* Suların Temizleyici Özelliği: Deniz Ve Kuyu Suları
* Su Bulunmadığında Şıra İle Temizlik
* Karı Ve Kocanın Aynı Kaptan Gusül Alması Ve Kabın Temiz Kalması
* Kendisiyle Abdest Alınan Suyun Temizleyici Değil De Sadece Temiz
Kalması
* Temizleyici Suyun Kalanı İle Temizlenmenin Yasaklanması
* Temizleyici Suyun Kalanı İle Temizlenme Yasağının Kalkması
* Temiz Bir Madde İle Karışmış Suyun Hükmü
* Kendisine Necaset Bulaşmış Su Ve Büdâa Kuyusunun Durumu
* Yırtıcı Olan Ve Olmayan Hayvanların İçtiği Sular, Kulleteyn (Bir
Varillik Su) Hadisi
* Durgun Suya İdrar Yapmak, Bundan Alınan Abdest Ve Guslün Hükmü
* Köpeğin Artığı Olan Su Ve Hükmü
A- Temiz Ve Temizleyici Sular:
B- Temiz Olduğu Halde Temizleyici Olmayan Sular
Allah Teâlâ buyurdu:
'....Şüphesiz Allah;
tevbe edenleri sever, (ayrıca) temizlenenleri de sever.' (Bakara 2/222)
(İslâm'da temizlik
önemlidir ve bu konuda temel kaynak sudur. Suyu yarattığı için Allah'a ne kadar
şükretsek azdır. Çünkü o, temizlik ve hayat kaynağımızdır. İnsanlar su
ihtiyacını hem karadaki ve hem de denizdeki sulardan giderirler. İslâm'da
temizlik ve içmek için kulandan kuyu, kaynak, nehir, göl ve deniz suları hakkında
çeşiti düzenlemeler bulunmaktadır.
İbadet öncesi
temizlik, su ile yapılır, ancak su bulunmazsa toprakla yapılır.)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Ey İman edenler!
Namaz kılmaya kalktığınızda (abdestiniz yoksa); yüzünüzü, dirseklere kadar
kollarınızı yıkayın, başınızı mesh edin ve ayaklarınızı da topuklara (aşık
kemiklerine) kadar yıkayın. Eğer cünüp olduysanız iyice temizlenin/yıkanın.
(Ancak) siz hasta ya da yolculukta veya sizden biri hacet yerinden gelmiş yahut
da kadınlara dokunmuşsanız/beraber olmuşsanız ve su da bulamadıysanız, bu
durumda temiz toprağa yönelin/teyemmüm yapın; (onunla) yüzlerinizi ve
ellerinizi mesh edin. Allah size zorluk çıkartmak istemez, ancak sizi
temizlemek ve nimetini tamamlamak ister ki siz de belki şükredersiniz."
(Mâide 5/6).[1]
Allah Teâlâ buyurdu:
'O (Allah), kendi
rahmeti ile birlikte rüzgârı (yağmuru) müjdeci olarak gönderendir. Biz gökten
(sizin için böyle) temiz/temizleyici su indirdik.' (Furkan 25/48)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Deniz avı ve oradan
elde edilen diğer yiyecekler hem size, hem de yolculara helâl kılındı. (Ancak)
îhramlı olduğunuzda, kara avı size haram kılındı. Huzurunda toplanacağınız
Allah'a karşı dürüst/takva sahibi olun.' (Mâide 5/96).[2]
1/309- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaiiahuanh):[3]
(Müdlic kabilesinden)[4] biri
Rasûlullah'a (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) sordu:
'Biz denizde yolculuk
yapıyor ve yanımıza az miktarda su alıyoruz. Eğer onunla ab'dest alsak susuz
kalırız. Deniz suyuyla abdest alabilir miyiz?' Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi
ve sellem) şöyle buyurdu:
"Dçniz; suyu
temizleyici ve ölüsü helâl olan (mekân)dır."
§Aynı sahabiden başka
tarikle gelen rivayet:
Bazı kişiler
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) yanına geldiler ve dediler ki:
'Biz denizde çok
uzaklara gidiyor ve yanımıza ancak bir ya da iki kova su alıyoruz. Yakınlarda
av bulamadığımız için uzaklara yolculuk yapıyoruz." Deniz suyuyla abdest
alabilir miyiz?' Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) rdu: Evet, (çünkü)
deniz, suyu temizleyici ve ölüsü helâl olan (mekân) dır."[5]
2/310- Abdullah
b. Muğîre b. Ebû Bürde el-Kinânî'den:[6]
Müdlic kabilesinden
bazıları (Radıyaliahü anhum); avlanmak için denizde layıklanyla yolculuk
yaptıklarını, yanlarına çok az içme suyu aldıklarını ve iradileri denizdeyken
namaz vaktinin de girdiğini anlatıyorlardı. Bu durumu Rjsolullah'a (Saiiaiiaha
aleyhi ve seiiem) arz ettiler ve dediler ki:
'Eğer (içme) suyumuzla
abdest alırsak susuz kalırız, ama deniz suyuyla abdest alırsak, bu abdest
hakkında da (tuzlu ve kötü kokulu olduğu için) içimize şüphe giriyor.'
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) onlara şöyle dedi:
"Deniz; suyu temizleyici ve ölüsü helâl olan
(mekân)dır."[7]
3/311- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaliahü anh):[8]
Hz. Peygamber'in
(Sqiiaiiaha aleyhi ve seiiem) deniz hakkındaki şu sözü nakledildi:
"Deniz; suyu temizleyici ve ölüsü helâl olan bir (mekândır.)"[9]
4/312- Mûsâ
b. Seleme'den:[10]
Sinan b. Seleme, İbn
Abbas'a (Radıyaiiaha anhamâ) ''deniz suyunun' hükmünü sordu, o da şöyle dedi:
'Deniz; suyu temizleyici
olan (mekân)dır.’[11]
5/313- (z.)
Hz. Ali (RadıyallaM anh)[12]
RaSÛlullah'in (Sallallahii aleyhi ve sellem) yaptığı haccın vasfını[13]
anlattıktan sonra dedi ki:
'Rasûlullah (SaiiaUaha
aleyhi ve sellem) ifâda tavafı[14]
yaptı ve içi zemzem siyayla dolu bir kap-istedi. Ondan içti, abdest aldı.
Sonra:
"Ey Abdülmuttalip
oğulları, zemzem suyunu (kuyudan) siz çekin ve getirin. Eğer insanların kuyuya
üşüşüp (zemzem dağıtmayı elinizden alacaklarından) korkmasam bizzat kendim
(gider ve) kuyudan alırdım" dedi.[15]
Sır ile ilgili farklı
hükümler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları:
1- Mutlak
sular; deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu ve yağmur sulan temizdir ve
temizleyicidir.
2- Sadece
suda yaşayan hayvanların ölüsü helâldir. Ancak Hanefi mezhebine göre, denizde
yaşayanlardan balık dışındakiler helâl değildir ve balıklar da ancak dış bir
etkiyle ölürse yenebilir. Mâlikilere göre denizde yaşayanlar, kara hayvanlarına
benzesinler ya da benzemesinler yenir. Şafiî ve Hanbelilere göre ise kurbağa ve
timsah gibi karada dolaşabilenler dışındaki deniz hayvanları yenir.
3- İhramda
sadece dentz avı helâldir.[16]
6/314- İbn
Mes'ûd (RadıyaiiaM anh) anlatıyor:[17]
Cinlerin (Rasûlullah'a
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) İslâm'ı öğrenmek için) jprikiği gece, onlardan
iki kişi kaldı, gitmedi ve dediler ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Biz seninle fecre kadar kalmak istiyoruz.'
Peygamberimiz
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) bana dedi ki:
"Yanında su var
mı?" Ben:
'Yanımda su yok, ancak
içinde şıra bulunan bir kap var' dedim. Rasûlullah Sallallahü aleyhi ve
sellem):
"(Şıranın)
meyvesi temiz ve (ondan çıkan) temiz(leyici) bir sudur" nüyurdu ve şıradan
abdest aldı.
§ Ondan ikinci
rivayet:
Rasûlullah (Saüaiiaha
aleyhi ve sellem) bana dedi ki: "Yanında su va,*r mı?" Ben: 'Hayır,'
dedim. "Bu kaptaki ne?" '(Onda) şıra var.'
"Onu bana getir,
(şıranın) meyvesi temiz ve (ondan çıkan) temiz [teyici) bir sudur" buyurdu
ve şıradan abdest aldı, sonra namaz kıldı.
§ Ondan üçüncü
rivayet:
Cinlerin (Rasûlullah'a
(Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) İslâm'ı öğrenmek için) geldiği gece, İbn Mes'ûd
onunla beraberdi. Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) ona dedi ki:
"Ey Abdullah,
yanında su var mı? "
'Yanımda şıra bulunan
bir kap var,' deyince:
"Bana dök!"
dedi ve abdest aldı.
Rasûlullah (SallallahU
aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Ey Abdullah b.
Mes'ûd, o temiz bir içecektir ve temizleyicidir."[18]
Su dışında başka
sıvıyla necaset izalesi İmam Ebû Hanife ve Ebû Yûsuf a göre caiz,[19] cumhura
göre ise caiz değildir.[20]
Abdestte ise Hanefî
İmamlarından Ebû Hanife'ye göre su bulunmadığında söz konusu rivayetlerden
dolayı sadece hurma şırası ile abdest alabilir,
İ. Muhammed'e göre
onunla abdest alır, sonra teyemmüm yapar,
İ. Ebû Yusuf ve
cumhura göre abdest sadece su ile olur, su bulunmadığında toprakla teyemmüm
yapılır, su ile topraktan başka bir alternatif yoktur, Peygamberimiz'in su
bulamadığında şıra ile abdest alması rivayetine gelince Abdullah b. Mes'ûd'un
cin gecesi Rasûlullah'la beraber bulunmaması başka sahih rivayetlerde
geçmektedir.
Hanefî âlimleri ise bu
rivayetlerin sahih olduğunu, ayrıca cin gecesinin birden fazla olması ile
cumhurun belirttiği tenkidin geçersiz olduğunu söylerler. Doğrusunu Allah bilir.[21]
Rasûlullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve seiiem) yaşadığı dönemde/topraklarda büyük su sıkıntısı vardı ve o
insanlar için su çok önemliydi. Buna rağmen İslâm, Müslümanlara görünen
pislikler yanında, ibadet için abdest almayı ve cünüplükten kurtulmak için de
guslü emretti. O dönemdeki Müslümanlar büyük bir özveri ile bu emri yerine
getirmeye çalıştılar. Ancak su imkânları az olduğu için, onlar çoğu zaman büyük
bir kaptan ya da kazandan avuç avuç veya bir kapla aldıkları su ile abdest ve
gusül alıyorlardı. Bazen aynı kaba evde karı-koca abdest veya gusül almak
için, dışarda ise erkek ve kadınlar abdest almak için ellerini daldırıp avuç
avuç alıyor ve temizliklerini yapıyorlardı. Ama ellerini kaba daldırmadan önce
dışarıda üzerine su dökerek temizlenmek zorundaydılar. Uykudan uyandığında
kişinin ellerini bir kaba daldırmadan dışarıda yıkaması emri bunun en güzel
örneğidir.[22]
7/315- Hz.
Âişe annemiz (Radıyaiiaha anM) dedi ki:[23]
'Ben ve Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) cünüp olduğumuz halde aynı kaptan (su alarak)
gusül alırdık, (Dikkat edin,) suya cünüplük bulaşmaz, (temiz kalır.)'[24]
8/316- Hz.
Âişe (Radıyaiiaha anhâ) annemizin:[25]
'Ben ve Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) aynı kaptan (su alarak) gusül alırdık. O, Fer ak
denilen/hacimli bir kaptan gusül alırdı' dediği nakledilmiştir.
NOT: Ferak;
Rasûlullah döneminde yaygın ölçek kaplarından birisidir
ve birçok hadiste
geçmektedir.[26] Ferak; 16 ntl olup 3 sa'a
denktir ki[27] cumhura göre yaklaşık 6
litrelik, Iraklılar ve Hanefî fakihlere göre 9 litrelik kaptır.[28]
9/317- Muâze
el-Adeviyye, Hz. Âişe (RadtyaiiaM anhâ) annemizden nakletti:[29]
'Ben ve Rasûlullah
(Sailallahu aleyhi ve seiiem) bir kaptan (su alarak) gusül alırdık. Ben
(bazen); 'bana da bırak, bana da bırak,' derdim.
§ Ondan ikinci rivayette
benzeri nakledildi, ancak; (Onunla yarış ederdim ve "bana da bırak, bana
da bırak,* derdim, şeklinde) farklılık zikredildi.[30]
10/3l8- Urve,
Hz. Âİşe (Radıyaliahüanhâ) annemizden:[31]
'Kendisinin ve
Rasûlullah'in (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bir kaptan gusül al-ve bazen
Rasûlullah'm, bazen de kendisinin önce suyu kaptan avuçla bir kapla) aldığını,
nakletti.' SBir başka lafızda; "O önce başlardı" şeklinde
geçmektedir.[32]
11/319- Meymûne
annemizin (Radıyatlahâanhâ):[33]
'Ben ve Rasûlullah
(Saiiaiiahü aleyhi ve setiem) bir kaptan gusül alırdık' dediği
nakledilmektedir.[34]
12/320- Ümmü
Seleme (Radryallahü anhâ) annemizden:[35]
'Kendisinin ve
Rasûlullah'ın (SattaBahtı aleyhi ve sellem)
cünüp oldukları halde bir kaptan (su alarak) gusül aldıklarım (ve suyun
temiz kaldığını), (ayrıca) Rasûlullah'ın (SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) oruçlu
olduğu halde kendisini öptüğünü (ve bunun orucu bozmadığını)' nakletti.[36]
13/321- Ümmü
Seleme annemizin (RadtyaUahü anhâ) azatlısı Nâim anlatıyor:[37]
Ümmü Seleme annemize;
'Kan ve koca aynı kaptan gusül alabilir mi?' diye sorulunca dedi ki:
'Evet, hanımı bunu
usulüyle yapabilirse (olur.) Kendimin Rasûlullah (Saiiatiahü aleyhi ve settem)
ile birlikte bir kaptan (su alarak) gusü! aldığımızı bilirim; önce elimize su
döker temizlerdik, sonra (avuçla) alır, suyu üstümüze dökerdik.'[38]
14/322- Enes
b. Mâlik1 ten (Radıyaiiahuanh):[39]
'Rasûlullah
(Sailallaha aleyhi ve sellem) ve hanımlarından biri aynı kaptan (avuçla su
alarak) gusül alırlardı. Rasûlullah gusül için beş mekkûk ve abdest için de bir
mekkûk su kullanırdı.'
NOT: Mekkûk;
su içmede ya da başka yerlerde kullanılan tas olup ağzı dar ve ortası geniştir.
