* Setr-i Avret Emrinin Sınırı Ve Uyluğun Avret Kabul Edilmesi
* Diz Ve Göbeğin Avret Mahalline Dahil Olmama Konusu
* Avret Mahallini Örtmek Allah Ve Rasûlü'nün Emridir
* Hür Kadının Elleri Ve Yüzü Dışında Her Tarafı Avret Mahallidir Ve
Kapatılmalıdır
* Tek Parça Elbisede/Kumaşta Yasaklanan Örtünme Şekilleri
Setr-i avret;
başkalarına gösterilmesi ayıp kabul edilen yerlerin/uzuvların örtülmesi, gösteri
lmemesidir. Allah Teâlâ ilk Peygamberden itibaren insan olma şerefinden dolayı
bizlere bu yerlerin örtülmesini emretmiştir. Ancak bu emir hayvanlar için
geçerli değildir, örtülmesi emredilen yerler iki kısımdır:
1- Avret-i
Galİza (Açılması ve görülmesi çok kötü, iğrenç olan uzuvlar): Bunlar insanın ön
ve arka cinsel organlarıdır ki mutlaka örtülmesi gerekir. Tuvalet, yıkanma ve
tedavi gibi ihtiyaçlar dışında açılmaması tavsiye edilmekte, başkalanna
götse-rilmesi de kesinlikle yasaklanmaktadır.
2- Avret-i
Hafife (Açılması ve görülmesi ayıp sayılan uzuvlar): Erkekler için göbekten diz
kapağına kadar olan kısımdır, kadınlar için de el ve yüz hariç bütün vücuttur.
İhtiyaç olmadıkça buraların açılmaması tavsiye edilmiş, başkalanna gösterilmesi
ise yasaklanmıştır.
§Mü'minlerin (eşleri
ve evlenmesi ebediyen haram olan yakınları dışında) başkalarının avret
yerlerine bakmaları, görmeye çalışmaları haramdır. Bize emredilen, gözlerimizi
böyle iğrenç ve ayıp şeylerden korumaktır.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ey Âdemoğulları!
Mescidlerin hepsinde bulunurken ziynetlerinizi (elbiselerinizi)[1]
giyinin! Yiyin, için ve israf etmeyin! Şüphesiz Allah israf edenleri sevmez.'
(Araf, 7/31)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Mü'min erkeklere
söyle, gözlerini (bakılması yasak olandan) çevirsinler ve mahrem yerlerini
korusunlar/kapatsınlar!
Mü'min kadınlara da
söyle, gözlerini (bakılması yasak olandan) çevirsinler, mahrem yerlerini
korusunlar/kapatsınlar. Görülmesinde sakınca olmayan kısım hariç
süslerini/güzelliklerini de gizlesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine
satsınlar!
Süslerini/güzelliklerini
göstermesinler, ancak kocaları, babaları, kayınpederleri, oğulları, üvey
oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşleri ya da kız kardeşlerinin oğulları,
(tanıdık/yakın) kadınları, kendi köleleri, kendilerine bağlı cinsel istekten
yoksun bulunan erkekler ya da kadınların mahrem yerlerinin farkında olmayan
küçük çocuklar bu yasağın dışındadır. (Yürürken) süslerini belli edecek şekilde
ayaklarını yere vurmasınlar.
Ve siz, ey mü'minler
hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki
kurtuluşa eresiniz!'
(Nur, 24/30-31)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Cinsel arzu
duymayacak kadar kocamış olan kadınlara süslerini açığa vurma niyeti
taşımaksızın (dış) elbiselerini çıkarmada bir sakınca yoktur. Ancak bunların da
iffetli hareket etmeleri kendileri için daha hayırlıdır. Allah (her şeyi)
işiten ve bilendir/ (Nur, 24/60)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Ey Peygamber!
Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına (toplum içine çıktıklarında)
dış elbiselerini almalarını, söyle! Bu onların (temiz kalarak) tanınmamaları ve
rahatsız edilmemeleri açısından en uygun olanıdır.
(Unutmayın,) Allah
affeden ve bağışlayandır." (Ahzâb, 33/59)[2]
363/1233- (Z.)
HZ. Ali'den (Radıyaltahü anh):[3]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seiiem) bana şöyle dedi:
"Uyluğunu
gösterme! Diri olsun ölü olsun kimsenin uyluğuna bakma!"[4]
364/1234- İbn
Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[5]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve seiiem) uyluğu açıkta olarak (duran) bir kişinin yanına geldi ve ona
şöyle dedi:
"Uyluğunu ört!
Erkeğin uyluğu kesinlikle avret mahallindendir."[6]
365/1235- Amr
b. Şuayb babası yoluyla dedesinden (Radıyaiiahu nakleder:[7]
RaSUİUİlah (SaüallaM
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Yedi yaşına
varınca çocuklarınıza namaz kılmalarını emredin, on yaşına vardığında yine
kılmazlarsa (hafifçe) vurabilirsiniz, bu yaşta çocukların yataklarını
birbirinden ayırın!
Sizden birisi
(cariyesini)[8] kölesiyle ya da işçisiyle
evlendirdiğinde artık onun (cariyesinin) avret mahalline bakamaz! Onun göbekten
aşağısı diz kapaklarına kadar olan kısmı kesinlikle avret mahallindendir."[9]
Çocuğun namaz eğitimi
ile ilgİÜ bir makale önceki cildde geçmişti.[10]
Avret mahalli yasağı açısından evli olmayan cariye efendisine karısı gibidir,
ancak evlendiği zaman başkasının cariyesi gibi olur, sadece hizmet eder ve
avret mahalline bakmak yabancı cariyelerde olduğu gibi yasaktır. Cariyeler hür
kadınlar gibi el ve yüz hariç bütün vücutlarını örtmek zorunda değillerdir.
Çünkü onlann hizmetleri ve farklı statüleri sebebiyle sorumlulukları azdır.
Yetki kadar sorumluluk kaidesince onlara bazı kolaylıklar verilmiştir. Ancak bu
durum fitneye sebep olursa hür kadınlar gibi kapanmaları emredilir.
Cariyelik köleliğin
meşru olduğu toplumlarda kabul edilen bir vakıaydı ve bu kişiler toplumda düşük
bir statüye sahipti. Peygamberimiz'in geldiği dönemde de kölelik bütün
devletlerde hukuken geçerliydi. İslâm onlara birtakım statüler getirdi,
haklarını korudu ve özgürlüklerini kazanmaları için farklı yollar izledi:
-Keffaretlerde önce
köle âzâdı şart koşuldu,
-Köle âzâd etmede çok
büyük sevap olduğu müjdesi verildi,
-Efendisinden çocuğu
olan cariye yan hürdür, çocuğu da tam hürdür ve bu cariye efendisinin ölümü ile
hürriyetine kavuşur,
-Efendisi kölesine;
ben Ölünce hürsün, dediği zaman o kişi yarı hürdür ve satılmaz, efendisi
öldüğünde hür olur.
-Şakadan da olsa
kölesini âzâd etmek geçerlidir, o köle artık hürdür ve efendisi sözünden
dönemez,
-Ayrıca kölelerin hür
olma durumları kendilerine bırakılmıştır; âzâd olmak isteyen köle efendisiyle
anlaşır ve kendi değerindeki parayı kazanmak için çalışır. Devlet de kendisine
yardım eder ve o köleye zekat verilir.
İslâm'ın ilk başta
köleliği tümüyle yasaklaması büyük zorluklara/problemlere yol açardı: Onlarca
ve yüzlerce kölesi olan efendilerin maddi zaran ve muhalefetleri, kölelerin hür
bir hayatta yaşamalarının zamana bağlı olması, bir anda sokağa bırakılan bu
insanların oluşturacağı toplumsal problemler ve o gün bütün dünyada olan hukukî
statü gibi sebeplerden dolayı İslâm bu problemin halledilmesini zamana yaydı.
Köleliğin ana sebebi
savaşlar ve esirlerdir. İslâm yukarıdaki uygulamalarla köleliği azaltmak ve yok
etmek istiyordu. Çünkü kölelik İslâm'ın problemi olmayıp, cahiliye
toplumlarında var olan bir vakıaydı. Ancak köleliğin bütün dünyadaki yaygınlığı
ve İslâm devletlerinde saltanat sisteminin hakim olması gibi sebeplerden dolayı
bu hedefler asırlardır gerçekleşemedi. Sonunda dünya toplumlarının konsensüsü
ile İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi yayınlanarak kölelik bütün dünyada yasaklandı
ve hukukî statüsU iptal edildi. Umarız ki cahiliye eliyle hukukî bir statü kazanan
kölelik sistemi tekrar başlamaz.[11]
366/1236- Zür'a
b. Müslim b. Cerhed''öesH/tadıyaUaha anham):[12]
Hz. Peygamber
(Satiattaha aleyhi ve sellem) Cerhed'i
mescidde üzerinde cübbe olup uyluğu açılmış olarak gördü ve ona şöyle
dedi: "Uyluk avrettendir (kapatman gerekir),"
şîkinci tarikle gelen
bu rivayetin benzeri Abdullah b. Cerhed el-Eslemî'den nakledildi ki Abdullah
bizzat babasının şu sözünü işittiğini bildirdi:
Rasûlullah'ın
(Satiatiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Müslüman bir
kişinin uyluğu avrettir (örtülmesi gerekir)."
§ÜçüncÜ tarikle gelen
benzer rivayet onun, babası Cerhed'den naklidir: Babası Cerhed dedi ki:
Ben uyluğum açık
olarak dururken Rasûlullah (Saiiaiiahü aleyhi ve settem) yanıma uğradı ve şöyle
dedi:
"Uyluğunu kapat!
Şüphesiz o avret mahallindendir."[13]
367/1237- Hz
Peygamber'in hanım tarafından akrabası[14] Muhammed
b. Cahş'tan (Radıyallahü anhümâ):[15]
Mescidin avlusunda
ayaklarını toplayıp karnına yapıştırarak oturan[16],
uyluğunun bir bölümü de açıkta kalmış olan Ma'mer'in[17]
yanına Hz. Peygamber (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) geldi ve ona dedi ki:
"Ey Ma'mer!
Uyluğunu kapat! Şüphesiz uyluk avret mahallidir."
§Aym râviden (Muhammed
b. Cahş'tan) ikinci tarikle gelen rivayet: Ben Hz. Peygamber'le beraberken Hz.
Peygamber (SaUaiiaM aleyhi ve seitem) uylukları açılmış olan Ma'mer'in yanına
uğradı ve ona şöyle dedi: "Ey Ma'mer! Uyluklarını kapat! Şüphesiz uyluklar
avret mahallidir."[18]
368/1238-
Enes anlatı (Radıyaitahu anh):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seüem) Hayber harbini yaptı ve orada alacakaranlık vaktinde sabah
namazını kıldık. Rasûlullah bineğine bindi, Ebû Talha da bindi, ben de Ebû
Talha'nın terkisindeydim. Hz. Peygamber Hayber yoluna (bineğini) sürdü,
dizlerim Hz. Peygamber'in uyluklarına[20]
değdi veHz. Peygamber'in elbisesi uylukları[21]
tarafından sıynldı/açıldı, ben Rasûlullahm uyluklannin beyazlığını (hâlâ) görür
(gibiyim).[22]
Erkeklerde göbek ile
diz kapağı arasının avret mahalli olduğunda ittifak vardır. Göbek ve dizin
avret mahalline dahil olması konusunda ihtilaf edildi:
Hanefî'lere göre erkek
için diz avrettir, ancak göbek avret mahalli değildir. Bununla ilgili 'Göbekten
aşağısı, dizleri geçinceye kadar (kapatılır)[23] ve
Diz avret mahallindendirt[24]
rivayetleri bulunmaktadır.[25]
Cumhura göre göbek ve
diz avret mahalline dahil değildir.[26]
§Yukandaki hadisi
delil getirerek Bazı Hanefîler ve Mâlikîler uyluğun muğallaza (ağır) olan avret
mahalline dahil olmadığını, muhaffefe (hafif) olduğunu belirttiler. Ancak
burada peygamberimizin uyluğu Enes*in çarpmasıyla açılmıştır ve istek dışı bir
olaydır. Ayrıca 367/1237. hadiste geçtiği gibi Peygamberimiz uyluğun avret yeri
olduğunu belirtiyor ve kapatılmasını emrediyor.
Hanefî, Şafiî ve
Hanbelîlere göre ise uyluk avret mahalline dahildir ve kapatılmalıdır.
Hanbelîlerden gelen diğer içtihada göre uyluk avret-i muhaffefedir. Ancak bu
konuda cumhurun delili kuvvetlidir ve ihtiyatlı olmak gerekir.[27]
369/1239- Mü'mirilerin
annesi Hz. Âişe’den (Radıyallahu anha):[28]
Rasûlullah
(elbisesinden) uyluğu sıyrılmış/açılmış olarak oturuyordu.[29] Hz.
Ebû Bekir huzuruna girmek için izin istedi, o hâldeyken izin verdi. Sonra Hz.
Ömer gelmek için izin istedi, o hâldeyken izin verdi. Sonra Hz. Osman için izin
istedi, Rasûlullah (hemen toplanıp) üstünü elbisesiyle örttü. Onlar kalkıp
(gidince) Peygamberimiz'e dedim ki:
"Ey Allah'ın
Rasûlü! Ebû Bekir ve Ömer gelmek için izin istediler, sen hâlini bozmaksızın o
ikisine izin verdin. (Ancak) Osman gelmek için izin istediğinde (hemen
toplanıp) üstünü elbisenle örttün." Bunun üzerine
Rasûlullah (SallallahÜ
aleyhi ve settem) ŞÖyle dedi:
"Ey Âişe! Ben
böyle kişiden (nasıl) haya etmeyeyim/çekinmeyeytm, vallahi melekler (bile)
ondan haya ediyor."[30]
Bazı âlimler bu hadisi
de uyluğun avret olmamasına delil getirmektedirler, ancak aşağıdaki sebepler
ile bu rivayeti doğru anlamak gerekir:
1- Bu olay
Rasûlullah'ın bir fiilini nakleder, sözü ile fiili tearuz ettiğinde sözü kabul
edilir.
2- Bir
hükümde haram ve helâl olması konusunda naslarda tearuz varsa haram olması
tercih edilir.
3- Müslim ve
EbÛ Ya'lâ rivayetlerinde[31] uylukları
açık olarak ya da incikleri açık olarak şeklinde râviden kaynaklanan bir şüphe
mevcuttur. İncik icma ile avret mahallinden değildir. Şüphe lafzı olan nas
diğer çok açık naslar karşısında zayıf düşer ve alınmaz. Ayrıca Müslim'in diğer
rivayetinde Peygamberi-miz'in bir kuyuya ayağını sarkıttığını ve sadece inciklerini
açtığını nakledilir.[32]
370/1240- Umeyr
b. İshak'tan:[33]
Ben Hasan b. Ali ile
beraberdim, Ebû Htlreyre (Radtyaüaha anhum) bizimle karşılaştı ve:
'Rasûlullah'ın
(SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) öperken gördüğüm yeri bana göster ben de öpeyim'
dedi.
