4005-
el-Eş'as bin Kays radiyallahu anh'-dan:
Benimle bir adamın
arasında bir kuyu hususunda bir anlaşmazlık vardı. Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem'e davamızı ilettik. Şöyle buyurdu:
"Sen ya iki şahit
göstereceksin, ya da o yemin edecektir!"
"Şu halde adam
aldırmaz, yemin eder" dedim. Şöyle buyurdu:
"Her kim bir
müslüman kişinin malını kendine geçirmek için yalan yere yemin ederse, Allah'a,
gazabına müstahak olmuş olarak kavuşur." Bunun üzerine şu âyet nazil
oldu: "(İn-nellezîne yeşterûne bi-ahdillahi ve eymânihim semenen
kalîlen.-) Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir değere değiştirenlerin, işte
onların âhirette bir nasipleri yoktur. "(Âl-i İmrân 77)
[Buhârî, Müslim, Ebû
Dâvud ve Tirmizî uzun bir metinle.][1]
4006-
el-Eş'as bin Kays radiyallahu anh'-dan:
"Kinde'den bir
adamla Hadremevt'ten bir adam, Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sel-lem'in
katında bir arazi hakkında dava gördüler. Hadremî olan dedi ki:
«Ey Allah'ın Resulü!
Bu adamın babası benim yerimi gasbetti. O yer hâlâ elindedir.»
«Şahidin var mıdır?»
diye sorunca,
«Hayır! Ama ona yemin
verdir! Allah biliyor ki, orası benim yerimdir, benden onu babası gasp
etmiştir» dedi. Bunun üzerine Kin-dî yemine hazırlanınca, Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
«Her kim yalan yere
yemin ederek birinin malını alırsa, Allah'a mutlaka bir yeri kesik olarak
kavuşur.» Bunun üzerine Kindî:
«Arazi, onundur»
dedi." [Ebû Dâvud][2]
4007- İyâs
bin Sa'lebe Ebu Ümame radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim yemin
etmek suretiyle müslüman kişinin hakkını alırsa, Allah ona cenneti haram,
ateşi de vacip kılar."
"Az bir şey dahi
olsa da mı?" dediler. "Misvak ağacından bir dal bile olsa" buyurdu.
[Müslim, Muvatta' ve Nesâî.][3]
4008- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, bir
adama —yani davacıya— yemin ettirerek:
«Onun sende hiç malı
olmadığına dair, kendinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin et!»
buyurdu." [Ebû Dâvud][4]
4009- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'in
yaptığı yeminlerin çoğunluğu şöyle idi: «(Lâ ve Mukallibe' l-Kulûb (-Hayır,
kalpleri çeviren zâta yemin olsun!)»" [Müslim hariç, Altı hadis imamı.][5]
4010- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yeminde
mübalâğalı olduğu zaman, şöyle derdi:
«Hayır, Ebu' l-Kâsım'
in canı elinde olana yemin ederim!»[6]
4011- Ebû
Saîd radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem yemin
ettiği zaman şöyle derdi:
«Hayır, Allah'tan
bağışlanmamı dilerim»." [İkisi de Ebû Davud'a aittir.][7]
4012- Cuheyneli
bir kadın olan Kuteyle radiyallahu anhâ'dan: Bir Yahudî, Allah Nebîs sallallahu
aleyhi ve sellem'e gelip şöyle dedi:
"Siz Allah'a
benzerler koşuyor, şirke düşüyorsunuz ve «Allah diledi, ben de diledim» diyorsunuz.
Ve yine «Kabe'ye yemin olsun!» diyorsunuz." Bunun üzerine Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle demelerini emretti: "Kabe'nin
Rabbine kasem olsun! Allah istedi, sonra da ben istedim." [Nesâî][8]
4013- îbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim Allah'ın
adından başkasıyla yemin ederse, küfür je sirke girmiş olur."
Tirmizî, bu konudaki
olayı bütünüyle nakletmiş ve hadiste geçen "küfür ve şirk" kelimelerinin
büyük günah olduğunu ifade ettiğini söylemiştir.[9]
4014- Talha
radiyallahu anh'dan:
Bir Necd'linin imanı
hakkındaki hadis daha önce (no. 49) geçmiştir.