Mekkûk 1 Vı sa1 olup Iraklı fatihlere göre 6,36 İt. ve Hicazlılara göre ise
3,181t. ye denktir.[40]
15/323-
Sâlim b. Serc'den:[41]
Ümmü Subeyye (Havle
bt. Kays) el-Cüheniyye'den (Radıyaiiah duydum, şöyle dedi:
'Ben ve Rasûlullah
(SalHiahü aleyhi ve seiiem) aynı kaptan bir o, bir ben (şeklinde) sırayla
avuçlayarak abdest almıştık.'[42]
16/324- îbn
Ömer'den (Radıyailûha anhümâ):[43]
Rasûlullah (Salîaüakü
aleyhi ve sellem) döneminde (hicâb âyeti inmeden önce) erkeklerin ve
kadınların aynı kaptan abdest aldıklarını gördüm.
§ Ondan ikinci
rivayet:
'Rasûlullah
(Salfoiiahü aleyhi ve sellem) döneminde (hicâb âyeti inmeden önce) erkekler ve
kadınlar aynı kaptan beraber abdest alırlardı.'
§ Ondan üçüncü
rivayet:
'Rasûlullah (Saüaiiam
aleyhi ve seiiem) döneminde (hicâb âyeti inmeden önce) kadınlar ve erkekler
aynı kaptan abdest alır ve (suya) ellerini beraber
daldırırlardı.'
NOT: Hicâb
âyeti inmeden önce erkek ve kadınlar birlikte aynı kaptan abdest alırlardı.
Ancak daha sonra erkek ile kadının beraber aynı kaptan abdest alması cevazı,
yalnız kan-koca ve mahrem (kendisiyle evlenilmcsi ebediyyen haram olan yakın
akraba) ile sınırlandı.[44]
17/325-
İbnü'l-Münkedir'den:[45]
Câbir'in (Radıyaiiahu
anh) şöyle dediğini duydum:
Ben (bir keresinde)
hastalanmıştım, Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi w seiiem) ve Hz. Ebû Bekir
(Radıyaiiaha anh) yürüyerek ziyaretime geldiler. O anda baygındım ve
kendileriyle konuşamadım. Peygamberimiz (SaihUaha aleyhi ve seiiem) abdest
almış, onun suyundan benim üzerime serpmiş ve ben de ayılmişım. Dedim ki:
'Ey Allah 'in RasûM
Benim kız kardeşlerim var, malımı ne yapmalıyım?’
O anda mirasla ilgili
şu âyet indi;
"Senden açıklama
(fetva) istiyorlar. De ki: Allah size Kelâle (yani çocuğu olmayıp da kardeşleri
varis olan kişi)[46] hakkında (şimdi) açıklama
yapıyor..."
Onun da (Câbir'in
(Radıyaiiaha anh)) kız kardeşleri dışında kimsesi yoktu ve âyetin devamında
şöyle buyuruluyordu:
...Bîr kişi ölür de
çocuğu bulunmaz ve geride kız kardeşi varsa, ona malın yarısı verilir. O kız
kardeşin de çocuğu bulunmadığında erkek kardeşi kendisine varis olur. Eğer kız
kardeşi iki taneyse, malın üçte ikisi onlarındır. Ancak (kardeşleri) hem erkek
ve hem de kız kardeş İse bu durumda erkeğe İki kız hissesi verilir. Allah doğruluktan
sapmayasmız diye böyle bir açıklamada bulundu. (Unutmayın,) Allah her şeyi en
iyi bilendir." (Nisa sûresi 4/176).[47]
18/326- Misvâr
b. Mahrame ve Mervân b. el-Hakem'den (BadıydUManhnmâ):[48]
Hudeybiye barışı
sırasında Kureyş'in elçisi Rasûlullah'ın (Sattailahü aleyhi ve seiiem) yanında
kaldı ve burada gördü ki onun ashabı, (teberrüken) abdestinden kalan suyunu
almak için yarışıyor, onun mübarek ağzından çıkan suya üşüşüyor ve yere düşen
bir kılını bile almaya çalışıyorlar.[49]
19/327- Ebû
Cühayfe'den (Radıyailûha anhümâ):[50]
Sıcak bir günün
ortasında Rasûlullah (Saiiailahu aleyhi ve seliemj çıktı ve abdest aldı.
İnsanlar da onun abdest fazlası suyunu (bereketlenmek için) üstlerine
sürdüler. Rasûlullah {SaiUdiahü aleyhi ve seiiem) (yolculukta)[51]
Öğleyi iki rekât olarak kıldı ve önünde kısa baston (dan bir sütre)[52]
vardı.
NOT: Bu ve
benzeri rivayetlerde, sahabe Rasûlullah'in (Sallallahü aleyhi ve sellem)
kullandığı suyu teberrüken üstlerine sürmektedir. İmam Ebû Hanife'den gelen bir
rivayetle, Mâlik, Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre müstamel su temizdir, Aynca
İmam Mâlik ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel temizleyici olduğunu da belirtmektedir.
[53]
20/328- Humeyd
b. Abdurrahman el-Hımyerî'den:[54]
Ebû Hüreyre'nin Hz.
Peygamber'in (Saiiatiahu aleyhi ve settem) yanındaki sohbet süresi gibi,
Rasûlullah'ın yanında dört sene kalarak sohbetine katılan bir başka kişiye
rastladım. Bu kişi dedi ki:
'RasÛlullah
(Sallallahu aleyhi ve sellem) bize:
Her gün sürekli
taranmayı (yâni aşırı süslenmeyi), Gusül alacağı (su topluluğuna/yere) idrar
yapmayı, Bir kadının erkeğinden kalan su ile erkeğin de karısından kalan su ile
gusül yapmasını yasakladı, birlikte avuç avuç (ya da bir kapla) alsınlar!'
buyurdu.
NOT: Hadis
metni lafız olarak 'her gün sürekli taranmayı' şeklindedir. Ancak RasÛlullah
(Saitaiiaha aleyhi ve sellem) her gün saçını taradığı[55] için
buradaki mânâ, aşırı olarak makyajın/süslenmenin yasaklan maşıdır. Bİr
Müslüman, insanların arasında saçı ve sakalı düzgün olarak dol aşmalıdır. Zira
Hz. Peygamber saçı, sakalı karışmış ve pejmürde olarak dolaşan bir kişiyi
tenkit etmiştir.[56]
21/329- Hakem
b. Amr el-Gifârî'den (RadıyatUıhaanh):[57]
Hz. Peygamber
(SaüaiiaM aleyhi ve seiiem), kadının (içmesinden sonra) artan su ile bir
erkeğin abdest almasını yasakladı.
§ Ondan ikinci tarikle
gelen rivayet:
Hz. Peygamber
(Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem), kadının abdest aldığı sudan kalan mı yoksa
(içmesinden sonra) artan su mu olduğu bilinmediğinde bir erkeğin o su ile
abdest almasını yasakladı.
§ Ondan üçüncü tarikle
gelen rivayet:
Rasûlullah (Salîaiîahü
aleyhi ve sellem), kadından kalan abdest suyu ile bir erkeğin abdest almasını
yasakladı.
§ (Ondan) dördüncü
tarikle gelen rivayet:
Ebû Hâcib,
Rasûlullah'ın sababilerinden olan Gıfar oğullarından (Hakem b. Amr adlı) bir
kişiden naklediyor:
Hz. Peygamber
(SalMiaha aleyhi ve sellem) erkeğin, kadından kalan abdest suyu ile abdest
almasını yasakladı.
NOT: Bu
rivayetler arasında tearuz olduğu zannedilebilir, zira yasaklama rivayetleri
ile Meymûne validemizden gelen cevaz rivayeti birbirine zıt görünmektedir,
Ancak iki kısım rivayet cem edilebilir; Eşinden kalanın yasaklanması, ondan
dökülen kullanılmış su ile ilgilidir, cevaz ise kapta kalan su hakkındadır,
ondan abdest alınabilir, bunu destekleyen çok sayıda rivayet vardır ya da
buradaki nehiy tenzihi (helâle yakın) mekruh olabilir. Doğrusunu Allah bilir.[58]
22/330- İbn
Abbas'tan (Radıyallahüanhümâ):[59]
Hz. Peygamber'İn
(Sallallahü aleyhi ve sellem) eşi Meymûne (Radıyallahü anhâ) annemiz dedi ki:
Ben ve Rasûlullah
(Saiiaiiahu aleyhi ve ,sellem) cünüp olmuştuk. (Sonra) büyük bir kaptan (su
alarak) gusül aldım ve suyun bir kısmı arttı. Rasûlullah, o
kaptaki sudan gusül
almak için geldiğinde,
'Ben ondan gusül
aldım,' dedim. O da:
"Su cünüp olmaz
ya da bu durum onu pisletmez, (temiz kalır,)" buyurdu ve ondan gusül
aldı.[60]
23/331- İbn
Abbas'tan (RadıyallahUanhUmâ):[61]
Rasûlullah'm
(Saüaüahualeyhi ve seüem) eşlerinden biri cünüblük sebebiyle, bir kaptan gusül
aldı. Sonra Peygamberimiz (Sailaihhü aleyhi ve seiiem) ondan kalan su ile
abdest aldı. Peygamberimize bu hatırlatılınca:
"Bu durum suyu
pisletmez, (temiz kalır,)[62]
buyurdu.[63]
24/332- İbn
Abbas'tan (RadıyatUıhaanhuma):[64]
Hz. Peyganiber'İn
(Sallallahü aleyhi ve seüem} eşi MeymÛne {Radıyailahü anhâ) annemiz:
Kendisinin cünüplüğü
sebebiyle gusül aldığı suyun kalanı ile de Rasû-Iullah'm (Saiiaiiahü aleyhi ve
seîiem) abdest aldığını nakletti.[65]
25/333- Ebû
Tâlib'in kızı Ümmü Hanî'den (Radıyaiiahü anhâ):[66]
Rasûlullah (Saiiaiiaha
aleyhi ve seüem) büyük fetih günü, Mekke'nin yukarı mahallesine geldi ve ben de
yanına vardım. Ebû Zer, kendisine büyük bir kapta[67] su
getirdi, (ama) ben onda hamur kalıntısı gördüm. Hz. Peygamber Ebû Zerr'i
kendisine siper yaptı ve gusül aldı, sonra sekiz rekât namaz kıldı. Bu duha
(yani kuşluk) vaktindeydi.
NOT: Tekne
gibi büyük bir kapla hamur kalıntılarının olması, o dönemdeki eşyanın ya da
suyun azlığından olsa gerek. Bu gibi rivayetlerden çıkan hüküm:
Suyun içine temiz bir
şey karışıp, üç vasfından birini değiştirse de suyun tab'ını bozmamışsa Hanefî
mezhebine göre, o su temiz ve temizleyicidir, iki vasfı da değişse onunla
abdest alınmasına fetva verilmiştir. Meselâ, taş, toprak ve ağaç gibi şeyler
sürükleyip getiren selin su tab'ı/inceliği bozulmadıkça kendisiyle temizlik
yapılabilir. Ayrıca içine sabun, çöven ve zaferan gibi temiz bir madde karışmış
ve üç vasfından biri değişmiş su temiz ve temizleyicidir.[68] Bu
sular İmam Mâlik ve Şafiî'ye göre ise temizdir, ancak temizleyici değildir.[69]
26/334- ÜmmüHânVden
(Radıyallahüanhâ):[70]
Hz. Peygamber (SaHalfoks
aleyhi ve seiiem) ve Meymûne (RadıyallaM anh) aynı büyük kaptan gusül alırlardı
ve onda da hamur kalıntısı vardı.[71]
Peygamberimiz
(SaiiaUaka aleyhi ve seitem) döneminde kullanılan bazı su kaplan:
1- Cerra;
yeşil testi, küp[72]
2- Kûz:
testi[73]
3- Kas'a ya
da Cefhe ; büyük kap[74]
4- Kulle Büyük
kap, ancak miktarında farklı görüşler vardır:
Şafiî ve Hanbelîlere
göre, bir kullenin miktarı 2,5 Hicaz kırbasıdır[75] ki
bu duruma göre iki külle (yani beş kırba); beşyüz ya da altiyüz Bağdat rıtlıdır
veye seksen dokuz Halep nflma denktir.[76] Bu
da yaklaşık olarak 12 teneke ya da i varil (yaklaşık 200 litre) su demektir.[77]
5- Kadeh ;
Bardak[78]
6- Ferak;
RasûluIIah döneminde yaygın ölçek kaplarından birisidir ve birçok hadiste
geçmektedir.[79] Ferak; 16 rıtl olup o da
3 sa'a denktir ki[80]
cumhura göre yaklaşık 6 litrelik, Iraklılar ve Hanefî fakihlere göre 9 litrelik
kaptır.[81]
7- Tevr ve Rakve; su kaplarıdır ki içmek veya abdest
almak için kullanılır.[82]
8- Kırba;
deriden yapılmış tulum[83]
9- Garra;
dört kulplu karavana olup dört kişi tarafından taşınırdı.[84]
10- Demir
kadeh/bardak
ll- Zücac
(çUjft); cam kadeh/bardak[85]
12- Kavârîr
(jjyti)\ cam şişeler[86]
13- fleyyân
(üi^ı) adlı bardak[87]
14- Mihdab
(vİaii); taş tekne, içinde elbise yıkanan kap, leğen[88]
15- MefcfcHfc(i)JKİi);
su içmede ya da başka yerlerde kullanılan tas olup ağzı dar ve ortası geniştir.
Mekkûk 1 Vı sa' olup Iraklı fakihlere göre 6,36 İt. ve Hicazhlara göre ise 3,1
SU. ye denktir.[89]
16- Mirken leğen/
geniş kap[90]
17- Zenûb veya Seci O—) denilen kova[91]
18- Sâder
(jSuJı) isimli kap[92]
19- Ahşap
kadeh (Gümüşten üç kulpu vardı, bunun demirden olduğu ve etrafında halkalar
bulunduğu da söylenir. Bu kadeh kendisinden sonra Enes b. MâHk'in yanında,
sonra da onun kızmdaydı.)[93]
20- Bakır
leğen
21- Tunçtan
tekne.[94]
27/335- Ebû
Said el-Hudrî'den (Radıyailahü-anh):[95]
Rasûlullah (Saiiaiiahu
aleyhi ve seüem), Büdâa (Benû Sâide[96])
kuyusundan abdest alırken onun yanma geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü!
Bu kuyuya bazı pislikler (rüzgâr veya sel sebebiyle savrulup) düştüğü halde,
ondan abdest mi alıyorsun?' Hz. Peygamber buyurdu ki:
(Bu durum) suyu necis
yapmaz."