(Hz. Hasan) gömleği
açtı[34] ve
Ebû Hüreyre onun göbeğini öptü.
NOT: Burada
RasÛlullah aşkıyla yapılan bir hareket mevcuttur, bu konuda ihtiyatlı olmak ve
mümkün olduğu kadar göbeği de kapatmak efdaldir. Ayrıca Hz. Hasan efendimiz
çocuk yaşta olduğu için göbeğini Öpmekte bir beis yoktur.[35]
371/1241- Behz
b. Hakim babası yoluyla dedesi (Muâviye b. Hayde el-Kuşeyrî)den (Radtyaltahu
anh) nakletti:[36]
Ben RaSÛlullah'a
(Saltaltahü aleyhi ve sellem):
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Avret mahallimizden kapatmamız gereken ve gerekmeyenler nelerdir?' deyince
şöyle buyurdu:
"Eşin ve sahip
olduğun cariyen dışında (ki kişilere karşı) avret mahallinin (hepsini)
koru/gösterme!"
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Topluluk birbirine yakınsa?'[37]
"Avret mahallini
kimsenin görmemesini sağ I ay a bil irsen (öyle yap), kimse görmesin!"
'Birimiz yalnız başına
duruyorsa?'
"Allah
kendisinden haya edilmeye daha lâyıktır,"
§Bir rivayetteki
ziyade: Hz. ne koydu.
Hz. Peygamber
(kapanmaya işaret olsun diye)[38]
elini kaldırdı ve önüne koydu.[39]
Avret, açıldığı zaman
İnsanın utanacağı yerlerdir.[40] Avret
mahaili erkek için göbek ile diz kapağı arası ve kadın için de el ve yüz hariç
bütün vücuttur. Burada sahabi avret mahalli olan kısmından ne kadarı
açılabilir, diye sorunca Peygamberimiz (Saiialiahü aleyhi ve sellem) bu
yerlerin tümüyle kapatılması gerektiğini, ancak eşi ve sahip olduğu cariyenin
bu yasağın dışında olduğunu vurgulamaktadır.[41]
Yakın akraba ile ya da
kadın kadına veya erkek erkeğe oturmalarda da mümkün olduğu kadar insan avret
mahallini örtmeye dikkat etmelidir. Hattâ yalnız başına bulunduğunda yanında
kimse olmasa bile hayalı hareket etmek Müslüman'ın siretindendir. Çünkü orada
her ne kadar başkası bulunmasa da Allah kendisinden haya edilmeye başkasından
daha layıktır. Rasûlullah şöyle buyurmaktadır:
"Çıplak durmaktan
sakının! Şüphesiz sizinle beraber olan ve tuvalet ya da kişinin eşiyle beraber
olması dışında ondan ayrılmayan (melekler) bulunmaktadır. Onlara karşı hayalı
davranın ve saygılı olun!"[42]
Tuvalet ya da cima
gibi bir ihtiyaç hâli dışında insanın evinde de avret mahalli kapalı olarak
durması tavsiye edilmektedir.
Rasûlullah insanları
ahlâkî yönden eğitmekte, yalnız başlarına olduklarında bile dikkatli ve düzenli
olmalarım tavsiye etmektedir.[43]
372/1242-
Ebu Saîd el-Hudrî'den (Radtyaitaha anh):[44]
Hz. Peygamber
(Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Bir erkek başka
bir erkeğin avret mahalline bakmasın! Bir kadın da başka bir kadının avret
mahalline bakmasın!
Bir erkek başka bir
erkekle aynı yorgan içinde[45]
yatmasın! Bir kadın da başka bir kadınla aynı yorgan içinde yatmasın!"
NOT: Metinde
geçen kelimesinin lafız anlamı, aynı yorgan altında o erkeğin yanına
sokulmasın/yaklaşmasın, şeklindedir. Bu konuda ihtilaf edildi:
Bazı âlimler aynı
yorgan içinde yatmak haramdır, şeklinde anlarlarken, bazıları da aynı yorgan
ile zaruret varsa yatabilirler, ancak giyinik olmalı ve birbirlerine
yaklaşmama! ıdirlar, dediler. Bu konuda ihtiyatlı olan aynı yorgan içinde erkek
erkeğe ya da kadın kadına da olsa beraber yatmamaktır.[46]
373/1243- Enes
b. Mâlik'ten (Radıyaiiaha anh):[47]
Rasulullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İmran'ın oğlu
Musa (Aieyhisseiâm) suya gireceğinde, avret mahallini su örtmedikçe[48]
elbisesini çıkartmazdı."[49]
374/1244- Hz.
Âişe annnemizden (RadıyaiiaM anhâ):[50]
Şöyle dedi:
'Ben Hz. Peygamber'in
(SdUdUMateyhiveseüem) cinsel uzvuna hiç bakmadım.
(Ya da) ben Hz.
Peygamber'in cinsel uzvunu hiç görmedim.'[51]
375/1245- Hz.
Âişe annnemizden {Radıyattahu anhâ):[52]
Hz. Peygamber
(Saiiattahu aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"Hayız görebilen (buluğ
çağına eren) bir kızın[53]
naTnazı ancak başörtüsü ile kabul olur."
NOT: Bu
hadisten anlaşılan mutlak mana hür ya da cariye olsun bir kadın namaz
kılacağında mutlaka başını örtmelidir. Burada hayız görmeye başlayan demektir.
ki bu kelime bulûğ
çağından kinayedir. Bu hadisi Arap dili ve edebiyatı bilmeyen bazı cahillerin
anladığı gibi, yani hayızlı kadının namaz kılması şeklinde anlamak büyük
yanlıştır, bu şekilde anlayış hayızlı/nifaslı hâldeyken namaz kılma yasağını
açıklayan diğer hadislere aykırıdır. İslâm âlimleri bu hadisi bulûğ çağına
giren olarak anlamışlardır, farklı anlayan yoktur.[54]
376/1246- Muhammed
(b. Şîrîn) anlattı:[55]
Hz. Âişe annemiz
(Radıyaiiahu mhâ) Ümmü[56]
Talhati't-Talehât[57]
(olarak bilinen) Safîyye'nin evine geldi[58] ve
orada hayız gördükleri (bulûğa erdikleri) hâlde başörtüsüz namaz kılan kızlar
gördü. Bunun üzerine Hz. Âişe annemiz şöyle dedi:
'Onlardan hiçbir
kız/cariye başörtüsü takınaksızın böyle namaz kılmasın! (Bir rivayette: (Hz.
Âişe;) Senin kızlarının ya da bir kısmının buluğ çağına erdiklerini görüyorum).
O da: Evet, dedi. (Hz. Âişe;) Onlardan hiçbir kız/cariye başörtüsü
takınaksızın böyle namaz kılmasın!)
Bir keresinde Rasûlullah
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) himayemde bir cariye varken gelmişti, bana izannı
verdi ve dedi ki:
"Bunu bölerek şu
cariye ile Ümmü Seleme'nin yanındaki kızlar arasında paylaştır. Sanıyorum ki
bunlar kesinlikle hayız görecek yaşa geldiler (ya da bu iki kız kesinlikle
hayız görecek yaşa geldiler)."'[59]
Namaz kılacak olan
kadınların başını örtmesi gerekir. Bazı âlimler bu rivayetlerden yola çıkarak
avret mahalli konusunda hür ve cariyenin aynı olduğunu belirttiler ki Hasan
el-Basrî ve Zahirîlerin görüşü budur. Cumhura göre hür ve cariyenin avret
mahallindeki sınırlar biraz farklıdır;
Mâlikîler ve Şafiîlere
göre hür kadının yüz ve bileklere kadar eller hariç her tarafının kapanması
gerekir.
Hanefîlere göre yüz ve
eller dışında ayaklar da avret mahallinden sayılmaz.
Hanbelîlere göre yüz
dışında bütün bedenin kapanması gerekir, el konusunda onların iki görüşü
vardır. Bu ihtilafın sebebi 'Görünen kısım hariç ziynetlerini/ziynet yerlerini
göstermesinler/örtsünler" ayetindeki istisna istemeden açılan kısım mı
yoksa el ve yüz gibi âdeten görülen yerler midir? Ayrıca hacda bu uzuvların
açık olması avret olmadığını gösterir.[60]
§Cariyenin avret
mahalli cumhura göre erkek gibi göbek ile diz kapağı arasıdır, ayrıca kamı ve
sırtını da örtmelidir. Ancak fitne doğacaksa hür kadınlar gibi örtünür.
Namazda avret mahalli
konusunda cumhura göre başı açık kılabilir, Hasan el-Basrî'ye göre cariyeler de
namazda hür kadınlar gibi örtünmelidir.
Hanefîlere göre
yukarıda sayılan avret yerlerini örtmeleri yeterlidir.
Mâlikîler hürlerde
olduğu gibi cariyenin avret mahallinin iki kısma ayrıldığını; Ön ve arka cinsel
organının muğallaza olduğu, buralar açık olarak kılınırsa bu namazın mutlaka
iade 7a da kaza edilmesi, bu yerler dışında yukarıda sayılanların muhaffefe
olduğu, buralar açık kılınırsa vakit içinde iadesinin rnüstehab olduğunu belirtmişlerdir.
Bu konuda Şafiiîlerden
gelen iki görüş vardır: a-Hür kadınlar gibi örtünme-lidir, b-Yukanda sayılan
avret mahalleri de örtünse yeterlidir.
Hanbelilere göre başı
açık kılabilir, ancak diğer yerlerinin açık kılınması konusunda farklı
ictihadlan bulunmaktadır: a-Erkekler gibi göbek ile diz kapağı arasını
kapatmaları yeterlidir. b-Sadece başı, kollan ve dize kadar ayaklan açık
olabilir.[61]
375/1245. hadisin umûm
ifade edip hür ya da cariye olsun bütün Müslüman kadınlara şamil olup olmaması
konusunda ihtilaf vardır.[62]
Rasûlullah döneminde
insanların farklı giysileri vardı ve İslâm bunlara fazla müdahale etmedi, ancak
giysiden amacın avret mahallinin kapatılması olduğunu belirtti. Çünkü bu
farziyet ifade eden bir emirdir, buna uymamak haramdır. Bir erkek tek parça
elbise, meselâ izar (peştamal) ya da ridâ ile namaz kılabilir. Ancak imkânı
olanlar için geniş bir örtü/elbise ya da iki parça olması ve bütün vücûdu
kapatması tavsiye edilmiştir. O dönemin ekonomik şartlarını da göz önünde
bulundurursak burada İslâm'ın sağladığı kolaylığı ve nasıl bir hayat dini
olduğunu daha iyi anlarız. Bu bölümde geçen ve o dönemde kullanılan giysilerden
bazıları:
1- Ridâ:
Vücûdun üst kısmını örten ya da dışarısı için kullanılan örtü. Boyundan itibaren göbeğe ya da ayaklara
kadar uzanabilir. Türkçe'de örtü, bürgü ve kaftan şeklinde kullanılmaktadır.[63]
2- lzar:
Vücûdun alt kısmını örten, göbekten dizelere ya da ayak-İara kadar uzanan
örtüdür. Buna Türkçe'de peştamal ya da futa denir.[64]
§Rİdâ ve izar ihrama
benzeyen örtülerdir.
3- Kamîs:
Boğazdan bele, dizlere ya da ayağa kadar uzanan giysidir. Türkçe'de uzun ya da
kısa gömlek anlamındadır.[65]
4- Serâvîl:
Göbekten ayağa kadar kısmı örten pantolon ya da şalvardır. Çoğulu serâvîlât'tır.
Sibeveyh (v.180/796) bu kelimenin müfret olduğunu belirtti, ancak bazı
dilcilere göre bu kelime sirvâl kelimesinin cem'idir (çoğuludur).[66] Rivayetlerin
hemen hemen hepsinde
bu kelime serâvîl, bazen de cem'İ
serâvilât[67] olarak geçmekte, sadece
bazılarında meselâ, Deylemî'nin (v.509/1115) bir rivayetinde[68]
olduğu gibi sirvâl olarak zikredilmektedir.
5- Kaba:
Yenleri dar ve gömlek şeklinde bir giysi; üstlük, cübbe ve kaftan manalarında
kullanılmaktadır.[69]
§Bu isimlerin toplu
hâlde geçtiği Hz. Ömer'in sözü için bk. Müsncd Trc. H.no: 386/1256
6- Dir':
Kadının giydiği uzun gömlek, entari?"[70]
§Metİnlerde geçen lafzı
tek parça elbise ya da örtü manasına gelmektedir. Başlıkta bu ikisini vererek
iki mana da vurgulanmış oldu. Ancak rivayetlerde dikişli ya da dikişsiz olması
belirlenmişçe elbise ya da örtüden birisi tercih edildi. Mutlak olan
rivayetlerde her ikisi de alındı.[71]
377/1247- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[72]
RaSÛlullah (Sallaliahü
aleyhi ve sellem) dedi kî:
"Bir erkek
omuzlarını kapatmaksızın tek parça örtü (ridâ) ile namaz kılmaz."[73]
378/1248- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[74]
Rasulullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Biriniz tek
parça örtü (ridâ) içinde namaz kılarsa iki (üst) ucunu çaprazlama boğazında
bağlasın!"[75]
Önemli olan avret
mahallinin öitülmesidir ve bu şarta uyulduğu sürece tek parça elbiseyle namaz
kılmak mekruh değildir. Eğer böyle olsaydı tek parça elbiseden başka bulamayana
da mekruh olurdu. Ancak imkânı olan için iki parça elbise ile vücûdun üst ve
altını örterek namaz kılmak müstehabdır.[76]
Tek parça örtüden
kasıt ridâ ya da izar (peştamal) olabilir. Eğer bu Örtü geniş ise vücûdun
tümüne sarılır ve düşmemesi İçin de boğaza bağlanır. Ancak dar ise sadece izar (peştamal)
olarak kullanılır.[77]
Cumhura göre boğaza
bağlanması müstehabdır, ancak İmam Ahmed b. Hanbel'e göre omuzdan bağlamaya
gücü yetene bu vacibdir, bunu yapmazsa mekruhtur, ama namazın iadesi gerekmez.[78]
379/1249- Hâlid
b. Üseyd'in mevlâsı Abdurrahman b. Keysan'dan (Radıyallahü anhüm):[79]
Babam (Keysan)'ın
anlattığına göre kendisi Rasûlullah'ı ridası olmaksızın sadece izarlı
(peştamallı) olarak Metabih'ten[80]
çıkıp (Benî Mutî'a ait) kuyuya geldiğini gördü. Rasûlullah (Saiiaitaha aleyhi
ve setiem) kuyunun yanında namaz kılan kullar görünce izannı açıp boynuna kadar
çekerek ona iyice büründü[81] ve
iki rekat namaz kıldı, öğle mi yoksa ikindi miydi, tam bilemiyorum.
