ALLAH KORKUSUNDAN DOLAYI
ÜZÜLÜP AĞLAMAK BABI
ALLAH'IN UMULAN
KIYAMETTEKİ RAHMETİ BABI.
AMEL (YÂNÎ İBÂDET
İŞİN) E ENDİŞE İLE TİTİZLİK
GÖSTERMEK BABI
AMEL (YÂNÎ İBÂDET) E
DEVAM ETMEK BABI
BA'S (YÂNİ ÖLÜMDEN SONRA
DİRÎLME) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI
BİNA YAPIMI VE HARAP
OLMASI HAKKINDA BİR BAB
DÜNYA (RAHATI VE
NİMETLERİNİN KIYMETİ) NÎN DURUMU BABI
DÜNYADA ZÜHD (YÂNİ
DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYÎP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI
EMEL (YÂNİ UZUN ÖMÜR VE
BOL MAL GİBİ NEFSİN HOŞLANDIĞI ŞEYLERİ UMMAK)
VE ECEL BABI
FAKİRLERİN (ALLAH
KATINDAKİ) MAKAMLARI BABI TERCEMESİ
FAKİRLERİN
FAZİLETİ (YÂNİ ALLAH KATINDA ÜSTÜNLÜKLERİ)
HASED (BİR KİMSEDE
BULUNAN BÎR NÎMETİ ÇEKEMEMEK VEYA GÜZEL HASLETE İMRENMEK) BABI
HZ. MUHAMMED (SALLAT t AHÜ
AI.EYHÎ VE SELLEM)İN ÜMMETİNİN (KIYAMETTEKİ) SIFATI BABI
KİBİRDEN UZAK
DURMAK VE TEVAZU (ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK) BABI
KİŞİYİ
İYİ HASLET VE GÜZEL SIFATLARIYLA ANMAK BABI
MUHAMMED (SALLALLAHÜ
ALEYHİ VE SELLEM)İN EV HALKININ MAİŞETİ (YÂNİ
GEÇİM TARZI) BABI
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK VE ONA
HAZIRLANMAK BABI
PEYGAMBER {SALLALLAHÜ
ALEYHİ VE SELLEM) İN SAHÂBÎLERİNİN MAİŞETİ
(YÂNİ GEÇİM TARZI) BABI.
PÜNYAYI ARZULAMAK, GAYE VE
MAKSAD EDİNMEK BABI
ŞEFAAT HAKKINDA GELEN
HADÎSLER BABI
TOPLUM TARAFINDAN HİÇ KIYMET
VERİLMEYEN, İLTİFAT EDİLMEYEN (MÜBAREK
MÜ'MÎNJLER BABI
VERİLEN RIZKA KANÂAT ETMEK
BABI
DÜNYADA ZÜHD
(YÂNİ DÜNYAYA RAĞBET GÖSTERMEYÎP ONDAN YÜZ ÇEVİRME) BABI
4100) "... Ebû Zerr-i Gifârî (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine
göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Dünyaya rağbet göstermemek, ondan yüz çevirmek, ne helâl şeyi haram
etmekledir, ne de
Hişâm dediki: Ebû İdrîs el Havlan», konuşmasında t Hadisler
İçinde bu hadîsin durumu altın içinde som altının durumu
gibidir, demiştir."
4101) "... Sahâbîlik şerefine kavuşan Ebû Hallâd (Radtyallahü
a*AJ'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir:
Siz, kendisine dünyaya rağbet göstermemek ve az konuşmak hasleti
verilmiş olarak bir adam gördüğünüz zaman ona
yaklaşınız (sözlerini dikkatle dinleyiniz). Çünkü o kimse
hikmetli söz söyler (veya kalbine hikmet ilham edilir)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : tbn-i Mâce de Ebû Hallâd'm bundan
başka hadisini rivayet etmemiştir. Kütüb-i Sitte'nin
kalanlarının sahihleri ise onun biç bir hadisini rivayet
etmemişlerdir.
4102) "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (Radıyallâhü anhyâen;
Şöyle demiştir:
Bir adam (bir gün) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SellemVİn yanına
gelerek:
Yâ Resûlallah! Bana öyle bir amel (ibâdet) göster ki ben onu
işlediğim zaman beni Allah sevsin ve insanlar da sevsin, dedi. Bunun
üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (ona) :
Dünyaya rağbet gösterme ki Allah seni sevsin ve insanların ellerinde
bulunan (nimet ve imkânlar) dan yüz çevir ki onlar (da) seni
sevsin, buyurdu."
4103) "... Ebû Vâil (Şakîk bin Seleme)nin kavminden bir adam olan
Semûre bin Sehm (Radıyallâhü anhümâydm; Şöyle demiştir :
Ebû Hâşim bin Utbe (Radıyallâhü anh), veba hastalığına
yakalanmış halde iken yanına vardım. Biraz sonra Muâviye
(bin Ebî Süf-yân) (Radıyallâhü anhümâ), onun ziyaretine geldi. Ebû
Hâşim bir ara ağladı. Bunun üzerine Muâviye:
Seni ağlatan şey nedir? Ey Dayım! Seni ızdıraba sokan
bir acı mı, yoksa artık safası gitti (diye) dünyaya
düşkünlük mü? dedi. Ebû Hâşim: Onların hiç birisi için
değildir. Ve lâkin Resûlullah (Sallal-lahü Aleyhi ve Sellem) bana bir
tavsiyede bulundu, keski o tavsiyeye uymuş olaydım (diye
hayıflanıyorum). O i
(Ey Ebâ Haşim!) Senin, bâzı kavimler arasmda taksim edilecek
(hazîneye âit) bir takım mallara yetişmen kuvvetle umulur. O
mallardan
4104) "... Enes (Radtyallâhü fl»/r)'den; Şöyle
demiştir:
Selmân (ı Fârisî) (Radiyallâhü anh) hastalandı. Sa'd (bin Ebî Vakkas)
(Radıyallâhü anh) da onu ziyarete gitti. Baktı ki Selmân
ağlıyor. Bunun üzerine Sa'd, ona:
Kardeşim! Seni ağlatan nedir? Sen Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) ile arkadaşlık etmek şerefine kavuşmadın
mı? (Şöyle) değil mi, (böyle) değil mi? (yâni şu ve bu
faziletlerin var), dedi. Sel-mân:
(Şu) iki şeyden birisi için ağlamıyorum: Ben ne dünyaya bir
düşkünlükten dolayı ne de âhiretten hoşlanmamaktan dolayı
ağlıyorum-Ve lâkin Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana bir
tavsiyede bulundu (idi) de ben kendimi o tavsiyenin sınırlarım
mutlaka aşmış sanırım (yâni bundan dolayı
ağlıyorum), dedi. Sa'd:
O,
(Râvilerden) Sabit demiştir ki: Selmân (Radıyallâhü anh) 'm (vefat
ettiğinde) yanında olan yirmi küsur dirhemlik nafakadan başka
bir mal bırakmadığı haberi bana ulaştı."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Buhun senedinde Ca'fer bin Süleyman
ed-Dubaî bulunur. Bu râvinin hadîsini Müslim kendi Sahîh'inde rivayet
etmiş ve îbn-i Mum de onu güvenilir saymış İse de
Îbnü'l-Medîni: O bizce grüvenilir, fakat Sâbit'ten münker olan bir hayli hadîs
rivayet etmiş, demiştir. Buhârî de zayıf ra-viler bölümünde : O,
hadîsinin bâzısında muhalefet eder. demiştir. îbn-i Hibbân da
güvenilir raviler bölümünde: O, Ebû Bekir ve Ömer (R.A.)'ya buğzederdi,
demiştir. Yahya bin. Saîd de onu zayıf sayardı.
PÜNYAYI ARZULAMAK, GAYE VE MAKSAD
EDİNMEK BABI
4105) "... Ebân bin Osman bin Affân (Radtyaltâhü anhümâ)'da.n; Şöyle
demiştir:
Zeyd bin Sabit (Radıyallâhü anh) (bir defa) gündüz yansı (halîfe)
Mervân (bin el-Hakem) 'in yanından çıktı. Ben: Mervân bu
(zamansız) saatte Zeyd bin Sâbit'e mutlaka sormak istediği bir
şey için ona haber gönderdi (yanına çağırttı), dedim
ve (çağırılma sebebini) Zeyd bin Sâbit'e sordum. Bunun üzerine
Zeyd t
Mervân, bize Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVden işittiğimiz
bâzı şeyler sordu. Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem)
'den şu buyruğu işittim, dedi:
Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine İşini
darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında
kılar (yâni dünyalığı elde etmek uğrunda
sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (nimet ve
malın) dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan
başka hiç bir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu âhiret olursa
Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler),
zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile
4106) Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü a«A)'den;
Şöyle demiştir:
Ben, Peygamberimiz (Sallallahü Aleyhi ve SellemVden şu buyruğu
İşittim t
Kim çok arzuları tek arzu — Âhiret arzusu — hâline döndürürse, Allah onun
dünyaya ait arzusu için yeterdir. Ve kim ki dünya ahvali
4107) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen merfû olarak (yâni Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Se//emJ'den naklen) rivayet edildiğine göre Allah
Subhânehu şöyle buyurur:
Ey Âdem oğlu! Bana ibâdet (kulluk) etmek için (dünya ile ilgili
arzularından) feragat et ki, ben senin göğsüne (kalbine) zenginlik
doldurayım ve senin fakirliğine sed çekeyim. Şayet (böyle)
yapmazsan senin göğsüne (kalbine) meşguliyetler
dolduracağım ve fakirliğine sed çekmiyeceğim."
DÜNYA (RAHATI VE
NİMETLERİNİN KIYMETİ) NÎN
DURUMU BABI
4108) "... Benî Fihr'in kardeşi el-Müstevrid (Radtyallâhü on A)'den;
Şöyle demiştir:
Ben, Resühıllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den şöyle buyururken
işittim t Âhiret (nimetleri) karşısında dünya (nimetleri)
nin durumu (ve değeri) ancak birinizin (el) parmağım denizin
içine koyması durumu (gibi)dir. Artık parmağın (o
4109) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü ff»*)'den;
Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hasır Üzerinde yattı.
Hasır O'nun (mübarek) derisinde iz yaptı. Bunun üzerine ben i
Babam anam
Sellem) :
Ben, dünya (nimetleri) ile beraber değilim. Benim dünya ile
beraberliğim ancak bir ağacm altında biraz gölgelenip
(dinlenip), sonra giden ve ağacı bırakan (yolcu) bir binici (nin
ağaçla beraberliği) gibidir, buyurdu."
4110) "... Sehl bin Sa'd (Radtyallâhü anhümâ)'ten; Şöyle
demiştir:
Biz, Zü'1-Huleyfe'de Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in beraberinde
idik. O, şişkinlikten ayağı havaya kalkmış murdar
bir davarla ani olarak karşılaştı. Bunun üzerine O t
Şu murdar davarın sahibinin yanında kıymetsiz olduğunu
görüyor musunuz (veya biliyor musunuz)? Nefsim (kudret) elinde olan (Allah) a
yemin ederim ki Allah katında dünya, sahibi yanında şu davardan
daha kıymetsizdir ve eğer dünya Allah katında bir sivrisinek
kanadı kadar kıymetli olsaydı Allah bir kafire dünya
(suların) dan bir damla (bile) hiç içirmezdi, buyurdu/'
4111) "... El-Müstevrid bin Şeddâd (Radtyallâhü ank)'dtn; Şöyle
demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), atılmış murdar bir
sah-le (yâni kuzu veya oğlak) üzerine vardığı zaman
beraberinde bulunan kervan içinde ben (de) muhakkak vardım. El-Müstevrid
demiştir ki î Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (o ölü
hayvanın başına vardıktan) sonra:
Şu murdar hayvanın sahipleri yanında kıymetsiz
olduğunu görüyor (veya biliyor) musunuz? buyurdu — veya buyurduğu
gibidir —. El-Müstevrid demiştir ki (bu soru üzerine) :
Yâ Resülallah! Sahipleri onu ancak kıymetsizliğinden dolayı
atmışlar, denildi. Resûl-İ Ekrem (Sallalahü Aeyhi ve Sellem) :
Nefsim () elinde olan (Allah) a yemin ederim ki Allah yanında dflnya,
sahipleri yanında şu hayvandan daha kıymetsizdir, buyurdu."
4112) •'... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhydtn; Şöyle
demiştir:
Ben, ResûluIIah (Sal I allan ü Aleyhi ve Sellem) 'den şunu buyururken
işittim t
Bftb: 3
KtTABÜ-Z'ZÜHD
381
Dünya, mel'ûn (yâni Allah katında kabule şayan olmaktan, O'nun
iltifatından uzak) dır. Dünyadaki şeyler de mel'ündur. Ancak
Allah'ı anmak, Allah'ın sevdiği (veya Allah'ı anmaya
yakın, uygun) şeyler, âlim ve ilim öğrenen (in dînî ilimlerle
meşguliyetleri) bu hükmün dışındadır."
4113) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir: Dünya mü'minin zindanı ve kâfirin
cennetidir."
4114) '■.., (Abdullah) bin Ömer (Radtyallâhü
anhümâydan; Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) vücûdumun bazısını (iki
smuzu) tuttu ve *
Yâ Abdallah! Sen dünyada (vatanından uzak) bir yabancı gibi yahut bir
yoldan geçen (yolcu) gibi ol ve kendi nefsini mezarlar halkından
(ölülerden) say, buyurdu."
TOPLUM TARAFINDAN HİÇ KIYMET
VERİLMEYEN, İLTİFAT EDİLMEYEN (MÜBAREK
MÜ'MÎNJLER BABI
4115) ;'... Muâz bin Cebel (Radtyallâhü ank)'âen; Şöyle
demiştir:
Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî (bana) :
Belâ (haber ver), dedim. (Bunun,üzerine) O:
Zayıf olup (toplum nazarında) zayıf görülen, eski iki parça
elbiseye bürünen, kendisine hiç değer ve iltifat gösterilmeyen ve (bir
şeyin olması veya olmaması için) Allah'a yemin (veya duâ) ederse
Allah onun duası (veya yemini) nin gereğini (keremiyle) yapacak
(derecede Allah katında kıymetli mü'min) olan her adamdır,
buyurdu."
4116) "... Harise bin Vehb (el-Huzâî) (Radıyattâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Dikkat ediniz! Ben size cennetlik olanları haber veriyorum: Zayıf
olup (toplum nazarında) zayıf görülen her (mü'minî kimse. Dikkat
ediniz! Ben size cehennemlik olanları (da) haber veriyorum: Katı
yürekli, mal biriktirmeye çok düşkün olup hayırda harcamamak için çok
cimrilik
4117) "... Ebû Ümâme (Radıyallâhü ankyâen rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallattahü A leyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Benim itikadıma göre hâline insanlann en çok imrenmeleri uygun olan
kişi şu sıfatlan taşıyan kimsedir: (Yükü ve) Hâli
hafif, namazdan pay sahibi, insanlar içinde gizli kalan (pek tanınmayan)
ve (toplumda) kendisine değer verilmeyip iltifat edilmeyen mü'min. Onun
rızkı yetecek kadar olup buna sabretti. Ölümü de çabuk oldu, mîras
olarak geriye bıraktığı mal az, (arkasında)
ağlıyan kadınları da azdı."
4118) "... Ebû Ümâme el-Hârisî (Radtyallâkü anh)'der\ rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seltem) şöyle
buyurdu, demiştir:
«Bezâze, imândandır.»
Hâvi demiştir ki Bezâze kişinin üst ve başmın
eskiliğidir. Yâni (gönül alçaklığı maksadıyla) sert ve
süssüz eski elbise giymektir."
4119) "... Esma bint-i Yezîd (Radıyailâhü «»AüJ'dan rivayet
edildiğine göre; Kendisi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin
(sahâbîlerine) :
«Dikkat ediniz! Ben size en hayırlı olanlarınızı
bildirmlyeyim mi?» buyurduğuna, sahâbîlerin (de) :
Belâ (yâni bize bildir) Yâ Resûlallah, diye karşılık
verdiklerine ve Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve SellemVin (bunun üzerine) :
•Sizin en hayırlılarınız o (mü'min) kimselerdir ki
görüldükleri zaman Allah (Azze ve
FAKİRLERİN
FAZİLETİ (YÂNİ ALLAH KATINDA ÜSTÜNLÜKLERİ)
4120) "... Sehl bin Sa'd es-Sâidî (Radıyallâhü anh)'dtn;
Şöyle demiştir:
Bir kere Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanından (zengin) bir
adam geçti. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (yanında
bulunanlara) :
Bu (zengin) adam hakkında ne dersiniz? buyurdu. Orada bulunanlar:
Bu adam hakkında senin görüşüne uygun söz söyleriz. (Dış
görünüşe göre ve dünyalık açısından ise) şöyle
söyleriz: Bu adam İnsanların en şereflilerindendir. Bu adam (bir
kız - kadın ile) evlenmek isterse evlenilmeye, (bir şey için)
şefaatçi (aracı) olursa, şefaatçiliği
(aracılığı)
Bu adam hakkında ne dersiniz? diye sordu. Orada bulunanlar t Vallahi Yâ
Resûlallah! Biz şöyle deriz: Bu adam, müsittmanlann fakirlerindendir. Bu
şuna layıktır! (Bir kız-kadın ile) evlenmeye
ta-Iİp olursa onunla evlenilmez, (bir şey için) şefaatçi
(aracı) olursa şefaatçiliği (aracılığı)
«Bu (fakir) şüphesiz, öbür (zengin) adam gibi dünya dolusu insanlardan
hayırlıdır» buyurdu.*'
4121) "... tmrân bin Husayn (Radıyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Allah şüphesiz, maddî yönden bakıma muhtaç çoluk çocuk sahibi olup
dilencilik ve haram kazançtan kaçman, fakir mü'min kulunu sever."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Kâsım bin
Mİhrân bulunur. El-Ukayll: Bunun îmrân (R.A.)'den hadis işitmesi
sabit değil, demiştir. Râvi Mûsâ bin Ubeyde'nin de rivayeti
bırakılmıştır.
FAKİRLERİN (ALLAH
KATINDAKİ) MAKAMLARI BABI
TERCEMESİ
4122) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü osAJ'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Müzminlerin fakirleri cennete zenginlerden yarım gün (yâni) beş-yüz
yıl Önce girerler.*'
4123) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhü anh)'den
rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur :
Şüphesiz, muhacirlerin fakirleri cennete onların zenginlerinden
beşyüz yıl kadar önce girerler."
4124) "... Abdullah bin Ömer (Radıyallâhü
tmkümâ)'â&n; Şöyle demiştir:
Muhacirlerin fakirleri, Allah'ın zengin muhacirlere kendilerinden fazla
mazhar kıldığı fazilet (bir takım mâlî ibâdetler)
hususunda Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e şikâyette bulundular
(yani zenginleri gibi mâli ibâdetler yapamamanın üzüntüsünü arz ettiler).
Bunun üzerine O:
Ey fakirler gurubu, dikkat ediniz! Ben mü'mirilerin fakirlerinin cennete
zenginlerinden yarım gün, (yâni) beşyüz yıl önce gireceklerini
size müjdeliyorum, buyurdu.*'
(Hâvilerden) Mûsâ (bu hadîsi rivayet ettikten) sonra şu âyeti
okudu: 6jJ^ V î^~ H^ ^ j •**? «ji Oİ> =
"ve şüphesiz, senin
Rabbin katındaki bir gün, sizin saymakta olduğunuz bin
yıl gibidir." (Hac, 47)
4125) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü a«A)'den; Şöyle
demiştir:
Ca'fer bin Ebî Tâlib (Radıyallâhü anh), fakirleri (çok) sever,
onların yanında oturur, onlarla konuşur (sohbet eder) ve onlar
da onunla konuşur (sohbet eder) di. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) de ona Ebü'l-Mesâkin (yâni fakirlerin babası) ismini
verirdi."
