah etmek, kökleri temizlemek, meyveleri toplamak ve benzeri şeylerdir.
Bahçede çalışana, anlaşmalarına göre meyvelerin yarısı, daha az veya fazlasını
vermek şart koşulabilir. Ancak asıl arazi sahibi kuyu kazmak, su gözesi açmak
gibi çalışanın yapacağı yeni bir iş şart koşa-maz. Fidanını kendi yanından
getireceği bir ağaç dikmesini ve büyük masrafı gerektiren bir su havuzu
yapmasını da şart koşamaz. Çünkü bu, bahçe sahibinin herhangi bir insana;
meyveler büyüyüp satılması helâl olmadan önce: «Şu bahçemdeki meyvelerin yarısına
benim için buraya bir ev yap, yahut bir kuyu kaz, yahut bir su akıt, veyahut da
herhangi bir iş yap.»demesi gibi ki, bu da olgunlaşmaya başlamadan önce
meyveleri satmak olur. Halbuki Resûlullah (s.a.v.), olgunlaşmaya başlamadan
önce meyvelerin satılmasını yasaklamıştır.
imam Malik der ki:
Meyveler olgunlaşmaya yüz tutup satılması helâl olduktan sonra bir adam diğer
birine: «Bu bahçedeki meyvelerin yarısına bana şu işleri yap.» dese bunda bir
mahzur yoktur. Bu durumda onu belli bir ücretle çalıştırmış olur. O da onu görmüş
ve kabul etmiş olur. Ama müsakata gelince eğer bahçede meyve yoksa veya az olur
ya da bozulursa (çalışan) bundan başka birşey alamaz. Amele ise ancak belli bir
ücretle çalıştırılır. Ücretli çalıştırmak da bir çeşit alış veriş sayılır.
Çalıştıran ondan işini satın almış olur. Aldanma olunca bu doğru olmaz. Çünkü
Resûlullah (s.a.v.) aldanma ve aldatma olan alışverişi yasaklamıştır.
tmam Malik der ki:
Bizdeki sünnete göre müsakat, bütün hurma, zeytin, şeftali ağaçları ile üzüm
asmalarında ve benzeri şeylerde caizdir. [9]Herhangi
bir mahzuru yoktur. Mal sahibi meyvelerin yarısını, üçte birini, dörtte birini
veya bunlardan daha az ya da fazlasını almak üzere anlaşabilir.
imam Malik der ki:
Yine müsakat ziraat bitkilerinde de caizdir. Ziraat bitkileri yerden çıkıp
yükseldiğinde sahibi sulamaktan ve çalışıp yetiştirmekten aciz olunca, bunlar
da ortaklığa verilebilir, caizdir. Helâl olan şeylerden birinde meyveler
olgunlaşıp gelişerek satılabilecek duruma gelince, artık ondan müsakat yapılmaz.[10]Böyle
bir durumda müsakat ancak gelecek yıl için yapılır. Satılması helâl olacak
durumdaki meyvelerde yapılacak müsakat ise kiralama olur. Çünkü bu durumda
bahçe sahibi ile olgunlaşan meyveler hakkında onları korumak ve toplayıp
kesmek için müsakat yapmış olur. Bu da mal sahibinin ona (ücret olarak) vereceği
bir para mesabesindedir. Buna da müsakat denmez. Müsakat ancak ağaçların
budanması ile meyvelerin olgunlaşmaya yüz tutması arasındaki zamanda yapılır.
imam Malik der ki: Bir
kimse meyveler olgunlaşıp satılacak duruma gelmeden Önce bahçesini ortağa
verse, bu müsakat olduğu gibi, caizdir.
imam Malik der ki; Boş
bir arazinin müsakat yoluyla ortağa verilmesi caiz değildir. Bunu sahibi para
ve benzeri belli bir kıymet verebilir. Ama bir adamın boş olan arazisini oradan
karşılığı kiraya çıkarılacak ürünün üçte biri veya dörtte biri karşılığında
kiraya vermesi halinde bunda belirsizlik olabilir.[11]
Çünkü ziraat ürünleri bir kere az olur, bir kere çok olur. Bazan da tamamen
helak olur. Böyle olunca da arazi sahibi arazisini kiraya vere-
bileceği belli bir
kirayı bırakarak, tamamlanıp tamamlanmayacağım bilmediği belirsiz olabilecek
bir iş almış olur. Bu ise mekruhtur. Çünkü bu bir adamın, bir yolculuk için
belli bir şey karşılığında bir ücretli tutup, sonra da ona: «Sana ücret olarak
bu seferimde kazandığımın onda birini vereyim mi?» demesi gibidir ki, bu caiz
olmaz.
İmam Malik der İd: Bir
adamın ücretle çalışması, arazisini ve gemisini kiraya vermesi, ancak bizzat
kendi alacağı belli bir ücretle olabilir.