NOT: Büdâa
kuyusundaki su fazlaydı, ayrıca bu suyun akıcı olma ihtimâli de var. Fazla ya
da akıcı olan suyun Uç vasfından biri (yani kokusu, rengi veya tadı)
değişmediği zaman kullanılabilir. Suyun az olduğu bölgelerde insanlar bunları
kullanmak zorundadırlar.[97]
28/336- Sehl
b. Sa'd es-Sâidî'den (Radıyaiiahaanhy):[98]
Rasûlullah'a
(SaiiaiiaM aleyhi ve seiiem) Büdâa kuyusundan ellerimle su çektim (ve onu
kullandı.)
NOT: Rasûlullah'm
(Sallaiiahu aleyhi vesellem) suyunu kullandığı bazı kuyular:
1- Mâlik b.
Nadr b. Damdam kuyusu (Ebû Enes kuyusu da denirdi),
2- Benî
Hudeyle köşkünün yanındaki kuyu,
3- Casim
Ebu'l-Heysem et-Teyyehân kuyusu,
4- Kuba'daki
Gars kuyusu,[99]
5- Benî
Ümeyye b. Zeyd kuyusu,
6- Büdâa /
Benû Sâide kuyusu,
7- Akik'teki
Rûme kuyusu.[100]
8- Enes b.
Mâlik'in kuyusu[101]
9- Hudeybiye
Kuyusu[102]
Allah Rasûlü annesi
vefat eden ve onun adına hayır yapmak isteyen Sa'd b. Ubâdeye en iyi sadakanın
su olduğunu söylemiş ve kuyu/çeşme yapılmasını istemiştir.[103]
Peygamberimizin
kendisinden faydalanılmasını yasakladığı veya suyunu boşalttığı kuyular da
vardır:
1- Zervân
(Zû Ervân) Kuyusu[104]
2- (Tebük
Seferinde) Semud kavminin meskenlerinin bulunduğu Hıcr'deki kuyu[105]
29/337- İbn
Ömer'den (Radıyaüahü anhiimâ):[106]
Rasülullah'a
(Saüaiiahü aleyhi ve sdiem), sahralarda bulunan ve yırtıcı olan, olmayan
hayvanların içtikleri suların hükmünün sorulduğunu duydum. Hz. Peygamber şöyle
buyurdu:
"Su iki külle[107]
miktarına ulaştığında necaset tutmaz."
§ Ondan ikinci
rivayet:
İtm Ömer (Radıyallahü
anhümâ) RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve sellemj ŞUnlan da nakletti:
"Su miktarı iki
ya da üç külle miktarına ulaştığında necaset tutmaz." Vekî' dedi ki: Külle
ile cerre kastedilmektedir.[108]
Peygamberimiz suyun az
olduğu bölgeleri baz alarak asgari iki külle (bir varil) hacmindeki durgun
suyu, çok suyun en az miktarı olarak kabul etmiştir. Bu miktardaki bir suya
necaset düşse de suyun üç vasfından birisi değişmedikçe temiz ve
temizleyicidir.
Bu ve benzeri
rivayetlerde geçen külle (aülı) miktarında farklı görüşler vardır;
Kulleteyn görüşünü
alan Şafiî ve Hanbelîlere göre, bir kullcnin miktarı 2,5 Hicaz kırbasıdır[109] ki
bu duruma göre iki külle (yani beş kırba); beşyüz ya da aitıyüz Bağdat ntlıdır
veye seksen dokuz Halep rıtlına denktir.[110] Bu
da yaklaşık olarak 12 teneke ya da 1 varil (yaklaşık 200 litre) su demektir.[111]
Çok suyun en az
miktarı ile ilgili farklı rivayetler olduğu için müctehidler ihtilâf
etmişlerdir:
Hanefîlere göre
kulleteyn. miktarında ihtilaf bulunup, kesinlik olmadığı için bu rivayetlerde
ızdırab vardır ve durgun suyun bulunduğu havuz/kap hacmi 10x10 zira' (yaklaşık
48 m2) olunca ya da bir kenarında oluşan dalganın öbür kıyıya varmadan
kaybolacağı genişlikteki havuz olunca çok su kabul edilir ve suyun üç vasfından
biri bozulmadıkça su pislenmez, kullanılabilir, Hanefî müctehidleri çok su
miktarında dalganın öbür tarafa ulaşmaması şartını denize kıyas ederek kabul
ettiler, zira Peygamberimiz "Deniz suyu temizleyici ve Ölüsü helâl olan
(bir yerdir)" buyurdu. Ayrıca uykudan uyananan kişinin dışarıda elini
yıkamadan su kabına daldırması ve durgun suya bevletmenin yasaklanması gibi
rivayetlerde bu görüşün tesbitinde etkili olmuştur.[112]
Mâlikîler çok su için
bir sınır belirtmediler, ancak az suya necaset düşüp vasıflarını değiştirmese
de necis olur, dediler.[113]
Şafiîler en az iki
külle hacmindeki suyu çok su kabul eltiler.[114]
Hanbelîler ise İmam
Ahmed'den iki farklı görüş zikrederler; birine göre en az iki külle olması
lâzım, diğerine göre ise su az da olsa üç vasfından biri bozulmazsa temiz ve
temizleyicidir, dediler. Doğrusunu Allah bilir.[115]
30/338- Câbir
b. Abdullah'tan (Radıyaiiahu anh):[116]
RasÛluJlah (Saitaiiahü
aleyhi ve seiiem) durgun suya idrar yapmayı yasakladı.[117]
31/339- Ebü
Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[118]
Rasûlullah {Saîialtahu
aleyhi ve seiiem) buyurdu ki:
"Sizden biri
kesinlikle durgun suya idrar yapmasın, sonra
ondan abdest almak zorunda kalabilir!.."[119]
§Aynı sahabiden, başka
tarikle gelen rivayette; Abdest kelimesi yerine, "Sonra ondan gusül almak
zorunda kalabilir" şeklinde geçmektedir.
§ Aynı sahabiden,
başka tarikle gelen rivayette:
RasÛlullah (SallaUahü
aleyhi ve seUem) buyurdu kî:
"Akıcı olmayan
durgun suya idrar yapma, sonra ondan
gusül almak zorunda kalabilirsin!.."
NOT: Bu ve
benzer rivayetlerden durgun suya bevletmenin haram olduğu anlaşılmaktadır. Zira
bu durum suyu necis kılıp kullanılmaz hale getirmektedir.[120]
32/340- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaüahu anh):[121]
Rasûlullah'm
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle buyurduğunu işittim: "Birinizin kabını
köpek yalarsa (bir rivayette; su İçerse), kabını yedi kere yıkasın!"[122]
33/341- Ebû Hüreyre'den
(Raciıyatiahüank):[123]
Rasûlullah (Saihiiahu
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "(Birinizin kabından köpek su
içerse/yalarsa) İlki toprakla olmak Çizere kabı yedi kere yıkanır,
(yıkasın!)"[124]
34/342- Abdullah
b. Muğaffel'den (Radıyaliahüanh):[125]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
aieyM ve sciiem) (bir zamanlar) köpeklerin Öldürülmesini emrettti. Sonra:
"Artık köpeklerden
size ne, onları bırakın"[126]
dedi. Peygamberimiz, av köpeği ile çoban köpeğinin
bulundurulmasına/beslenmesine izin verdi ve buyurdu ki:
"Birinizin kabını
köpek yalarsa, o kabı yedi kere yıkasın, sekizincide toprağa bulasın.[127]”
NOT:
Peygamberimiz (Saihi/ahu ahyid ve sciiem), Medine'de köpeklerin oldukça
çoğaldığı ve zararlı olduğu bir dönemde öldürülmelerini emretti. Daha sonra
sayılarının azalması ve soylarının kesilmesHehlikesine karşı bu emri durdurdu.[128]
35/343- Ebû
Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[129]
Rasûlullah (SaiiaiiaM
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Birinizin kabını köpek yalarsa, kabının
temizliği onu yedi kere yıkamakla olur."[130]
36/344- Ebû Hüreyre'den[131]
(Radıyaiiahü anh):[132]
Rasûlullah (Saiiaiiahü
aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu; "Birinizin kabını köpek yalarsa, kabının
temizliği onu yedi kere yıkamakla olur."[133]
37/345- İbn
Ömer'den (Raâıyattahu anh):[134]
Ben Rasûlullah
(Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) döneminde, mescidde yatan genç bir bekârdım. (İlk
zamanlarda) köpekler oradan gelip geçerdi, (ama) kimse onların gezindiği yere
su serpmez (ve dökmezlerdi.)[135]
İlk dönemlerde 'Eşyada
temel kural, mubah olmasıdır!serbestliktir kaidesin-ce, köpeklerin mescidlere
girmesine müdâhele edilmezdi. Ancak daha sonra mescidlerin temiz tutulması
emredilince, kapılar yapıldı ve köpekler dahil bütün varlıklara karşı titiz
davramldı.
Yırtıcı hayvanların
artığı konusunda miictehidler ihtliiâf ettiler; İmam Ebû Hanife ve bir
rivayette Ahmed b. Hanbei'e göre necistir. İmam Mâlik, Şafiî ve bir rivayette
Ahmed b. Hanbei'e göre ise temizdir.[136]
Köpek ve domuzun
artığı İmam Ebû Hanife, Şafiî ve Ahmed'e göre necistir.[137]
İmam Mâlik'e göre 'köpeğin artığı temizdir, zira avda kullanılmaktadır. Köpeğin
arüği/yaladığı kabı ise yedi kere yıkamak necis olduğu için değil de taabbüden
emredilmiştir ve yıkanması menduptur. Domuzun kendisi necistir, ama artığı konusunda
ondan İki rivayet vardır.'[138]
Köpeğin kılı ve tüyü
İmam Ebû Hanife ve Mâlik'e göre temiz, diğer İmamlara göre necistir.[139]
§Köpeğin yaladığı
kabın temizlenmesi ile igjli farklı rivayetler bulunmaktadır, ancak bu
rivayetler arasında ızdırap var, iddiası doğru değildir. Çünkü ızdırap eşit
kuvvetteki rivayetler arasında olur. Ama bu konuda Ebû Hüreyre rivayetleri diğerlerinden
daha kuvvetlidir.[140]
Müctehidler
rivayetlerin farklılığı sebebiyle köpeğin yaladığı bir kabın yıkanması ve
sayısı hakkında ihtilaf ettiler:
1- Hanefî
mezhebine göre; yedi kere yıkamak nedben emredildi. Zira bu rivayetleri
nakleden Ebu Hüreyre köpek ve kedi yalamasında üç kere yıkamakla fetva verdi.[141]
Diğer necasetler de Uç kere yıkama emri bulunmaktadır ve bu necasetlerin bir
kısmı köpek yalamasından daha necistir, o halde üç kere yıkamak temel esastır, daha
fazla yıkamak mendupfur.[142]
2- MalikîIere
göre; köpek remizdir, Çünkü av köpeğinin yakaladığı av temizdir. Köpeğin
yaladığı kabın yıkanması ile ilgili sayılar nedben emredildi, vacip degıldır.[143]
3- Şafnlere
göre; ilkini toprakla ovalayarak yedi kere bu kabı yıkamak vaciptir.[144]
4- Ahmed b.
Hanbel'den nakledilen iki görüşü vardır: Biri Şafiîler gibi ilkini toprakla
ovalayarak yedi kere bu kabı yıkamanın vücûbiyeti, nakledilen diğer görüşü de
sekiz kere yıkamaktır, ancak sekizincisini toprağa bulayarak yıkamak gerekir,
şeklindedir.[145]
38/346- (Abdullah)
b. EbîKatâde'nin karısı, Ka'b b. Mâlik'in kızı Kebşe (itadıyaiiaM anhum)
anlatıyor:[146]
Ebû Katâde (Radıyaiiaha
anh), Kebşe'nin yanma geldi ve o, Ebû Katâ-de'ye abdest suyu döktü. Bu sırada
bir kedi geldi ve o sudan içti. Ebû Katâde de kabı biraz eğdi ki kedi (rahat)
içsin... (Kebşe devamla şöyle dedi:)
Kendisine baktığım]
görünce dedi ki:
'Ey Kardeşimin kızı,
şaşrrdm mı?'
'Evet:
'(Bu konuda)
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kedi necis
değildir, o sîzin etrafınızda dolaşan/size hizmet eden erkek ve dişi
varlıklardandır.'"
§ Râvilerden İshak
dedi ki: Hadiste "ve" yerine "veya" geçmektedir:
"...Ya da
etrafınızda dolaşan/size hi2met eden dişi varlıklardandır."[147]
39/347-
Abdullah b. İbn Ebî Talha'nın[148]
karısı anlatıyor:[149]
(Bir keresinde) Ebû
Katâde (Radıyaiiaha anhâ) su kabını kediye eğdi ve o da içti, sonra şöyle dedi:
Rasûlullah (Saiiaîlahü
aleyhi ve seiiem) bize şöyle buyurdu: "Kedi necis değildir, o sizin
etrafınızda dolaşan/size hizmet eden erkek ve dişi varlıklardandır."[150]
Evcil hayvanların
artıkları temizdir.