4126) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâkü ankyâen; Şöyle
demiştir :
Miskinleri seviniz. Çünkü ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i
duasında şöyle derken işittim:
Allahım! Beni miskin olarak yaşat, miskin olarak öldür ve beni
miskinler zümresi içinde hasret."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râvi Ebtil-Mübârek künyeli
zâtın adı bilinmiyor ve kendisi tanınmıyor. Râvi Yezîd bin
Sinan da zayıftır. El-HâHm İni hadisi sahüı
saymış. İbnü'l-Cevzî ise mevzu (uydurma) hadislerden
saymıştır.
4127) "... Habbâb (bin Eret) (Radtyallâhü
anh)'den rivayet edildiğine göre kendisi Allah Teâlâ'mn;
"
EI-Akra' bin Habis et-Temîmi ve Uyeyne bin Hısn el-Fezârî (Re-sûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'in ziyaretine) geldiler ve Re-sûlullah (Sallalahü Aleyhi ve
Sellem) 'i mü'minerin zayıflarından bir gurubun içinde oturup Suheyb,
Bilâl, Ammâr ve Habbâb ile beraber iken buldular; Peygamber (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) 'in etrafında onları (yâni zayıf, fakir, nüfuzsuz
sahâbileri) görünce o zayıf sahâbî-leri küçümsediler, hakir gördüler.
Nihayet Onun yanına varıp O'nun-la yalnız kaldılar (yâni
biz de bir kenara çekildik) ve onlar: (Yâ Re-sûlallah, ziyaretine
geldiğimizde) bir oturumu bize tahsis etmeni muhakkak isteriz ki Araplar
bununla bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Çünkü senin yanma Arap
hey'etleri gelir.. Bu itibarla Arablann bizi şu kölelerle (yâni fakir mü
si umanlarla) beraber görmelerinden utanırız. Onun için biz senin yanına
geldiğimiz zaman köleleri yanından kaldır. Sonra biz huzurundan
ayrılınca dilersen onlarla beraber otur, dediler. Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
Peki, buyurdu. Bu kere onlar:
O halde bu teklifimizi
"
"Ve işte böylece, "Allah aramızdan şunlara mı
lütûfta bulundu?" deyiversinler diye bâzısını
bâzısıyla imtihan ettik. Allah şükredenleri en iyi bilen
değil midir?" (En'âm, 53) âyetini (indirip) söyledi. Bundan sonra:
"Âyetlerimize imân edenler
Habbâb dedi ki: Bu âyetler indikten sonra biz O'na öyle yaklaştık ki
dizlerimizi O'nun dizi üzerine bıraktık ve ResûluIIah (Sallallahü
Aleyhive Sellem) bizimle beraber otururdu. Sonra kalkmak istediği zaman
kalkar ve bizi bırakırdı (yâni biz ondan sonra kalkıp
dağılırdık) . Sonra Allah (Azze ve
"Rablerinin rızâsını dileyerek sabah akşam O'na duâ
edenlerle beraber nefsini sabırlı tut (yâni onlarla sohbet etmeye
tahsis et); dünya hayatının süsünü arzulayarak gözlerini o
kimselerden (başkasına) çevirme (eşraf kimselerle—özel— oturum
yapma). Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz ve hevesine uyup da
işi furut (yâni helak olmak) olan (yâni Uyeyne ve el-Akra')a uyma"
(Kehf, 28)
âyetini indirdi. Habbâb: ( >_^j dan maksad) uyeyne ve
el-Akra'ın
işidir, dedi. (Habbâb sözüne devamla) Sur.ra Allah onlara (yâni
mü1-minlere ve kâfirlere) iki adamın misâlini (Kehf sûresinin 32 ilâ 44.
âyetlerinde) ve dünya hayatının misâlini (Kehf sûresinin 45.
âyetinde) getirdi (yâni anılan âyetleri indirdi).
Habbâb dedi ki: (Kehf sûresinin 28. âyeti indirildikten) sonra biz (yâni
fakir-zayıf saha biler) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)'in beraberinde otururduk. O'nun kalkacağı saate varınca
biz O'nu bırakıp kalkıyorduk ki, O da kalksın."
4128) "... Sa'd (bin Ebî Vakkas) (Radtyallâhü anhyden;
Şöyle demiştir:
Şu âyet biz altı kişi hakkında indi: Benim
hakkımda ve İbn-i Mes'ûd, Suheyb, Ammâr, Mıkdâd ve Bilâl
(Radiyallâhü anhüm) hak kında.
Sa'd dediki, Kureyş (müşrikleri) Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) 'e: Biz onlara (yâni yukarda isimleri geçen sahâbîlere) tâbi olmaya
kesinlikle razı olmayız. Bu sebeple onları yanından kov,
diye teklifte bulundular. Sa'd, dedi ki: Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'in kalbine girmesini Allah'ın dilediği bir şey
(yâni tekliflerine uymak düşüncesi) de O'nun kalbine girdi. Sonra Allah
(Azze ve
"Rablerinin rızâsmı dileyerek sabah akşam O'na dua edenleri
(yanından) kovma..." âyetini (En'âm, 52) indirdi."
4129) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü ank)'dea. rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(defa Duyurulmuş) tur: (Yâni) Sağından, solundan, önünden ve
arkasından (fakirlere, hayır yollarına harcayanlar).
4130) "... Ebû Zerr (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre;
Resû lullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
4131) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)*dea rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) :
Şöyle, şöyle ve şöyle yapanlar (yâni malının belirli
bir kısmını fakirlere, hayır yollarına harcayanlar)
hâriç, dünyalığı en çok olanlar.
(âturette rütbece) en aşağı olanlardır, buyurdu.
\j£* = "Şöyle" kelimesi) üç defa
(buyurulmuş)tur."
4132) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Yanımda Uhud (dağı) kadar altın olup da ondan bir parça
yanımda kaldığı halde (iki gün geçip) üçüncü bir gecenin
gelmesini sevmem. Bir borcu ödemek üzere (o altından)
saklıyacağım parça hâriç."
Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi hasendir. Rftvİ
YakÛb bin Humeyd hakkında ihtilâf vardır. Ebû Süheyl'in adı Nâfi
bin Malik bin Ebl Amir el-Asbahi'dir, bu zât Mâlik bin Enes'in
amcasıdır.
4133) "... Anır bin Ğaylân es-Sakafî (Radtyallâhü anhümâydan
-rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir:
Allahım! Kim bana imân edip beni tasdik eder (doğrular) ve
getirdiğim (Din) in senin katından (gelme) yegâne hak (din)
olduğunu bilirse, sen o kimseye az mal ve az çocuk ver,
4134) "... N'ukade el-Esedî (Radtyallâhü anh)'den; Şöyle
demiştir;
Resûlullah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) beni bir adama göndererek ondan meniha
(yâni geçici bir süre için karşılıksız sütünden
yararlanılacak) bir dişi deve istedi. Adam bu isteği yerine
getirmedi. Sonra Resûluilah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) beni başka bir
adama gönderdi. Bu adam O'na (sağmal) bir deve gönderdi. Resûluilah
(Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) deveyi görünce : A11 ahi m! Bu deveyi ve onu
göndereni bereketlendir, diye duâ buyurdu.
Amr bin Ceylân (R.A.)'nm Hâl Tercemesi
Amr bin Ğeylân bin Seleme es-Sakaü (R.A.)'ın sahâbi olup
olmadığı hususunda ihtilâf vardır. Bu zât Şam'a
yerleşmiştir. Kendisi İbn-i Mes'ûd (R.A.)'den hadis rivayet
etmiştir. Râvisi ise Katâde'dir. Abdülğanî; Onun sahâbiliğine
dâir söz, sağlıklı bir kaynağa dayalı değildir,
demiştir. Onun babası ise sahâbîdir, kardeşi de Muâviye (R.A.)'ın
vâlilerindendir. El-Müzzt : Onun sahâbiliği uzak bir ihtimal
değildir, demiştir. (Hulâsa, 292)
Notta Zevâid'den naklen verilen bilgide hadisin mursel olduğu
belirtilmiştir. Sebebi ise Amr (R.A.)'m Resûl-i Ekrem (S.A.V.)'in
sohbetiyle müşerref olmadığına dâir görüştür, Sahâbi
olduğuna dâir görüşe göre ise hadîs mürsel değil,
mev-sûldttr.Nukade demiş ki: Bunun üzerine ben Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem)'e; (bereket duası) Deveyi getirene de
(şümullen-dirilse), dedim. O:
Ve deveyi getireni (de bereketlendir), diye duâ buyurdu. Sonra devenin
sağılmasını emretti. Bunun üzerine deve
sağıldı ve bol süt verdi. Sonra Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) (sağmal deve vermekten imtina
A İlahım! Falanın malını çoğalt, diye duâ etti ve
deve gönderen adam için de:
(Allahım!) Falanın rızkım gün be gün eyle, diye duâ
etti."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-Berâ bulunur.
İbn-i Hibbân onu güvenilir râviler arasında anmıştır.
Zehebi de onun meçhul olduğunu söylemiştir. Senedin kalan râvileri
güvenilir bâtlardır. Zevâid yazan : Yalnız îbn-i Mâce'nin rivayet
ettiği bu hadisten başka Nukade (R.A.)'ın hiç bir hadisi Kütüb-i
Sitte'de yoktur, demiştir.
4135) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâhü ankyden rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir;
Altın kulu, gümüş kulu, saçaklı elbise kulu ve kareli elbise
kulu olan kimse mutsuz olsun. O (çıkar düşkünü muhteris) kişiye
(dilediği) verilirse memnun olur, verilmezse (ödevini) îfâ etmez."
4136) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'dtn rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Altın kulu, gümüş kulu ve kareli elbise kulu olan kimse, sürünsün ve
baş aşağı yuvarlansın. Vücûduna diken batınca da
cımbızla çıkaran bir kimseyi bulamasın."
VERİLEN RIZKA KANÂAT ETMEK BABI
4137) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (SalîaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir
:
Zenginlik mal çokluğundan değildir. Lâkin zenginlik nefis (ve gönül)
zenginliğidir."
4138) "... Abdullah bin Amr bin el-As (Radtyallâhü anhümâyâan
rivâ yet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur
fslâm dinine erdirilen, yetecek derecede rızkı verilen ve buna ka
naatkâr olan kimse muhakkak felah bulmuştur."
4139) "... Ebû Hüreyre (Radtyailâhü a»*)'den rivayet edildiğine göre;
Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir;
AUahıml Muhanuned'in ev halkının rızkını
geçinecek kadarcık kıL"
4140) "... Enes (Radtyailâhü oıA/den rivayet edildiğine göre;
Resûlul-lah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Her zengin ve her fakir kıyamet günü dünyada rızkının
geçinecek kadarcık verilmiş olmasını muhakkak arzu 1
ayacaktır."
4141) ... UbeyduIIah bin Mıhsan el-Ensârî (Radtyailâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
(Ey Mü'minier!) Sizden kim vücutça sağlıklı, kalben emin olup
yanında gününün yetecek kadarcık rızkı bulunursa bütün
dünya ona verilmiş gibidir."
4142) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi veSellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Siz (dünya işlerinde) kendinizden aşağı olanlara
bakınız ve (dünyalık bakımından) sizden yukarı
olanlara bakmayınız. Çünkü bu, Allah'ın nimetini küçümsememenize
daha lâyıktır.
(Râvi) Ebû Muâviye (kendi rivayetinde) "üzerinizde olan — nimetini —"
demiştir."
4143) "... Ebû Hüreyre (Radtyailâhü anhyden rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurmuştur:
Allah şüphesiz (mükâfatlandırma veya cezalandırma
bakımından) sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz ve
lâkin ancak amellerinize ve kalblerinize bakar."
MUHAMMED (SALLALLAHÜ ALEYHİ VE
SELLEM)İN EV HALKININ MAİŞETİ (YÂNİ GEÇİM TARZI)
BABI
4144) "... Aişe (Radtyallâhü ankâ)'dan; Şöyle
demiştir:
Şüphesiz biz Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in âli (yâni ev
halkı) kesinlikle bir ay durup (bir yiyecek pişirmek için) o süre
içinde ateş yakmazdık. O, (yâni yiyecek ve içecek olarak evde
kullanılan şey) yalnız kuru hurma ve su idi. (Râvi îbn-i Nümeyr:
"Bir ay kalırdık" demiştir.)"
4145) "... Âişe (Radtyallâhü «lAâ^'dan; Şöyle
demiştir:
(And olsun ki) Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in evlerinin hiç
birisinde ateş dumanı görülmeksizin Onun ev halkının
(üzerinden bir ay geçerdi ve) üzerlerine yeni ay gelirdi.
(Âişe'nin râvisi Ebû Seleme demiş ki) Ben (Âişe'ye* :
Peki onların yemeği ne idi? dedim. Âişe:
Siyah iki şey: Kuru hurma ve su. Bir de şu var ki, Ensâr'dan olan
sadakatli komşularımız vardı. Bunların sağmalları
bulunurdu. İşte bunlar sağmallarının sütlerim O'na
gönderirlerdi. (O da bize içirirdi), dedi.
(Râvi) Muhammed demiş ki: Ve onlar (yâni Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)'in Ehli Beyt'i) dokuz evdi."
4146) "... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh)'âen;
Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemVi açlıktan bütün gün
kıvranıp karnını doyuracak kötü hurma (bile)
bulamıyorken gördüm/1
4147) "... Enes bin Mâlik (Radtyattâhü a«A/den; Şöyle
demiştir: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den defalarca t
Muhammed'in canı (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki
Muhammed'in ev halkı yanında ne bir sâ dâne (yâni hububat) ne de bir
sâ kuru hurma sabahladı, buyruğunu işittim. O gün O'nun dokuz
zevcesi şüphesiz vardı."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvileri
güveni. Jir zâtlardır. îbn-i Hibbân da bunu Ebân el-Attâr yoluyla
Katade'den bu senedle kendi Sahth'inde rivayet etmiştir.
4148) "... Abdullah (Radtyallâhu ank)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) :
"Muhammed'in ev halkında bir müd yemekten başka (azık
olarak) bir şey sabahlamadı" veya "Muhammed'in ev
halkında bir müd yemek (bile) sabahlamadı" buyurdu,
demiştir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu, râvileri güvenilir bir
seneddir. Râvi Ebü'l-Muğire'nin adı Abdülkuddüs bin Haccâc
el-Havlânl'dir.
4149) "... Süleyman bin Sured (Radtyallâhü anhyâen:
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi ve bir
yiyecek maddesine gücümüz yetmediği (veya O'nun gücü yetmediği) halde
üç gece (yemeksiz) durduk."
4150) "... Ebû Hüreyre (Radıyaltâhü anh)'den:
Şöyle demiştir:
Bir gün Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e sıcak bir yemek
getirildi. O da yedi ve yemekten sonra:
El Hamdü lillâh (=Hamd Allah'a mahsustur). Şu ve şu kadar zamandan
beri karnıma sıcak bir yemek girmedi (idi), buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi hasendir. Râvi SÜveyd
hakkında ihtilâf vardır.
4151) "... Aişe (Radıyallâhü anhâ)Aan\ Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in, üstünde yattığı
yatak, içi Hf (yâni hurma yaprağı) ile dolu tabaklanmış
deri idi."
Ali (bin Ebî Tâlib) ve (eşi) Fâtıma (Radıyallâhü anhümâ)
kendilerine âit bir hamil (hamil, yünden mamul, saçaklı beyaz
çarşaftır) içinde (yatmakta) iken Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) onlara vardı. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) o
çarşafı, içi iz-hır (yâni Mekke şamam denilen ot) ile
doldurulmuş bir yastığı ve bir kırbayı (su
tulumunu) cehiz olarak onlara vermişti."
4153) ... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh) den;
Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna (oda-sma)girdim. O,
bir hasır üstünde (uzanmış) idi. Ömer demiştir ki: Biraz
sonra oturdum. Baktım ki O'nun üzerinde bir îzâr (belden
aşağı bedeni örten elbise) var ve üzerinde ondan başka bir
şey yok. Bir de gördüm ki hasır O'nun mübarek böğründe iyice iz
yapmış. Odasının bir kenarında da bir sâ (ölçeği)
kadar bir tutam arpa ve biraz karaz (deri tabaklamada kullanılan selem
ağacı meyvesi) gözüme ilişti. Henüz tabaklanmamış bir
deriyi de asılı gördüm. Bu vaziyet karşısında gözlerim
yaşardı (ağladım). Bunun üzerine O: Seni ağlatan
nedir, Ey Hattâbın oğlu? buyurdu. Ben de: Ey Allah'ın
Peygamberi! Nasıl ağlamıyayım? Şu hasır senin
(mübarek) böğründe iyice iz yapmış, şu hazânen (yâni
azık için ayırdığın
köşe) de gördüğüm şeyden başka bir şey göremiyorum.
Halbuki şu Klsrâ ve Kayser, meyveler ile nehirler (nimetlerin) de
bulunurlar. Sen ise Allah'ın peygamberi ve seçkin kulusun, kilerciğin
de işte budur, dedim. Resûl-i Ekrem {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Ey Hattâb'ın oğlu! Âhİretin bize, dünyanın da onlara
olmasına râ-zî olmaz mısın? buyurdu. Ben:
Razı olurum, dedim."
4İ54) ... AH (bin Ebf Tâlib) (Radtyallâhü
atıh)'den; Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İn kızı (Fâtıma
gerdek gecesi) bana gönderildi. Zifaf gecesi yatağımız, bir koç
derisinden başka bir şey değildi."
Not: Zevâiö'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Hâris ve
Müc&Üd var, ikisi de zayıftır.
PEYGAMBER {SALLALLAHÜ ALEYHİ VE
SELLEM) İN SAHÂBÎLERİNİN MAİŞETİ (YÂNİ
GEÇİM TARZI) BABI
4155) "... Ebû Mes'ûd (el-Ensârî) (RadtyaUâkü a»A)'den
şöyle rivayet edilmiştir:
ResûluUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sadaka vermeyi emrederdi. Bunun üzerine
(sadaka vermeye mâlî gücü olmayan) herhangi birimiz iki avuç (hurma)
getirebilmek için gidip sırtında (ücretle) yük
taşırdı. Bu gün ise bunların birisinin yüz bin derle
servet) i vardır.
(Ebû Mes'ûd'un râvisi) Şakîk demiş ki: Bana Öyle geliyor ki Ebû
Mes'ûd (bu sözle) kendi şahsını(n mâli durumunu)
kasdediyor(du)."
4156) *'... Hâlid bin Umeyr (Radtyallâhü anh)\\çn\ Şöyle
demiştir:
Utbe bin Ğazvân (bin Câbir) minber üstünde bize bir hutbe okudu ve
(hutbesinde ez cümle) şöyle dedi: Gerçekten ben kendimi Re-sûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde bulunan (ilk müslüman) yedi
kişinin yedincisi olarak gördüm. Ağaç yaprağından
başka yiyeceğimiz bir yemek yoktu. Hattâ (ağaç
yapraklarını yediğimizden dolayı)
ağızlarımızın etrafı yara oldu.' '
4157) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyden rivayet
edildiğine güre:
(Bir gün arkadaşları ile) yedi kişi olarak (çok)
acıkmışlar. Ebü Hüreyre demiş ki: Bunun üzerine Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) beher kişiye bir aded olmak üzere bana yedi
tane kuru hurma verdi."