§Aynı râviden ikinci
yolla gelen rivayet:
Babam Keysan'a
'RasÛlullah'tan neye ulaştın?' diye sorunca şöyle dedi: 'öğle ya da ikindiydi,
ben Rasûlullah'ı (Mekke'deki vadide bulunan)[82] Benî
Mutî'a ait yüksek kuyunun yanında bir parça örtüye bürünmüş olarak namaz kılarken
gördüm, iki rekat kıldı.[83]
Rasûlullah sade ve
halkı gibi yaşayan bir lider ve peygamberdi. Halkı gibi aç kalmış, kamına taş
bağlamıştı, onlar gibi bazen iki parça elbise ile, bazen de tek parça elbise
ile hayatini devam ettirmiş, namazını kılmıştı. Kısaca onların çektiği
sıkıntıyı fazlasıyla kendisi de çekiyordu, lüks bir hayatı yoktu. Bu da onun ne
kadar mükemmel bir lider olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kendisiyle beraber
yaşayan her insanın yüreği onun için yanıyordu.
RasÛlullah'm
(Saitaiiaha aleyhi ve sellem) giysilerinden birkaç örnek:
1- Bazen
izar (peştamal) giyer ve göbeğinden itibaren vücudunun alt tarafını örterdi, bu
izar ayaklarına kadar inerdi. O dönem her insanın iki parça elbisesi yoktu ve
iklim şartları da buna müsaitti.[84]
2- 0nun uzun
bir ridası (örtüsü) vardı. Vücudunun üstünden altına kadar her tarafını
örterdi. Hadramevt yapımı çizgili ridası ile heyetleri karşılardı.[85]
3- Pamuktan
mamul gömleği vardı, bunun boyu kısa ve beline kadar uzanırdı, yenleri ise
kısaydı ve bileklerine kadar gelirdi.[86]
4- 0nun
kalın ve Necran yapımı bir hırkası vardı.[87]
5- Yemen
yapımı kalın bir izan vardı.[88]
6- Yenleri
dar ve Şam yapımı bir cübbesi vardı.[89]
7- Ridası
bir dinarlık idi.[90]
8- Beyaz
renk elbiseyi çok severdi.[91]
9- Ancak
kızıl, san ve yeşil renkte elbiseler de giymişti.[92]
10- Necran
yapımı, kalın ve yeşil bir bürdesi (hırkası) vardı.[93]
11- Rasûlullah
elbise konusunda çok kanaatkardı ve yeni elbise giydiğinde şöyle derdi:
"Allah'ım! Hamd
sana, sen beni giydirdin. Senden bu elbisenin hayrını ve yapılma gayesinin de
hayrını isterim. Bu elbisenin şerrinden ve yapılma gayesinin şerrinden de sana
sığınırım."
Bir keresinde de şöyle
demişti:
"Beni giydiren,
bu elbiseyle avret yerlerimi kapatan ve onunla hayatımı güzelleştiren Allah'a
hamd olsun.[94]
380/1250-
Saîd b. Haris anlattı:[95]
Câbir b. Abdullah'ın
(Radıyaiiahü ank) yanına girdik, kendisi tek parça örtüye (peştamale) bürünmüş
olarak namaz kılıyordu, ridası da kendisine (o kadar) yakındı ki elini uzatsa
alırdı. Selâm verince böyle namaz kılmasının sebebini sorduk. Dedi ki:
'Rasûlullah'ın
(Saiiatiahu aleyhi ve seiiem) Câbir'e verdiği ruhsatı yavmalan sebebiye sizin
gibi cahiller[96] beni görsün diye (böyle
kılıyorum).'
Câbir anlatmaya şöyle
devam etti:
'Yolculuklarının
birisinde Rasûlullah'la beraberdik, gece tek parça örtü ile namaz kılarken
yanına gittim, benim üzerimde de tek parça (dar) bir Örtü vardı, ona
bürünmüştüm.[97] Sonra onun yanına gelip
durdum. Rasülullah bana şöyle dedi:
"Bu bürünme de ne
böyle? Eğer tek parça örtün olduğu hâlde namaz kılmak istersen ve bu örtü geniş
ise bütün vücudunu ört, ama dar ise sadece izar (peştamal) olarak sar!'"[98]
381/1251- Abdullah
b. Muhammed b. Akîl'den:[99]
Câbİr b. Abdullah'a
(Radtyaltahüanh):
'Rasûlullah'ı
(Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaz kılarken gördüğün gibi bize namaz kıldır!'
dedim. Câbir üzerinde göğsünün altında başlanmış tek parça örtü (peştamal)
olduğu hâlde bize namaz kıldırdı.[100]
382/1252- Sehl
b. Sa'd es-Sâidî'den (Radıyaiiahü anh):[101]
Namazda Rasûlullah'ın
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) arkasında öyle kişiler gördüm ki darlığından/azlığından
dolayı (tek parça örtü olan) izarlarım(n üst tarafını^ çocuklar gibi
boyunlarına bağlamışlardı. Bir kişi[102]
şöyle dedi (o gün):
/Ey kadınlar
topluluğu! Erkekler (secdeden) kalkıncaya kadar başlarınızı kaldırmayın!'
§Diğer rivayette ise
şöyle geçmektedir:
'Kadınlara şöyle
denildi: Erkekler tam doğrulup oturuncaya kadar sakın başlarınızı
kaldırmayın!'[103]
Erkekler için efda!
olan iki parça elbise/örtü olup vücûdun Ust ve alt kısmının örtülmesi ve bu
şekilde namaz kılınmasıdır. Ancak sadece izar (peştamal) olursa göbek ile diz
kapaklarının arasını örtmek şaröyla caizdir. Bir de bu rivayetlerde boyna bağlanması
emredildi ki kalkıp otururken izar düşmesin. Çünkü Peygamberimiz (SaiiatiaM
aleyhi ve seilem) döneminde kadınlar erkeklerin arkasında namaz kılarlardı ve
arada bir perde yoktu. Buradaki tavsiye kadınların başlarını biraz geç
kaldırmalarıdır, çünkü erken kaldınrlarsa izan dar olan bazı kişilerin avret
mahallerini görme tehlikesi oluşur. Kumaşın az ve fakirliğin yaygın olduğu o
dönemde buna (yani tek parça örtü ile namaza) ruhsat verilmişti. Ancak iki
parça ya da geniş örtüsü/elbisesi olanlara vücûdun örtülmesi emredilmektedir.[104]
Bunlardan İslâm'ın kolaylık dini olduğunu anlıyoruz, ancak imkân varsa bu
kolaylığı istismar etmemek .en güzelidir. Ayrıca bu kolaylıklardan İslâm'ın
her ortam ve şartta yaşanabileceği görülmektedir. İslâm'da bu alt limit çok
önemlidir ve doğru anlaşılması gerekir.[105]
383/1253- Ümmü
Hânî (Radtyaiiaha anhâ) anlattı:[106]
Kendisi Fetih günü
Mekke'de Rasülullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) iki ucunu çaprazlama
(boynuna) bağlayarak tek parça örtü ile sekiz rekat namaz kıldığım gördü.
§Diğer rivayette:
Duhayi sekiz rekat olarak kıldı, şeklinde geçmektedir.[107]
384/1254- (Z.)
Ebû Nadra, Übey b. Kâ'b'ın (Radtyaiiahu anh) şöyle dediğini nakletti:[108]
Tek parça elbise/örtü
içinde namaz kılmak Rasûlullah'la (SaUaitahu aleyhi ve seüem) beraber
yapageldiğimiz bir âdetti. Bundan dolayı da bize bir ayıplama gelmezdi.
§İbnMes'ûd
(Radıyatiahu anh) dedi ki:
'Bu o dönemdeydi.
Çünkü elbiseler/örtüler azdı. Ama Allah bolluk/ zenginlik verirse iki parça
elbise/örtü ile (vücûdun tamamını) örterek namaz kılmak daha temiz bir
harekettir.'[109]
385/1255-
Abdullah b. Abbas (Radtyallahü anhumâ):[110]
Bir gece Rasûlullah'ı
(Saiiaüaha aleyhi ve seitem) boynuna kadar büründüğü[111]
hâlde[112] Hadramevt[113]
yapımı çizgili örtüsü içinde namaz kılarken gördüm, üzerinde başka bir (dış
elbisesi) yoktu.[114]
386/1256- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[115]
Bir kİŞİ Rasulullah' a
(Saltallahü aleyhi ve sellem):
'Bizden birisi tek
parça örtü/elbise içinde namaz kılabilir mi?' deyince Rasûlullah:
"Hepiniz iki parça
örtü/elbise bulabilecek mi?" dedi.
§İkinci tarikle gelen
rivayetteki ek: Adam:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Birimiz tek parça örtü/elbise ile namaz kılabilir mi?' deyince Rasûlullah şöyle
dedi:
"Hepinizin iki
parça örtüsü/elbisesi var mı?"
§Ebû Hüreyre ekledi:
'EbÛ Hüreyre'yi
örtüleri/elbiseleri askıdayken tek parça elbise ile namaz kılacak biri olarak
mı biliyorsun?'[116]
Burada Ebû Hüreyre tek
parça elbiseyle namaz kılmanın caiz olduğunu ancak iki parça elbisesi varsa
bunun efdal olduğunu vurgulamaktadır. Hz. Ömer'in şu sözü de konuyu
açıklamaktadır:
'Allah bir kolaylık
gösterdiğinde siz de kolaylık gösterin! Bir kişi elbisesini tam (yani iki
parça) bulduğunda;
İzar (peştamal) ve
rida (bürgü) ile,
izar ve gömlek ile,
izar ve kaba (yenleri
dar üstlük) ile,
pantolon (şalvar) ve
rida ile,
pantolon ve gömlek
ile,
pantolon ve kaba ile,
tübbân (dizlere kadar
kısa pantolon) ve kaba ile namaz kılabilir.’[117]
§Önemli olan avret
mahallini ve vücûdun üst kısmını örtmektir.[118]
387/1257-
Nâfı'den:[119]
Abdullah b. Ömer
(Radıyaiiahaanhumâ) şöyle derdi:
Kişinin ancak tek
parça Örtüsü varsa onu izar (peştamal) olarak kullansın ve namazım kılsın! Ben
Ömer b. Hattab'ın böyle dediğim işittim. Hz. Ömer[120]
derdi:
'Örtü tek parça
olduğunda Yahudilerin yaptığı gibi üstünüze bürümeyin!'
Nâfi' ekledi:
'Onun bu sözü
Rasûlullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) isnad ettiğini size söylesem umarım
yalan söylememiş olurum,'
NOT: Nâfi'
burada 'Örtü tek parça olduğunda Yahudilerin yaptığı gibi üstünüze
bürümeyinVközünün merfu (Rasûlullah'ın sözü) olma ihtimali üzerinde durmaktadır.
Belki bu konuda zannı galibi olduğu için başka tarikle gelen rivayetinde,
Rasûlullah dedi ki diye merfu olarak nakletmİştir.. Sâlim'den gelen diğer
rivayete göre Hz. Ömer böyle namaz kılan birisini görmüş ve yukafıda geçen
sözlerle uyarmıştı. İmam Tahavî (v.321/933) Sâlim'in rivayetinin alınması
gerektiğini, zira onun daha kuvvetli ve hıfzı daha sağlam bir râvi olduğunu
belirtmektedir.[121]
388/1258-
Câbİr'den (Radıyallahü anh):[122]
Rasûlullah (Saitaiiaku
aleyhi ve seiiem) tek parça örtüyle boynuna kadar bürünerek[123]
namaz kıldı. Topluluktan birisi Ebu'z-Zübeyr'e: 'Farz namazı mı (kıldı)[124]'
deyince o: 'Farz namazı da ve farz olmayan (nafile) namazı da (kıldı)' diye
cevap verdi.[125]
389/1259- Seleme
b. Ekva' (Radyaiiahaanh) anlattı:[126]
Ben dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Ben avda olduğumda ancak üzerimdeki (uzun) bir gömlek ile namaz kılıyorum.'
Rasûlullah (Saitaiiahaaleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Onun
(uçlarını/yakasını)[127]
İlikle/kapat, dikenden başka (ilikleyecek) bir şey bulamazsan bile (onunla
kapat)!"
NOT: Bumda
emredilen hüküm bol gömlek için geçerlidir ki rükû ya da secdeye giderken avret
mahalli gözükmesin. Ama altında pantolon bulunan ya da avret mahalli gözükme
ihtimali olmayan gömleğin yakalarını İlikleme ile ilgili bir emir değildir.[128]
390/1260-
Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[129]
Rasûlutlah (Satiaiiahüa^yhiveseiiem)
iki (çeşit)[130] örtünmeyi yasakladı:
Sammâ (yani kollan örtünün içinde kalacak/hareket edemeyecek) şekilde[131]
sıkı bürünmeyi ve kişinin tek parça örtüsü (olduğu hâlde) ihtibâ şeklinde
(dizlerini dikerek) oturması ve avret mahallinin açılmasına dikkat etmemesidir.
Peygamberimiz ayrıca
mülâmese, münâbeze, muhâkale ve müzâbene satışlarım da yasakladı.[132]
Rivayette geçen
örtünme ve oturma şekillerindeki yasak avret mahallinin açılmasından
kaynaklanmaktadır:
Birinci şekli sammâdır
ki örtüye tümüyle bürünür; kollarını hareket ettiremeyecek şekilde vllcûduna
sarar ve ellerini kullanacağı zaman mecburen alttan dışan çıkarması gerekir»
tabiî, bu hareketi de avret mahallinin açılmasına sebep olacaktır. Sammâ
kelimesi sağırlıktan gelmektedir, dışarıyla irtibatı olmayan şeyler için
kullanılır.[133]
İkincisi ihtibâdır ki
dizleri karna yapıştırarak oturmadır ve tek parça örtüye bürünen mutlaka avret
mahallinin kapanmasına dikkat etmelidir.[134] Bu
hadiste de dikkatsiz oturuş yasaklanmaktadır; böyle oturmaya alışan insanlar
mutlaka bol ve iki parça elbise giymeli ki vücûdun Üst ve altını örtsün, avret
mahallinin görllnme tehlikesi olmasın.
§Bu rivayette ayrıca
cahiliyede yapılan bazı satış türleri de yasaklanmaktadır, çünkü bunlarda
aldatma/aldanma ve faiz tehlikesi vardır. Bu satışlar şunlardı:
1- Mülâmese:
Müşteri hangi mala değerse onda satış bitmiş ve bağlayıcı hâle gelmiş olacak
kabul edilirdi.