Orada şu ibare de yer
almıştır: "(Yemin olsun!) Doğru söylemişse babası da kendisi de kurtuluşa
ermiştir."[10]
4015- Ömer
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Allah,
babalarınızın adlarıyla yemin etmenizi yasaklıyor." [Mâlik hariç, Altı
hadis imamı.][11]
4016- Diğer
bir rivayette:
"Vallahi Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'den bunu duyduğum günden beri bir daha ne
kendim için ne de başkası adına bu yemini yapmadım."[12]
4017- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem babasının
adı ile yemin eden bir adamı duydu ve şöyle buyurdu: "Babalarınızın adıyla
yemin etmeyin! Kim Allah'a yemin ederse, doğru söylesin, kime Allah adıyla
kendisine yemin edilirse, hoşnut olup kabul etsin. Zira Allah'a (adına yapılan yemine)
hoşnut olmayan Allah'a yakın bir kul olamaz!" [İbn Mâce leyyin bir
senedle.][13]
4018- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yemin (sonuç
itibariyle), günaha girmeye ya da pişmanlığa neden olur."
[İbn Mâce zayıf bir
senedle.][14]
4019- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Şayet doğru
söylemiyorsanız, (ispat için) ne babalarınızın adlan ile, ne putlar adına ve ne
de Allah adına yemin etmeyin!" [Ebû Dâvud ve Nesâî][15]
4020-
Bureyde radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Emanete yemin
eden, bizden değildir." [Ebû Dâvud][16]
4021- O ve
Nesâî yine Bureyde'den mer-fû olarak: «islâm'dan berî olayım ki» diyerek kim
yemin ederse, eğer sözünde yalancı ise o dediği gibidir. Eğer sözünde doğru
ise, asla İslâm'a salim olarak dönemez."[17]
4022- Câbir
radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Her kim benim bu
minberimin yanında, bir yeşil misvak çubuğu için dahi olsa, günaha sebep
olacak bir yemin ederse, mutlaka cehennemdeki yerine hazırlanmış veya cehennem
artık ona gerekli olur."
[Mâlik ve aynı lafızla
Ebû Dâvud.][18]
4023- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim yemin edip
de inşaallah derse, (bozsa bile yeminini) bozmuş sayılmaz."
[Nesâî ve aynı lafızla
Tirmizî.][19]
4024- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Süleyman
aleyhisselam: Bu gece ben herbiri Allah yolunda bir kahraman doğurması için
doksan kadınla cinsî ilişki kuraca--ğım, dedi. Melek ona «İnşaallah, de!» dedi.
Fakat o, inşaallah, demedi. Bu yüzden sadece bir hanımı hamile kaldı. O da
yarım insan doğurdu. Nefsim kudreti elinde olana yemin ederim ki, eğer o
«inşaallah» deseydi, hepsi Allah yolunda savaşacak mücahidler doğururdu."[20]
4025- Başka
rivayetlerde: "Altmış, yetmiş, doksandokuz, yüz sayılan ile" ve
"O İnşaallah demeyi unuttu" lafzıyla gelmiştir.
[Buhârî, Müslim ve
Nesâî][21]
4026- Abdurrahman
bin Semure radiyallahu anh'dan:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Biriniz bir şeye
yemin edip sonra başkasını ondan daha iyi bulursa, yeminine keffâret versin;
sonra o daha iyi gördüğü işi yapsın."
[Mâlik hariç, Altı
hadis imamı. Lafız Nesâî'nindir.][22]
4027- Ebû
Musa radiyallahu anh'dan: "Eş'arîlerden bir grup insanlarla birlikte Allah
Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e geldik, bize binek vermesini rica ettik;
dedi ki:
«Vallahi size binek
vernıiyeceğim, zaten size verecek bineğim de yoktur.»
Sonra kendisine
getirilmiş develerden bize beş tane beyaz hörgüçlü deve verilmesini emretti.
