ALLAH KORKUSUNDAN DOLAYI ÜZÜLÜP AĞLAMAK BABI. 29

ALLAH'IN UMULAN KIYAMETTEKİ RAHMETİ BABI. 61

AMEL (YÂNÎ İBÂDET İŞİN) E ENDİŞE İLE TİTİZLİK GÖSTERMEK BABI  31

AMEL (YÂNÎ İBÂDET) E DEVAM ETMEK BABI. 42

BA'S (YÂNİ ÖLÜMDEN SONRA DİRÎLME) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI  54

BİNA YAPIMI VE HARAP OLMASI HAKKINDA BİR BAB.. 21

DÜNYA (RAHATI VE NİMETLERİNİN KIYMETİ) NÎN DURUMU BABI. 5

DÜNYADA ZÜHD (YÂNİ DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYÎP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI  2

EMEL (YÂNİ UZUN ÖMÜR VE BOL MAL GİBİ NEFSİN HOŞLANDIĞI ŞEYLERİ UMMAK) VE ECEL BABI. 40

FAKİRLERİN (ALLAH KATINDAKİ) MAKAMLARI BABI TERCEMESİ. 10

FAKİRLERİN FAZİLETİ   (YÂNİ ALLAH KATINDA ÜSTÜNLÜKLERİ) 8

HASED (BİR KİMSEDE BULUNAN BÎR NÎMETİ ÇEKEMEMEK VEYA GÜZEL HASLETE İMRENMEK) BABI. 34

HAYA (UTANMA) BABI. 26

HİLİM BABI. 27

HZ. MUHAMMED (SALLAT t AHÜ AI.EYHÎ VE SELLEM)İN ÜMMETİNİN (KIYAMETTEKİ) SIFATI BABI. 57

KEVSER HAVZI BEYÂNI BABI. 64

KİBİRDEN UZAK DURMAK VE TEVAZU (ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK) BABI  24

KİŞİYİ İYİ HASLET VE GÜZEL SIFATLARIYLA ANMAK BABI. 37

MUHAMMED (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)İN EV HALKININ MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI) BABI. 17

NİYYET BABI. 39

ÖLÜMÜ HATIRLAMAK VE ONA HAZIRLANMAK BABI. 49

PEYGAMBER {SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN SAHÂBÎLERİNİN MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI) BABI. 19

PÜNYAYI ARZULAMAK, GAYE VE MAKSAD EDİNMEK BABI. 4

ŞEFAAT HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI. 67

TEVBEYİ (HATIRLAMAK) BABI. 45

TOPLUM TARAFINDAN HİÇ KIYMET VERİLMEYEN, İLTİFAT EDİLMEYEN   (MÜBAREK MÜ'MÎNJLER BABI. 7

VERA (YÂNİ HARAM VE ŞÜPHELÎ ŞEYLERDEN TİTİZLİKLE SAKINMA) VE TAKVA (YÂNİ ALLAH'TAN KORKMAK VE ONA İTAAT ETMEK) BABI. 35

VERİLEN RIZKA KANÂAT ETMEK BABI. 15

 

 

 

 

DÜNYADA ZÜHD (YÂNİ DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYÎP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI

4100) "... Ebû Zerr-i Gifârî (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Dünyaya rağbet göstermemek, ondan yüz çevirmek, ne helâl şeyi haram etmekledir, ne de malı zayi etmek (atmak veya yersiz harcamak) tadır. Ve lâkin dünyaya rağbet göstermemek, senin ellerinde bulunan (nimet ve imkânlar) a Allah'ın elinde (yâni hazînesinde) olan (nimet ve imkânlar) dan fazla güvenir (umutlanır) olmamandır ve basma bir musibet geldiği zaman sevabından dolayı ona gösterdiğin rağbet (ve rızan) m, basma o musibetin faraza gelmemiş olması arzusundan fazla olmasıdır.
Hişâm dediki: Ebû İdrîs el Havlan», konuşmasında t Hadisler İçinde bu hadîsin durumu altın içinde som altının durumu gibidir, demiştir."

4101) "... Sahâbîlik şerefine kavuşan Ebû Hallâd (Radtyallahü a*AJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Siz, kendisine dünyaya rağbet göstermemek ve az konuşmak hasleti verilmiş olarak bir adam gördüğünüz zaman ona yaklaşınız (sözlerini dikkatle dinleyiniz). Çünkü o kimse hikmetli söz söyler (veya kalbine hikmet ilham edilir)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : tbn-i Mâce de Ebû Hallâd'm bundan başka hadisini rivayet etmemiştir. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarının sahihleri ise onun biç bir hadisini rivayet etmemişlerdir.

4102)    "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (Radıyallâhü anhyâen; Şöyle demiştir:
Bir adam (bir gün) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemVİn yanına gelerek:
Yâ Resûlallah! Bana öyle bir amel (ibâdet) göster ki ben onu işlediğim zaman beni Allah sevsin ve insanlar da sevsin, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (ona) :
Dünyaya rağbet gösterme ki Allah seni sevsin ve insanların ellerinde bulunan (nimet ve imkânlar) dan yüz çevir ki onlar (da) seni
sevsin, buyurdu."

4103) "... Ebû Vâil (Şakîk bin Seleme)nin kavminden bir adam olan Semûre bin Sehm (Radıyallâhü anhümâydm; Şöyle demiştir :
Ebû Hâşim bin Utbe (Radıyallâhü anh), veba hastalığına yakalanmış halde iken yanına vardım. Biraz sonra Muâviye (bin Ebî Süf-yân) (Radıyallâhü anhümâ), onun ziyaretine geldi. Ebû Hâşim bir ara ağladı. Bunun üzerine Muâviye:
Seni ağlatan şey nedir? Ey Dayım! Seni ızdıraba sokan bir acı mı, yoksa artık safası gitti (diye) dünyaya düşkünlük mü? dedi. Ebû Hâşim: Onların hiç birisi için değildir. Ve lâkin Resûlullah (Sallal-lahü Aleyhi ve Sellem) bana bir tavsiyede bulundu, keski o tavsiyeye uymuş olaydım (diye hayıflanıyorum). O i
(Ey Ebâ Haşim!) Senin, bâzı kavimler arasmda taksim edilecek (hazîneye âit) bir takım mallara yetişmen kuvvetle umulur. O mallardan sana ancak bir hizmetçi ve Allah yolunda (üstünde yolculuk edeceğin) bir binek hayvanı yeter, buyurdu (idi). Sonra ben (o mallara) yetiştim de (o tavsiye hilâfına mal) biriktirdim."

4104)    "... Enes (Radtyallâhü fl»/r)'den; Şöyle demiştir:
Selmân (ı Fârisî) (Radiyallâhü anh) hastalandı. Sa'd (bin Ebî Vakkas) (Radıyallâhü anh) da onu ziyarete gitti. Baktı ki Selmân ağlıyor. Bunun üzerine Sa'd, ona:
Kardeşim! Seni ağlatan nedir? Sen Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile arkadaşlık etmek şerefine kavuşmadın mı? (Şöyle) değil mi, (böyle) değil mi? (yâni şu ve bu faziletlerin var), dedi. Sel-mân:
(Şu) iki şeyden birisi için ağlamıyorum: Ben ne dünyaya bir düşkünlükten dolayı ne de âhiretten hoşlanmamaktan dolayı ağlıyorum-Ve lâkin Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana bir tavsiyede bulundu (idi) de ben kendimi o tavsiyenin sınırlarım mutlaka aşmış sanırım (yâni bundan dolayı ağlıyorum), dedi. Sa'd:
O, sana ne tavsiye buyurdu? diye sordu. Selmân» O, bana: Binek hayvanı üstünde yolculuk edenin azığı kadar (mal) birinize yeter, diye tavsiyede bulundu (idi). Halbuki ben kendimi o tavsiyenin sınırlarını mutlaka aşmış sanırım. Sana gelince Yâ Sa'd: Hüküm vereceğin zaman hükmünde, (hakları) taksim edeceğin zaman dağıtımında ve bir şeye niyetlendiğin zaman azminde Allah'tan kork (azabından sakın), dedi.
(Râvilerden) Sabit demiştir ki: Selmân (Radıyallâhü anh) 'm (vefat ettiğinde) yanında olan yirmi küsur dirhemlik nafakadan başka bir mal bırakmadığı haberi bana ulaştı."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Buhun senedinde Ca'fer bin Süleyman ed-Dubaî bulunur. Bu râvinin hadîsini Müslim kendi Sahîh'inde rivayet etmiş ve îbn-i Mum de onu güvenilir saymış İse de Îbnü'l-Medîni: O bizce grüvenilir, fakat Sâbit'ten münker olan bir hayli hadîs rivayet etmiş, demiştir. Buhârî de zayıf ra-viler bölümünde : O, hadîsinin bâzısında muhalefet eder. demiştir. îbn-i Hibbân da güvenilir raviler bölümünde: O, Ebû Bekir ve Ömer (R.A.)'ya buğzederdi, demiştir. Yahya bin. Saîd de onu zayıf sayardı.

 


PÜNYAYI ARZULAMAK, GAYE VE MAKSAD EDİNMEK BABI

4105) "... Ebân bin Osman bin Affân (Radtyaltâhü anhümâ)'da.n; Şöyle demiştir:
Zeyd bin Sabit (Radıyallâhü anh) (bir defa) gündüz yansı (halîfe) Mervân (bin el-Hakem) 'in yanından çıktı. Ben: Mervân bu (zamansız) saatte Zeyd bin Sâbit'e mutlaka sormak istediği bir şey için ona haber gönderdi (yanına çağırttı), dedim ve (çağırılma sebebini) Zeyd bin Sâbit'e sordum. Bunun üzerine Zeyd t
Mervân, bize Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVden işittiğimiz bâzı şeyler sordu. Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) 'den şu buyruğu işittim, dedi:
Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine İşini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yâni dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (nimet ve malın) dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan başka hiç bir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu âhiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile malı) da boyun eğerek ona (rahatlıkla) gider."

4106)    Abdullah (bin Mes'ûd)  (Radtyallâhü a«A)'den; Şöyle demiştir:
Ben, Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve SellemVden şu buyruğu İşittim t
Kim çok arzuları tek arzu — Âhiret arzusu — hâline döndürürse, Allah onun dünyaya ait arzusu için yeterdir. Ve kim ki dünya ahvali

4107) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen merfû olarak (yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Se//emJ'den naklen) rivayet edildiğine göre Allah Subhânehu şöyle buyurur:
Ey Âdem oğlu! Bana ibâdet (kulluk) etmek için (dünya ile ilgili arzularından) feragat et ki, ben senin göğsüne (kalbine) zenginlik doldurayım ve senin fakirliğine sed çekeyim. Şayet (böyle) yapmazsan senin göğsüne (kalbine) meşguliyetler dolduracağım ve fakirliğine sed çekmiyeceğim."

 


DÜNYA (RAHATI VE NİMETLERİNİN KIYMETİ) NÎN
DURUMU BABI


4108) "... Benî Fihr'in kardeşi el-Müstevrid (Radtyallâhü on A)'den; Şöyle demiştir:
Ben, Resühıllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den şöyle buyururken işittim t Âhiret (nimetleri) karşısında dünya (nimetleri) nin durumu (ve değeri) ancak birinizin (el) parmağım denizin içine koyması durumu (gibi)dir. Artık parmağın (o sudan) ne ile döneceğine bir bakıversin."

4109)    "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü ff»*)'den; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hasır Üzerinde yattı. Hasır O'nun (mübarek) derisinde iz yaptı. Bunun üzerine ben i
Babam anam sana feda olsun Yâ Resûlaüah! Keski bize haber vereydin de senin için hasır üstüne, seni on (un iz yapmasın) dan koruyacak bir şey sereydik, dedim. Sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) :
Ben, dünya (nimetleri) ile beraber değilim. Benim dünya ile beraberliğim ancak bir ağacm altında biraz gölgelenip (dinlenip), sonra giden ve ağacı bırakan (yolcu) bir binici (nin ağaçla beraberliği) gibidir, buyurdu."

4110)    "... Sehl bin Sa'd (Radtyallâhü anhümâ)'ten; Şöyle demiştir:
Biz, Zü'1-Huleyfe'de Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in beraberinde idik. O, şişkinlikten ayağı havaya kalkmış murdar bir davarla ani olarak karşılaştı. Bunun üzerine O t
Şu murdar davarın sahibinin yanında kıymetsiz olduğunu görüyor musunuz (veya biliyor musunuz)? Nefsim (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Allah katında dünya, sahibi yanında şu davardan daha kıymetsizdir ve eğer dünya Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar kıymetli olsaydı Allah bir kafire dünya (suların) dan bir damla (bile) hiç içirmezdi, buyurdu/'

4111) "... El-Müstevrid bin Şeddâd (Radtyallâhü ank)'dtn; Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), atılmış murdar bir sah-le (yâni kuzu veya oğlak) üzerine vardığı zaman beraberinde bulunan kervan içinde ben (de) muhakkak vardım. El-Müstevrid demiştir ki î Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (o ölü hayvanın başına vardıktan) sonra:
Şu murdar hayvanın sahipleri yanında kıymetsiz olduğunu görüyor (veya biliyor) musunuz? buyurdu — veya buyurduğu gibidir —. El-Müstevrid demiştir ki (bu soru üzerine) :
Yâ Resülallah! Sahipleri onu ancak kıymetsizliğinden dolayı atmışlar, denildi. Resûl-İ Ekrem (Sallalahü Aeyhi ve Sellem) :
Nefsim () elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Allah yanında dflnya, sahipleri yanında şu hayvandan daha kıymetsizdir, buyurdu."

4112)    •'... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhydtn; Şöyle demiştir:
Ben, ResûluIIah (Sal I allan ü Aleyhi ve Sellem) 'den şunu buyururken işittim t
Bftb: 3                                       KtTABÜ-Z'ZÜHD                                              381
Dünya, mel'ûn (yâni Allah katında kabule şayan olmaktan, O'nun iltifatından uzak) dır. Dünyadaki şeyler de mel'ündur. Ancak Allah'ı anmak, Allah'ın sevdiği (veya Allah'ı anmaya yakın, uygun) şeyler, âlim ve ilim öğrenen (in dînî ilimlerle meşguliyetleri) bu hükmün dışındadır."

4113)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir: Dünya mü'minin zindanı ve kâfirin cennetidir."

4114)    '■.., (Abdullah)  bin Ömer (Radtyallâhü anhümâydan; Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) vücûdumun bazısını (iki smuzu) tuttu ve *
Yâ Abdallah! Sen dünyada (vatanından uzak) bir yabancı gibi yahut bir yoldan geçen (yolcu) gibi ol ve kendi nefsini mezarlar halkından (ölülerden) say, buyurdu."

 


TOPLUM TARAFINDAN HİÇ KIYMET VERİLMEYEN, İLTİFAT EDİLMEYEN   (MÜBAREK MÜ'MÎNJLER BABI

4115)    ;'... Muâz bin Cebel (Radtyallâhü ank)'âen; Şöyle demiştir:
Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî  (bana) : Sana cennetin padişahların (m sıfatların) dan haber vermiyeyim mi? buyurdu. Ben:
Belâ (haber ver), dedim. (Bunun,üzerine) O:
Zayıf olup (toplum nazarında) zayıf görülen, eski iki parça elbiseye bürünen, kendisine hiç değer ve iltifat gösterilmeyen ve (bir şeyin olması veya olmaması için) Allah'a yemin (veya duâ) ederse Allah onun duası (veya yemini) nin gereğini (keremiyle) yapacak (derecede Allah katında kıymetli mü'min) olan her adamdır, buyurdu."

4116) "... Harise bin Vehb (el-Huzâî) (Radıyattâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Dikkat ediniz! Ben size cennetlik olanları haber veriyorum: Zayıf olup (toplum nazarında) zayıf görülen her (mü'minî kimse. Dikkat ediniz! Ben size cehennemlik olanları (da) haber veriyorum: Katı yürekli, mal biriktirmeye çok düşkün olup hayırda harcamamak için çok cimrilik eden ve ululuk tashyan kimseler,"

4117) "... Ebû Ümâme (Radıyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallattahü A leyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Benim itikadıma göre hâline insanlann en çok imrenmeleri uygun olan kişi şu sıfatlan taşıyan kimsedir: (Yükü ve) Hâli hafif, namazdan pay sahibi, insanlar içinde gizli kalan (pek tanınmayan) ve (toplumda) kendisine değer verilmeyip iltifat edilmeyen mü'min. Onun rızkı yetecek kadar olup buna sabretti. Ölümü de çabuk oldu, mîras olarak geriye bıraktığı mal az, (arkasında) ağlıyan kadınları da azdı."

4118) "... Ebû Ümâme el-Hârisî (Radtyallâkü anh)'der\ rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) şöyle buyurdu, demiştir:
«Bezâze, imândandır.»
Hâvi demiştir ki Bezâze kişinin üst ve başmın eskiliğidir. Yâni (gönül alçaklığı maksadıyla) sert ve süssüz eski elbise giymektir."

4119) "... Esma bint-i Yezîd (Radıyailâhü «»AüJ'dan rivayet edildiğine göre; Kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin (sahâbîlerine) :
«Dikkat ediniz! Ben size en hayırlı olanlarınızı bildirmlyeyim mi?» buyurduğuna, sahâbîlerin (de) :
Belâ (yâni bize bildir) Yâ Resûlallah, diye karşılık verdiklerine ve Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve SellemVin (bunun üzerine) :
•Sizin en hayırlılarınız o (mü'min) kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah (Azze ve Celle) hatırlanır», buyurduğuna şâhid olmuştur."

 


FAKİRLERİN FAZİLETİ   (YÂNİ ALLAH KATINDA ÜSTÜNLÜKLERİ)

4120)    "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (Radıyallâhü anh)'dtn; Şöyle demiştir:
Bir kere Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanından (zengin) bir adam geçti. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (yanında bulunanlara) :
Bu (zengin) adam hakkında ne dersiniz? buyurdu. Orada bulunanlar:
Bu adam hakkında senin görüşüne uygun söz söyleriz. (Dış görünüşe göre ve dünyalık açısından ise) şöyle söyleriz: Bu adam İnsanların en şereflilerindendir. Bu adam (bir kız - kadın ile) evlenmek isterse evlenilmeye, (bir şey için) şefaatçi (aracı) olursa, şefaatçiliği (aracılığı) kabul edilmeye, bir şey söylerse sözü dinlenmeye lâyık bir kimsedir, dediler. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de sustu. Bu esnada (fakir olan) başka bir adam geçti. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu adam hakkında ne dersiniz? diye sordu. Orada bulunanlar t Vallahi Yâ Resûlallah! Biz şöyle deriz: Bu adam, müsittmanlann fakirlerindendir. Bu şuna layıktır! (Bir kız-kadın ile) evlenmeye ta-Iİp olursa onunla evlenilmez, (bir şey için) şefaatçi (aracı) olursa şefaatçiliği (aracılığı) kabul edilmez ve bir şey söylerse sözü dinlenmez, dediler. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Bu (fakir) şüphesiz, öbür (zengin) adam gibi dünya dolusu insanlardan hayırlıdır» buyurdu.*'

4121) "... tmrân bin Husayn (Radıyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Allah şüphesiz, maddî yönden bakıma muhtaç çoluk çocuk sahibi olup dilencilik ve haram kazançtan kaçman, fakir mü'min kulunu sever."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Kâsım bin Mİhrân bulunur. El-Ukayll: Bunun îmrân (R.A.)'den hadis işitmesi sabit değil, demiştir. Râvi Mûsâ bin Ubeyde'nin de rivayeti bırakılmıştır.

 


FAKİRLERİN (ALLAH KATINDAKİ) MAKAMLARI BABI
TERCEMESİ


4122) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü osAJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Müzminlerin fakirleri cennete zenginlerden yarım gün (yâni) beş-yüz yıl Önce girerler.*'

4123)    "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Şüphesiz, muhacirlerin fakirleri cennete onların zenginlerinden beşyüz yıl kadar önce girerler."