4158) "... Zübeyr bin el-Avvâm (Radıyallâkü ankyâtn rivayet
edildiğine «jttre :
= (And olsun ki) sonra o gün (kıyamette)
nimet (in şükrün) den muhakkak sorulacaksınız." (Tekâsür, âyeti
inince Zübeyr (bin el- Avvâmî (Radıyallâhü anh) :
(Yâ Resûlallah!) Biz hangi nimettin şükrün)den sorulacağız?
(Bizdeki) nîmet ancak (şu) siyah iki şeydir: Kuru hurma ve su, dedi.
Resul-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bilmiş olunuz ki, muhakkak o (sorulacağınız nîmet)
olacaktır (yâni bolluğa kavuşacaksınız),
buyurdu."
4159) "... Câbir bin Abdillah (Radtyallâhü anhümâydan;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bizi üç yüz kişilik müfreze
olarak bir sefere yolladı. Azıklarımızı
(azlığından dolayı) boyunlarımızda
taşıyorduk. Sonra azığımız tüken (meye
başla) di. Öyle ki bizden beher adam (başın) a bir tane kuru
kurma (nafaka verilir) oldu. (Câbir bu durumu anlatınca râvisi Vehb bin
Keysân tarafından) :
Yâ Ebâ Abdillah! Bir kuru hurma (aç) adam için ne yerine düşer? denildi.
Bunun üzerine Câbir:
Bir kuru hurma (yi bile) bulamadığımız zaman yokluğunu
(n ne olduğunu) cidden duyduk, dedi (ve sözüne devamla) sonra biz denize
vardık. Orada denizin sahile attığı bir büyük balıkla
aniden karşılaştık ve on sekiz gün o balıktan
yedik." ,
BİNA YAPIMI
VE HARAP OLMASI HAKKINDA BİR BAB
4160) "... Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'dan;
Şöyle demiştir:
Biz kendimize âit bir kulübeyi onarmakla meşgul iken Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yanıbaşımızdan geçti ve i Bu
nedir? diye sordu. Ben de t
Zayıflayıp eğilen bir kulübemizdtr, biz onanyoruz. dedim. Bunun
Özerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ölüm) işin (in) ondan daha acele olduğunu sanırım,
buyurdu."
4161 "... Enes (Radtyallâhii anhyâen; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Ensârdan bir adamın ev
kapısının üstünde (yaptırdığı)
bir binanın yanından geçti ve»
Nedir bu? diye sordu. Orada bulunanlar:
Bu, falan adamın yaptığı bir binadır, dediler.
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de) :
Böyle (gereksiz binaya harcanan) her mal kıyamet günü sahibi aleyhinde bir
vebaldir, buyurdu. Sonra bu buyruk (ev sahibi olan) Ensâriye ulaştı.
O da binayı (yıkıp) indirdi. Bir süre sonra Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (tekrar) oradan geçti ve o binayı göremedi,
Bunun üzerine binaya ne olduğunu sordu. Sahibi senin buyruğunu
işittiği için binayı (yıkıp) indirdi, diye O'na cevap
verildi. O da t
Allah o adama rahmet eylesin, Allah o adama rahmet eylesin, diye duâ etti.**
4162) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâ)'âan;
Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanında kendimi
yağmurdan ve güneşten koruyan (yâni basit) bir evü elimle)
yaptım. O evin yapımında Allah Teâlâ'nın hiç bir
yaratığı bana yardım etmedi. O çalışmam sanki
gözümün önündedir."
4163) "... Harise bin Mudarrib (Radtyallâhü ankyâen;
Şöyle demiştir:
Biz Habbâb (bin el-Erett) (Radıyallâhü anh)'ı
hastalığı dolayısıyla ziyarete gittik. Habbâb dedi ki;
Hastalığım cidden uzadı ve
4164) "... Ömer (bin el-Hattâb) (Radtyallâhü ankyden;
Şöyle demiştir:
Ben, Resûlullah CSallallahü Aleyhi ve SellemKi şöyle buyururken
işittim:
4165) "... Hâlid'in oğulları Habbe ve Sevâ1 (Raâtyallâkü
anhümâ)rdan; Şöyle demişlerdir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir şeyi tamir etmekle meşgul
iken onun yanına girdik. Biz de o işte O'na yardım ettik. Sonra
bize şöyle buyurdu:
Başlarınız hareket ettiği (yâni
yaşadığınız) sürece rızaktan ümitsiz
olmayınız. Çünkü şüphesiz insanı kırmızı ve
üstünde hiç bir elbise olmıyarak annesi doğurur. Sonra Allah Azze ve
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahihtir. Râvi Sellâm
bin Şurahbil'i, İbn-i Hibbân güvenilir râviler arasında anmıştır.
Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan râvileri
güvenilir zâtlardır.
4166) "... Amr bin el-Âs (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Şüphesiz her derede Âdem oğlunun kalbinden bir parça
kalbin rağbet edilen her şeyle bir ilişkisi) bulunur. Artık
o parçaların hepsine uyarsa (yâni tüm arzulara peşkeş olursa) o
kimseyi hangi derede (yâni arzu peşinde) helak ettiğine İltifat
etmez (bakmaz). Kim de Allah'a tevekkül ederse, kalbinin
da&mıkh-ğı (m önlemek) için o kimseye Allah
yeterdir."
; r-
4167) "... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâhü anhütnâyâan
rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir :
Sakın sizden herhangi bir kimse Allah hakkında güzel zan (yâni
bağışlama ümidi) beslemekten başka bir halde ölmesin."
4168) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anAj'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kuvvetli mü'min zayıf mü'
4169) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ank)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Hikmeti! söz, müminin yitiği (gibi)dir. Onu nerede bulursa almaya en çok
hak sahibidir."
4170) "... îbn-i Abbâs (Radıyallâhü anhümâ)'da.n rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü Aleyhi ve Şellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
İki nimet vardır ki çok insanlar bu nimetler (i kullanma işin)
de aldanmıştır t Sıhhat (yâni insan
sağlığı) ve boş vakit.'*
4171) "... Ebû Eyyûb (el-Ensârî) (Radtyallâhüankyâen)
Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeHem) 'in yanına gelerek:
Yâ Resûlallah! Bana (faydalı şeyi) öğret ve özlü söyle, dedi.
Re-sûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de adama):Namazına
durduğun zaman veda edenin namazı gibi namaz kıl. özflr dilemeni
gerektiren bir sözü konuşma ve insanların ellerindeki (dünyalık)
şeylerden ümidini kesmeye azım ve karar ver, buyurdu.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi zayıftır.
Râvi Osman bin Cübeyr'in mechûl olduğunu Zehebi, Tabakat'ta
söylemiştir, tbn-i Hibbân ise onu güvenilirlerden
saymıştır. Buhâri ve Ebû Hâtem de : O, babasından, dedesi
aracılığıyla Ebû Eyyûb (R.A.)'den rivayette bulunmuş,
demişler. Ben derim ki: Hadisin, sözlerin en vecizlerinden ve hikmeti en
iyi şekilde toplayıcı olması onun sabit olmasına
yakınlığına delâlet eder. Bu açıdan
düşünülmelidir.
4172) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'der\ rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Bir yerde) oturup hikmetli konuşmayı dinledikten sonra
(konuşmacı) arkadaşından işittiği (sözlerin)
yalnız şer (yâni yanılma, unutma veya dil sürçmesi eseri)
olanı anlatan kişinin durumu şu adamın durumuna benzer ki,
bir çobanın yanına varır ve t Ey çoban! Bana koyunlarından
kesilmeye elverişli (semiz) bir koyun ver, diye talebte bulunur. Çoban
(da) : Git de koyunların en iyisinin kulağından tut (götür),
der. Bunun üzerine adam gidip sürünün köpeğinin kulağın* dan
tutar.
Bu hadisin mislini ... senediyle Ebü'l-Hasan bin Seleme de bize rivayet etti.
Şu farkla ki râvi bu senedle rivayet ettiği hadis metnlnd«t
= "Sürünün en iyi koyununun kulağından"
söyledi. (Yâni "şât = Koyun" kelimesini ilâve etti ki bu kelinte
vâyette yoktur.)."
KİBİRDEN
UZAK DURMAK VE TEVAZU (ALÇAK GÖNÜLLÜ OLMAK) BABI
4173) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyih ve Sellcm) şöyle
buyurdu, demiştir:
Kalbinde hardal danesi ağırlığı kadar kibir bulunan
kimse cennete girmiyecek ve kalbinde hardal danesi
ağırlığı kadar imân bulunan kimse (ebedi) ateşe
girmiyecek tir."
4174) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah Sübhânehu buyuruyor ki ■. Büyüklük ve azamet bana mahsus
sıfatlarımda*. Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle
nizala-şırsa (yâni bu sıfatları kısmen de olsa
takınmaya kalkışırsa) o kimseyi cehenneme
atarım."
4175) "... tbn-i Abbâs (Radtyallâhü arthümâ)'dan rivayet
edildiğine göre ; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Allah Sübhanehu buyuruyor ki: Kibriya, benim rıdâımdır. Azamet
de benim izanındır. Cyâniv bana mahsus sıfatlarımdır).
Kim bu iki sıfattan birisinde (bile) benimle nizâlaşırsa (yâni
bu sıfatlan kısmen de olsa takınmaya kalkışırsa)
o kimseyi ateşe atarım."
4176) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü ank)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demigtir:
Kim Allah Sübhanehu (rızâsı) için bir derece tevazu (alçak
gönüllülük) ederse Allah o kimseyi buna karşılık olarak bir
derece yükseltir. Kim de Allah (rızâsı) hilâfına bir derece
kibirlenirse Allah bu kimseyi kibirlenmesine karşılık olarak bir
derece alçaltır ki, nihayet onu aşağıların en
aşağısında kılsın."
4177) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü attk)'den; Şöyle
demiştir:
Şüphesiz, Medine halkından câriye (durumundaki yaşlı
kadın bile) Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in elinden tutar ve
kendi ihtiyacı - işi için istediği Medine'nin her hangi bir
semtine götürün-ceye kadar Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) mübarek
elini (yaşlı) kadının elinden çekip çıkarmazdı
(yâni bu derece üstün tevazu gösterirdi)."
4178) "... Enes bin Mâlik (RadıyaUâhü atıtt)\\en;
Şöyle elemiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), hastayı ziyaret eder, cenazeyi
takip eder, kölenin dâvetine icabet eder ve merkebe binerdi. O, Kurayza ve
Nadir (savaş) günü bir merkeb üstünde idi. Hay-ber (savaş) günü de
burnuna hurma yaprağından yapılma bir yuların takılı
bulunduğu bir merkeb üstünde idi ve altında hurma yapra-ğmdan
mamul (yâni sert - kaba) bir semer vardı."
4179) "... Iyâz bin Himâr (Radtyallâhü anA/den rivayet
edildiğine göre :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onlara bir konuşma yaparak
şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve
4180) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radıyallâhü anh)'den;
Şöyle demiştir;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), örtülü köşesinde duran bakire
bir kızdan daha çok utangaçtı ve bir şeyden
hoşlanmadığı zaman hoşnutsuzluğu (mübarek)
yüzünde görülürdü.*'
4181) "... Enes (Radtyallâkü anA)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlul-lah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Şüphesiz her dinin (mensuplarına Özgü) bir huyu - karakteri
vardır. İslâm (mensuplarına özgü) huyu - karakteri de
hayadır.**
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Enes (R.A.Vm hadisinin senedi
zayıftır. Muaviye bin Yahya es-Sadafl Ebû Ravh ed-Dimeşki*yi
zayıf saymışlar.
4182) "... lbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhümâydan rivayet
edildiğine göre ; Resûlullah (SaÜaUohü Aleyhi ve Sellem) söyle buyurdu,
demiştir :
Şüphesiz her dinin (mensuplarına özgü) bir huyu - karakteri vardır.
İslâm (dini mensuplarına özgü) huyu - karakteri de şüphesiz
hayadır."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râviler'den Salih bin Hayyân ve
Saîd bin Muhanımed el-Verrâk'ın zayıflığı
sebebiyle bu sened zayıftır.
4183) "... Ukbe bin Amr Ebû Mes'ûd (Radtyallâhü ank)'dea rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Şüphesiz peygamberlerin sözlerinden (eksiksiz ve kesintisiz)
İnsanların eriştiği haberlerden birisi de: Sen
utanmayınca dilediğini işle! (sözü) dür."
İ
4184) "... Ebû Bekre (Radtyallâkü ankyden rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Haya (utangaçlık) imândan (bir parça) dır. İmân (sahibi) de
cennettedir. Hayâsızlık (ve bundan dolayı yapılan çirkin
konuşma) ise cefâ'dan (bir parça) dır. Cefâ (eden) de
ateştedir."
4185) ",.. Enes (Radıyallâhü ank)yden rivayet edildiğine göre;
Resul ul-lah (Sallalîahü Aleyhi ve Sellcm) şöyle buyurmuştur:
Çok çirkin lâf hangi şey (yâni kişiJde olduysa mutlaka onu lekeleyip
çirkinleştirdi. Haya da hangi şey (kişi) de olduysa mutlaka onu
süsledi."
Hilim i Akıllı davranmak, sabırlı ve hazımlı
olmak, geniş olmak, pek öfkelenmemek, öfkelendiği zaman nefsini
tutabilmek mânâlarına gelir. Dilimizde de: Falan kişi halim ve selim
bir kimsedir, denilir.
4186) "... Muâz bin Enes (el-Ciihenî) (Radtyallâhü ankyâen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallalîahü Aleyhi ve Scllem) şöyle
buyurmuştur:
Kim bir öfkeyi, gereğini yapmaya gücü yettiği halde yutarsa Allah
kıyamet günü o kimseyi bütün yaratıklara övgü ile tanınıp
meşhur eder. Nihayet onu huriler içinden dilediğini seçmek hususunda
serbest kılar.'*
4187 "... Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallâhü anhyden;
Şöyle demiştir:
Biz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ye Sellem)'in yanında oturuyorduk. ResûM
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bu arada) :
Size Abdü'I-Kays heyetleri geldi, buyurdu. Halbuki içimizde hiç bir kimse öyle
görmedi (yâni O, henüz Medine'ye varmamış hey'et-lerin geldiğini
mu'cize olarak söyledi). Bir süre sonra gelip konakladılar ve sonra
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in huzuruna
çıktılar. Onlardan El-Eşeccü'1-Asari kaldı. O, sonra geldi.
Çünkü o, bir konağa indi, devesini çökertti ve (yolculuk) elbisesini bir
tarafa bıraktı. Sonra (teiniz elbise giyip) Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) 'in yanına vardı. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) de onat
Yâ Eşecc! Sende Allah'ın sevdiği iki haslet gerçekten
vardır i Akıllılık ve acele etmeyip teenniyle hareket
etmek, buyurdu. Eşecc ı
Yâ ResülaUah! (Bu hasletler), yaratılışımda bulunan bir
şey mi, yoksa sonra mı bende meydana geldi? diye sordu. Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Hayır, yaratılışında bulunan bir şeydir,
buyurdu."
4188) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâkü anhümâ)'Ğan rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) el-Eşeccü'I-Asarî'ye:
Şüphesiz, sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır:
Akıllılık ve teenniyle hareket edip acele etmemek,
buyurdu."
Not: Zevaid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Abbâs bin el-Padl,
Kurre bin Hâlid'den rivayet etmiştir. Tirmizl'nin rivayetinde olduğu
gibi Bişr bin el-Fadl, bu hadîsi Kurre bin Hâlid'den rivayetle el-Abbâs
bin el-Fadl'a tâbi olmuştur.
4189) "... îbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Bir (mü'min) kulun sırf Allah rızâsını talep etmek için
yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından
daha büyük bir yudum yoktur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup
r&vileri güvenilir zâtlardır.
ALLAH KORKUSUNDAN DOLAYI ÜZÜLÜP
AĞLAMAK BABI
4190) "... Ebû Zerr(-i Gİfârî) (Radıyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Şüphesiz, ben sizin görmediğiniz (gerçekler) i görürüm ve
işitmediğiniz (gerçekler) i işitirim. Gök (âdeta)
gıcırdadı ve gıcırdaması da hakkıdır.
(Çünkü) gökte dört parmak yeri yoktur ki bir melek Allah'a secde etmek üzere (o
yere) alnını koymasın. Allah'a yemin ederim ki. Benim
bildiğim (gerçekleri) siz bilseydiniz az gülerdiniz ve çok
ağlardınız. Yataklar üstünde kadınlardan da zevk
duymazdı-
nız ve (meskenlerinizden) yollara çıkıp Allah'a yüksek sesle
yakarışta bulunurdunuz», buyurdu. (Ebü Zerr sözüne devamla) Vallahi
ben kesilen bir ağaç olmamı cidden temenni ettim, dedi."
4191) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle buyurdu,
demiştir :
4192) "... Abdullah bin Zübeyr (Radıyallâhü anhümâydan rivayet
edildiğine göre:
Kendilerinin müslümanhğı
«İmân edenler bundan önce kendilerine kitâb verilen, sonra üzerlerinden
uzun zaman geçip de kalbleri katılaşan ve çoğu dinden çıkan
(yahûdiler ile hnstiyan) lar gibi olmasın.»" (Hadid, 16)
4193) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyâen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Çok gülmeyiniz. Çünkü gülmenin çokluğu kalbi öldürür (yâni
ka-tılaştınr)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi şahin olup
râvlleri güvenilir zâtlardır.
4194) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyallâhü anh)'den;
Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana: (Yâ îbn-i Mes'ûd!) Bana Kur'ân
oku, diye emretti. Ben de O'na Nisa sûresini okumaya başladım.
Nihayet;
"Her ümmetten (onun peygamberini) birer şâhid getirdiğimiz, Mal
de onlar üzerine şâhid olarak getirdiğimiz zaman (bakalım
kâfirlerin hâli nasıl olacak?)" — Nisa, 41 — âyetine
ulaştığım zaman O'na baktım, O'nun iki gözünden
yaşların akmakta olduğunu gördüm.**
4195) "... El-Berâ (Radtyallâhü ank)'âen; Şöyle
demiştir: Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber bir
cenazede idik. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kabrin kenarı
üzerinde oturdu. Sonra o kadar agadı ki, toprak (O'nun göz
yaşlarıyla) ıslandı. Daha sonra şöyle buyurdu:
Ey kardeşlerim! İşte bunun misli için (iyi amel)
hazırlayınız."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi zayıftır.
îbn-i Hibbân güvenilir râviler bölümünde : Muhammed bin Mâlik, Berâ (R.A.)'den
hadis işitmemiş, demiş. Sonra onu zayıf râviler
arasında anlatmıştır.
4196) "... Sa'd bin Ebî Vakkas (Radtyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Allah korkusundan dolayı) ağlayınız. Eğer
ağlamanız gelmezse, ağlamak için kendinizi zorlaymız."
4197) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü <z»A)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Allah korkusundan dolayı karasinek başı kadar (ufak) bile olsa
iki gözünden yaşlar çıkıp dayanak yumrusunun bir yerine
değen hiç bii' mü'min kul yoktur ki, Allah onu ateşe haram
etmesin."