Yola revan olunca birbirimize şöyle dedik:
«Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem'e yeminini bozdurduk, artık bunlarda bir bereket ve
hayır göremeyiz.» Dönüp kendisine şöyle dedik:
«Ey Allah'ın Resulü!
Bize binek vermiyeceğine dair yemin ettin, sonra verdin; yeminini unuttun mu?»
Cevap verdi: «Ben
vallahi, Allah dilerse diye, bir şeye yemin ettiğimde, başkasını ondan daha
hayırlı görürsem, onu yapar ve yeminimi bozarım. Haydi gidin! Size binekleri
veren Allah Azze ve Celle'dir»." [Buhârî, Müslim ve Nesâî][23]
4028- Abdurrahman
bin Ebî Bekr radiyallahu anh'dan:
"Ebû Bekr'e
misafirler geldi. Oğlu Abdurrahman'a dedi ki:
«Misafirlere göz kulak
ol. Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gidiyorum, gelinceye kadar
onları ağırla.»
Bunun üzerine
Abdurrahman kendinde olanları onlara getirdi ve:
«Haydi buyurun yiyin!»
dedi.
«Ev sahibi nerede?»
diye sordular.
«Siz buyurun yiyin!»
dedi.
«O gelinceye kadar
yemeyiz!»
«Ne olur ikramımızı
kabul edin! O gelip de sizin yemediğinizi görürse halim perişan olur!» diye
yalvardı ise de yine de yemekten kaçındılar.
Bunun üzerine onun
bana kızacağını anladım ve gelince bir kenara çekildim.
«Ne yaptınız?» diye
sorunca, ona durumu bildirdiler. Bunun üzerine bana «Ey Abdurrahman!» diye
seslendi. Ses vermedim. Yine seslendi; yine sükût ettim. Bu defa şöyle seslendi:
«Eğer sesimi duyup
cevap vermiyorsan sana bir şey yapacağıma yemin ettim.» Bunun üzerine dışarı
çıkıp dedim ki:
«Misafirlerine sor
bakalım!» Onlara sordu: «Doğru söyledi, bize yiyecek getirdi» dediler.
«Demek ki, beni
beklediniz! Vallahi bu gece ben onu yemiyeceğim!» dedi. Ötekiler de: «Vallahi
sen yemedikçe biz de yemiyece-ğiz!» diye yemin ettiler.
«Bu gece gibi kötü bir
şey ile karşılaşmadım. Yazık size, neden bizden ağırlanmanızı kabul
etmiyorsunuz?» dedi ve «Haydi getir yemeği!» diye ilave etti.
Getirdi ve:
«Bismillahi, ilki kovulmuş şeytandan!» dedi, yedi. Onun ardından hemen onlar da
yemeye başladılar."[24]
4029- Diğer
rivayet: "Sabah olunca Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e gidip
şöyle dedi:
"Ey Allah'ın
Resulü! Onlar yeminlerine sadık kaldılar, ben ise yeminimi bozdum.
Cevaben şöyle buyurdu:
"Bilakis sen onların en iyisi ve en hayırlısısın."
(Abdurrahman:)
"Keffâret (verip vermediği) bana ulaşmadı" dedi.[25]
4030-
Benzeri bir rivayetin ibaresi: Abdurrahman bin Ebî Bekr dedi ki:
"Allah'a yemin
ederim ki, her ne zaman ondan bir lokma aldık ise, altından artmaya ve
çoğalmaya başladı. Hepsi doydu, yemek daha da arttı, hatta öncekinden daha çok
oldu. Bunun üzerine Ebû Bekr hanımına şöyle dedi: «Ey Firâsoğullarının kız
kardeşi, nedir bu?» «Gözümün nuru! Şimdi öncekinden üç misli fazladır» dedi.
Ebû Bekr ondan bir lokma yedi ve yeminini kastederek dedi ki: «Bu, ancak
şeytandandır!» Sonra onu alıp Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem'e
iletti. Yemek sabaha kadar onun yanında kaldı.