îmam Malik der ki:
Hurmalık ile boş arazi hakkındaki müsa-kaiın farkı olması şundan ileri gelir:
Hurmanın sahibi meyveleri olgunlaşmcaya kadar satamaz. Arazinin sahibi ise
orada hiç bir şey olmadığı, yani boş olduğu halde kiraya verebilir.
imam Malik der ki:
Hurmalıklar da üç sene, dört sene ya da daha az veya daha fazla süre ile
müsakat yoluyla ortağa verilebilir.
Benim duyduğum budur.
Diğer ağaçlar da hurma gibidir. Onda caiz olan, diğerinde de caizdir.
îmam Malik der ki:
Müsakat yoluyla bahçesini veren kimse, karşı taraftan fazla olarak altın,
gümüş, yiyecek veya başka hiç bir şey alamaz. Bu, doğru değildir. Yine aynı
şekilde çalışan da bahçe sahibinden böyle bir şey alamaz. Aralarındaki bu
ziyadelik caiz değildir.
imam Malik der ki:
Aynı şekilde, kâr ortağı da bu durumdadır. Müsakat veya mudarebeye ziyadelik
girince ücret olur. Bunlara ücret girince de, doğru olmaz. Kâr olup olmayacağı
yahut az mı, çok mu olacağı bilinmeyen, belirsizlik olabilecek bir yerde
ücretle çalışmak ise caiz değildir.
îmam Malik der ki: Bir
adam, içerisinde hurma, üzüm asması ve benzeri ağaçlar bulunan bir arazisini
müsakat yoluyla başkasına verdiğinde, orada boş araziler de bulunsa, eğer o
boşluklar' asla tabi ise ve asıl arazi de oranın büyük bir kısmını veya çoğunluğunu
teşkil ediyorsa, orada müsakat yapılmasında bir mahzur yoktur.
Meselâ, hurmalık üçte
iki veya daha fazla olsa da, boş kısmı
üçte bir veya daha az
bulunsa, bu takdirde boşluk asla tabi olur. Boş arazide hurma, üzüm asması ve
benzeri ağaçlar bulunsa ve burada asıl arazi üçte bir veya daha az olsa da,
boşluk üçte iki veya daha fazla olsa, o zaman kiraya vermek caizdir. Müsakat
ise caiz değildir. İçersinde boşluk olan ağaçlı araziyi müsakat yoluyla ortağa
vermek, içersinde az ağaç bulunan bir boş araziyi kiraya vermek veya gümüş
süslemeli bir mushafı veya kılıcı gümüş karşılığında satmak, kaşlı ve
içersinde altın bulunan bir yüzük veya gerdanlığı dinar karşılığı satmak,
insanların yaptığı işlerdendir, insanların yapmakta olduğu bu alış veriş caiz
olarak devam etmektedir. Bu hususta şu kadar olunca haram olur, ondan az olunca
helâl olur diye bunu açıklayan bir şey (seri bir delil) gelmedi.[12]
Bize göre,insanlann
amel edip aralarında caiz gördükleri husus şudur: Altın ve gümüş içinde
bulunduğu şeye tabi olursa, satışı caizdir. Meselâ kılıcın demiri, yüzük kaşı
veya mushafın kıymetinin üçte iki veya daha fazla olup, altın ve gümüş
süslemelerin kıymetinin ise üçte bir veya daha az olması gibi.[13]
3. îrnam
Malik der ki: Müsakatta çalışanın mal sahibine şart koşacağı işçi köleler
hakkında duyulan en güzel şey bunda bir mahzur olmayışıdır. Çünkü onlar malın
işçileridir. Mal mesabe-sindedirler. Çalışana da bir menfaatleri yoktur. Ancak
onlar sebebiyle yapacağı işler hafiflemiş olur. Onlar olmasa, işlerde zorluk
çeker. Bu, pınar ve taşıma suyla yapılan sulama mesabesindedir.
Hiç bir zaman ağaç ve
menfaat bakımından eşit olduğu halde, biri kesilmeyen bol pınar suyu ile,
diğeri de taşıma su ile sulanan iki arazide aynı şartlarla müsakat yapan birini
bulamazsın. Çünkü pınar suyuna verilecek emek hafif, taşıma suya verilecek emek
ise ağırdır. Bize göre hüküm böyledir.
Bahçeye bakan, orada
çalışan işçi köleleri başka bir yerde çalıştıramaz bunu müsakat yaptığı
kimseye şart koşamaz.
îmam Malik; der ki: Bahçeye
bakan kimsenin, mal sahibine, orada müsakat anlaşması esnasında bulunmayan
kölelerin bahçede çalışmalarını şart koşması caiz değildir.[14]
imam Malik der ki: Mal
sahibinin, bahçeye bakan kimseye, orada hizmet gören kölelerden birini çıkarıp
almayı şart koşması, caiz değildir.