Bu babın başlığı "Amel üzerine tevakki"
şeklinde tesbit edilmiştir. S i n d î bunun mânâsı:
Yapılan ibâdetin Allah tarafından reddedilmesi endişesi ve
ibâdetin bozulmasına sebep olan şeylerden uzak durmak suretiyle
gerekli titizliği göstermektir, demiştir. Ben de bu
açıklamayı dikkate alarak özlü biçimde terceme ettim. Bu bâbta
rivayet edilen hadislerin de bu mânâ ile yakın ilgisi görülür.
4198) "... Aişe (Radtyallâhü antâj'dan; Şöyle
demiştir:
Yâ Resûlallah (Mü'minûn, 60)
âyetinde — durumu belirtilen — mü'min zina
Hayır. Ey Ebû Bekir'in kızı (veya "Ey Siddîk'm
kızı)! Ve lâkin o, kendisinden kabul olunmaması korkusu içinde
oruç tutan, sadaka veren ve namaz kılan adamdır, buyurdu."
4199) "... Muâviye bin Ebî Süfyân (Radtyaüâhü
art*fima)'dan; Şöyle demiştir:
Ben. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemJ'i şöyle buyururken
işittim:
Ameller ancak kab (içinde bulunan madde) gibidir. En
aşağısı (yani dibteki kısım) güzelse en
yukarısı (yâni üst kısmı) da güzel olur ve en
aşağısı (yâni dibteki kısım) bozulursa en Üst
kısmı da bozulur."
Not: Zev&Ut'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Osman bin
İsmail bulunur, Ben bu ravi hakkında konuşan kimseyi görmedim.
Senedin kalan r&vileri güvenilir zatlardır.
4200) "Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhyûtn rivayet edildiğine göre;
Re-îûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kul, açıkta (yâni başkası tarafından görüldüğü yerde)
namaz kılarken güzel (yâni usûlüne uygun ve gösterişsiz)
kıldığı, gizli (yâni raşkası tarafından
görülmediği yerde) namaz kılarken de güzel
kıl-iığı zaman Allah (Azze ve
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Bakiyye bulunur.
O, ted-tsçidir, hadisi an'ane ile rivayet etmiştir.
4201) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ankyâen rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ey Mü'minler!) Amel ve ibâdetlerinizde itidal ile hareket edip ifrattan (yâni
ibâdette aşırı gitmekten) kaçınınız. Çünkü hiç
birinizi (güzel) ibâdeti - işi kurtarıcı değildir, buyurdu.
Sahâbîler:
Seni de mi kurtaramaz? Yâ Resûlallah, diye sordular. ResûM Ekrem (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) :
Evet, beni de Allah'ın rahmet ve fazlı bürümedikçe yalnız
ibâdetim kurtarıcı değildir, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu basen bir seneddir. Hâvi
Şerik hakkında ihtilâf vardır.
4202) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ün A)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seüem) şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve
Not: Zevftld'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup
r&vileri güvenilir zâtlardır.
4203) "... Sahâbîlerden olan Ebû Sa'd bin Ebî Fadâle el-Ensârî
(Radtyal-lâhü anhyâen rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallahü
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah önce gelenleri ve sonra gelenleri (yâni tüm insanları ve cinleri) kıyamet
günü, vuku bulmasında şüphe olmayan (hesab) günü için
topladığı zaman bir çağına:
Kim Allah (rızâsı) için işlediği bir ibadete (Allah'tan
başka bir kimsenin rızâsını) ortak etti ise
sevabını Allah'tan başkasının (yâni ortak
koştuğu kimsenin) yanından taleb etsin. Çünkü Allah,
ortakların ortaklıktan en müstağni olanıdır (yâni
hiçbir ortaklığa ihtiyacı yoktur), diye çağrıda
bulunacaktır."
4204) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'âen;
Şöyle demiştir: Biz (sahâbUer bir gün) Mesîh-i DeccâlıCn fitnesi
hakkında kendi aramızda) müzâkere ederken Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) .üzerimize çıkageldi ve:Bence sizin için
Mesîh-i Deccâl'dan daha korkunç olan şeyi size haber vermeyeyim mi?
buyurdu. Ebû Saîd demiştir ki: Biz de: Buyur (haber ver), dedik. Bunun
üzerine:
(Sizin için daha korkunç şey) gizli şirk (tir) ki: Adamın namaza
durup da gördüğü bir başka adamın (kendisine) bakmasından
dolayı namazını güzelleştirmesidir." buyurdu.
4205) "... Şeddâd bin Evs (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Ümmetim, hakkında en çok korktuğum şey, Allah'a ortak koşma
(suçunu işlemeleri) dir. Bilmiş olunuz ki: Şüphesiz onlar
güneşe, aya veya puta tapacaklar diyecek değilim ve lâkin bir
takım ibâdetleri Allah'tan başkası için işliyecekler ve
gizli bir şehvet arzulayacaklar."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Âmir bin Abdillah
bulunur. Ben onun hakkında konuşan kimseyi görmedim. Senedin kalan
râvileri güvenilir zâtlardır.
4206) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kim (ibâdetini gösteriş için halka) işittirirse Allah o kimseyi
(yâni maksadını halka) işittirir ve kim (ibâdetinde) riyakârlık
ederse Allah onun riyakârlığının cezasını
verir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde Atiyye el-Avfl
bulunur ve zayıftır. Râvi Muhammed bin Ebİ Leylâ da onun
gibidir. Bu hadîs. Cündüb <R-A.)'ın hadisi olarak Buhârt ve Müslim'de
vardır. (Sünenimizdâ de bu hadisten sonra gelir).
4207) "... Cündüb (Radıyallâhü anA)'den rivayet edildiğine göre;
ResÛ-lullah (Sallallahü Aleyki ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kim (ibâdetinde) riyakârlık ederse Allah onun
riyakârlığının cezasını verir ve kim (ibâdetini
gösteriş için halka) işittirse Allah onu(n niyetini halka)
işittirir."
HASED (BİR
KİMSEDE BULUNAN BÎR NÎMETİ ÇEKEMEMEK VEYA GÜZEL HASLETE
İMRENMEK) BABI
4208) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü û«A)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Allah katında sevimli) imrenme'yalnız (şu) iki (haslet) de
vardır : Allah'ın bir mal verip de onu hak (yolun) da harcamaya
muvaffak ettiği adam (m bu hasleti) ve Allah'ın bir hikmet verip de o
hikmetle hükmeden ve onu öğreten adam (in bu hasleti)."
4209) "... Abdullah bin Ömer (Radıyallâhü anhümâ)'dan rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Allah katında sevimli) imrenme yalnız (şu) iki (haslet) de
vardır: Allah'ın Kur'ân (bilgisini) verip de gece saatlerinde ve
gündüz saatlerinde onunla amel eden adam (in bu hasleti) ve Allah'ın mal
verip de onu gece vakitlerinde ve gündüz saatlerinde hayır yolunda
harcayan adam (in bu hasleti)."
4210) "... Enes (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Hased (yâni başkasındaki bir nimeti çekememek), ateşin odunu
yediği (mahvettiği) gibi sevablan yiyer (tüketir). Sadaka da suyun
ateşi söndürdüğü gibi hatâyı söndürür. Namaz mü'minin nurudur.
Oruç da ateşten koruyucu bir kalkandır/'
4211) "... Ebû Bekre (Radıyallâhü anhyûta rivayet edildiğine
göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Allah'ın, sahibi için âhirete ertelediği ceza ile beraber dünyada
(da) cezasını çabuklaştırmasına zulüm ve akraba ile
iyi ilişkiyi kesme günahlarından daha lâyık bir günah
yoktur."
4212) "... Mü'minlerin anası Âişe (Radıyallâhü
anhâ)'dan rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sevabı en çabuk olan hayır, yaratıklardan herhangi birisine
iyilik etmek ve akraba ile iyi ilgilenmektir. Cezası en çabuk olan
şer de, zulüm - yaratıklara kötü davranmak ve akraba ile iyi
ilişkiyi kesmektir."
4213) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü onA/den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
Müslüman kardeşini küçümsemek (suçu) adama şer (huy) olarak
yeterdir."
4214) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü a«A)'den rivayet
edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Allah, alçak gönüllü olunuz ve bâzınız bâzınıza
zulüm edemez (etmesin) diye bana vahiy etti."
VERA (YÂNİ
HARAM VE ŞÜPHELÎ ŞEYLERDEN
TİTİZLİKLE SAKINMA) VE TAKVA (YÂNİ ALLAH'TAN
KORKMAK VE ONA İTAAT ETMEK) BABI
4215) "... Atiyye eş-Sa'dî —ki Peygamber (Sattallahü
Aleyhi ve Sel-i sahâbîlerinden idi— (Radtyallâhü ankydtn rivayet
edildiğine göre; Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
Kul. sakıncalı şeyden korktuğundan dolayı
sakıncasız şeyi de bırakmadıkça müttakiler derecesine
erişemez."
4216) '... Abdullah bin Amr (bin el-As) (Radtyallâkü anhümâyâan; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e:
(Yâ Resûlallah)! İnsanların hangisi daha faziletlidir? diye soruldu.
O :
Kalbi mahmûm (pâk) ve dili çok doğru olan her Cmü'min) kişi, buyurdu.
Sahâbîler:
(Yâ Resûlallah>! Dili çok doğru olanı (n ne demek olduğunu)
biliriz. Mahmûm kalb nedir? diye sordular. O:
(Mahmûm kalb), Allah'tan korkan, tertemiz, içinde ne günah, ne zulüm ile
yaratıklara kötülük etmek, ne kin ne de hased (çekememez-lik) olan (kalb)
dir, buyurdu."
4217) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ank)'den rivayet
edildiğine göre; Lesûlullah (SaUallahü Aleyhi ve Selfem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Yâ Ebâ Hüreyre! Şüpheli (yâni helâl mı, haram mı diye tereddüd
ettiğin) şeylerden titizlikle sakın, (o takdirde)
insanların (Allah'a) en çok kulluk edeni olursun. (
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bu, hasen bir seneddir. RâvI EbÛ
Recâ'nın adı Muhriz bin Abdülah el-Cezeri'dir,
4218) "... Ebû Zerr (Radtyallâkü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resû-hıllab (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Tedbir gibi bir akıl yok, nefsi (müslümanlara eziyet etmekten)
alıkoymak gibi bir vera* (= günah ve şüpheli şeylerden dikkatle
sakınmak) yok ve huy güzelliği gibi bir şeref yoktur."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde el-K&sim bin
Muham-med el-Misrl bulunur. Bu râvi zayıftır.
4219) "... Semûre bin Cündüb (Radtyallâhü o» A J'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Haseb (yâni kişiyi halk nazarında yücelten şey) maldır.
Kerem (yâni kişiyi Allah katında yücelten şey) de
takvadır."
4220) "... Ebû Zerr (Radtyallâhü <m*;'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Şüphesiz ben öyle bir kelime (Osman — kendi rivayetinde — de-diki: öyle
bir âyet) bilirim ki
Yâ Resûlallah! Hangi âyettir? dediler. O, buyurdu ki: = «ve kim Allah'tan
korkarsa, Allah o
kimseye (doruktan genişliğe) bir çıkış yolu ihsan
eder.» (Talâk, 2) demiştir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bu hadisin ravileri güvenilir
zâtlardır. Fakat sened munkati (kesik)tir. Çünkü Ebü's-Selil, Ebû Zerr
(R.A.)'a yetişmemiş* tir. Bu durumu et-Tehzito yazan
söylemiştir.
KİŞİYİ İYİ
HASLET VE GÜZEL SIFATLARIYLA ANMAK BABI
4221) "... Ebû Züheyr es-Sakafî (Radıyaltâhü anhyâen;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Nebâvet veya Benâ-vefte (râvi dedi ki
Nebâvet Tâif'ten bir yerdir) bize bir konuşma yaparak :
Nerde ise cennetlik olanları cehennemlik olanlardan ayırdedip
tanıyabilirsiniz, buyurdu. Sahâbîler:
Onları ayırdedip tanımak ne ile (olabilir) ? diye sordular.
ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
İyilikle anmak ve kötülükle anmak suretiyle (olur). (Çünkü) siz birbiriniz
hakkında (şâhidlik
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahîh olup râvilerî
güvenilir zâtlardır. Ebû Züheyr (R.A.)'ın bundan başka hadisi
İbn-i Mâcete yanında yoktur. Kütüb-i Sitte'nin kalanlarında onun
hadisi hiç yoktur.
4222) "... Külsûm el-Huzâîe(Radtyallâhü ankyden; Şöyle
demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına gelerek t
Yâ Resûlallah! İyilik ettiğim zaman iyilik ettiğimi ve
fenalık ettiğim zaman fenalık ettiğimi nasıl
bilebilirim? diye sordu. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
:
Senin (ne ettiğini bilen) komşuların: İyilik ettin,
dedikleri zaman hakikaten iyilik etmişsin ve onlar t Fenalık ettin,
dedikleri zaman gerçekten fenalık etmişsin, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Külsûm el-Huzâl'nin hadisine dâir
çenedin râvileri güvenilir zâtlardır. Fakat sened mürseldir. Külsûm bin
Alkarna ki ona İbnül-Mustaük da denilir. îbn-i Hibbân onu güvenilir zâtlar
arasında anmıştır. îbn-İ Abdi'1-Berr, onun
hadislerinin mürsel olduğunu, çünkü sahâbiliğinin sübuta
ermediğini söylemiştir. Ebû Naîm de aynı şeyi
söylemiştir. Alimler onun babasının sahâbl olduğunu
söylemişlerdir.
(1) Hulâsa, 460
4223) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâkü a«A)'den
rivayet edildiğine göre bir adam; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve
Settem)*e:
İyilik ettiğim zaman (yaptığım işin iyi
olduğunu) ve fenalık ettiğim zaman (yaptığım
işin fena olduğunu) nasıl bilebilirim? diye sordu. Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (de):
Sen (ne yaptığını bilen dindar) komşularını
i İyilik ettin, söylerken işittiğin zaman muhakkak iyilik
etmiş (olur) sun ve sen onlun ı Fenalık ettin, derken
işitince gerçekten fenalık etmiş (olur) sun, buyurdu."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Abdullah bin Mes'ûd (R.A.)'m bu
hadisine dâir sened sahihtir, râvileride güvenilir zâtlardır. İbn-i
Hibbân da bu hadisi Abdurrezz&k yoluyla bu senedle rivayet etmiştir.
4224) "... İbn-i Abbas (Radtyallâhü anhümâyâa.n rivayet
edildiğine gÖ-re; Resulullah (SaUaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Cennetlik olan (mü'min) o kimsedir ki Allah onun iki kulağını,
(işlediği) iyi bir şeyden dolayı insanların övgüsü ile
doldurur. Kendisi de (hayır ile anıldığını)
işitir. Cehennemlik olan da o kimsedir ki Allah onun iki kulağım
(işlediği) şer bir şeyden dolayı insanların (onu)
fena anmaları sözleriyle doldurur. Kendisi de (şer ile
anıldığını) duyar."
4225) "... Kbû Zı-rr {Radıyaliâhü
a>ıh)\\w. Şöyle cienııştir :
Ben, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e:
Adam Allah (rızâsı) için (hayırlı) şey işler.
İnsanlar da bu işten
dolayı onu severler (yâni bu duruma ne buyurulur)? dedim. Resûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu (sevgi), mü'mhıin (kavuşacağı) müjdenin âcil
olanıdır, buyurdu."
4226) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'den; Şöyle
demiştir: Bir adam:
Yâ Resûlallah! Ben (hayırlı) bir iş yapanın. Sonra (o
işi yaptığım) duyulur. Ben de duyulmasından
hoşlanırım (yâni bu duruma ne buyurulur)? dedi. Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Senin İçin iki sevab vardır: Gizli yapmak sevabı ve açıktan
yapma sevabı, buyurdu."
NİYYET BABI
4227) "... Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i
şöyle buyururken işittim, demiştir:
Ameller (yâni kişilerin kendi iradeleriyle işlediği
şeylerin değeri) ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet
ettiği şey vardır.
Artık kimin (küfür diyarından İslâm memleketine) hicreti (nden
niyet ve gayesi) Allah ve Resûl'üne yönelik olursa o kimsenin hicreti
(gerçekten) Allah'a ve Resûl'ünedir. Kimin hicreti elde edeceği
dünyalık veya evleneceği bir kadın için olursa o kimsenin
hicreti (sevaba yönelik olmayıp) göç etmesine sebep olan (dünyalık
veya kadın) a-dır."
4228) "... Ebû Kebşe el-Enmârî (Radtydttâhü ank)'den
rivayet edildiğine göre; Resulu 11 ah (SallaUahü Aleyhi ve Selletn)
şöyle buyurdu, demiştir:
Bu ümmetin durumu, şu dört kişinin durumu gibidir t (Birincisi),
Allah'ın mal ve (dinî) ilim verdiği bir adamdır. Bu adam,
Bu İki adam (asıl) sevabta eşittir, buyurduktan sonra ve
(üçüncüsü) Allah'ın mal verip de (dînî) İlim vermediği
adamdır. Bu adam, maunda şuursuzca hareket ederek hakkının
dışında (yani nefsi arzulan uğrunda) harcar ve
(dördüncüsü), Allah'ın ne (dinî) ilim ne de mal verdiği adamdır.
Bu da:
Bu iki adam (asıl) günahta eşittir.
(İbn-i Mâcete demiş ki) bu hadisin mislini ... senediyle İshâk
bin Mervezî ve bir mislini ... senediyle Muhammed bin İsmail bin Semû-re
bize rivayet etti."
4229) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine
göre: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Scllem) şöyie buyurdu,
demiştir:
İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetleri üzerine
diriltilirler."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde Leys bin Selim
bulunur. Bu râvi zayıftır. Ama Müslim'in rivayet ettiği Câbir
(R.A.)'ın hadîsi bu hadis için bir şâhiddir. Yâni te'yid eder.
4230) "... Câbir (Radtyallâkü onA)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Saltallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
İnsanlar (ölürken taşıdıkları) niyetler üzerine
haşrolunurlar."
EMEL (YÂNİ
UZUN ÖMÜR VE BOL MAL GİBİ NEFSİN HOŞLANDIĞI
ŞEYLERİ UMMAK) VE ECEL BABI
4231) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radıyallâhü ank)'den
rivayet edildiğine
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seli em) (sahâbiler için toprak -kum üzerine
değnekle) kare biçiminde bir şekil, o şeklin ortasına bir
çizgi, ortadaki çizginin yanma doğru çizgiler ve kare biçimindeki o
şeklin dışında bir çizgi çizdi. Sonra (sahâbilere) .-
Bunun ne olduğunu bilir misiniz? buyurdu. Sahâbîler:
Allah ve Resulü en iyi bilendir, dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) :
İnşân (karenin içindeki) orta çizgidir. O çizginin yanına
doğru olan çizgiler, insana
4232) "... Enes bin Mâlik (Radtyhllâkü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SaOaUakü Aleyhi ve SetUm (bir yere ijâret
ederek):
Bu, Âdem oğludur (yâni insandır). Bu da ecelidir, ensesi
yanındadır, buyurdu ve elini, ecel yeri (olarak gösterdiği
nokta) mn ilerisine doğru açarak;
Ve insanın emeli oradadır, buyurdu."