Bir kavim ile aramızda
anlaşma vardı. Müddeti geçti. Her adamın yanında onlardan birtakım insanlar
olduğu halde tam oniki kişiyi reis yaptık. Her adamla birlikte kaç kişi bulunduğunu
ancak Allah bilir. Hepsi o yemekten yediler." [Buhârî, Müslim ve Ebû
Dâvud.][26]
4031- Amr
bin Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden:
(Allah Resulü
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Kim bir şeye
yemin edip de başka şeyi ondan daha hayırlı bulursa yeminini terk etsin. Çünkü
onu terk etmek, yemini için bir kef-fârettir." [İbn Mâce zayıf bir
senedle.][27]
4032- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallaljahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Yemin, yemin
ettirenin niyetine göredir."[28]
4033- Diğer
rivayet: "Yemin arkadaşının seni doğrulayacağı şeye göredir."
[Müslim, Ebû Dâvud ve
Nesâî][29]
4034- Âişe
radiyallahu anhâ'dan, dedi ki: "Allah yeminlerinizde kasıtsız olarak yanılmanızdan
dolayı sizi mesul tutmaz" âyeti (Mâide, 89), kişinin: "Vallahi hayır,
vallahi evet" şeklindeki yemini hakkında nazil olmuştur. [Mâlik, Buhârî ve
Ebû Dâvud. Bunu Ebû Dâvud merfû olarak da rivayet etti.][30]
4035- Muâviye
bin Hayde radiyallahu anh'dan:
"Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem ok atma yansı yapan bir grubun yanından geçti, onlar:
«Vallahi ıskaladım!
Vallahi isabet ettim!» diyerek yemin ediyorlardı. Onu görünce atmaktan
vazgeçtiler. Şöyle buyurdu:
«Atın, zira atıcıların
yeminleri yemin sayılmaz, lağv (boş)tur. Ne bozulur ve ne de kef-fâreti
gerekir»." [Taberânî, Mu'cemu's-Sağîr.}[31]
4036- Süveyd
bin Hanzale radiyallahu anh'dan:
"Beraberimizde,
Vâil bin Hucr olduğu halde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i görmek
maksadıyla yola çıktık. Vâil bin Hucr'u bir düşmanı yakaladı. Yanımdaki insanlar
yemin etmekten çekindiler. Ben hemen: «Bu kardeşimdir» diyerek yemin ettim.
Hemen onu serbest
bıraktılar. Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bildirince, şöyle
buyurdu:
«Doğru söyledin
(yeminin yalan sayılmaz). Çünkü müslüman müslümanın kardeşidir»." [Ebû
Dâvud][32]
4037- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "İki adam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in
huzurunda davalaştılar. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem, davacıdan
şahit (delil) istedi, şahit bulamadı. Bu defa davalıdan yemin etmesini istedi.
Hemen:
«Kendisinden başka
ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki yapmadım!» diyerek yemin etti. Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem:
«Hayır sen (iddia
edileni) yaptın, ama Allah seni 'Lâ ilahe illallah'ın hürmetine bağışladı»
buyurdu."
[Ebû Dâvud][33]
4038- Ebû
Hureyre radiyallahu anh'dan: (Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:)
"Birinizin,
ailesine karşı yaptığı bir yeminde ısrar etmesi, Allah katında üzerine farz
kıldığı keffâretini ödemesinden daha büyük günahtır." [Buhârî ile Müslim][34]
4039- İbn
Ömer radiyallahu anh'dan, dedi ki:
"Kim bir şeye
yemin edip onu (tekrarlamak suretiye) tekid eder de, sonra bozarsa, bir köle
azat etmesi gerekir, yahut on fakiri giydirmesi icap eder. Eğer te'kidli
(defalarca) yeminde bulunmazsa, her yoksula bir müd buğday vermek üzere on
yoksulu yedirmesi, bulamadığı takdirde üç gün oruç tutması gerekir."