4124)    "... Abdullah bin Ömer (Radıyallâhü tmkümâ)'â&n; Şöyle demiştir:
Muhacirlerin fakirleri, Allah'ın zengin muhacirlere kendilerinden fazla mazhar kıldığı fazilet (bir takım mâlî ibâdetler) hususunda Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e şikâyette bulundular (yani zenginleri gibi mâli ibâdetler yapamamanın üzüntüsünü arz ettiler). Bunun üzerine O:
Ey fakirler gurubu, dikkat ediniz! Ben mü'mirilerin fakirlerinin cennete zenginlerinden yarım gün, (yâni) beşyüz yıl önce gireceklerini size müjdeliyorum, buyurdu.*'
 (Hâvilerden) Mûsâ (bu hadîsi rivayet ettikten) sonra şu âyeti okudu:    6jJ^ V î^~ H^ ^ j •**? «ji Oİ>     = "ve şüphesiz, senin
Rabbin katındaki bir gün,    sizin saymakta olduğunuz bin yıl gibidir." (Hac, 47)

4125)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü a«A)'den; Şöyle demiştir:
Ca'fer bin Ebî Tâlib (Radıyallâhü anh), fakirleri (çok) sever, onların yanında oturur, onlarla konuşur (sohbet eder) ve onlar da onunla konuşur (sohbet eder) di. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de ona Ebü'l-Mesâkin (yâni fakirlerin babası) ismini verirdi."

4126)    "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâkü ankyâen; Şöyle demiştir  :
Miskinleri seviniz. Çünkü ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i duasında şöyle derken işittim:
Allahım! Beni miskin olarak yaşat, miskin olarak öldür ve beni miskinler zümresi içinde hasret."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râvi Ebtil-Mübârek künyeli zâtın adı bilinmiyor ve kendisi tanınmıyor. Râvi Yezîd bin Sinan da zayıftır. El-HâHm İni hadisi sahüı saymış. İbnü'l-Cevzî ise mevzu (uydurma) hadislerden saymıştır.

4127)    "... Habbâb (bin Eret)   (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi Allah Teâlâ'mn;
"Sabah akşam, Rab'Ierinin nzâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (En'âm, 52) buyruğu hakkında şöyle demiştir:
EI-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne bin Hısn el-Fezârî (Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ziyaretine) geldiler ve Re-sûlullah (Sallalahü Aleyhi ve Sellem) 'i mü'minerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in etrafında onları (yâni zayıf, fakir, nüfuzsuz sahâbileri) görünce o zayıf sahâbî-leri küçümsediler, hakir gördüler. Nihayet Onun yanına varıp O'nun-la yalnız kaldılar (yâni biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Re-sûlallah, ziyaretine geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanma Arap hey'etleri gelir.. Bu itibarla Arablann bizi şu kölelerle (yâni fakir mü si umanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
Peki, buyurdu. Bu kere onlar:
O halde bu teklifimizi kabul buyurduğuna dâir bizim için bir ya* zı yazdır, dediler. Habbâb dedi ki: Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir yaprak kâğıd istedi ve yazı yazması için Ali (Radıyallâhü anh)'ı çağırttı. Biz de meclisin bir kenarında oturuyorduk. O sırada Cebrail (Aleyhisselâm) indi ve;
"Sabah akşam Rab'lerinin rızâsını dileyerek O'na duâ edenleri (yanından) kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovup da zâlimlerden olasın." (Enam, 52) âyetini (indirip) söyledi. Sonra el-Ak-ra' bin Habis ve Uyeyne bin Hısn'ı anlatarak:
"Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı lütûfta bulundu?" deyiversinler diye bâzısını bâzısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen değil midir?" (En'âm, 53) âyetini (indirip) söyledi. Bundan sonra:
"Âyetlerimize imân edenler sana geldikleri zaman (onlara) de ki: Selâm sizlere. Rabb'iniz rahmet etmeyi kendi üzerine aldı — vaadetti —." (En'âm, 54) âyetini (indirip) söyledi.
Habbâb dedi ki: Bu âyetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve ResûluIIah (Sallallahü Aleyhive Sellem) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp dağılırdık) . Sonra Allah (Azze ve Celle) :
"Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam O'na duâ edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle—özel— oturum yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra')a uyma" (Kehf, 28)

âyetini indirdi. Habbâb:  ( >_^j dan maksad)  uyeyne ve el-Akra'ın
işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Sur.ra Allah onlara (yâni mü1-minlere ve kâfirlere) iki adamın misâlini (Kehf sûresinin 32 ilâ 44. âyetlerinde) ve dünya hayatının misâlini (Kehf sûresinin 45. âyetinde) getirdi (yâni anılan âyetleri indirdi).
Habbâb dedi ki:  (Kehf sûresinin 28. âyeti indirildikten) sonra biz (yâni fakir-zayıf saha biler) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)'in beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın."

4128)   "... Sa'd (bin Ebî Vakkas) (Radtyallâhü anhyden; Şöyle demiştir:
Şu âyet biz altı kişi hakkında indi:   Benim hakkımda ve İbn-i Mes'ûd, Suheyb, Ammâr, Mıkdâd ve Bilâl (Radiyallâhü anhüm) hak kında.
Sa'd dediki, Kureyş (müşrikleri) Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e: Biz onlara (yâni yukarda isimleri geçen sahâbîlere) tâbi olmaya kesinlikle razı olmayız. Bu sebeple onları yanından kov, diye teklifte bulundular. Sa'd, dedi ki: Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in kalbine girmesini Allah'ın dilediği bir şey (yâni tekliflerine uymak düşüncesi) de O'nun kalbine girdi. Sonra Allah (Azze ve Celle) :
"Rablerinin rızâsmı dileyerek sabah akşam O'na dua edenleri (yanından) kovma..." âyetini (En'âm, 52) indirdi."

4129)    "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü ank)'dea. rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Malı şöyle, şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar hâriç, dünyalığı çok olanlara yazıklar olsun, buyurdu.     IJ&*   —  "Şöyle" kelimesi)  dört
(defa Duyurulmuş) tur: (Yâni) Sağından, solundan, önünden ve arkasından (fakirlere, hayır yollarına harcayanlar).

4130) "... Ebû Zerr (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resû lullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Malı şöyle ve şöyle yapan (yâni belirli bir parçasını etrafındak fakirlere, hayır yollarına harcayan) ve onu helâl yoldan kazananla] hâriç, dünyalığı en çok olanlar, kıyamet günü (rütbece) en aşağı olan lardır."

4131) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)*dea rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) :
Şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar (yâni malının belirli bir kısmını fakirlere, hayır yollarına harcayanlar) hâriç, dünyalığı en çok olanlar.
(âturette rütbece) en aşağı olanlardır, buyurdu.    \j£*   = "Şöyle" kelimesi) üç defa (buyurulmuş)tur."

4132) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Yanımda Uhud (dağı) kadar altın olup da ondan bir parça yanımda kaldığı halde (iki gün geçip) üçüncü bir gecenin gelmesini sevmem. Bir borcu ödemek üzere (o altından) saklıyacağım parça hâriç."
Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Rftvİ YakÛb bin Humeyd hakkında ihtilâf vardır. Ebû Süheyl'in adı Nâfi bin Malik bin Ebl Amir el-Asbahi'dir, bu zât Mâlik bin Enes'in amcasıdır.

4133) "... Anır bin Ğaylân es-Sakafî (Radtyallâhü anhümâydan -rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allahım! Kim bana imân edip beni tasdik eder (doğrular) ve getirdiğim (Din) in senin katından (gelme) yegâne hak (din) olduğunu bilirse, sen o kimseye az mal ve az çocuk ver, sana kavuşmayı ona sevimli kıl ve ölümünü çabuklaştır (yâni ömrünü uzun tutma). Kim de bana imân etmez, beni tasdik etmez (doğrulama?.) ve benim getirdiğim (Din)in senin katından (gelme) yegâne hak (din) olduğunu bilmezse o kimseye çok mal ve çok çocuk ver ve ömrünü uzat."

4134)    "... N'ukade el-Esedî (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir;
Resûlullah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) beni bir adama göndererek ondan meniha (yâni geçici bir süre için karşılıksız sütünden yararlanılacak) bir dişi deve istedi. Adam bu isteği yerine getirmedi. Sonra Resûluilah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) beni başka bir adama gönderdi. Bu adam O'na (sağmal) bir deve gönderdi. Resûluilah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) deveyi görünce : A11 ahi m! Bu deveyi ve onu göndereni bereketlendir, diye duâ buyurdu.
Amr bin Ceylân (R.A.)'nm Hâl Tercemesi
Amr bin Ğeylân bin Seleme es-Sakaü (R.A.)'ın sahâbi olup olmadığı hususunda ihtilâf vardır. Bu zât Şam'a yerleşmiştir. Kendisi İbn-i Mes'ûd (R.A.)'den hadis rivayet etmiştir. Râvisi ise Katâde'dir. Abdülğanî; Onun sahâbiliğine dâir söz, sağlıklı bir kaynağa dayalı değildir, demiştir. Onun babası ise sahâbîdir, kardeşi de Muâviye (R.A.)'ın vâlilerindendir. El-Müzzt : Onun sahâbiliği uzak bir ihtimal değildir, demiştir. (Hulâsa, 292)
Notta Zevâid'den naklen verilen bilgide hadisin mursel olduğu belirtilmiştir. Sebebi ise Amr (R.A.)'m Resûl-i Ekrem (S.A.V.)'in sohbetiyle müşerref olmadığına dâir görüştür, Sahâbi olduğuna dâir görüşe göre ise hadîs mürsel değil, mev-sûldttr.Nukade demiş ki: Bunun üzerine ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e; (bereket duası) Deveyi getirene de (şümullen-dirilse), dedim. O:
Ve deveyi getireni (de bereketlendir), diye duâ buyurdu. Sonra devenin sağılmasını emretti. Bunun üzerine deve sağıldı ve bol süt verdi. Sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (sağmal deve vermekten imtina eden ilk adam için):
A İlahım! Falanın malını çoğalt, diye duâ etti ve deve gönderen adam için de:
(Allahım!) Falanın rızkım gün be gün eyle, diye duâ etti."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Berâ bulunur. İbn-i Hibbân onu güvenilir râviler arasında anmıştır. Zehebi de onun meçhul olduğunu söylemiştir. Senedin kalan râvileri güvenilir bâtlardır. Zevâid yazan : Yalnız îbn-i Mâce'nin rivayet ettiği bu hadisten başka Nukade (R.A.)'ın hiç bir hadisi Kütüb-i Sitte'de yoktur, demiştir.

4135) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir;
Altın kulu, gümüş kulu, saçaklı elbise kulu ve kareli elbise kulu olan kimse mutsuz olsun. O (çıkar düşkünü muhteris) kişiye (dilediği) verilirse memnun olur, verilmezse (ödevini) îfâ etmez."

4136) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'dtn rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Altın kulu, gümüş kulu ve kareli elbise kulu olan kimse, sürünsün ve baş aşağı yuvarlansın. Vücûduna diken batınca da cımbızla çıkaran bir kimseyi bulamasın."

 


VERİLEN RIZKA KANÂAT ETMEK BABI


4137) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SalîaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Zenginlik mal çokluğundan değildir. Lâkin zenginlik nefis (ve gönül) zenginliğidir."

4138)    "... Abdullah bin Amr bin el-As (Radtyallâhü anhümâyâan rivâ yet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur
fslâm dinine erdirilen, yetecek derecede rızkı verilen ve buna ka naatkâr olan kimse muhakkak felah bulmuştur."

4139) "... Ebû Hüreyre (Radtyailâhü a»*)'den rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir;
AUahıml Muhanuned'in ev halkının rızkını geçinecek kadarcık kıL"

4140) "... Enes (Radtyailâhü oıA/den rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Her zengin ve her fakir kıyamet günü dünyada rızkının geçinecek kadarcık verilmiş olmasını muhakkak arzu 1 ayacaktır."

4141) ... UbeyduIIah bin Mıhsan el-Ensârî (Radtyailâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
(Ey Mü'minier!) Sizden kim vücutça sağlıklı, kalben emin olup yanında gününün yetecek kadarcık rızkı bulunursa bütün dünya ona verilmiş gibidir."

4142) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi veSellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Siz (dünya işlerinde) kendinizden aşağı olanlara bakınız ve (dünyalık bakımından) sizden yukarı olanlara bakmayınız. Çünkü bu, Allah'ın nimetini küçümsememenize daha lâyıktır.
(Râvi) Ebû Muâviye (kendi rivayetinde) "üzerinizde olan — nimetini —" demiştir."

4143) "... Ebû Hüreyre (Radtyailâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurmuştur:
Allah şüphesiz (mükâfatlandırma veya cezalandırma bakımından) sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz ve lâkin ancak amellerinize ve kalblerinize bakar."

 


MUHAMMED (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM)İN EV HALKININ MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI) BABI

4144)    "... Aişe (Radtyallâhü ankâ)'dan; Şöyle demiştir:
Şüphesiz biz Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in âli (yâni ev halkı) kesinlikle bir ay durup (bir yiyecek pişirmek için) o süre içinde ateş yakmazdık. O, (yâni yiyecek ve içecek olarak evde kullanılan şey) yalnız kuru hurma ve su idi. (Râvi îbn-i Nümeyr: "Bir ay kalırdık" demiştir.)"

4145)    "... Âişe (Radtyallâhü «lAâ^'dan; Şöyle demiştir:
(And olsun ki) Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in evlerinin hiç birisinde ateş dumanı görülmeksizin Onun ev halkının (üzerinden bir ay geçerdi ve) üzerlerine yeni ay gelirdi.
(Âişe'nin râvisi Ebû Seleme demiş ki) Ben (Âişe'ye* :
Peki onların yemeği ne idi? dedim. Âişe:
Siyah iki şey: Kuru hurma ve su. Bir de şu var ki, Ensâr'dan olan sadakatli komşularımız vardı. Bunların sağmalları bulunurdu. İşte bunlar sağmallarının sütlerim O'na gönderirlerdi. (O da bize içirirdi), dedi.
(Râvi) Muhammed demiş ki: Ve onlar (yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in Ehli Beyt'i) dokuz evdi."


4146)   "... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh)'âen; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVi açlıktan bütün gün kıvranıp karnını doyuracak kötü hurma (bile) bulamıyorken gördüm/1

4147)   "... Enes bin Mâlik (Radtyattâhü a«A/den; Şöyle demiştir: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den defalarca t Muhammed'in canı (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Muhammed'in ev halkı yanında ne bir sâ dâne (yâni hububat) ne de bir sâ kuru hurma sabahladı, buyruğunu işittim. O gün O'nun dokuz zevcesi şüphesiz vardı."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvileri güveni. Jir zâtlardır. îbn-i Hibbân da bunu Ebân el-Attâr yoluyla Katade'den bu senedle kendi Sahth'inde rivayet etmiştir.

4148) "... Abdullah (Radtyallâhu ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) :
"Muhammed'in ev halkında bir müd yemekten başka (azık olarak) bir şey sabahlamadı" veya "Muhammed'in ev halkında bir müd yemek (bile) sabahlamadı" buyurdu, demiştir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu, râvileri güvenilir bir seneddir. Râvi Ebü'l-Muğire'nin adı Abdülkuddüs bin Haccâc el-Havlânl'dir.

4149)    "... Süleyman bin Sured (Radtyallâhü anhyâen: Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve bir yiyecek maddesine gücümüz yetmediği (veya O'nun gücü yetmediği) halde üç gece (yemeksiz) durduk."

4150)     "... Ebû Hüreyre (Radıyaltâhü anh)'den: Şöyle demiştir:
Bir gün Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e sıcak bir yemek getirildi. O da yedi ve yemekten sonra:
El Hamdü lillâh (=Hamd Allah'a mahsustur). Şu ve şu kadar zamandan beri karnıma sıcak bir yemek girmedi (idi), buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi hasendir. Râvi SÜveyd hakkında ihtilâf vardır.

4151)    "... Aişe (Radıyallâhü anhâ)Aan\ Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in, üstünde yattığı yatak, içi Hf (yâni hurma yaprağı) ile dolu tabaklanmış deri idi."
Ali (bin Ebî Tâlib) ve (eşi) Fâtıma (Radıyallâhü anhümâ) kendilerine âit bir hamil (hamil, yünden mamul, saçaklı beyaz çarşaftır) içinde (yatmakta) iken Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onlara vardı. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o çarşafı, içi iz-hır (yâni Mekke şamam denilen ot) ile doldurulmuş bir yastığı ve bir kırbayı (su tulumunu)  cehiz olarak onlara vermişti."

4153)      ... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh) den; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna (oda-sma)girdim. O, bir hasır üstünde (uzanmış) idi. Ömer demiştir ki: Biraz sonra oturdum. Baktım ki O'nun üzerinde bir îzâr (belden aşağı bedeni örten elbise) var ve üzerinde ondan başka bir şey yok. Bir de gördüm ki hasır O'nun mübarek böğründe iyice iz yapmış. Odasının bir kenarında da bir sâ (ölçeği) kadar bir tutam arpa ve biraz karaz (deri tabaklamada kullanılan selem ağacı meyvesi) gözüme ilişti. Henüz tabaklanmamış bir deriyi de asılı gördüm. Bu vaziyet karşısında gözlerim yaşardı (ağladım). Bunun üzerine O: Seni ağlatan nedir, Ey Hattâbın oğlu? buyurdu. Ben de: Ey Allah'ın Peygamberi! Nasıl ağlamıyayım? Şu hasır senin (mübarek) böğründe iyice iz yapmış, şu hazânen (yâni azık için ayırdığın
köşe) de gördüğüm şeyden başka bir şey göremiyorum. Halbuki şu Klsrâ ve Kayser, meyveler ile nehirler (nimetlerin) de bulunurlar. Sen ise Allah'ın peygamberi ve seçkin kulusun, kilerciğin de işte budur, dedim. Resûl-i Ekrem {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Ey Hattâb'ın oğlu! Âhİretin bize, dünyanın da onlara olmasına râ-zî olmaz mısın? buyurdu. Ben:
Razı olurum, dedim."

4İ54)      ... AH (bin Ebf Tâlib) (Radtyallâhü atıh)'den; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İn kızı (Fâtıma gerdek gecesi) bana gönderildi. Zifaf gecesi yatağımız, bir koç derisinden başka bir şey değildi."
Not: Zevâiö'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Hâris ve Müc&Üd var, ikisi de zayıftır.

 


PEYGAMBER {SALLALLAHÜ ALEYHİ VE SELLEM) İN SAHÂBÎLERİNİN MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI) BABI
4155)    "... Ebû Mes'ûd (el-Ensârî)  (RadtyaUâkü a»A)'den şöyle rivayet edilmiştir:
ResûluUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sadaka vermeyi emrederdi. Bunun üzerine (sadaka vermeye mâlî gücü olmayan) herhangi birimiz iki avuç (hurma) getirebilmek için gidip sırtında (ücretle) yük taşırdı. Bu gün ise bunların birisinin yüz bin derle servet) i vardır.
(Ebû Mes'ûd'un râvisi) Şakîk demiş ki: Bana Öyle geliyor ki Ebû Mes'ûd (bu sözle) kendi şahsını(n mâli durumunu) kasdediyor(du)."

4156)    *'... Hâlid bin Umeyr (Radtyallâhü anh)\\çn\ Şöyle demiştir:
Utbe bin Ğazvân (bin Câbir) minber üstünde bize bir hutbe okudu ve (hutbesinde ez cümle) şöyle dedi: Gerçekten ben kendimi Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bulunan (ilk müslüman) yedi kişinin yedincisi olarak gördüm. Ağaç yaprağından başka yiyeceğimiz bir yemek yoktu. Hattâ (ağaç yapraklarını yediğimizden dolayı) ağızlarımızın etrafı yara oldu.' '

4157)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine güre:
(Bir gün arkadaşları ile) yedi kişi olarak (çok) acıkmışlar. Ebü Hüreyre demiş ki: Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) beher kişiye bir aded olmak üzere bana yedi tane kuru hurma verdi."