2- Münâbeze:
Bayi hangi malı atarsa onda satış bitmiş ve bağlayıcı hâle gelmiş sayılırdı.
3- Muhâkale:
Toplanmış (kuru) buğday karşılığında başaktaki buğdayları tahmini ölçekle
takas etmektir.
4- Müzâbene:
Toplanmış (kuru) hurma karşılığında ağaçtaki taze hurmaları tahmini ölçekle
takas etmektir.[135]
391/1261- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahu anh):[136]
Allah'ın Peygamberi
(Saiiaitahu aleyhi ve seiiem) şöyle dedi:
"Tek parça kumaş
İçinde sarnmâ şeklinde örtünmeyin!
Hiçbiriniz sol eliyle
yemesin!
Tek sandalet/terlik
İle yürümesin!
Tek parça örtüsü
(olduğu hâlde) ihtibâ şeklinde oturmasın!"[137]
Peygamberimiz
(SallallaM aleyhi ve seliem) burada dört önemli şeye dikkat çekmiştir:
1- Tek parça
kumaş ile sammâ örtünüşü: Bununla ilgili açıklama önceki hadiste geçmişti.
2- Sol elle
yemek, (Bu el ile temizlik yapıldığı için yıkanması unutulmuş olabilir, bundan
dolayı, sol elin yemekte kullanımı yasaklanmıştır, ancak bir şeyi kesmede ya
da bölmede sağ ele yardımcı olabilir, sol elle yiyen gayr-ı müslimlere benzeme
söz konusudur.)
3- Tek
sandaletle/terlikle yürümeye çalışmak. (Burada başkalanna karşı gülünç duruma
düşme söz konusudur.)
4- Tek parça
Örtüsü olduğu hâlde ihtibâ oturuşu. (İhtibânın anlamı önceki hadisin
açıklamasında geçmişti. Tek parça örtüye bürünen kişinin dizlerini dik.—k oturuşunda
da avret mahallinin açlıma tehlikesi vardır.)
§Bu uyarılardan şunu
anlıyoruz: Bir Müslüman vakannı her an korumalı ve kendisini küçük düşürecek iş
ve davranışlardan kaçınmalıdır. Bu yeme-içme konusunda olduğu gibi giyim ve
yürüme gibi davranışlarda da olabilir. Bizleri böyle eğiten ve şahsiyetli bir
hayatı öğreten Peygamberler gönderdiği için Allah'a ne kadar şükretsek azdır.[138]
Müctehid imamlar gelen
nasların durumu nedeniyle bazı konularda ittifak, bazılarında ihtilaf ettiler:
A- İttifak
Edilen Konular.
1- Namaz
kılarken ve başkalarının yanında bulunurken avret yerinin Örtülmesi farzdır,
açılması haramdır ve namazın da bozulmasına sebeptir.
2- Erkeğin
avret mahalli göbek ile diz kapağı arasıdır ve kapatılmalıdır.
3- Hür
kadının yüzü ve elleri hariç her tarafı avret sayılır ve kapatılmalıdır.
4- Bir kişi,
eşi dışında kimsenin avret yerine bakamaz, haramdır. Zaruret hâli bunun
dışındadır. Ebediyyen evlenmesi yasak olan yakın akrabalarının yanındayken baş
ve kollar gibi avret-i hafıfeler için ruhsat verilmektedir, meselâ, bir kadın,
kardeşi veya babası yanında rahat davranabilir, onların yanında başı, kolları
açık dolaşabilir. Ancak orada yabancı bir erkek bulunmayacak ya da görme
ihtimali olmayacak. Erkek de avret mahallini aynı şekilde koruyacak,
göstermeyecektir.
5- Giyilmesi
haram olan (meselâ erkekler İçin ipek gibi) bir elbise ile namaz kılmak da
haramdır.
6- Erkeklerin
kadınlara benzemesi ve kadınların da erkeklere benzemesi haramdır, îki cinsin
giyimi, konuşması, hâl ve hareketleri farklı olmalıdır.
7- Alış
veriş, şahitlik ya da tıbbî konular gibi ihtiyaç anında yabancı kadına bakmak
caizdir. Bu durumda şehvetli bakış haramdır.
8- Bir erkek
başka erkekle ya da bir kadın başka kadınla aynı yorgan/yaygı içinde
yalamazlar, haramdır.
9- Çarşı
hamamianna gidilmemesi tavsiye edilir. Ancak kadın ve erkeğin ayrı olduğu
hamamlarda avret mahalli olan göbek ile diz kapağı arasının kapatılması
şartıyla yıkanılabilir. Bu konuda hadislerde geçen tehditleri/uyanları
unutmamak ve ihtiyaç olmadıkça buralara gitmemek gerekir.[139]
B- İhtilaf
Edilen Konular.
Avret mahallini örtme
konusunda âlimler yer, şahıs ve şartlara göre ihtilaf ettiler: 1-Namaz kılacak
olan kadınların başını örtmesi gerekir. Bazı âlimler bu rivayetlerden yola
çıkarak avret mahalli konusunda hür ve cariyenin aynı olduğunu belirttiler ki
Hasan el-Basrî ve Zahirîlerin görüşü budur. Cumhura göre hür ve cariyenin
avret mahallindeki sınırlar biraz farklıdır:
a- Mâlikîler
ve Şafiîlere göre hür bir kadının yüz ve bileklere kadar elleri hariç her
tarafının kapanması gerekir.
Hanefîlere göre yüz ve
eller dışında ayaklar da avret mahallinden sayılmaz.
Hanbelîlere göre yüz
dışında bütün bedeninin kapanması gerekir, el konusunda onların iki görüşü
vardır. Bu ihtilafın sebebi "Görünen kısım hariç zinetlerini/zinet
yerlerini göstermesinler/örtsünler' ayetindeki istisna istemeden açılan kısım
mı yoksa el ve yüz gibi âdeten görülen yerler midir? Ayrıca hacda bu uzuvların
açık olması avret olmadığını gösterir.[140]
b- Cariyenin
avret mahalli cumhura göre erkek gibi göbek ile diz kapağı arasıdır, ayrıca
karnı ve sırtını da örtmelidir.
Namazda avret mahalli
konusunda cumhura göre başı açık kılabilir, Hasan el-Basrî'ye göre cariyelerde
namazda hür kadınlar gibi örtünmelidir.
Hanefîlere göre
yukarıda sayılan avret yerlerini Örtmeleri gerekir.
Mâlikiler hürlerde
olduğu gibi cariyenin avret mahallinin iki kısma ayrıldığını; Ön ve arka
cinsel organının muğallaza olduğu, buralar açık olarak kılınırsa bu namazın
mutlaka iade ya da kaza edilmesi, bu yerler dışında yukarıda sayılanların
muhaffefe olduğu, buralar açık kılınırsa vakit içinde İadesinin müstehab
belirtmişlerdir.
Bu konuda Şafiiîlerden
gelen iki görüş vardır:
a- Cariye
hür kadınlar gibi Örtünmelidir,
b- Yukarıda
sayılan avret mahalleri de örtünse yeterlidir.
Hanbelilere göre başı
açık kılabilir, ancak diğer yerlerinin açık kılınması konusunda farklı
ictihadlan bulunmaktadır:
a- Erkek!er
gibi göbek ile diz kapağı arasını kapatmaları yeterlidir.
b- Sadece
başı, kollan ve dize kadar ayaklan açık olabilir.[141]
375/1245. hadisin umûm
ifade edip hür ya da cariye olsun bütün Müslüman kadınlara şamil olup olmaması
konusunda ihtilaf vardır.[142]
2- Namazda
setr-i avretin hükmü:
Cumhura göre setr-İ avret
namazın sıhhat şartlarındandır. Bazı Mâlikîler bu konuda bilerek örtmeyen ile
unutanın farklı olduğunu söylediler. Bilerek bu şart terk edilirse namaz batıl
olur, İmam Mâlik'e göre vaktinde iadesi gerekir.[143]
Hanefîlerde avret-i
muğallaza ve hafife şeklinde ikiye ayrılır, Muğallaza ön ve arka cinsel
organlardır, hafife olan avret mahalli de diğer kısımlardır. Namazda muğallaza
olan kısımda dirhem miktarı (el ayası) kadar ve hafifede de V* kadar yer
açılırsa namaz bozulur.[144]
Mâlikîlere göre avret
mahalli Hanefîlerde olduğu gibi ikiye ayrılır: Muğallaza olan kısmı açıldığında
namaz bozulur ve vakit içinde iadesi, buna gücü yetmezse sonra kazası gerekir.
Hafife olan yerler açılırsa namaz bozulmaz, ancak vakit içerisinde iadesi
müstehabdır.[145]
Şafiîlere göre buralarda
bir yer az da olsa açılır ve örtmeye gücü yettiği hâlde Örtmezse namazı
bozulur.[146]
3- Avret
mahalline bakma konusunda âlimlerin görüşü:
a- Bir erkek
başka bir erkeğin avret mahalline bakamaz, haramdır.
b- Bir kadın
başka bir kadının avret mahalline bakamaz, haramdır.
c- Erkek ve
kadınlar birbirlerinin avret mahalline bakamaz, haramdır.
d- Eşinin
avret mahalline bakması kişiye mubahtır, ancak cinsel organına bakılmasında
ihtilaf edildi: Bazı âlimler mekruh, bazıları haram, üçüncü kısımda-kiler ise erkeğe
haram, kadına mekruh olduğunu söylediler.
e- Cariye
başkasıyla evli değilse avret mahalli efendisine kan-kocanın birbirlerine olan
durumu gibidir. Ancak cariye Müslüman ya da Ehİ-i kitab olmayıp kendileriyle
ev-lenilmesi yasak olan din/inanç sahiplerinden ise efendisine de yabancı
cariyeler gibidir.
f- Bir
erkeğin mahrem olan yakın akrabalarına, o kadınların da bu erkeğe bakışı göbek
ile diz kapağı arası dışındaki yerlere helaldir. Bazı âlimler bunlar helal
değildir, ancak yanlarında çalışırken açılan yerler müstesna, dediler.
g- Erkeğin
erkeğe avret mahalli göbek ile diz kapağı arasıdır.
h- Kadının
kadına avret mahalli göbek ile diz kapağı arasıdır.
4- İhtiyaç
anında erkeğin kimsenin olmadığı bir yerde avret mahallini açması caizdir,
ihtiyaç yoksa bazı âlimlere göre tahrimen mekruh, bazılarına göre de haramdır.[147]
5- Giyilmesi
haram olan bir elbise (meselâ erkekler için ipek elbise) ile namaz kılmak
haramdır, bu konuda farklı bir görüş yoktur. Başka elbise bulamayan bîr kişi
bunları giyerek namaz kılabilir mi, konusunda müctehidlerin görüşü:
Başka elbise
bulunmadığında bu haram elbise ile namaz kılınabilir ve vakit İçerisinde başka
elbise bulunsa da namazın iadesi gerekmez, bu namazın vakit içinde iadesinin
mendup olduğunu söyleyen âlimler de vardır.[148]
6- Çoğunluğa
göre başka elbise bulamayan bir kişi necis olan bir elbise ile namaz kılabilir
ve vakit içinde temiz elbise bulsa bile iade etmez.[149]
[1] Müşriklerin bir bölümü cahiliye döneminde Kabe'yi
çıplak olarak tavaf ediyorlardı; gündüz erkekler, gece de kadınlar bu şekilde
orada bulunurdu. Bunu dünya süslerinden uzak olarak Allah'a yakınlaştıklarını
iddia ederek yapıyorlardı. Şüphesiz bu şeytanın onlara bir vesvesesiydi ve
hiçbir Peygamber ümmetine böyle ibadeti emretmemişti. Şurası unutulmamalıdır
ki Peygamberlerin ibadet şeklillerinde ahlâkî renk çok önemlidir. Kur'ân bu
ayetle onların yanlış davranışlarını düzeltmekte, ayrıca diğer nimetlerden de
israf etmeden yararlanabileceklerini belirtmektedir. Kİm Peygamber'in
getirdiği dışında kendi kafasına göre din oluşturmaya çalışırsa şeytanın
oyuncağı olur ve cahiliye döneminde olduğu gibi gayr-i ahlâki ve gülünç
durumlara düşer. (Bu ayetle ilgili rivayetler İçin bk. Buharı, Hac, 91; Müslim,
Hac, 152; İbn Kesir, Tefsir, n/201)
[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/342-343.
[3] Sened:
Hasen: Müsned, 1/146,
H.no:1248; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 28, H.no:3140 C*'j&%)\ Hammâm, 1, H.no:4015
(Ebû Dâvûd hadisten sonra: 'V,& *j ^j^Jı üi" (Bu hadiste münkertik
vardır) der); İbn Mâce, Cenâiz, 8, H.no:1460; Dârekumî, 1/225; 11/86; Öezzâr,
11/274-275, H.no:694-695; Ebû Ya'lâ, 1/277, H.no:331; Hâkim, IV/200, H.no:7362
(Hâkim ve Zehebî hadisin herhangi bir illetine işaret etmezler); Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/228; III/388; ŞuabÜ'l-îmân, VI/153, H.no:7760;Makdisî,
Muhtara, VII/43, H.no:2437 (sahih).
Bennâ, hadisi Bezzâr ve
Hâkim'e de nisbet eder ve İbn Maîn'in de belirttiği gibi Habîb b. Ebû Sâbit'in,
Âsim b. Damre'den hadis işitmediği ve aralarında sika olmayan bir râvinin
bulunması sebebiyle hadisin illetli olduğunu belirtir. Bk. Bülûğu'l-emânî,
111/50. İbn Hacer "Ebû Hâtim'in: 'İbn Cüreyc, Habib'den, Habib de Âsım'dan
hadis işitmedi' sözünü nakleder. Bk. ed-Dirâye fi tahrîci ehâdîsi'İ-Hidâye,
11/227; Ahmed Muhammed Şâkir ise hadisin isnadının sahih olduğunu söyler ve
şunları ekler: "Ebû Hâtim'in Ilel'inde (2/270) "Hasan b. Zekvan, Amr
b. Hâlid el-Vâsıtî'den, o da Habib'den nakleder. Hasan ve Amr'ın her ikisi de
zayıftır" denilmektedir. Hadisin isnadında tenkid edilecek bir yön yoktur,
isnadı sahihtir." Ömer b. Ali el-Endelûsî de der ki: "İbnü'l-Kattân
Ahkâmü'n-nazar isimli eserinde râvîlerinin hepsinin sika olduklarını, aradaki
İnkıtanın da Dârekutnî'nİn rivayeti ile giderildiğini söyler." Bk.
Tuhfetü'l-muhtâc, 11/14-15. Hadisin değerlendirmesi İçin bk. Zeylaî, Nasbu
'r-râye, IV/244.