[Mâlik][35]
4040- İbn
Abbâs radiyallahu anh'dan: "Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem,
bir sâ» hurmayı
(yemine) keffâret olarak verdi ve insanlara da bunu emretti. Onu bulamadığı
taktirde yarım sâ' buğday verilmesini emretti." [İbn Mâce zayıf bir
senedle.][36]
4041- Sa'd
radiyallahu anh'dan:
"Bazı hususları
konuşuyorduk, ben Cahi-liyetten henüz çıkmıştım. Lât ve Uzzâ'ya yemin ettim.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı bana dedi ki:
«Sen ne dedin? Hemen
git durumu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e bildir; çünkü biz senin
tekrar kâfir olduğunu sanıyoruz.» Ona rastlayıp durumu bildirdim. Şöyle
buyurdu:
«Üç kere 'Lâ ilahe
illallahu vahdeh ^Allah'tan ba§ka hiçbir ilah yoktur. O, birdir)' de! Üç kere
de Şeytan'dan Allah'a sığın. Üç kere soluna üfle. Sonra bir daha o yemine
dönme»." [Nesâî][37]
[1] Bu hadisi Buhârî (eymân 17, VII, 228; husûmât 4, III,
90 şehâdât 25/2, III, 161; ahkâm 30, VIII, 116), Müslim (îmân 220-2, s. 122-3),
Ebû Dâvud (no. 3243), Tirmizî (no. 1269) ve İbn Mâce (no. 2323), Şaktk b.
Seleme an Abdillah b. Mes'ûd ve'l-Eş'as b. Kays asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[2] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3244), Mahmûd b. Hâlid
ani'l-Feryâbî ani'l-Hâris b. Süleyman an Kürdûs ani'l-Eş'as senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[3] Bu hadisi Müslim (îmân 218-9, s. 122), Mâlik (akdiye
11, s. 727) ve Nesâî (kadâ 29, VIII, 246), Abdullah b. Ka'b an Ebî Vmâme asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[4] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3620), Müsedded an
Ebî'l-Ahvas an Atâ b. es-Sâib an Ebî Yahya an ibn Abbâs asl-ı senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[5] Bu hadisi Ahmed (II, 25, 67, 68, 127), Dârimî (II,
187), Buhârî (eymân 3/1, VII, 217; tevhîd 11, VIII, 168), Ebû Dâvud (no. 3263),
Tirmizî (no. 1540), Nesâî (eymân 2, VII, 2-3), Taberânî (M. er-Kebîr no.
13163-6), İbn Hibbân (no. 4317) ve Beyhakî (X, 27), Mûsâ b. Ukbe an Salim an
İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[6] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3264), Ahmed b. Hanbel an
Vekî' an lkrime b. Ammâr an Asım b. Şumayh an Ebî Saîd senedi i(e tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/217.
[7] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3*5), Muh. b. Abdilazîz b.
ebî Rizme an Zeyd b. Hubâb an Muh. b. Hilâl an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc
etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[8] Bu hadisi Nesâî (eymân 9, VII, 6), Yûsuf b. Isâ
ani'l-Fadl b. Mûsâ an Mis'ar an Ma'bed b. Hâlid an Abdillah b. Yesâr an
Kuteyle senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[9] Bu hadisi Tirmizî (no. 1535), Kuteybe an Ebî Hâlid
el-Ahmer an'il-Hasan b. Uheydillah an Sa'd b. Ubeyde an İbn Ömer senedi ile
tahrîc etti ve isnadının hasen olduğunu söyledi.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[10] Bu hadisin asl-ı senedi şöyledir: Ebû Süheyl an ebîhî
an Talha.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[11] Bu hadisi Mâlik (nüzûr no. 14, s. 480), Buhârî (eymân
4/1, VII, 221), Müslim (eymân no. 3-4, s. 1267), Ebû Dâvud (no. 3249) ve
Tirmizî (no. 1534), Mî/7' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[12] Bu rivayeti Buhârî (eymân 4/2, VII, 221), Müslim (eymân
1-2, s. 1266), Ebû Dâvud (no. 3250), Tirmizî (no. 1535) ve Nesâî (eymân 5/1-3,
VII, 4-5), ez-Zührî an Salim b. Abdillah b. Ömer an ebîhî asl-ı senedi ile
tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[13] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2101), Muh. b. İsmaîl b.