4158) "... Zübeyr bin el-Avvâm (Radıyallâkü ankyâtn rivayet edildiğine «jttre :
=  (And olsun ki) sonra o gün (kıyamette)
nimet (in şükrün) den muhakkak sorulacaksınız." (Tekâsür, Karizmatikâyeti inince Zübeyr (bin el- Avvâmî  (Radıyallâhü anh) :
(Yâ Resûlallah!) Biz hangi nimettin şükrün)den sorulacağız? (Bizdeki) nîmet ancak (şu) siyah iki şeydir: Kuru hurma ve su, dedi. Resul-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bilmiş olunuz ki, muhakkak o (sorulacağınız nîmet) olacaktır (yâni bolluğa kavuşacaksınız), buyurdu."

4159)    "... Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâydan; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bizi üç yüz kişilik müfreze olarak bir sefere yolladı. Azıklarımızı (azlığından dolayı) boyunlarımızda taşıyorduk. Sonra azığımız tüken (meye başla) di. Öyle ki bizden beher adam (başın) a bir tane kuru kurma (nafaka verilir) oldu. (Câbir bu durumu anlatınca râvisi Vehb bin Keysân tarafından) :
Yâ Ebâ Abdillah! Bir kuru hurma (aç) adam için ne yerine düşer? denildi. Bunun üzerine Câbir:
Bir kuru hurma (yi bile) bulamadığımız zaman yokluğunu (n ne olduğunu) cidden duyduk, dedi (ve sözüne devamla) sonra biz denize vardık. Orada denizin sahile attığı bir büyük balıkla aniden karşılaştık ve on sekiz gün o balıktan yedik." ,

 

 

 

BİNA YAPIMI VE HARAP OLMASI HAKKINDA BİR BAB

4160)    "... Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir:
Biz kendimize âit bir kulübeyi onarmakla meşgul iken Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanıbaşımızdan geçti ve i Bu nedir? diye sordu. Ben de t
Zayıflayıp eğilen bir kulübemizdtr, biz onanyoruz. dedim. Bunun Özerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ölüm) işin (in) ondan daha acele olduğunu sanırım, buyurdu."

4161   "... Enes (Radtyallâhii anhyâen; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Ensârdan bir adamın ev kapısının üstünde  (yaptırdığı)   bir binanın yanından geçti ve»
Nedir bu? diye sordu. Orada bulunanlar:
Bu, falan adamın yaptığı bir binadır, dediler. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (de) :
Böyle (gereksiz binaya harcanan) her mal kıyamet günü sahibi aleyhinde bir vebaldir, buyurdu. Sonra bu buyruk (ev sahibi olan) Ensâriye ulaştı. O da binayı (yıkıp) indirdi. Bir süre sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (tekrar) oradan geçti ve o binayı göremedi, Bunun üzerine binaya ne olduğunu sordu. Sahibi senin buyruğunu işittiği için binayı (yıkıp) indirdi, diye O'na cevap verildi. O da t
Allah o adama rahmet eylesin, Allah o adama rahmet eylesin, diye duâ etti.**

4162)    "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'âan; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında kendimi yağmurdan ve güneşten koruyan (yâni basit) bir evü elimle) yaptım. O evin yapımında Allah Teâlâ'nın hiç bir yaratığı bana yardım etmedi. O çalışmam sanki gözümün önündedir."

4163)    "... Harise bin Mudarrib (Radtyallâhü ankyâen; Şöyle demiştir:
Biz Habbâb  (bin el-Erett)   (Radıyallâhü anh)'ı hastalığı dolayısıyla ziyarete gittik. Habbâb dedi ki;
Hastalığım cidden uzadı ve eğer ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i t Ölümü temenni etmeyiniz, buyururken işitmiş olmasaydım, (hastalığın ıztırabından kurtulmak için) ölümü temenni edecektim. Kul (meşru olan) harcamasının hepsinde muhakkak sevapla-nır. Yalnız toprağa yaptığın veya dedi ki; Binaya yaptığı harcama hâriç."

4164)    "... Ömer (bin el-Hattâb) (Radtyallâhü ankyden; Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah CSallallahü Aleyhi ve SellemKi şöyle buyururken işittim:
Eğer siz hakkıyle Allah'a tevekkül etseydiniz sabahleyin aç gidip akşamleyin tok olarak (yuvalarına) dönen kuşlan rızıklandırdığı gibi sizi (de) muhakkak nzıklandırırdı."

4165) "... Hâlid'in oğulları Habbe ve Sevâ1 (Raâtyallâkü anhümâ)rdan; Şöyle demişlerdir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir şeyi tamir etmekle meşgul iken onun yanına girdik. Biz de o işte O'na yardım ettik. Sonra bize şöyle buyurdu:
Başlarınız hareket ettiği (yâni yaşadığınız) sürece rızaktan ümitsiz olmayınız. Çünkü şüphesiz insanı kırmızı ve üstünde hiç bir elbise olmıyarak annesi doğurur. Sonra Allah Azze ve Celle onu rızıklandı-nr."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahihtir. Râvi Sellâm bin Şurahbil'i, İbn-i Hibbân güvenilir râviler arasında anmıştır. Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan râvileri güvenilir zâtlardır.

4166) "... Amr bin el-Âs (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz her derede Âdem oğlunun kalbinden bir parça
kalbin rağbet edilen her şeyle bir ilişkisi) bulunur. Artık o parçaların hepsine uyarsa (yâni tüm arzulara peşkeş olursa) o kimseyi hangi derede (yâni arzu peşinde) helak ettiğine İltifat etmez (bakmaz). Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin da&mıkh-ğı (m önlemek) için o kimseye Allah yeterdir."                       ;     r-

4167)    "... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâhü anhütnâyâan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Sakın sizden herhangi bir kimse Allah hakkında güzel zan (yâni bağışlama ümidi) beslemekten başka bir halde ölmesin."

4168) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anAj'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kuvvetli mü'min zayıf mü'minden daha hayırlı ve Allah'a daha sevimlidir. Her ikisinde de hayır vardır. Sana menfaati olan (ibâdet ve mükâfatı gibi) şeylere düşkün ol ve (bu hususta) gevşeklik gösterme. Şayet bir İş seni yenerse "Allah'ın takdiridir ve O, dilediğini yapar, de. Lev (= şunu yapsaydım, böyle olsaydı sözün) den iyice sakın. Çünkü Lev (= şunu yapsaydım, böyle olsaydı kelimesi), şeytân işine (ve vesvesesine) yol açar (= Kadere karşı gelmek düşüncesini kalbe sokar)."

4169)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Hikmeti! söz, müminin yitiği (gibi)dir. Onu nerede bulursa almaya en çok hak sahibidir."

4170)    "... îbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ)'da.n rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Şellem) şöyle buyurdu, demiştir :
İki nimet vardır ki çok insanlar bu nimetler (i kullanma işin) de aldanmıştır t Sıhhat (yâni insan sağlığı) ve boş vakit.'*

4171)    "... Ebû Eyyûb (el-Ensârî) (Radtyallâhüankyâen) Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeHem) 'in yanına gelerek:
Yâ Resûlallah! Bana (faydalı şeyi) öğret ve özlü söyle, dedi. Re-sûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de adama):Namazına durduğun zaman veda edenin namazı gibi namaz kıl. özflr dilemeni gerektiren bir sözü konuşma ve insanların ellerindeki (dünyalık) şeylerden ümidini kesmeye azım ve karar ver, buyurdu.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi zayıftır. Râvi Osman bin Cübeyr'in mechûl olduğunu Zehebi, Tabakat'ta söylemiştir, tbn-i Hibbân ise onu güvenilirlerden saymıştır. Buhâri ve Ebû Hâtem de : O, babasından, dedesi aracılığıyla Ebû Eyyûb (R.A.)'den rivayette bulunmuş, demişler. Ben derim ki: Hadisin, sözlerin en vecizlerinden ve hikmeti en iyi şekilde toplayıcı olması onun sabit olmasına yakınlığına delâlet eder. Bu açıdan düşünülmelidir.

4172)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'der\ rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Bir yerde) oturup hikmetli konuşmayı dinledikten sonra (konuşmacı) arkadaşından işittiği (sözlerin) yalnız şer (yâni yanılma, unutma veya dil sürçmesi eseri) olanı anlatan kişinin durumu şu adamın durumuna benzer ki, bir çobanın yanına varır ve t Ey çoban! Bana koyunlarından kesilmeye elverişli (semiz) bir koyun ver, diye talebte bulunur. Çoban (da) : Git de koyunların en iyisinin kulağından tut (götür), der. Bunun üzerine adam gidip sürünün köpeğinin kulağın* dan tutar.
Bu hadisin mislini ... senediyle Ebü'l-Hasan bin Seleme de bize rivayet etti. Şu farkla ki râvi bu senedle rivayet ettiği hadis metnlnd«t
= "Sürünün en iyi koyununun kulağından"         
söyledi. (Yâni "şât = Koyun" kelimesini ilâve etti ki bu kelinte vâyette yoktur.)."


 

KİBİRDEN UZAK DURMAK VE TEVAZU (ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK) BABI

4173) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyih ve Sellcm) şöyle buyurdu, demiştir:
Kalbinde hardal danesi ağırlığı kadar kibir bulunan kimse cennete girmiyecek ve kalbinde hardal danesi ağırlığı kadar imân bulunan kimse (ebedi) ateşe girmiyecek tir."

4174) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah Sübhânehu buyuruyor ki ■. Büyüklük ve azamet bana mahsus sıfatlarımda*. Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle nizala-şırsa (yâni bu sıfatları kısmen de olsa takınmaya kalkışırsa) o kimseyi cehenneme atarım."

4175)    "... tbn-i Abbâs (Radtyallâhü arthümâ)'dan rivayet edildiğine göre ; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah Sübhanehu buyuruyor ki: Kibriya, benim rıdâımdır. Azamet de benim izanındır. Cyâniv bana mahsus sıfatlarımdır). Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle nizâlaşırsa (yâni bu sıfatlan kısmen de olsa takınmaya kalkışırsa) o kimseyi ateşe atarım."

4176) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demigtir:
Kim Allah Sübhanehu (rızâsı) için bir derece tevazu (alçak gönüllülük) ederse Allah o kimseyi buna karşılık olarak bir derece yükseltir. Kim de Allah (rızâsı) hilâfına bir derece kibirlenirse Allah bu kimseyi kibirlenmesine karşılık olarak bir derece alçaltır ki, nihayet onu aşağıların en aşağısında kılsın."

4177)    "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü attk)'den; Şöyle demiştir:
Şüphesiz, Medine halkından câriye (durumundaki yaşlı kadın bile) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in elinden tutar ve kendi ihtiyacı - işi için istediği Medine'nin her hangi bir semtine götürün-ceye kadar Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mübarek elini (yaşlı) kadının elinden çekip çıkarmazdı (yâni bu derece üstün tevazu gösterirdi)."

4178)    "... Enes bin Mâlik (RadıyaUâhü atıtt)\\en; Şöyle elemiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hastayı ziyaret eder, cenazeyi takip eder, kölenin dâvetine icabet eder ve merkebe binerdi. O, Kurayza ve Nadir (savaş) günü bir merkeb üstünde idi. Hay-ber (savaş) günü de burnuna hurma yaprağından yapılma bir yuların takılı bulunduğu bir merkeb üstünde idi ve altında hurma yapra-ğmdan mamul (yâni sert - kaba) bir semer vardı."

4179)    "... Iyâz bin Himâr (Radtyallâhü anA/den rivayet edildiğine göre :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onlara bir konuşma yaparak şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve Celle) : Birbirinize karşı alçak gönüllülük ediniz ki hiç kimse hiç kimseye üstünlük taslamasın, diye bana vahiy etti."

 

 

 

HAYA (UTANMA) BABI


4180)   "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), örtülü köşesinde duran bakire bir kızdan daha çok utangaçtı ve bir şeyden hoşlanmadığı zaman hoşnutsuzluğu  (mübarek) yüzünde görülürdü.*'

4181) "... Enes (Radtyallâkü anA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz her dinin (mensuplarına Özgü) bir huyu - karakteri vardır. İslâm (mensuplarına özgü) huyu - karakteri de hayadır.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Enes (R.A.Vm hadisinin senedi zayıftır. Muaviye bin Yahya es-Sadafl Ebû Ravh ed-Dimeşki*yi zayıf saymışlar.

4182)   "... lbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhümâydan rivayet edildiğine göre ; Resûlullah (SaÜaUohü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu, demiştir :
Şüphesiz her dinin (mensuplarına özgü) bir huyu - karakteri vardır. İslâm (dini mensuplarına özgü) huyu - karakteri de şüphesiz hayadır."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râviler'den Salih bin Hayyân ve Saîd bin Muhanımed el-Verrâk'ın zayıflığı sebebiyle bu sened zayıftır.

4183) "... Ukbe bin Amr Ebû Mes'ûd (Radtyallâhü ank)'dea rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz peygamberlerin sözlerinden (eksiksiz ve kesintisiz) İnsanların eriştiği haberlerden birisi de: Sen utanmayınca dilediğini işle! (sözü) dür."
İ
4184) "... Ebû Bekre (Radtyallâkü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Haya (utangaçlık) imândan (bir parça) dır. İmân (sahibi) de cennettedir. Hayâsızlık (ve bundan dolayı yapılan çirkin konuşma) ise cefâ'dan (bir parça) dır. Cefâ (eden) de ateştedir."

4185) ",.. Enes (Radıyallâhü ank)yden rivayet edildiğine göre; Resul ul-lah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellcm) şöyle buyurmuştur:
Çok çirkin lâf hangi şey (yâni kişiJde olduysa mutlaka onu lekeleyip çirkinleştirdi. Haya da hangi şey (kişi) de olduysa mutlaka onu süsledi."

 


HİLİM BABI

  
Hilim i Akıllı davranmak, sabırlı ve hazımlı olmak, geniş olmak, pek öfkelenmemek, öfkelendiği zaman nefsini tutabilmek mânâlarına gelir. Dilimizde de: Falan kişi halim ve selim bir kimsedir, denilir.

4186) "... Muâz bin Enes (el-Ciihenî) (Radtyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallalîahü Aleyhi ve Scllem) şöyle buyurmuştur:
Kim bir öfkeyi, gereğini yapmaya gücü yettiği halde yutarsa Allah kıyamet günü o kimseyi bütün yaratıklara övgü ile tanınıp meşhur eder. Nihayet onu huriler içinden dilediğini seçmek hususunda serbest kılar.'*

4187   "... Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhü anhyden; Şöyle demiştir:
Biz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ye Sellem)'in yanında oturuyorduk. ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)  (bu arada) :
Size Abdü'I-Kays heyetleri geldi, buyurdu. Halbuki içimizde hiç bir kimse öyle görmedi (yâni O, henüz Medine'ye varmamış hey'et-lerin geldiğini mu'cize olarak söyledi). Bir süre sonra gelip konakladılar ve sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna
çıktılar. Onlardan El-Eşeccü'1-Asari kaldı. O, sonra geldi. Çünkü o, bir konağa indi, devesini çökertti ve (yolculuk) elbisesini bir tarafa bıraktı. Sonra (teiniz elbise giyip) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına vardı. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) de onat
Yâ Eşecc! Sende Allah'ın sevdiği iki haslet gerçekten vardır i Akıllılık ve acele etmeyip teenniyle hareket etmek, buyurdu. Eşecc ı
Yâ ResülaUah! (Bu hasletler), yaratılışımda bulunan bir şey mi, yoksa sonra mı bende meydana geldi? diye sordu. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Hayır, yaratılışında bulunan bir şeydir, buyurdu."

4188) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhümâ)'Ğan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) el-Eşeccü'I-Asarî'ye:
Şüphesiz, sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır: Akıllılık ve teenniyle hareket edip acele etmemek, buyurdu."
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Abbâs bin el-Padl, Kurre bin Hâlid'den rivayet etmiştir. Tirmizl'nin rivayetinde olduğu gibi Bişr bin el-Fadl, bu hadîsi Kurre bin Hâlid'den rivayetle el-Abbâs bin el-Fadl'a tâbi olmuştur.

4189) "... îbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurdu, demiştir:
Bir (mü'min) kulun sırf Allah rızâsını talep etmek için yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından daha büyük bir yudum yoktur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup r&vileri güvenilir zâtlardır.

 



ALLAH KORKUSUNDAN DOLAYI ÜZÜLÜP AĞLAMAK BABI

4190) "... Ebû Zerr(-i Gİfârî) (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz, ben sizin görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta) gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır. (Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde etmek üzere (o yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim bildiğim (gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız. Yataklar üstünde kadınlardan da zevk duymazdı-
nız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a yüksek sesle yakarışta bulunurdunuz», buyurdu. (Ebü Zerr sözüne devamla) Vallahi ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi."

4191) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu, demiştir :
Eğer benim bildiğim (gerçekler) i siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok ağlardınız."

4192) "... Abdullah bin Zübeyr (Radıyallâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre:
Kendilerinin müslümanhğı kabul etmeleri ile Allah'ın onları azarladığına dair (şu) âyetin inmesi arasında dört yıldan fazla zaman olmadığını söylemiştir ı
«İmân edenler bundan önce kendilerine kitâb verilen, sonra üzerlerinden uzun zaman geçip de kalbleri katılaşan ve çoğu dinden çıkan
(yahûdiler ile hnstiyan) lar gibi olmasın.»" (Hadid, 16)

4193)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Çok gülmeyiniz. Çünkü gülmenin çokluğu kalbi öldürür (yâni ka-tılaştınr)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi şahin olup râvlleri güvenilir zâtlardır.

4194)    "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana: (Yâ îbn-i Mes'ûd!) Bana Kur'ân oku, diye emretti. Ben de O'na Nisa sûresini okumaya başladım. Nihayet;
"Her ümmetten (onun peygamberini) birer şâhid getirdiğimiz, Mal de onlar üzerine şâhid olarak getirdiğimiz zaman (bakalım kâfirlerin hâli nasıl olacak?)" — Nisa, 41 — âyetine ulaştığım zaman O'na baktım, O'nun iki gözünden yaşların akmakta olduğunu gördüm.**

4195)    "... El-Berâ (Radtyallâhü ank)'âen; Şöyle demiştir: Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir cenazede idik. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kabrin kenarı üzerinde oturdu. Sonra o kadar agadı ki, toprak (O'nun göz yaşlarıyla) ıslandı. Daha sonra şöyle buyurdu:
Ey kardeşlerim! İşte bunun misli için (iyi amel) hazırlayınız."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır. îbn-i Hibbân güvenilir râviler bölümünde : Muhammed bin Mâlik, Berâ (R.A.)'den hadis işitmemiş, demiş. Sonra onu zayıf râviler arasında anlatmıştır.

4196)    "... Sa'd bin Ebî Vakkas (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Allah korkusundan dolayı) ağlayınız. Eğer ağlamanız gelmezse, ağlamak için kendinizi zorlaymız."

4197) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü <z»A)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Allah korkusundan dolayı karasinek başı kadar (ufak) bile olsa iki gözünden yaşlar çıkıp dayanak yumrusunun bir yerine değen hiç bii' mü'min kul yoktur ki, Allah onu ateşe haram etmesin."

 


AMEL (YÂNÎ İBÂDET İŞİN) E ENDİŞE İLE TİTİZLİK GÖSTERMEK BABI


Bu babın başlığı "Amel üzerine tevakki" şeklinde tesbit edilmiştir. S i n d î   bunun mânâsı: Yapılan ibâdetin Allah tarafından reddedilmesi endişesi ve ibâdetin bozulmasına sebep olan şeylerden uzak durmak suretiyle gerekli titizliği göstermektir, demiştir. Ben de bu açıklamayı dikkate alarak özlü biçimde terceme ettim. Bu bâbta rivayet edilen hadislerin de bu mânâ ile yakın ilgisi görülür.

4198)   "... Aişe (Radtyallâhü antâj'dan; Şöyle demiştir:
Yâ Resûlallah (Mü'minûn, 60)
âyetinde — durumu belirtilen — mü'min zina eden, hırsızlık yapan ve içki içen kişi midir? diye sordum. O t
Hayır. Ey Ebû Bekir'in kızı (veya "Ey Siddîk'm kızı)! Ve lâkin o, kendisinden kabul olunmaması korkusu içinde oruç tutan, sadaka veren ve namaz kılan adamdır, buyurdu."