Hadisin şâhidleri:
a-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bir sonraki 364/1234. hadise bk.
b-Abdullah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için 365/1235. hadise bk.
c-Cerhed el-Eslemîden
(Radıyallahü anh) şahidi İçin 366/1236. hadise bk.
d-Muhammed b. Abdullah
b. Cahş'tan (Radıyallahü anh) şahidi için 367/1237. hadise bk.
Hadis şâhidleri İle
hasen İİ ğayrihî seviyesine yükselir.
Şuayb el-Arnavut ve
ekibi hadisin sahih li ğayrihe yükselebileceğini belirtirler. Bk. H.no:1249.
[4] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/344.
[5] Sened:
Hasen: Müsned, 1/275,
H.no:2493; Tirmizî, Edeb, 40, H.no:2796-2798 (Hadis hasen-gariptir. Bu konuda
Hz. Ali ve Muhammed b. Abdullah b. Cahş'tan nakil vardır. Hem Abdullah b. Cahş
hem de oğlu Muhammed sahâbîdir); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XI/84,
H.no:lIU9; Buhârî de muallâk olarak bu hadise yer verir:
Buhârî, Salât, 12;
Ahmed Muhammed Şâkir
hadisin tahririnde şunlan dile getirir: "Ebû Yahya el-Kattât'm isminde
ihtilâf edilmiştir. Buhârî et-Târîhu'l-kebîr'in<le Zâzân ismi ile verir. Bu
zât sikadır. Çünkü Buhârî râviyi cerh etmedi ve ed-Duafö'da zikretmedi. Yahya
b. Main sika sayar. Nesâî de: "pek kuvvetli değildir", Ahmed b.
Hanbel İse: "İsrail kendisinden birçok münker rivayet nakletti" der.
Biz onun sika oluşunu tercih ediyoruz." Hadisin değerlendirmesi için bk.
Zeylaî, Nasbu'r-râye, IV/244.
Hz. Ali'den
(Radıyaltahü anh) şahidi için bir Önceki 363/1233. hadise bk.
[6] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/344-345.
[7] Sened:
Sahih: Müsned, 11/187,
H.no:6756; Benzer rivayet (11/180, H.no:6689) daha Önce zikredildi. Bk. 84/954.
hadis. İbn Ebî Şeybe, 1/304, H.no:3482 (îbn Ebî Şeybe bu hadisi Ahmed b.
Hanbel'in hocası Vekî'den aynı senedle almıştır); Ebû Dâvûd, Salât, 26,
H.no:495-496; Dârekutnî, 1/230; Hâkim, Müstedrek, 1/311, H.no:708 (Hâkim, Yahya
b. Main'den: "Amr b. Şuayb sikadır" sözünü nakleder ve "Bu
rivayetin mürsel oluşu dile getirilmektedir. Çünkü Amr b. Şuayb b. Muhammed b.
Abdullah b. Amr b. Âs, dedesi Abdullah b. Amr'dan (Radtyallahii anh) hadis
işitmemiştir" der); Beyhakî, Şuabü'l-tmân, VI/398, H.no:8650;
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/228-229; 111/84; (Beyhakî'nin bir rivayetinde ziyâdeli
şekli ile ve "emredin" yerine, "öğretin" emri;
"dövün" yerine, "edeplçndirin" emri zikredilmiştir. Bk.
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/229); Ebû Nuaym, Hüye, X/26.
Şâhidleri ve daha geniş
bir tahrici için bk. 84/954. hadis.
[8] Bennâ, age., IU/83.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/345-346.
[10] Bk. Müsned Trc.C.III- Çocuk ve Namaz makalesi.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/346.
[12] Sened:
Hasen: Müsned, III/478,
H.no:15870; İkinci rivayet: HI/478, H.no:15873; Üçüncü rivayet: UI/478,
H.no:I5872; Benzer rivayetler İçin bk. III/479, H.no:15876; m/479, H.no:15875;
III/479, H.no:15874; HI/478, H.no:15869; Ilİ/478, H.'no:İ5871 (mevkuf olarak);
EbÛ Dâvûd, Hammâm, 1, H.no:4014; Tİrmizî, Edeb, 40, H.no:2795 (Tirmİzî:
"Hadis hasendir, fakat ben isnadının muttasıl olduğunu zannetmiyorum"
der), 2796 (hasen), 2797; Dârimî, İsti'zân, 22, H.no:2653 (Senedde
Ebu'n-Nadr'ın hocası Zür'a b. Abd^ırrahman b. Cerhed el-Eslemî, o da Suffa
ashabından biri olan babası Abdurrahman'dan nakleder); Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 11/271, 273, H.no:2138-2142, 2148. Heysemî, hadisin Ebû
Dâvûd ve Tirmizî tarafından da nakledildiğini, senedinde zayıf olan Abdurrahman
b. Ebu'z-Zinad'ın bulunduğunu belirtir. Bk. Mecma', 11/52.
Cerhed b. Huveylid, Suffa öğrencilerinden biridir. Yezİd'in
halifeliğinin son yıllarında vefat etmiştir.
[13] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/347-348.
[14] Metinde geçen haten kelimesi Arapça'da kişinin hanımı
tarafından akrabası için kullanılır, kayın peder, kayın valide ya da kayın
birader gibi. (Bk. Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 169), Buradaki kişi dedesine nİsbet
edilmiş aslında ismi Muhammed b. Abdullah b. Cahş'tır. (Bennâ, age., M/84)
Muhammed b. Abdullah b. Cahş sahabenin küçüklerindendir ve Zeyneb validemiz
onun halasıdır, (tbn Hacer, Takribu 't-Tehzîb, 471,487)
[15] sened:
Sahih: Müsned, V/290,
H.no:22393; İkinci rivayet: V/290, H.no:22394; Buhârî, Salât, 12 (muallâk
olarak); Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberânî tarafından
nakledİİdiğini, Ahmed b. Hanbel'in râvilerinin sika olduklarını belirtir. Bk.
Mecma', 11/52. Seneddeki sahâbî Heysemî'nin bu eserinde Muhammed b. Abdullah b.
Cahş olarak verilir.
Bennâ, hadisi
Buhârî'nin et-Târîhu'1-kebîr'ine ve Hâkim'e de nisbet eder ve İbn Hacer'den şu
biigileri aktanr: "EbÛ Kesîr dışındaki rHvihri sahih hadis ricâlindendir
EbÛ Kesîr'den birçok kimse nakilde faulunmu?. fakat ben açık bir ta'dile
rastlamadım. Hadisi İbn Kân. de aym senedie nakleder. Muhammed b. Cahş hadisi
başlangıçtan sonuna kadar senedinde Muhammed lenn birbirinden naklettiği hadis
olduğu için Muhammenlerin müselseSa'SÎSa^ yazdım"Bennâ Şevkânrninde»
dediğini belirtir.Bk. Büulşğuul-emani, III/50.
[16] Metinde geçen ihtıbâ ayaklarını toplayıp karnına
yapıştırması ve bir kumaşla ayaklarım sırtından itibaren bağlamasıdır. Bazen
kumaş yerine elleriyle de dizlerini tutar. Bu o dönemde âdet olan rahat bir
oturuş şekliydi. (lbnü'1-Esîr, Nihâye, V335)
[17] Bu kişi Ma'mer b. Abdullah b. Nâfi' b. Nadle'dir.
Sahabenin yaşı büyük olanlarından ve Habeşistan'a hicret edenlerdendir. (Ibn
Hacer, Takribu't-Tehzib, 541; Bennâ, age., 541)
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/348-349.
[19] Sened:
Sahih: Müsned,
111/101-102, H.no:11931; Buhârİ, Salât. 12; Müslim, Hac, 462; Nesâî, Mevâkît,
26, H.no:545; Nikâh, 79, H.no:3378.
Hadis Müsned'İn
sülâsiyyâtından biridir. Uzun bir rivayet olmasına rağmen Bennâ hadisin konu
ile ilgili kısmını almıştır. Hadisin diğer bölümü şu şekildedir:
Bu kısım Siyer bölümünün Hayber Savaşı başlığı altında zikredilecektir.
[20] Başka yoldan gelen aynı rivayette kelimesi müfret
(tekil) olarak geçmektedir. Bk. Müslim, Nikah, 1365.
[21] Uyluk, dizin üst kısımlarıdır.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/349-350.
[23] Bu lafızla fıkıh kitaplarında gelen rivayet garibdir
ve hadis kaynaklarında bulunmamaktadır. Bk. Zeylaî, Nasbu'r-raye, 1/297.
[24] DârekutnU 1/230 (Zayıf); Deylemî, 11/284, H.no: 2313.
[25] Merğınânî, Hidâye, 1/43.
[26] Şîrâzî, Münezzeh, 1/64; îbn RÜşd, Bidayetü'l-müctehid,
1/83; tbn Kudâme, Muğnî, 1/616-617; DesÛkî, Haşiye, 1212-213.
[27] Tahavî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/474; Şîrâzî, age., 1/64;
Merğınânî, age., 1/43; İbn Kudâme, age., 1/615-616; DesÛkî, age., 1/214.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/350.
[28] Sened:
Sahih: Müsned, VI/62, H.no:242ll; Benzer rivayetler için bk. VI/155,
H.no:25094-25095; VI/167, H.no:25215; Hadis Hz. Osman'ın müsnedinde (ona İsnad
edilen hadisler arasında da) zikredilir. Bk. 1/71, H.no:514; Müslim,
Fezâilü's-sahâbe, 26-27.
Ubeydullah b. Seyyar
meçhul sayılsa da diğer rivayetlerde mütâbii bulunmaktadır.
[29] Bir rivayette uzanmıştı. Bk. Müslim, Fezâilü's-sahâbe,
2401-2402; Ebû Ya'lâ, VIII/240.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/350-351.
[31] Müslim, Fezâilü's-sahâbe, 2401; Ebû Ya 'lât VIII/240.
[32] Müslim, Fezâilü's-sahâbe, 2403 (29).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/351.
[33] Sened:
Sahih: Müsned, 11/255,
H.no:7455; Mükerrer için bk. 11/493, H.no: 10348; Benzer rivayetler İçin bk.
11/427, H.n<x 9478 (Mükerrer: 11/488, H.no: 10275):
İbn Hıbbân, XU/405, H.no:5593; XV/420, H.no:6965;Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, 111/31, H.no:2580; 111/94, H.no:2764; Hâkim, III/I84,
H.no:4785:
(Hâkim hadisin sahih
olduğunu söyler, Zehebî de buna muvafakat eder); Beyhakî,
es-Stinenü'l-kübrâ,lV232.
Umeyr b. tshak'ı İbn
Adiy'in dışında herkes sika kabul eder.
Bennâ, hadisi Hâkim'e
nisbet eder ve Umeyr'in dışında (Muhammed isimli) bir râvinin tarîki ile
naklettiği söyler. Bk. Bülûğu'l-emânt, 111/86. Ahmed Muhammed Şâkir de hadisin
sahih olduğunu söyler. Hâkim'in isnadında Muhammed ismine yer vermesinin bir
hata olduğunu belirtir. Fakat doğrusunun İshak'ın künyesinin "Ebû
Muhammed" olabileceğini, bu durumda başındaki "Ebû" lafzının
ise düşme ihtimalinin bulunabileceğini belirtir. Heysemî, hadisin Ahmed b.
Hanbel ve Taberânî tarafından nakledildiğini, Ahmed b. Hanbel'in Umeyr b.
tshak'ın dışındaki râvilerinİn sahih hadis ricali olduklarını, Umeyr'in ise
sika olduğunu belirtir. Bk. Mecma', IX/177. Hadisin değerlendirmesi için bk.
Zeylaî, Nasbu 'r-râye, IV/242.
[34] Bazı Müsned nüshalarında şeklinde geçmektedir. Sindî
bunu; gömleğinin bir kenarını açtı, şeklinde açıkladı. (Bk. Müsned, Thk. Şuayb
et-Arnavut, XII/427)
[35] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/351-352.
[36] Sened:
Hasen: Müsned, V/4,
H.no:19923; Ahmed b. Hanbel hocası İsmail b. İbrahim (v.193/809) ile birlikte
hadis dinlediği diğer hocası Yahya b. Saîd (v.198/813) kanalı ile naklettiği
rivayet de bu şekildedir. Fakat hocası Abdürrezzak b. Hemmâm (v.211/826)-Ma'mer
b. Râşid (v.154/771) kanalı ve bir başka hocası Yûnus b. Muhammed b. Müslim
(v.207/822)- Hammad b. Zeyd (v.179/795) kanalı ile gelen ziyadeli rivayet için
bk. V73-4, H.no:19917-19919; Ebû Dâvûd, Hammâm, 2, H.no:4017; Tirmizî, Edeb,
22, H.no:2769 (hasen); 39, H.no:2794 (hasen); İbn Mâce, Nikâh, 28, H.no:1920;
Taberânî, el-Mu'cemü't-kebîr, XIX/413, H.no:992.
Behz b. Hakîm b.
Muâviye b. Hayde el-Kuseyrî ve babası sadûk kabul edilir.
[37] Yani birbirlerinin yakın akrabası (baba, dede, oğlan
ve kız gibi) ya da benzerleri (kadın kadına ya da erkek erkeğe) olarak
oturduklarında (Bk. Ebû Dâvûd, Hammâm, 3; Tirmizî, Edeb, 22; İbn Mâce, Nikah,
28; Bennâ, 111/87)
[38] Bennâ, age., 111/87.
[39] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/352-353.
[40] İbnu'1-Esîr, Nihâye, HI/319.
[41] Mübârekpûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, VIH/43.
[42] Tirmizî, Edeb, 42, H.no:2800.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/353-354.
[44] Sened:
Sahih; Müsned, 111/63,
H.no:11544; Müslim, Hayz, 74 (Müslim ikinci bir rivayetinde " h/-îfp'ı
lafzı ile nakleder); Ebû D&vüd, Hammâm, 2, H.no:4018 (Müslim'in ikinci rivayetinde
olan lafızlarla); Tîrmîzî, Edeb, 38, H.no:2793 (hasen-sahih-garib); Nesâî,
Mesâcid, 32, H.no:723; İbn Mâcet Taharet, 137, H.no:661 (Hadisin sadece birinci
bölümünü nakleder); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/36, H.no:5438;
el-Mu'cemü'l-evsat, IV/87, III, H.no:3680, 3692; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ,
VII/98.
[45] Ya da "...aynı yatakta yatmasın!"
[46] Azİmâbâdî, Avnü'1-Ma 'bûd, XI/40.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/354.
[47] Sened:
Sahih: Müsned, III/362,
H.no:13699; Heysemî, Ahmed b. Hanbel tarafından rivayet edilen bu hadisin
râvîlerinin sika olduklarını, fakat Ali b. Zeyd ile delil getirilip
getirilmeyeceğinde İhtilafın bulunduğunu belirtir, Bk.Mecma \ 1/269.