1- Kedi ve
daha küçük hayvanların artığı temizdir. Ancak İmam Ebû Hanife kullanılmasını
mekruh görmüştür. Zira o da eti yenmeyen hayvanlardandır.[151]
2- Katır ve
eşeğin artığı cumhura göre temizdir,[152]
ancak îmanı Ebû Hanife'ye göre bunlar şüpheli sulardır, çünkü sahabe
meşruluğunda ihtilâf etmişlerdir. Başka su yoksa onunla abdest alır, aynca
teyemmüm yapar.[153]
3- Eti yenen
hayvanların artıkları ittifakla temizdir,[154]
ancak gezinen ya da pislik yeme ihtimâli olan tavukların, ayrıca yırtıcı
kuşların, evde bulunan iare ve yılan gibi haşere hayvanların artığım kullanmak
İmam Ebû Hanîfe'ye göre mekruhtur.[155]
4- Eti yenen
hayvanların bevli ve dışkısı İmam Mâlik ve Ahmed'e göre temizdir. İmam Ebû
Hanife'ye göre güvercin ve serçe dışındakilerin bevli ve dışkısı necistir, Şafiî'ye
göre de hepsi necistir.[156]
40/348- Abdullah,
babası Ebû Katâde'den (Râdtyaüahuanh) naklediyor:[157]
Kendisi için abdest
suyu hazırlandı, o sırada bir kedi geldi ve kabı yaladı. Ebû Katâde ondan
abdest almaya başladı ve kendisine:
'Ey Ebû Katâde, onu
kedi yalamıştı' denilince o şöyle dedi: Rasûlullah'ın (SaiiattaM aleyhi ve
seiiem) şöyle buyurduğunu duydum: "Kedi ev sakinlerinden sayılır, o sizin
etrafınızda dolaşan/size hizmet eden erkek ve dişi varlıklardandır."[158]
İslâm'da ibadet öncesi
temizlik su İle, su yoksa toprakla (teyemmüm şeklinde) yapılır. Sular üç kısma
ayrılır; Temiz ve temizleyici sular, sadece temiz olan sular ve necis sular.[159]
1- Mutlak
sular; deniz, göl, ırmak, pınar, kuyu ve yağmur suları,[160]
2- Uzun süre
kalmakla rengi, tadı ya da kokusu değişen sular,[161]
3- İçine
necaset düştüğü halde rengi, kokusu ya da tadı gibi üç vasfından biri
değişmeyen çok su. Ancak çok suyun Ölçüsünde ihtilâf edilmiştir:
a- Haneffler;
bir tarafından hareket ettirildiğinde bu dalga diğer tarafa varmaz ve 10x10
zira' (yaklaşık 48 m2) büyüklüğünde bir havuz ise onu çok su ya da büyük havuz
kabul etmişlerdir.[162]
b- Mâlikîler;
çok su için bir sınır belirtmediler, ancak az suya necaset düşüp, vasıflanın
değiştirmese de necis olur, dediler.[163]
c- Şafiîler;
en az iki külle hacmindeki suyu çok su kabul etmişlerdir.[164] Bir
külle 2,5 Hicaz kırbasıdır[165] ki
bu duruma göre iki külle (yani beş kırba); beşyüz ya da altiyüz Bağdat rıtlıdir
veye seksen dokuz Halep ntlına denktir.[166] Bu
da yaklaşık olarak 12 teneke ya da 1 varil (yaklaşık 200 litre) su demektir.[167]
d- Hanbelîler;
İmam Ahmed'den iki farklı görüş zikrederler; birine göre en az iki külle olması
lâzım, diğerine göre ise su az da olsa üç vasfından biri bozulmazsa temiz ve
temizleyicidir, derler.[168]
4- Akan suya
necaset düşse ve üç vasfından biri değişmese temiz ve temizleyicidir.[169]
5- Suda
yaşayan hayvanların ölüsü/leşi suyu Hanefî, Mâliki ve Hanbeli mezhebine göre
necis kılmaz. İmam Şafiî'ye göre ise balık ve çekirge dışındaki ölüler suyu
necis kılar.[170]
6- Akıcı
kanı olmayan sinek, sivrisinek ve tahtakurusu gibi küçük hayvanlar/böcekler az
bir suya da düşse, suyu necis kılmazlar. O su, ibadet için temizlikte (yani
abdest ve gusül almada) kullanılır, bu konuda müctehidlerin ittifakı vardır.[171]
7- Leşin
yün, kıl, boynuz ve tırnak gibi kanı olmayan sert parçalarının düştüğü su
Hanefîlere göre temiz, Şafiî ve Hanbelîlere göre necis, Mâh'kîlere göre ise
kemik düşen su temiz, kıl/tüy düşen su necistir.[172]
1- Müstamel
su temizdir, ancak temizleyici değildir. Bu, cumhurun görüşüdür. İmam Mâlik
ise aynı zamanda temizleyici olduğunu da ifade eder.
Müstamel su;
kendisiyle bir hadesin (yani abdestsizlik, cünüplük gibi manevî kirin)
giderildiği ya da ibadet niyetiyle bedene dökülen/değen ve bir yerde toplanan
sudur.[173]
2- Suyun içine
başka bir madde karışır ve kaynatmakla suyun tab'ı (niteliği) değişirse, o su
temizdir, ancak temizleyici değildir. Bu konuda müctehidlerin ittifakı vardır.
Ancak suyun temizleyici özelliğini artırmak için sabun, çöğen gibi bir şey
karıştırıp kaynatılırsa temizleyici kalır, tıpkı cenaze yıkamada olduğu gibi.[174]
3- Suyun
içine (meşrubat, sirke ve gül suyu gibi) bir başka temiz madde karışır ve ona
galip gelir, tab'ını (niteliğini) bozarsa temizdir, ancak temizleyici
değildir.Çünkü bu su, mutlak su olma vasfını kaybetmiştir.[175]
1- Az ya da
çok olsun bir suya necaset düşer ve üç vasfından birini değiştirirse, o su
icmâ ile necislir.[176]
2- Az suya
necaset düşerse, üç vasfından birini değiştirmese de o su necistir.[177]
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/60.
[2] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/61.
[3] Sened:
Sahih: Müsned, 11/361,
H.no:8720; İkinci rivayet: 11/378, H.no:8898; Benzer rivayetler için bk.II/237,
H.no:7232; 11/392-393, H.no:9075; Mâlik, Taharet, 12; Sayd, 12; Ebû Dâvûd, Taharet,
41, H.no:83; Tirmizî, Taharet, 52, H.no:69 (Tirmizî, hadis hakkında
"hasen-sahih" hükmünü verdikten sonra "Deniz suyu ile abdest
almayı mekruh gören sahabeye örnek verir: Abdullah b. Ömer ve Abdullah b.Amr
(Radıyallahü anhiimâ); Nesâî, Taharet, 47, H.no:59; Miyâh, 4, H.no:331; Sayd,
35, H.no:4347; İbn Mâce, Taharet, 38, H.no:386; Sayd, 18, H.no:3246; İbn
Huzeyme, 1/59, H.no:lll; Dârimî, Vudû', 53, H.no:734-735; Sayd, 6, H.no:2017.
İbn Hacer ahkâm
hadislerini derlediği eserinde İbn Ebî Şeybe'nin lafzı ile verdiği hadisi İbn
Huzeyme ve Tirmizî'nin sahih saydıklarını söyler. Eserini şerh eden San'ânî ise
İbn Hacer'in Telhîs'ta dokuz tarikle bu hadise yer verdiğini ve her birinin de
eleştiriden payını aldığını fakat hadislerin sahih olarak âlimler tarafından
kabul gördüğünü belirtir. İbn Abdilber, İbn Mende, İbnü'l-Münzir ve Beğavî
hadisi sahih saymışlardır. Bk. Sübülü's-selâm, 1/35-37; Abdullah b. Muğîre.
Câbir b. Abdullah ve İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhüm) şahidi için bk. 2-4/310-312.hadisler.
Ayrıca Heysemî, hadisin
Taberânî tarafından Abdullah el-Müdlicî ve el-Arakî'den (Radıyallahü anhiimâ)
nakledilen rivayetlere yer vermiştir. Bk.Mecma', 1/215. Bennâ, Humeydî'nin,
imam Şafiî'den "Bu hadis Taharet ilminin yarısıdır" sözünü
naklettiğini ifade eder. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/202.
Hadisin şâhidleri:
a-Câbir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. 3/311.hadis
b-İbnü'1-Firâsî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Taharet, 38, H.no:387;
c-İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hâkim, 17237, H.no:490 (Müslim'in
şartına/râvisine göre sahihtir); Dârekutnî, "doğrusu, mevkuf
oluşunudur" der. Bk. Sünen, 1/35.
d-Hz.Ali'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Hâkim, 1/240, H.no:499; Dârekutnî, Sünen,
1/35.
e-Abdullah b. Amr b.
Âs'tan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hakim, 1/240, H.no: 501; Dârekutnî,
Sünen, 1/35, 37.
f-Hz.Ebû Bekir'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Dârekutnî, Sünen, 1/34.
g-Enes'ten (Radıyallahü
anh) şahidi için bk. Dârekutnî, Sünen, 1/35.
h-Abdullah
el-Müdlicî'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî, hadisi Taberânî'nin
Kebir'ine nisbet eder ve senedindeki Abdulcebbâr b. Ömer'e dikkât çekerek
Buhârî ve Nesâî'nin
zayıf, İbn Sa'd'ın sika saydığını söyler. Bk. Mecma', 1/215.
i-el-Arakî'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebir'ine nisbet
eder ve isnadının hasen olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/215.
[4] Bu sahabînin kabilesi ile ilgili bk. H.no: 2/310.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/61-63.
[6] Sened:
Sahih: Müsned,
V/365, H.no:22990; Heysemî
râvilerinin sika olduğunu
belirtmiştir. Bk.Mecma', 1/215. Hadisin şâhidleri için l/309.hadise bk.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/63.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, III/373,
H.no: 14952; İbn Mâce, Taharet, 38, H.no:388; İbn Mâce hadisi iki isnadla
verir. Birincisinde Ahmed b. Hanbel hocasının hocası; ikinci senedinde ise
hocasının hocasının hocası olarak görülmektedir.
İshâk b. Hâzım'ın
hadislerinden birer tane Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd, ikisini de İbn Mâce
rivayet eder. Ebu'l-Kâsım b. Ebi'z-Zinâd'ın ise İbn Mâce bir, Ahmed b. Hanbel
yedi hadisini nakleder. "Hadis, İshâk b. Hazım ve Ebu'l-Kâsım b.
Ebi'z-Zinâd sebebiyle hasendir" diyen Müsned muharrici Hamza Ahmed
ez-Zeyn'in delili yoktur. Râvilerin her ikisi de sikadır. İshâk b. Hazım için
bk.Zehebî, Kâşif, Trc. no:293; 6785; Ebu'l-Kâsım b. Ebi'z-Zinâd için İbn Hacer
"bir beis yok" der. Zehebî ise sika sayıldığını söyler. Bk.Takrtb,
Trc. no:8310; Kâşif, Trc. no:6785; İbnü's-Seken: "Câbir'in (Radıyallahü
anh) hadisi bu konudaki rivayetlerin en kuvvetlisi, delil getirilmeye daha
uygun olanıdır" der. Bk. Bülûğu'l-emânî, 1/203;
Ayrıca hadisin
şâhidleri için de bk. l/309.hadis.
[9] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/63-64.
[10] Sened:
Sahih: Müsned, 1/279,
H.no:2518. Heysemî, râvilerinin sahih hadis ricali olduğunu belirtir. BkMecma',
1/215-216. Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından naklini de verdikten sonra
râvilerinin sahih hadis ricali olduklarını ifade eder. Bk.Mecma', 1/216.
Hadisin şâhidleri için l/309.hadise bk.
Bennâ hadisin şerhinde:
"Bu hadis menâkıb bahsinin İbn Abbas'ın (Radıyallahü anhümâ) tercüme-i
hâlinde tekrar edilecektir" demiştir. Ancak tasarladığı/düşündüğü gibi bu
gerçekleşmemiş. Çünkü Bennâ uzun olan bu hadisi konulara göre bölmüş ve
tertibinde sadece hadisin baş kısmını almış, hadisin ortasını ise şerhinde
(bk.Bülûğu 'l-emânî, Xm/46-47) ihmâl ettiğini farkederek bu kısmın da metnini
vermiş ve ilgili bölümlere göndermede bulunmuştur:
a-Hadisin baş tarafı: Hedy ve Kurban bahsinde 28/405O_hadiste,
b-Hadisin ortası: Hac
konusu 22/3587, 26/3591-hadislerde ve
Cenâiz bölümü 278/2897, 285/2904.
hadislerde zikredilecektir. c-Son bölümü ise bu hadiste verildi. İbn Abbas'ın
diğer fetvaları için bk. Menâkıb bölta* 265-266/10691-10692.hadisler.
[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/64.
[12] Sened:
Sahih:Müsned, 1/76,
H.no:564; Benzer rivayetler için bk. 1/75-76, H.no:562; 1/157, «Um: 1347; 1/72,
H.no:525; Tirmizî, Hac, 54, H.no:885; İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhUmâ) şahidi
için bk. Müsned, 1/372, H.no:3527; 1/248, «JBE2227;CSbir'den (Radıyallahü anh)
şahidi için bk.Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56, mMw:1905: İbn Mâce,
Menâsik, 84, H.no:3074; Dârimî, Menâsik, 34, H.no:1857; Amir Hasan Sabri
zevâidden olan bu hadisi Zevâidü Abdillah isimli eserinde aitaamez. Bennâ
hadisin isnadının ceyyid olduğunu, bu anlamda Buhârî ve Müslim'in Sa-tait
Terinde rivayetlerinin bulunduğunu ifade eder. Bk.Bülûğu 'l-emânî, XI/86.
Bu hadisin tamamı hac
bahsinin Allah Rasûlü'nün (Sallallahii aleyhi ve sellem) haccı MifiiinBode
65/3630.hadiste zikredilecektir. Ayrıca benzer bir metin için bir sonraki
hadise bk.
[13] Haccı vasfettiği rivayet:
VkMüsned, 1/81, H.no:613
(Bu rivayet Müslim b. Hâlid ez-Zencî (v.180/796)
leıkefciyle zayıftır.
Bu zat Şafiî'nin fıkıh hocalarından biridir. Saduktur. Rivâyetlerindeki hata
ıslatın çokluğu sebebiyle Ebû Dâvûd zayıf sayar. Şâfı, Müsedded ve Humeydî gibi
âlimler aticisinden hadis almıştır. Bk. Zehebî, Kâşif, Trc. no:5413; İbn Hacer,
Takrîb, Trc. no:6625; ve Dârimî bir, Ebû Dâvûd iki, İbn Mâce yedi, Ahmed b. Hanbel ise 14 rivayetini ueder. Ebû
Dâvûd, Müslim b. Hâlid ez-Zencî'nin adı geçen iki hadisinin bu râvinin ilığı
sebebiyle kuvvetli olmadığını söyler. Bk.Sünen, Şehru Ramazân, 1,
H.no:1377;aya', 71, H.no:3510; Ancak diğer rivayetler bu senedi
kuvvetlendirmektedir).
[14] İfâda; taşmak anlmındadır. Müslümanların Arafat ıe
Mtadefife «kfefcrinden ayrılmaları/çıkmaları kalabalıkların taşması anlamında
bdtaHdHyac Baltadan sonra yapılan farz tavafa bu nedenle ifâda tavafı denir.
İfâda tavafı ile bilgili hac konusunda gelecektir.
[15] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/65-66.
[16] İbnü'l-Münzir, İcmâ, 18; Şîrâzî, Mühezzeb, 1/250;
JbaMjt,KfarT mmctrhid, 1/24; İbn Kudâme, Muğnî, 8/606, Meydânî, Lübâbfi
şerhi'l-kitab, III/ 96.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/66.
[17] Sened:
Sahih: Müs'ned, 1/449,
H.no: 4296; İkinci rivayet: 1/402, H.no: 3810; 1/450, H.no: 4301 (Bu
rivayetlerde Ebû Zeyd var ki bu râvi meçhuldür); Üçüncü rivayet: 1/398, H.no:
3782 (Sahihtir. Çünkü bu rivayet Haneş es-San'ânî'nin İbn Abbas kanalı ile
naklettiği bir rivayettir. Haneş ise sika biridir. İbn Mâce'nin senedlerinden
biri de böyledir. Bk.Sünen, Taharet, 37, H.no: 385); Benzer rivayetler için bk.
1/455, H.no: 4353 (Ali
b. Zeyd, Ebû Râfi' kanalıyla sahih bir senedle İbn Mes'ûd'dan nakleder);
Dârekutnî de bu hadisi zikrettikten sonra: "Ali b. Zeyd zayıftır. Ebû
Râfi'in İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) semâı gerçekleşmemiştir. Ayrıca bu
hadis, Hammâd b. Sele-me'nin rivayetlerinden biri değildir" der.