4199)   "... Muâviye bin Ebî Süfyân (Radtyaüâhü art*fima)'dan;  Şöyle demiştir:
Ben. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'i şöyle buyururken
işittim:
Ameller ancak kab (içinde bulunan madde) gibidir. En aşağısı (yani dibteki kısım) güzelse en yukarısı (yâni üst kısmı) da güzel olur ve en aşağısı (yâni dibteki kısım) bozulursa en Üst kısmı da bozulur."
Not: Zev&Ut'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Osman bin İsmail bulunur, Ben bu ravi hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan r&vileri güvenilir zatlardır.

4200) "Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhyûtn rivayet edildiğine göre; Re-îûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kul, açıkta (yâni başkası tarafından görüldüğü yerde) namaz kılarken güzel (yâni usûlüne uygun ve gösterişsiz) kıldığı, gizli (yâni raşkası tarafından görülmediği yerde) namaz kılarken de güzel kıl-iığı zaman Allah (Azze ve Celle) (o kulu överek) : Bu, benim hak-uyla (ödevini yapan) kulumdur, buyurur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Bakiyye bulunur. O, ted-tsçidir, hadisi an'ane ile rivayet etmiştir.

4201) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ey Mü'minler!) Amel ve ibâdetlerinizde itidal ile hareket edip ifrattan (yâni ibâdette aşırı gitmekten) kaçınınız. Çünkü hiç birinizi (güzel) ibâdeti - işi kurtarıcı değildir, buyurdu. Sahâbîler:
Seni de mi kurtaramaz? Yâ Resûlallah, diye sordular. ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Evet, beni de Allah'ın rahmet ve fazlı bürümedikçe yalnız ibâdetim kurtarıcı değildir, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu basen bir seneddir. Hâvi Şerik hakkında ihtilâf vardır.

4202) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ün A)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seüem) şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve Celle) buyurdu ki t Ben ortak edinmekten müstağniyim (yâni hiçbir varlığı zâtıma ortak etmeye ihtiyacım yoktur). Artık kim benden başkasını bana ortak ettiği bir İbadeti - hayn benim için işlerse benim o ibadet - hayır ile ilişkim yoktur ve o ibadet -hayır, (bana) ortak ettiği kimseyedir."
Not: Zevftld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup r&vileri güvenilir zâtlardır.

4203) "... Sahâbîlerden olan Ebû Sa'd bin Ebî Fadâle el-Ensârî (Radtyal-lâhü anhyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah önce gelenleri ve sonra gelenleri (yâni tüm insanları ve cinleri) kıyamet günü, vuku bulmasında şüphe olmayan (hesab) günü için topladığı zaman bir çağına:
Kim Allah (rızâsı) için işlediği bir ibadete (Allah'tan başka bir kimsenin rızâsını) ortak etti ise sevabını Allah'tan başkasının (yâni ortak koştuğu kimsenin) yanından taleb etsin. Çünkü Allah, ortakların ortaklıktan en müstağni olanıdır (yâni hiçbir ortaklığa ihtiyacı yoktur), diye çağrıda bulunacaktır."

4204)    "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'âen; Şöyle demiştir: Biz (sahâbUer bir gün) Mesîh-i DeccâlıCn fitnesi hakkında kendi aramızda) müzâkere ederken Resûlullah  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) .üzerimize çıkageldi ve:Bence sizin için Mesîh-i Deccâl'dan daha korkunç olan şeyi size haber vermeyeyim mi? buyurdu. Ebû Saîd demiştir ki: Biz de: Buyur (haber ver), dedik. Bunun üzerine:
(Sizin için daha korkunç şey) gizli şirk (tir) ki: Adamın namaza durup da gördüğü bir başka adamın (kendisine) bakmasından dolayı namazını güzelleştirmesidir." buyurdu.

4205) "... Şeddâd bin Evs (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ümmetim, hakkında en çok korktuğum şey, Allah'a ortak koşma (suçunu işlemeleri) dir. Bilmiş olunuz ki: Şüphesiz onlar güneşe, aya veya puta tapacaklar diyecek değilim ve lâkin bir takım ibâdetleri Allah'tan başkası için işliyecekler ve gizli bir şehvet arzulayacaklar."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Âmir bin Abdillah bulunur. Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan râvileri güvenilir zâtlardır.

4206) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kim (ibâdetini gösteriş için halka) işittirirse Allah o kimseyi (yâni maksadını halka) işittirir ve kim (ibâdetinde) riyakârlık ederse Allah onun riyakârlığının cezasını verir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Atiyye el-Avfl bulunur ve zayıftır. Râvi Muhammed bin Ebİ Leylâ da onun gibidir. Bu hadîs. Cündüb <R-A.)'ın hadisi olarak Buhârt ve Müslim'de vardır. (Sünenimizdâ de bu hadisten sonra gelir).

4207) "... Cündüb (Radıyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre; ResÛ-lullah (Sallallahü Aleyki ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kim (ibâdetinde) riyakârlık ederse Allah onun riyakârlığının cezasını verir ve kim (ibâdetini gösteriş için halka) işittirse Allah onu(n niyetini halka) işittirir."


 

HASED (BİR KİMSEDE BULUNAN BÎR NÎMETİ ÇEKEMEMEK VEYA GÜZEL HASLETE İMRENMEK) BABI

4208) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü û«A)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Allah katında sevimli) imrenme'yalnız (şu) iki (haslet) de vardır : Allah'ın bir mal verip de onu hak (yolun) da harcamaya muvaffak ettiği adam (m bu hasleti) ve Allah'ın bir hikmet verip de o hikmetle hükmeden ve onu öğreten adam (in bu hasleti)."

4209) "... Abdullah bin Ömer (Radıyallâhü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Allah katında sevimli) imrenme yalnız (şu) iki (haslet) de vardır: Allah'ın Kur'ân (bilgisini) verip de gece saatlerinde ve gündüz saatlerinde onunla amel eden adam (in bu hasleti) ve Allah'ın mal verip de onu gece vakitlerinde ve gündüz saatlerinde hayır yolunda harcayan adam (in bu hasleti)."

4210) "... Enes (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Hased (yâni başkasındaki bir nimeti çekememek), ateşin odunu yediği (mahvettiği) gibi sevablan yiyer (tüketir). Sadaka da suyun ateşi söndürdüğü gibi hatâyı söndürür. Namaz mü'minin nurudur. Oruç da ateşten koruyucu bir kalkandır/'

4211) "... Ebû Bekre (Radıyallâhü anhyûta rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah'ın, sahibi için âhirete ertelediği ceza ile beraber dünyada (da) cezasını çabuklaştırmasına zulüm ve akraba ile iyi ilişkiyi kesme günahlarından daha lâyık bir günah yoktur."

4212)    "... Mü'minlerin anası Âişe (Radıyallâhü anhâ)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sevabı en çabuk olan hayır, yaratıklardan herhangi birisine iyilik etmek ve akraba ile iyi ilgilenmektir. Cezası en çabuk olan şer de, zulüm - yaratıklara kötü davranmak ve akraba ile iyi ilişkiyi kesmektir."

4213)   "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü onA/den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Müslüman kardeşini küçümsemek (suçu) adama şer (huy) olarak yeterdir."

4214)    "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Allah,   alçak gönüllü olunuz ve bâzınız bâzınıza zulüm edemez (etmesin) diye bana vahiy etti."


 

 

VERA (YÂNİ HARAM VE ŞÜPHELÎ ŞEYLERDEN
TİTİZLİKLE SAKINMA) VE TAKVA (YÂNİ ALLAH'TAN
KORKMAK VE ONA İTAAT ETMEK) BABI


4215)   "... Atiyye eş-Sa'dî —ki Peygamber (Sattallahü Aleyhi ve Sel-i   sahâbîlerinden idi— (Radtyallâhü ankydtn rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kul. sakıncalı şeyden korktuğundan dolayı sakıncasız şeyi de bırakmadıkça müttakiler derecesine erişemez."

4216) '... Abdullah bin Amr (bin el-As) (Radtyallâkü anhümâyâan; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e:
(Yâ Resûlallah)! İnsanların hangisi daha faziletlidir? diye soruldu. O :
Kalbi mahmûm (pâk) ve dili çok doğru olan her Cmü'min) kişi, buyurdu. Sahâbîler:
(Yâ Resûlallah>! Dili çok doğru olanı (n ne demek olduğunu) biliriz. Mahmûm kalb nedir? diye sordular. O:
(Mahmûm kalb), Allah'tan korkan, tertemiz, içinde ne günah, ne zulüm ile yaratıklara kötülük etmek, ne kin ne de hased (çekememez-lik) olan (kalb) dir, buyurdu."

4217)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ank)'den rivayet edildiğine göre; Lesûlullah (SaUallahü Aleyhi ve Selfem) şöyle buyurdu, demiştir:
Yâ Ebâ Hüreyre! Şüpheli (yâni helâl mı, haram mı diye tereddüd ettiğin) şeylerden titizlikle sakın, (o takdirde) insanların (Allah'a) en çok kulluk edeni olursun. (Sana verilen dünyalığa) kanaatkar ol, (o zaman) insanların (Allah'a) en çok şükredeni olursun. Kendi nefsin için sevdiğin (iyi) şeyi insanlar için (de) sev (yâni arzula, o zaman olgun) mü'min olursun. Sana komşu olanlara iyi komşuluk et, (o takdirde kâmil) müslüman olursun ve az gül. Çünkü gülmenin çokluğu kalbi öldürür (yâni karartıp katılaştınr)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bu, hasen bir seneddir. RâvI EbÛ Recâ'nın adı Muhriz bin Abdülah el-Cezeri'dir,

4218)    "... Ebû Zerr (Radtyallâkü anhyden rivayet edildiğine göre; Resû-hıllab (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Tedbir gibi bir akıl yok, nefsi (müslümanlara eziyet etmekten) alıkoymak gibi bir vera* (= günah ve şüpheli şeylerden dikkatle sakınmak) yok ve huy güzelliği gibi bir şeref yoktur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-K&sim bin Muham-med el-Misrl bulunur. Bu râvi zayıftır.

4219) "... Semûre bin Cündüb (Radtyallâhü o» A J'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Haseb (yâni kişiyi halk nazarında yücelten şey) maldır. Kerem (yâni kişiyi Allah katında yücelten şey) de takvadır."

4220) "... Ebû Zerr (Radtyallâhü <m*;'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Şüphesiz ben öyle bir kelime (Osman — kendi rivayetinde — de-diki: öyle bir âyet) bilirim ki eğer insanların hepsi onu tutsaydilar, hepsine yetecekti, buyurdu. Sahâbilert
Yâ Resûlallah! Hangi âyettir? dediler. O, buyurdu ki: = «ve kim Allah'tan korkarsa, Allah o
kimseye (doruktan genişliğe) bir çıkış yolu ihsan eder.» (Talâk, 2) demiştir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin ravileri güvenilir zâtlardır. Fakat sened munkati (kesik)tir. Çünkü Ebü's-Selil, Ebû Zerr (R.A.)'a yetişmemiş* tir. Bu durumu et-Tehzito yazan söylemiştir.

 



KİŞİYİ İYİ HASLET VE GÜZEL SIFATLARIYLA ANMAK BABI

4221)    "... Ebû Züheyr es-Sakafî (Radıyaltâhü anhyâen; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Nebâvet veya Benâ-vefte (râvi dedi ki Nebâvet Tâif'ten bir yerdir) bize bir konuşma yaparak :
Nerde ise cennetlik olanları cehennemlik olanlardan ayırdedip tanıyabilirsiniz, buyurdu. Sahâbîler:
Onları ayırdedip tanımak ne ile (olabilir) ? diye sordular. ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
İyilikle anmak ve kötülükle anmak suretiyle (olur). (Çünkü) siz birbiriniz hakkında (şâhidlik eden) Allah'ın şâhidterisiniz, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahîh olup râvilerî güvenilir zâtlardır. Ebû Züheyr (R.A.)'ın bundan başka hadisi İbn-i Mâcete yanında yoktur. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında onun hadisi hiç yoktur.

4222)   "... Külsûm el-Huzâîe(Radtyallâhü ankyden; Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına gelerek t
Yâ Resûlallah! İyilik ettiğim zaman iyilik ettiğimi ve fenalık ettiğim zaman fenalık ettiğimi nasıl bilebilirim? diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Senin (ne ettiğini bilen) komşuların: İyilik ettin, dedikleri zaman hakikaten iyilik etmişsin ve onlar t Fenalık ettin, dedikleri zaman gerçekten fenalık etmişsin, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Külsûm el-Huzâl'nin hadisine dâir çenedin râvileri güvenilir zâtlardır. Fakat sened mürseldir. Külsûm bin Alkarna ki ona İbnül-Mustaük da denilir. îbn-i Hibbân onu güvenilir zâtlar arasında anmıştır. îbn-İ Abdi'1-Berr, onun hadislerinin mürsel olduğunu, çünkü sahâbiliğinin sübuta ermediğini söylemiştir. Ebû Naîm de aynı şeyi söylemiştir. Alimler onun babasının sahâbl olduğunu söylemişlerdir.

(1)   Hulâsa, 460

 

 

4223) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâkü a«A)'den rivayet edildiğine göre bir adam; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Settem)*e:
İyilik ettiğim zaman (yaptığım işin iyi olduğunu) ve fenalık ettiğim zaman (yaptığım işin fena olduğunu) nasıl bilebilirim? diye sordu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de):
Sen (ne yaptığını bilen dindar) komşularını i İyilik ettin, söylerken işittiğin zaman muhakkak iyilik etmiş (olur) sun ve sen onlun ı Fenalık ettin, derken işitince gerçekten fenalık etmiş (olur) sun, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Abdullah bin Mes'ûd (R.A.)'m bu hadisine dâir sened sahihtir, râvileride güvenilir zâtlardır. İbn-i Hibbân da bu hadisi Abdurrezz&k yoluyla bu senedle rivayet etmiştir.

4224) "... İbn-i Abbas (Radtyallâhü anhümâyâa.n rivayet edildiğine gÖ-re; Resulullah (SaUaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cennetlik olan (mü'min) o kimsedir ki Allah onun iki kulağını, (işlediği) iyi bir şeyden dolayı insanların övgüsü ile doldurur. Kendisi de (hayır ile anıldığını) işitir. Cehennemlik olan da o kimsedir ki Allah onun iki kulağım (işlediği) şer bir şeyden dolayı insanların (onu) fena anmaları sözleriyle doldurur. Kendisi de (şer ile anıldığını) duyar."

4225)    "...  Kbû Zı-rr  {Radıyaliâhü a>ıh)\\w.  Şöyle cienııştir :
Ben, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e:
Adam Allah (rızâsı) için (hayırlı) şey işler. İnsanlar da bu işten
dolayı onu severler (yâni bu duruma ne buyurulur)? dedim. Resûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu (sevgi), mü'mhıin (kavuşacağı) müjdenin âcil olanıdır, buyurdu."

4226)   "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle demiştir: Bir adam:
Yâ Resûlallah! Ben (hayırlı) bir iş yapanın. Sonra (o işi yaptığım) duyulur. Ben de duyulmasından hoşlanırım (yâni bu duruma ne buyurulur)? dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Senin İçin iki sevab vardır: Gizli yapmak sevabı ve açıktan yapma sevabı, buyurdu."

 



NİYYET BABI

4227) "... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
Ameller (yâni kişilerin kendi iradeleriyle işlediği şeylerin değeri) ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır.
Artık kimin (küfür diyarından İslâm memleketine) hicreti (nden niyet ve gayesi) Allah ve Resûl'üne yönelik olursa o kimsenin hicreti (gerçekten) Allah'a ve Resûl'ünedir. Kimin hicreti elde edeceği dünyalık veya evleneceği bir kadın için olursa o kimsenin hicreti (sevaba yönelik olmayıp) göç etmesine sebep olan (dünyalık veya kadın) a-dır."

4228)   "... Ebû Kebşe el-Enmârî (Radtydttâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resulu 11 ah (SallaUahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
Bu ümmetin durumu, şu dört kişinin durumu gibidir t (Birincisi), Allah'ın mal ve (dinî) ilim verdiği bir adamdır. Bu adam, malı (m harcama) hakkında ilmiyle amel ederek (yâni dinî bilgisinin ışığında hareketle) onu hakkı (olan zekât, sadaka ve ikram) uğrunda harcar. (îkincisi), Allah'ın (dinî) ilim verip de mal vermediği adamdır. Bu da (Kalbinde) : Eğer şu malın misli benim olsaydı, ben (de) şu adamın İşlediğinin mislini işlerdim, der. Resûlullah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu İki adam (asıl) sevabta eşittir, buyurduktan sonra ve (üçüncüsü) Allah'ın mal verip de (dînî) İlim vermediği adamdır. Bu adam, maunda şuursuzca hareket ederek hakkının dışında (yani nefsi arzulan uğrunda) harcar ve (dördüncüsü), Allah'ın ne (dinî) ilim ne de mal verdiği adamdır. Bu da: Eğer bu malın misil benim olsaydı, ben (de) bu adamın maunda yaptığı şeylerin mislini yapardım (yâni nefsi arzulanırı yolunda harcardım), der. Resûlullah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Bu iki adam (asıl) günahta eşittir.
(İbn-i Mâcete demiş ki) bu hadisin mislini ... senediyle İshâk bin Mervezî ve bir mislini ... senediyle Muhammed bin İsmail bin Semû-re bize rivayet etti."

4229) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Scllem) şöyie buyurdu, demiştir:
İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetleri üzerine diriltilirler."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Leys bin Selim bulunur. Bu râvi zayıftır. Ama Müslim'in rivayet ettiği Câbir (R.A.)'ın hadîsi bu hadis için bir şâhiddir. Yâni te'yid eder.

4230) "... Câbir (Radtyallâkü onA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saltallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetler üzerine haşrolunurlar."


 

 

EMEL (YÂNİ UZUN ÖMÜR VE BOL MAL GİBİ NEFSİN HOŞLANDIĞI ŞEYLERİ UMMAK) VE ECEL BABI

4231)   "... Abdullah bin Mes'ûd (Radıyallâhü ank)'den rivayet edildiğine
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seli em) (sahâbiler için toprak -kum üzerine değnekle) kare biçiminde bir şekil, o şeklin ortasına bir çizgi, ortadaki çizginin yanma doğru çizgiler ve kare biçimindeki o şeklin dışında bir çizgi çizdi. Sonra (sahâbilere) .-
Bunun ne olduğunu bilir misiniz? buyurdu. Sahâbîler:
Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) :
İnşân (karenin içindeki) orta çizgidir. O çizginin yanına doğru olan çizgiler, insana arız olan (hastalık, açlık vesâir) musibetler - afetlerdir. Bu arızalar her yerden onu (zehirli yılan - akrep gibi) sokup ısırmaya yönelir. Şayet bu musibet - âfet ona isabet etmez (yakahya-maz) ise bu musibet - âfet ona isabet eder (yakalayıp sokar). Kare biçimindeki şekil de onu çevreleyen eceldir. Karenin dışındaki çizgi de emeldir, buyurdu.'*

4232)   "... Enes bin Mâlik (Radtyhllâkü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SaOaUakü Aleyhi ve SetUm (bir yere ijâret ederek):
Bu, Âdem oğludur (yâni insandır). Bu da ecelidir, ensesi yanındadır, buyurdu ve elini, ecel yeri (olarak gösterdiği nokta) mn ilerisine doğru açarak;
Ve insanın emeli oradadır, buyurdu."

4233) ■'... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saliallahü Aleyhi ve Seİlem) şöyle buyurmuştur:
Yaşlı kişinin kalbi iki hasleti sevmek hususunda gençtir (yâni kuvvetli ve şendir) : (O hasletler) yaşama sevgisi ve mal çokluğu sevgisi (dir)."
Not:    Zevâid'de şöyle denilmiştir :   İbn-i Mâce'nin bu hadise dâir senedi
sahihtir, râvileri de güvenilir zâtlardır.