Ebû Hüreyre'den
(RadıyallahU anh) şahidi için bk. 11/514-515, H.no:10626; 11/535, H.no: 10856;
11/392, H.no:9067; Buharı, Gusl, 20; Ehâdîsü'l-Enbiyâ, 28; Tefsîr, 11; Müslim,
Hayz, 75; Tirmitf, Tefsîr, 33/24, H.no:3221.
Buhâri, Gusl, 20:
"tsrâiloğullan çıplak ve birbirlerine bakarak yıkanırlardı. Musa
(Aleyhisselâm) ise (haya ve edebinden dolayı) tek başına yıkanırdı,
tsrâiloğullan: "Vallahi, Musa'yı bizimle beraber yıkanmaktan engelleyen
mutlaka kasığının çıkık olmasıdır" diyerek (ona eza verirlerdi). (Mûsâ)
bir seferinde yıkanmaya gitmiş, elbiselerini de bir taşın üstüne koymuştu. Taş
elbisesini alıp götürdü. Musa (Aleyhisselâm) da: "Aman taş elbisemi
bırak" diyerek taşın peşine düştü. Neticede tsrâiloğullan Musa'ya baktılar
ve: "Vallahi, Musa'da bir kusur yokmuş" dediler. Elbisesini aldı ve
taşa vurmaya başladı." Ebû Hüreyre: "Vallahi, taşa vurulan o darbelerden
altı veya yedisinin izi hâlâ durmaktadır."
Buhâri, Tefsîr,l I:
"Musa (Aleyhisselâm) çok hayalı biriydi. Bu durumu Allah Teâlâ-nın şu sözü
doğrulamaktadır: "Ey imân edenler! Musa'ya eziyet verenler gibi olmayın.
Çünkü Allah onu (İsrâİloğullanmn) sözlerinden temize çıkardı. Allah katında
onun değerli bir yeri vardı." (Ahzâb 33/69)"
Bu rivayet 440/748. hadiste zikredilmişti.
[48] Yani derine girmedikçe.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/354-355.
[50] sened:
Zayıf: Müsned, VI/63,
H.no:24225; Benzer rivayet için bk. VV190, H.no:25444; îbn Ebî Şeybe, 1/100,
H.no:1130; İbn Sa'd, Tabakât, 1/384; VIII/193; Tirmizî, Şemail, H.no:344 (İbn
Hacer el-Heytemî, Eşrafii'l-vesâil ilâ fehmi'ş-Şemâil, s.521); İbn Mâce, Taharet,
137, H.no:662; Nikâh, 28, H.no:1922; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII/94;
Bûsırî, senedindeki Hz. Aİşe'nin âzâdlığının isimlendirilmemesi sebebiyle
hadisin isnadını zayıf sayar. Taberânî'nİn el-Mu'cemü's-sağÇr isimli eserinde
Bereke b. Muhammed kanalı ile de nakledildiğini, fakat bu râvinin Dârekutnî
tarafından: "yalancıdır, hadis uydurur". Hâkim tarafından:
"mevzu / uydurma hadisler nakleder", tbn Adiy tarafından da:
"sair hadisleri batıldır" cümleleri ile tenkide tabi tutulduğunu
belirtir. Bk.Misbâhu'z-zİicâce, 1/85; 11/109.
Müsnedi tahric eden
Hamza Ahmed ez-Zeyn 25444. hadiste: "Hz. Aİşe'nin âzâdlığı Ebû Yunus'un
mechullüğü sebebiyle hadis zayıftır" derken, 24225. hadis İçin
"isnadı sahihtir" demiştir. Bu senedde de aynı şahsın yer almış
olmasına rağmen böyle bir yargıya varılmış olması herhalde bir dalgınlık
eseridir.
Hz. Aİşe'nin âzâdhğı
ile ilgili rivayetlerin değerlendirmelerine baktığımızda şu sonuçlarla
karşılaşabiliriz: Heysemî: "Onu tanımıyorum" der (Bk. Mecma', V/174);
Bûsırî: "müphem" sayar (age., 1/85; 11/109); Beyhakî'nin rivayetinde:
"Ebû Amr" künyesi ile zikredilir (es- Sünenü'l-kübrâ, IV/272);
Abdürrezzak'ın rivayetinde: 'Talha'nın kızı" şeklinde geçer (Musannef,
VI/444, H.no: 11598). Ayrıca Hz. Âİşe'nin âzâdlığının mirası konusunda Kasım b.
Muhammed b. Ebûbekir, Abdullah b. ez-Zübeyr'e miras davası İçin müracaat eder.
İbnü'z-Zübeyr de Abdullah b. Abdurrahman b. Ebûbekir lehine hükmeder.
(Muhammed, Hz. Âişe'nin baba bir kardeşi, Abdurrahman İse öz kardeşidir) Bk. Abdürrezzak,
IX/32-33; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrû, X/305. İbn Ebî Şeybe'nin Musannef inde
Ebû Amr'm imamlık yaptığı bilgisi de verilir:
Bk. İbn Ebî Şeybe,
11/31, H.no:6112; Abdürrezzâk, Musannef, 11/393, H.no:3824 (Kölenin imamlığı
konusunda); Şafiî, Müsned, s.54. Ztyâd b. Umeyra es-Sadefî İsimli bir râvi de
Hz. Âişe'nin âzâdlığı olarak tanıtılır. Bk. İbn Ebî Hatim, ei-Cerh, III/540,
Trc.no:2442; İbn Hıbbân ise Ziyâd b. Umeyra es-Sayrafî isimli râvînin Hz.
Âişe'nin âzâdlığından hadis naklettiğinden bahseder. Bk. Sikât, VI/327, Trc.no:7947;
İbn Mâkûlâ ise Ziyâd b. Umeyra es-Sadefî'nin Hz. Âişe'nin âzâdlığından hadis
aldığından bahseder. Bk. İkmâl, VI/279.
Hz. Âişe'nin âzâdlığı
olarak zikredilen kişiler
a-Ebû Amr Zekvan:
Buhârî ve Müslim ricalinden olan bu zat Kurrariin en fasihlerinden olup sika
biridir. Harre olayiannda vefat etti. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc.no: 1490;
el-Mukîenâ fiserdi'l'künâ, 1/428, Trc.no:4618; İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:1842;
Buhârî, et-Târîhu'l-kebîr, III/261,Trc.no:896.
b-Ebû Yunus; Müslim
ricalinden olup sika biridir. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc.no:6907; İbn Hacer,
Takrîb, Trc.no:8458. Bu râvi ile ilgili rivayet için bk. 129/999. hadis.
c-Ebû Hafsa: Bk. Nesâî,
Küsûf, 13, H.no:1479; es-Sünenü'l-kübrâ, 1/574, H.no:1866; Zehebî, Kâşif,
Trc.no:5687; el-Muktenâ, 1/196, Trc.no: 1716; İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:8058
(makbul biridir). Buhârî, el-Künâ, s.26, H.no:207.
d-Abdullah b. Sa'd: Bk.
Buhârî, el-Edebü'l-müfred, s.82, H.no:207; et-Târîhu'l-kebîr, V/106,
Trc.no:309. EbÛ Hüreyre'nin talebesidir.
e-Ebû Mudille: Zehebî:
"Sika sayılmıştır" der. Bk. Kâşif, Trc.no:6821; el-Muktenâ, 11/68,
Trc.no:5654; İbn Hacer, Takrîb, Trc.no:8349 (makbul biridir). İsmi
Ubeyduliah'tır. Tirmİzî hadislerinin hasen olduğunu söyler. Bk. Sünen, Deavât,
9, H.no:3592.
f-Abduİlah b. Ferrûh:
İbn Ebî Hatim onun meçhul biri olduğunu söyler. Bk. Cerh, VI/137,Trc.no:638.
Hz. Âişe'nin
âzâdlığının mütabii de bulunmaktadır. Zehebî ve İbn Hacer, meçhul sayılan Zeyd
b. Hasan el-Mısrî*yi tanıtırlarken aralarında İmam Mâlik'in de bulunduğu bir
sened zinciri ile şu rivayete yer verirler:
Zehebî, Mîzân, Vliyi
12, Trc.no:408; İbn Hacer, Mîzân, 11/504, H.no:2024. Bu rivayet de zayıftır.
[51] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/355-356.
[52] Sened:
Hasen: Müsned, VI/150,
H.no:25045; Benzer rivayetler için bk. VI/218, H.no:25709-25710; VI/259,
H.no:26104; Ebû Dâvûd, Salât, 84, H,no:641; Tirmizi Salât, 160, H.no:377 (Bu
konuda Abdullah b. Amr'dan da nakil vardır. Hz. Âişe'nin hadisi ise basendir);
İbn Mâce, Taharet, 132, H.no:655; İbn Huzeyme, 1/380, H.no;775. Ayrıca bir
sonraki 375/1245. hadise bk.
[53] Bazı rivayetlerde şeklinde ya da şeklinde sıfat olarak
gelmiştir. (Bk. İbn Huzeyme, Sahih, 1/380; İbn Hibban, Sahih, IV/612)
[54] Azimâbâdî,
Avnü'l-Ma'bÛd, 11/243; MübârekpÛrî,
Tuhfetü'l-ahvezî, 11/314; Münâvî, Feyzu’l-Kadir, VI/416.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/356-357.
[55] sened:
Sahih: Müsned, VI/96,
H.no:24527; Diğer rivayet için bk. VI/238, H.no:25894; Ebû Dâvûd, Salât, 84,
H.no:642; An Afdc*. Taharet, 132, H.no;654; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/223.
Bennâ hadisin
isnadındaki râvilerin Buharı ve Müslim'in Sahih'lerinde geçen ricalden olduğunu
söyler. Bk. BUlûğu'l-emânî, 111/90.
Ayrıca bir önceki
376/1246. hadise bk.
[56] Ümmü Talhati't-Talehât olarak bilinen bu kadının ismi
Safiyye bt. Haris b. Talha'dır. Bk Zehebl Kâşif, 11/511.
[57] Talhatü't-Talehât ya da Ebu'l-Mutarrif el-Basri olarak
bilinen zat Talha b. Abdullah b. Halef b. Es'ad b. Âmir el-Huzâî'dir. Bk. İbn
Hacer, Takribu 't-Tehzib, 282, H.no: 3022
Talhatü't-Talehât''in
manası Talhalar'ın Talha'sı demektir. Talhalar'dan kasıt Talha isimli cömert
kişilerdir,jm\ar şu kişilerdir:
Talha b. Ubeydullah et-Teynıî, Talha b. Ömer b. Ubeydullah, Talha b.
Abdullah b. Avf, Talha b. Hasan b. Ali ve bu zat Talha b. Abdullah b. Halef b.
Es'ad b. Âmir'dir. Bunların İçinde en cömerdi olduğu için Talha b. Abdullah'a
Talhalar'ın Talha'sı denmiştir. Bk. İbn Hacer, Tehzibü't-Tehzib, V/17.
[58] Hz. Âişe annemiz Cemel vak'asından sonra Basra'da
Abdullah b. Halefin evinde bulunan Safiye'niıı yanına uğradı. Bk. Bennâ, age.,
M/89.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/357-358.
[60] Sehnûn. Müdevvene, 1/95; Şîrâzî, age., 1/64; Merğınânî, age., 1/43: İbn Kudâme, age., 1/632; Desükuage..
1/212-213.
[61] liram Şafiî, (jmm, V/109; Sehnûn, age., 1/94-95;
Şîrâzî, age., 1/64; Merğınânî, age., 1/43, 44: Hm Rüşd, Bidayetü'l-müctehid,
1/83; İbn Kudâme, age., 1/637, 639; DesÛkî, age., 1/213.
[62] Sehnmı, age., 1/94; İbn Rüşd, age., 1/84; İbn Kudâme,
age., 1/639.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/358-359.
[63] Ibııü'i-Esîr, Nihâye, 11/217, Karahisarî, Ahterİ-i
kebir, 1/429; Şemseddin Sami, Kamus-ı Türkî, 661.
[64] F-tiuzîlbâbâdî, el-Kamusu'l-muhît, 437; Mutarrİzî,
Muğrib, 1/38; Semseddİn Sami, age,, 92.
[65] Şemsüddin Sami, age., 1083.
[66] Razi, Muhrâru's-Sıhâh, 296.
[67] Bk. Wensinck, el-Mu'cemu'l-müfehres, serâvîl/serâvîlât
maddesi.
[68] Deylemî, Firdevs, 1/28.
[69] İbn Hacer, Fethu'l-Bârt, X/269; Semseddin Sami, age.,
1047.
[70] Râzî, age., 203; Semseddin Sami, age., 606.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/359-360.
[72] sened:
Sahih: Müsned, 11/243,
H.no:7305; Buhâri, Salât, 5; A/ws/im, Salât, 277; Ebû Dâvûd, Salât, 77, H.no:626;
Nesâî, Kıble, 18, H.no:767; Dârimî, Salât, 99, H.no: 1378.
Hadisin Ebû Hüreyre'den
bir başka rivayeti ve şâhidleri için bir sonraki 378/1248. hadisin tahricine
bk.
[73] Metindeki ek: Bir keresinde de kelimesi ile söyledi
(ki bu da omuz manasına gelmektedir).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/360.
[74] sened:
Sahih: Müsned,
Ü/266, H.no:7597; Benzer rivayetler için bk.
D/255, H.no:7459; D/520, H.no:
10695; D/427, H.no:9480; ü/319, H.no:8234:
Buhâri, Salât, 5; E£Û
DâvÛrf, Salât, 77, H.no:627; Âto<Sf,Kibîe, 18, H.no:767; Dârimî, Salât, 99,
H.no:1378; Abdürrezzâk, 1/353, H.no:1374; An Huzeyme, 1/376, H.no:765.
Heysemî'nin Taberânrnin
Evsat'ına nisbet ettiği Ebû Hüreyre rivayeti mealen şöyledir: "Rasûlutlah bUründüğU
bir elbise içinde bize namaz kıldırdı. Elbisenin İki ucu birbirine ulaşmıyordu.
Rasululİah onu bağladı." Heysemî bu rivayetin senedinde biyografisini
bulamadığı bir râvinin varlığından bahseder. Bk. Mecma', 11/50.
Bu konuda Ebû
Hüreyre'den nakledilen diğer rivayetler için bk. 377/1247 ve 386/ 1256.
hadisler.