4233) ■'... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Saliallahü Aleyhi ve Seİlem) şöyle
buyurmuştur:
Yaşlı kişinin kalbi iki hasleti sevmek hususunda gençtir (yâni
kuvvetli ve şendir) : (O hasletler) yaşama sevgisi ve mal
çokluğu sevgisi (dir)."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir :
İbn-i Mâce'nin bu hadise dâir senedi
sahihtir, râvileri de güvenilir zâtlardır.
4234) "... Enes (Radtyallâhü anh)\\en rivayet edildiğine göre;
Resûlullah {Sailallahü Aleyhi ve Scllem) şöyle buyurdu, demiştir :
Âdemoğlu yaşlanır. Fakat on (un ahlâkın) dan iki haslet
gençleşir (yâni kuvvetlenip gelişir) : Mal (biriktirme ve
çoğaltma) üzerine ihtiras ve ömür (uzunluğu) üzerine ihtiras."
4235) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü a«A>'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sattallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Âdemoğlunun İki dere dolusu
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: İbn-i M&ceteltfn bu hadisi
dâir senedi sahih olup r&vileri güvenilir zâtlardır.
4236) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anAJ'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Ümmetimin ömürleri altmış (yaş) ile yetmiş (yaş)
arasıdır ve bu yaşı geçenleri çok azdır."
AMEL (YÂNÎ
İBÂDET)
4237) "... (Mü'minlerin anası) Ümmü Seleme
(Radtyatlâhü Şöyle demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in ruhunu (atıp) götüren
(Rabb'im)e yemin ederim ki O, ömrünün son zamanlarında (farz olanı
hâriç) namaz(lar)inin çoğu(nu) oturarak (kılıyor) idi. O'na en
sevimli amel de az bile olsa (mümin) kulun devamlı işlediği
sâlih amel (vâni ibâdet) idi."
4238) "... Aişe (Radtyallâhü tmhâ)\kın; Şöyle
demiştir:
(Bir gün) bir kadın yanımda bulunuyordu. Biraz sonra Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) odama girdi ve "Bu kadın kimdir?"
diye sordu. Ben de:
Falancadır. (Geceleyin) hiç uyumaz, dedim (Âişe kadının
kıldığı namazları anlatmaya başladı). Bunun
üzerine Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bırak. (Devamlı) yapabileceğiniz ameller (yâni nafile ibâdetler)
ile meşgul otunuz. Çünkü Allah'a yemin ederim ki, siz (ibâdetten)
usanmcaya kadar Allah size ihsanını kesmez, buyurdu. Âişe
demiştir ki: Resul i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) e en sevimli din
(yâni ibâdet), sahibinin devamlı ifâ ettiği (ibâdet) idi."
4239) "... Hanzala el-Kâtib et-Temîmî el-Üseyyidî (Radtyallâhü anh)'-den
rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Biz Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında bulunuyorduk. Bize
cennet ve cehennemi öyle hatırlattı ki biz (cennet ve cehennemi)
gözle görüyor gibi olduk. Sonra ben kalkıp ailemin ve çocuğumun yanma
gittim ve (o hâli unutup) güldüm, eğlendim. Hanzala dedi ki: Biraz sonra
(kendimi toparlayıp Resül-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in
yanında iken) içinde olduğumuz hali hatırladım. Hemen
(evden) çıktım ve Ebû Bekir (Radıyallâhü anh)'a rastladım
.Ona: (tçine düştüğüm gafleti anlatarak) münafık oldum,
münafık oldum, dedim, Ebû Bekir: Muhakkak biz onu (yâni aile
ferd-lerimizle eğlenip gülme işini) işliyoruz, dedi. Sonra
Hanzala gidip bu hâli Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e anlattı.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Yâ Hanzala! (Benim yanımda olmadığınız zaman) benim
yanımda olduğunuz gibi olsaydınız melekler
yataklarınız üstünde (veya yollarınız üzerinde) sizlerle
tokalaşacaktı. Yâ Hanzalal Bir saat şöyle, bir saat böyle,
buyurdu."
4240) "... Ebû Hüreyre (RadtyaHâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Amel (yâni farz olmayan ibâdet) den (devamlı yapmaya) gücünüzün
yettiği miktarı yükleniniz. Çünkü amelin en hayırlısı
az bile olsa en çok devam ettirilenidir."
4241) "... Câbir bin Abdillah (RadtyaHâhü anhümâ)'dan;
Şöyle demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), bir taş üstünde namaz kılan
bir adamın yanından geçip Mekke'nin kenarına vardı. (Orada)
uzun bir süre kaldıktan sonra geri döndü ve taş üstünde namaz
kılan adama aynı durumda namaz kılarken rastladı. Bunun
üzerine Resûl-İ Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ayağa kalkarak
İki elini birleştirdi ve üç kere t
Ey insanlar! Mutedil davranın (yâni ifrat ve tefritten sakının),
buyurdu. (Sonra buyruğuna şöyle devam etti) : Çünkü şüphesiz,
siz (ibâdetten) usamncaya kadar Allah size ihsanını kesmez."
GÜNAHLARI
HATIRLAMAK BABI
4242) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü onAJ'den;
Şöyle demiştir:
Bizi Yâ Resûlallah! Câhiliyet devrinde (yâni müslüman olmazdan önce)
işlemiş olduğumuz günahlardan dolayı
cezalandırılır mıyız? diye sorduk. Bunun üzerine
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) :
Kİm müslümanhkta güzel hareket ederse câhiliyet devrinde (yâni müslüman
olmazdan önce) olan (günahların) dan dolayı
cezalandırılmaz. Kim (müslüman olduktan sonra) kötü hareket ederse
hem (müslüman olmazdan) önceki hem (müslüman olduktan) sonraki (günahları)
ile muaheze edilir (yâni sorumlu tutulur), buyurdu."
4243) "... Aişe (Radtyallâhü a»Aâ,)'dan; Şöyle
demiştir:
Resûlullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana:
Yâ Âişe (Günah sayılan) amellerin küçümsenenlerinden (de) sakın.
Çünkü şüphesiz, onlar için (de) Allah (tarafın) dan bir
araştırıcı (melek) vardır, buyurdu."
4244) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a»AJ'den rivayet
edildiğine göre; Reeûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
Mümin günah işlediği zaman kalbinde siyah bir iz olur. Sonra o
kişi tevbe edip (nefsini o günahtan) çekip çıkarır ve
(Allah'tan)
mağfiret dilerse kalbi (o iz pasından) cilalanıp temizlenir.
"Hayır, (onların sandıklan gibi değil). Onların
kazandıkları günahlar, kalblerini paslandınp
karartmıştır" (Mutaffıfin, 14) âyetinde buyurduğu
rân budur.*1
4245) "... Sevbân (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Ümmetimden birtakım kimseleri bilirim ki onlar kıyamet günü Tihâme
dağlan emsali (çok) ve bembeyaz (yâni tertemiz) sevaplar getirirler de
Allah (Azze ve
Yâ Resûlallah! Bİlmiyerek onlardan olmamamız için bize onların
sıfatlarını söyle ve bize onların durumunu açıkla,
dedi. Resül-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bilmiş olunuz ki onlar sizin (din) kardeşleriniz ve sizin cinsinizden
(bir takım insanlar) dır. Sizin aldığınız gibi
onlar geceden (ibâdet nasibini) de alırlar. Ve lâkin onlar, Allah'ın
yasak kıldığı şeylerle tenha yerde başbaşa
kaldıkları zaman o yasakların sınırlarını
çiğnerler, buyurdu."
Not: Zevâld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup rftvilerf
güvenilir zâtlardır. R&vi Ebû Amir el-ÜhânITım adı Abdullah
bin öabir'dir.
4246) "... Ebû Hüreyre (RadtyaUâkü anA/den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemye:
(Mü'mini) cennete dâhil
Takva (yâni Allah korkusu) ve huy güzelliğidir, buyurdu. Ve O'na:
(Mü'mini) cehenneme sokan günahların en çoğu hangisidir? diye
soruldu. O t
(Şu) iki organ t Ağız ve tenasül uzvu, buyurdu.'
TEVBEYİ (HATIRLAMAK) BABI
4247) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)\\ç\\ rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Allah (Azze ve
(yâni razı olur)."
4248) "...Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anhyâen rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur;
526
BÜN&N-t tBN-t İCAGK
Hatalarınız göğe ulaşacak kadar günah işleyip de sonra
(onlardan) tevbe etmiş olsanız, Allah tevbenizi
4249) "... Ebû Saîd (Radtyatlâkü ankyâen rivayet edildiğine göre;
Re-sûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah, kulunun tevbesine şu adamın sevinmesinden daha çok sevinir
(yâni razı olur) ki (yolculuk hâlinde olan) o adam bir susuz çölde binit
devesini kaybeder. Bunun üzerine adamcağız yitik devesini aramaya
koyulur. Nihayet o arayış, adamı cidden yorup âciz
bırakınca (susuzluk ve sıcaktan dolayı olduğu yerde
ölmek üzere başını yere koyup) elbisesini başına çekip
örtünür. İşte kendisi o halde olduğu sırada devesini
kaybettiği yerde aniden hayvanının ayak sesini duyar. Bunun
üzerine yüzüne çektiği örtüyü açar ve hemen binit hayvanı ile
karşılaşır."
4250) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyaîlâhü a»A)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Günahtan tevbe
Not: Sindi şöyle demiştir : Zevâid sahibi bu hadisi Zevâid adlı
kitabında anlatmış ve: Bunun senedi sahih olup râvileri
güvenilir zâtlardır, dedikten sonra bu sözüne bir şey eklememiş,
bu kadarla yetinmiş ve hadisi kendi haline
bırakmıştır. El-Makasıdü'1-Hasana'da da: Bu hadisi
İbn-i Mâce de, Taberânî el-Kebîr'de ve Bey-haki eş-Şuabta Ebû
Ubeyde bin Abdullah bin Mes'ûd aracılığıyla babasından
(yani Abdullah bin Mes'ûd'den) merfû hadis olarak rivayet etmişler ve
râvileri güvenilir zâtlardır. Hattâ şeyhimiz bu hadisi hasen
saymıştır. Sebebi ise bu hadisi te*yid eder mâhiyette başka
hadislerin bulunmasıdır. Aksi takdirde hasen sayılmaman gerekir.
Çünkü Ebû Ubeyde'nin babasından hadîs işitmediğini kesinlikle
söyleyen» lerin sayısı bir değildir, diye bilgi
verilmiştir.
4251) "... Enes (Radıyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlul-lah (Sattallakü Aleyhi ve Sclletn) şöyle
buyurdu, demiştir:
Âdem oğullarının hepsi çok günah işler. Çok günah
işleyenlerin en hayırlısı çokça tevbe edenlerdir."
4252) "... (Abdullah) bin Ma'kÜ (bin Mukrin) (Radtyallâhü anhümâ)*-dan;
Şöyle demiştir:
Ben babam (Ma'kil) ile beraber Abdullah (bin Mes'ûd) (Radıyal-lâhü anh)'m
yanına girdik de ben onu (yâni îbn-i Mes'ûd'u) şöyle söylerken
işittim: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Günahtan) pişmanlık duymak, bir tevbe di r, buyurdu. Bunun üzerine
babam (Ma'kil), Abdullah (İbn-i Mes'ûd)a:
"(Günahtan) pişmanlık duymak bir tevbedir" hadîsini Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sen işittin (mi)? dedi. Abdullah (îbn-i
Mes'ûd) :
Evet, diye cevap verdi.'*
4253) "... Abdullah bin Amr (bin el-As) (Radtyallâhü ankümâ)'dan rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Allah (Azze ve
Not; Zevâld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedinde el-Velid bin
Müslim bulunur. Bu râvi tedlisçidir ve hadisi an'ane ile rivayet etmiştir.
Râvi Mekhûl ed-Dı-meşki de öyledir.
42S4) "... (Abdullah) bin Mes'ûd (Radtyallâhü an*)'den;
Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma gelerek (helâh
olamayan) bir kadından bir öpücük aldığını
anlattı ve bu günahın keffâretinl sormaya başladı. Resul4
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) İse ona bir şey söylemedi. Sonra
Allah (Azze ve
CeUe) :
«ve namazı gündüzün iki tarafında, geceden de gündüze yakın
saat-larda dosdoğru kıl. Şüphesiz, iyilikler kötülükleri
giderir. Bu, iyi düşünüp öğütlenenler için bir nasihattir. (Hûd, 114)
âyetini indirdi. Bunun üzerine adamı
Yâ Resûlullah! Bu âyettin hükmü) yalnız benim için inidir? diye sordu.
Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Bu âyet (in hükmü) benim ümmetimden onunla amel edenler için. (umûmi) dir,
buyurdu/1
4255) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyden rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhivc Sellem) şöyle buyurmuştur:
Bir adam kendine israf etti (yâni aşırı derecede günahlar
işledi). Sonra ölüm döşeğine düşünce oğullarına
vasiyet ederek: Ben öldüğüm zaman cesedimi yakınız, sonra
ufaltıp kül hâline getiriniz ve beni (m külümü) rüzgâra ve denize
saçınız. Çünkü Allah'a yemin ederim ki,
Onlar da adama öyle yaptılar (yâni vasiyyetini yerine getirdiler). Bunun
üzerine (Allah) yere :
Aldığını (geri) ver, buyurdu. Adamda o anda kalkıverdi
ve Al' lah ona:
Seni bu yaptığına sürükleyen nedir? dedi. Adam:
Senin haşyetin (veya senin mahâfetin» —Yâni senden olan korkum. Yâ Rabbi!
dedi. Allah da onu bu sebebten dolayı
4256) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anh)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seiîem) şöyle buyurmuştur:
Bir kadın bağladığı (hapsettiği) bir kedi
sebebiyle cehenneme girdi. Çünkü ne kendisi kediye (bir şey) yedirdi, ne
de yerin haşerâtın-dan yesin diye salıverdi ve nihayet kedi
(açlıktan) öldü.
(îbret verici bu ve bundan önceki hadîsi Ma'mer'e rivayet
4257) tJ... Ebû Zerr(-i Gifârî) (Radıyallâhü anhyfan rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir :
Allah Tebârek ve Teâlâ buyurur ki: Ey kullarım! Benim koruduğum
(ermiş kimseler) hâriç hepiniz günah işleyebilirsiniz. Bu itibarla
benden mağfiret dileyiniz ki sizi bağışlıyayım.
Sizden kim bağışlamaya gücümün yettiğini bilir de
kudretimle benden mağfiret dilerse o kimseyi
bağışlarım. Hidâyete erdirdiğim kimseler hâriç,
hepiniz dalâlettesiniz. Onun için benden hidâyet dileyiniz, sizi hidâyete
erdireyim. Zengin ettiğim kimseler hâriç hepiniz fakirsiniz. Bu itibarla
benden (rızık) isteyiniz, sizi nzıklandırayım.
Eğer hayatta olanınız, ölmüş olanınız, önce
gelenleriniz, sonra gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru
olanınız (yâni bütün kullar) toplanıp da kullarımdan en çok
takva sahibi kulumun kalbi üzerinde (yâni hepsinin kalbi onun kalbi gibi) olsa,
benim mülkümde (yâni hükümranlığım ve saltanatımda) bir
sivrisinek kanadı (kadar bir şey) artmaz. Şayet onlar (yâni tüm
kullar) toplanıp da kullarımdan en sapık - şerir kulumun
kalbi Üzerinde (yâni hepisinin kalbi onun kalbi gibi) olsa benim mülkümden bir
sivrisinek kanadı (kadar bir şey) eksilmez. Eğer hayatta
olanınız, ölmüş olanınız, önce gelenleriniz, sonra
gelenleriniz, yaş olanınız ve kuru olanınız (yâni
bütün kullar) toplanıp da her biri hatınndan geçen bütün ihtiyaç ve
isteklerini (benden) dilerse, onların bütün dileklerini yerine getirmem,
benim mülkümden ancak birinizin deniz kenarından geçip de bir dikiş
iğnesini denize sokup çıkarması ile deniz suyunu eksilttiği
kadar eksiltir, (yâni bu misalde nasıl deniz suyu hiç eksilmiyorsa
kulların bütün isteklerini yerine getirmekle ilâhi hazineden hiç bir
şey eksilmez). Benim mülkümden hiç bir şeyin eksilmemesi sebebi
şudur: Şüphesiz ben çok cömerdim, keremim boldur. Bağış
yapmam bir söz söylemek (ten ibaret) tir (yâni çalışmayı,
didinmeyi gerektirmez). Ben bir şeyi dilediğim zaman sâdece ona
"Ol" derim. O da hemen olur."
ÖLÜMÜ HATIRLAMAK VE ONA HAZIRLANMAK BABI
4258) i:... Ebû Hüreyre (RadıyaHâhü anh)\\en rivayet
edildiğine göre; Resulullah (Saîlallahü Aleyhi ve Setlcm)
Lezzet (ve zevkHeri kesen (ona son veren) i çokça
hatırlayınız, buyurdu, demiştir. Yâni ölümü (çokça
hatırlayınız)."
4259) "... (Abdullah) bin Ömer (RadtyaUâhü atthumâydan; Şöyle
demiştir ;
Ben, Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in beraberinde idim. Ensâr'dan
bir adam Ona geldi ve Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'e selâm verdikten
sonra:
Yâ Hesülallah! Mü'minlerin hangisi daha faziletlidir? diye sordu. Resul i Ekrem
(Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) :
Huy bakımından en güzel olanı, buyurdu. Adam: Peki, mü'minlerin
hangisi daha akıllı - şuurludur? diye sordu. Re-sûl-i Ekrem
(Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) :
Ölümü en çok hatırlayanı ve ölümden sonraki (hayatı) için en
güzel şekilde hazırlananı. İşte onlar en
akıllı - şuurlu olanlardır, buyurdu."
4260) "-. Ebû Ya'lâ Şeddud bin Evs (RadıyaHâhü anh)\\çn rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Akıllı - şuurlu adam o kimsedir ki nefsini (Allah'a karşı)
köleleş-tirir (veya hesaba çeker) ve ölümden sonraki (hayat) için (iyi)
amel işler. (Nefsini yenmekten) Âciz adam da o kimsedir ki nefsini
arzusuna uydurur (yâni nefsini haramdan alıkoymaz). Sonra Allah'tan
(mağfiret) temenni eder."
4261) "... Enes (Radtyattâkü anh)'âen; Şöyle
demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ölüm döşeğinde olan bir
gencin yanına girdi ve ona:
Sen kendini nasıl buluyorsun? diye sordu. Genç i
Ben, Allah (m afvınh umarım Yâ Resûlallah! Ve günahlarımdan
korkarım, dedi. Bunun üzerine Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-
lem) buyurdu ki s
Bu vakitte (yâni ölüm döşeğinde) her hangi bir (mü'min) kulun
kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince
mutlaka Allah o kuluna dilediği (mağfireti) ni verir ve onu
korktuğu (azabı)n-dan emin kılar."
4262) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Salİalîahü Aleyhi ve Scllcm) şöyle
buyurmuştur :
Ölüm döşeğinde olan kimsenin yanında melekler hazır
bulunur.
4263) "... Abdullah bin Mes'ûd (RadtyaUâkü anhyten rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Birinizin eceli bir yerde olduğu zaman ihtiyaç - iş onu oraya sıçratır
(yâni o yere zamanında gitmesine vesile oluverir). Sonra kalan ömrünün
sonuna varınca, Allah sübhânehû onun ruhunu (orada) alır.
Kıyamet günü de o yer: Ey Rabb'ım! İşte bu, bana emanet
ettiğin (cesed)dir, der."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup râvüeri
güvenilir zâtlardır.