4234) "... Enes (Radtyallâhü anh)\\en rivayet edildiğine göre; Resûlullah {Sailallahü Aleyhi ve Scllem) şöyle buyurdu, demiştir :
Âdemoğlu yaşlanır. Fakat on (un ahlâkın) dan iki haslet gençleşir (yâni kuvvetlenip gelişir) : Mal (biriktirme ve çoğaltma) üzerine ihtiras ve ömür (uzunluğu) üzerine ihtiras."

4235) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü a«A>'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Âdemoğlunun İki dere dolusu malı olsa bunlarla beraber bir üçün* cüsünü ister. Âdemoğiunun (ihtiraslı) nefsini topraktan başka hiçbir şey dolduramaz. Allah tevbe edenin tevbesini kabul eder.'*
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: İbn-i M&ceteltfn bu hadisi dâir senedi sahih olup r&vileri güvenilir zâtlardır.

4236) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ümmetimin ömürleri altmış (yaş) ile yetmiş (yaş) arasıdır ve bu yaşı geçenleri çok azdır."


 

AMEL (YÂNÎ İBÂDET) E DEVAM ETMEK BABI

4237)    "... (Mü'minlerin anası)  Ümmü Seleme (Radtyatlâhü Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in ruhunu (atıp) götüren (Rabb'im)e yemin ederim ki O, ömrünün son zamanlarında (farz olanı hâriç) namaz(lar)inin çoğu(nu) oturarak (kılıyor) idi. O'na en sevimli amel de az bile olsa (mümin) kulun devamlı işlediği sâlih amel   (vâni  ibâdet)  idi."

4238)    "... Aişe (Radtyallâhü tmhâ)\kın; Şöyle demiştir:
(Bir gün) bir kadın yanımda bulunuyordu. Biraz sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) odama girdi ve "Bu kadın kimdir?" diye sordu. Ben de:
Falancadır. (Geceleyin) hiç uyumaz, dedim (Âişe kadının kıldığı namazları anlatmaya başladı). Bunun üzerine Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bırak. (Devamlı) yapabileceğiniz ameller (yâni nafile ibâdetler) ile meşgul otunuz. Çünkü Allah'a yemin ederim ki, siz (ibâdetten) usanmcaya kadar Allah size ihsanını kesmez, buyurdu. Âişe demiştir ki: Resul i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e en sevimli din (yâni ibâdet), sahibinin devamlı ifâ ettiği  (ibâdet) idi."

4239) "... Hanzala el-Kâtib et-Temîmî el-Üseyyidî (Radtyallâhü anh)'-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Biz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında bulunuyorduk. Bize cennet ve cehennemi öyle hatırlattı ki biz (cennet ve cehennemi) gözle görüyor gibi olduk. Sonra ben kalkıp ailemin ve çocuğumun yanma gittim ve (o hâli unutup) güldüm, eğlendim. Hanzala dedi ki: Biraz sonra (kendimi toparlayıp Resül-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanında iken) içinde olduğumuz hali hatırladım. Hemen (evden) çıktım ve Ebû Bekir (Radıyallâhü anh)'a rastladım .Ona: (tçine düştüğüm gafleti anlatarak) münafık oldum, münafık oldum, dedim, Ebû Bekir: Muhakkak biz onu (yâni aile ferd-lerimizle eğlenip gülme işini) işliyoruz, dedi. Sonra Hanzala gidip bu hâli Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e anlattı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Yâ Hanzala! (Benim yanımda olmadığınız zaman) benim yanımda olduğunuz gibi olsaydınız melekler yataklarınız üstünde (veya yollarınız üzerinde) sizlerle tokalaşacaktı. Yâ Hanzalal Bir saat şöyle, bir saat böyle, buyurdu."

4240) "... Ebû Hüreyre (RadtyaHâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Amel (yâni farz olmayan ibâdet) den (devamlı yapmaya) gücünüzün yettiği miktarı yükleniniz. Çünkü amelin en hayırlısı az bile olsa en çok devam ettirilenidir."


4241)   "... Câbir bin Abdillah (RadtyaHâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bir taş üstünde namaz kılan bir adamın yanından geçip Mekke'nin kenarına vardı. (Orada) uzun bir süre kaldıktan sonra geri döndü ve taş üstünde namaz kılan adama aynı durumda namaz kılarken rastladı. Bunun üzerine Resûl-İ Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak İki elini birleştirdi ve üç kere t
Ey insanlar! Mutedil davranın (yâni ifrat ve tefritten sakının), buyurdu. (Sonra buyruğuna şöyle devam etti) : Çünkü şüphesiz, siz (ibâdetten) usamncaya kadar Allah size ihsanını kesmez."

GÜNAHLARI HATIRLAMAK BABI

4242)   "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü onAJ'den; Şöyle demiştir:
Bizi Yâ Resûlallah! Câhiliyet devrinde (yâni müslüman olmazdan önce) işlemiş olduğumuz günahlardan dolayı cezalandırılır mıyız? diye sorduk. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) :
Kİm müslümanhkta güzel hareket ederse câhiliyet devrinde (yâni müslüman olmazdan önce) olan (günahların) dan dolayı cezalandırılmaz. Kim (müslüman olduktan sonra) kötü hareket ederse hem (müslüman olmazdan) önceki hem (müslüman olduktan) sonraki (günahları) ile muaheze edilir (yâni sorumlu tutulur), buyurdu."

4243)    "... Aişe (Radtyallâhü a»Aâ,)'dan; Şöyle demiştir:
Resûlullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana:
Yâ Âişe (Günah sayılan) amellerin küçümsenenlerinden (de) sakın. Çünkü şüphesiz, onlar için (de) Allah (tarafın) dan bir araştırıcı (melek) vardır, buyurdu."

4244)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a»AJ'den rivayet edildiğine göre; Reeûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Mümin günah işlediği zaman kalbinde siyah bir iz olur. Sonra o kişi tevbe edip (nefsini o günahtan) çekip çıkarır ve (Allah'tan)
mağfiret dilerse kalbi (o iz pasından) cilalanıp temizlenir. Eğer mü1-min günahı fazlalaştırırca kalbindeki siyah iz (ve leke) fazlalaşır. İşte Allah'ın, Kitâb'ında;           
"Hayır, (onların sandıklan gibi değil). Onların kazandıkları günahlar, kalblerini paslandınp karartmıştır" (Mutaffıfin, 14) âyetinde buyurduğu rân budur.*1

4245) "... Sevbân (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Ümmetimden birtakım kimseleri bilirim ki onlar kıyamet günü Tihâme dağlan emsali (çok) ve bembeyaz (yâni tertemiz) sevaplar getirirler de Allah (Azze ve Celle) o sevabları saçılmış toz eder (yani mahveder, kabul etmez). Sevbân (Radıyallâhü anh) :
Yâ Resûlallah! Bİlmiyerek onlardan olmamamız için bize onların sıfatlarını söyle ve bize onların durumunu açıkla, dedi. Resül-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bilmiş olunuz ki onlar sizin (din) kardeşleriniz ve sizin cinsinizden (bir takım insanlar) dır. Sizin aldığınız gibi onlar geceden (ibâdet nasibini) de alırlar. Ve lâkin onlar, Allah'ın yasak kıldığı şeylerle tenha yerde başbaşa kaldıkları zaman o yasakların sınırlarını çiğnerler, buyurdu."
Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup rftvilerf güvenilir zâtlardır. R&vi Ebû Amir el-ÜhânITım adı Abdullah bin öabir'dir.

4246) "... Ebû Hüreyre (RadtyaUâkü anA/den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemye:
(Mü'mini) cennete dâhil eden (yâni cennete girmesine sebep olan) amellerin en çoğu hangisidir? diye soruldu. O
Takva (yâni Allah korkusu) ve huy güzelliğidir, buyurdu. Ve O'na:
(Mü'mini) cehenneme sokan günahların en çoğu hangisidir? diye soruldu. O t
(Şu) iki organ t Ağız ve tenasül uzvu, buyurdu.'

 

 

 

 TEVBEYİ (HATIRLAMAK) BABI

4247) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)\\ç\\ rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Allah (Azze ve Celle) birinizin tevbe etmesine o kimsenin kayıp hayvanını bulunca duyduğu sevinçten muhakkak daha çok sevinir
(yâni razı olur)."

4248)   "...Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyâen rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur;
526                                              BÜN&N-t tBN-t İCAGK
Hatalarınız göğe ulaşacak kadar günah işleyip de sonra (onlardan) tevbe etmiş olsanız, Allah tevbenizi kabul eder."

4249) "... Ebû Saîd (Radtyatlâkü ankyâen rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah, kulunun tevbesine şu adamın sevinmesinden daha çok sevinir (yâni razı olur) ki (yolculuk hâlinde olan) o adam bir susuz çölde binit devesini kaybeder. Bunun üzerine adamcağız yitik devesini aramaya koyulur. Nihayet o arayış, adamı cidden yorup âciz bırakınca (susuzluk ve sıcaktan dolayı olduğu yerde ölmek üzere başını yere koyup) elbisesini başına çekip örtünür. İşte kendisi o halde olduğu sırada devesini kaybettiği yerde aniden hayvanının ayak sesini duyar. Bunun üzerine yüzüne çektiği örtüyü açar ve hemen binit hayvanı ile karşılaşır."


4250) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyaîlâhü a»A)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Günahtan tevbe eden kimse, hiç günahı olmayan kimse gibidir."
Not: Sindi şöyle demiştir : Zevâid sahibi bu hadisi Zevâid adlı kitabında anlatmış ve: Bunun senedi sahih olup râvileri güvenilir zâtlardır, dedikten sonra bu sözüne bir şey eklememiş, bu kadarla yetinmiş ve hadisi kendi haline bırakmıştır. El-Makasıdü'1-Hasana'da da: Bu hadisi İbn-i Mâce de, Taberânî el-Kebîr'de ve Bey-haki eş-Şuabta Ebû Ubeyde bin Abdullah bin Mes'ûd aracılığıyla babasından (yani Abdullah bin Mes'ûd'den) merfû hadis olarak rivayet etmişler ve râvileri güvenilir zâtlardır. Hattâ şeyhimiz bu hadisi hasen saymıştır. Sebebi ise bu hadisi te*yid eder mâhiyette başka hadislerin bulunmasıdır. Aksi takdirde hasen sayılmaman gerekir. Çünkü Ebû Ubeyde'nin babasından hadîs işitmediğini kesinlikle söyleyen» lerin sayısı bir değildir, diye bilgi verilmiştir.

4251)    "... Enes (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Sattallakü Aleyhi ve Sclletn) şöyle buyurdu, demiştir:
Âdem oğullarının hepsi çok günah işler. Çok günah işleyenlerin en hayırlısı çokça tevbe edenlerdir."

4252) "... (Abdullah) bin Ma'kÜ (bin Mukrin) (Radtyallâhü anhümâ)*-dan; Şöyle demiştir:
Ben babam (Ma'kil) ile beraber Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyal-lâhü anh)'m yanına girdik de ben onu (yâni îbn-i Mes'ûd'u) şöyle söylerken işittim: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Günahtan) pişmanlık duymak, bir tevbe di r, buyurdu. Bunun üzerine babam (Ma'kil), Abdullah (İbn-i Mes'ûd)a:
"(Günahtan) pişmanlık duymak bir tevbedir" hadîsini Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sen işittin (mi)? dedi. Abdullah (îbn-i Mes'ûd) :
Evet, diye cevap verdi.'*

4253) "... Abdullah bin Amr (bin el-As) (Radtyallâhü ankümâ)'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve Celle), kulun tevbesini ruhu boğazına gelmedikçe muhakkak kabul eder."
Not; Zevâld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Velid bin Müslim bulunur. Bu râvi tedlisçidir ve hadisi an'ane ile rivayet etmiştir. Râvi Mekhûl ed-Dı-meşki de öyledir.

42S4)    "... (Abdullah) bin Mes'ûd (Radtyallâhü an*)'den; Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma gelerek (helâh olamayan) bir kadından bir öpücük aldığını anlattı ve bu günahın keffâretinl sormaya başladı. Resul4 Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İse ona bir şey söylemedi. Sonra Allah (Azze ve
CeUe) :
«ve namazı gündüzün iki tarafında, geceden de gündüze yakın saat-larda dosdoğru kıl. Şüphesiz, iyilikler kötülükleri giderir. Bu, iyi düşünüp öğütlenenler için bir nasihattir. (Hûd, 114) âyetini indirdi. Bunun üzerine adamı
Yâ Resûlullah! Bu âyettin hükmü) yalnız benim için inidir? diye sordu. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu âyet (in hükmü) benim ümmetimden onunla amel edenler için. (umûmi) dir, buyurdu/1

4255) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhivc Sellem) şöyle buyurmuştur:
Bir adam kendine israf etti (yâni aşırı derecede günahlar işledi). Sonra ölüm döşeğine düşünce oğullarına vasiyet ederek: Ben öldüğüm zaman cesedimi yakınız, sonra ufaltıp kül hâline getiriniz ve beni (m külümü) rüzgâra ve denize saçınız. Çünkü Allah'a yemin ederim ki, eğer Rabb'ım bana kadir olursa hiç kimseye vermediği bir asabı bana muhakkak verecektir, dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Onlar da adama öyle yaptılar (yâni vasiyyetini yerine getirdiler). Bunun üzerine (Allah) yere :
Aldığını (geri) ver, buyurdu. Adamda o anda kalkıverdi ve Al' lah ona:
Seni bu yaptığına sürükleyen nedir? dedi. Adam:
Senin haşyetin (veya senin mahâfetin» —Yâni senden olan korkum. Yâ Rabbi! dedi. Allah da onu bu sebebten dolayı

4256) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seiîem) şöyle buyurmuştur:
Bir kadın bağladığı (hapsettiği) bir kedi sebebiyle cehenneme girdi. Çünkü ne kendisi kediye (bir şey) yedirdi, ne de yerin haşerâtın-dan yesin diye salıverdi ve nihayet kedi (açlıktan) öldü.
(îbret verici bu ve bundan önceki hadîsi Ma'mer'e rivayet eden) Zührî demiş ki: (İbret verici bu iki hadîsi birlikte rivayet etmem) herhangi bir adamın (kulluk görevini ihmal edip ilâhî rahmete) dar yanmaması ve hiç bir kimsenin (ilâhi rahmetten) ümidini kesmemesi içindir."

4257) tJ... Ebû Zerr(-i Gifârî) (Radıyallâhü anhyfan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Allah Tebârek ve Teâlâ buyurur ki: Ey kullarım! Benim koruduğum (ermiş kimseler) hâriç hepiniz günah işleyebilirsiniz. Bu itibarla benden mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlıyayım. Sizden kim bağışlamaya gücümün yettiğini bilir de kudretimle benden mağfiret dilerse o kimseyi bağışlarım. Hidâyete erdirdiğim kimseler hâriç, hepiniz dalâlettesiniz. Onun için benden hidâyet dileyiniz, sizi hidâyete erdireyim. Zengin ettiğim kimseler hâriç hepiniz fakirsiniz. Bu itibarla benden (rızık) isteyiniz, sizi nzıklandırayım. Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız (yâni bütün kullar) toplanıp da kullarımdan en çok takva sahibi kulumun kalbi üzerinde (yâni hepsinin kalbi onun kalbi gibi) olsa, benim mülkümde (yâni hükümranlığım ve saltanatımda) bir sivrisinek kanadı (kadar bir şey) artmaz. Şayet onlar (yâni tüm kullar) toplanıp da kullarımdan en sapık - şerir kulumun kalbi Üzerinde (yâni hepisinin kalbi onun kalbi gibi) olsa benim mülkümden bir sivrisinek kanadı (kadar bir şey) eksilmez. Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız (yâni bütün kullar) toplanıp da her biri hatınndan geçen bütün ihtiyaç ve isteklerini (benden) dilerse, onların bütün dileklerini yerine getirmem, benim mülkümden ancak birinizin deniz kenarından geçip de bir dikiş iğnesini denize sokup çıkarması ile deniz suyunu eksilttiği kadar eksiltir, (yâni bu misalde nasıl deniz suyu hiç eksilmiyorsa kulların bütün isteklerini yerine getirmekle ilâhi hazineden hiç bir şey eksilmez). Benim mülkümden hiç bir şeyin eksilmemesi sebebi şudur: Şüphesiz ben çok cömerdim, keremim boldur. Bağış yapmam bir söz söylemek (ten ibaret) tir (yâni çalışmayı, didinmeyi gerektirmez). Ben bir şeyi dilediğim zaman sâdece ona "Ol" derim. O da hemen olur."

 


ÖLÜMÜ HATIRLAMAK VE ONA HAZIRLANMAK BABI

4258)    i:... Ebû Hüreyre (RadıyaHâhü anh)\\en rivayet edildiğine göre; Resulullah (Saîlallahü Aleyhi ve Setlcm)
Lezzet (ve zevkHeri kesen  (ona son veren) i çokça hatırlayınız, buyurdu, demiştir. Yâni ölümü (çokça hatırlayınız)."

4259) "... (Abdullah) bin Ömer (RadtyaUâhü atthumâydan; Şöyle demiştir ;
Ben, Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idim. Ensâr'dan bir adam Ona geldi ve Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'e selâm verdikten sonra:
Yâ Hesülallah! Mü'minlerin hangisi daha faziletlidir? diye sordu. Resul i Ekrem (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) :
Huy bakımından en güzel olanı, buyurdu. Adam: Peki, mü'minlerin hangisi daha akıllı - şuurludur? diye sordu. Re-sûl-i Ekrem (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) :
Ölümü en çok hatırlayanı ve ölümden sonraki (hayatı) için en güzel şekilde hazırlananı. İşte onlar en akıllı - şuurlu olanlardır, buyurdu."

4260) "-. Ebû Ya'lâ Şeddud bin Evs (RadıyaHâhü anh)\\çn rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Akıllı - şuurlu adam o kimsedir ki nefsini (Allah'a karşı) köleleş-tirir (veya hesaba çeker) ve ölümden sonraki (hayat) için (iyi) amel işler. (Nefsini yenmekten) Âciz adam da o kimsedir ki nefsini arzusuna uydurur (yâni nefsini haramdan alıkoymaz). Sonra Allah'tan (mağfiret) temenni eder."

4261)   "... Enes (Radtyattâkü anh)'âen; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona:
Sen kendini nasıl buluyorsun? diye sordu. Genç i
Ben, Allah (m afvınh umarım Yâ Resûlallah! Ve günahlarımdan
korkarım, dedi. Bunun üzerine Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem) buyurdu ki s
Bu vakitte (yâni ölüm döşeğinde) her hangi bir (mü'min) kulun kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediği (mağfireti) ni verir ve onu korktuğu (azabı)n-dan emin kılar."

4262)   "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Peygamber (Salİalîahü Aleyhi ve Scllcm) şöyle buyurmuştur :
Ölüm döşeğinde olan kimsenin yanında melekler hazır bulunur. Kişi dindar olunca melekler: Ey güzel cesedde olan güzel nefis (rûh)! Övülerek (cesedden) çık ve rahmet, güzellik ve öfkeli olmayan RabbCa kavuşmak) ile müjdelen, derler. Artık can çıkıncaya kadar devamlı ona böyle söylenir. Sonra o ruh göğe yükseltilir ve gök (kapısı) onun için açılır. Sonra, bu kimdir? diye sorulur. Onu götüren melekler: Falancadır, derler. Bu kere (Gökte görevli melekler) tarafından: Güzel nefse merhaba, güzel cesedde idi. Övgüye lâyık olarak gir ve rahmet, güzellik ve öfkeli olmayan Rabb(a kavuşmak) ile müjdelen, denilir. Sonra Allah (Azze ve Celle) nin (hükümlerinin açıklanıp melekler tarafından alınmakta) olduğu göğe götürülünceye kadar ona devamlı olarak böyle söylenir. (Ölüm döşeğinde) kötü adam olduğu zaman (görevli) melek: Çık ey pis cesedde olan pis nefis. Yerilmiş olarak çık ve kaynar su, cehennem halkının irini ve bunların misli çeşitli başka azab ile müjdelen, der. O habis nefis (cesedden) çıkıncaya kadar ona devamlı olarak böyle (tehdidler) söylenir. Sonra o nefis (yâni ruh), göğe çıkarılır. Fakat gök (kapısı) ona açılmaz ve: Bu kimdir? denilir. Falancadır, diye cevab verilir. Bunun üzerine: Habis nefse merhaba olmaz, o pis nefis pis cesedde idi. Kınanmış olarak geri dön. Çünkü sana göğün kapılan kesinlikle açılmıyacaktır, denilir ve bunun üzerine o ruh gökten (yere) gönderilir ve sonra cesedin bulunduğu mezara varır."