(Bk.Sünen, 1/75-79; tenkidler 14.hadiste) Ahmed Muhammed Şâkir bu değerlendirmeyi
uygun bulmamaktadır. Zira, Ali b. Zeyd b. Cüd'ân el-Kuraşî'nin sika olduğunu
tercih etmiştir. (Bk.I/100, H.no: 783; 1/7, H.no: 26.hadislerin tahricinde)
Nitekim Tirmizî de bu zatın hadislerini hasen-sahih addeder. (Bk.Tirmizî,
Taharet, 80, H.no: 109; Cum'a, 39, H.no: 545)
Ebû Râfî' es-Sâiğ'e
gelince; muhadram tâbiîndendir. Câhiliye dönemini görmüş, meşhur, sika bir
râvidir. Sahabenin ileri gelenlerinden ve dört büyük halifeden nakillerde
bulunmuştur. İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) semâmda ise bir şüphe yoktur. Ahmed
Muhammed Şâkir, Dârekutnî'nin bu hadisi Hammad b. Seleme'nin rivayetleri
arasında görmeyi-şini çok zayıf bir tenkid olarak kabul eder.
Bir başka rivayet:
1/458, H.no: 4381; Ebû
Dâvûd, Taharet, 42, H.no: 84; Tirmizî, Taharet, 65, H.no: 88 (Râvilerden Ebû
Zeyd meçhuldür. Bu hadisten başka bir rivayeti de bulunmamaktadır. Tirmizî
sened açısından bu değerlendirmeyi ifade ettikten sonra şunları söyler:
"Nebizle abdesti uygun görenler vardır, bunlardan biri de Süfyân
es-Sevrî'dir. Bazıları da bunu caiz görmezler: Şafiî, Ahmed ve İshâk gibi.
Tirmizî, Kur'ân'a (Nisa, 43; Mâide, 6 -teyemmüm âyetine-) daha uygun bulduğu
için, cevaz vermeyenlerin görüşünü tercih eder); İbn Mâce, Taharet, 37, H.no:
384-385; Heysemî, Ebû Ya'lâ'dan İkrime'nin "Abdest için sudan başka bir
şey bulamayan nebizi abdest suyu olarak kullanabilir"; Evzâî'nin de "Şayet
sarhoş yapıyorsa nebizle abdest alma" dediğini naklettiğini kaydeder.
Bk.Mecma', 1/215.
Müsned'in 4381, 3810,
4296 ve 4301.hadisleri, senedlerinde hadis âlimlerince mechûl kabul edilen Amr
b. Hureys'in azadlığı Ebû Zeyd'in bulunması sebebiyle zayıftır. Bk. Mecma',
VIII/313-314. Buhârî, hadisin sahih olmadığını bilinir. (Tirmizî'nin
88.hadisinin haşiyesinde Ahmed Muhammed Şâkir, İbn Adiy'in Buhârî'den şöyle bir
nakilde bulunduğunu anlatır: "Ebû Zeyd meçhuldür, İbn Mes'ûd'la
(Radıyallahü anh) hoca-talebe ilişkisi bilinmemektedir. Bu rivayet Kur'ân'a
muhalif olduğu için sahih değildir"). İbn Abdilber ise münker olduğunu
söyler.
İbnü'l-Arabî, seneddeki
râvilerden Ebû Fezâre"nin nebbâz (nebiz satıcısı) olduğunu, malını
satabilmek için "onunla abdest aldı" cümlesini ilave ettiğini iddia
eder. (Bk.Ârızatü'1-ahvezî, 1/128) Hadisin diğer senedlerinde Ebû Fezâre
olmadığı halde bu ilâvenin varlığına şâhid oluyoruz. Bu da iddianın ne kadar
çürük ve yersiz olduğunun ispatıdır. (Bk.Tahâvî, Şerhu meûni'l-âsâr, 1/95)
İbn Mes'ûd'un
(Radıyallahü anh) cin gecesinde Albh Rasölö (Sallallahü aleyhi ve sellem) ile
beraber bulunup bulunmadığına dair farklı ve f*Tirai rivayetlere gelince; cinne
dair haberlere göre Rasûlullah'a (Sallallahü aleyhi ve stSam) Mlcaddb defalar
cin heyeti gelmişti. Mekke'de, Medine haricinde, Bakî'de, H<"-a-yfr aw|fffr«ıHir
Bunların dördünde İbn Mes'ûd (Radıyallahü anh) bizzat buluam^Br. Bfltt
rivayetlerin bir kısmında İbn Mes'ûd'un (Radıyallahü anh) onlara Kur'ân
ülâveüde fcataadq^ da sabittir. (Bk.Ahmet Nâinı, Tecrid-i sarih tercemesi,
X/48; n/756-767; 4OM06 w EM Dmmt, TAâret, 42, H.no: 84. hadisin haşiyesi
-Tirmizî'nin Sünen'inin şerhi olan d-KakekS'4*Mm inarii eserden naklen-)
Nevevî, nebizle abdesti
caiz görmeyenler mtamâm İmam Mâlik. Ebû Yûsuf, Şafiî ve Ahmed'in isimlerini
verdikten sonra, İmam EbâHaBifc'"4eB gele» rivayetlere yer verir:
a-Kaynatılmış hurma
nebizi ile sefadeyfa» «fcah—tınman abdest caizdir.
b-Teyemmümle beraber
caizdir. (İnan M^ammoFm gBiS|g de bodur.)
c-Teyemmümle beraber
müstehabdir.
d-"Câizdir"
görüşünden dönmüş, "sadece ıncMBMft .soyar" deniştir. Abderî, İmam
Ebû Hanife'nin en son görüşünün bu olduğu ifade etti.
e-Hurma nebiziyle
abdest hadisi mensuhtur.
Nevevî, bu hadisin
zayıf oluşunda muhaddislerin icmâ'mdan bahseder. Tahâvî'nin de Şerhu
meâni'l-âsâr'da (Bk.I/94-96) İmam Ebû Hanife ve Muhammed'in aslı olmadığı halde
bu hadisle hüküm verdiklerini ifade eder. (BkMecmû', 1/93)
Müsned'in 3782 ve
4353.hadisleri ile İbn Mâce'nin 385.hadisinde İbn Mes'ud'dan (Radıyallahü anh)
rivayet eden Haneş es-San'ânî'dir. Bu rivayetin senedinde ise İbn Lehîa bulunmaktadır.
Buna rağmen bu rivayet sahihtir.
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/66-69.
[19] Kâsânî, Bedâiu's-sanâi', 1/83.
[20] Şîrâzî, Mühezzeb, 1/92; İbn Kudâme, Muğnî, 1/8.
[21] İ.Muhammed, el-Câmiu's-sağîr, 74; İbn Rüşd,
Bidayetti'l-müctehid 1/23-24; Leknevî, en-Nâfiu'l-kebîr (el-Câmiu's-sağîr ile
birlikte)74-75.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık:
2/69-70.
[22] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/70.
[23] sened:
Sahih: Mü'sned, VI/157,
H.no: 25111; Benzer rivayetleri için bk.VT/103, H.no: 24600; VI/168, H.no:
25229; VI/171, H.no: 25256-25257; VT/172, Hm 2S265; VT/17Z H.no: 25270; VI/189,
H.no: 25439; VI/191, H.no: 25459; VI/192, Rno: 2569; W21Ü. H_no: 25640; VI/30,
H.no: 23896 (Bu rivayet Amr b. Ebû Seleme sebebiyle haseafir); W129, ftao: 24859.
Müsned'in VI/157, H.no:
25111 ve VI/129, Hjo: 24859 rivayetleri, Câbirb. Yezid b. el-Hâris el-Cu'fî (v.
128/746) sebebiyle zayıftır. Ba Aârp Ş»T»e ve Süfyân sika, ekseriyet zayıf
saydı. Bk.Mecma', 1/241. Tirmizî alü, EbA Dtvid ifa. İbn Mâce 16, Dârimî üç ve
Ahmed b. Hanbel 97 rivayetini nakletti. Daha öoce 63/260. hadiste de Câbir b.
Yezid el-Cu'fî'nin zayıf olduğu açıklanmıştı. Bil Meamm". U73L Zefaebî,
Câbir b. Yezîd el-Cu'fî hakkında Şîa âlimlerinin ileri gelenlerinden kâri
«Mh^bb, sadece Şu'be'nin sika saydığını, hadis hafızlarının bu zâtı terk
etliklerini söşfcr «c Ehft Dfemd'm: "Bu râvînin benim kitabımda sehv
hadisinden başka hadisi yokmr {EH Dmmâ, S^tt, 19S.H.DO: 1036 -Münzirî de bu
zâtın hadisleri ile delil getirilemeyeceği beSHK.-|" ioMğmi aaklcder.
Bk.Kâşif, Trc. no: 739. Fakat Ebû Dâvûd, Diyet bahsinde (H.no: 4580) mütâbaat
olarak da olsa bu râvinin hadisine yer vermiştir. Tirmizî, Câbir el-Cu'fî
hakkında "Âlimler hadisini zayıf saydılar. Yahya b. Saîd ve Abdurrahman b.
Mehdî bu râviyi terk ettiler. Hocam Cârûd Vekî'in şöyle dediğini nakleder:
"Şayet Câbir el-Cu'fî olmasaydı, Kûfeliler hadissiz kalırlardı..."
Bk.Sünen, Saüt, 38, 152, H.no: 206, 364; İbn Sa'd da çok zayıf biri olduğunu
söyler. Bk.Tabakât, VH240; Bu râvî için bk.l50/458.hadis.
Diğer rivayetlerin
senedleri sahihtir.
Buhârî, Gusl, 9, 15;
Hayz, 5; Libâs, 91; Müslim, Hayz, 43-45, 59; Ebû Dâvûd, Tahâ-set, 39, H.no: 77;
Tirmizî, Libâs, 21, H.no: 1755 (hasen-sahih); Nesâî, Taharet, 146, H.no:
232-235; 58, H.no: 72; Gusl, 9, H.no: 409-410; Miyâh, 12, H.no: 343; İbn Mâce,
Taharet, 33, ttao: 370; 35, H.no: 376; 108, H.no: 604; Dârimî, Vudû', 68, H.no:
755;
İbn Abbas'tan
(Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Taharet, 35, H.no: 38; Immâ,
Taharet, 48, H.no: 65.
[24] Rivayette geçen fiil, v* (sülâsî) ya da( (rubâî)
olabilir. Manası; suya cünüplük halinin ayeti ve suyun müstamel su hükmünü
alması, kirlenmesidir. (Bk. Azimâbâdî, Avnü'l-Ma'bûd, 1/92; Mübârekfûrî,
Tuhfetü'l-ahvezî, 1/167; Münâvî, Feyzu'l-Kadîr, 11/383).
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/70-71.
[25] Sened:
SrtA: Müsned, VI/37,
H.no: 23971; Benzer rivayetler için bk. VI/199, H.no: 25510; VI/230, VLmo:
25801; VI/64, H.no: 24230; VI/43, H.no: 24042; Mâlik, Taharet, 68; Buhârî,
Gusl, 2; JÜfton, Hayz, 40-41; Ebû Dâvûd, Taharet, 96, H.no: 338; Nesâî,
Taharet, 144-145, H.no: 31,228; Gusl, 8, H.no: 408; Dârimî, Vudû', 68, H.no:
756.
[26] Müsned, VI/37,199; Buhârî, Gusl, 2; Müslim, Hayz,
40-41; İbnü'1-Esîr, en-Nihâye, ID7391.
[27] bk-Müslim, Hayz, 40-41 (Bu rivayette Süfyan Ferak'ın 3
sa' olduğunu söylediği zikredi-Ik); Ebû Dâvûd, Taharet, 96, H.no: 338 (Hadisin
sonunda hocası Ahmed b. Hanbef'n Fcnk'ı 16 ntl kabul ettiğini nakleder.)
İbnü'1-Esîr, Nihâye, III/196; İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, XII/181.
[28] Ferak'daki farklı ölçeğin çıkma sebebi Iraklı ve
Hicazlı fakihlerin ntılı farklı anlamalannaadır. Bk. Ahmed Nâim, Sahih-i Buhârî
Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesl, 1/205; Bazı baplarda hacim ölçülerinin
tartı (gr. ya da kg.) olarak değerleri verilmiş, ancak bu doğru degjktir, çünkü
her maddenin hacmi ve ağırlığı farklıdır. Her maddenin hacim ve tartısı ayn
ayrı afaedilirse doğru olur. Örnek için bk. Muhammed Necmüddin, el-Mekâdîru
'ş-şer'iyye, 308.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/71.
[29] sened:
Sahih: Müsned, VÎ/91,
H.no: 24480; İkinci rivayet: VI/103, H.no: 24603; Benzer rivayetler için bk.
VI/265, H.no: 26166; VI/235, H.no: 25857; VI/193, H.no: 25485; VI/171-172,
H.no: 25263; VI/170, H.no: 25245; VT/161, H.no: 25153; VI/123, H.no: 24796;
VI/118, H.no: 24747; Müslim, Hayz, 46; Nesâî, Taharet, 148, H.no: 239; Gusl,
10, H.no: 412; Humeydî, 1/90, H.no: 168; İbn Huzeyme, 1/118, H.no: 236.
[30] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/72.
[31] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/130-131, H.no: 24872; Benzer rivayetleri için bk. VI/231, H.no: 25817;
VI/193, H.no: 25484; VI/173, H.no: 25281; V17127, H.no: 24834.
Zayıf rivayetleri:
Müsned, VÎ/281, H.no:
26285 (Buradaki rivayette Âmir b. Salih zayıftır); Âmir b. Salih b. Abdullah b.
Urve b. Zübeyr b. Avvâm (v. 182/798): Ahmed b. Hanbel bu râvi hakkında:
"Yalan söylemedi, sika biridir" derken Yahya b. Maîn:
'Yalancıdır" der. Yahya b. Maîn'e, Ahmed b. Hanbel'İn Âmir b. Salih'ten hadis
rivayet ettiği hatırlatılınca: "O delirdi mi acaba?" cevabını verir.
Dârekutnî metruk olarak değerlendirir. Bk.Zehebî, Kâşif, Trc. no: 2535; îbn
Hacer İse hadisinin metruk olduğunu, fakat Yahya b. Maîn'jn tenkıdde İleri
gittiğini belirtir. RkTahib, Trc. no: 3096; Tirmizî ve Dârimî bir, Ahmed b.
Hanbel ise 19 rivayetini nakleder. Müsned, VI/255, H.no: 26055 (Bu rivayette
ise Ebân b. Şam'a el-Basrî (v.153/770) sadûküır); Ahmed b. Hanbel:
"Sâlihtir" derken diğerleri sika saymışlardır. Ömrünün son dönemlerinde
ihtilât etti BkJZehebî, Kâşif, Trc. no: 106; İbn Hacer,Tafcrîfc, Trc. no: 138;
Müslim (mütâbî olarak) ve îbn Mâce bir, Nesâî İki, Ahmed b. Hanbel ise beş
rivayetini nakleder.