4264) "... Âişe (Radtyallâhü a«/ta.)'dan; Şöyle
demiştir:
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Her kim Allah'a kavuşmayı severse, Allah (da) ona kavuşmayı
sever. Her kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa Allah (da) ona
kavuşmaktan hoşlanmaz, buyurdu. Bunun üzerine O'na:
Yâ Resûlallah! Allah'a kavuşmaktan hoşlanmamak. Ölüme
kavuşmaktan hoşlanmamak dolayısıyladır ve hiç birimiz
ölümden hoşlanmayız (ne buyurulur?) denildi. Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Hayır, (öyle değil). Bu (yâni Allah'a kavuşmayı sevmek veya
sevmemek) ancak kişinin öleceği anda olur. Ölüm döşeğinde
kişi Allah'ın rahmet ve mağfiretiyle müjdelendiği zaman
Allah'a kavuşmayı sever. Allah da ona kavuşmayı sever. Ölüm
döşeğinde kişi Allah'ın azabı ile müjdelenince (yâni
tehdid edilince) Allah'a kavuşmak istemez. Allah da ona kavuşmaktan
hoşlanmaz."
. 4265) "... Enes (Radtyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûluİ-lah (Sallallahü Aleyhi ve Seliem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Sakın) herhangi biriniz, başına gelen zarardan dolayı
ölmeyi temenni edemez (etmesin).
AUahım! Yaşamak benim İçin hayırlı olduğu sûrece
beni yaşat ve Ölüm benim için hayırlı olduğu zaman beni
öldür."
4266) "... Ebû Hüreyre (Radıyaüâhü anhyden rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Salîaîlahü Aleyhi ve Selîem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Bir kemik hâriç insan (cesedin) den çürümeyen hiç bir şey yoktur. O
(çürümeyen kemik) de kuyruk sokumudur ve kıyamet günü cesedin
yaratılışı o kemikten kurulur."
4267) "... Hâni' Mevlâ Osman (bin Affân) (Radtyallâhü ankümâyâzn;
Şöyle demiştir:
Osman bin Affân (Radıyallâhü anh), bir mezar başında
durduğu zaman sakalını (göz yaşlarıyla) ıslatmcaya
kadar ağlardı. Bu sebeple kendisine: Sen cenneti ve cehennemi
anıyorsun, ağlamıyorsun da bundan (yâni kabir korkusundan)
dolayı ağlıyorsun? denildi. Osman (Radıyallâhü anh), dedi
ki: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sel' lem) :
Muhakkak mezar, âhiret konaklarının ilkidir.
Şayet ölü on (un azabın) dan kurtulmazsa ondan sonraki (konaklar)
ondan şiddetli olur, buyurdu. Osman dedi ki: Besûlullah (Sallallahü Aleyhi
ve Sellem) şöyle de buyurdu •.
Mezar kadar korkunç hiç bir fecî manzara görmedim."
4268) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
Hâni1 (R.A.)'ın Hâl Tercemesİ
Hâni' el-Berbert Ebû Saîd ed-Dimeskî CR.A.), mevlâsı Osman bin Atfân
(RJU'den hadîs rivayet etmiştir. Râvisi de AbduUah bin Becîr es-San'ânî
el-Kas-tir. Nesâî, bu zâtın rivayetinde bir beis
olmadığını söylemiştir, iki tane hadisi vardır.
Tirmizî, Ebû Dâvûd ve îbn-i Mâce de onun hadislerini rivayet etmişler,
mu-lâsa. 408)
ÖIÜ mezara konulur. Salih (yâni kulluk görevini yapan mü'min) kişi
kabrinde endişesiz've korkusuz oturtulur. Sonra ona i
Sen hangi dinde idin? diye sorulur. O: Ben îslâm dininde idim, diye cevab
verir. Sonra ona i Şu adam nedir? diye (Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhive
Sellem) hakkındaki itikadı ve kanaati) sorulur. O da s
Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Allah'ın Resulüdür. O, bize Allah
katından apaçık âyetler getirdi. Biz de O'nu doğruladık,
diye cevab verir. Daha sonra bu (mü'min) ölüye t
Sen Allah'ı gördün mü? diye sorulur. O da t
Hiç bir kimse Allah'ı (dünyada) görmeye lâyık değildir, diye
cevab verir. Bu soru ve cevablardan sonra onun için ateş tarafına bir
pencere açılır. Ölü ona bakarak ateş alevlerinin (şiddetli
hararet ve sıkışıklıktan) birbirini kırıp
yenmeye çalıştığını görür. Sonra ona:
Allah'ın seni koruduğu ateşe bak, denilir. Sonra onun için
cennet tarafına bir pencere açılır. O da bu defa cennetin süsüne
ve nimetlerine bakar ve kendisine i İşte bu güzel yer senin
makamındır, denildikten sonra: Sen (dünyada) samimi imân üzerinde
idin, bu sağlam İmân üzerine öldün ve (kıyamet günü)
inşâallah imân üzerine dirileceksin, denilir.
Kötü kişi de dehşet ve korku içinde mezarında oturtulur ve
kendisine:
Sen hangi dinde idin? diye sorulur. Kendisi:
Bilmiyorum, diye cevab verir. Sonra ona:
Şu adam nedir? diye (Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
hakkındaki İtikad ve kanaati) sorulur. O da:
Halk (onun hakkında) bir söz (yâni peygamber olduğunu) söylüyordu.
Ben de o sözü söyledim, der. Bunun üzerine onun için cennet tarafına bir
pencere açılır. O da cennetin süsüne ve içindeki (nimet) lere bakar.
Sonra kendisine:
Allah'ın senden geri çevirdiği (yâni kötülüğünden dolayı
4269) "... El-Berâ' bin Azib (RadtyaUâhü ank)ıdca rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
"Allah imân edenleri sabit kavil (yâni şehâdet kelimesi) ile
metanetli kılar" (âyeti) kabir azabı (yâni sorgusu)
hakkında indi. Ölüye (kabirde) : Senin Rabbin kim? diye sorulur. O da*
Rabbim Allah'tır ve Peygamberim Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
'dir, diye cevab verir. İşte mü'min ölünün böyle (metanetle)
cevâbı, Allah (Azze ve
"Allah imân edenleri sabit kavil (yâni şehâdet kelimesi) İle
dünya hayatında ve âhirette (yâni kabirde) metanetli kılar"
mealindeki
âyeti (nin canlı bir ifâdesi) dir." (İbrahim, 27)
4270) "... îbn-i Ömer (Radtyaüâhü anhümâydan rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sallattakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Bîriniz öldüğü zaman varacağı yer sabah akşam kendisine
gösterilir. Ölü cennet ehlinden ise cennetliklerin makamlarından bir makam
kendisine gösterilir. Şayet ölü cehennemliklerden ise cehennem
ehlinin hücrelerinden biri kendisine gösterilir. (Her) ölüye: İşte
kıyamet günü diriltilinceye kadar senin durağın buradır
(veya: îşte kıyamet günü diriltilinceye kadar yerin
4271) "... Ka'b (bin Mâlik) el-Ensârî (Radtyallâhü a»A>'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SaUalîahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmu§tur:
Mü'minin ruhu, kendisinin dirileceği (kıyamet) giin(ü) cesedine geri
dön üne ey e kadar cennet ağaçlarında rızıklanan bir
kuştur."
4272) "... Câbir (bin Abdillah) (Radıyallâhü anhümâyd&n rivayet
edildiğine göre Peygamber (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
(Mü'min) ölü, kabre girdiği zaman güneş, batmak üzere bulunduğu
şekilde (ona) temsil edilir (yâni sanki akşam namazı vakti
gelmiş gibi bir görüntü ona gösterilir). Bunun üzerine ölü oturup ellerini
gözlerine sürer ve: Beni bırakınız namaz kılayım, der."
Not:
BA'S (YÂNİ ÖLÜMDEN SONRA
DİRÎLME) HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI
4273) "... Ebü Saîd (Radtyallâhü ank)'den rivayet edildiğine göre; Re-sûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sûr'un iki sahibinin ellerinde (lifleyecekleri) iki boynuz bulunur. Ne zaman
(üflemekle) em rolü nacaklarını dikkatle gözleyip
düşünürler."
4274) "... Ebû Hüreyre (RadtyaHâhü anft)'ûttt: Şöyle
demiştir;
Yahudilerden bir adam, Medine (i Münevvere) çarşısında Mî
sâ'yı insanlar üzerine seçip tercih eden (Rabb'im)e yemin ederin diye
yemin etti. Bunun üzerine Ensâr'dan bir adam (yahûdi kişiye) İçimizde
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bulunduğu hald sen bu sözü
(nasıl) söylersin? diyerek elini kaldırıp ona bir tokat al U.
Sonra o olay Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e anlatıld Bunun
üzerine Resûlullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle bu yurdu:
Allah (Azze ve
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedi sahih olup râvileri
güreni lir zâtlardır,
4275) "... Abdullah bin Ömer (Radtyallâhü anhümâydzn rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) minber Üstünde
şöyle buyururken işittim, demiştir:
Cebb&r (olan Allah kıyamet günü) mülkü olan gökleri ve yerleri eline
(şöyle) alır. (Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Ve Resûlullah
rSallallahü Aleyhi ve Sellem) böyle buyururken avucunu kapadı sonra da
açıp kapatmaya başladı).
(Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sözlerine devamla şöyle
buyurdu):
Sonra Allah buyurur ki: Cebbar benim, Melik benim. Hani (dünyadaki) cebbarlar
nerede? Mütekebbirler nerede?
Râvi Abdullah bin Ömer dedi ki: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu
konuşmasını yaparken sağma ve soluna eğiliyordu. Hattâ
baktım minber altından (yukarısına kadar) öyle
sallanıyor ki ben kendi kendime artık minber Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) İle beraber düşecek mi? diyor (ve
endişeleniyor) dum."
4276) "... Aişe (Radtyaüâhü anAâ)'dan; Şöyle
demiştir:
Ben: Yâ Resülallah! Kıyamet günü insanlar nasıl hasredilecekler? diye
sordum. O t
Yalınayak ve çıplak olarak (hasredilecekler), buyurdu.
4277) "... Ebû Musa el-Eş'arî (Radtyallâhü un A J'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SallaHahü Aleyhi ve Scllcm) şöyle
buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü insanlar üç defa Allah'a arzolunacaklar (yâni huzurda sorguya
çekilecekler). İki arz (yâni sunuş) mücâdele ve mazeretlerden
ibarettir. Üçüncü sunuşa gelince (insanların işledikleri
amellerin yazılı olduğu) defterler o zaman ellere uçacaklar
(yâni hızla verilecektir). Artık (defteri) kimisi sağ eliyle
tutacak ve kimisi sol eliyle tutacaktır."
4278) "... İbn-i Ömer (Radtyallâhü ankümâydan rivayet
edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "Âlemlerin Rabbifnin emri,
hesabı ve ceza ya da mükâfatı) için insanların (kabirlerinden)
kalktıkları gün" (Mutaffifîn, 6) âyeti hakkında
şöyle buyurmuştur ı
Onların her biri iki kulağının yarılarına kadar
tere batmış olarak ayakta (bekleyip) durur."
4279) "... Âişe (Radtyallâhü a«/ta>'dan; Şöyle
demiştir:
Ben, Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e, yer (küresin) in» yerden
başka bir şeyle ve göklerin değiştirileceği günü
(hatırlayıp gözle) âyetini (İbrahim, 48) sordum. İnsanlar o
gün nerede olacak? dedim. O t
Sırat üzerinde, buyurdu."
4280) "... Ebû Said(-i Hudrî) (Radtyattâhü ö«A)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Sırat (köprüsü), cehennemin ortasının üstüne, sa'dân dikenleri
gibi (ateşten) dikenler üzerine (kurulup) konulur. Sonra insanlar (onun
üstünden) geçmeye çalışacaklar. Artık kimisi sapasağlam
(ge-
çip) kurtulur. Kimisi o (ateşten) dikenle tırmalanmış olup
sonra (geçerek) kurtulur. Kimisi de o dikene takılarak cehenneme baş
aşağı Atlıhr."
4281) "... Hafsa (Radtyallâhü atthâ)'âan; Şöyle
demiştir:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
İnşâallah Teâlâ, Bedir (
Yâ Resûlallah! Allah "Sizden cehenneme varmıyacak hiç bir kimse
yoktur. Bu, senin Rab bin katında kesinleşmiş bir
hükümdür." (Meryem, 71) muhakkak buyurmadi mı, dedim. (Bunun üzerine)
Re-sûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Yâ Hafsa!) Sen Allah'ın: "Sonra biz Allah'tan korkup (O'na
karşı gelmekten) sakınanları kurtarır, zâlimleri de
toptan orada bırakırız." (Meryem, 72) buyruğunu
işitmedin mi? buyurdu."
Not: Zev&id'de şöyle denilmiştir :
HZ. MUHAMMED (SALLAT t AHÜ AI.EYHÎ VE
SELLEM)İN ÜMMETİNİN (KIYAMETTEKİ) SIFATI BABI
4282) ■*... Ebü Hüreyre (Radıyallâhü üH//)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallal!ahu Aleyhi ve ScHem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Siz (kıyamet günü) benim yanıma abdest izlerinden dolayı
yüzleriniz, kol ve bacaklarınız nurlu olarak geleceksiniz. (Bu nur),
Ümmetimin alâmeti olup ondan başka hiç bir kimsede bulunmaz."
4283) "... Abdullah (bin Mes'ûd) (Radtyallâhü onAJ'den;
Şöyle demiştir:
Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) 'in beraberinde bir kubbe (yâni
deriden mamul çadır) da İdik. O (bize) :
Siz cennetliklerin dörtte biri olmanıza razı mısınız?
buyurdu. Biz ı
Evet, dedik. O. (bu kere):
Siz cennet ehlinin Üçte biri olmanıza razı mısınız?
buyurdu. Biz ı
Evet, dedik. O şöyle buyurdu:
Nefsim (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki, ben sizin cennetliklerin
yansı olmanızı çok kuvvetle umarım. Sebebi de şudur t
Cennete yalnız müslüman olan kimse girecek, başkası
giremiyecektir ve sizler müşrikler (yâni kâfirler) içinde ancak, siyah
öküzün cildindeki beyaz bir kıl veyakırmızı öküzün
derisindeki siyah bir kıl gibisiniz."
4284) "... Ebû Saîd(-i Hudri) (Radtyaîlâkü ank)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Settem) şöyle
buyurdu, demiştir:
(Kıyamet günü bir) peygamber beraberinde '(ümmeti olarak) iki adam
olduğu halde gelir. Bir başka peygamber, beraberinde (ümmeti olarak)
üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az (ümmetle gelen
peygamber) de olur. Sonra o (geltm her) peygambere: Sen kendi kavmine (dini)
tebliğ ettin mi? diye sorulur. O da: Evet, der. Sonra onun kavmi (huzura)
çağrılarak: Peygamberiniz size (dini) tebliğ etti mi? denilir.
Onlar: Hayır, derler. Bunun üzerine (onların peygamberine) : Senin
(dini kavmine tebliğ ettiğine dâir) şahidin kimdir? denilir. O
da: Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve ümmeti der. Bunun üzerine
Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'İn ümmeti çağırılır
ve (onlara) : Bu peygamber (dinini kavmine) tebliğ etti mi? diye sorulur.
Onlar da: Evet, derler. Sonra Allah Teâlâ (Ümmet-i Muhammedi'ye) : Bu
peygamberin kendi kavmine dinî tebliğ ettiğine dâir bilginiz nedir
(yâni bu durumu nasıl bilebilirsiniz) ? der. Onlar da: Peygamberlerin
(dinlerini kendi kavimlerine) tebliğ ettiklerini bize Peygamberimiz
(Muhammed) (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) haber verdi, biz de O'nu
doğruladık, derler. İşte bu açıklamam Allah
Teâlâ'nın t
'Ve böylece sizi hayırlı ve âdil bir ümmet kıldık ki bütün
insanlar Üzerine ş âh id ler olasınız. Peygamber (iniz) de
üzerinize şâhid olsun." (Bakara, 143) buyruğunun
muhtevasıdır (içeriğidir)."
4285 "... Rifâa el-Cühenî (Radtyallâkü ank)'dtn\
Şöyle demiştir:
Biz, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SelIemJ'in beraberinde bir yolculuk (veya
savaş) tan geri döndük. O sıralarda Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Muhammed'İn cam (kudret) elinde olan (Allah) a yemin ederim ki: İmân
edip, sonra doğru yoldan ayrılmayan hiç bir kul yoktur ki cennete
dâhil edilmesin. Siz ve iyi (= dindar) nesliniz cennetteki meskenlere
(köşklere) yerleşmedikçe (diğer ümmetlerin mü'-minleri olan)
cennetliklerin cennete girmemelerini de ümit ederim ve Rabbim (Azze ve
4286) "... Ebû Ümâme el-Bâhilî (Radıyaîlâhü û«A>'den rivayet
edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'i şu buyruğu buyururken
işittim, demiştir i
Rabbim Sübhânehû benim ümmetimden yetmiş bini, üzerlerinde ne hesab ne de
azab olmaksızın cennete dâhil etmeyi bana vaadettİ. (Bunlardan)
beher binin beraberinde yetmiş bin (kişi) ve Rabbim (Azze ve
CelleJ'nin avuçlarıyla üç avuç dolusu, (yâni ümmetimden çok sayada
kişi) bulunur."
4287) "... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin Hayda
el-Ku-şeyrî) (Radıyallâhü anküm)'dm rivayet edildiğine güre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir :
Biz (yâni Ümmeti Muhammediye) kıyamet günü yetmiş ümmeti
tamamlarız (yâni ümmetlerin sayısı bizimle yetmişe
ulaşır). Biz (dünyaya geliş bakımından) ümmetlerin
sonuncusuyuz ve (de) en hayır-bsıyız."
4288) "... Behz bin Hakîm'in baba babası (Muâviye bin
Hayda el-Kuşeyrî) (Radıyallâhü anhümyden rivayet edildiğine göre
kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SeHem)'i şöyle buyururken
işittim, demiştir:
Siz (ümmetim), ümmetlerin sayışım yetmişe
tamamladınız. Siz Ümmetlerin en hayırlısı
ve Allah katında en değerlisisiniz."
4289) "... Süleyman bîn Büreyde'nin babası (Büreyde bin el-Husayb) (Radtyaltâkü
anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre; Peygamber (Sallallahü Aley-hive
Sellem) şöyle buyurmuştur:
Cennet ehli yüz yirmi saftır. Seksen (saf) bu ümmetten, kırk saf d»
diğer ümmetlerden oluşur."
4290) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü anhümâyâan rivayet
edildiğine göre; Peygamber (Sdliallakü Aleyki ve Sellem) şöyle
buyurmuştur:
Biz (dünyaya geliş bakımından) Ümmetlerin sonuncusuyuz ve
(kıyamet günü) hesabı görüleceklerin ilkiyiz, (Kıyamet günü)
"Üm-mi olan ümmet ve peygamberi nerededir?" denilir (yâni bu ümmete
öncelik verilir). Bu itibarla biz (dünyaya gelişte) sonuncu (kıyamet
günü hesabın görülmesi ve cennete girmek bakımından) önde
olanlarız."
4291) "... Ebû Bürde'nin babası (Ebû Mûsâ
el-Eş'arî) (Radtyallâhü an-n rivayet edildiğine göre; Resûlullah
(Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah, kıyamet günü yaratıkları topladığı zaman
secde etmek hususunda Muhammed (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)'in ümmetine
İzin verilecek ve bunun üzerine bu ümmet Allah'a uzun sürecek bir secde edecekler.