4263) "... Abdullah bin Mes'ûd (RadtyaUâkü anhyten rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman ihtiyaç - iş onu oraya sıçratır (yâni o yere zamanında gitmesine vesile oluverir). Sonra kalan ömrünün sonuna varınca, Allah sübhânehû onun ruhunu (orada) alır. Kıyamet günü de o yer: Ey Rabb'ım! İşte bu, bana emanet ettiğin (cesed)dir, der."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvüeri güvenilir zâtlardır.

4264)    "... Âişe (Radtyallâhü a«/ta.)'dan; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah (da) ona kavuşmayı sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah (da) ona kavuşmaktan hoşlanmaz, buyurdu. Bunun üzerine O'na:
Yâ Resûlallah! Allah'a kavuşmaktan hoşlanmamak. Ölüme kavuşmaktan hoşlanmamak dolayısıyladır ve hiç birimiz ölümden hoşlanmayız (ne buyurulur?) denildi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Hayır, (öyle değil). Bu (yâni Allah'a kavuşmayı sevmek veya sevmemek) ancak kişinin öleceği anda olur. Ölüm döşeğinde kişi Allah'ın rahmet ve mağfiretiyle müjdelendiği zaman Allah'a kavuşmayı sever. Allah da ona kavuşmayı sever. Ölüm döşeğinde kişi Allah'ın azabı ile müjdelenince (yâni tehdid edilince) Allah'a kavuşmak istemez. Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz."

.    4265)   "... Enes (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûluİ-lah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Sakın) herhangi biriniz, başına gelen zarardan dolayı ölmeyi temenni edemez (etmesin). Eğer mutlaka ölümü temenni etmek zorunda kalırsa şöyle desin »
AUahım! Yaşamak benim İçin hayırlı olduğu sûrece beni yaşat ve Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman beni öldür."

4266) "... Ebû Hüreyre (Radıyaüâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Salîaîlahü Aleyhi ve Selîem) şöyle buyurdu, demiştir:
Bir kemik hâriç insan (cesedin) den çürümeyen hiç bir şey yoktur. O (çürümeyen kemik) de kuyruk sokumudur ve kıyamet günü cesedin yaratılışı o kemikten kurulur."

4267) "... Hâni' Mevlâ Osman (bin Affân) (Radtyallâhü ankümâyâzn; Şöyle demiştir:
Osman bin Affân (Radıyallâhü anh), bir mezar başında durduğu zaman sakalını (göz yaşlarıyla) ıslatmcaya kadar ağlardı. Bu sebeple kendisine: Sen cenneti ve cehennemi anıyorsun, ağlamıyorsun da bundan (yâni kabir korkusundan) dolayı ağlıyorsun? denildi. Osman (Radıyallâhü anh), dedi ki: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel' lem) :
Muhakkak mezar, âhiret konaklarının ilkidir. Eğer ölü on (un azabın) dan kurtulursa ondan sonraki (konaklar) ondan kolay olur.
Şayet ölü on (un azabın) dan kurtulmazsa ondan sonraki (konaklar) ondan şiddetli olur, buyurdu. Osman dedi ki: Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle de buyurdu •.
Mezar kadar korkunç hiç bir fecî manzara görmedim."

4268)   "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anh)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Hâni1 (R.A.)'ın Hâl Tercemesİ
Hâni' el-Berbert Ebû Saîd ed-Dimeskî CR.A.), mevlâsı Osman bin Atfân (RJU'den hadîs rivayet etmiştir. Râvisi de AbduUah bin Becîr es-San'ânî el-Kas-tir. Nesâî, bu zâtın rivayetinde bir beis olmadığını söylemiştir, iki tane hadisi vardır. Tirmizî, Ebû Dâvûd ve îbn-i Mâce de onun hadislerini rivayet etmişler, mu-lâsa. 408)
ÖIÜ mezara konulur. Salih (yâni kulluk görevini yapan mü'min) kişi kabrinde endişesiz've korkusuz oturtulur. Sonra ona i
Sen hangi dinde idin? diye sorulur. O: Ben îslâm dininde idim, diye cevab verir. Sonra ona i Şu adam nedir? diye (Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhive Sellem) hakkındaki itikadı ve kanaati) sorulur. O da s
Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Allah'ın Resulüdür. O, bize Allah katından apaçık âyetler getirdi. Biz de O'nu doğruladık, diye cevab verir. Daha sonra bu (mü'min) ölüye t
Sen Allah'ı gördün mü? diye sorulur. O da t
Hiç bir kimse Allah'ı (dünyada) görmeye lâyık değildir, diye cevab verir. Bu soru ve cevablardan sonra onun için ateş tarafına bir pencere açılır. Ölü ona bakarak ateş alevlerinin (şiddetli hararet ve sıkışıklıktan) birbirini kırıp yenmeye çalıştığını görür. Sonra ona: Allah'ın seni koruduğu ateşe bak, denilir. Sonra onun için cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa cennetin süsüne ve nimetlerine bakar ve kendisine i İşte bu güzel yer senin makamındır, denildikten sonra: Sen (dünyada) samimi imân üzerinde idin, bu sağlam İmân üzerine öldün ve (kıyamet günü) inşâallah imân üzerine dirileceksin, denilir.
Kötü kişi de dehşet ve korku içinde mezarında oturtulur ve kendisine:
Sen hangi dinde idin? diye sorulur. Kendisi:
Bilmiyorum, diye cevab verir. Sonra ona:
Şu adam nedir? diye (Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hakkındaki İtikad ve kanaati) sorulur. O da:
Halk (onun hakkında) bir söz (yâni peygamber olduğunu) söylüyordu. Ben de o sözü söyledim, der. Bunun üzerine onun için cennet tarafına bir pencere açılır. O da cennetin süsüne ve içindeki (nimet) lere bakar. Sonra kendisine:
Allah'ın senden geri çevirdiği (yâni kötülüğünden dolayı sana na-sib etmediği) cennete bak, denilir. Daha sonra onun için ateş tarafına bir pencere açılır. Bu kere ateşe alevlerinin bazısı bâzısını kırıp yenmeye çalıştığı halde bakar ve bunun üzerine ona: İşte bu, senin yerindir. (İslâm'a inanmak bakımından) şüphe üzerinde (yaşadı) idin, şüphe üzerine öldün ve inşâallah Teâlâ (kıyamet günü) şüphe üzerine diriltilirsin, denilir.'*

4269) "... El-Berâ' bin Azib (RadtyaUâhü ank)ıdca rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
"Allah imân edenleri sabit kavil (yâni şehâdet kelimesi) ile metanetli kılar" (âyeti) kabir azabı (yâni sorgusu) hakkında indi. Ölüye (kabirde) : Senin Rabbin kim? diye sorulur. O da* Rabbim Allah'tır ve Peygamberim Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'dir, diye cevab verir. İşte mü'min ölünün böyle (metanetle) cevâbı, Allah (Azze ve Celle) 'nin:
"Allah imân edenleri sabit kavil (yâni şehâdet kelimesi) İle dünya hayatında ve âhirette (yâni kabirde) metanetli kılar" mealindeki
âyeti (nin canlı bir ifâdesi) dir." (İbrahim, 27)

4270) "... îbn-i Ömer (Radtyaüâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallattakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Bîriniz öldüğü zaman varacağı yer sabah akşam kendisine gösterilir. Ölü cennet ehlinden ise cennetliklerin makamlarından bir makam kendisine gösterilir. Şayet ölü cehennemliklerden ise cehennem



 

                                        
ehlinin hücrelerinden biri kendisine gösterilir. (Her) ölüye: İşte kıyamet günü diriltilinceye kadar senin durağın buradır (veya: îşte kıyamet günü diriltilinceye kadar yerin sana gösterilecektir), denilir."

4271) "... Ka'b (bin Mâlik) el-Ensârî (Radtyallâhü a»A>'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SaUalîahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmu§tur:
Mü'minin ruhu, kendisinin dirileceği (kıyamet) giin(ü) cesedine geri dön üne ey e kadar cennet ağaçlarında rızıklanan bir kuştur."

4272) "... Câbir (bin Abdillah) (Radıyallâhü anhümâyd&n rivayet edildiğine göre Peygamber (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
(Mü'min) ölü, kabre girdiği zaman güneş, batmak üzere bulunduğu şekilde (ona) temsil edilir (yâni sanki akşam namazı vakti gelmiş gibi bir görüntü ona gösterilir). Bunun üzerine ölü oturup ellerini gözlerine sürer ve: Beni bırakınız namaz kılayım, der."
Not: Eğer Talha bin Nâfi İsimli Ebû SÜfyân, Câbir bin Abdillah <R.A.Vdan hadis işitmiş ise bu hadisin senedi hasen'dir. Râvi îsmâil bin Hafs hakkında da ihtilâf vardır.

 



BA'S (YÂNİ ÖLÜMDEN SONRA DİRÎLME) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI

4273) "... Ebü Saîd (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sûr'un iki sahibinin ellerinde (lifleyecekleri) iki boynuz bulunur. Ne zaman (üflemekle) em rolü nacaklarını dikkatle gözleyip düşünürler."

4274)    "... Ebû Hüreyre (RadtyaHâhü anft)'ûttt: Şöyle demiştir;
Yahudilerden bir adam, Medine (i Münevvere) çarşısında Mî sâ'yı insanlar üzerine seçip tercih eden (Rabb'im)e yemin ederin diye yemin etti. Bunun üzerine Ensâr'dan bir adam (yahûdi kişiye) İçimizde Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bulunduğu hald sen bu sözü (nasıl) söylersin? diyerek elini kaldırıp ona bir tokat al U. Sonra o olay Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e anlatıld Bunun üzerine Resûlullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle bu yurdu:
Allah (Azze ve Celle) "Ve Sûr'a üflenir, bunun üzerine Allah'u dilediği kimseler hâriç, göklerde olanlar ve yerde olanlar çarpılıp yi kılırlar. Sonra Sûr'a bir daha üflenir. Bu defa onlar (kabirlerinden hemen kalkarak bakımp dururlar. (Zümer, 68), buyurmuştur. Beı başım kaldıranların ilki olurum. O anda ben Arş'm ayaklarından bi risini tutan Mûsâ ile karşılaşırım. Artık bilmem o, başını benden ön ce mi kaldırdı, yoksa o. Allah (Azze ve Celle)'nin çarpılıp yıkılmak tan müstesna (ve muaf) tuttuğu kimselerden mi oldu. Kim de s Beı Yûnus bin Mettâ'dan daha hayırlıyım (üstünüm), derse şüphesiz yalan söylemiş olur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvileri güreni lir zâtlardır,

4275) "... Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâydzn rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) minber Üstünde şöyle buyururken işittim, demiştir:
Cebb&r (olan Allah kıyamet günü) mülkü olan gökleri ve yerleri eline (şöyle) alır. (Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Ve Resûlullah rSallallahü Aleyhi ve Sellem) böyle buyururken avucunu kapadı sonra da açıp kapatmaya başladı).
(Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sözlerine devamla şöyle buyurdu):
Sonra Allah buyurur ki: Cebbar benim, Melik benim. Hani (dünyadaki) cebbarlar nerede? Mütekebbirler nerede?
Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu konuşmasını yaparken sağma ve soluna eğiliyordu. Hattâ baktım minber altından (yukarısına kadar) öyle sallanıyor ki ben kendi kendime artık minber Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İle beraber düşecek mi? diyor (ve endişeleniyor) dum."

4276)   "... Aişe (Radtyaüâhü anAâ)'dan; Şöyle demiştir:
Ben: Yâ Resülallah! Kıyamet günü insanlar nasıl hasredilecekler? diye sordum. O t
Yalınayak ve çıplak olarak (hasredilecekler), buyurdu. Beni Kadınlar da (çıplak mı olacaklar)? dedim. Ot Kadınlar da (çıplak olacaklar), buyurdu. Ben: Ya Resülallah! Peki haya edilmez mi? diye sordum. O: Ya Âişe! Haşr İşi çok şiddetli olup insanların birbirlerine bakmaları hatırlarına bile gelmez    (yâni herkes sorgu ve azab korkusundan kendi derdiyle meşguldür, başkasının hâlinden habersizdir). buyurdu."

4277) "... Ebû Musa el-Eş'arî (Radtyallâhü un A J'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SallaHahü Aleyhi ve Scllcm) şöyle buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü insanlar üç defa Allah'a arzolunacaklar (yâni huzurda sorguya çekilecekler). İki arz (yâni sunuş) mücâdele ve mazeretlerden ibarettir. Üçüncü sunuşa gelince (insanların işledikleri amellerin yazılı olduğu) defterler o zaman ellere uçacaklar (yâni hızla verilecektir). Artık (defteri) kimisi sağ eliyle tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır."

4278)   "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü ankümâydan rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "Âlemlerin Rabbifnin emri, hesabı ve ceza ya da mükâfatı) için insanların (kabirlerinden) kalktıkları gün" (Mutaffifîn,   6) âyeti hakkında şöyle buyurmuştur ı
Onların her biri iki kulağının yarılarına kadar tere batmış olarak ayakta (bekleyip) durur."

4279)   "... Âişe (Radtyallâhü a«/ta>'dan; Şöyle demiştir:
Ben, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e, yer (küresin) in» yerden başka bir şeyle ve göklerin değiştirileceği günü (hatırlayıp gözle) âyetini (İbrahim, 48) sordum. İnsanlar o gün nerede olacak? dedim. O t
Sırat üzerinde, buyurdu."


4280) "... Ebû Said(-i Hudrî) (Radtyattâhü ö«A)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sırat (köprüsü), cehennemin ortasının üstüne, sa'dân dikenleri gibi (ateşten) dikenler üzerine (kurulup) konulur. Sonra insanlar (onun üstünden) geçmeye çalışacaklar. Artık kimisi sapasağlam (ge-
çip) kurtulur. Kimisi o (ateşten) dikenle tırmalanmış olup sonra (geçerek) kurtulur. Kimisi de o dikene takılarak cehenneme baş aşağı Atlıhr."

4281)   "... Hafsa (Radtyallâhü atthâ)'âan; Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
İnşâallah Teâlâ, Bedir (harbin) de ve Hudeybiye (seferin) de hazır bulunan (müslüman Hardan hiç kimsenin cehennem ateşine girmemesini cidden kuvvetle umanın, buyurdu. Hafsa demiş ki i Ben ı
Yâ Resûlallah! Allah "Sizden cehenneme varmıyacak hiç bir kimse yoktur. Bu, senin Rab bin katında kesinleşmiş bir hükümdür." (Meryem, 71) muhakkak buyurmadi mı, dedim. (Bunun üzerine) Re-sûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Yâ Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz Allah'tan korkup (O'na karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zâlimleri de toptan orada bırakırız." (Meryem, 72) buyruğunu işitmedin mi? buyurdu."
Not: Zev&id'de şöyle denilmiştir : Eğer Ebû Süfyân, Câbir bin Abdillah (R.A.)'den hadîs işitmiş ise Hafsa (R.A.)'nın bu hadisi sahih olup ravileri güvenilir zatlardır.

 


HZ. MUHAMMED (SALLAT t AHÜ AI.EYHÎ VE SELLEM)İN ÜMMETİNİN (KIYAMETTEKİ) SIFATI BABI

4282)    ■*... Ebü Hüreyre (Radıyallâhü üH//)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallal!ahu Aleyhi ve ScHem) şöyle buyurdu, demiştir:
Siz (kıyamet günü) benim yanıma abdest izlerinden dolayı yüzleriniz, kol ve bacaklarınız nurlu olarak geleceksiniz. (Bu nur), Ümmetimin alâmeti olup ondan başka hiç bir kimsede bulunmaz."

4283)   "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü onAJ'den; Şöyle demiştir:
Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) 'in beraberinde bir kubbe (yâni deriden mamul çadır) da İdik. O (bize) :
Siz cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız? buyurdu. Biz ı
Evet, dedik. O. (bu kere):
Siz cennet ehlinin Üçte biri olmanıza razı mısınız? buyurdu. Biz ı
Evet, dedik. O şöyle buyurdu:
Nefsim (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin yansı olmanızı çok kuvvetle umarım. Sebebi de şudur t Cennete yalnız müslüman olan kimse girecek, başkası giremiyecektir ve sizler müşrikler (yâni kâfirler) içinde ancak, siyah öküzün cildindeki beyaz bir kıl veyakırmızı öküzün derisindeki siyah bir kıl gibisiniz."

4284) "... Ebû Saîd(-i Hudri) (Radtyaîlâkü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurdu, demiştir:
(Kıyamet günü bir) peygamber beraberinde '(ümmeti olarak) iki adam olduğu halde gelir. Bir başka peygamber, beraberinde (ümmeti olarak) üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az (ümmetle gelen peygamber) de olur. Sonra o (geltm her) peygambere: Sen kendi kavmine (dini) tebliğ ettin mi? diye sorulur. O da: Evet, der. Sonra onun kavmi (huzura) çağrılarak: Peygamberiniz size (dini) tebliğ etti mi? denilir. Onlar: Hayır, derler. Bunun üzerine (onların peygamberine) : Senin (dini kavmine tebliğ ettiğine dâir) şahidin kimdir? denilir. O da: Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve ümmeti der. Bunun üzerine Muhammed  (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'İn ümmeti çağırılır ve (onlara) : Bu peygamber (dinini kavmine) tebliğ etti mi? diye sorulur. Onlar da: Evet, derler. Sonra Allah Teâlâ (Ümmet-i Muhammedi'ye) : Bu peygamberin kendi kavmine dinî tebliğ ettiğine dâir bilginiz nedir (yâni bu durumu nasıl bilebilirsiniz) ? der. Onlar da: Peygamberlerin (dinlerini kendi kavimlerine) tebliğ ettiklerini bize Peygamberimiz (Muhammed) (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) haber verdi, biz de O'nu doğruladık, derler. İşte bu açıklamam Allah Teâlâ'nın t
'Ve böylece sizi hayırlı ve âdil bir ümmet kıldık ki bütün insanlar Üzerine ş âh id ler olasınız. Peygamber (iniz) de üzerinize şâhid olsun." (Bakara, 143) buyruğunun muhtevasıdır (içeriğidir)."

 

 

4285   "... Rifâa el-Cühenî (Radtyallâkü ank)'dtn\ Şöyle demiştir:
Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SelIemJ'in beraberinde bir yolculuk (veya savaş) tan geri döndük. O sıralarda Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Muhammed'İn cam (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki: İmân edip, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiç bir kul yoktur ki cennete dâhil edilmesin. Siz ve iyi (= dindar) nesliniz cennetteki meskenlere (köşklere) yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'-minleri olan) cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim (Azze ve Celle), ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesabsız olarak cennete dâhil etmeyi bana kesin vaadetti, buyurdu.'*

4286) "... Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyaîlâhü û«A>'den rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şu buyruğu buyururken işittim, demiştir i
Rabbim Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadettİ. (Bunlardan) beher binin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yâni ümmetimden çok sayada kişi) bulunur."

4287) "... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Ku-şeyrî) (Radıyallâhü anküm)'dm rivayet edildiğine güre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Biz (yâni Ümmeti Muhammediye) kıyamet günü yetmiş ümmeti tamamlarız (yâni ümmetlerin sayısı bizimle yetmişe ulaşır). Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin sonuncusuyuz ve (de) en hayır-bsıyız."