Semu-re an Esbât b. Muh. an Muh. b. Aclân an Nâfi' an ibn Ömer senedi ile
tahrîc etti.
Zevâid'de "İsnadının güvenilir râvilerden oluştuğu"
söylenmiştir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[14] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2103), Alî b. Muh. an
EbîMu-âviye an Besşâr b. Kidâm an Muh. Zeyd an İbn Ömer senedi ile tahrîc etti.
Beşşâr zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[15] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3248) ve Nesâî (eymân 6, VII,
5), Ubeydullah b. Muâz an ebîhî an Avfan Muh. b. Şîrîn an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[16] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3253), Ah. b. Yûnus an
Zü-heyr ani'l-Velîd b. Salebe et-Tâ'î an İbn Büreyde an ebîhî senedi ile tahrîc
etti.Nevevî, Ezkâr'da "isnadı sahîh"; Riyâdu's-sâlihîn'de "sahîh
hadis"; Münzirî ise "râvileri güvenilir kimseler" gibi hükümler
verdiler (Neyi VIII, 239; Feyd VI, 121).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/218.
[17] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3258) ve Nesâî (eymân 8, VII,
6), Hüseyn b. Vâkıd an Abdillah b. Büreyde an ebîhî asl-ı senedi ile tahrîc
ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[18] Bu hadisi Mâlik (akdiye 10, s. 727), Ebû Dâvud (nb.
3246) ve İbn Mâce (no. 2325), Abdullah b. Nistâs min Âli Kesîr b. es-Salt an
Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[19] Bu hadisi Tirmizî (no. 1532), Yahya b. Mûsâ an Abdirrezzâk
an Ma'mer an ibn Tavus an ebîhî an Ebî Hureyre senedi ile tahrîc etti.
Tirmizî, Buhârî'den naklediyor: "Bu hadis, aslında (bundan sonra
gelecek olan) Hz. Süleyman kıssasının bir parçasıdır. Ancak Abdürrezzâk,
yanlışlıkla bu ibareyi tecrîd ederek müstakil olarak rivayet etmiştir."
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[20] Bu hadisi Buhârî (cihâd 23, III, 209; enbiyâ 40, IV,
136; eymân 3, VII, 220), Müslim (eymân no. 25, s. 1276) ve Nesâî (eymân 40,
VII, 25-6), el-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (nikâh 119, VI,
160) ve Müslim (eymân no. 22-24, s. 1275), Tavus b. Keysân an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile;
Müslim (no. 22), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Muh. b. Şîrîn an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[21] Bu hadisi Buhârî (cihâd 23, III, 209; enbiyâ 40, IV,
136; eymân 3, VII, 220), Müslim (eymân no. 25, s. 1276) ve Nesâî (eymân 40,
VII, 25-6), el-A'rec an Ebî Hureyre asl-ı senedi ile;
Buhârî (nikâh 119, VI,
160) ve Müslim (eymân no. 22-24, s. 1275), Tavus b. Keysân an Ebî Hureyre asl-ı
senedi ile;
Müslim (no. 22), Hammâd b. Zeyd an Eyyûb an Muh. b. Şîrîn an Ebî Hureyre
asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[22] Bu hadisi Buhârî (keffârâtu'l-eymân 10/4, VII, 240),
Müslim (eymân no. 19, s. 1273-4), Ebû Dâvud (no. 3277-8), Tirmizî (no. 1530) ve
Nesâî (eymân 15/2-5, VII, 10), el-Hasanu'l-Basrî an Abdirrahman b. Semure asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[23] Bu hadisi Buhârî (keffârâtu'l-eymân 10/1-2, VII, 239),
Müslim (eymân no. 9-10, s. 1270-1), el-Kâsım et-Temî-mîve Ebû Kilâbe an Zehdem
el-Cermî an Ebî Mûsâ asl-ı senedi ile; Buhârî (keffârât 9, VII, 238) ve Nesâî
(eymân 15/1, VII, 9), Kuteybe an Hammâd an Gaylân b. Cerîr an EbîBür-de an Ebî
Mûsâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/219.