Bennâ hadisin senedinin
ceyyid olduğunu, aynı lafızlarla Tahâvî'nin Şerhu meâni'l-âsâr isimli eserinde
de nakledildiğini ifade eder. V.Bülûğu'i-emânt, 1/206.
[32] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/72-73.
[33] sened:
Sahih: Müsned, VI/329,
H.no: 26676; Müslim, Hayz, 47; Nesâî, Taharet, 146, H.no: 236; İbn Mâce,
Taharet, 35, H.no: 377; Tirmizî, Taharet, 46, H.no: 62 (Tirmizî, haseıı-sahih
hükmünü verdikten sonra: "Bu konuda Hz. Ali, Hz. Âişe, Enes, Ümmü Hânî,
Ümmü Subeyye el-Cüheniyye, Ümmü Seleme ve îbn Ömer'den (Radıyaltahü anhSm)
rivayetler vardır" der,) a-Ümmü Hânî'den (Radıyaliahü anhâ) gelen rivayet
için bk. Müsned, VI/342, H.no: 26775 (26/334.hadise bk); İbn Mâce, Taharet, 35,
H.no: 378; Nesâî, Taharet, 149, H.no: 240;) b-Hz. Ali'den (Radıyaliahü anh)
gelen rivayet için bk. İbn Mâce, Taharet, 34, H.no: 375 (zayıf) c-Câbir'den
(Radıyaliahü anh) gelen rivayet için bk. İbn Mâce, Taharet, 35, H.no: 379
(sahih).
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/73.
[35] Sened:
Sahih: Müsned, VI/291,
H.no: 26378; Benzer rivayet için bk. VI/3I0, H.no: 26525; VI/319, H.no: 26591;
Buhâri, Gusl, 3; Hayz, 4, 21; Savm, 24; Müslim, Hayz, 2, 5, 49; İbn Mâce,
Taharet, 35, H.no: 380; Dârimî, Vudü', 107, H.no: 1050.
Bu hadisin Müsned'de
zikredilen bîr rivayeti de şöyledir: Müsned, VI/300, H.no: 26445-26446; VI/318,
H.no: 26582:
Hadiste zikredilen
"hamile" siyah kadifeden yapılmış yorgan demektir. Hz. Peygamber m
(Sallallahu aleyhi ve sellem) kızı Fâtıma'ya hazırladığı çeyizden biri de bu
idi. Ahmed b. Hanbel bu kelimeyi bizzat kendisi tarif etti. Bk.Müsned, 1/84
(İÜ&Üi u0 -M^JCj -.Jt'jfy Ayrıca I9/823.hadise bk. Hadisin oruçla ilgili
kısmı için bk.l24-125/3335-3336.hadis.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/73-74.
[37] Sened:
Sahih: Müsned, VI/323.
H.no: 26628; Nesai , Taharet, 146, H.no:237.
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/74.
[39] Sened:
Sahih: Müsned, III/112,
H.no:'l2044; Benzer rivayet için bk. ÎÜ7116, H.no: 12095; III/259. H.no: 13651;
Tu/282, H.no: 13935; ÜT/290, H.no: 14026: (Hadisin "aynı kaptan
yıkandıklarını" ifade eden bölümü için bk. Müsned, 1II/I30, H.no: 12255;
III/133-134, H.no: 12309; III/209, H.no: 13117; ÎII/249, H.no: 13531;) Buhâri,
Gusl, 9; Müslim, Hayz, 50; Ebû Dâvûd, Taharet, 44, H.no: 95 (Hadisin sonunda
hocası Ahmed b. Hanbel'den bir sa'ın 5 rıtl olduğunu duyduğunu, bu da İbn Ebî
Zİ'b'in kullandığı ve aynı zamanda Allah Rasûlü'nün (Saüallahü aleyhi ve
sellem) tercih eltiği bir ölçü olduğunu nakleder); Nesâî, Taharet, 59, H.no: 73;
144, H.no: 229; Miyâh, 13, H.no: 344;
Tirmizî, Cennet, 76; Taharet, 609; Dârimî, Vudû\ 23; Beyhakî,
es-Sünenü'l-kiibrâ, 1/194.
[40] Sa'ın litre değerindeki ihtilaf için bk. 2)5/523 nolu
rivayetin açıklaması.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/74-75.
[41] Sened:
Sahih: Müsned,
VI/366-367, H.no: 26946; Benzer rivayet için bk. VI/367, H.no: 26947 (Bu
rivayet için Müsnedi tahric eden Hamza Ahmed ez-Zeyn: "Üsâme b. Zeyd
el-Lcysî sebebiyle hasendir" der. Halbuki bu râvi Buhârî ve Müslim'in
ricâlindendir); Buharı, el-Edebü'l-müfred, H.no: 1054; Müslim, Hayz, 45; Ebû
Dâvııd, Taharet, 39, H.no: 78 (Haşiyesinde Hindîyye nüshasına göre Ümmü
Subeyye'nin (Radıyallahü anhâ) de Hz.Âişe'den (Radıyal-lahü anhâ) naklettiği
zikredilmektedir); İbn Mâce, Taharet, 36, H.no: 382;
Hadisi nakleden Ümmü
Subeyye Havle bt. Kays el-Cüheniyye (Radıyallahü anhâ) Mekke'nin fethinden önce
Müslüman olmuştur. Hicretten sonra Rasûlullah'a biat edenlerdendir.
Peygamberimiz'den bir çok rivayetleri bulunmaktadır. (Bk. İbn Sa'd,
et-Tabakâîü'l-kübrâ, VIII/295). Bu hanım, Hz.Hamza'nın eşi Havle bt. Kays
el-Ensâriyye'den farklı biridir. Ahmed b. Hanbel de bu farklı iki hanıma İşaret
olsun diye ayrı başlıklar altında hadislerini verir:
a-Hz.Hamza'nın eşi Havle
bt. Kays1 in rivayetleri için bk. Müsned, VI/364
b-Harice b. Hâris'in
ninesi Havle bt. Kays'ın rivayetleri için bk. Müsned, VI/366-367.
[42] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/75-76.
[43] Sened:
Sahih: Müsned, II/4,
H.no: 4481; İkinci rivayet: ü/103, H.no: 5799; Üçüncü rivayet: H/142, H.no:
6283; Buhârî, Vudû', 43; Ebû Dâvûd, Taharet, 39, H.no: 79-80; Nesâî, Taharet,
57, H.no: 71; Miyâh, 10, H.no: 341; İbn Mâce, Taharet, 36, H.no: 381; Bu konuda
dördüncü bir rivayet daha var:
İbn Ömer (Radıyallahü
anhümâ): Ashabın hepsi beraberce abdest alıyorlardı. Râvi Abdurrahman: Hocam
Mâlik'e: "Erkekler kadınlarla mı?" diye sorunca, "Evet"
dedi. "Peki bu uygulama Hz. Peygamber (Sallatlalıü aleyhi ve sellem) zamanında
mı gerçekleşti?" deyince, yine "Evet" cevabını verdi. Bk.Müsned,
11/113, H.no: 5928 (Bu rivayet İmam Muhammed'in 1-mam Mâlik'ten rivayet ettiği
Muvatta'ın 61.hadisidir.) Bezzâr'da Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) bir nakil
daha bulunmaktadır: "Allah Rasûlü (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve ailesi
aynı kaptan guslediyorlardı." Heysem! râvilerinin sika olduğunu ifade
eder. Bk. Mecma', 1/273.
[44] Bk. Ahmet Nâim, Tecrîd-i Sarîh Trc, 1/161.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/76-77.
[45] Sened:
Sahih: Müsned, IH/307, H.no: 14232; Benzer rivayet için bk. IIJ/298,
H.no: 14120; Buhârî, Vudû', 44; Merdâ, 5, 21; İ'tisâm, 8; Ferâİz, 1; Müslim,
Ferâiz, 5, 8, 6 (Müslim'in bu rivayetinde Nisa 176. âyet değil, Nisa 6.âyetin
nazil olduğu; bu olayın ise Benî Seleme'de gerçekleştiği kayıtlıdır); Ebû
Dâvûd, Ferâiz, 2, H.no: 2886 (Hocası Anmed b. Hanbel'den naklettiği bir
hadistir), H.no: 2887 (Kardeş sayısı 7 olarak zikrediliyor); Tirmizf, Ferâiz,
7, H.no: 2097 (hasen-salıih. Kardeş sayısı 9 olarak zikrediliyor); Tefsir, 4/1,
H.no: 3015 (hasen-sahili); Nesâî, Taharet, 103, H,no: 138; İbn Mâce, Ferâiz, 5,
H.no: 2728; Dârimî, Vudû', 56, H.no: 739.
[46] Rizi, Muhtâru's-Sıhâh 576.
[47] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/77-78.
[48] sened:
Sahih: Müsned,
IV/323-326, H.no: 18812 (İbıı İshâk sebebiyle hasendir, ancak diğer rivayet
bunun mü tabii d ir). Benzer rivayet İçin bk. IV/328-331, H.no: 18830 (sahih).
Buharı, Vudû', 40; Şurût, 15; Ebû Dâvûd, Cihâd, 156, H.no: 2765; Abdürrezzâk,
Musannef, V/330, H.no: 9720; Beyhakî, IX/218-219 Bu hadis gazveler bölümünün
Hudeybiye barışı ile ilgili kısmında 305/9714.hadisin ikinci tarikinde buradaki
senedi ve uzunca şekli ile zikredilecektir.
[49] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/78.
[50] Sened:
Sahih: Müsned, IV/308,
H.no: 18663; Benzer rivâyel için bk. IV/307. H.no: 18650; Bir başka rivayette
Ebû Cuhayfe'nin (Radıyallahu anh) ismi Vehb b. Abdullah es-Süvâî olarak
geçmektedir. Bk. IV/307, H.no: 18658. Diğer rivayetlerde olayın cereyan etliği
yerin ismi de telaffuz edilmektedir: 18664. hadis: Minör, 18650. hadis: Bathâ;
18659. ve 18661. hadis: Ebtah. İsmi zikredilen yerler aynı bölgenin sınırları
içinde yer alan mahallerdir. Buharı, Salât, 17; Libâs, 42; Müslim, Salât, 250,
253; Ebû Dâvûd, Salât, 10], H.no: 688; Nesât, Salât, 12, H.no: 468; Vudû', 103,
H.no: 137. Buhârî'nin metni şöyledir (Salât, 17): ->j ü-i ÜLL ^Ijj t f^l j> frly**-
Buhârî'nin bir diğer
metni ise şöyledir (Vudû', 40, hadisin ikinci bölümünün açılımı: Meğâzî, 57).
[51] Namazın kısaltılması yolculuk sırasındadır. Bk.
Nevevî, Şetim Müslim, IV/194-195.
[52] Sütre, (kelime olarak) kendisiyle örtü/engel yapılan
şey anlamındadır. Bk. Râzi, Muhtâ-ru's-Sıhâh 285;
İbadet ıstılahında ise, namaz kılarken secde mahalline konulan bir parça
dal/tahtadır ki o kişinin namaz kılındığı bilinsin ve önünden geçenlerin secde
mahalline geçmeleri engellensin.
[53] Merğmânî, Hidâye, 1/20; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid,
1/28; Nevevî, Mecmu', 1/153; İbn Kudâme, Muğnî, 1/18.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/78-79.
[54] Sened:
Sahih: Müsned, IV/11I,
H.no: 16949; Benzer rivayetler için bk. IV/110-111, H.no: 16948; VI/369, H.no;
23026; Ebû Dâvûd, Taharet, 15, H.no: 28; 40, H.no: 81; Nesâî, Taharet, 147,
H.no: 238; Zînet, 6, H.no: 5051;
Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahü anh) şahidi: Hâkim, 1/273, H.no: 596 (Hâkim bu rivayeti Abdullah
b. Muğaffel'in hadisine şâhid olarak verir).
Abdullah b.
Muğaffel'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.l00/408.hadis.
Banyoya bevletmenin
yasaklanışı ile ilgili Abdullah b. Muğaffel'in (Radıyallahü anh) rivayetleri
için bk. Müsned, V/56, H.no: 20441; 20447; Ebû Dâvûd, Taharet, 15, H.no: 27
(Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği bir hadistir); Nesâî, Taharet, 32, H.no:
36; İbn Mâce, Taharet, 12, H.no: 304; Tirmizî, Taharet, 17, H.no: 21 (garib).
Tirmizî, bazı âlimlerin bu yasağı mekruh olarak telakki ettiklerini,
bazılarının ise (İbn Şîrîn ve İbnü'l-Mübarek gibi âlimlerin) banyo yapılan
yerde su akıntısı gerçekleşİyorsa buna ruhsat verdiklerini beyan etti.
Bu hadis 101/409.hadisle tekrar edilecektir.
[55] Müsned, IV'/İli; Ebû Dâvûd, Taharet, \5;Nesâi,
Taharet, 146,Zinet6.
[56] Hadisin metni şöyledir:
(Atâ' b. Yesâr'dan
mürsel olarak nakledilmiştir. İbn Abdilber, Câbir vd. sahâbilerden (Radıyallahü
anhüm) mevsûl olarak nakledildiğini söyler.) Saç bakımını tavsiye eden örnek
bir rivayet:
Muvatta’, Şa’r, 6.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/79-80.
[57] Sened:
Sahih: Müsned, IV/213,
H.no: 17790; İkinci rivayet: IV/213, H.no: 17792; Üçüncü rivâyel: V/66, H.no:
20535 (Hocası Tayâlisfden nakli); Dördüncü rivayet: V/66, H.no: 20533;
Tayâlisî, H.no: 1252 (Sahâbî ismi müphem); Ebû Dâvûd, Taharet, 40, H.no: 82;
Tinnizî, Taharet, 47, H.no: 63, 64 (Hasen hükmü veren Tirmizî, bazı âlimlerin
kadının abdest suyu artığı ile abdest almanın mekruh oluşunu İfade ettiklerini,
Ahmed b. Hanbei ve İshâk gibi âlimlerin kadının artığında ise bir beisin
olmadığını belirttiklerini kaydetti); Nesâî, Taharet, 11, H.no: 342-JbnMâce,
Taharet, 34, H.no: 373;
Abdullah b. Sercis'ten
(Radıyallahü anh) şahidi için bfc. îbn Mâce, Taharet, 34, H.no: 374;
Hz. Ali'den
(Radıyallahü anh) şahidi için bk. îbn Mâce, Taharet, 34, H.no: 375 (Bûsirî
isnadım zayıf görür). îbn Mâce'nin Sindî haşiyesinde Buhârî'nin Hakem b. Amr
(Radıyallahü anh) hadisini sahih görmediği, sabit olsa bile mensuh olduğunu
kabul etliği belirtilmiştir. İbn Mâce ise Hakem b. Amr (Radıyallahü anh)
hadisini Abdullah b. Sercis'in (Radıyallahü anh) hadisine göre sahih bulur.