4288)   "... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda el-Kuşeyrî) (Radıyallâhü anhümyden rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SeHem)'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
Siz (ümmetim), ümmetlerin sayışım yetmişe tamamladınız.   Siz Ümmetlerin en hayırlısı ve Allah katında en değerlisisiniz."

4289) "... Süleyman bîn Büreyde'nin babası (Büreyde bin el-Husayb) (Radtyaltâkü anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aley-hive Sellem) şöyle buyurmuştur:
Cennet ehli yüz yirmi saftır. Seksen (saf) bu ümmetten, kırk saf d» diğer ümmetlerden oluşur."

4290) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sdliallakü Aleyki ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Biz (dünyaya geliş bakımından) Ümmetlerin sonuncusuyuz ve (kıyamet günü) hesabı görüleceklerin ilkiyiz, (Kıyamet günü) "Üm-mi olan ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir (yâni bu ümmete öncelik verilir). Bu itibarla biz (dünyaya gelişte) sonuncu (kıyamet günü hesabın görülmesi ve cennete girmek bakımından) önde olanlarız."

4291)    "... Ebû Bürde'nin babası (Ebû Mûsâ el-Eş'arî) (Radtyallâhü an-n rivayet edildiğine göre;  Resûlullah  (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah, kıyamet günü yaratıkları topladığı zaman secde etmek hususunda Muhammed (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in ümmetine İzin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler. Sonra onlara: "Başlarınızı (secdeden) kaldırınız. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten (kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyurulacaktır."

4292) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü an/ı)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz, bu ümmet (Allah tarafından) rahmete mazhar olmuştur. Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca müslü-manlardan her kişiye, müşriklerden bir kişi verilecek ve: Bu senin ateşten (kurtuluş) fidyendir, denilecektir."

 



ALLAH'IN UMULAN KIYAMETTEKİ RAHMETİ BABI

4293) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah'ın yüz rahmeti şüphesiz vardır. Onlardan bir rahmeti bütün yaratıklar arasında taksim buyurmuştur. İşte yaratıklar birbirlerine ancak o rahmet sebebiyle merhamet ederler, bu sebeble şefkatlaşır-Iar. Vahşi hayvan da yavrularına bu rahmet sebebiyle acır. Allah, doksan dokuz rahmeti de geciktirerek kıyamet günü (mü'min) kullarına onlarla merhamet edecektir."

4294) "... Ebû Saîd (Radtyaüâhü anhydea rivayet edildiğine göre; Resû-lullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve Celle), gökleri ve yeri yarattığı gün yüz rahmet yaratarak onlardan bir rahmeti yerde kıldı. İşte anne, yavrusuna, hayvanlar birbirine ve kuşlar (birbirine) bu rahmetle şefkat ederler. Allah, doksan dokuz rahmeti de kıyamet gününe erteledi. Kıyamet günü olunca Allah yüz rahmeti bu rahmetle tamamlar."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Ebû Saîd (R.A.Vın hadisi sahih olup ra-vileri güvenilir zâtlardır.

4295) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâhü ank)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve Celle), yaratıkları yarattığı zaman kendi zâtı için: Benim rahmetim gadabıma galebe çalar, diye bizzat yazdı (yâni vaad edip bu vaadini yerine getirmeyi taahhüt etti)."

4296)    "... Muâz bin Cebel (RadtyaUâhü anh)'âen; Şöyle demiştir:
Ben bir merkeb üstünde iken Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanımdan geçti ve:
Yâ Muâz! Allah'ın kullar üzerindeki hakkının ne olduğunu ve kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir misin? buyurdu. Ben de:
Allah ve Resulü daha İyi bilir, dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Şüphesiz, Allah'ın kullar üzerindeki hakkı, kulların Ona ibâdet (ve kulluk) etmeleri ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmam alandır. Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki hakkı da onlara azab vermemesidir, buyurdu."

4297)    "... İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâydan; Şöyle demiştir:
Biz savaşlarının birisinde ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) 'in beraberinde bulunuyorduk. O (bu seferde) bir kavme uğrayarak : Bunlar kimdir? diye sordu. O kavim de: Biz müslümanız, dediler. Bir kadın da tandırına yakacak atmakla meşguldü ve beraberinde bir oğlu vardı. Tandırın alevi yükselince kadın çocuğunu uzaklaştırırdı. Sonra kadm Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına geldi ve t
Sen Allah'ın Resulü (mü)sün? dedi. O da:
Evet, buyurdu. (Bunun üzerine) kadın (O'na) :
Babam, anam sana feda olsun! Allah merhametli olanların en çok merhametlisi değil mi? dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Evet, (en merhametlisidir), buyurdu. Kadın i
Allah, kullarına, annenin çocuğuna şefkatinden daha çok merhametli değil midir? dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
Evet, (daha merhametlidir), buyurdu. Kadın:
Peki, anne, çocuğunu ateşe kesinlikle atmaz, (yâni merhametlilerin en merhametlisi olan Allah, kullarının bâzısını nasıl ateşe atacak), dedi. Bunun üzerine ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ağlıya-rak mübarek başını eğip uzun zaman yere baktı. Sonra mübarek başını kadına doğru kaldırarak:
Şüphesiz Allah, hak yoldan sapıp O'na itaat etmeye tenezzül etmeyen ve Tevhîd kelimesini söylemekten imtina eden azgın kulundan başka kullarına azab vermeyecektir, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râvi İsmail bin Yahya'nın zayıflığı sebebiyle İbn-i Ömer (R.A.Vnm bu hadisine âit sened zayıftır. Bu râvinin zayıflığı hususunda ittifak vardır. Sindi de : Ben derim ki bu hadisin aslı Zevâid nevinden değildir.

4298)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a»/r)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Scllcm)
Şaki olan kişiden başka kimse ateşe girmiyecek, buyurdu. Yâ Re-sûlallah t Şaki kimdir? diye sorulunca da O:
(Şaki), ibâdet olarak Allah için hiç bir amel işlemeyen ve günahtır diye hiç bir günahı bırakmayan kimsedir, buyurdu."
Not:   Zev&id'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde îbn-i Lehla bulunur. Bu râvi zayıftır.

4299)   "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); şjiîiı [jiîj ^>uJI *lil ji (Müddessir, 56) âyetini okudu (veya tilâvet etti). Sonra buyurdu ki t
Allah (Azze ve Celle) (bu âyette) : Ben (azabımdan) sakınılarak benden başka ilâh edinilmemeye (yâni bana ortak koşulmamaya) lâyıkım. Artık kim benimle beraber başka bir ilâh edinmekten sakınırsa o kimseyi ben bağışlarım, buyurdu.
... Enes (Radıyallâhü anhl'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem);     »^*ll J*lj o>^ J*'i*     Müddessir, 56) âyeti hakkında şöyle buyurdu:
Rabbiniz buyurdu ki: Ben (azabımdan) sakınılarak benden başkasının bana ortak koşul mamasına lâyıkım ve bana ortak koşmaktan sakınan kimseyi bağışlamaya lâyık olan (da ancak) benim."

4300) "... Abdullah bin Amr (bin el-Âs) (Radtyaîlâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"ı şöyle buyururken işittim, demiştir :
Kıyamet günü bütün yaratıkların duyacağı biçimde ümmetimden bir adam (hesaba) çağırılır ve ona (günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yâni büyük defter açılıp) yayılır. Her defter gözün görebildiği saha kadar uzundur. Sonra Allah (Azze ve Celle) (o kula) :
Bu sicillerde yanlı (günahlar) dan bir şey inkâr eder misin? buyurur. Kült
Hayır, ya Kabbi, der. sonra Allah (ona) :
(Kulların sevablanm ve günahlarını) kaydedip tutan yazıcı melekler sana haksızlık ettiler mi? buyurur. Sonra (yine) Allah (Azze
ve Celle) :
Şu (kadar günahlarına karşılık bir iyiliğin - hayrın var mı? diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuya kapılarak (telaşından) :
Hayır (hiç bir iyi amelim yok), diyecek. Sonra Allah (Azze ve Ceîle) :
Bilâkis (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur, buyurur. Sonra o adam için bir yaprak kâğıt çıkarılır ki onda "Eşhedü ellâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve Eesûlühu = Dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Allah'tan başka ibâdete-tapınmaya lâyık hiç bir ilâh yoktur ve dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Muhammed, Allah'ın kulu ve (son) elçisi, peygamberidir." bulunur. ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyur-muş ki:
Adam : Yâ Rabbi, şu (koskoca) büyük defterler yanında bu kağıt nedir? Allah (ona) :
Şüphesiz, sana zulüm edilmiyecek, buyurur. Sonra siciller (yâni günahlarının yazıh olduğu büyük defterler) terazinin bir kefesine konulur. Şehâdet kelimesinin yazılı olduğu kâğıd da terazinin diğer kefesine konulur (ve tartılır). Büyük defterler hafif gelir ve o kağıt parçası ağır gelir.
Hâvilerden Muhammed bin Yahya dedi ki: Bıtâka, kâğıt parçasıdır. Mısır halkı kâğıda Bıtâka derler."



KEVSER HAVZI BEYÂNI BABI


4301)   "... Ebû Saîd-İ Hudrî (Radıyallâhü awA)'den rivayet edildiğine göre; Resulü İlah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) çöyle buyurmuştur:
Şüphesiz, Ka'be ile Beytü'I-Makdis (yâni Kudüs'teki Mescid-i Aksa) arası kadar (büyük) bir havuzum vardır. Süt gibi beyaz olup kab-lan yıldızlar sayısıncadır. Kıyamet günü şüphesiz, ümmeti en çok olan peygamber toenim."

4302) "... Huzeyfe (bin el-Yemân) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Şüphesiz, benim havuzum, Eyle'den Aden'e kadar olan mesafeden cidden daha uzundur. Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki muhakkak kablan yıldızların sayısından daha çoktur ve muhakkak o, sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Ruhum (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki adam yabancı develeri kendi havuzundan kovduğu gibi ben de bir takım adamları havuzumdan kovarım, buyurdu, demiştir. (Bunun üzerine sahâbiler tarafından) :
Yâ Resülallah! Sen bizi tanıyacak mısın? diye soruldu. O: Evet. Siz benim yanıma abdest izinden yüzleriniz, kollarınız ve
ayaklarınız nurlu olarak varacaksınız. Bu alâmet sizden başka hiç
bir kimsede olmayacaktır, buyurdu."

4303) "... Ebû Sellâm el-Hubşî (Meiritûr el-Esved) (Radıyallâhü anh)'-den; Şöyle demiştir:
(Halife) Ömer bin Abdilaziz bana haber göndererek yanına çağırttı. Ben de bir katır sırtında onun yanına gittim. Nihayet yanına vardığım zaman (bana) :
Yâ Ebâ Sellâm! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana meşakkat verdik, dedi. Ebû Sellâm da:
Vallahi doğrudur, Yâ Emîre*l-Mü'minin, dedi. Ömer bin Abdilaziz ı
Allah'a yemin ederim ki, sana eziyyet çektirmek istemedim. Ve lâkin (kevser) havuzu hakkında Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in mevlâsı Sevbân (Radıyallâhü anh)'den senin rivayet ettiğini haber aldığım bir hadis var. O hadisi kendi ağzınla bana rivayet etmeni sevdim (de bunun için seni çağırttım), dedi. Ebû Sellâm el-Hubşî demiştir ki, bunun üzerine ben dedim:
Bana Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemKin mevlâsı Sevbân (Radıyallâhü anh)'m rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz, benim havuzum Aden ile Eyle arasındaki mesafe kadar (uzun) dur. Sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Bardakları gökteki yıldızlar sayısı gibi (çok) dur. Kim ondan bir yudum içerse artık ebediyen susamaz. O havuzun basma yanıma gelenlerin ilki, (dünyada iken) elbiseleri kirli başlarındaki saçlar dağınık, karışık (yâni maddî sıkıntıdan üstü başı perişan) olan muhacirlerin fakirleridir ki varlıklı eşraftan olan kadınlarla evlenemez ve kapılar onlara açılmaz.
Râvi demiştir ki: Ömer (bin Abdilaziz), sakalı ıslanıncaya kadar ağladı. Sonra şöyle söyledi: Lâkin ben bol nîmetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana açıldı. Artık çâre yok, vücûdum Üstündeki elbiseyi yıkamıyacağım ki iyice kirlensin ve başımı yağlamıyacağım ki saçım dağılıp karışsın, dedi."

4304) "... Enes (Radıyaliâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlul-lah (Salîalîahü Aleyhi ve Scüem) şöyle buyurdu, demiştir:
Benim havuzumun iki kenarı arasındaki mesafe San'a İle Medine arasındaki mesafe gibi veya Medine ile Amman arasındaki mesafe gibidir."

4305)   "... Enes bin Mâlik (Radıyaliâhü anh)'dtn rivayet edildiğine göre; Allah'ın N'ebîsi (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Havuzumda gökteki yıldızlar sayısınca altın ve gümüş bardaklar görülür."

4306)   "... EbÛ Hüreyre (Radıyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir mezarlığa giderek kabristan (da yatanlar) a şöyle selâm verdi:
Selâm size ey mü'minler topluluğunun diyarında olanlar! Biz de inşâallah Teâlâ, size katılacağız. Sonra Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim, buyurdu. Sahâbîler:
Yâ Resûlallah! Biz senin (din) kardeşlerin değil miyiz? dediler. O: Siz benim sahâbilerim (arkadaşlarım) siniz. Kardeşlerim de benden sonra gelen (mü'min) lerdir ve ben havuz üstünde öncünüzüm, buyurdu. Sahâbîler i
Yâ Resûlallah! Senin ümmetinden olup da henüz (dünyaya) gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular. Söyleyin bakayım, yağız ve doru at sürüsü içinde bir adamın sakar ve sekir atları bulunsa, adam kendi atlarını tanır olmaz mı? diye sordu. Sahabîlert
Evet (tanır), dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallhaü Aleyhi ve Sel-lem):
İşte onlar da kıyamet günü abdest izinden dolayı yüzleri, kolları ve ayakları nurlu olarak gelirler, buyurduktan sonra: Ben havuz üstünde sizin (ve onların) öncüsüyüm, buyurdu. Daha sonra (Buyruğuna devamla) :
Bir takım adamlar kayıp devenin (sudan) kovulduğu gibi benim havuzumdan muhakkak kovulacaklar. Ben (onlara hitaben) dikkat ediniz, buraya geliniz, diye onları çağıracağım. Fakat (bana) :
Onlar senden sonra muhakkak (dinde) değişiklik yaptılar, denilecek ve onlar geri dönmeye devam edecekler. Ben de haydin uzaklasın, uzaklasın diyeceğim, buyurdu."

 



ŞEFAAT HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI

4307)    "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu, demiştir:
Her peygamberin kabul edilen bir duası olur ve her peygamber bu duasını acele etti (yâni dünyada etti). Fakat ben (makbul) duamı ümmetime şefaat için sakladım. Bu sakladığım duâ ümmetimden olup da Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadan ölen herkese nasip olur."

4308) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (SaUalîakü Aleyhi ve Scllcm) şöyle buyurdu, demiştir:
Ben Âdem oğlunun (yâni bütün insanların) büyüğüyüm de böbürlenme yoktur. Kıyamet günü (dirilmek için) yerin yanlmasıyla (kabirden) ilk çıkacak olan da benim. Bununla beraber böbürlenme yoktur. İlk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimse de benim ve (bununla) iftihar etmek yoktur. Kıyamet günü Hamd Bayrağı benim elimde bulunacak. Bununla beraber böbürlenmek yoktur."

4309) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü o»A>'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallaüakü Aleyhi ve Sellem) :
Ateş ehli olan (yâni ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'-ân'da bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne Ölürler ne de yaşarlar (yâni devamlı azabta olurlar). Lâkin günahları yüzünden veya hatâları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet eden bir takım insanlar da vardır ki ateş onları tam manâsıyla öldürür. Nihayet onlar (yanıp) kömür olunca onlar için şefâata izin verilir ve onlar guruplar hâlinde getirilip cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra: (Cennet halkına hitaben) :
Ey Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan tohum (hızla) bittiği gibi biti-verirler, buyurdu.
Bu buyruk üzerine cemaattan biri: Resûlullah (Sallallahü Aley-hive Sellem) (sel durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir, dedi."

4310) "... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâkü anhümâyâ&n rivayet edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah f Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken işittim, demiştir:
Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar işleyenleredir."

4311) "... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Radıyaüâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yansının cennete girmesi arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu şefaatimi takva sahibi (yâni Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lâkin o (şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan (müslüman) lar içindir.**

4312) "... Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh)fâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu, demiştir:
Mü'minler kıyamet günü toplanarak t Rabbimize bir şefaatçi gön-dersek de Rabbimİz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata kavuştursa, diyecekler (Bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine İlham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi verirler. — Bu tereddüd ravi Saİd'e aittir—). Bunun üzerine mü'minler Âdem (Aleyhisse-lam) 'a varırlar ve (ona) :
Sen Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret) eliyle yarattı ve meleklerini sana secde ettirdi. Artık (ne olur) bizim için Rabbin katında şefaat et de bizi şu (sıkıntılı) yerimizden (kurtarıp) rahata kavuştursun, derler. Fakat Âdem (Aleyhisselâm) :
Ben sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem vaktiyle işlediği hatâyı onlara yakınarak anlatarak bundan dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi)dir, der. Bunun Üzerine mü'minler Nuh (Aleyhisselâm) 'a varırlar. O da:
Ben sizin dediğiniz (şefaat) mevkiinde değilim, (ve Nûh, hakkında bilgisi olmayan bir şeyi — ki oğlunun aile ferdlerinden oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir— Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve lâkin Halilu'r-Rahmân (yâni Allah'ın dostu) İbrâhîm (Aleyhisselâm)'m yanma gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhîm peygambere varırlar. Fakat O da
Ben sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin Allah'ın kendisi İle konuştuğu ve Tevrat'ı verdiği kulu Mûsâ (Aleyhisselâm)'a gidiniz, der. O da t
Ben orada (yâni şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu (denilen) İsa (Aleyhisselâm) 'm yanma gidiniz, der. Bunun üzerine mü'minler İsa'ya varırlar. O da i
Ben sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muham-med (Sallallahü Aleyhi ve SellemVe, Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek hatâlarını bağışladığı (o yüce) kula gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Bunun üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim (râvi demiştir ki: Şeyhim: "Ve mü'minlerden İki saf arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı). Râvi demiştir ki sonra Enes (Radıyallâhü anh) 'in hadisine döndü. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (sözüne devamla) buyurdu ki t
Bunun üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının. Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır. Sonra
(bana):
(Başını) kaldır Yâ Muhammedi Ve söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben (başımı secdeden kaldırarak) O'na, Zâtının bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (genel ve özel) şefâatta bulunurum. Bunun üzerine Rabbim bana bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o sınır (yâni ölçü) içinde kalanları cennete dâhil ederim. Sonra ikinci defa (şefaat için) dönerim ve O'nu görünce secdeye varırım, Allah beni dilediği kadar secdede bırakır. Sonra bana t
(Başını) kaldır (yâ) Muhammedi Söyle, dinlenirsin iste, istediğin verilir ve şefaat et şefaatin kabul olunur, buyurulur. Bunun üzerine ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği bir hamd şekliyle hamdederim. Sonra (tekrar) şefaat ederim. Rabbim benim (şefaat edeceğim kimseler) için bir sınır (ve çerçeve) çizer. Ben de o Ölçü içine girenleri cennete dâhil ederim. Sonra üçüncü defa (şefaat etmeye) dönerim ve Rabbimi görünce secdeye kapanırım. Rabbim beni dilediği kadar (secdede) bırakır. Sonra t
(Başmı) kaldır (yâ) Muhammedi Söyle, işitilirsin; iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin kabul olunur, buyurulur. Ben de başımı kaldırıp O'na bana öğrettiği biçimde hamdederim. Sonra şefaat ederim. Allahım (yine) bana bir sınır tâyin eder. Ben de onları cennete dâhil ederim. Sonra dördüncü kez (Rabbimin huzuruna) dönerek:
Yâ Rabbî (cehennemde) Kur'ân'm hapsettiği (yâni ebedi olarak cehennemde kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse kalmadı, diyeceğim.
Râvi demiştir ki: Katade bu hadîsin hemen arkasında şöyle dedi t Ve Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh), Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu da bize rivayet etti t
Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni iman) bulunduğu halde "lâ ilahe illallah = Allah'tan başka ilâh yoktur" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni imân) bulunduğu halde "Lâ ilahe illallah" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre ağırlığı kadar hayır (yâni imân) bulunup da "Lâ ilahe illallah" diyen herkes de cehennemden çıkacaktır."