[24] İlk lafız Buhârî'ye diğerleri ise Müslim'e aittir. Bu
hadisi Buhârî (edeb 87-88, VII, 105-6) ve Müslim (eşri-be 175-7, s. 1027-9) ve
Ebû Dâvud (no. 3270), Ebû Osman en-Nehdî an Abdirrahman b. e. Beki- asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/220.
[25] İlk lafız Buhârî'ye diğerleri ise Müslim'e aittir. Bu
hadisi Buhârî (edeb 87-88, VII, 105-6) ve Müslim (eşri-be 175-7, s. 1027-9) ve
Ebû Dâvud (no. 3270), Ebû Osman en-Nehdî an Abdirrahman b. e. Beki- asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/220.
[26] İlk lafız Buhârî'ye diğerleri ise Müslim'e aittir. Bu
hadisi Buhârî (edeb 87-88, VII, 105-6) ve Müslim (eşri-be 175-7, s. 1027-9) ve
Ebû Dâvud (no. 3270), Ebû Osman en-Nehdî an Abdirrahman b. e. Beki- asl-ı
senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/220.
[27] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2111) Abdullah b. Abdil-mü'min
an Avn b. Umâre an Ravh b. el-Kâsım an Ubey-dillah b. Ömer an Amr senedi ile
tahrîc etti. Râvilerinden Avn b. Umâre oldukça zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[28] Bu hadisi Müslim (eymân no. 20-21, s. 1274), Ebû Dâvud
(no. 3255) ve Tirmizî (no. 1354), Abbâd (yahut Abdullah) b. e. Salih an ebfhtan
EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[29] Bu hadisi Müslim (eymân no. 20-21, s. 1274), Ebû Dâvud
(no. 3255) ve Tirmizî (no. 1354), Abbâd (yahut Abdullah) b. e. Salih an ebfhtan
EbîHureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[30] Heysemî'ye göre Taberânî'nin şeyhi olan Yûsuf b.
Ya'kûb b. Abdilazîz es-Sekafî dışındaki râvileri güvenilir kimselerdir.
Heysemî, bu zâtı cerh ve ta'dîl eden bir bilgiye rastlamadığını söylemiştir
(Mecma' IV, 185).
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[31] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3256), Amr b. Muh. an-Nâkıd
an EbîAhmed ez-Zübeyrî an İsrâîl an ibrahim b. Abdi-la'lâ an ceddetihî an ebîhî
Siiveyd senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[32] Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz
Yayıncılık: 2/221.
[33] Bu hadisi Ebû Dâvud (no. 3275), Mûsâ b. İsmail an
Hammâd an Atâ b. es-Sâib an Ebî Yahya an İbn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[34] Bu hadisi Buhârî (eymân 1/4, VII, 217) ve Müslim
(ey-mân 26, s. 1276), Abdiirrezzâk an Ma'mer an Hemmâm b. Münebbih an Ebî
Hureyre asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/221.
[35] Bu mevkufu Mâlik (nüzûr no. 12, s. 479), an-Nâfi' an
İbn Ömer sahîh sened ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/222.
[36] Bu hadisi İbn Mâce (no. 2112), el-Abbâs b. Yezîd an
Zi-yâdb. Abdillah el-Bekkâ'îan Ömer b. Abdillah b. Ya'lâ es-Sekafî ani'l-Minhâl
b. Amr an Saîd b. Cübeyr an ibn Abbâs senedi ile tahrîc etti.
Abdullah b. Ya'lâ, zayıf bir râvidir.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/222.
[37] Bu hadisi Nesâî (eymân 12, VII, 7-8), Ebû Dâvud
ani'l-Hasan b. Muh. an Züheyr an Ebî İshâk an Mus'ab b. Sa'd an ebîhî senedi
ile tahrîc etti.
Rudani,Büyük Hadis Külliyatı, Cem’ul-fevaid, İz Yayıncılık: 2/222.