[58] Bk. Bennâ, Bulûğu'l-emânî, 1/211.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/81-82.
[59] Sened:
Sahih: Müsned, VI/330,
H.no: 26681; Benzer rivayet için bk. 1/337, H.no: 3120; 1/308, H.no: 2806-2808;
Ebû Dâvûd, Taharet, 35, H.no: 68; TirmizU Taharet, 48, H.no: 65 (Hasen-sahih);
Nesâî, Mİyâh, 2, H.no: 324; İbn Mâce, Talıâret, 33, H.no: 370-372; Meymûne
annemiz, İbn Abbas'ın (Radıyallahüanhiimâ) teyzesidir.
Ayrıca 23/331 ve
24/332.hadislere bk.
[60] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/82-83.
[61] Sened:
Sahih: Müsned, 1/235,
H.no: 2102; Benzer rivayet için bk. 1/284, H.no: 2566; 1/337, H.no: 3Î20;
1/308, H.no; 2806-2808; 1/235, H.no: 2100-2101; fbnü'l-Cârûd, H.no; 48; Ebû
Dâvûd, Taharet, 35, H.no: 68; Tirmizî, Taharet, 48, H.no: 65 (Hasen-sahih);
Nesâî, Miyâh, 2, H.no: 324\İbnMâce, Taharet, 33, H.no: 370-372; Dârimî, Vudû',
57, H.no: 740-741. Ayrıca 22/330 ve 24/332.hadislere bk.
[62] Lafız mânâsı, 'Suyu herhangi bir şey pisletmez'
şeklindedir. Ancak diğer naslarla bu hadis tahsis edildiği için 'Bu durum suyu
kirletmez' şeklinde terceme edilmiştir.
[63] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/83.
[64] Sened:
Şahih: Müsned, VI/330,
H.no: 26680 (Hocası Tayâlisî'den nakli); Müslim, Hayz, 48; Heysemî, Ahmed b.
Hanbel'e nisbet ederek sahih hadis ricâliyle nakledildiğini ifade ettiği
fikMecma', 1/273):
şeklindeki hadisi
Müsned'de bulamadık. İhtimaldir ki bu yazılım hatasıdır. Doğrusu ise yukarıdaki
metindir. Aslında bu hadis, Müslim'de zikredildiği için Mecmau'z-Zevâid'de yer
almaması gereken bir hadistir..Ayrıca 22/330 ve 23/331.hadislere bk.
[65] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/83.
[66] Sened:
Sahih: Müsned, VI/341, H.no: 26766; Benzer rivayet için bk. VI/341,
H.no: 26767; VI/423-424, H.no: 27253; VI/424, H.no: 27259; Buhârî,
Taksîru's-Salâl, 12; Müslim, Salâlü'l-müsâfirîn, 80-83; Bazı rivayetlerde
sütreyi tutanın Ebû Zer (Radıyaliahü anlı) değü, Rasûİullah'in kızı Fâtıma
(Radıyaliahü anhâ) olduğu belirtil mistir. Bk, Müsned, VI/343, H.no:
26786-26787; VI/423-424, H.no: 27252-27253; VI/425, H.no: 27261.
[67] Cefne denilen bu kap için bk. 26/334 nolu hadisin
açıklaması.
[68] Merğınânî, Hidâye, 1/19; Meydânî, Lübâb, 1/43-44.
[69] İmam Şafiî, Ümm, 1/20; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid,
1/19.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/84.
[70] Sened:
Sahih: Mü'med, VI/342,
H.no: 26775; Benzer rivayetler için bk. VI/341, H.no: 26766-26767; VI/343,
H.no: 26786-26787; VI/423-424, H.no: 27252-27253; VI/424, H.no: 27259; İbn Mâce, Taharet, 35, H.no; 378; Nesâî,
Taharet, 149, H.no: 240.
Ümmü Hânî'nin asıl
isminin Fâlıile olduğunu belirten rivayet için bk, Müsned, VI/341, H.no: 26771.
Ayrıca ll/319.hadise
bk.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/84-85.
[72] Müsned, 1/27; Buhâri, Eşribe, S; Müslim, Eşribe, 47;
Heysemî, Meanau'z-Zevâid, V/65;
Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/343; lbnü'1-Esîr, Üsdü'l-ğâbe, V/172; İbn
Hacer, İsâbe, IV/417 (Müslim b. Umeyr'in biyografisinde).
[73] Makdisî, Muhtara, V/241.
[74] Müsned, IV/25; Müslim, Müsâfirûn, 187; İbn Huzeyme,
î/66.
[75] Müsned, H/23; Ebû Dâvûd, Taharet, 33; Tİrmizî,
Taharet, 50; Beynakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/263; Makdisî, Muhtara, V/241.
[76] İbnn\'Esir, Nihâye, ÎV/104; Milnkvî, Feyzu'l-Kadîr,
1/312 .
[77] Abdiilfettah Ebû Gudde, Hasiyetli Fethi bâbi'l-İnâye,
1/112; (Kulle'nin hacmi hakkında değişik görüşler vardır. Bir görüşe göre
külle, 250 ntıldır. Bir Bağdadî nth yaklaşık 400 gramdır. (Bk. Ahraed Nâim,
Tecrid-i sarih trç., 1/166): Bazı eserlerde hacim ölçülerinin tartj (gr. ya da
kg.) olarak değerleri verilmiştir. Ancak bu doğru değildir. Çünkü her maddenin
hacmi ve ağırlığı farklıdır. Her maddenin hacim ve tartısı ayrı ayrı
zikredilİrse doğru olur. ömek için bk. Muhammed Necmüddin, el-Mekâdîru
'ş-şer'iyye, 308.
[78] Müsned, V/340; Müslim, Eşribe, 89.
[79] Müsned, VI/37, 199; Buhâri, Gusl, 2; Müslim, Hayz,
40-41.
[80] İbnü'l-Esîr, age., IV/437-438; İbn Manzûr,
lisânü'l-Arab, X/305-306.
[81] Ferak'daki farklı ölçeğin çıkma sebebi Iraklı ve
Hicazlı fetihlerin ntıh farklı anlamalann-dandir. (Bk Ahmed Nâim, age., 1/205).
[82] Müsned TrcH.no. 145/453; İbn Hacer,
Fethu'/-Bân'JX/25URâzlMuhtâru's-Sıhâh, 80, 256.
[83] Müslim, Müsâfırûn, 181, 187.
[84] Âmiri, Behcetü'l-tnehafil, 11/172-173; Kastalânî,
Mevâhibü'l-ledünniye, 1/303.
[85] îbn Mâce, Eşribe, 27; İbn Sa'd, Tabakât, 1/485;
İbnü'1-Esîr, Bidâye, Y/71.
[86] Hamci, Nesîmu 'r-riyâz, 1/362.
[87] Haföci, Nesîmu'r-riyâz, 1/362.
[88] Müsned, Vl/151, 228; Buhârî, Vudû', 54; Tıb, 22.
[89] Sa'ın litre değerindeki ihtilaf için bk. 215/523 nolu
rivayetin açıklaması.
[90] Bk. l3/321.hadis.
[91] Bk. 69/377 nolu rivayet.
[92] İbnü'1-Esîr, Bidâye, 111/16.
[93] EbûDâvûd, Et'ime, 17.
[94] İbn Sa'd, Tabakât, 1/485.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/85-86.
[95] Sened:
Sahih: Uüsned,
111/15-16, H.no: 11061; Benzer rivayetler için bk. IH/31, H.no: 11196 (Müsnedi
tahric eden Hamza Ahmed "Bu rivayetin senedinde Velid b. Kesir el-Mahzûmî
el-Medenî (v.151/768) var. Bu zat haricî görüşleri benimseyen bir râvidir. Bu
sebeple basendir" der. Bu râvinin Buhârî dört, Müslim on akı, Tirmizî iki,
Ahmed b. Hanbel ve Nesâî sekiz, Ebû Dâvûd yedi, İbn Mâce ve Dârimî dört
rivayetini nakleder Zehebî de "sika olduğunu söyler. Bk, Kâşif, Trc. no:
6090); 111/86, H.no: 11754, 11757 (Müsnedi tahric eden Hamza Ahmed, bu iki
rivayetin senedinde mestur kabul edilen Ubeydullab b. Abdurrahman b. RâfT
el-Ensârî'nin (v.111/729) varlığına dikkat çekmektedir. Fakat Zehebî, Ahmed b.
Hanbel'in Büdâa Kuyusu hakkındaki hadisini sahih saydığını, ihyâü'l-mevâî
konusunda da bir hadisinin bulunduğunu söyler. Bk. Kâşif, Trc. no: 3566. Ebû
Said el-Hudrî (Sa'd b. Mâlik)'den Büdâa Kuyusu hakkındaki hadisini nakledenler:
Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd (ikişer rivayetle), Tirmizî ve Nesâî (birer
rivayetle). CSbİr'den İhyâü'l-mevât hadisini nakledenler: Ahmed b. Hanbel üç
tarikle ve Dârimî. Nesâî de es-Sünenü'I-kübrâ isimli eserinde nakleder.) Metni
şöyledir:
İbn EbîŞeybe, 1/131, H.no: 1505; VH/281, H.no: 36092; Ebû Dâvûd,
Taharet, 34, H.no; 66-67; Tirmizî, Taharet, 49, H.no: 66 (Hasen hükmünü veren
Tirmizî, bu konuda Ebû Üsâme'nin ceyyid olarak naklettiği hadisin en sağlam
nakil olduğunu, ayrıca İbn Abbas ve Hz. Aİşe'den (Radtyallahü anhüm) de
rivayetlerin bulunduğunu söyler. Tirmizî'nİn işaret ettiği Ebû Üsâme hadisi
için bk. Uüsned, M/31, H.no: 11196); Nesâî, Miyâh, 2, H.no: 326-328; İbrıü'l
Cörûd, H.no: 47; Dârekumî, 1/29; Beyhakt 1/257, H.no: 1147; Ebû Ya'lâ, H/476, H.no:
1304
[96] Müsned, IH/86, H.no: 11754.
[97] Bennâ, age,,I/215.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/86-87.
[98] sened:
Sahih: Miisned,
V/337-338, H.no: 22758; £/w Ya'lâ, XIII/511, H.no: 7519; Beyhakî, 1/259,
H.no: 1152; Rûyânt, 11/235, H.no: 1121 (Bu üç
eserde Sehl (Radıyallahü anh): "Ben sizi Büdâa kuyusundan sulardım ancak
siz hoş karşılamıyorsunuz. Halbuki ben şu ellerimle Allah Rasûlü'ne (Salialîahü
aleyhi ve sellem) su ikram etmiştim" der.) Dârekutnî, 1/32 (Burada ise"Allah
Rasûlii (Saüallahü aleyhi ve sellem) Büdâa kuyusundan su içmişti" lafzı
İle rivayet edilir.) Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VI/207, H.no: 6026.
[99] Bk. İbn Mâce, Cenâiz, 10, H.no: 1468.
[100] İbn Sa'd, Tabakât, 1/503-506.
[101] Bu kuyu hakkında Buhârî'de şu rivayet nakledilir:
Bk. Buhân, Müsâkât, 1; Hibe, 4; Eşribe, 14; Müslim, Eşribe, 124-125.
[102] Bu kuyu hakkındaki rivayet:
Bk. Buhâri, Menâkıb,
25; Meğâzî, 36.
[103] Ebû Dâvûd, Zekât, 41, H.no: 1681; Nesâî, Vasayâ, 9,
H.no: 3664; İbn Mâce, Edeb, 8, H.no: 3684 (Hadis munkatı olduğu için zayıftır.)
[104] Bu kuyu Hz.Peygamber'e yapılan sihirde kullanılan Benû
ZÜrayk'takİ kuyudur. Bk. Buhârî, Tıb, 49, Edeb, 56, Deavât, 57; Müslim, Selâm,
43.
[105] Bk. Buhârî, Enbiyâ, 17; Müslim, Zühd, 40. Bu sudan
yasaklanmalarının sebebi şehrin tarihinden kaynaklanmaktadır. Hz.Peygamber
sadece Salih peygamberin dişi devesinin sulandığı kuyudan su almalarını
emretti. Hıcr, Medine ve Şam arasında Âd ve Semûd kavminin merkezi olan
şehirdir. Kur'an'da da bu şehrin adını taşıyan bir sure vardır. Bu sûre adını
peygamberlerini yalanlayan Hıcr halkından bahseden 80-84.âyetIerinden
almıştır.
İmam Ahmed b. Hanbel,
El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/87-88.
[106] Sened:
Sahih: Müsned, 11/38,
H.no: 4961; İkinci rivayet için bk. 11/23, H.no: 4753; Benzer rivayet için bk.
n/12, H.no: 4605; 11/26-27, H.no: 4803; 11/107, H.no: 5855; Bu son rivayetin
metni şöyledir:
Ebu Dâvûd, Taharet, 33, H,no: 63-65; Tirmizî, Taharet, 50, H.no: 67
(Tirmizî, İmanı Şafiî, İshâk ve Ahmed b. Hanbel'in kavlinin de bu hadis
olduğunu söyler); Nesâî, Taharet, 44, H.no: 52; Miyâh, 2, H.no: 327; îbn Mâce,
Taharet, 75, H.no: 517-518 (Bûsirî, râvilerinin sika olduğunu belirtir);
Dârimî, Vııdû', 55, H.no: 737-738; İbnü'l-Cârûd, H.no: 44-46; Ebû Ya'lâ,
IX/439. H.no: 5590.
[107] Külle, varil mânâsındadır ve yaklaşık 200 İl. su alır.
Bununla ilgili ölçü birimleri için bk. 29/337 no. lu rivayetin notu.
[108] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/89.
[109] Müsned, 11/23; Ebû Dâvûd, Taharet, 33; Tirmizî,
Taharet, 50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 1/263; Ebû Abdillalı el-Makdisî,
Muhtara, V/241.
[110] Münâvî, Feyzu'l-Kadtr, 1/312.
[111] Abdülfetlah Ebû Gudde, Hâşiyetü Fethi bâbi'l-lnâye,
I/İ12;
(KuIIe'nİn hacmi hakkında değişik görüşier vardır. Bir görüşe göre
kuile, 250 ntıldır. Bir Bağdadî ntls yaklaşık 401 gramdır. (Bk.Tecifd.-i Sarih
Tercemesi, 1/166).
[112] Mevsılî, İhtiyar, 1/14.
[113] İbn Rüşd, age. 1/3 7.
[114] İmam Şâfıî, age. 1/18,28; Nevevî, Mecmu', 1/112.
[115] İbn Kudâme, age. 1/24.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/90.