4313)   "... Osman bin Affân (Radtyallâhü ank)'dtn rivayet edildiğine gÖ-re; Resûlullah (Sallaltahû Aîeyki ve Seltem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü üç (zümre) şefaat eder i Peygamberler, sonra din bilginleri, sonra şehîdler."
Not:   Bu hadis zayıftır, çünkü Zev&id'de belirtildiği gibi senedinde Hâk bin Ebl Müslim bulunur.

4314)   "... Übeyy bin Kâ'b (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kıyamet günü olduğu zaman ben peygamberlerin imamı, hatibi ve şefaatlerinin sahibi olurum. (8u sözüm) bir böbürlenme değildir."

4315) "... Imrân bin Husayn (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Muhakkak bir takım (mü'min) insanlar cehennemden benim şe-fâatımla çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır."

4316) "... Abdullah bin Ebi'l-Ced'ân (Radıyallâkü anhyûtn rivayet edildiğine göre kendisi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve'SeUemyi:
Benim ümmetimden bir adamın şefâatıyla Temim oğullan (kabilesi) nden daha çok (mü'min) kimseler muhakkak cennete girecektir, buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar) :
Yâ Resûlallah! Senden başka bir adam (mı) ? diye sorunca O t Evet, buyurmuştur.
(Hâvi Abdullah bin Şakîk demiş ki) :Ben (Abdullah bin Ebl'1-Ced1-ân'a:) Bu hadîsi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sen kendin (mi) işittin? dedim. O t
Ben kendim O'ndan işittim, dedi."

4317)    "... Avf bin Mâlik el-Eşcaî (Radtydlâhü <mA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallakü Aleyhi ve Sellent) :
Rabbimin bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest) kıldığını bilir misiniz? diye (bize) sordu. Biz t
Allah ve Resulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O:
îşte Rabbim ümmetimin yansını cennete dâhil etmek ve şefaat
(etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben şefaat etmeyi
seçtim, buyurdu. Biz:
Yâ Resûlallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi İçin Allah'a duâ buyur, dedik. O t
Şefaatim her müslümanadır, buyurdu."

4318) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz sizin şu (dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin yetmiş parçasından bir parçadır ve eğer su ile iki defa söndürülmemiş (yâni ha-râreti giderilmemiş) olsaydı siz (dünyada) ondan yararlanamazdınız. Şüphe yok ki, dünya ateşi, (kendisinden) giderilmiş sıcaklığı ona iade etmemesi için Allah (Azze ve Celle) 'ye duâ eder."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Sl-Hâkim, bu hadisi Müellifin rivayet ettiği gibi tahriç ederek: Senedinin Buhâri ile Müslim'in şartlan üzerine sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin metninin bir bölümü Buhâri ve Müslim'in sahi-hayn'ında Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet edilmiş olarak bulunur.

4319) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)*dtn rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cehenem, Rabbine şikâyet ederek i Yâ Rabbit Ben kendi kendimi yedim, dedi. Bunun üzerine Allah ona iki (defa) nefes (vermesi) için İzin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın (dır). İşte bulduğunuz şiddetli soğuk, cehennemin zemherîrindendir, bulduğunuz şiddetli sıcak da onun harâretindendir."

4320) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü onAJ'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sattallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Cehennem ateşi bin yıl yakılarak beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakılarak kıpkırmızılaştı. Daha sonra bin yıl yakılmak suretiyle nihayet simsiyah hâle geldi. Artık karanlık gece gibi kapkaradır."

4321)    "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir  :
Kâfirlerden dünya nimetlerinden en çok yararlanıp müreffeh ya-şıyanı kıyamet günü getirilir ve t Şu herifi ateşe bir kere daldırınız, denilir. Bu emir üzerine adam ateşe (bir kere) daldırıldıktan sonra kendisine t
Ey Falan (kişi)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir nimet senin eline geçti mi? denilir. Kendisi:
Hayır, geçmiş sürece bana hiç bir nimet bana isabet etmedi, der. Mü'minlerin (dünyada iken) en şiddetli sıkıntı ve belâ çekeni de (kıyamet günü) getirilir ve: Bunu cennete bir kere daldırınız, denilir. Bunun üzerine o mü'm in cennete bir kere daldırılır. Sonra ona:
Ey Falan (Mü'min)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir sıkıntı veya belâ çektin mi? denilir. O da t
(Hayır)! Şu ana kadar hiç bir sıkıntı ve hiç bir belâ çekmedim, der."

4322) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kâfir kişi (cehennemde) şüphesiz öyle iri yapılı olur ki dişi Uhud (dağın) dan muhakkak daha büyük olur ve vücûdunun dişinden büyüklüğü (de) herhangi birinizin vücûdunun dişinden büyüklüğü gibidir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Atiyye el-Avfl ve onun râvisi zayıftırlar. Müslim ve Tirmlzl bunun bir bölümünü Ebû Hüreyre (R.A.)'in merfû hadisi olarak riv&yet etmişler.

4323) "... El-Hâris bin Ukayş (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Salla!lahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz benim ümmetimden (şefaati makbul) Öyle kimseler vardır ki onların şefâatıyla Mudar (kabilesin) den daha çok kişiler cennete girer. Şüphesiz benim (davet) ümmetimden Öyle kimseler de bulunur ki, ateş (te yanmak) için cehennemin bir köşesini teşkil edecek kadar iri yapılı olur.**

4324) "... Enes bin Mâlik (Radtyattâhü cnA^'den rivayet edildiğine göre; ResûluIIah (Salîaliahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cehennem halkının Üzerine ağlama gönderilir (yani ilâhi emirle onları bir ağlamak tutar) ve göz yaşları tükeninceye kadar ağlarlar. Sonra da kan ağlarlar. Nihayet yüzlerinde kanal biçimi gibi öyle çukur oluşurki eğer o kanala gemiler sahmrsa hızlı gidecektir.*'

4325)   "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü ankümâydvn; Şöyle demiştir Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
"Ey im&n edenler Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve herhalde mûslüman olarak can veriniz" (Âl-i îmrân, 102) âyetini okuyup şöyle buyurdu t
Eğer zakkûm'dan bir damla yere damlatılmış olsaydı, o damla dünyadaki canlıların geçim vesilesi (olan tüm gıda maddeleri) nl bozardı. Artık zakkûm'dan başka yiyeceği olmayan (cehennem halkın) in hali nasıl (elem verici) dir?"

4326) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ankyâen rivayet edildiğine göre; Peygamber (SaüaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Cehennem ateşi (mü'min olan) Âdem oğlunun secde yeri (yâni organları) dışında kalan bedenini yiyer. Allah cehennem ateşine secde eserini (yâni organlarını) yemeyi (yakmayı) yasakladı."

4327) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Rcsûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü ölüm (bir koç gibi) getirilip Sırat (köprüsü) Üstün" de durdurulur ve: Ey cennet halkı, diye çağırılırlar. Cennettekİler (bu çağn üzerine) İçinde bulundukları (güzel) yerden çıkarılacakları endişe ve korkusu ile bakarlar. Sonra: Ey Cehennem halkı, denilir. Onlar da İçinde oldukları (kötü) yerden çıkarılacakları ümidiyle sevinç- ve ferahh bakarlar. Daha sonra (Cennettekiler ile cehennemdekile-re): Bunu tanır mısınız? diye sorulur. Onlar da t Evet, bu ölümdür, derler, ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki t Bunun üzerine emir verilerek ölüm. Surat (köprüsü) üstünde boğazlanıp kesilir ve sonra cennet halkı ile cehennem halkmm her ikisine de i İçinde bulunduğunuz halde devamlı kabalarsınız. Onda sonsuza dek Ölüm yoktur, denilir."
Not: Zev&ld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup r&vileri güvenilir zâtlardır. Buhar! bunun bir kısmını bu biçimde rivayet etmiştir. Ayrıca Buharl ve Müslim'de bulunan Ebû Sald (R.A.)'ın hadisi bunun için şahid durumundadır.

4328) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve Celle) : Ben sâlih (yâni ibâdete düşkün, yasak şeylerden çekingen, ahlaken faziletli mü'min) kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen bir takım nimetler hazırladım, buyurur.

4329) "... Ebû Saîd-i Hudri (Radıyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre ; Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz cennetteki bir karış (hk saha) yer (küresin) den ve üzerinde bulunan şeylerden (yâni dünya ve içindeki bütün nimetlerden) hayırlıdır."

4330) "... Sehl bin Sa'd (es-Sâidî) (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sollallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cennette bir kamçının (azıcık) yeri (bile) dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden hayırlıdır."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Zekeriyyâ zayıftır.

4331) "... Muâz bin Cebel (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (SaÜallahü Aleyhi ve Sdlem)% şöyle buyururken işittim, demiştir:
Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece (nin yüksekliği) gök İle yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o derecelerin en yücesi Firdevs'tir, en fazîletliside Firdevs'tir. Arş, muhakkak Firdevs'in üstündedir. Cennetin ırmakları da Firdevs'ten çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah'tan (cennet) dilemek istediğiniz zaman O'ndan Firdevs'İ isteyiniz."

4332) "... Üsâme bin Zeyd (Radtyallâkü anhümâydan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) bir gün sahâbîlerİne şöyle buyurdu, demiştir:
(İçinizde) cennet için çabalayıp gayret edecek kimse yok mu? Şüphesiz, cennete denk hiç bir şey yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin ederim ki, cennet, güzel, sağlam ve yüksek saraylarda, yüz parlaklığı ve mutluluk - refah içinde sonsuza dek devamlı kalınacak, parlayan nur, (rüzgâr esintisiyle) sallanıp dalgalanan güzel kokulu yeşillik, sağlam köşk, akan nehir, olgunlaşmış bol meyve, (huyu) beğenilen ve (şeklen) güzel hanım ve çok giysiden ibarettir. Sahâbîler:
Cennet için çabalayıp gayret edenler bizleriz, yâ Resûlallah, dediler. O:
İnşâallah deyiniz, buyurdu. Sonra cihad etmeyi anlatarak (sahâ-bileri) ona teşvik etti."

4333) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak) dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli ışık saçan yıldız parlakhğındadır. Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler. Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve (buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri (yâni hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir adamın huyu üzerinde (yâni huyları aynı) dır. Onlar, babaları Âdem (Aleyhisselâm) 'm suretinde (boylan da) altmış arşındır. .
Ebû Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umâre'den rivayet ettiği (şu) hadisin mislini ... senediyle de yine Ebû Hüreyre'den mer-fû olarak rivayet etmiştir.


4334) "... tbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâyd&n rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kevser, cennette bir ırmaktır. Irmağın iki kenarı altındır. Yakut ve büyük inciler üzerinde akar. Toprağı miskten daha güzel kokuludur. Suyu baldan tatlı ve kardan daha beyazdır."

4335) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Muhakkak cennette Öyle bir ağaç vardır ki süvari kimse onun gölgesinde yüz yıl yürür onutn dallarının kapladığı sahayı) bitiremez."
(Ebû Hüreyre demiştir ki) : Ve dilersenizı ^ J&j "ve cennet halkı uzanmış bir gölgededir" (Vakıa, 30. âyet) t okuyunuz.**

4336)   "... Saîd bin el-Müseyyeb (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre :
Kendisi (bir gün) Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'a rastlamış ve Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) kendisine t Beni ye seni cennet çarşısında (da) biraraya getirmesini Allah'tan isterim, demiş. (Bunun üze-rinej Saldı
Cennette çarşı var mı? diye sormuş. Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) (de);
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana şu haberi verdi, demiştir.
Cennet halkı cennete girdikleri zaman (iyi) amellerinin çokluk derecesine göre makamlarına yerleşirler. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar bir süre için onlara izin verilerek Allah (Azze ve Celle) 'yi ziyaret ederler. Allah onlar için Arş'ını açar ve cennet bahçelerinden bir bahçede onlara görünür. Cennet halkı için nurdan koltuklar, inciden koltuklar, yakuttan koltuklar, zeberced (cevherin) den koltuklar, altından koltuklar ve gümüşten koltuklar konulur. Cennet halkının (makamca) en aşağı olanı (onların içinde deni-âdî kimse yoktur) da misk ve kâfur yığınları (yâni tepecikleri) üstünde otururlar. Bunlar koltuklarda oturanların yerlerinin kendilerinin oturdukları yerlerden üstün olduğunu sanmazlar (ki üzülmesinler).
Ebû Hüreyre demiş ki: Ben:
Yâ Resul ali ah! Biz (cennette) Rabbimizi görecek miyiz? dedim. O:
Evet (göreceksiniz).Siz güneşi görmek ve (gök) ayı on dördüncü
gecesinde (yâni dolunay hâlinde iken) görmek hususunda şüpheye
düşer misiniz? diye sordu. Biz:
Hayır (şüpheye düşmeyiz, alenen görürüz), dedik. O t İşte böylece Rabbiniz (Azze ve Celle)'yi (Cennette) görmek hususunda da şüpheye düşmiyeceksiniz (yâni O'nun Zâtını açıkça görmek şerefine kavuşacaksınız) ve o mecliste bulunan herkesle Allah (Azze ve Celle) (ayrı ayrı) konuşacaktır. Hattâ Allah sizden bir adama t Yâ Fulân! Şöyle şöyle yaptığın günü hatırlamıyor musun? diyecek (dünyadaki bâzı vefasızlıklarını —günahlarını— ona hatırlatacaktır) . Adam da t
Yâ Rabbil Beni bağışlamadın mı? diyecek. Bunun üzerine Allah
(o adama):
Evet, seni bağışladım. Sen şu mertebene ancak benim mağfiretimin bolluğuyla eriştin, buyuracaktır. İşte cennet halkı böyle (ce Allah'ın cemal ve sohbetiyle müşerref) oldukları sıralarda bir bulut parçası üstten onları kaplıyarak üzerlerine öyle güzel bir koku yağdıracak ki onun kokusu gibi güzel bir şeyi hiç duymamışlar. Sonra Allah (onlara):
Sizin için hazırladığım ikrama kalkıp gidiniz ve arzuladığınızı -canınızın çektiği şeyleri alınız, buyuracaktır. (Peygamber buyurdu ki) Bunun üzerine meleklerin kuşattığı bir çarşıya varacağız. Misline gözlerin bakmadığı, kulakların işitmediği ve kalblerden geçmeyen şeyler o çarşıda bulunur. (Peygamber buyurdu ki) : O çarşıda hiç bir şey satılmadığı ve satın alınmadığı (yâni her şeyin bedava olduğu) halde arzuladığımız şeyler bizim için (köşklerimize) nakledilecektir. Cennet halkı birbirlerini o çarşıda göreceklerdir. Yüksek makam sahibi olan adam gelip kendisinden dûn (yâni makamca düşük) adama rastlar (Cennet halkı içinde deni - âdî kimse yoktur). Makamca düşük olan adam, makamca kendisinden yüksek olan adamın Üstündeki elbiseyi beğenir - hoşuna gider. Fakat henüz beğenme işi tamamlanmamış İken kendisinin üstündeki elbise gözünde ondan daha güzel hal alır. Bunun sebebi de cennette hiç bir kimsenin üzülmesine meydan verilmemesidir.
Peygamber buyurdu ki: Sonra (çarşıdan) konaklarımıza döneceğiz. Zevcelerimiz bizi karşılayarak: Merhaba, hoş geldin. And olsun ki bizden ayrıldığın vakitteki güzellik ve güzel kokudan daha üstün bir güzellik ve daha güzel koku ile geldin, diyecekler. Biz de diyeceğiz ki t Bu gün biz Cebbar olan Rabbimiz (Azze ve Celle) nin meclisinde oturduk (yâni sohbet ve cemâli ile şereflendik) ve şu gördüğünüz üstün güzellik ve daha güzel koku misli ile dönmemiz bize lâyıktır, diyeceğiz."

4337) "... Ebû Ümâme (Radıyallâhü a»A)'den rivayet edildiğine göre; Resûhıtyah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve Celle) sizden cennete dahil ettiği her adama yetmiş İki zevce verir. Bunlardan İkisi gözleri geniş hurilerden ve yetmişi cehennemlik olanlardan kalma mîrasındandır. Bu zevcelerin hepsinin kadınlığı çok şehvet çekicidir ve cennetlik olan her adamın şehvet gücü daimidir.
Hİşam bin Hâild hadîsin; jlİJI  jil ^ £\j* '& ifadesinden mak-
sad şudur, demiştir: Bâzı erkekler cehenneme (ebedî olarak) girerler ve Fir'avun'un kansı (Âsiye) miras olarak (kıyamette) alınmış (olacağı) gibi cennet ehli olan erkekler onların (imanlı) kadınlarını miras olarak alırlar.1*

4338) Ebû Saîd-İ Hudrî (Radtyaliâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Mü'mİn kişi, cennette çocuk istediği zaman, arzu ettiği gibi çocuğun ceninliği, doğumu (ve erginlik çağma varması) tek bir saatte olur."

4339) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Ben cehennemlik olanlardan en son cehennemden çıkan ve cennetlik olanlardan en son cennete giren adamı şüphesiz bilirim. (O kişi), cehennemden emekleyerek çıkan bir adamdır, (Allah tarafın-den) onat Git de cennete gir, denilecek. Bunun üzerine adam cennete gidecek, fakat ona cennet dolu gibi görünecektir. Adam da geri dönerek t
Ya Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecek. Allah (da ona): Git cennete gir, diyecek. O da cennete varacak. Fakat ona cennet (yine) dolu görünecek ve tekrar geri dönecek. Sonra t
Yft Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecektir. Allah SÜbhanehu (ona):
Git cennete gir, buyuracak. O da (tekrar) cennete varacak ve (yine) ona cennet dolmuş gibi görünecek. Tekrar dönüp ı
Ya Rabbi! Cennet şüphesiz doludur, diyecektir. Bunun üzerine Allah (ona):
Git de cennete gir. Çünkü şüphesiz (orada) dünya kadar ve dünyanın on misli sanadır (veya muhakkak dünyanın on katı kadar sanadır) , buyuracaktır. Adam da t
(Ya Rabbi!) Yegâne hükümdar olduğun halde benimle alay mı ediyorsun (veya benim aklıma mı gülüyorsun) ? diyecektir.
Abdullah bin Mes'ûd demiştir ki: (Vallahi) ben ResûluUah (Sal-lallahü Aleyhi ve Sellem) İ (bu hadîsin sonunu buyururken) azı dişleri görülecek derecede gülerken gördüm, demiştir.
(İbn-i Mes'ûd sözüne devamla) Bu adam cennetliklerin mertebece en aşağı olanıdır, söyleniyordu."

4340) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anhyten rivayet edildiğine göre; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Kim (Allah'tan) cenneti üç defa isterse cennet: Allahım onu cennete dâhil et, der. Kim de cehennem ateşinden korunmasını (Allah'tan) üç defa dilerse, cehennem ateşi: Allahım onu cehennem ateşin-dn koru, der."

4341) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sizden hiç bir kimse yoktur ki iki konağı olmasın: Bir konak cennette, diğer bir konak da ateşte cehennemdedir. Bu itibarla bir adam ölüp de ateşe girdiği zaman cennet halkı o kimsenin (cennetteki) konağına vâris olurlar. İşte cennet ehlinin cehennemliklerin cennetteki konaklarına varis olmaları Allah Teâlâ'nım bu sıfatlan taşıyanlar, vârislerdir." (Mü'minûn, 10} buyruğunun te'yid ettiği bir hükümdür."