Hadisin şâhidleri:
a-(Ek) Enes b, Mâlik1
ten (Radıyallahü anh) şahidi:
, 111/239, H.no:İ3444;
III/257, H.no:13637 (Mükerreri: IH/281, H.no:13923);
III/159, H.no:12554;
Benzer rivayetler İçin bk. III/262, H!no:13696, 13698; Ilİ/216, H.no:13193;
III/243. H.no:13490; IIV128, H.no:12324 (Mükerreri: III/I27, H.no:12220):
Tirmizî, Salât, 151,
H.no:363 (hasen-sahih) (ij*ıî & ^ 'jk* *-ı.'> y). Heysemî Enes'ten
nakledilen hadisleri
Bezzâr ve Ebû Ya'lâ'ya nisbet eder. Bir rivayetin râvilerinin sika sayıldığını,
diğer rivayetin ise senedindeki râvilerin sahih hadis ricalinden olduklarını
ifade eder. Bk. age., 11/49. Enes b. Mâlİk'İn bu konudaki rivayetlerinden biri
de Ümmü'1-Fadl bt. Hâris'ten naklettiğidir. Bu rivayet İçin (o) şıkkına bk.
b-(Ek) Ebû
Seleme b. Abdurrahman'ın Hz.
Peygamber'İ gören bir sahâbîden (Radıyallahü anh) şâhİdİ:
, III/462, H.no:15744
{Mükerrerleri: IV/17, H.no: 16162; V/366, H.no:22996); Heysemî, Ahmed b.
Hanbel'in râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını belirtir. Bk. age., H/49.
c-(Ek) Ömer b. Ebö Seleme'den (Radıyallahü anh) şahidi:
, IV/27, H.no:16287;
IV/26, H.no:16281 (Ll ff ^ ^); IV/27, H.no:16288;
IV/26, H.no:16285;
Afâ/ilt, Cemâat, 29; Buhâri, Salât, 4; Müslim, Salât 278-280; ££Û Dâvûrf,
Salât, 77, H.no:628; İbn Mâce. ikâme, 69, H.no:1049; Taberânî,
el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/21, 24, H.no:8270, 8286;
d-(Ek) Abdullah b. Ebû
Ümeyye'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Müsned, IV/27, H.no;
16294; Heysemî, senedindeki râvilerinden Abdurrahman b. Ebu'z-Zinâd'ın zayıf
olduğunu söyler. Fakat hadisin Taberânî tarafından nakledildiğine işaret ederek
bu sözünü "tariklerinden birinde bulunan..." cümlesi ile kayıtlar.
Bir diğer rivayette sİka-müdellis biri olan İbn İshak'ın bulunduğunu, bu zatın
da an'ane ile naklettiğini İfade eder. Heysemî, İbn Abdilberr'in imam Müslim b.
Haccac'ı senedinde hatalı bulur. Çünkü senede ismi geçen Urve b. Zübeyr değil,
Abdullah b. Ebû Ümeyye'nin oğlu Urve'dir der. Ayrıca o Abdullah b. Ebû
Ümeyye'nin yaşının küçüklüğünü bahane göstererek sahabeden oluşunu kabullenmez.
Bk. age., ü/48-49.
Bu sahabi Abdullah b.
Abdullah b. (Ebû Ümeyye) Muğîre el-Mahzûmî (Radtyaüahü anh) olarak da karşımıza
çıkar:
Müsned, IV/27, H.no:
16293; Heysemî, senedindeki râvilerin sika olduklarını belirtir. Bk. age.,
11/48. Heysemî bir önceki rivayetin değerlendirmesinde tbn tshak'tan ve onun
an'ane yapmasından bahsetmişti. Demekki o sadece Taberânîdeki hadise vakıf
olmuş, bu rivayeti gözden kaçırmış, tbn İshak bu rivayette tahdis sigası ile nakletmektedir.
e-Ebu'd-Derdâ'dan
(Radtyallahü anh) şahidi:
An Af&w, Taharet,
83-84, H.no:541-542. "
f-(Ek) Ebû Saîd
el-Hudri'den (Radıyallahü anh) şahidi:
Müsned, İÜ/59,
H.no:11498; İÜ/52, H.no: 11431; 10/15, H.no:l 1058; DI/10, H.no:l 1014:
Müslim, Salât, 281-283;
An A/-3ce, İkâme, 69, H.no:1048. Bu hadis Müsned'de şu sened ve metinle de
geçer:
Müsned, III/356-357,
H.no:14780; m/15, H.no:l 1058:
Benzeri: 111/54, H.no:
11457 (Bu rivayet Ali b. İshak - Abdullah b. Mübarek - İbn Lehi a ... senedi
ile nakledilir); Heysemî, senedinde hakkında tenkid bulunan İbn Lehîâ'nın
bulunduğunu belirtir. Bk. age., 11/48-49.
g-Câbir b. Abdullah'tan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 380/1250, 381/1251 ve 388/1258. hadisler
h-Keysan'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.379/1249. hadis.
ı-Sehl b. Sa'd'dan
(Radıyallahü anh) şahidi İçin bk.382/1252. hadis.
i-Übey b. Ka'b'dan
(Radıyallahü anh) şahidi için bk.384/1254. hadis.
j-lbn Abbas'tan
(Radtyallahü anhiimâ) şahidi için bk.385/1255. hadis.
k-İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhiimâ) şahidi için bk.387/1257. hadis.
1-Seleme b. Ekva'dan
{Radıyallahü anh) şahidi için 389/1259. hadise bk.
rn-Ümmü Hânî'den
(Radıyallahü anhâ) şahidi için 383/1253. hadise bk.
n-(Ek) ÜmmU Habîbe'den
(Radıyallahü anhâ) şahidi:
Bk. Müsned, Vl/325,
H.no:26640; Heysemî, senedindeki râviierin sika olduklarını belirtir. Ebû Ya'lâ
ve Taberânrye nİsbet ettiği hadisi de ele alır ve Ebû Ya'lâ'nın isnadının hasen
olduğunu söyler. Bk. age., 11/49.
o-Ümmü'1-Fadl bt.
Haris't en (RudıyalUıtıii un hû) şahidi için bk. 578/1448. hadis.
p-(Ek) Hz. Âişe'den
(Radıyallahü anhû) şâhİdt:
Bk. Müsned, VI/32,
H.no:23926; Ebû Dâvûd, Salât, 79, H.no:63l; Bu rivayeti Heysemî Ahmed b.
Hanbel'İn Huzeyfe'den de naklettiğini râviterinin ise sahih hadis ricalinden
olduklarını söyler (Bk. age., 11/49):
Bk. (Ek) Müsned, V/402,
H.no:23289;_V/403, H.no:23297. Ebû YaTffnın Hz. Âişe'den naklettiği rivayete
Heysemî hasen; Hz. Âişe'nin bakıcısı/dadısı Ebû Abdurrah'man'ın Taberânînin
Evsat'ında geçen rivayeti için de zayıf hükmü verir. Bk. age., 11/49-50;
Ayrıca Heysemî bu
konuda şu sahâbrlerden de nakledilen hadislere yer verir: Esma bt. Ebû Bekir,
Ammar, Ebû Cühayfe, Ubâde, Muâz, Ebû Ümâme, Abdullah b. Üneys, Abdullah b.
Sercis, Hâlid b. Velid ve el-Feletân b. Asım el-Cermrden de rivayetler verir.
Bk. age., U/48-51.
* Tek parça elbise
giyilirken dikkat edilmesi gereken konu hakkında Ebû Hüreyre (390/1260) ve
Câbir b. Abdullah (391/1261) hadislerine bk.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/360-363.
[76] Bununla ilgili rivayetler için bk. Tahavî, 1/378-380.
[77] Bu konudaki rivayet için bk. MUsned Trc. H.no:
380/1250.
[78] Tahavî, Şerhu meani'l-âsâr, 1/382; Şîrâzî, age., 1/64;
İbn Ruşd, age., 1/83; İbn Kudâme, age., 1/619.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/363.
[79] Sened:
Hasen: Müsned, m/417,
H.no:15384; İkinci rivayet: m/417, H.no:15385; İbn Mâce, İkâme, 69,
H.no:1050-1051; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/194, H.no:436.
Senedinde yer alan
sahâbi Keysan b. Cerir'in oğlu Abdurrahman b. Keysan, İbn Hıbbân tarafından
sika sayılmasına rağmen mestur kabul edilmiştir. Amr b. Kesîr b. Efiâh'ta ise
bir beisin olmadığı Ebû Hatim tarafından ifade edilmiştir. İbn Hıbbân sika
saymış, fakat Ali b. el-Medînî "Ma'rûf değildir/mechûldür" demiştir.
Bennâ, hadîsi tbn
Hacer'in Ad^e'sinde sadece Ahmed b. Hanbel'e nisbet ettiğini ve hasen saydığını
ifade eder. Bk. Bülûğu'l-emânî, 111/93.
Hadisin şâhidleri için
bk. 378/1248. hadis.
[80] Mekke'de bir yer İsmidir. Bİr zamanlar orada yemek
hazırlandığı ve damıtıldığı için de bu isim verilmiştir. (Bk. İbn Hişam, Sîret,
1/242; Taberî, Tarih, 1/371; Hamevî, Ahbâru Mekke, V/147)
[81] Teveşşuh: Ridânm sol ucunu sol kolun altından geçirip
sağ omuza atmak ve sağ tarafını da sağ kolun altından geçirip sol omuza atmak
ve bağlamaktır. (Bk. Münâvî, Feyzu'l-Kadîr,VU342)
[82] İbn Hacer, İsabe, V/627.
[83] Kılınan iki rekattan Rasûlullah'in yolculukta olduğu
anlaşılmaktadır. Bk. Bennâ, age., İÜ/94.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/363-364.
[84] İbn Sa'd, Tabakât, 1/459.
[85] İbn Sa'd, age., 1/458.
[86] îbn Sa'd, age., 1/458; Tirmizî, Şemail. 102-103;
Beğavî, el-Envârfi şemaili'n-Nebîyyi7-Muhtâr, 11/513.
[87] İbn Sa'd, age., 1/457.
[88] İbn Sa'd, age., 1/453.
[89] îbn Sa'd, age., 1/454,459; tbnÜ'l-Cevzî, Vefa, 576.
[90] İbn Sa'd, age., 1/461.
[91] İbn Sa'd, age., 1/449; Tirmizî, age., 115.
[92] îbn Sa'd, age., 1/451-452; îbnU'l-Cevzî, age., 582.
[93] Ebû Dâvûd, Tereccül, 18; Tirmizî, Edeb, 48.
[94] İbn Sa'd, age.. î/460; Beğavî, age., 11/531.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/364-365.
[95] Sened:
Sahih: Müsned, III/328,
H.no:14455; Bu senedde yer alan Füleyh b. Süleyman b. Ebu'l-Muğîre (v. 168/784)
sadûk, fakat çok hata yapan biridir. Hadisin mütâbaatı çoktun ni/335, H.no: 14529:III/326,
H.no:14433 (v^i Jt-İ); ffl/356-357, H.no:14780; TII/357, H.no:14784; İÜ/391,
H.no:15143; III/294, H.no:14068; IIJ/300, H.no:14Î37;'lIV312, H-no: 14280
(388/1258. hadis); IH/324, H.no:14406; III/293, H.no:14052; III/375,
H.no:14963; III/379, H.no: 14994; HI/386, H.no:15076; III/387, H.no:15098;
III/385, H.no:r5069 (Âsimb. Ubeydullah b.'Âsım b. Ömer b. Hattâb sebebiyle
zayıftır):
Müslim, MüsâfirÛn, 196.
Buhari Salât, 3;
Müslim, Salât, 281; Ebû Dâvûd, Salât, 80-81, H.no:633-634; İbn Mâce, İkâme, 44,
H.no:974.
Aynca bir sonraki
381/1251 ve 388/1258. hadislere bk.
Hadisin şâhidleri için
bk. 378/1248. hadis.
[96] Metinde geçen ahmak lafzı ile cahil ve doğru
düşünemeyen kişi kastedilmektedir. Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bÛd, II/234.
[97] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 347.
[98] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/365-367.
[99] Sened:
Hasen: Müsned, m/343.
H.no:14630; Benzer rivayet: IH/352, H.no:U735:
Hadisin senedindeki
Abdullah b. Muhammed b. Akîl, sadûktur, hadiste leyyindir. ömrünün son
dönemlerinde ihtilât ettiği belirtilir.
Ayrıca bir önceki
380/1250 ve 388/1258. hadislere bk.
Hadisin şahidi eri için
bk. 378/1248. hadis.
[100] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/367.
[101] Sened:
Sahih: Müsned, III/433,
H.no:15499; Diğer rivayet için bk. V/331, H.no:22708; Salât, 6 (Buhârî'nin bab
başlığı:
Ezan, 69; Amel, 14;
Müslim, Salât, 133; Ebû Dâvûd, Salât, 78, H.no:630; Nesâî, Kıble, 16, H.no:764.
EbÛ Saîd el-Hudrî'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Müsned, III/3, H.no:10936 (uzun bir rivayetin
sonunda); 111/16, H.no: 11063:
Bu şâhid için 193/501
ve 39/909. hadise bk. Hadisin tamamı cemaatle namazda safların düzgün tutulması
ile ilgili başlıkta 1454/2324. hadiste zikredilecektir. Câbir'den (Radtyallahü
anh) şahidi:
III/293, H.no:14055;
m/387, H.no:I5099. Bu şâhid de 1456/2326. hadiste zikredilecektir.
Hadisin her iki
şahidinin de senedinde Abdullah b. Muhammed b. Akîl vardır, bu zat sadûk
biridir.
Saf tertibi ile ilgili
olarak Ebû HUreyre'den {Radtyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, D7367,
H.no:8784; ü/247, H.no:7356; U/340, H.no:8467; ü/354, H.no:8629; fl/438, H.no:
9611 (Bu rivayet de "kadınların mescidden engellenmemesi" ile ilgili
lafızlarla başlamaktadır); Müslim, Salât, 132; EbÛ Dâvûd, Salât, 97, H,no:678;
Tirmi& Salât, 52, H.no:224 (hasen-sahih).
Hadisin tek elbiseyle
namaz kılma ile ilgili şâhidleri İçin bk. 378/1248. hadis.
[102] Bu kişinin RasÛlullah olduğu belirtildi. Bk. İbn
Hacer, Fethu'l-Bârî, Ü7236.
[103] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/367-368.
[104] Bk Müsned Trc. H.no: 380/1250.
[105] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/368-369.
[106] Sened:
Sahih: Müsned, VI/343,
H.no:26783; Benzer rivayet:
VI/342, H.no:26776,26780-26781,26778-26779;
VI/341, H.no:26766-26768,26771; Vl/343, H.no:26784, 26787-26788; VI/423,
H.no:27252; VI/423-424, H.no:27253; VI/425, H.no:27261 (Bu rivayet üç ayrı
konuyu da birleştirir: Yıkanırken gizlenme (443/751. hadise bk.), duha namazı
ve tek elbise ile namaz), 27264-27265; VI/424, H.no:27259 (Bu rivayette dört
rekat geçmektedir); Mâlik, Kasr, 27-28; Buhârî, Salât, 4; Taksîru's-Salât, 12;
Müslim, Salâtü'l-müsâfırîn, 80-83; Dârimî, Salât, 151, H.no:İ461.