[116] Sened:
Sahih: Müsned, 111/341,
H.no: 14603; Benzer rivayet için bk. 111/350, H.no: 14713; Müslim, Taharet, 94
lafzı ile); İbn Mâce, Taharet, 25, H.no: 343 (İbn Mâce'nin İbn Ömer'den
(Radıyallahü anhîimâ) nakleüiği zayıf rivayet için bk. Taharet, 25, H.no: 345);
Talıâvî, Şerhu meânVl-âsâr, 1/15; Dârekutnî, 1/13-27; Beyhakî, 1/262. Hadisin
senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvî ile ilgili geniş bilgi için
bk.22/64.hadis.
[117] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/91.
[118] Sened:
Sahih: Mî^nk, 11/259, H.no: 7517-7518; Benzer rivayet için bk.II/394,
H.no: 9090; 117362, H.no: 8725; H/346, 8539; U/529, H.no: 10785; 11/492, H.no:
10334; Iİ/464, 9946 (Abdullah b. Velîd b. Meymûn el-Emevî sebebiyle bu rivayet
hasendir); 11/316, H.no: 8171 (Hemmâm, Sahîfe, H.no: 73); 11/265, H.no: 7592;
H/288, H.no: 7855; H/532, H.no: 10836; Buharı, Vudû', 8; Müslim, Taharet,
95-96; Ebü Dâvûd, Taharet, 36, H.no: 69-70; TirmızL Taharet, 51, H.no: 68
(hasen-sahih); Nesâî, Taharet, 46, H.no: 57-58; Gusİ, 1, H.no: 394-398; Miyâh,
6, H.no: 334; İbn Mâce, Taharet, 25, H.no: 344; Dâıimî, Vudû', 54, H.no: 736;
İbnü'l-Cârûd, H.no: 54.
[119] Lafız olarak 'abdest alır' şeklindedir. Ancak burada
cümle akışına uygun olarak 'abdest almak zorunda kalırV diye terceme edildi.
[120] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/91-92.
[121] Sened:
Sahih: Müsned, İT/253,
H.no: 7440 (hadisin birinci bölümü); Benzer rivayet İçin bk. 11/460, H.no: 9891
("izâ şeribe" lafzı ile rivayet edilmiştir); 11/398, H.no: 9142;
11/245, H.no: 7341 (36/344.hadise bk); 11/265, H.no: 7593; 11/271, H.no: 7659;
11/360, H.no: 8710; 11/424, H.no: 9451; 11/480, H.no: 10172; 11/482, H.no:
10201; Muvatta', Taharet, 35; Müslim, Taharet, 90 (Bu iki eserde "izâ
şeribe" lafzı ile rivayet edilmiştir); Ebû Dâvûd, Taharet, 37, H.no: 73;
İbn Mâce, Taharet, 31, H.no: 363-364; Şâlîî, Müsned, s.7-8; Îbnü'l-Cârûd, H.no:
50; Dârekutnî, 1/63-64; 11/253;İbn Ömer'den (Radıyaüahu anhiimâ) şahidi için
bk. İbn Mâce, Taharet, 31, H.no: 366; Heysernî, hadisin İbn Abbas'tan
{Radıyaüahu anhiimâ) da şahidinin bulunduğunu, Taberânî ve Bezzâr tarafından
rivayet edildiğini, senedindeki râvüerden İbrahim b. İsmail'in Ahmed b.
Hanbel'in sika olarak kabul etmesine rağmen kendisiyle ihtıcacda ihtilafın
varlığını ifade etti. BkMecma', 1/287.
Hadisin bazı.
rivayetlerinde şu ziyade vardır: Bk.Müslİm, Taharet, 89; İbnü'l-Cârûd, H.no:51.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/92.
[123] Sened:
Sahih: Müsned, 11/489,
H.no: 10290; Benzer rivayet için bk.İl/427, H.no: 9479; U/508, H.no; 10544;
Müslim, Taharet, 91; İbnü'l-Cârûd, H.no: 52; Ebû Dâvûd, Taharet, 37, H.no: 71;
Tirmizî, Taharet. 68, H.no: 91 (Tİrmizî, basen-sahih hükmünü belirttikten
sonra, İmam Şafiî, İshâk ve Alımed b. Hanbel'in kavlinin de bu hadis olduğunu
söyler); Heysemî, Bezzâr'ın bu hadisin
lafzını şeklinde (yani, "ilkini toprakla yıkayın" yerine
"onlardan biri toprakla olsun") rivayet etliğini, Bezzâr'm hocası
hâricinde kalan tüm râvilerin sahih hadis ricali olduklarım belirtir.
Bk.Mecma', 1/287.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/92-93.
[125] Sened:
Sahih:-Müsned, IV/86,
H.no: 16736. Benzer rivayet için bk.V/56, H.no: 20444. Müslim, Taharet. 93;
Ebû Dâvûd, Taharet, 37, H.no: 74 (Hocası Ahmed b. Hanbel'den naklettiği hadislerden
biridir); Nesâî, Taharet, 53, H.no: 67; Miyâh, 7, H.no: 335-336; Dârimî, Vudû',
59, H.no: 743; İbnü'l-Cârûd, H.no: 53; îbn Mâce, Taharet, 31, H.no: 365;
Hadisin birinci bölümü için bk. Müslim, Müsâkât, 48; îbn Mâce, Sayd, 1, H.no:
3200-3201; Dârekutnî, 1/65.
[126] Bir rivayette: şeklinde zikredilmektedir. Onun için
tercemeye bu cümleyi yansıttık.
[127] Bk. Nevevî, Şerhu Sahîhi Müslim III/184-185;
Azimâbâdî, Avnü'l-Mâbûd, 1/97; Mubarekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, 1/256.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/93.
[129] sened:
Sahih: Müsned, 11/314,
H.no; 8J33 (Hemmâm, Sahîfe, H.no: 73); Benzer rivayet için bk. 11/427, H.no:
9479 ( lafzı ile); MüsUni, Taharet, 92 ("l^i" lafzı ile).
[130] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/94.
[131] sened:
Sahih: Müsned, 11/245,
H.no: 7341. Araştırmamız neticesinde Alımed b. Hanbel'in bu lafzı ile rivayet
eden bir başka musannife rastlayamadık.
[132] Râvilerden Süfyân, bu rivayetin Ebû Hiireyre'nin
(Radıyaliahü anhUm) sözü değil de Allah Rasûlü'nden (Sallallahü aleyhi ve
sellem) nakledilmiş olabileceğini belirtti.
[133] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/94.
[134] sened:
Sahih: Müsned,
11/70-71, H.no: 5389; fî«/îtîrf, VudÛ', 33; £ö(î Dâvörf, Taharet, 137, H.no:
382 (Buhârî ve Ebû Davud'un senedinde İbn Ömer'in (Radıyaliahü anlı) oğlu
Salim'İn yerinde diğer oğlu Hamza bulunmaktadır.) Bu hadis aslında iki bölümden
ibarettir: İlk kısmı şöyle rivayet edilir:
İbn Ömer (RâdıyaÜâhü
anhiimâ): "Bİz gençken Allah Rasûlü (Satlallnhü aleyhi ve seîiem)
zamanında mescidde kaylûle yapardık/öğle uykusu uyurduk" demiştir. Bk.
Müsned, 11/70-71, H.no: 5389.
Diğer rivayet:
İbn Ömer (Radıyallahü
anhiimâ): "Allah Rasûlü (Salhliahü aleyhi ve seîiem) zamanında mescidden
başka geceleyecek ve sığınacak bir yerim yoktu" dedi. Bk. Müstıed,
11/70-71, H.no: 5389. Hadisin bu bölümü, Buhârî'nin Salâl, Cum'a, Menâkıb,
Ta'bİr; Müslim'in Fezâilü's-salıâbe; Ebû Davud'un Taharet; Tirmizî'nin Salât;
Nesâî'nin Mesâcid; İbn Mâce'nİn Ta'bİr, Mesâcid; ve Dârİmî'nin Salât, Rü'yâ
bablannda "genç ve evli değilken mescidde gecelerdim", "eşi-âilesİ
olmayan bir bekârken mescidde uyurdum", "evlenmeden Önce evim
mesciddi" gibi sadece İbn Öiner'e âit cümlelerle değii; diğer genç bekâr
sahabenin gecelediği ve sığındığı yerin mescid olduğunu ifade eden ibarelerle
de karşılaşıyoruz.
[135] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/94-95.
[136] Sehnûn. Müdevvene, 1/5; İbn Kudâme, Muğnî, 1/43;
Nevevî, Mecmu', 1/172,11/589.
[137] Merğınânî, Hİdâye, 1/24; İbn Kudüme,Muğnî, 1/41;
Nevevî, Mecmu', 1/172-173.
[138] Sehnûn, Müdevvene, 1/5; Desûkî, Haşiye, 1/83.
[139] Merğınânî, Hidâye, 1/21-22; Kâsânî, BedâV, 1763.
[140] San'ânî, Sübidü's-selâm, 1/28-29.
[141] Tahâvî, Şerhu meâni'l-âsâr, 1/23.
[142] İbnü'J-Hümam, Fethu'l-Kadîr, 1/109.
[143] İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/20-22.
[144] Nevevî, Mecmu', VI72-173.
[145] İbn Kudânıe, Muğnî, 1/45.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/95-96.
[146] sened:
Sahih: Müsned, V/303,
H.no: 22479; Mâlik, Taharet, 13; Ebû Dâvüd, Taharet, 38, H.no: 75; Nesâî,
Taharet, 54, H.no: 68; Miyâh, 8, H.no: 339; Dârimî, VudÛ', 58, H.no: 742; İbn
Mâce, Taharet, 32, H.no: 367; TirmizU Taharet, 69, H.no: 92 (Tirmizî,
hasen-sahih hükmünü belirttikten sonra, hadisin Hz, Aişe ve Ebû Hüreyre'den
(Radıyallahüanhümâ) nakledildiğini söyler); Hz. Aişe'den (Radıyallahü anhâ)
şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Taharet, 38. H.no: 76 (Bu rivayette artığı ile
abdest aldığı da kayıtlıdır.) Hadisin metni:
Dârekutni, 1/66;
Heysemî, bu hadisin Taberânî ve Bezzâr tarafından da rivayet edildiğini, ricalinin
sika râviierden oluştuğunu belirtir. Bk.Mecma', 1/216. Ayrıca, Hz. Enes'ten
(Radıyallahii anh) de şahidinin Taberânî tarafından nakledildiğini, senedinde
Ömer b. Hafs el-Mekkî'nin bulunduğunu, İbn Hibbân'ın sika, Zehebî'nin de mechûl
saydığını söyler. Bu rivayette Allah Rasûlü'nün (Saüallahü aleyhi ve sellem)
Hz. Enes'e (Radıyallahii anh) hitabı şöyledir:
"Ey Enes! Kedi
evin bir eşyası (gibi)dir, Hiçbir şeyi kirletmez ve necis hâle getirmez."
[147] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/96-97.
[148] 38/346. hadiste Abdullah b. Ebû Katâde'nin karısı
Kebşe bt. Ka'b b. Mâlik olarak geçmişti. İbn Ebİ Talha yanlışlıkla İbn Ebİ
Katâde ismi yerine geçmiş olabilir. Çünkü hadiste aynı hâdise, olayın
kahramanı ise Ebu Talha'dır. Zaten hadis de Ebu Talha Müsnedi'nde
zikredilmiştir.
[149] Sened:
Sahih: Müsned, V/296, H.no: 22427; Benzer rivayet için bk. V/309, H.no:
22535; Humeydî, 1/205, H.no: 430; Ayrıca bir önceki 38/346. ve 40/348.
hadislere bk.
[150] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/97.
[151] Sehnûn, Müdevvene, 1/4-5; Merğınânî, Hidâye, 1/25;
Nevevî, Mecmu', 1/173; İbn Kudâme. Muğnt, 1/25.
[152] Sehnûn, age. 1/5; Nevevî, age. 1/173; İbn Kudâme, age.
1/43.
[153] Merğınânî, age. 1/25.
[154] İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, 1/20.
[155] Merğınânî, age. 1/23-24.
[156] İmam Şafiî, Ümm, 1/18; Kâsânî, BedâV, 1/62; Nevevî,
age. 11/173; İbn Kudâme, age. 1/732.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/98.
[157] Sened:
Sahih: Müsned, V/309,
H.no: 22536 (Bu rivayet Haccâc b. Ertâd sebebiyle basendir. Ancak hadis şâhid
ve mülâbileri ile kuvvetlenmektedir); Heysemî de râvilerinin sika olduğunu,
Haccâc'ın da sika olmakla birlikte müdellis olduğunu belirtir. Bk. Mecma',
1/216-217. Ayrıca 38/346. ve 39/347. hadislerin lahricine bk.
[158] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/98.
[159] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani
Tertibi, Ensar Yayıncılık: 2/99.
[160] İbn Miinzir, îcmâ', 18; İbn Rüşd, age. 1/16-17.
[161] İbn Münzir, age. 19, İbn Kudâme, age. 1/11.
[162] Merğınânî, age. 1/19-20.
[163] İbn Rüşd, age. 1/17.
[164] İmam Şafiî, age. 1718,28; Nevevî, Mecmu', VI12.
[165] Müsned, 11/23; Ebû Dâvûd, Taharet, 33; Tirmizî,
Taharet, 50; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ. J/263; Makdisî, Muhtara, V/241.
[166] Miinâvî, Feyzu'l-Kadîr, 1/312.
[167] Abdülfettah Ebû Gudde, Hâşiyetü Fethi bâbi'l-İnâye,
1/112.
[168] İbn Kudâme, age. 1/24.
[169] İmam Şafiî, Ümm, illi; Merğınânî, age. I/18.
[170] İmam Şafiî, age. J/18; Şîrâzî, age. 1/47; Kâsânî,
Bedâiu's-sanâî, 1/62; İbn Rüşd, age. 1/18,55.
[171] İmam Şafiî, Ümm,
1/18; Nevevî, Mecmu', 1/129; Mevsılî, İhtiyar, 1/15; Sadi Ebû Ceyb,
Mevsûatü'l-icmâ', 11/719.
[172] Kâsânî, age. 1/63; İbn Rüşd, age. 1/56; îbn Kudüme,
age. 1/61; ŞirbM, Muğni'l-muhtâc, 1/78.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/99.
[173] Merğınânî, age. 1/19,20; İbn Rüşd, age. 1/20; Nevevî,
Mecmu', 1/151; İbn Kudâme, age. 1/8.
[174] Merğınânî, age. 1/18; İbn Rüşd, age. 1/18.
[175] Mevsilî, İhtiyar, 1/14; İbn Rüşd, age. J/19.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/100.
[176] İbn Münzir, icmâ 19; Merğınânî, age. 1/19.
[177] Mevsilî, age. 1/14; İbn Rüşd, age. 1/17.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar
Yayıncılık: 2/100.