Sonra onlara: "Başlarınızı (secdeden)
kaldırınız. Biz sayınız kadar (kâfirleri) ateşten
(kurtuluşunuz için) fidyeleriniz yaptık, buyurulacaktır."
4292) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü an/ı)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Şüphesiz, bu ümmet (Allah tarafından) rahmete mazhar olmuştur.
Azabı da kendi elleriyledir. Sonra kıyamet günü olunca
müslü-manlardan her kişiye, müşriklerden bir kişi verilecek ve:
Bu senin ateşten (kurtuluş) fidyendir, denilecektir."
ALLAH'IN UMULAN KIYAMETTEKİ
RAHMETİ BABI
4293) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu,
demiştir:
Allah'ın yüz rahmeti şüphesiz vardır. Onlardan bir rahmeti bütün
yaratıklar arasında taksim buyurmuştur. İşte
yaratıklar birbirlerine ancak o rahmet sebebiyle merhamet ederler, bu
sebeble şefkatlaşır-Iar. Vahşi hayvan da yavrularına
bu rahmet sebebiyle acır. Allah, doksan dokuz rahmeti de geciktirerek
kıyamet günü (mü'min) kullarına onlarla merhamet edecektir."
4294) "... Ebû Saîd (Radtyaüâhü anhydea rivayet edildiğine göre;
Resû-lullah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Ebû Saîd (R.A.Vın hadisi
sahih olup ra-vileri güvenilir zâtlardır.
4295) "... Ebû Hüreyre (Radtyaîlâhü ank)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve
4296) "... Muâz bin Cebel (RadtyaUâhü anh)'âen; Şöyle
demiştir:
Ben bir merkeb üstünde iken Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
yanımdan geçti ve:
Yâ Muâz! Allah'ın kullar üzerindeki hakkının ne olduğunu ve
kulların Allah üzerindeki hakkının ne olduğunu bilir misin?
buyurdu. Ben de:
Allah ve Resulü daha İyi bilir, dedim. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) :
Şüphesiz, Allah'ın kullar üzerindeki hakkı, kulların Ona
ibâdet (ve kulluk) etmeleri ve O'na hiç bir şeyi ortak koşmam
alandır. Bunu yaptıkları zaman kulların Allah üzerindeki
hakkı da onlara azab vermemesidir, buyurdu."
4297) "... İbn-i Ömer (Radıyallâhü anhümâydan;
Şöyle demiştir:
Biz savaşlarının birisinde ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve
Selle m) 'in beraberinde bulunuyorduk. O (bu seferde) bir kavme uğrayarak
: Bunlar kimdir? diye sordu. O kavim de: Biz müslümanız, dediler. Bir
kadın da tandırına yakacak atmakla meşguldü ve beraberinde
bir oğlu vardı. Tandırın alevi yükselince kadın
çocuğunu uzaklaştırırdı. Sonra kadm Peygamber
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanına geldi ve t
Sen Allah'ın Resulü (mü)sün? dedi. O da:
Evet, buyurdu. (Bunun üzerine) kadın (O'na) :
Babam, anam
Evet, (en merhametlisidir), buyurdu. Kadın i
Allah, kullarına, annenin çocuğuna şefkatinden daha çok
merhametli değil midir? dedi. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
Evet, (daha merhametlidir), buyurdu. Kadın:
Peki, anne, çocuğunu ateşe kesinlikle atmaz, (yâni merhametlilerin en
merhametlisi olan Allah, kullarının bâzısını
nasıl ateşe atacak), dedi. Bunun üzerine ResûluIIah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) ağlıya-rak mübarek başını eğip
uzun zaman yere baktı. Sonra mübarek başını kadına
doğru kaldırarak:
Şüphesiz Allah, hak yoldan sapıp O'na itaat etmeye tenezzül etmeyen
ve Tevhîd kelimesini söylemekten imtina
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Râvi İsmail bin
Yahya'nın zayıflığı sebebiyle İbn-i Ömer (R.A.Vnm
bu hadisine âit sened zayıftır. Bu râvinin
zayıflığı hususunda ittifak vardır. Sindi de : Ben
derim ki bu hadisin aslı Zevâid nevinden değildir.
4298) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü a»/r)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Scllcm)
Şaki olan kişiden başka kimse ateşe girmiyecek, buyurdu. Yâ
Re-sûlallah t Şaki kimdir? diye sorulunca da O:
(Şaki), ibâdet olarak Allah için hiç bir amel işlemeyen ve
günahtır diye hiç bir günahı bırakmayan kimsedir, buyurdu."
Not: Zev&id'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde
îbn-i Lehla bulunur. Bu râvi zayıftır.
4299) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre ; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem);
şjiîiı [jiîj ^>uJI *lil ji (Müddessir, 56) âyetini okudu (veya
tilâvet etti). Sonra buyurdu ki t
Allah (Azze ve
... Enes (Radıyallâhü anhl'den rivayet edildiğine göre Resûlullah
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem); »^*ll J*lj o>^ J*'i*
Müddessir, 56) âyeti hakkında şöyle buyurdu:
Rabbiniz buyurdu ki: Ben (azabımdan) sakınılarak benden
başkasının bana ortak koşul mamasına lâyıkım
ve bana ortak koşmaktan sakınan kimseyi bağışlamaya
lâyık olan (da ancak) benim."
4300) "... Abdullah bin Amr (bin el-Âs) (Radtyaîlâhü anhümâydan rivayet
edildiğine göre kendisi: Ben, Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem)"ı şöyle buyururken işittim, demiştir :
Kıyamet günü bütün yaratıkların duyacağı biçimde
ümmetimden bir adam (hesaba) çağırılır ve ona
(günahlarının yazılı olduğu) doksan dokuz sicil (yâni
büyük defter açılıp) yayılır. Her defter gözün görebildiği
saha kadar uzundur. Sonra Allah (Azze ve
Bu sicillerde yanlı (günahlar) dan bir şey inkâr eder misin? buyurur.
Kült
Hayır, ya Kabbi, der. sonra Allah (ona) :
(Kulların sevablanm ve günahlarını) kaydedip tutan
yazıcı melekler
ve
Şu (kadar günahlarına karşılık bir iyiliğin -
hayrın var mı? diye sorar. Bunun üzerine adam büyük bir korkuya
kapılarak (telaşından) :
Hayır (hiç bir iyi amelim yok), diyecek. Sonra Allah (Azze ve Ceîle) :
Bilâkis (vardır). Şüphesiz katımızda senin bir takım
iyi amellerin bulunur ve şüphesiz bu gün sana hiç bir zulüm yoktur,
buyurur. Sonra o adam için bir yaprak kâğıt çıkarılır
ki onda "Eşhedü ellâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden
abdühu ve Eesûlühu = Dilimle söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Allah'tan
başka ibâdete-tapınmaya lâyık hiç bir ilâh yoktur ve dilimle
söyler, kalbimle de tasdik ederim ki Muhammed, Allah'ın kulu ve (son)
elçisi, peygamberidir." bulunur. ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
buyur-muş ki:
Adam : Yâ Rabbi, şu (koskoca) büyük defterler yanında bu
kağıt nedir? Allah (ona) :
Şüphesiz,
Hâvilerden Muhammed bin Yahya dedi ki: Bıtâka, kâğıt
parçasıdır. Mısır halkı kâğıda Bıtâka
derler."
4301)
"... Ebû Saîd-İ Hudrî (Radıyallâhü awA)'den rivayet
edildiğine göre; Resulü İlah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) çöyle
buyurmuştur:
Şüphesiz, Ka'be ile Beytü'I-Makdis (yâni Kudüs'teki Mescid-i Aksa)
arası kadar (büyük) bir havuzum vardır. Süt gibi beyaz olup kab-lan
yıldızlar sayısıncadır. Kıyamet günü
şüphesiz, ümmeti en çok olan peygamber toenim."
4302) "... Huzeyfe (bin el-Yemân) (Radtyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
Şüphesiz, benim havuzum, Eyle'den Aden'e kadar olan mesafeden cidden daha
uzundur. Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)'a yemin ederim ki muhakkak kablan
yıldızların sayısından daha çoktur ve muhakkak o,
sütten daha beyaz ve baldan daha tatlıdır. Ruhum (kudret) elinde olan
(Allah) a yemin ederim ki adam yabancı develeri kendi havuzundan
kovduğu gibi ben de bir takım adamları havuzumdan kovarım,
buyurdu, demiştir. (Bunun üzerine sahâbiler tarafından) :
Yâ Resülallah! Sen bizi tanıyacak mısın? diye soruldu. O: Evet.
Siz benim yanıma abdest izinden yüzleriniz, kollarınız ve
ayaklarınız nurlu olarak varacaksınız. Bu alâmet sizden
başka hiç
bir kimsede olmayacaktır, buyurdu."
4303) "... Ebû Sellâm el-Hubşî (Meiritûr el-Esved) (Radıyallâhü
anh)'-den; Şöyle demiştir:
(Halife) Ömer bin Abdilaziz bana haber göndererek yanına
çağırttı. Ben de bir katır sırtında onun
yanına gittim. Nihayet yanına vardığım zaman (bana) :
Yâ Ebâ Sellâm! Buraya kadar bindirip getirmek hususunda cidden sana
meşakkat verdik, dedi. Ebû Sellâm da:
Vallahi doğrudur, Yâ Emîre*l-Mü'minin, dedi. Ömer bin Abdilaziz ı
Allah'a yemin ederim ki,
Bana Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve SellemKin mevlâsı Sevbân
(Radıyallâhü anh)'m rivayet ettiğine göre Resûlullah (Sallallahü
Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz, benim havuzum
Râvi demiştir ki: Ömer (bin Abdilaziz), sakalı ıslanıncaya
kadar ağladı. Sonra şöyle söyledi: Lâkin ben bol
nîmetlenmiş kadınlarla evlendim ve kapılar bana
açıldı. Artık çâre yok, vücûdum Üstündeki elbiseyi yıkamıyacağım
ki iyice kirlensin ve başımı yağlamıyacağım
ki saçım dağılıp karışsın, dedi."
4304) "... Enes (Radıyaliâhü ankyden rivayet edildiğine göre;
Resûlul-lah (Salîalîahü Aleyhi ve Scüem) şöyle buyurdu, demiştir:
Benim havuzumun iki kenarı arasındaki mesafe San'a İle Medine
arasındaki mesafe gibi veya Medine ile
4305) "... Enes bin Mâlik (Radıyaliâhü anh)'dtn rivayet
edildiğine göre; Allah'ın N'ebîsi (SaUallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu, demiştir:
Havuzumda gökteki yıldızlar sayısınca altın ve
gümüş bardaklar görülür."
4306) "... EbÛ Hüreyre (Radıyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre:
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir mezarlığa giderek
kabristan (da yatanlar) a şöyle selâm verdi:
Selâm size ey mü'minler topluluğunun diyarında olanlar! Biz de
inşâallah Teâlâ, size katılacağız. Sonra Resûl-i Ekrem
(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim,
buyurdu. Sahâbîler:
Yâ Resûlallah! Biz senin (din) kardeşlerin değil miyiz? dediler. O:
Siz benim sahâbilerim (arkadaşlarım) siniz. Kardeşlerim de
benden sonra gelen (mü'min) lerdir ve ben havuz üstünde öncünüzüm, buyurdu.
Sahâbîler i
Yâ Resûlallah! Senin ümmetinden olup da henüz (dünyaya) gelmemiş
olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular. Söyleyin
bakayım, yağız ve doru at sürüsü içinde bir adamın sakar ve
sekir atları bulunsa, adam kendi atlarını tanır olmaz
mı? diye sordu. Sahabîlert
Evet (tanır), dediler. Resûl-i Ekrem (Sallallhaü Aleyhi ve Sel-lem):
İşte onlar da kıyamet günü abdest izinden dolayı yüzleri,
kolları ve ayakları nurlu olarak gelirler, buyurduktan sonra: Ben
havuz üstünde sizin (ve onların) öncüsüyüm, buyurdu. Daha sonra
(Buyruğuna devamla) :
Bir takım adamlar kayıp devenin (
Onlar senden sonra muhakkak (dinde) değişiklik yaptılar,
denilecek ve onlar geri dönmeye devam edecekler. Ben de haydin uzaklasın,
uzaklasın diyeceğim, buyurdu."
ŞEFAAT HAKKINDA GELEN HADÎSLER BABI
4307) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ankyâen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Her peygamberin
4308) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (SaUalîakü Aleyhi ve Scllcm) şöyle
buyurdu, demiştir:
Ben Âdem oğlunun (yâni bütün insanların) büyüğüyüm de böbürlenme
yoktur. Kıyamet günü (dirilmek için) yerin yanlmasıyla (kabirden) ilk
çıkacak olan da benim. Bununla beraber böbürlenme yoktur. İlk
şefaat edecek ve şefaati ilk
4309) "... Ebû Saîd(-i Hudrî) (Radtyallâhü o»A>'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallaüakü Aleyhi ve Sellem) :
Ateş ehli olan (yâni ebedî olarak cehennemde kalacakları Kur'-ân'da
bildirilen) cehennemliklere gelince, şüphesiz onlar ateşte ne Ölürler
ne de yaşarlar (yâni devamlı azabta olurlar). Lâkin günahları
yüzünden veya hatâları sebebiyle kendilerine cehennem ateşi isabet
Ey Cennetlik olanlar! Şunların üzerine cennet nehirlerinin
sularını dökünüz, denilir. Bunun üzerine (su dökülünce) onlar selin
taşıdığı (çamur ve benzeri) kalıntıda olan
tohum (hızla) bittiği gibi biti-verirler, buyurdu.
Bu buyruk üzerine cemaattan biri: Resûlullah (Sallallahü Aley-hive Sellem) (sel
durumlarını bilmesi açısından) çölde imiş gibidir,
dedi."
4310) "... Câbir (bin Abdillah) (Radtyallâkü anhümâyâ&n rivayet
edildiğine göre kendisi:
Ben, Resûlullah f Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken
işittim, demiştir:
Şüphesiz, kıyamet günü benim şefaatim, ümmetimden büyük günahlar
işleyenleredir."
4311) "... Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Radıyaüâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Ben şefaat etmek ve (ya) ümmetimin yansının cennete girmesi
arasında muhayyer (serbest) kılındım. Ben şefaat
etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha umûmî ve daha çok yeterlidir. Siz bu
şefaatimi takva sahibi (yâni Allah'tan korkup kulluk görevlerini yerine
getiren ve yasaklardan sakınan) mü'minler için mi
sanırsınız? Hayır (öyle sanmayınız). Ve lâkin o
(şefaatim) günahkâr, hatalı ve pis işlere karışan
(müslüman) lar içindir.**
4312) "... Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh)fâen rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Mü'minler kıyamet günü toplanarak t Rabbimize bir şefaatçi gön-dersek
de Rabbimİz bizi bu (sıkıntılı) yerimizden rahata
kavuştursa, diyecekler (Bunu söylemeleri için Allah tarafından) gönüllerine
İlham edilir (veya onlar bu sıkıntıya gereken önemi
verirler. — Bu tereddüd ravi Saİd'e aittir—). Bunun üzerine mü'minler Âdem
(Aleyhisse-lam) 'a varırlar ve (ona) :
Sen Âdem'sin, bütün insanların babasının, Allah seni (kudret)
eliyle yarattı ve meleklerini
Ben sizin dediğiniz (şefaat) makamında değilim (ve Âdem
vaktiyle işlediği hatâyı onlara yakınarak anlatarak bundan
dolayı haya eder) ve lakin Nuh'a gidiniz. Çünkü O, Allah'ın yer
yüzündekilere gönderdiği ilk resul (elçi)dir, der. Bunun Üzerine mü'minler
Nuh (Aleyhisselâm) 'a varırlar. O da:
Ben sizin dediğiniz (şefaat) mevkiinde değilim, (ve Nûh,
hakkında bilgisi olmayan bir şeyi — ki oğlunun aile ferdlerinden
oluşu dolayısıyla tufanda boğulmaması isteğidir—
Rabbinden dilediğini anlatır ve bundan dolayı haya eder) ve
lâkin Halilu'r-Rahmân (yâni Allah'ın dostu) İbrâhîm (Aleyhisselâm)'m
yanma gidiniz, der. Sonra mü'minler İbrâhîm peygambere varırlar.
Fakat O da
Ben sizin dediğiniz şefaat mevkiinde değilim. Ve lâkin
Allah'ın kendisi İle konuştuğu ve Tevrat'ı
verdiği kulu Mûsâ (Aleyhisselâm)'a gidiniz, der. O da t
Ben orada (yâni şefaat makamında) yokum (ve Mûsâ bu arada vaktiyle
kısas durumu olmaksızın bir adamı öldürdüğünü
anlatır) ve lâkin siz, Allah'ın kulu, resulü, kelimesi ve ruhu
(denilen) İsa (Aleyhisselâm) 'm yanma gidiniz, der. Bunun üzerine
mü'minler İsa'ya varırlar. O da i
Ben sizin dediğiniz şefaat makamında yokum ve lâkin Muham-med
(Sallallahü Aleyhi ve SellemVe, Allah'ın kendisinin geçmiş ve gelecek
hatâlarını bağışladığı (o yüce) kula
gidiniz, der. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
Bunun üzerine mü'minler benim yanıma gelirler. Ben de kalkıp giderim
(râvi demiştir ki: Şeyhim: "Ve mü'minlerden İki saf
arasında yürürüm" buyruk cümlesini el-Hasan'dan naklen anlattı).
Râvi demiştir ki sonra Enes (Radıyallâhü anh) 'in hadisine döndü.
Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (sözüne devamla) buyurdu ki t
Bunun üzerine ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim. Bana izin
verilir. Sonra Rabbimi gördüğüm zaman hemen secdeye kapanının.
Allah dilediği sürece beni secde hâlinde bırakır. Sonra
(bana):
(Başını) kaldır Yâ Muhammedi Ve söyle, işitilirsin;
iste, istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin
(Başını) kaldır (yâ) Muhammedi Söyle, dinlenirsin iste,
istediğin verilir ve şefaat et şefaatin
(Başmı) kaldır (yâ) Muhammedi Söyle, işitilirsin; iste,
istediğin verilir ve şefaat et, şefaatin
Yâ Rabbî (cehennemde) Kur'ân'm hapsettiği (yâni ebedi olarak cehennemde
kalmalarına hükmettiği) kişilerden başka hiç kimse
kalmadı, diyeceğim.
Râvi demiştir ki: Katade bu hadîsin hemen arkasında şöyle dedi t
Ve Enes bin Mâlik (Radıyallâhü anh), Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve
Sellem) 'in şöyle buyurduğunu da bize rivayet etti t
Kalbinde bir arpa (tanesi) ağırlığınca hayır
(yâni iman) bulunduğu halde "lâ ilahe illallah = Allah'tan başka
ilâh yoktur" diyen herkes cehennemden çıkacaktır. Keza: kalbinde
bir buğday (tanesi) ağırlığınca hayır (yâni
imân) bulunduğu halde "Lâ ilahe illallah" diyen herkes
cehennemden çıkacaktır. Kalbinde zerre
ağırlığı kadar hayır (yâni imân) bulunup da
"Lâ ilahe illallah" diyen herkes de cehennemden
çıkacaktır."