25-26/333-334.
hadislerle karşılaştırınız. Ayrıca duha namazı ile ilgili bölümde de
zikredilecektir.
Şâhidleri İçin bk. 378/1248. hadis.
[107] Bu rivayetin metni için bk. Müsned Trc. 383/125 nolu
hadisin tahricİ.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/369.
[108] Sened:
Hasen: Müsned, V/141,
H.no:21173; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel'in oğlu Abdullah ve Taberânî
tarafından Zir b. Hubeyş'in Übey b. Ka'b ve İbn Mes'ûd'dan mevkuf olarak
nakledildiğini, Ebû Nadre'nİn Übey b. Ka'b ve İbn Mes'ûd'dan hadis
İşitmediğini-ifade eder. BkMecma ',11/49.
Senedindeki Ebû Nadre
b. Bakıyye meçhuldür. Abdullah es-Sekafî sika olmasına rağmen ömrünün son üç
yılını ihtilâtlı olarak geçirmiştir. Ebû Mes'ûd el-Cüreyrî de aynı şekilde
vefatından önce ihtilâl etmiştir.
Hadisin şâhidleri için
bk. 378/1248. hadis. Bu şâhidleri ile hasen li ğayrihî seviyesine yükselir.
[109] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/369-370.
[110] Sened:
Sahih: Müsned, 1/265,
H.no: 2384; Benzer rivayetler:1/256, H.no:2320; 1/265, H.no:2385; 1/303,
H.no:2760;l/32Ö, H.no:2940; 1/354, H.no:3327 (Bu benzer rivayetlerin hepsinin
senedi zayıftır. Çünkü senedlerinde Hüseyin b. Abdullah b. Ubeydullah b. Abbas
bulunmaktadır. Bu râvi zayıftır. Heysemî: "Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve
Taberânfnin Evsat ve Kebîr'inde nakledilen hadisin Ahmed b. Hanbel isnadı sahih
hadis ricâlindendir" der. (Bk. Mecma', 11/48) Hâlbuki Hüseyin sahih hadis
ricalinden biri değildir); Heysemî'nin Taberânî'nin Evsat'ına nisbet ettiği ve
hasen hükmü verdiği rivayet de şöyledir: "Rasûlullah yünlü bir elbiseye
bürünmüş, elinde bir mızrakla. Üsâme b. Zeyd'e de dayanmış bir vaziyette
yanımıza çıka geldi. Mızrağı Önüne diktirdi. Sonra ona doğru namaz kıldı."
Bk; age.. 11/50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/108.
Bennâ bu lâfızla başka
bir kaynakta bulamadığını, ancak hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler. Bk.
Bülûğu'l-emânî, 111/97.
[111] Teveşşuh kelimesinin anlamı için bk. 379/1249. hadisin
dipnotu.
[112] Bazı rivayetlerde şeklindedir. Ayrıca şâhidleri için
bk. Tahâvî, Şerhu Meâni'l-âsâr, 1/380-381.
[113] Hadramevt, Yemen'de bir yer ismidir ve bu kumaş orada
dokunmuştur. (Bk. Bennâ, 111/97)
[114] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/370-371.
[115] sened:
Sahih: Mü'sned, 11/230,
H.no:7149; İkinci rivayet: 11/238-239; H.no:7250; Benzer rivayetler için bk.
ü/285, H.no:7817; D/345, H.nq:8530; H/495, H.no:}0368; D/498, H.no:lÖ412;
H/499, H.no: 10433; Buharı, Salât, 9 ziyadesiyle; Mâlik, Cemâat, 30, 31:
Afto/ûn, Salât,
275-276; An, ikâme, 69, H.no: 1047; Dârimî, Salât, 99, H.no: 1377;Taberânî,
el-Mu'cemü's-sağîr, 11/253, H.no: 1117. EK: Talk b. Ali'den (Radıyallahüanh)
şahidi:
Müsned, IV/22, H.no:
16237, 16239; IV/23, H.no:16241 ("Bir gecede iki vitir namazı
kılınmaz" hadisi ile birlikte nakledilen bu rivayetin senedinde Muhammed
b. Câbİr bulunmaktadır. Bu râvi sebebiyle hadisin isnadı hasendir); Ebû Dâvûd,
Salât, 77, H.no:629; Vitir, 9, H.no:1439; Nesâî, Kıyam, 29, H.no:1677; İbn
Huzeyme, 11/156, H.no:l 101. Hadisin şâhidleri için bk. 378/1248. hadis.
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/371-372.
[117] Bühatî, Salât, 9; İbn Hıbbân, Vl/75.
[118] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/372.
[119] Sened:
Sahih: Müsned, 1/16,
H.no:96; Senedinde İbn îshak bulunmaktadır. O da tahdis sigası ile
nakletmİştir. Ayrıca Ebû Davud'un rivâyetindeki Eyyûb es-Sahtİyânî bu zâtın
mütâbiidir:
Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübrâ, 11/235-236. Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu söyler.
Bk. Bulûğu'l-emânî, 111/97.
Rivayet Hz. Ömer ile
oğlu Abdullah b. Ömer'in sözü olduğu İçin mevkuftur. NâtT, hadisin merfÜ
oluşunda şüphe etmiştir. Burada verilen rivayet Müsned'de Hz. Ömer'in hadisleri
arasında zikredilmiştir. İbn Ömer'in hadisleri arasında zikredilen rivayet ise
şöyledir:
Bk. Müsned, 11/148,
H.no:6356. Ahmed Muhammed Şâkir bu rivayetin tahricinde konu ile ilgili
rivayetlerin her birini vererek hadisin merfû olduğunu benimsemiştir.
Heysemî İbn Ömer kanalı
ile nakledilen bir rivayete yer vererek hadisi Bezzar'a nisbet eder ve
isnadının çok zayıf olduğunu ifade eder. Bu rivayet mealen şöyledir: "Hz.
Peygamber ayakta tek elbise içinde namaz kılarken kendisi onun yanına gider.
Rivayetin devamında şöyle der: 'Ben namaz kılmak İçin sol tarafına durmuştum.
Beni döndürdü ve sağ tarafına geçirdi'" Bk. Mecmu', 11/50.
Hadisin şâhidleri için
bk. 378/1248. hadis.
[120] Sarih ismi geçen rivayet için bk. Ebû Dâvûd, Salât,
81, H.no: 635; Beyhakî, 11/236.
[121] Tahavi, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/377-378.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/372-373.
[122] sened:
Sahih: Müsned, III/312,
H.no: 14280; Benzer rivayetler için bk. 111/386, H.no: 15076; 111/59,
H.no:11500 (Ebû Süfyân Talha b. Nâfı' sebebiyle hasendir); III/294, H.no:14068;
III/300, H.no:141317; HI/356-357, H.no:14780; Mâlik, Salâtü'l-cemâa, 34:
Müslim, Salât, 281-283;
£M Dâvâd, Salât, 80, H.no:633. Ayrıca bk.380-381/1250-1251. hadisler. Diğer
şâhidleri için bk. 378/1248. hadis.
[123] Teveşşuh kelimesinin anlamı için bk. 379/1249. hadisin
dipnotu.
[124] Bk Bennâ, 111/99; Başka tarikten gelen rivayette ise o
kişi. 'Ben farz namazı (kıldığını) duyuyordum' deyince Câbir: 'Farz olan ve
olmayan namazı (böyle kıldı) diye cevap verdi, şeklindedir. Bk. Ahmedb. Hanbel,
III/386.
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/373-374.
[126] Sened:
Sahih: Afiis^d, IV/49,
H.no: 16474;'Benzer rivâyeüer için bk. IV/49, H.no':16472; IV/54, H.no: 16499;
Ebû DâvÛd, Salât, 80, H.no:632; Nesâî, Kıble, 15, H.no:763; Taberânî,
el-Mu'cemÜ'l-kebîr, VII/29, H.no:6279;
Bennâ, hadisi İmam
Şafiî, İbn Huzeyme, İbn Hıbbân ve Tahâvî'ye de nisbet eder. Buhârî'nin de
muallâk olarak Sahih'inde zikrettiğini, et-Târîhu'1-kebîr'de ise bunu mevsûl
hâle getirdiğini ifade eder. Bk. Bülûğu'l-emânî, 111/98.
Buhârî bu hadisi
muallak bir rivayet olarak Sahih'İne almış ve temriz sigası / meçhul bir fiil
olan (yüzkeru/zikredilir ki) ile vermiş ve "isnadı su götürür"
demiştir. Bk. Buhârî, Salât, 2.
Hadisin şâhidleri için bk. 378/1248. hadis.
[127] İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, 1/466.
[128] İbn Hacer, age., 1/465.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/374-375.
[129] Sened:
Sahih: Müsned, İl/419,
H.no:9398; Benzer rivayetler için bk. 11/319, H.no:8234 (Hemmâm, H.no:141):
11/380, H.no:8929 (Şu
ziyade ile makleder:
11/432, H.no:9550;
11/464, H.no:9938,9940:
11/475, H.no:lbl04;
11/478, H.no:10143; lİ/49l, H.no:103l9:
1^496, H.no: 10390:
11/503, H.no:T0483:
11/510, H.no:10571:
11/529, H.no: 10790:
Malik, Libâs, 17;
Buhârî, Libas, 21; Mevâkît, 30; BüyÛ', 62; Ebû Dâvûd, Libas, 22, H.no:4080;
Tirmizî, Libas, 24, H.no:1758 (Hz. Ali, İbn Ömer, Âişe, EbÛ Saîd, Câbir ve Ebû
Ümâme'den (Radtyallaha anhüm) şahidi vardır. Ebû Hüreyre rivayeti ise
hasen-sahihtir); ibn Mâce, Libas, 3, H.no:3560; Dârimî, Salât, 99, H.no: 1378.
Hadisin şâhidleri:
a-(Ek) Ebû Saîd
el-Hudrî'den (Radıyallahü anlı) şahidi:
Müsned, III/6,
H.no:10964-10965; Benzer rivayetler İçin bk. 111/66, H.no:l 1574:
111/66, H.no:l 1575;
111/95, H.no:11843:
111/96, H.no:11849;
III/13,H.no:11036; 111/46, H.no:11359-U360; Buhârî, BüyÛ', 63; Libas, 20;
İsti';tân, 42; Müslim, BüyÛ', 3; H>Ö Dâviîrf, Savrn, 49, H.no:2417; Büyü',
24, H.no:3377; Nesâî, Büyü', 23-26, H.no:4506-4514; İbn Mâce, Libas, 3,
H.no:3559; Dârimî, BUyû',28,H.no:2565.
b-İbn Ömer'den
(Radıyallahü ankumâ) şahidi:
î, Büyü', 23-26,
H.no:4506-4514; Taberânî, el-Mu 'cemi 'l-evsat, 1/296, H.no:982. C-Hz. Aişe'den
(Radıyallahü anhâ) şahidi:
İbn Mâce, Libas, 3,
H.no:3561.
d-Câbir'den
(Radtyallalıü anh) şahidi için bir sonraki 391/1261. hadise bk.
[130] Bazı rivayetlerde lamın kesri ile, yani nevini
(çeşidini) bildiren masdar şeklinde gelmiştir, örnekler İçin bu hadisin
tahricine bk.
[131] Râzî, Muhtâru's-Sıhâh, 370.
[132] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/375-376.
[133] İbnü'1-Esîr, Nihâye, 111/54.
[134] İbnü'l-Esîr.age., 1/335.
[135] İbnü'l-Htlmâm, Fethu'l-Kadîr, VI/415-417.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/376-377.
[136] Sened:
Sahih: Müsned, III/357,
H.no: İ4792; Benzer rivayetler için bk. ÜI/297-298, H.no: 14112:III/322,
H.no:14389; III/327, H.no:14441; Ilİ/331. H.no:14482; Ilİ/349, H.no:147()6;
III/293, H.no:14050, 14053; 111^99-300, H.no:14133; III/344, H.no:14640;
III/331, H.no:14482 (Abdullah b. Muhammed b. Akil sebebiyle hasendir); m/362,
H.no:14836.
A/â/iJt, Sıfetü'n-Nebî,
5; Müslim, Libas, 70; E&3 Dâvûd, Libas, 22, H.no:4081; Edeb, 31, H.no:4865;
Ti'rmizt, Edeb, 20, H.no:2767; Nesâî, Zînet, 106-107, H.no:5337-5339.
Bazı rivayetlerde İse
sadece sol elle yemek yemenin yasaklanışı vardır. Bk. Müsned, m/334,
H.no:14522; HI/387, Rno: 15091; Müslim, Eşribe, 104; İbn Mâce, Efıme, 8, H.no:
3268.
Bazılarında da sadece
tek ayakkabı ile dolaşmanın yasaklanışı yer alır. Bk. Müsned, III/326,
H.no:14426; m/363, H.no:14833; III/367, H.no:14892;
Hadisin Ebû Hüreyre'den ve diğer sahabeden şahidi için bk. 390/1260.
hadisin tahrici.
[137] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/377-378.
[138] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 4/378.
[139] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/64; Merğınânî, Hidâye, 1/43-44;
İbn Kudâme, Muğnî, 1/6/5-643; DesÛkî,/ttjıye,I/212/213.
[140] Sehnûn, Müdevvene, 1/95; Şîrâzî, age., 1/64; Merğınânî, age., 1/43; İbn Kudâme, age., 1/637; DesÛkî, age.,
1/212-213.
[141] İmam Şafiî, Ümm, V/109; Sehnûn, age., 1/94-95; Şîrâzî,
age., 1/64; Merğınânî, age., 1/43, 4; İbn Rüşd, Bidayetü'l-müctehid, 1/83; İbn
Kudâme, age., 1/637, 639; Desûkî, age., 1/213.
[142] Sehnûn, age., 1/94; İbn Rüşd, age., 1/84; İbnJCudâme,
age., 1/639.
[143] İ.Şafiî, age., V/109; Şîrâzî, age., 1/64; İbn Rüşd,
age., 1/82; İbn Hacer, Fethu'l-Bâri, 1/466.
[144] İbn Nüceym, el-Bahru'r-râik, 1/285.
[145] SehnÛn, age.t 1/94.
[146] İ.Şafiî, age., V/109; Maverdî, el-Havi'l-kebîr,
11/169.
[147] Şîrâzî, age., 1764.
[148] Nevevi, MecmÛ1, III/178-180; İbn Kudâme, age., 1/626;
DesÛkî, age,, 1/212.
[149] Merğınânî, age., 1/44; İbn Kudâme, age., 1/631;
DesÛkî, age., 1/212.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 4/378-380.