îmam Malik der ki: Bir
arazide müsakat, —akit esnasında— bulunduğu durum üzerine yapılır.
Mal sahibi eğer orada
hizmet gören kölelerden birini çıkarmayı istiyorsa, onu müsakat anlaşmasından
önce yapsın. Bundan sonra dilerse müsakat anlaşması yapsın.
Kölelerden biri ölür,
kaybolur veya hastalanırsa, mal sahibinin onun yerine başkasını getirmesi
gerekir.
[1] Müsâkât: Lügatta sulamak, su vermek, tarlasını veya
bahçesini bakıcıya vermek, manalarına gelir. Istılahta ise, bir taraftan
ağaçlar, yani bir seneden fazla yerde kalan bitkiler, diğer taraftan da
bunları sulama ve yetiştirme gücünün ortaya konulmasiyle meydana gelen bir
ortaklık çeşididir. Bu ortaklıkta, çalışan kimse, yetiştirdiği ağaçların
mahsûlünden bir kısmını, aralarında kararlaştıracakları bir nisbet dahilinde
ortaklık payı olarak alır.
[2] Müsâkat: Ebû Yusuf, İmam Muhammed ve diğer üç mezhep
imamına göre sahihtir. Fetva da buna göre verilmiştir, tmamı Azama göre ise
caiz değildir. (DâmâdMecmaül-Enhür: c. 2, s. 398).
[3] Ibn Abdilber der ki: Bütün Muvatta ravileri, çoğu tbn
Şihab ravileri mürsel olarak rivayet etmişlerdir. Bkz. Şeybanî, 831.
[4] Bu hadisi şeriften anlaşıldığına göre, fetihten sonra
hurmalar Resûlullah (s.a.v.) ile müslümanlara ait olmuştur. Onlara buraları
müsâkât yoluyla verilmiştir. Böylece, çalışmalarına karşılık, hurmaların bir
kısmı kedilerine bırakılmıştır. Miktarı tahmin edildikten sonra onlara
bırakılması da satış yoluyla olmuştur. Çünkü onlar rutab (yani yaş) iken yemek
veya satmak istiyorlardı. Ashab ise ancak temr (kuru hurma) olarak
alıyorlardı. (Bâcî, el-Münteka, c. 5 s. 118-120)
[5] Bununla onların küfrünü ve Resûlullah (s.a.v.)'e karşı
olan düşmanlıklarını kast etmiştir. Nitekim Allah Teâlâ, bununla ilgili olarak
şöyle buyuruyor: "İman edenlere düşmanlık bakımından Yahudilerle Allah'a eş koşanları insanların en şiddetlisi
bulacaksın.» (Maide: 82).
[6] Bütün muvatta rivayetlerinde mürseldir.
[7] Bununla hakkı itiraf etmiş olmaları muhtemeldir. Bunu
da kendilerine geleceğini zannettikleri cezadan kurtulmak ve onun sözüne
döndüklerini, yaptığına razı olduklarını göstermek için söylemişlerdir. (Bâcî,
el-Münteka, c. 5, s. 121).
[8] İşte bu yüzden de suda hak sahibi olmaya diğerinden
daha layıktır. O da kendisine düşen masrafları
ödeyip ortak oluncaya kadar birinci adam
kullanır.
[9] Safilere göre, müsâkât sadece hurma ile üzümde
caizdir, diğerlerinde caiz değildir. Hanefılere göre ise, yerde bir sene veya
daha fazla kalan bütün bitkilerde caizdir, bunlar ister meyveli olsun ister
olmasın fark etmez, (el-Fıkhu al-Mezahibül-Erbea, c. 3, s. 25 ve 28)
[10] Çünkü müsâkât başkasının bahçesine emek vererek
meydana getireceği mahsule ortak olmaktır. Meyveler olgunlaşıp satılacak duruma
gelince, emek ve hizmete lüzum kalmadığı İçin, müsakatm bir anlamı olmaz.
[11] Boş bir araziyi ondan elde edilecek şeylerin bir
kısmına karşılık kiraya vermek, Mâlikilerce caiz değildir. Ebû Hanife'ye göre
ise caizdir. (Bâcî, el-Münteka, c. 5 s. 132).
[12] Yani caiz olup olmamasının hududunu tayin eden seri
bir kaide gelmedi. Üçte bir ölçüsü de alimlerin içtihadıyla beyan edilmiştir.
(Bâcî, el-Münte-ka, c. 5, s. 138).
[13] Yani böyle olunca, onların altın veya gümüş
karşılığında satılmaları caiz olur.
[14] Zira bu, müsâkât şartlan üzerine bir ziyadelik olur
ki, bu da doğru değildir.