4313) "... Osman bin Affân (Radtyallâhü ank)'dtn rivayet
edildiğine gÖ-re; Resûlullah (Sallaltahû Aîeyki ve Seltem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü üç (zümre) şefaat eder i Peygamberler, sonra din
bilginleri, sonra şehîdler."
Not: Bu hadis zayıftır, çünkü Zev&id'de
belirtildiği gibi senedinde Hâk bin Ebl Müslim bulunur.
4314) "... Übeyy bin Kâ'b (Radtyallâhü anA)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kıyamet günü olduğu zaman ben peygamberlerin imamı, hatibi ve
şefaatlerinin sahibi olurum. (8u sözüm) bir böbürlenme
değildir."
4315) "... Imrân bin Husayn (Radtyallâhü a«A)'den rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Muhakkak bir takım (mü'min) insanlar cehennemden benim
şe-fâatımla çıkacaklar (ve cennete girecekleridir. Onlar
cehennemlikler, diye adlandırılacaklardır."
4316) "... Abdullah bin Ebi'l-Ced'ân (Radıyallâkü anhyûtn rivayet
edildiğine göre kendisi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve'SeUemyi:
Benim ümmetimden bir adamın şefâatıyla Temim oğullan
(kabilesi) nden daha çok (mü'min) kimseler muhakkak cennete girecektir,
buyururken işitmiş (ve orada hazır bulunanlar) :
Yâ Resûlallah! Senden başka bir adam (mı) ? diye sorunca O t Evet,
buyurmuştur.
(Hâvi Abdullah bin Şakîk demiş ki) :Ben (Abdullah bin
Ebl'1-Ced1-ân'a:) Bu hadîsi Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den sen
kendin (mi) işittin? dedim. O t
Ben kendim O'ndan işittim, dedi."
4317) "... Avf bin Mâlik el-Eşcaî (Radtydlâhü
<mA)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Saüallakü Aleyhi ve
Sellent) :
Rabbimin bu gece beni ne hakkında muhayyer (serbest)
kıldığını bilir misiniz? diye (bize) sordu. Biz t
Allah ve Resulü (her şeyi) en iyi bilenlerdir, dedik. O:
îşte Rabbim ümmetimin yansını cennete dâhil etmek ve şefaat
(etmem) arasında şüphesiz beni muhayyer kıldı. Ben
şefaat etmeyi
seçtim, buyurdu. Biz:
Yâ Resûlallah! Bizi şefaat edeceğin kimselerden etmesi İçin
Allah'a duâ buyur, dedik. O t
Şefaatim her müslümanadır, buyurdu."
4318) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anA)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Şüphesiz sizin şu (dünya) ateşiniz, cehennem ateşinin
yetmiş parçasından bir parçadır ve
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir : Sl-Hâkim, bu hadisi Müellifin
rivayet ettiği gibi tahriç ederek: Senedinin Buhâri ile Müslim'in
şartlan üzerine sahih olduğunu söylemiştir. Bu hadisin metninin
bir bölümü Buhâri ve Müslim'in sahi-hayn'ında Ebû Hüreyre (R.A.)'den rivayet
edilmiş olarak bulunur.
4319) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü ank)*dtn rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Cehenem, Rabbine şikâyet ederek i Yâ Rabbit Ben kendi kendimi yedim, dedi.
Bunun üzerine Allah ona iki (defa) nefes (vermesi) için İzin verdi. Bir
nefes kışın, bir nefes de yazın (dır). İşte
bulduğunuz şiddetli soğuk, cehennemin zemherîrindendir,
bulduğunuz şiddetli sıcak da onun harâretindendir."
4320) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü onAJ'den rivayet edildiğine göre;
Peygamber (Sattallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Cehennem ateşi bin yıl yakılarak beyazlaştı. Sonra bin
yıl daha yakılarak kıpkırmızılaştı.
Daha sonra bin yıl yakılmak suretiyle nihayet simsiyah hâle geldi.
Artık karanlık gece gibi kapkaradır."
4321) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anh)'âen rivayet
edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir :
Kâfirlerden dünya nimetlerinden en çok yararlanıp müreffeh
ya-şıyanı kıyamet günü getirilir ve t Şu herifi
ateşe bir kere daldırınız, denilir. Bu emir üzerine adam
ateşe (bir kere) daldırıldıktan sonra kendisine t
Ey Falan (kişi)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir nimet senin eline
geçti mi? denilir. Kendisi:
Hayır, geçmiş sürece bana hiç bir nimet bana isabet etmedi, der.
Mü'minlerin (dünyada iken) en şiddetli sıkıntı ve belâ
çekeni de (kıyamet günü) getirilir ve: Bunu cennete bir kere
daldırınız, denilir. Bunun üzerine o mü'm in cennete bir kere
daldırılır. Sonra ona:
Ey Falan (Mü'min)! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir
sıkıntı veya belâ çektin mi? denilir. O da t
(Hayır)! Şu ana kadar hiç bir sıkıntı ve hiç bir belâ
çekmedim, der."
4322) "... Ebû Saîd-i Hudrî (Radtyallâhü anhyden rivayet edildiğine
göre; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kâfir kişi (cehennemde) şüphesiz öyle iri yapılı olur ki
dişi Uhud (dağın) dan muhakkak daha büyük olur ve vücûdunun
dişinden büyüklüğü (de) herhangi birinizin vücûdunun dişinden
büyüklüğü gibidir."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Atiyye
el-Avfl ve onun râvisi zayıftırlar. Müslim ve Tirmlzl bunun bir
bölümünü Ebû Hüreyre (R.A.)'in merfû hadisi olarak riv&yet etmişler.
4323) "... El-Hâris bin Ukayş (Radtyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Salla!lahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Şüphesiz benim ümmetimden (şefaati makbul) Öyle kimseler vardır
ki onların şefâatıyla Mudar (kabilesin) den daha çok
kişiler cennete girer. Şüphesiz benim (davet) ümmetimden Öyle
kimseler de bulunur ki, ateş (te yanmak) için cehennemin bir köşesini
teşkil edecek kadar iri yapılı olur.**
4324) "... Enes bin Mâlik (Radtyattâhü cnA^'den rivayet edildiğine
göre; ResûluIIah (Salîaliahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Cehennem halkının Üzerine ağlama gönderilir (yani ilâhi emirle
onları bir ağlamak tutar) ve göz yaşları tükeninceye kadar
ağlarlar. Sonra da
4325) "... İbn-i Abbâs (Radtyallâhü ankümâydvn;
Şöyle demiştir Besûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
"Ey im&n edenler Allah'tan sakınılması gerektiği
gibi sakının ve herhalde mûslüman olarak can veriniz" (Âl-i
îmrân, 102) âyetini okuyup şöyle buyurdu t
4326) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâkü ankyâen rivayet edildiğine göre;
Peygamber (SaüaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
Cehennem ateşi (mü'min olan) Âdem oğlunun secde yeri (yâni
organları) dışında kalan bedenini yiyer. Allah cehennem
ateşine secde eserini (yâni organlarını) yemeyi (yakmayı)
yasakladı."
4327) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre;
Rcsûlullah (Sallallakü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Kıyamet günü ölüm (bir koç gibi) getirilip Sırat (köprüsü)
Üstün" de durdurulur ve: Ey cennet halkı, diye
çağırılırlar. Cennettekİler (bu çağn üzerine)
İçinde bulundukları (güzel) yerden çıkarılacakları
endişe ve korkusu ile bakarlar. Sonra: Ey Cehennem halkı, denilir.
Onlar da İçinde oldukları (kötü) yerden çıkarılacakları
ümidiyle sevinç- ve ferahh bakarlar. Daha sonra (Cennettekiler ile
cehennemdekile-re): Bunu tanır mısınız? diye sorulur. Onlar
da t Evet, bu ölümdür, derler, ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
buyurdu ki t Bunun üzerine emir verilerek ölüm.
Not: Zev&ld'de şöyle denilmiştir : Bunun senedi sahih olup
r&vileri güvenilir zâtlardır. Buhar! bunun bir kısmını
bu biçimde rivayet etmiştir. Ayrıca Buharl ve Müslim'de bulunan Ebû
Sald (R.A.)'ın hadisi bunun için şahid durumundadır.
4328) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Allah (Azze ve
4329) "... Ebû Saîd-i Hudri (Radıyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre ; Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Selletn) şöyle
buyurmuştur:
Şüphesiz cennetteki bir karış (hk saha) yer (küresin) den ve
üzerinde bulunan şeylerden (yâni dünya ve içindeki bütün nimetlerden)
hayırlıdır."
4330) "... Sehl bin Sa'd (es-Sâidî) (Radtyallâhü ankyden rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sollallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Cennette bir kamçının (azıcık) yeri (bile) dünyadan ve
dünyada bulunan her şeyden hayırlıdır."
Not: Zevâid'de şöyle denilmiştir: Bunun senedinde bulunan Zekeriyyâ
zayıftır.
4331) "... Muâz bin Cebel (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine
göre kendisi: Ben, Resûlullah (SaÜallahü Aleyhi ve Sdlem)% şöyle
buyururken işittim, demiştir:
Muhakkak cennet yüz derecedir. Onlardan her bir derece (nin yüksekliği)
gök İle yer arasındaki mesafe kadardır. Şüphesiz o
derecelerin en yücesi Firdevs'tir, en fazîletliside Firdevs'tir. Arş,
muhakkak Firdevs'in üstündedir. Cennetin ırmakları da Firdevs'ten
çıkıp akar. Bu itibarla siz Allah'tan (cennet) dilemek
istediğiniz zaman O'ndan Firdevs'İ isteyiniz."
4332) "... Üsâme bin Zeyd (Radtyallâkü anhümâydan rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) bir gün sahâbîlerİne
şöyle buyurdu, demiştir:
(İçinizde) cennet için çabalayıp gayret edecek kimse yok mu?
Şüphesiz, cennete denk hiç bir şey yoktur. Kâ'be'nin Rabbine yemin
ederim ki, cennet, güzel, sağlam ve yüksek saraylarda, yüz
parlaklığı ve mutluluk - refah içinde sonsuza dek devamlı
kalınacak, parlayan nur, (rüzgâr esintisiyle) sallanıp dalgalanan
güzel kokulu yeşillik, sağlam köşk, akan nehir,
olgunlaşmış bol meyve, (huyu) beğenilen ve (şeklen)
güzel hanım ve çok giysiden ibarettir. Sahâbîler:
Cennet için çabalayıp gayret edenler bizleriz, yâ Resûlallah, dediler. O:
İnşâallah deyiniz, buyurdu. Sonra cihad etmeyi anlatarak
(sahâ-bileri) ona teşvik etti."
4333) "... Ebû Hüreyre (Radıyallâhü ank)'den rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Cennete giren ilk zümre ayın on dördüncü gecesindeki suretinde (parlak)
dır. Onların ardından girenler de gökteki en şiddetli
ışık saçan yıldız parlakhğındadır.
Küçük abdest yapmazlar, büyük abdest yapmazlar, sümkürmezler ve tükürmezler.
Tarakları altındır. Terleri de misk (gibi)dir ve
(buhurdanhklarındaki) buhurları öd ağacıdır. Zevceleri
(yâni hanımları) büyük gözlü hurilerdir. Huyları bir adamın
huyu üzerinde (yâni huyları aynı) dır. Onlar, babaları Âdem
(Aleyhisselâm) 'm suretinde (boylan da) altmış arşındır.
.
Ebû Bekir bin Ebî Şeybe bize İbn-i Fudayl'ın Umâre'den rivayet
ettiği (şu) hadisin mislini ... senediyle de yine Ebû Hüreyre'den
mer-fû olarak rivayet etmiştir.
4334) "... tbn-i Ömer (Radtyallâhü anhümâyd&n rivayet edildiğine
göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Kevser, cennette bir ırmaktır. Irmağın iki kenarı
altındır. Yakut ve büyük inciler üzerinde akar. Toprağı
miskten daha güzel kokuludur. Suyu baldan tatlı ve kardan daha
beyazdır."
4335) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Muhakkak cennette Öyle bir ağaç vardır ki süvari kimse onun
gölgesinde yüz yıl yürür onutn dallarının
kapladığı sahayı) bitiremez."
(Ebû Hüreyre demiştir ki) : Ve dilersenizı ^ J&j "ve cennet
halkı uzanmış bir gölgededir" (Vakıa, 30. âyet) t
okuyunuz.**
4336) "... Saîd bin el-Müseyyeb (Radtyallâhü anhyden rivayet
edildiğine göre :
Kendisi (bir gün) Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh)'a rastlamış ve
Ebû Hüreyre (Radıyallâhü anh) kendisine t
Cennette çarşı var mı? diye sormuş. Ebû Hüreyre
(Radıyallâhü anh) (de);
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana şu haberi verdi,
demiştir.
Cennet halkı cennete girdikleri zaman (iyi) amellerinin çokluk derecesine
göre makamlarına yerleşirler. Sonra dünya günlerinden Cuma günü kadar
bir süre için onlara izin verilerek Allah (Azze ve
Ebû Hüreyre demiş ki: Ben:
Yâ Resul ali ah! Biz (cennette) Rabbimizi görecek miyiz? dedim. O:
Evet (göreceksiniz).Siz güneşi görmek ve (gök) ayı on dördüncü
gecesinde (yâni dolunay hâlinde iken) görmek hususunda şüpheye
düşer misiniz? diye sordu. Biz:
Hayır (şüpheye düşmeyiz, alenen görürüz), dedik. O t
İşte böylece Rabbiniz (Azze ve
Yâ Rabbil Beni bağışlamadın mı? diyecek. Bunun üzerine
Allah
(o adama):
Evet, seni bağışladım. Sen şu mertebene ancak benim
mağfiretimin bolluğuyla eriştin, buyuracaktır.
İşte cennet halkı böyle (ce Allah'ın cemal ve sohbetiyle
müşerref) oldukları sıralarda bir bulut parçası üstten
onları kaplıyarak üzerlerine öyle güzel bir koku yağdıracak
ki onun kokusu gibi güzel bir şeyi hiç duymamışlar. Sonra Allah
(onlara):
Sizin için hazırladığım ikrama kalkıp gidiniz ve
arzuladığınızı -canınızın çektiği
şeyleri alınız, buyuracaktır. (Peygamber buyurdu ki) Bunun
üzerine meleklerin kuşattığı bir çarşıya
varacağız. Misline gözlerin bakmadığı, kulakların
işitmediği ve kalblerden geçmeyen şeyler o çarşıda
bulunur. (Peygamber buyurdu ki) : O çarşıda hiç bir şey
satılmadığı ve satın alınmadığı
(yâni her şeyin bedava olduğu) halde arzuladığımız
şeyler bizim için (köşklerimize) nakledilecektir. Cennet halkı
birbirlerini o çarşıda göreceklerdir. Yüksek makam sahibi olan adam
gelip kendisinden dûn (yâni makamca düşük) adama rastlar (Cennet
halkı içinde deni - âdî kimse yoktur). Makamca düşük olan adam,
makamca kendisinden yüksek olan adamın Üstündeki elbiseyi beğenir -
hoşuna gider. Fakat henüz beğenme işi tamamlanmamış
İken kendisinin üstündeki elbise gözünde ondan daha güzel hal alır.
Bunun sebebi de cennette hiç bir kimsenin üzülmesine meydan verilmemesidir.
Peygamber buyurdu ki: Sonra (çarşıdan) konaklarımıza
döneceğiz. Zevcelerimiz bizi karşılayarak: Merhaba, hoş
geldin. And olsun ki bizden ayrıldığın vakitteki güzellik
ve güzel kokudan daha üstün bir güzellik ve daha güzel koku ile geldin,
diyecekler. Biz de diyeceğiz ki t Bu gün biz Cebbar olan Rabbimiz (Azze ve
4337) "... Ebû Ümâme (Radıyallâhü a»A)'den rivayet edildiğine
göre; Resûhıtyah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir:
Allah (Azze ve
Hİşam bin Hâild hadîsin; jlİJI jil ^ £\j* '&
ifadesinden mak-
sad şudur, demiştir: Bâzı erkekler cehenneme (ebedî olarak)
girerler ve Fir'avun'un kansı (Âsiye) miras olarak (kıyamette)
alınmış (olacağı) gibi cennet ehli olan erkekler
onların (imanlı) kadınlarını miras olarak
alırlar.1*
4338) Ebû Saîd-İ Hudrî (Radtyaliâhü anh)'den rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Mü'mİn kişi, cennette çocuk istediği zaman, arzu ettiği
gibi çocuğun ceninliği, doğumu (ve erginlik çağma
varması) tek bir saatte olur."
4339) "... Abdullah bin Mes'ûd (Radtyallâhü anh)'den rivayet
edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu, demiştir:
Ben cehennemlik olanlardan en son cehennemden çıkan ve cennetlik
olanlardan en son cennete giren adamı şüphesiz bilirim. (O
kişi), cehennemden emekleyerek çıkan bir adamdır, (Allah
tarafın-den) onat Git de cennete gir, denilecek. Bunun üzerine adam
cennete gidecek, fakat ona cennet dolu gibi görünecektir. Adam da geri dönerek
t
Ya Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecek. Allah (da ona): Git cennete gir,
diyecek. O da cennete varacak. Fakat ona cennet (yine) dolu görünecek ve tekrar
geri dönecek. Sonra t
Yft Rabbi! Ben cenneti dolu buldum, diyecektir. Allah SÜbhanehu (ona):
Git cennete gir, buyuracak. O da (tekrar) cennete varacak ve (yine) ona cennet
dolmuş gibi görünecek. Tekrar dönüp ı
Ya Rabbi! Cennet şüphesiz doludur, diyecektir. Bunun üzerine Allah (ona):
Git de cennete gir. Çünkü şüphesiz (orada) dünya kadar ve dünyanın on
misli sanadır (veya muhakkak dünyanın on katı kadar
sanadır) , buyuracaktır. Adam da t
(Ya Rabbi!) Yegâne hükümdar olduğun halde benimle alay mı ediyorsun
(veya benim aklıma mı gülüyorsun) ? diyecektir.
Abdullah bin Mes'ûd demiştir ki: (Vallahi) ben ResûluUah (Sal-lallahü
Aleyhi ve Sellem) İ (bu hadîsin sonunu buyururken) azı dişleri
görülecek derecede gülerken gördüm, demiştir.
(İbn-i Mes'ûd sözüne devamla) Bu adam cennetliklerin mertebece en
aşağı olanıdır, söyleniyordu."
4340) "... Enes bin Mâlik (Radtyallâhü anhyten rivayet edildiğine
göre; Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu,
demiştir :
Kim (Allah'tan) cenneti üç defa isterse cennet: Allahım onu cennete dâhil
et, der. Kim de cehennem ateşinden korunmasını (Allah'tan) üç
defa dilerse, cehennem ateşi: Allahım onu cehennem ateşin-dn
koru, der."
4341) "... Ebû Hüreyre (Radtyallâhü anh)'âen rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu, demiştir:
Sizden hiç bir kimse yoktur ki iki konağı olmasın: Bir konak
cennette, diğer bir konak da ateşte cehennemdedir. Bu itibarla bir
adam ölüp de ateşe girdiği zaman cennet halkı o kimsenin
(cennetteki) konağına vâris olurlar. İşte cennet ehlinin
cehennemliklerin cennetteki konaklarına varis olmaları Allah
Teâlâ'nım bu sıfatlan taşıyanlar, vârislerdir."
(Mü'minûn, 10} buyruğunun te'yid ettiği bir hükümdür."